Bilge Kağan |
06-27-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Bilge KağanBen, Tanrı gibi gökte doğmuş Türk Bilge Kağan, bu çağda, tahtıma oturdum Sözlerimi sonuna kadar dinle, iyi işit! Bütün küçük kardeşlerim, yeğenlerim, oğullarım! Bütün soyum, milletim! Sağdaki Şadapıt Beğler, soldaki Tarkanlar, buyruk beğleri! Otuz Tatar, Dokuz Oğuz Beyleri! Millet! Sözlerimi iyice işitin, sağlamca dinleyin! Doğuda gündoğusuna, batıda günbatısına, kuzeyde gece ortasına kadar olan yerler içinde yaşayan milletler hep bana bağlıdır Bunca milleti, bunca ülkeyi düzene soktum Oralarda artık kötülük yoktur, kargaşalık yoktur Türk kağanı Ötüken ormanında oturursa, ilde sıkıntı, bunalım olmayacaktır Doğuda Şantung Ovasına kadar ordu şevkettim, denize ulaşmamıza az kaldı Güneyde Tokuz Ersin'e kadar ordu sevkettim, Tibet'e erişmemize az kaldı Batıda İnci ırmağını aşarak Demirkapı'ya kadar gittim Kuzeyde Yir Bayırku'ların toprağına ordu sevkettim Bunca yerlere Türk adını, Türk şanını alıştırdım Ötüken ormanında yabancılar yok Ötüken'den daha iyi yer de yok İl tutulacak yer Ötüken Ormanıdır Bu yerde oturup Çin milleti ile aramı düzelttim Altın, gümüş, pirinç, ipek, bunca şeyleri ölçüsüz veren Çin milletinin sözü tatlı, kumaşı yumuşak, yani armağanı çekicidir Çinliler bu tatlı dil ve çekici armağanlarla uzaktaki milletleri kandırarak kendilerine çekerler Yakına çekip kondurduktan sonra da fitne bilgisini yayarlar Uzaktaki kavimler Çinlilerin ne fesatçı olduklarını ancak o zaman anlar Ey Türk Milleti! Tatlı sözlere, yumuşak armağanlara kandınız ve birçoklarınız öldü Yine yanılırsan ve güneydeki Çogay Ormanına, Tögültün Ovasına gidip yerleşirsen, ey Türk milleti, öleceksin! Oralara gittiğiniz zaman Çin'den gelen kötü kişiler aranıza sokulur ve sizi şöyle kandırırlar: "Onlar uzaktakilere kötü, yakındakilere iyi armağanlar verirler" Nice bilgisiz kişiler bu sözlere kanıp oralara gitti ve öldüler O yerlere varırsan ey Türk milleti, öleceksin! Ötüken'de kalıp, oralara kervan ve kafile gönderirsen, sıkıntın olmaz Ötüken Ormanında oturursan, ebedî il tutarak oturacaksın Tok olacaksın! Ey Türk Milleti! Sen, aç olunca tokluk nedir bilmezsin, fakat tok olunca da açlık nedir düşünmezsin! Böyle olduğun için, seni yüceltmiş olan kağanının sözünü tutmadın Onun sözünü almadan yerden yere vardın O yerlerde tükendin Geri kalanlarınla, daha da zayıflayarak öle yite yürüyordun Tanrı yarlıkladığı için, kendi kut'um (meziyetlerim, talihim) var olduğu için, ben, kağan olarak Taht'a oturdum Tahtıma oturunca, aç, yoksul, dağınık milleti topladım Yoksul milleti zengin kıldım Az milleti çok kıldım Sözümde yalan, yanlış var mı? Türk Beğler! Millet! İşitin! Türk Milletinin derlenip il tuttuğunu, yanıldığı zaman öldüğünü, buraya vurdum Ne sözüm var ise, bu ebedî taşa vurdum Onları görerek, okuyarak bilin! Türk Milleti! Beğleri! Tahtına bağlı, kağanına itaat eden beğler olarak mı yanılacaksınız! Ben bu bengi (ebedî) taşı yontturdum, diktirdim Güzel bir bark (türbe) yaptırdım İçine dışına güzel nakış vurdurdum Gönlümdeki sözleri yazdırdım Çölde, otlakta, çorak yerde olanlar da bu bengi taşı görsün Yabancılar dahi görüp bilsin, öğrensin! Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında kişi oğlu yaratılmış Kişi oğullarını yönetmek için atalarım Bumin Kağan, İstemi Kağan Taht'a oturmuş Taht'a oturunca, Türk milletinin iline, töresine sahip olmuş, düzene sokmuş O zamanlar dört taraf hep düşman imiş Dört tarafa ordu sevkederek bunca milleti kendine bağlamış Başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüş Kağan atalarım bilge imiş, alp imiş Buyrukçuları da (vezirleri de) bilge imiş, alp imiş Beyleri de, milleti de doğru imiş Onun için ili korumuşlar, ili koruyup töreyi düzenlemişler Günü gelince ecelleriyle ölmüşler Dört taraftan bunca millet yuğcu (yasçı), sığıtçı (ağlayıcı) olarak gelmiş Yas tutmuşlar, ağlamışlar, öyle ünlü kağanlarmış Onlardan sonra küçük kardeşler kağan olmuş Oğulları kağan olmuş Fakat daha sonra, küçük kardeş büyük kardeş gibi yaratılmadığı için, oğlu babası gibi yaratılmadığı için, bilgisiz kağanlar Taht'a oturmuş Kötü kağanlar gelmiş Bunların buyruk beğleri de bilgisiz imiş Beğleri doğrusuz olunca,millet de doğrusuz olmuş Bu durumdan Çin milleti yararlanmış Açıkgöz, hileci Çin milleti, kardeşi kardeşe, milleti birbirine düşürmüş Bu tuzağa düşen Türk milleti, il tuttuğu toprağı elden çıkarmış, başına geçirdiği kağanını yitirmiş Soylu erkek oğulları Çin milletine köle, genç kızları cariye olmuş Bazı Türk beğleri Türk adını bırakıp Çince adları almaya başlamışlar Çin kağanına boyun eğmişler Tam elli yıl, işlerini güçlerini Çin kağanına vermişler, ona hizmet etmişler Başsız kalan Türk milleti ise şöyle yakınıyormuş: İlli millet idim, ilim hani? Kime il kazanıyorum? Kağanlı millet idim, kağanım hani? Hangi kağana işimi gücümü vereceğim? Böyle deyip Çin kağanına düşman olmuş Ama, töre, düzen kuramayınca, yine teslim olmuş Çin kağanı da, kendisine bunca iş gören, güç veren Türk Milletini, yok edeyim, soyunu kurutayım, diye çalışıyormuş Türk Milleti yok olmaya gidiyormuş İşte o zaman, üstte Türk Tanrısı, Türk'ün kutlu yer ve su melekleri, Türk Milleti yok olmasın diye, millet olsun diye, babam İlteriş Kağan'ı, annem İlbilge hatunu, göğün tepesinden tutup yukarı kaldırmışlar Babam Kağan, onyedi erle dışarı çıkmış Bunu duyan şehirdeki Türkler de "Dışarı çıkıyor" diye haber alınca, dağa çıkmışlar Dağdakiler de yanına gelmiş, toplanıp yetmiş er olmuşlar Tanrı güç verdiği için babam kağanın erleri kurt gibi imiş; onlar için düşman koyun gibi imiş Babam doğuya, batıya çeri sürüp er toplamış Çoğalmışlar ve yediyüz er olmuşlar Yediyüz er olup, ilsizleşmiş, kağansızlaşmış milleti; cariye olmuş, kul olmuş milleti, töresini ziyan etmiş milleti, atalarımın töresince yeniden düzenlemiş, harekete geçirmiş, yetiştirmiş Babam kağan yedi yıl sefer etmiş, yirmi savaş yapmış Tanrı yarlıkladığı için başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüş Onca ili, töreyi kazandıktan sonra da uçmağa varmış (ölmüş) Babam kağan uçmağa vardığında, özüm sekiz yaşında kaldım O töre üzerine amucam kağan Taht'a oturdu Amucam kağan Taht'a oturunca Türk milletini daha da güçlendirdi Amucam kağan Taht'a oturdukta özüm tigin olduğum için, işimi gücümü ona verdim Ona yardım ettim Tanrı yarlıkladıgı için ondört yaşımda Tarduş milleti üzerine Şad (bir unvan) oldum Amucam Kapgan