|  | Divan Edebiyatı |  | 
|  06-24-2012 | #16 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Divan EdebiyatıDİVAN EDEBİYATINDA DÜZYAZI BİÇİMLERİ Divan edebiyatında üç tür düzyazı biçimi vardır  Yalın düzyazı, süslü düzyazı ve orta düzyazı  Yalın düzyazıda halkın konuştuğu dil kullanılmış, halk kitapları, halk öyküleri, Kur’an tefsirleri, hadis açıklamaları bu türde yazılmıştır   Süslü düzyazıda hüner ve marifet göstermek amaçlanmıştır  Bu türe genellikle medrese öğrenimi görmüş, Osmanlıca’yı iyi bilen yazarlar yönelmiştir  Çok uzun cümlelerin, bol söz ve anlam oyunlarının göze çarptığı bu türün en belirgin örneklerini Veysi ve Nergisi vermiştir  Süslü düzyazıda çok ürün verilmiş bir alan da tezkire’dir  Bu türün ilk klasik örneğini, 16  yüzyılda Aşık Çelebi yazmış ve tezkire geleneği 19  yüzyılda Fatih Efendi’ye değin sürmüştür   Orta düzyazı ise, divan edebiyatının hemen hemen bütün klasik yazarlarının yazdığı bir türdür  Belirgin özellikleri, söz ve anlam oyunlarından, hüner ve marifet göstermekten kaçınılmış ve içeriğin ön planda tutulmuş olmasıdır  Özellikle tarih, gezi, coğrafya ve din kitapları bu türde yazılmıştır   Din dışı konularda düz yazı Tezkire Ünlü kişilerin yaşam öykülerinin toplandığı yapıt  Şairlerin yaşam öykülerini anlatanlara Tezkiretü’ş-şuara ya da tezkire-i şuara, din adamlarının yaşam öykülerini anlatanlara tezkiretü’l evliya, hattatların yaşam öykülerini anlatanlana tezkiretü’l-hattatin, bilginlerin yaşam öykülerini anlatanlara tezkire-i ilmiye, Halvetiye tarikatı şeyhlerinin yaşam öykülerini anlatanlara tezkiretü’l- halvetiye, müzikçilerin yaşam öykülerini anlatanlara tezkire-i musikişinasan denir  Tezkireler ilk kez İran edebiyatında ortaya çıktı  Türk edebiyatının ilk tezkiretü'ş-şuara’sını Ali Şir Nevai Mecalisü'n-Nefais adıyla yazdı   Tarih Geçmiş olayları, geçmiş belli bir dönemi, belli bir kişi ya da kahramanı çevresi ve dönemiyle birlikte anlatan sanatlı düzyazı türüdür   Sefaretname Siyasal bir görevle yurtdışına gönderilen elçilerin ya da bunların yanlarında bulunanların gittikleri yerin durumuna ve özelliklerine ilişkin izlenimlerini, görüşlerini, olayları anlattıkları yapıtlardır  En tanınmış örneklerden biri Yirmisekiz Çelebi Mehmed Efendi’nin Sefaretnamesi’dir | 
|   | 
|  | 
|  | Divan Edebiyatı |  | 
|  06-24-2012 | #17 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Divan EdebiyatıDivan Edebiyatında Dini konulardaki türler Hilye Hazreti Muhammed’in fiziksel ve kişisel özellikleriyle örnek davranışlarını konu alan eserlere "hilye" denir  Zamanla hilye'nin kapsamı genişlemiş halifeler için de hilyeler yazılmıştır  Divan edebiyatında bu türün ilk örneği Hakani’nin Hilye-i Hakani’sidir  Zamanla hilyelerin levhalara hattatlar tarafından yazılması geleneği de ortaya çıkmıştır   Mevlid Hazreti Muhammed’in doğumunu ve kısaca yaşamını övgüyle anlatan yapıtlardır  Dinsel Türk müziğinin doğaçlama türlerinden biri de bu isimle bilinir  Mevlidler çoğu zaman mesnevi biçiminde düzenlenmiş, halkın anlayabileceği yalın bir dille yazılmıştır  İlk özgün mevlid Ebu’l-Cevzi tarafından yazılmıştır  