O Fani Ömür Bitti Az Önce...

Eski 07-30-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

O Fani Ömür Bitti Az Önce...



Her Çİzgİ Bİr ÖmÜr Gİbİ


Yaşlandık

Yürüyorum
Yol mu uzun, yoksa kısa mı ayaklarım
Düşünceler belirsiz
Yürüyorum Belki de anlamsızca, manasızca



Yolda ansızın düşen ben olmayayım dünkü adam gibi?
Ne farkım var ki ondan
Belki birkaç nefes daha fazla, birkaç adım
Ve sonra Son söz, gençliğime doyamadım



O derin kuyu,
Ben de düşmeyecek miyim herkes gibi
İki metre mi? Nasıl dururum ben orada?
Sığamazken dünyada



Ölüm, benim tek bekleyenim
Ben yürüdükçe o koşar
O koştukça ben yürürüm
Buluşacağız bir zaman



Yürüdüğümün farkında değilken
Gönlüm nerelerde koşuyor nasıl anlarım?
Dostlarım, canlarım
Rüzgâr okşar, saçlarımı
Bilmiyordum ellerinin bu kadar sıcak olduğunu



Rüzgâr
Senin gibi de değilim,
Savrulamıyor, savuramıyorum
Seviyorum ama biliyorsun söyleyemiyorum
Sevdiğimin bile farkında değilmişim
Çiçeğim ama biliyorum gül değilmişim



Karanlık koyu
Üç insan boyu
İçimde yanmayı bekleyen bir ışık
Olamaz! yüzüm ne kadar da kırışık
Dünya
Olmamalısın bu kadar karışık



Aynı yol
Farksız
Taksi yine aynı yerde
Duraktaki insanlar da aynı ama
Değiller on sene öncesi gibi



Ağaran saçları mı?
Kırışan yanakları mı?
Eğilen dudakları mı? Çözemiyorum
Yok, yok on sene önceki ben ben değilim şimdi
Omzum çökmüş genç değilim ben şimdi
Ben, ben değilim şimdi


















Alıntı Yaparak Cevapla

O Fani Ömür Bitti Az Önce...

Eski 07-30-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

O Fani Ömür Bitti Az Önce...



Bu fani ömür bitti; az önce!

Kendimize göre ne kadar emîniz Hayatımızda hiç kimseyi aldatmadık! Belki alenen kimseyi aldatmadık, oyalamadık Fakat farkına varmadan oyaladığımız, aldattığımız birisi var: KendimizHer zaman sığındığımız bir kelime: “Biraz sonra yaparım” Dilimizde küçük bir cümle… O anda rahatlatıcı bir ilaç gibi
Çocukken alışmışızdır; annemiz çağırdığında, “Biraz sonra giderim” “Ödevlerimi yarın yaparım” Derken gençlik zamanımız geldi Ertelemekten hiçbir şey yapamadık! Kazandığımız bir tek kuytu kafes var: “AZ SONRA!”Yememizde, içmemizde kısacası fânî ömrümüzde hiç aksama yok Hatta sipariş verdiğimiz bir yemek on dakika gecikse kıpır kıpır olur, yerimizde duramaz, “Vücûdumuzun gıdası!” deriz Peki, ya rûhumuzun gıdası olan namazımız, ibâdetlerimiz gecikince neler oluyor? O kadar huzursuz oluyor muyuz? Niye huzursuz olalım ki, ilâcımız hazır: “AZ SONRA!”

“Bugünün işini yarına bırakma!”,”Bir günün öncekinden daha mükemmel olsun!” düsturlarına rahatlıkla göz yumabiliyoruz! Derken bir gün, bir ay, bir yıl, bir ömür geçip gidiyor…

Az bir ömür olan dünya hayatı için “Az sonra!” denilebilir Fakat ilim veya ibâdet cihetinde bu kafes bizi hüsrâna sürüklüyor Söz gelimi ibâdetteki sabrımızı sağa sola dağıtırsak, merkezi zayıflatırız Yani o andaki vakti öldürür, nefis düşmanının silahını kuvvetlendiririz
Gençliğini hep ertelemekle geçiren bir insan sayısız nimetleri kaybeder Başta Peygamberimiz (sav)’in, “Sancağımdan başka hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyâmet gününde Allah’a ibâdet ile büyüyen gençler benimledir” mükâfatından mahrum kalır “İhtiyarlayınca yaparım!” der, ömür biter!
İşlediği bir kusurda tövbesini erteleyen kimse kiri birikmiş çamaşır gibidir Bedîüzzaman Hazretleri’nin dediği gibi “Günah, kalbi siyahlandıra siyahlandıra nûr-ı îmânı kalpten çıkarır” Tövbesiz bir seher vakti, bir Berat, bir Kadir, geçer giderken diğer Berata kadar belki ömrü biter Beynimizde yine aynı efsunlu bir levha: “BİR DAHAKİ SENEYE!”
Hiç düşündük mü? Sahâbe-i Kirâm, Kur’ân ve sünneti yaşamakta bizim gibi değillerdi Doğrusu biz onlar gibi hiç olamadık! Onlar, kızgın kumlarda namaz kıldılar, oklar arasında tövbe ettiler Hatta bazı sahâbeler îman ettiler, cihat ettiler, bir namaz vaktine dahi erişemeden şehit oldular
Rahmetli dedem anlatırdı: Bir gün dokuma tezgâhında çalışan bir işçi, patronundan namaz kılmak için izin ister Îman ve itâatten nasipsiz zavallı patron, işçiye der ki: “Namaz kazâ olur, iş kaza olmaz!” Bu hâtıra zaman zaman aklıma gelir Bizim namazımız, ilmimiz gibi uhrevî hayatımız hep kazalarla süslü, hep ertelemelerle dolu Oysa dünya hayatımız dakik mi dakik Dünyamızla ilgili neleri erteliyoruz Hak aşkına? Uhrevî işlere gelince, “Ebedî dünyada kalacak gibi” nazlanıyoruz maalesef! “Hiç kat î senedimiz var mı ki gelecek seneye belki yarına çıkacağız!”
Ne bir dakika geri ne bir dakika ileri; ertelenmeyen ölüm zamanı gelince kimse demiyor, diyemiyor: “AZ SONRA!”
Daha önce hiç karşılaşmadığımız ve îfâ etmediğimiz gibi aceleci bir tavırla işlemlerin tamamlanıyor Ertelediğin amellerin, ilimlerin, tövbelerin ile baş başa kalıyorsun! O anda, yepyeni bir nidâ yükseliyor:
“BU FANİ ÖMÜR BİTTİ; AZ ÖNCE!”



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.