ForumSinsi - 2006 Yılından Beri

ForumSinsi - 2006 Yılından Beri (http://forumsinsi.com/index.php)
-   Tarih / Coğrafya (http://forumsinsi.com/forumdisplay.php?f=656)
-   -   Bilge Kağan (http://forumsinsi.com/showthread.php?t=174545)

Prof. Dr. Sinsi 06-27-2012 06:37 PM

Bilge Kağan
 











Ben, Tanrı gibi gökte doğmuş Türk Bilge Kağan, bu çağda, tahtıma
oturdum. Sözlerimi sonuna kadar dinle, iyi işit! Bütün küçük
kardeşlerim, yeğenlerim, oğullarım! Bütün soyum, milletim! Sağdaki
Şadapıt Beğler, soldaki Tarkanlar, buyruk beğleri! Otuz Tatar, Dokuz
Oğuz Beyleri! Millet! Sözlerimi iyice işitin, sağlamca dinleyin!

Doğuda gündoğusuna, batıda günbatısına, kuzeyde gece ortasına kadar
olan yerler içinde yaşayan milletler hep bana bağlıdır. Bunca milleti,
bunca ülkeyi düzene soktum. Oralarda artık kötülük yoktur, kargaşalık
yoktur. Türk kağanı Ötüken ormanında oturursa, ilde sıkıntı, bunalım
olmayacaktır.

Doğuda Şantung Ovasına kadar ordu şevkettim, denize ulaşmamıza az
kaldı. Güneyde Tokuz Ersin'e kadar ordu sevkettim, Tibet'e erişmemize
az kaldı. Batıda İnci ırmağını aşarak Demirkapı'ya kadar gittim.
Kuzeyde Yir Bayırku'ların toprağına ordu sevkettim. Bunca yerlere Türk
adını, Türk şanını alıştırdım.

Ötüken ormanında yabancılar yok. Ötüken'den daha iyi yer de yok. İl
tutulacak yer Ötüken Ormanıdır. Bu yerde oturup Çin milleti ile aramı
düzelttim.

Altın, gümüş, pirinç, ipek, bunca şeyleri ölçüsüz veren Çin milletinin
sözü tatlı, kumaşı yumuşak, yani armağanı çekicidir. Çinliler bu tatlı
dil ve çekici armağanlarla uzaktaki milletleri kandırarak kendilerine
çekerler. Yakına çekip kondurduktan sonra da fitne bilgisini yayarlar.
Uzaktaki kavimler Çinlilerin ne fesatçı olduklarını ancak o zaman
anlar.

Ey Türk Milleti! Tatlı sözlere, yumuşak armağanlara kandınız ve
birçoklarınız öldü. Yine yanılırsan ve güneydeki Çogay Ormanına,
Tögültün Ovasına gidip yerleşirsen, ey Türk milleti, öleceksin!

Oralara gittiğiniz zaman Çin'den gelen kötü kişiler aranıza sokulur ve
sizi şöyle kandırırlar: "Onlar uzaktakilere kötü, yakındakilere iyi
armağanlar verirler".

Nice bilgisiz kişiler bu sözlere kanıp oralara gitti ve öldüler.

O yerlere varırsan ey Türk milleti, öleceksin! Ötüken'de kalıp,
oralara kervan ve kafile gönderirsen, sıkıntın olmaz. Ötüken Ormanında
oturursan, ebedî il tutarak oturacaksın. Tok olacaksın!

Ey Türk Milleti! Sen, aç olunca tokluk nedir bilmezsin, fakat tok
olunca da açlık nedir düşünmezsin! Böyle olduğun için, seni yüceltmiş
olan kağanının sözünü tutmadın. Onun sözünü almadan yerden yere
vardın. O yerlerde tükendin. Geri kalanlarınla, daha da zayıflayarak
öle yite yürüyordun...

Tanrı yarlıkladığı için, kendi kut'um (meziyetlerim, talihim) var
olduğu için, ben, kağan olarak Taht'a oturdum. Tahtıma oturunca, aç,
yoksul, dağınık milleti topladım. Yoksul milleti zengin kıldım. Az
milleti çok kıldım.

Sözümde yalan, yanlış var mı? Türk Beğler! Millet! İşitin!

Türk Milletinin derlenip il tuttuğunu, yanıldığı zaman öldüğünü,
buraya vurdum. Ne sözüm var ise, bu ebedî taşa vurdum. Onları görerek,
okuyarak bilin! Türk Milleti! Beğleri!

Tahtına bağlı, kağanına itaat eden beğler olarak mı yanılacaksınız!

