|
|
Konu Araçları |
arasında, davet, güven, ile, yolu, şüphelendirme |
Şüphelendirme İle Güven Arasında Davet Yolu |
08-02-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Şüphelendirme İle Güven Arasında Davet YoluŞüphelendirme İle Güven Arasında Davet Yolu Müslüman kardeşin davet yolunda yürümesi ve cemaat içinde İslam için çalışması, kendine oranla sürekli bir dava olarak görülür Çünkü ahiretteki geleceğini kurtarmak için, dünyada sahip olduğu her şeyi; malını, canını, çalışmasını ve vaktini veriyor Müslüman kardeş, çalışmasına tereddütsüz devam etmesi, meşru konularda gevşek davranmadan yönetimi dinleyip, emirlerine itaat etmesi gerekir Yine kardeşleriyle yardımlaşarak, birbirine kenetlenmiş bir bina gibi safta onlarla kaynaşması için, İslami ödevini yerine getirmek maksadıyla aralarında faaliyet gösterdiği cemaat, cemaatın yönetimine ve kardeşlerine; yolun sağlıklı olduğuna tam bir güvenin ve gönül rahatlığının oluşması gerekir Hatta Allah'ın yardımıyla yürüyüşünü sürdürebileceğine, durmadan ve geç kalmadan yokuşlara tırmanabileceğine güvenmesi gerekir Bundan dolayı biz, çeşitli yerlerde müslüman gencin cemaat seçimi sırasında araştırma yapmasının zaruri olduğunu söylemiştik Zira müslüman genç, ferdi olarak yapılamayan, ancak cemaatla yapılması gereken İslam devletini kurma ödevini ve İslam'ın istediklerini yerine getirmek için cemaat içinde çalışır Yine biz bu cemaattta bulunması gereken nitelikleri zikretmiştik Her müslüman genç bu sürekli davaya gereken önemi vermek için cemaata, yoluna ve yönetimine mümkün olduğu kadar güvenmeli, tetkik etmeli ve tatmin olmalıdır Güvenin öneminden, var olmasının zaruri oluşandan ve devamlılığından ötürü, Şehid İmam, onu bey'atın rükünlerinden biri kıldı ki, her kardeş bey'atına ve Allah'la olan sözleşmesine sadık kalarak ona devam etsin, sarsıntıya veya yok olmaya maruz bırakmasın Çünkü bunun, cihad, itaat, soyutlanma ve benzeri şeyleri terketmekten tehlikesi daha fazladır Güvenin önemine binaen, Allah düşmanlarının eskiden ve şimdi iftira atmak ve şüphe sokma yöntemiyle güveni kırma çabasında çok hırslı olduklarını görüyoruz Bazen onlar baskı yöntemini veya güven sarsmaya yardımcı bir faktör gibi isteklendirme yöntemini kullanıyorlar Bazıları "eleştiri" ile "şüphelendirme"yi birbirine karıştırıyorlar Bundan dolayı da, bir kısmı "şüphelendirme"yi zararsız bir "eleştiri" zannediyor, diğerleri de, "eleştiri"yi "şüphelendirme" zannediyor ve reddediyor Doğrusu burada yapıcı "eleştiri" veya yıkıcı "eleştiri" söz konusudur Yapıcı eleştirinin kendine mahsuz yöntemi , adabı ve yolları vardır Biz onu sahibinin iyilik sevgisi ve doğru sözlülüğünden anlarız Yıkıcı eleştiriye gelince; o, şüphelendirme üslubunu kullanır Biz onun doğru yolu tutmadığını, yarar ve hayır sevgisi ilham etmediğini görürüz Bu tür eleştiride iftira ve itham çok bulunur Genel olarak da kötü niyetli ve kötü huylu kişiler tarafından yapılır Öğüdü kabul etmemiz, yapıcı eleştiriden de yararlanmamız gerekir Yıkıcı eleştiriyi ve şüphelendirmeyi kabullenmemeliyiz Onu ne dinlemek istemeliyiz, ne de onunla meşgul olmayız Bu tür eleştiride bulunanlarla sözlü veya yazılı