İlk Türkçe mevlid ise Süleyman Çelebi’nin eseri olan Vesiletü’n-Necat’tır   Kırk hadis Belli bir konu çerçevesinde toplanmış 40 hadisten oluşan yapıtlara verilen isimdir  Hadis-i erbain ya da erbaun olarak da bilinir  Hadislerin belli başlı konuları Kur’an’ın erdemleri, İslamın şartları, Hazreti Muhammed ve sahabesi, zikir, dua, salat ve selam, ziyaret, bilim ve bilgin, siyaset, hukuk, toplumsal, ahlaki yaşam ve tıptır  Divan edebiyatında hat kaygısıyla yazılmışlardır   Menkıbname Ya da menakıbname olarak adlandırılır  Kahramanların, din büyüklerinin, tarikat kurucularının, ermişlerin olağanüstü yaşamlarını ve kerametlerini anlatan yapıtlardır  Türk edebiyatında 100’ü aşkın menkıbname yazılmıştır  Bu yapıtlar içerik yönünden ya bir tarikatla ilgilidir, örneğin Sakıb Bey’le Mustafa Dede’nin Sefine-i Nefise adlı eseri gibi  Ya da bir ermişi konu edinir, örneğin Müstakimzade Süleyman Saddedin’in Menkıb-ı İmam-ı Azam’ı gibi   Kıssa Öğüt verici ve öğretici öykü, fıkra, masal, menkıbe türü eserlere kıssa adı verilir  Çoğul söylenişi kısas’tır  Kıssa anlatanlara kıssa-han ya da kıssa-gü denir  En yaygın örnekleri peygamberlerle ilgili kıssaları anlatan kitaplardır  Divan edebiyatında Ahmed Cevdet Paşa’nın Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Huleyfa adlı kitabı önemli bir kıssa örneğidir  Divan edebiyatında daha çok mesnevi türünde kaleme alınmışlardır  Düzyazı biçimli kıssalar da vardır  Bunlarda kullanılan dil çok daha sadedir   | 
|   | 
|  | 
|  | Divan Edebiyatı |  | 
|  06-24-2012 | #18 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Divan EdebiyatıDivan Edebiyatında Dini konulardaki türler Tevhid Tanrının birliğini ve ululuğunu anlatan şiirlere tevhid denir  Genellikle kaside biçiminde yazılırlar  Tevhidde tanrının büyüklüğü, sıfatları, kudretinin sonsuzluğu, tasvir ve hayal edilebilen şeylerden soyutlanması, hiçbir şeyin ona eş ve benzer olamayışı, bütün kudret ve ilimlerin ona ait oluşu gibi özellikler sanatlı bir üslupla anlatılır  Tanrı karşısında kulun acizliği vurgulanır  En ünlü tevhid manzumesini Nâbî yazmıştır   Münacat Konusu tanrıya yakarış olan şiir  Genellikle kaside, ender olarak da gazel, kıta, mesnevi biçiminde yazılmıştır  Türk edebiyatına 13  yüzyıldan sonra girdi  Divan şairlerinin genellikle divanlarının başına koydukları münacatların temel konusu, zayıf ve çaresiz durumdaki insanın yüce ve güçlü tanrıya yalvarıp ondan yardım istemesidir   Na’t Hazreti Muhammed’i övmek amacıyla yazılmış şiirlerdir  Hazreti Muhammed’in çeşitli özellikleriyle mucizelerinin dile getirildiği bu şiirler daha çok kaside biçimiyle yazılmıştır  Na’t’lara divanların başında tevhid ve münacaatlardan sonra yer verilmiştir  Na’t yazmakla ünlü kişilere na’t-gü, özel dinsel törenlerde na’t okuyanlara ise na’t-han denir  Fuzuli’nin "Su Kasidesi divan edebiyatının en tanınmış na’t’ıdır  Türk tasavvuf müziğindeki bir form da bu adla bilinir   Maktel-i Hüseyin Hazreti Hüseyin’in Kerbela’da şehit edilişini konu alan ve acıklı bir üslupla yazılan eserlerin tümüne verilen isimdir  Daha çok Şii yazarlar tarafından kaleme alınmıştır  