Ben bu bengi (ebedî) taşı yontturdum, diktirdim. Güzel bir bark
(türbe) yaptırdım. İçine dışına güzel nakış vurdurdum. Gönlümdeki
sözleri yazdırdım. Çölde, otlakta, çorak yerde olanlar da bu bengi
taşı görsün. Yabancılar dahi görüp bilsin, öğrensin!

Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında kişi oğlu
yaratılmış. Kişi oğullarını yönetmek için atalarım Bumin Kağan, İstemi
Kağan Taht'a oturmuş. Taht'a oturunca, Türk milletinin iline, töresine
sahip olmuş, düzene sokmuş. O zamanlar dört taraf hep düşman imiş.
Dört tarafa ordu sevkederek bunca milleti kendine bağlamış. Başlıya
baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüş.

Kağan atalarım bilge imiş, alp imiş. Buyrukçuları da (vezirleri de)
bilge imiş, alp imiş. Beyleri de, milleti de doğru imiş. Onun için ili
korumuşlar, ili koruyup töreyi düzenlemişler. Günü gelince ecelleriyle
ölmüşler. Dört taraftan bunca millet yuğcu (yasçı), sığıtçı (ağlayıcı)
olarak gelmiş. Yas tutmuşlar, ağlamışlar, öyle ünlü kağanlarmış.

Onlardan sonra küçük kardeşler kağan olmuş. Oğulları kağan olmuş.
Fakat daha sonra, küçük kardeş büyük kardeş gibi yaratılmadığı için,
oğlu babası gibi yaratılmadığı için, bilgisiz kağanlar Taht'a oturmuş.
Kötü kağanlar gelmiş. Bunların buyruk beğleri de bilgisiz imiş.
Beğleri doğrusuz olunca,millet de doğrusuz olmuş.

Bu durumdan Çin milleti yararlanmış. Açıkgöz, hileci Çin milleti,
kardeşi kardeşe, milleti birbirine düşürmüş. Bu tuzağa düşen Türk
milleti, il tuttuğu toprağı elden çıkarmış, başına geçirdiği kağanını
yitirmiş. Soylu erkek oğulları Çin milletine köle, genç kızları cariye
olmuş. Bazı Türk beğleri Türk adını bırakıp Çince adları almaya
başlamışlar. Çin kağanına boyun eğmişler. Tam elli yıl, işlerini
güçlerini Çin kağanına vermişler, ona hizmet etmişler...

Başsız kalan Türk milleti ise şöyle yakınıyormuş:

İlli millet idim, ilim hani? Kime il kazanıyorum? Kağanlı millet idim,
kağanım hani? Hangi kağana işimi gücümü vereceğim?

Böyle deyip Çin kağanına düşman olmuş. Ama, töre, düzen kuramayınca,
yine teslim olmuş. Çin kağanı da, kendisine bunca iş gören, güç veren
Türk Milletini, yok edeyim, soyunu kurutayım, diye çalışıyormuş. Türk
Milleti yok olmaya gidiyormuş.

İşte o zaman, üstte Türk Tanrısı, Türk'ün kutlu yer ve su melekleri,
Türk Milleti yok olmasın diye, millet olsun diye, babam İlteriş
Kağan'ı, annem İlbilge hatunu, göğün tepesinden tutup yukarı
kaldırmışlar. Babam Kağan, onyedi erle dışarı çıkmış. Bunu duyan
şehirdeki Türkler de "Dışarı çıkıyor" diye haber alınca, dağa
çıkmışlar. Dağdakiler de yanına gelmiş, toplanıp yetmiş er olmuşlar.
Tanrı güç verdiği için babam kağanın erleri kurt gibi imiş; onlar için
düşman koyun gibi imiş. Babam doğuya, batıya çeri sürüp er toplamış.
Çoğalmışlar ve yediyüz er olmuşlar.

Yediyüz er olup, ilsizleşmiş, kağansızlaşmış milleti; cariye olmuş,
kul olmuş milleti, töresini ziyan etmiş milleti, atalarımın töresince
yeniden düzenlemiş, harekete geçirmiş, yetiştirmiş...

Babam kağan yedi yıl sefer etmiş, yirmi savaş yapmış. Tanrı
yarlıkladığı için başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüş. Onca
ili, töreyi kazandıktan sonra da uçmağa varmış (ölmüş).

Babam kağan uçmağa vardığında, özüm sekiz yaşında kaldım. O töre
üzerine amucam kağan Taht'a oturdu. Amucam kağan Taht'a oturunca Türk
milletini daha da güçlendirdi. Amucam kağan Taht'a oturdukta özüm
tigin olduğum için, işimi gücümü ona verdim. Ona yardım ettim. Tanrı
yarlıkladıgı için ondört yaşımda Tarduş milleti üzerine Şad (bir
unvan) oldum.