polemiğe girmemeliyiz Bu konudaki sapma ise, bizim onlardan etkilenmemiz, onlarla meşgul olmamız ve onlara tepki göstermememizdir Bundan dolayı davet alanındaki yapıcı ve ciddi çalışmayı terketmek yine bir sapmadır İthamlar ne kadar çirkin olursa olsun, kızıp köpürmemeliyiz ve onların oyununa gelmemeliyiz Çünkü biz, kendisine, büyücü, deli, şair, yalancı ve kahin denildiğine kızmayan, ne kendini, ne de müslümanları bunlara tepki göstermekle meşgul etmeyen, Allah'ın yönlendirmesine boyun eğer Resulullah (as)'dan daha üstün değiliz Bu konudaki bazı ayet-i kerimeleri, kendimize rehber edinelim, Resulullah'ın izinden gidelim diye aşağıya alıyoruz: "İnkarcıların sözü seni üzmesin "Onların söylediklerinin seni üzeceğini elbette biliyoruz; doğrusu onlar seni yalancı saymıyorlar, fakat zalimler Allah'ın ayetlerini bile bile inkar ediyorlar Senden önce nice peygamberler yalanlandı ve kendilerine yardımımız gelene kadar yalanlanmalarına ve sıkıştırılmaya katlandılar" "Andolsun ki mallarınız ve canlarınızla sınanacaksınız: hiç şüphesiz sizden önce kitap verilenlerden ve Allah'a eş koşanlardan çok üzücü sözler işiteceksiniz Sabreder ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız, bilin ki, bu üzerinizde sebat edilecek işlerdendir" Aslolan, bize yapılan asılsız suçlamalara sabretmemiz ve sevabını Allah katından beklememizdir Biz davet yolunda böyle yaşarken Şehid İmam el-Benna bize devamlı Yüce Allah (cc)'ın şu sözünü hatırlatıyordu: "İyilik ve fenalık bir değildir Ey inanan kişi: Sen fenalığı en güzel şekilde sav; o zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kişinin yakın bir dostu gibi olduğunu görürsün Bu ancak sabredenlere vergidir; bu ancak o büyük hazzı tadanlara vergidir" Yine -Allah rahmet eylesin- İmam el-Benna şöyle derdi: "İnsanlarla ağaç gibi olunuz, onlar ağaca taş atarlar, ağaç ise onlara meyve atar" İmam el-Benna'nın "Davamızın Risalesi"nde, bize zulmedenleri ve bizim onlara karşı durumumuzu zikrederken şöyle dediğini görüyoruz; "Eğer bir şahıs bize kötü zan besliyor ve şüpheyle bakıyorsa, o bizden kapkara ve yaralayıcı bir dil kullanarak söz eder O sadece yanılmasında ısrar eder ve evhamıyla birlikte şüpheleri içinde şaşkına döner Yine de biz, hem onun için hem de bizim için Allah'a, "Bize hakkı hak olarak göstermesini ve ona uymayı, batılı da batıl olarak göstermesini ve ondan sakınmayı bize nasib etmesini ve bize de, ona da doğru yolu işaret etmesini" niyaz ediyoruz Biz o kişiyi davet ederiz, eğer davetimizi kabul eder çağrımıza cevap verirse, O'nun hakkında Allah'a dua ederiz Çünkü umut bağlamaya ehil olan sadece Allah'tır Yüce Yaratıcımız, bir kısım insanlar hakkında, Resulüne şu ayeti indirmiştir: "Ey Muhammedi Sen, sevdiğini doğru yola er iştiremezsin, ama Allah dilediğini doğru yola eriştirir" Yine de biz o kişiyi sevmeye devam edeceğiz, onun bize meyletmesini ve davetimizi kabul etmesini umacağız Bizim şirarımız, Hz Muhammed (as)'in daha önce bize öğrettiğidir O, şöyle dua ediyordu: "Allah'ım! Kavmimi bağışla, çünkü onlar bilmiyorlar" Saftaki her kardeşin, fert ve sorumlu biri olarak güvenirliğini koruması gerekir Sorumlunun da, işleri ve