Kağan'la birlikte yirmibeş sefer yaptık ve onüç kez savaştık Yanılıp bize karşı gelen Türk kavimleriyle de savaştık ve onları da düzene soktuk Artık, küçük kardeş büyük kardeşi, oğullar babalarını bilir oldu Kul kullu, cariye cariyeli oldu Türk Beğleri, millet, işitin! Üstte gök basamasa, altta yer delinmese, Türk milleti, senin ilini, senin töreni kim bozabilirdi? Ey Türk milleti! Titre ve kendine dön! İtaat ettiğin zaman seni yükseltmiş, yüceltmiş olan bilge ve alp kağanına, hür ve bağımsız yurdunda, yanılıp isyan ederek kötü iş yaptın! Silâhlı insanlar nereden geldiler de seni dağıtıp götürdüler? Süngülü insanlar nereden geldiler de seni sürüp götürdüler? Ey kutlu Ötüken Ormanının milleti! Gittiniz! Doğuya varanınız vardı Batıya varanınız vardı Vardığın yerde hayrın o oldu ki kanın su gibi aktı; kemiklerin dağ gibi yığılıp yattı Bilmediğin için, yanılıp kötülük ettiğin için, amucam kağan uçmağa vardı (öldü) Fakat, Türk milletinin adı, sanı yok olmasın diye babam kağanı, anam hatunu yücelten Tanrı, il veren Tanrı, yine Türk milletinin adı, sanı yok olmasın diye, bu defa özümü kağan yaptı Ben, hali vakti yerinde bir millete kağan olmadım İçerden yiyeceksiz, dışarıdan giyeceksiz, güçsüz kalmış, yoksul bir millete kağan oldum Küçük kardeşim Kül Tigin ile sözleştik Babamızın kazandığı millet adı, millet sanı yok olmasın diye, Türk milleti için, gece uyumadım, gündüz oturmadım Küçük kardeşim Kül Tigin ile, iki Şad ile, ölesiye, bitesiye çalıştım Toplanan milleti ateşe, suya düşürmedim Özüm kağan oturduğumda, yerden yere varmış millet, öle bite, yayan, çıplak, yine geldi Milleti yüceltmek için oniki savaş yaptım Sonra, Tanrı yarlıkladığı, talihim var olduğu için, ölecek milleti dirilttim Aç milleti tok, uz milleti çok kıldım Giyimsiz milleti giyimli, yoksul milleti bay kıldım Dört yandaki milletler hep bana tabi oldular Milleti düşmansız kıldım Bunca töreyi kazandıktan sonra küçük kardeşim Kül Tigin'in özü de öylece uçmağa vardı Babam kağan uçmağa vardıkta küçük kardeşim Kül Tigin yedi yasında idi Tanrıça Umay kadar iyi ve güzel olan anam hatunun devletine, onun kutluluğuna, küçük kardeşim Kül Tigin adını aldı Onaltı yaşında iken amucam kağana ilini, töresini şöyle kazandırdı Altı Çub ve Soğdak'lara karşı sefer ettik Onları bozguna uğrattık Çinli Ong Tutuk ellibin askerle geldi, savaştık Kül Tigin yayalarla fırlayıp saldırdı Ong Tutuk'un silahlı elini tuttu, silahlı olarak getirip kağana öylece teslim etti O orduyu orada yok ettik Yirmibir yaşında iken Çin Generali Çaça Sengün'le savaştık Seksenbin askerle gelmişti Kül Tigin önce Tadıkın Çor'un boz atına binip saldırdı O at orada öldü ikinci olarak Işbara Yamtar'ın boz atına binip saldırdı O at da orada öldü Üçüncü olarak Yigen Silig Beğ'in doru atına binip saldırdı Doru at da orada öldü Düşman, Kül Tigin'in zırhına, silahına, kaftanına yüzden fazla ok vurdu, ama yüzüne, başına birini bile değdiremedi Düşman ordusunu orada yok ettik Türk Milleti! Kül Tigin'in nasıl hücum ettiğini, nasıl savaştığını hep bilirsiniz Kül Tigin yirmi altı yaşında iken Yer Bayırku'lara Kırgız'lara, daha nice milletlere karşı savaştı, büyük zaferler kazandı (Burada tek tek bindiği atları, kimlerle