Amucam Kapgan Kağan'la birlikte yirmibeş sefer yaptık ve onüç kez
savaştık. Yanılıp bize karşı gelen Türk kavimleriyle de savaştık ve
onları da düzene soktuk...

Artık, küçük kardeş büyük kardeşi, oğullar babalarını bilir oldu. Kul
kullu, cariye cariyeli oldu.

Türk Beğleri, millet, işitin!
Üstte gök basamasa, altta yer delinmese, Türk milleti, senin ilini,
senin töreni kim bozabilirdi?
Ey Türk milleti! Titre ve kendine dön!

İtaat ettiğin zaman seni yükseltmiş, yüceltmiş olan bilge ve alp
kağanına, hür ve bağımsız yurdunda, yanılıp isyan ederek kötü iş
yaptın! Silâhlı insanlar nereden geldiler de seni dağıtıp götürdüler?
Süngülü insanlar nereden geldiler de seni sürüp götürdüler?

Ey kutlu Ötüken Ormanının milleti! Gittiniz! Doğuya varanınız vardı.
Batıya varanınız vardı. Vardığın yerde hayrın o oldu ki kanın su gibi
aktı; kemiklerin dağ gibi yığılıp yattı... Bilmediğin için, yanılıp
kötülük ettiğin için, amucam kağan uçmağa vardı (öldü).

Fakat, Türk milletinin adı, sanı yok olmasın diye babam kağanı, anam
hatunu yücelten Tanrı, il veren Tanrı, yine Türk milletinin adı, sanı
yok olmasın diye, bu defa özümü kağan yaptı.

Ben, hali vakti yerinde bir millete kağan olmadım.

İçerden yiyeceksiz, dışarıdan giyeceksiz, güçsüz kalmış, yoksul bir
millete kağan oldum. Küçük kardeşim Kül Tigin ile sözleştik. Babamızın
kazandığı millet adı, millet sanı yok olmasın diye, Türk milleti için,
gece uyumadım, gündüz oturmadım. Küçük kardeşim Kül Tigin ile, iki Şad
ile, ölesiye, bitesiye çalıştım. Toplanan milleti ateşe, suya
düşürmedim.

Özüm kağan oturduğumda, yerden yere varmış millet, öle bite, yayan,
çıplak, yine geldi. Milleti yüceltmek için oniki savaş yaptım. Sonra,
Tanrı yarlıkladığı, talihim var olduğu için, ölecek milleti dirilttim.
Aç milleti tok, uz milleti çok kıldım. Giyimsiz milleti giyimli,
yoksul milleti bay kıldım. Dört yandaki milletler hep bana tabi
oldular. Milleti düşmansız kıldım.

Bunca töreyi kazandıktan sonra küçük kardeşim Kül Tigin'in özü de
öylece uçmağa vardı...

Babam kağan uçmağa vardıkta küçük kardeşim Kül Tigin yedi yasında idi.
Tanrıça Umay kadar iyi ve güzel olan anam hatunun devletine, onun
kutluluğuna, küçük kardeşim Kül Tigin adını aldı. Onaltı yaşında iken
amucam kağana ilini, töresini şöyle kazandırdı.

Altı Çub ve Soğdak'lara karşı sefer ettik. Onları bozguna uğrattık.
Çinli Ong Tutuk ellibin askerle geldi, savaştık. Kül Tigin yayalarla
fırlayıp saldırdı. Ong Tutuk'un silahlı elini tuttu, silahlı olarak
getirip kağana öylece teslim etti. O orduyu orada yok ettik.

Yirmibir yaşında iken Çin Generali Çaça Sengün'le savaştık. Seksenbin
askerle gelmişti. Kül Tigin önce Tadıkın Çor'un boz atına binip
saldırdı. O at orada öldü. ikinci olarak Işbara Yamtar'ın boz atına
binip saldırdı. O at da orada öldü. Üçüncü olarak Yigen Silig Beğ'in
doru atına binip saldırdı. Doru at da orada öldü. Düşman, Kül Tigin'in
zırhına, silahına, kaftanına yüzden fazla ok vurdu, ama yüzüne, başına
birini bile değdiremedi. Düşman ordusunu orada yok ettik.

Türk Milleti! Kül Tigin'in nasıl hücum ettiğini, nasıl savaştığını hep
bilirsiniz.

Kül Tigin yirmi altı yaşında iken Yer Bayırku'lara Kırgız'lara, daha
nice milletlere karşı savaştı, büyük zaferler kazandı (Burada tek tek
bindiği atları, kimlerle nasıl savaştığını anlatıyor)...