durumu kardeşlerine açıklaması, onlara kapalı kalan şeyleri izah etmesi için özellikle de şüphe üreticilerinin yaydıklarını izah etmesi için onlarla olan ilişkisini sürdürmesi gerekir Fertlerin de, şüphe üreticilerin etrafa yaydıkları dedikoduları dinlememeleri veya etkilenmemeleri, ya da onlara karşılıklı kötü sözler sarfetme basitliğine düşmemeleri gerekir İhvan'dan birinin gönlüne bir şüphe düştüğü vakit, hemen onu tetkike koşmalı, duyduğunu saflar arasında anlatmamalıdır Aksi halde böyle yapmakla şüphe üreticilerinin maksadını gerçekleştirmiş olur Bu alanda Allah'ın bize gösterdiği yola uymak ne güzel! Yüce Allah şöyle buyuruyor: "Ey inananlar! Eğer yoldan çıkmış biri size bir haber getirirse, onun iç yüzünü araştırın, yoksa bilmeden bir kavme fenalık edersiniz de sonra ettiğinize pişman olursunuz" Sonra biz, şüphe üreticilerinin yaydıklarından ötürü, bir suçlamada bulunsak ve onun asılsız olduğunu sonradan açıklasak, işin bu noktada sona ereceğini düşünemeyiz Zira şüphe üreticilerinin asılsız başka suçlamalar üretmeleri çok kolaydır Onlar ürettikleri bu suçlamalarla bizi meşgul ederler ve halk da aslını bırakıp onlarla meşgul olur Böylece biz, onların gayelerini gerçekleştirmiş oluruz Onlara en iyi cevap, cevap vermememizdir Saftaki fertlerden biri, liderlik sevdası gibi manevi hastalıklardan birine tutulmuş olabilir Bundan dolayı da, yönetim hakkında veya bir kısmında ya da bazı durumlar hakkında etrafa şüpheler yayabilir Amacı da etrafına taraftar kazanmaktır Böyle şeylerden sakınmalıyız Gördüğü hatayı düzeltmek için sağlam kanallara ve doğru yola girme isteğinde samimi de olsa, bundan sakınmak gerekir Cemaat ve cemaata güvenle ilgili sapmalardan biri de bazılarının şöyle düşünmesi: Zalim yönetimin kurumlarından İhvan-ı Müslimin'i dağıtmakla ilgili çıkan Mısır Cumhuriyeti'nin kararlarının veya kanunlarının kendilerine has bir kıymeti ve meşruiyeti var Onlara uymamız ve onların gölgesinde herhangi bir faaliyete girişmememiz gerekir Bu, hatalı bir anlayış ve sapık bir görüştür Çünkü, biz Allah'ın daveti ile hareket eden bir cemaat olarak, varlığımızı bu gibi kanunlardan almıyoruz Fakat biz varlık sebebimizi ve meşruiyetimizi İslam davasına sarılmakla; İslam'ın bizden, devletini kurma ve onu iktidar yapma gibi isteklerini gerçekleştirmek için İslam daveti ile hareket etmekle, Allah'ın ve Resulünün emirlerinden alıyoruz Yine, sapmadan ve duraksamadan, şartlara göre hareket üslûbunu ayarlamakla birlikte, bu yolda, gücümüz yettiği kadar gayret sarfetmemiz bize Allah'ın ve Resulünün emridir Bu konuda biz, sadece Allah'tan yardım diler, yalnızca O'na tevekkül ederiz Çünkü O, ne güzel Mevla, ne güzel yardımcıdır Cemaati dağıtmak gayesiyle çıkarılan kanunlar cemaatı dağıtamaz Bu kanunlar yürürlükten kaldırılıncaya kadar çalışmaktan ve hareketten beri durmayız Tek bir kardeş kaldığı sürece ve o da davanın adını andığı ve halk da o davanın etrafında toplandığı sürece, cemaatin ayakta olduğu kabul edilir Allah'a hamdolsun, biz yüzbinlercesini, hatta milyonlarcasını görüyoruz ki, cemaate katılıyor ve muhtelif ülkelerde defalarca alınan yasaklama kararlarına rağmen, işkencelerin ve