Lirik-didaktik bir üslupla ve yalın bir dil kullanılarak yazılmışlardır  Türk edebiyatındaki en en önemli Maktel-i Hüseyin, Fuzûlî’nin yazdığı Hadikatü’s-Süeda adlı eserdir   Miraciye Hazreti Muhammed’in göğe yükselişini konu alan edebi yapıtlardır  Tek başına bir kitabın konusunu oluşturabildiği gibi, eserler içinde bölümler halinde de yer alır  Genellikle kaside ve mesnevi şeklinde yazılmıştır  Miraciyelerde coşkulu bir söyleyiş, didaktik özellikler ve sanatlı bir üslup egemendir  Cumhuriyet döneminde Abdullah Azmi Yaman’ın yazdığı Miraciye bu türe örnektir   | 
|   | 
|  | 
|  | Divan Edebiyatı |  | 
|  06-24-2012 | #19 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Divan Edebiyatıb  Konularına göre nazım-nesir türleri Lugaz Herhangi bir nesnenin ya da varlığın özellikleri anlatılarak yazılan manzum bilmecedir  Muamma ile birlikte çok kullanılan bir söz oyunudur  Muamma’dan farkı konusunun daha geniş olmasıdır  Çoğunlukla soru biçiminde düzenlenir   En önemli özelliği içinde çözüme ilişkin ipuçlarının bulunmasıdır  Divanların son bölümlerine konur  Eğlendirici ve öğretici olanların yanısıra öğretici ve dinsel lugazlar da vardır  Lugazlar yazarlarının imzasını taşıdığından halk edebiyatındaki bilmeceden ayrılır  Bütün lugazlar, "Bir acayip nesne gördüm", "Ol nedir kimdir" ya da "Nedir ol kim" gibi kalıplaşmış sözlerle başlar  Örnek: Nedir kim ol iki yüzlü münâfık Nümâyan çihresinde levn-i âşık Gezer dünyayı hem bî-dest ü pâdır Mukim-i hâne-i ehl-i gınâdır Teâl-Allah nedir anda bu kudret Yemez içmez virir dünyaya nî’met Gehi Müslim kıyâfetle be-didâr Gehi şekl-i firengide nümûdâr Kırılsa pâre pâre olsa amma Zarar gelmez ana bir türlü kat’â Yatar zir-i zemînde hâke yek-sân Semâda adıdır mihr-i dirahşân Eğer kim olmasaydı kalbi fasîd Cihânda olmaz idi kadri kâsid Yeter vasf eyledin ol bî-vefâyı Yanından gitmese virmez safâyı Sünbülzade Vehbî (Şair bu lügazda "altın"ı anlatıyor  ) Dariye Divan şiirinde ev ile ilgili kasidelere dariye adı verilir  Divan şairlerinin caize (armağan alma) amacıyla ortaya çıkan fırsatçılıkları sonucu gelişmiş bir türdür  Bazıları gazel tarzında da yazılmıştır  Yeni yaptırılan köşk, saray, yalı benzeri binalar için yazılır  Şair eserden çok az bahseder hemen yaptıranı övmeye geçer  Binalar için hazırlanan kitabeler de bir tür dariye sayılır  Rahşiye Atlar için yazılmış kaside  Nesib bölümünde atlar övülür  Nef’î’nin IV  Murad’ın atlarını övdüğü rahşiyesi meşhurdur  Örnek: Bâreka’llâh zih’i rahş-i humâyun-sîmâ Ki komuş nâmını sultân-ı cihan bâd-ı sabâ Ne sabâ sâika dersem yaraşır sür’atte Ki seğirdikten ana sâyesi ile pâ-der-pâ Bırakır anı dahi sâyesi gibi yolda Olsa ger şâtır-ı endişe ile pâ-der-pa Düşmeden sayesi hak üzre eder âlemi Sehv ile rakibi göserse ihâna irhâ Kuş yetişmez der idim olmasa tayyâr eğer Eremez gerdine zîrâ ki ne sarsar ne sabâ Nef'î | 
|   | 
|  | 
|  | Divan Edebiyatı |  | 