Dokuz Oğuz milleti kendi milletimdendi. Gök, yer bulandığı için, ödüne
kıskançlık değdiği için, düşman oldu. Bir yılda beş yol savaştık. Kül
Tigin, Azman adlı atına binip saldırdı. Tek başına yedi eri
mızrakladı.

Beş savaştan sonra Amga kalesinde kışlayıp ilkbaharda yine ordu
çıkardık. Kül Tigin'i baş yaparak orada bıraktık. Savunma tedbiri
aldık. Düşman merkezi bastı. Kül Tigin 'Öksüz' adındaki atına binip
saldırdı, tek başına dokuz eri mızrakladı, merkezi korudu, vermedi.

Annem hatun, bütün analarım, ablalarım, gelinlerim, prenseslerim,
buncanızdan diri kalanları! Kül Tigin olmasa idi, hep ölecektiniz!

Küçük kardeşim Kül Tigin, uçmağa vardı. Ben yaslandım. Kederimden
görür gözüm görmez gibi, bilir aklım bilmez gibi oldu. özüm düşündüm:
Zamanı Tanrı yapar, Tanrı yaşar. Kişi oğlu hep ölümlü doğmuştur..
Gözden yaş gelse hep içeri akıtarak, gönülden ağlamak gelse geri
çevirerek, düşünceye daldım, sıkıldım. Çok katı sıkıldım, iki Şad'ın,
alay küçük kardeşlerimin, alay milletimin, ağlamaktan gözü kaşı fena
olacak diye düşündüm de, sıkıldım.

Yuğcu (yasçı) ve ağlayıcı olarak, Kıtay, Tatabı milletlerinin başı
Udar Sengün geldi. Çin konağından İsiyi Liten geldi. Gereksiz olduğu
halde onbinlik hazine, altın, gümüş... fazla fazla getirdi. Tibet
kağanından vezir geldi. Suğd, İranlı, Buhara ülkesinden Erik general,
Oğul Tarkan geldi. Türgiş kağanından damgacı (mühürdar) geldi. Kırgız
kağanından Tarduş İnançu geldi. Bark (türbe) yapıcı, nakışçı, taşa
yazı yazıcı olarak Çin kağanının yeğeni Çang Sengün (Çang general)
geldi.

Kül Tigin koyun yılında, onyedinci günde uçtu. Dokuzuncu ayın
yirmiyedisinde yuğ yaptırdık. Barkını, nakışlarını, yazılı taşını,
maymun yılında, yedinci ayın yirmiyedisinde, ona saygılar sunup
kutluladık.

Ey Türk milleti! Bu ülkeyi küçük kardeşim Kül Tigin ile öle yite
kazandım. Kazanıp, alay milleti ateş, su kılmadım.

Ey Ötüken Ormanının milleti! Kötü kişi gelip birliğini bozmasın,
silahlı gelip seni dağıtmasın diye, sana burasını il tuttum. Töreyi
kazandırdım.

Türk milleti, beyleri! Sözümü işitin. Türk milletini toplayıp, il
tutacağını bu taşa yazdım. Yanılırsa öleceğini yine bu taşa yazdım.
Her ne sözüm varsa ebedî taşa yazdım. Ona bakarak bilin şimdiki Türk
Beğleri!

Türklerim, alay beğlerim, alay milletim! Kazanıp il tuttuğum bu
yerden, kağanından, beğlerinden, suyundan, toprağından ayrılmazsan,
iyilik göreceksin. Evinde oturacak, dertsiz olacaksın. Sözlerimde
yanlış var mı?

Ey Türk! Titre ve kendine dön!




Prof. Dr. Sinsi 06-27-2012 06:37 PM

Bilge Kağan
 

Elinize sağlık çok teşekkürler,
21 yüzyıldayız, taa 8. yüzyılda yazılmış metin sanki bugünleri işaret ediyor. Elbetteki bu yazıtlar Türk'ün dili, tarihi, edebiyatı, sanatı, töresi hakkında birçok önemli bilgileri veriyor bize. Türk ve Türkçe adının da bu yazıtlarda geçtiğini görmekteyiz.Yazıttaki dilin mükemmelliği ve zenginliği sanılandan daha eski tarihli yazılı Türkçe eserlerin de bulunduğuna kesinlik kazandırmakta. Bir yabancının Türkler hakkındaki görüşlerini Virüs konu yapmıştı orda da geçtiği üzere gerçekten Türk kelimesi çıkarsa Tarih diye birşey kalmaz.
Tekrar teşekkürler puslu..




Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.