savaşın devam etmesine karşılık, yeryüzünde, O dava ile hareket ediyorlar Çünkü O, Allah'ın davası ve Allah'ın nurudur Allah'ın nurunu ise, hiç bir insan sondüremeyecektir Yine bu konuda sapma şekillerinden biri de, bazı kişilerin şöyle bir öneride bulunmalarıdır: Biz "İhvan-ı Müslimin" adını bırakıp onun yerine başka bir ad bulalım Devletin kurumları bu yeni ismin altında çalışmamıza izin verirler İhvan-ı Müslimin adı, çilelerin, musibetlerin ve Allah düşmanları tarafından açılan savaşların adeta sembolü oldu Bu düşünce hem sapık, hem de hatalıdır Çünkü burada mesele, isim meselesi değil, isimlendirilenin meselesidir İhvanla savaşıyorlar, isminin "İhvan-ı Müslimin" olduğu için değil, Allah'ın izniyle, düşmanların batıl davasını yok edecek bir davet hareketinin ruhunu, hedeflerini ve anlayışını taşıdığı için hakim yönetimin bazı kesimlerince resmi olarak kabul görmüyor Biz bu ismi bıraksak ta, onları rahatsız eden bu özü ve cevheri terketmediğimiz sürece, ne savaş duracak ve ne de onların mel'un planları Halbuki biz, bunu tamamiyle reddediyoruz ve Allah'a karşı işlenmiş bir suç, davadan dönme ve yolun aslını değiştirme olarak değerlendiriyoruz Biz ismi değiştirip, özü ve yolun aslını olduğu gibi bıraktığımız takdirde, İhvan-ı Müslimin adı ve mensupları için yaşanan olayların aynısı, bu yeni isim için de geçerli olacaktır İhvan-ı Müslimin adının ve ashabının yolunun bir sembol olduğunu da ilave edebiliriz Bu yol, günler geçtikçe büyük bir tecrübe ve güven birikimi kazandı Böyle olunca da o isimden vazgeçmek ve onu değiştirmek, faydasız ve gereksiz bir şekilde maziyi inkar, bu kadar birikimi de heder etme olarak değerlendirilir Yola ve cemaate güvenin ehemmiyetini açıkladıktan ve şüphe üreticileriyle, şüphe karşısındaki durumumuzu izah ettikten sonra, yola ve cemaate güveni destekleyecek bazı konuları hatırlamamız veya hatırlatmamız faydalı olur: "Davetin yolu, tek yoldur Resulullah ve Ashabı daha önce bu yolda yürüdü Davetçiler de bu yoldan geçti Biz de, Allah'ın tevfikiyle, iman, amel ve kardeşlik yolu olan bu yolda yürüyoruz Hz Peygamber (as) Sahabe-i Kiramı önce iman ve amele çağırdı Sonra da onların kalblerini sevgi ve kardeşlik üzerinde bir araya getirdi Böylece akide gücü, vahdet gücüne dönüştü ve onların cemaati örnek bir cemaat oluverdi Hem de bütün yeryüzü halkı ona karşı çıksa da davası zafere ulaşacak örnek bir cemaat" İhvan-ı Müslimin cemaatının yürümek için seçtiği davet yolunu, böyle vasfediyordu, Şehid İmam Sahipleri, Allah'ı gaye, Resulünü komutan ve önder, Kur'an'ı metod ve anayasa, cihadı yol, Allah yolunda şehadeti de ideal edinen bu yola nasıl güvenilmez? Bu yolu sezen cemaate güvenmeyelim mi? İhvan bu yolu seçtiğinden dolayı birbirini izleyen yoğun saldırılara uğradı Bu darbeler yolun sahiplerinin dinlerine bağlılığını, yoldaki sebatlarını, Allah'a ve O'nun desteğine olan güvenlerini artırdı Günler göstermiştir ki, cemaat hala doğru ve orta yolda olduğunu, ifrat ve tefrite düşmeden selamet içinde yürüdüğünü isbat etmiştir Bu cemaat, Allah'ın lütfuyla, İslami sahadaki İslami hareketlerin güvenini kazanmış ve öncü hareket olarak da kabul edilmiştir