|  06-24-2012 | #20 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Divan Edebiyatıb  Konularına göre nazım-nesir türleriŞehrengiz Bir kenti ve o kentin güzelliklerini anlatan eserlerdir  Daha çok klasik mesnevi biçiminde kaleme alınan bu yapıtlar tevhid, münacaat, na't gibi bölümlerle başlar  Daha sonra kentle ilgili bilgiler verilir ve kente övgü düzülür  Bazen bahar ve doğa betimlemeleri yapıldıktan sonra kentin güzellikleriyle ilgili beyitlere geçilir  Divan edebiyatında ilk şehrengizi yazan Priştineli Mesihi’dir   Hicviye Bir kişiyi, kurumu, toplumsal olayı, geleneği yeren söz, düzyazı ya da şiir türüne verilen addır  Hicviye, gazel, kaside, murabba, muhammes gibi nazım biçimleriyle yazılmıştır  Divan edebiyatında en önemli hicviyelerden biri Nef’î’nin Siham-ı Kaza’sıdır   ÖRNEK: KITA Şimdi hayl-i suhan-verân içre Nef’î mânendi var mı bir şair Sözleri Seba-i Muallâka’dır İmrülkays kendidir kâfir Şeyhüslam Yahyâ (Şair, "şairler içinde Nef’î'nin bir eşi yoktur  Onun şiirleri Kabe’nin duvarlarına asılan şiirler gibi güzeldir ve sanki o kafir, İmrülkays’ın ta kendisidir" diyor  Kafir aynı zamanda beğenmeyi ifade eder  Şeyhülislam Yahya, Nef’î’yi över gibi görünüyor ama "Seba-i Muallâka" Kabe henüz putperestlerin elinde iken oraya asılan şiirlerdir  İmrülkays ise şiirleri Kabe’de asılı ve müslüman olmayan bir şair  Sonuçta Şeyhülislam Yahya, Nef’î’yi "kafirlikle" suçluyor  ) KITA Bize kâfir demiş mütfî efendi Tutalım ben anca diyem Müselmân Varılınca yarın Rûz-i Cezâya İkimiz de çıkarız anda yalan Nef’î (Nef’i de bu kıtayla Şeyhülislam Yahyâ’ya yanıt veriyor  "Müftü efendi bana kafir demiş  Tutalım ben de ona Müslüman diyeyim  Ama yarın Rûz-i Ceza’da ikimiz de yalancı çıkarız  Çünkü kafir olan kendisidir  ") Hezliyat Alaylı bir dille kaleme alınmış nazım türüdür  Kaba şakalara, taşlamalara ve sövgülere yer verilir  Hezeliyat olarak da bilinir  Hezliyatta zarif bir nükte ya da güzel bir manzum bulunur  Konu şakayla karışık alaylı bir dille anlatılır  Nev’izade Atai’nin Bahayi-i Küfri eseri bu türün örneğidir  Bayburtlu Zihni’de hezliyatın usta şairlerindendir   Tarih düşürme Önem verilen bir olayın, yılını göstermek üzere ebced hesabıyla bir cümle, biz dize ya da beyit söyleme sanatıdır  Tarih dizesinin bütün harfleri hesaplanarak söylenenlere tarih-i tam, yalnız noktalı harfler hesaplanacaksa tarih-i mücevher, yalnız noktasız harfler esas alınacaksa tarih-i mühmel denir  Bazen dizedeki harflerin sayı değerlerinin toplamı tarihi tam olarak göstermez  Bu tür tarihlere de tamiyeli tarih denir   Muamma Belli kurallara göre düzenlenip çözülebilen ve yanıtı tanrının sıfatlarından biri ya da bir insan adı olan manzum bilmecedir  Muamma beyit, kıta gibi küçük nazım biçimleriyle yazılır  Ama mesnevi parçalarıyla yazılmış muammalara da rastlanır  Ali Şir Nevai, Fuzûlî, Nâbî, Kınalızade Ali Efendi, Sümbülzade Vehbi ve Fitnat Hanım’ın yazdığı çok sayıda muamma vardır  Edirneli Emrî Çelebi ise 600'den fazla muammasıyla bu alanın en ünlü şairidir  Örnek: Bende yok sabr ü sükûn sende vefâdan zerre İki yoktan na çıkar fikr idelim bir kerre Nâbî (Bu beyitte yok anlamına gelen iki edat var  Bunlar "nâ" ve "bî"  Bu edatlar bize beyitteki ismi veriyor  Yani Nâbî  ) | 
|   | 
|  | 
|  | Divan Edebiyatı |  | 