nasıl savaştığını anlatıyor) Dokuz Oğuz milleti kendi milletimdendi Gök, yer bulandığı için, ödüne kıskançlık değdiği için, düşman oldu Bir yılda beş yol savaştık Kül Tigin, Azman adlı atına binip saldırdı Tek başına yedi eri mızrakladı Beş savaştan sonra Amga kalesinde kışlayıp ilkbaharda yine ordu çıkardık Kül Tigin'i baş yaparak orada bıraktık Savunma tedbiri aldık Düşman merkezi bastı Kül Tigin 'Öksüz' adındaki atına binip saldırdı, tek başına dokuz eri mızrakladı, merkezi korudu, vermedi Annem hatun, bütün analarım, ablalarım, gelinlerim, prenseslerim, buncanızdan diri kalanları! Kül Tigin olmasa idi, hep ölecektiniz! Küçük kardeşim Kül Tigin, uçmağa vardı Ben yaslandım Kederimden görür gözüm görmez gibi, bilir aklım bilmez gibi oldu özüm düşündüm: Zamanı Tanrı yapar, Tanrı yaşar Kişi oğlu hep ölümlü doğmuştur Gözden yaş gelse hep içeri akıtarak, gönülden ağlamak gelse geri çevirerek, düşünceye daldım, sıkıldım Çok katı sıkıldım, iki Şad'ın, alay küçük kardeşlerimin, alay milletimin, ağlamaktan gözü kaşı fena olacak diye düşündüm de, sıkıldım Yuğcu (yasçı) ve ağlayıcı olarak, Kıtay, Tatabı milletlerinin başı Udar Sengün geldi Çin konağından İsiyi Liten geldi Gereksiz olduğu halde onbinlik hazine, altın, gümüş fazla fazla getirdi Tibet kağanından vezir geldi Suğd, İranlı, Buhara ülkesinden Erik general, Oğul Tarkan geldi Türgiş kağanından damgacı (mühürdar) geldi Kırgız kağanından Tarduş İnançu geldi Bark (türbe) yapıcı, nakışçı, taşa yazı yazıcı olarak Çin kağanının yeğeni Çang Sengün (Çang general) geldi Kül Tigin koyun yılında, onyedinci günde uçtu Dokuzuncu ayın yirmiyedisinde yuğ yaptırdık Barkını, nakışlarını, yazılı taşını, maymun yılında, yedinci ayın yirmiyedisinde, ona saygılar sunup kutluladık Ey Türk milleti! Bu ülkeyi küçük kardeşim Kül Tigin ile öle yite kazandım Kazanıp, alay milleti ateş, su kılmadım Ey Ötüken Ormanının milleti! Kötü kişi gelip birliğini bozmasın, silahlı gelip seni dağıtmasın diye, sana burasını il tuttum Töreyi kazandırdım Türk milleti, beyleri! Sözümü işitin Türk milletini toplayıp, il tutacağını bu taşa yazdım Yanılırsa öleceğini yine bu taşa yazdım Her ne sözüm varsa ebedî taşa yazdım Ona bakarak bilin şimdiki Türk Beğleri! Türklerim, alay beğlerim, alay milletim! Kazanıp il tuttuğum bu yerden, kağanından, beğlerinden, suyundan, toprağından ayrılmazsan, iyilik göreceksin Evinde oturacak, dertsiz olacaksın Sözlerimde yanlış var mı? Ey Türk! Titre ve kendine dön! |
Bilge Kağan |
06-27-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Bilge KağanElinize sağlık çok teşekkürler, 21 yüzyıldayız, taa 8 yüzyılda yazılmış metin sanki bugünleri işaret ediyor Elbetteki bu yazıtlar Türk'ün dili, tarihi, edebiyatı, sanatı, töresi hakkında birçok önemli bilgileri veriyor bize Türk ve Türkçe adının da bu yazıtlarda geçtiğini görmekteyizYazıttaki dilin mükemmelliği ve zenginliği sanılandan daha eski tarihli yazılı Türkçe eserlerin de bulunduğuna kesinlik kazandırmakta Bir yabancının Türkler hakkındaki görüşlerini Virüs konu yapmıştı orda da geçtiği üzere gerçekten Türk kelimesi çıkarsa Tarih diye birşey kalmaz Tekrar teşekkürler puslu |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|