İşte, her gün dünyanın dört bir yanından taraftar kazanıyor Bu cemaat, çocuklarını Resululah'ın sünnetinin ve Allah'ın kitabının hidayeti üzere yetiştirmiştir O cemaat çocuklarından bir kısmını cihad ve fedakarlıkta eşsiz örnek olarak sunmuştur Yine, süre uzun olmasına rağmen hiç bir tarafa eğilmeden eziyet, işkence, çile ve imtihanlara sabretmekte eşsiz örnek olmuşlardır Onlar, Allah yolunda uğradıkları şeyler sebebiyle hiç kimseye boyun eğmeden, zayıflık ve gevşeklik göstermeden cihad, çalışma ve davet yolunda yürümeye devam ettiier Günler göstermiştir ki, bu cemaat Allah için her şeyi bırakmış, dünyevi arzu ve çıkarlardan uzaklaşmıştır Yokuşları aşarak, virajları geçerek, İslami davanın istikametini muhafaza etmiştir Bütün bunlar Allah'ın lütfü ve yardımı iledir Yine O'nun koruyup gözetmesinin işaretidir Biz O'nun lütfunun, korumasının ve gözetmesinin devamını istiyoruz Biz bu konudaki sözü, Hasan el-Benna'nın İhvan-ı Müslimin'e yaptığı konuşmadaki sözleriyle sona erdiriyoruz: "Ey müslüman kardeşler, ey bütün insanlar! Gebe gecelerin doğurduğu, geçip giden olayların öldürücü darbelerinin yankılandığı bu zamanda, insanların yıkıcı bir takım fikir adamlarının borazanlığını yaptığı bu ortamda, insanların ilgisini çeken aldatıcı bütün mamur bölgelerini alt-üst ettikleri bu günlerde Biz Müslüman Kardeşler olarak kendi davamızı takdim ediyoruz Bu dava yeni bir davadır Fakat esen kasırgalardan çok daha etkindir Bu dava mütevazidir fakat yüce dağlardan daha yüksektir Bu dava sınırlıdır Fakat sınırları bu ülkelerin sınırlarından daha geniştir O aldatıcı görünüşlerden, sahte tavırlardan uzaktır Fakat, o Hakkın azameti, vahyin güzelliği ve Allah'ın korumasıyla çepeçevre kuşatılmıştır Şahsi hırslardan, arzu ve amaçlardan, kişisel menfaatlardan sıyrılmıştır Fakat, o kendisine inanan ve doğruca iş yapanlara mükafatlar, dünyada efendilik, ahiret'te de cennet sağlar Ey müslüman kardeşler! Sizin konumunuz budur Kendinizi küçümsemeyin, kendinizi diğer insanlarla kıyaslamayın, mü'minlerin yolundan başka bir yol tutmayın Nurunu Allah'ın nurundan alan, sistemini Peygamberin sünnetinden alan davanızı ihtiyaçların doğurduğu, zamanla ve olaylarla değişen sistemlerle bir tutmayın" Sonra sözüne devamla şöyle der: "Şimdi kim bize tabi olursa, o kurtuluş yarışında öne geçmiş olur Bugün bizden ayrı olan samimi kişiler, yarın bize katılacaktır Öne geçenin şerefi artacak, davamıza sevgi duyan yanılmadığını anlayacaktır Bizimle alay eden, davamızı küçük gören ve başarısı hakkında kötümser düşünenler ise, günler ilerleyince, hatalarının kötülüğünü anlayacaklardır Allah bizim yanımızdaki hakkı, batıl üzerine galebe çalacaktır Batıl ezilecek, bir de görülecek ki, o çekip gitmekte Ey çalışan ve cihad eden samimi kardeşlerim, artık bize katılın Doğru yol ve hak metod hurdadır Gücünüzü ve gayretinizi dağıtmayın Çünkü Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: "İşte bu benim dosdoğru yolumdur Ona tabi olun ve sizi bu yoldan ayıran başka yollara tabi olmayın İşte Allah size böylece tavsiye etti Umulur ki böylece O'ndan korunursunuz Mustafa Meşhur |
Konu Araçları | Bu Konuda Ara |
Görünüm Modları |
|