|  06-24-2012 | #21 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Divan Edebiyatıb  Konularına göre nazım-nesir türleri Sâkiname Divan edebiyatında gerçek ya da mecaz anlamıyla içki ve içki alemlerinin övülerek anlatıldığı şiir türü  Mesnevilerin bölüm sonlarında bazen sakiname başlığıyla iki beyitlik küçük parçalar olarak yer alır  Türk edebiyatında 17  yüzyılda büyük gelişme gösteren sakinamelerin ilk örneğini İşretname adlı yapıtıyla Revânî vermiştir   Kıyafetname İnsanların fiziksel görünümlerini esas alarak karakterlerini açıklamaya çalışan eselerdir  Bu türün kıyafet bilimiyle uğraşanlarına "kayif" ya da "kıyafetşinas" adı verilir  Divan edebiyatında kıyafetnamenin ilk örneği Hamdullah Hamdi’nin ünlü Kıyafetname adlı eseridir  Bu eserde renk, boy, yanak, saç, çene, sakal, parmak gibi 26 başlık altında karakter tahlilleri yer alır  Nesîmi’nin Kıyafet-ül Firase’si de önemli bir örnektir   Surname Şehzadelerin sünnet, kadın sultanların evlenmeleri nedeniyle yazılan şiir ya da düzyazı biçimindeki eserlerdir  Yazıldıkları dönemin toplumsal yaşamına ilişkin bilgiler de verdikleri için tarihi bir özellik taşırlar  Genellikle mesnevi ya da kaside türündedirler  Figani’nin Kanuni Sultan Süleyman’ın oğullarının sünnetini anlattığı Suriyye Kasidesi türün en iyi örneğidir   Hamamname Hamamları, hamam eğlence ve sohbetlerini, hamamdaki güzelleri betimlemek için yazılan kaside, gazel, mesnevi gibi nazım eserlerdir  Divan edebiyatına ilk kez Deli Birader lakabıyla tanınan Gâzalî’nin Beşiktaş’taki bir hamamı anlatan şiiri ile girmiştir   | 
|   | 
|  | 
|  | Divan Edebiyatı |  | 
|  06-24-2012 | #22 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Divan Edebiyatıb  Konularına göre nazım-nesir türleri Mersiye Bir ölünün ardından duyulan üzüntü ve acıyı anlatmak, ölen kişiyi övmek amacıyla kalema alınan düzyazı ya da şiirdir  Kutsal günlerde, ölüm törenlerinde mersiye okuyan kişiye de mersiyehan denir  Lirik bir anlatımın egemen olduğu manzum mersiyeler genellikle terkib-i bend biçiminde yazılır  Ayrıca kaside ve terci-i bend biçiminde yazılmış manzum mersiyeler de vardır  Yahyâ Bey, Sami Fünûnî, Rahmî, Fazlî, Nisîyi, Müdâmi’nin, Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Mustafa için yazdıkları mersiyeler gibi  Ayrıca savaşlarda kaybedilen yerler için yazılan mersiyelere "vatan mersiyesi" denir  Hayvanların ölümü için yazılmış mersiyeler de vardır   ÖRNEK MERSİYE Şeyh Galib Medhiye Bir kimseyi övmek için genellikle kaside biçiminde yazılan şiir ya da düzyazıdır  Az olmakla birlikte gazel, mesnevi, musammad gibi nazım biçimlerinde mediyeler de vardır  Padişah, vezir, şeyhülislam gibi devlet ileri gelenleri ya da halifelerle, başka din ve tarikat büyükleri için yazılmışlardır  Bu türün en güzel örneğini Nef’î vermiştir   ÖRNEK MEDHİYE Nef'î Gazavatname Gazaname olarak da bilinir  Ordunun akınlarını, savaşları, kahramanlıkları, zaferleri anlatılan düz yazı ya da şiir biçimindeki edebi türdür  Arap edebiyatında "magazi" diye bilinir  Türk edebiyatında ilk gazavatname örnekleri 15  yüzyılda yazılmaya başlanmıştır  Kâşîfi’nin Gazaname-i Rum’u bu türün örnekleri arasındadır   Sahilname Divan şairlerinin İstanbul kıyıları ile buralardaki yerleşim yerlerini, yaşayış biçimlerini anlattıkları şiirlerinin genel adıdır  Örneklerine az rastlanır  Genellikle mesnevi biçiminde yazılmışlardır   | 
|   | 
|  | 
|  | Divan Edebiyatı |  | 
|  06-24-2012 | #23 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Divan Edebiyatıb  Konularına göre nazım-nesir türleri Din dışı şiir türleri Bahariye Baharın gelişini, doğadaki değişimleri, çiçeklerin açmasını, kelebeklerin uçmasını konu edinen kasidelerdir  Dönemlerindeki büyük kişilere sunulup ödüllendirilmek için yazılırlar  Hemen her divanda bir bahariye bulunması geleneği vardır  Hemen her divan şairinin de bir bahariyesi vardır   Cemreviye Divan şairlerinin cemre düşmesi nedeniyle dönemlerindeki büyük kişilere sunmak için kaleme aldıkları kaside türüdür  Örneklerine az rastlanır  Cemrenin bahar müjdecisi olması nedeniyle bir bahariye niteliği de taşır  Cemreviyelere genellikle teşbib ile başlanır  Kasidenin diğer bölümlerinde bir değişiklik yapılmaz   Fahriye Divan şairlerinin kendilerini ya da bir başka şair ya da kişiyi övdükleri şiirlerdir  Genellikle kaside türünde yazılırlar  Fahriye aynı zamanda kasidelerde şairlerin kendileriini övdükleri beyitlerin bulunduğu beşinci bölüme verilen isimdir   | 
|   | 
|  | 
|  | Divan Edebiyatı |  | 
|  06-24-2012 | #24 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Divan EdebiyatıDIVAN EDEBIYATI ÖRNEKLERINDEN AHMEDI ( 14  yüzyıl) Ahmedi , 14  yüzyılda yaşamış Anadolu Türkçesi’nin en başarılı şairlerindendir  Öğrenimine Kütahya’da başlamış, sonra Mısır’a giderek tahsil hayatını orada tamamlamış , ilmini geliştirmiştir  Anadolu‘ya döndüğünde Sultan I  Murad’ın himayesine girmiş , sonraları Yıldırım Bayezid’in sohbet arkadaşı olmuş, padişahtan büyük iltifat görmüştür  Yıldırım Bayezid ile Timur arasındaki çekişmeyi ve savaşı gören, sevdiği padişahın yenilgisine çok üzülen şair , Timur tarafından da takdir edilmiş , fakat bu zalim hükümdarı bir türlü sevememiştir  Bazı kaynaklarda Nasreddin Hoca’ya atfedilen meşhur bir hikayenin aslında şair Ahmedi ile Timur arasında geçtiği rivayet edilir  “ Şairin olgunluğuna ve tespitlerinin isabetine güvenen Timur , bir hamama bir gün bir çok güzeli toplamış  Bunları teker teker Ahmedi’nin önünden geçirip , -Molla , sen güzelden anlarsın ,bunlara bir değer biç ,der  Ahmedi , her güzele , kimisi şu kadar altın ,kimisi şu kadar gümüş diyerek doğru değer biçince Timur , -Bre Ahmedi , bana da bir değer biç, benim değerim ne kadardır ? der  Ahmedi ,” Sen seksen akçe edersin  ” cevabını verir  Timur , -Nasıl olur ? diye itiraz eder  Şu belimdeki peştamalın değeri seksen akçedir  Ahmedi ise , -Benim de değer biçtiğim odur , yoksa sen beş para etmezsin , cevabını verir  ” Timur’un bu cevaba hiddetlenmediği , aksine cesaretinden dolayı şaire iltifatlarda bulunduğu söylenir  Fakat şair Ahmedi’nin yıldızı Timur ile hiç bir zman barışmamıştır  Timur’un ölümü dolayısı ile şu mısraları söylemiştir  Felek yire gövürüben Temur’u Konukladı et ile mar u muru felekün ya,kader gövürüben:geçirerek konukladı :ziyafet verdi mar u mur :yılan ve karınca | 
|   | 
|  | 
|  | Divan Edebiyatı |  | 
|  06-24-2012 | #25 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Divan Edebiyatıa  Biçimlerine göre Tesbi Bir başka şairin bir gazelin her beytinin matlasına 5 dize daha eklenerek yedili beyitler haline getirilmesiyle kurulur  Tahmis ve tesdis türünde olduğu gibi genellikle eksik gazellere uygulanır  Tesbi de eklenen dizelerin kafiyesi, mevcut dizelerle aynıdır   Taşir İkili dizelerler yazılmış bir gazelin her beytine 8 dize daha ekleyerek 10'lu beyitler haline getirilmiş gazel türüdür  Tahmis ve tesdis türlerinde olduğu gibi genellikle eksik gazellere uygulanır  ÖRNEK Taşir Taşlıcalı Yahyâ Bey Tezmin İkili dizelerler yazılmış bir gazelin her beytine 6 dize daha ekleyerek 8’li beyitler haline getirilmesidir  Tahmis ve tesdis türlerinde olduğu gibi genellikle eksik gazellere uygulanır  Muaşşer Aynı ölçüde onar dizelik bendlerden oluşan nazım biçimidir  İlk bendin on dizesi birbirleriyle, sonraki bendlerin ise ilk iki dizesi ilk bend ile uyaklıdır  İlk beytin son bendinin her bendin sonunda aynen yinelendiği muaşşerlere "mütekerrir muaşşer" denir  Bendlerin son beytinin ilk bendin uyağına uygun olarak her bendde değişmesiyle yazılan muaşşerler ise "müzdeviç muaşşer" adıyla tanımlanır   Muhammes Aynı ölçüdeki beşer dizelik bendlerden oluşa nazım biçimi  İlk bendin 5 dizesi birbirleriyle, sonraki bendlerin son bir ya da iki dizesi ilk bend ile uyaklıdır  Son bir ya da iki dize, her bendin sonunda aynen tekrarlanıyorsa bu muhammese "mütekerrir muhammes", bu dizelerin ilk bend ile yalnızca uyak yönünden uyuştuğu muhammeslere ise "müzdeviç muhammes" adı verilir  Bend sayısı 4-8 arasında değişir  Muhammeslerde çoğunlukla felsefi düşünceler, tasavvuf konuları ele alınır | 
|   | 
|  | 
|  | Divan Edebiyatı |  | 
|  06-24-2012 | #26 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Divan Edebiyatıa  Biçimlerine göre Murabba Aynı ölçüde dörder dizelik bendlerden oluşan nazım biçimidir  Murabbalarda ilk bendin dört dizesi birbirleriyle, sonraki bendlerin son dizesi ilk bendle uyaklıdır  Son dizenin her bendin sonunda aynen yinelendiği murabbalara "mütekerrir murabba" denir   Her bendin son dizesi ilk bendle yalnızca uyak açısından benzeşiyorsa murabba "müzdeviç murabba" diye tanımlanır  Murabbaların uzunlukları 4-8 bend arasında değişir  Konuları çoğunlukla dinsel ve didaktiktir  Övgü, yergi, manzum, mektup, mersiye gibi türlerde yazılmışlardır  Murabbalarda her vezin kalıbı kullanılabilir   Halk edebiyatımızdaki koşmalara benzerler   Müseddes Aynı ölçüde altışar dizelik bendlerden oluşan nazım biçimidir  İlk bendin bütün dizeleri birbirleriyle, sonraki bendlerin bir ya da iki dizesi ilk bend ile uyaklıdır  İlk bendin son ya da son iki dizesi her bendin sonunda yinelenirse "mütekerrir müseddes", sonraki bendler ile ilk bend yalnızca uyak yönünden benziyorsa "müzdeviç müseddes" adını alır  Müseddeslerin uzunluğu 5-8 bend arasında değişir  Konuları tasavvuf ve felsefedir  Müstezat Arapça ziyade sözcüğünden gelir  Bir gazelin her dizesine bir kısa dize ekleyerek oluşturulan şiir biçimidir  Çoğunlukla aruzun "mef’ulü/ mefailü/ mefailü/ feulün kalıbı kullanılarak yazılırlar  Her dizeden sonra bu kalıbın ilk ve son birimleri olan mef’ulü/ feûlün kalıbına uygun bir kısa dize söylenir  Eklenen bu kısa dizeye ziyade denir  Ziyadeler dizeden sayılmadığı için iki uzun iki kısa dizeden oluşan 4 dize bir beyit sayılır  Kısa dizeler okunsa da okunmasa da beytin anlamı bir bütün oluşturur  Ziyadesi bir satırdan fazla olan müstezatlar da vardır  Tez ziyadeli müstezatlara "sade" çitf ziyadeli olanlara ise "çift" adı verilir   ÖRNEK MÜSTEZAT Nedîm Şarkı Divan şiirinde bestelenmeye uygun ölçü kalıpları ile yazılan ve çoğunlukla 4 dizelik bendlerden oluşan nazım biçimidir  Dörtlüklerden kurulan musammat da denebilir  Murabbaya benzer  5 ya da 6 dizelik bendlerden de oluşabilir  Üçüncü dizeye meyan adı verilir  Ve bu dizenin anlam bakımından daha özlü olmasına dikkat edilir  Dördüncü dizeye ise nakarat denir  Aşk, sevgili, ayrılık, içki, eğlence gibi konularda yazılır  Divan edebiyatının ilk şarkı yazarı Naîlî-i Kadîm’dir  28 şarkısıyla Nedîm de bu türün en güzel örneklerini vermiştir   ÖRNEK ŞARKI Nâîl-i Kadîm | 
|   | 
|  | 
|  | Divan Edebiyatı |  | 
|  06-24-2012 | #27 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Divan Edebiyatıa  Biçimlerine göre Musammat Ayrı bir nazım biçimi olmamakla birlikte gazeil ve bazı kasidelere uygulanan bir tekniktir, Bendlerden kurulu nazım biçimlerine (murabba, muhammes, müseddes, müsebba, müsemmem, mütessa, muaşşer, terbi, tahmis, taşdir, tesdis, tesbi, tesmin, tes-i, taşir, terkib-i bend ve terci-i bend) verilen genel addır  İlk bende geçen dize ya da beyitlerin, öbür bendlerin sonunda aynen yinelenmesiyle düzenlenen musammatlara mütekerrir musammat denir  İlk benddeki dize ya da beyitlerin, öbür öbür bendlerin sonundaki dize ve beyitlerle yalnızca uyak bakımından uyuşması durumunda musammat müzdevic musammat adını alır   ÖRNEK MUSAMMAT (Nâilî'nin tahmisi) Terci-i bend / terkib-i bend Uyakları gazel biçiminde düzenlenmiş "hane" adı verilen 5-10 beyitlik şiir parçalarının (genellikle 5-12 hane) "vasıta" denen ve sürekli yinelenen bir beyit ile birbirine bağlanmasından oluşan nazım biçimidir  Vasıta beyitinin her hanenin sonunda değişmesi durumunda şiir terkib-i bend olur   ÖRNEK TERKİB-İ BEND (Bâkî) Müsemmem Sekiz dizeden oluşan bendler halinde yazılmış musammatlardır  Az kullanılmıştır  Divan edebiyatında en bilineni Şeyh Galib'in Esrâr Dede'nin ölümü üzerine yazdığı mersiyedir   ÖRNEK MÜSEMMEM Tuyuğ Halk edebiyatındaki mani türüne benzer tarzda yazılmış musammatlardır  Tuyuk da denir  Çoğunlukla her beytinin birinci ikinci ve dördüncü dizeleri uyaklıdır  Sadece Türklere özgüdür  Aruzun sadece fâilâtün fâilâtün fâilün kalıbıyla yazılması nedeniyle rubai'den ayrılır  Bazen dört mısra birbiriyle kafiyeli olabilir   ÖRNEK TUYUĞ Nesîmî Tahmis Bir gazelin her iki dizesinin başına aynı ölçüde üç dize ekleyerek oluşturulan nazım biçimidir  Tahmis genellikle başka bir şairin gazeline yapılırsa da, kendi gazellerinden tahmis oluşturan şairler de vardır  Başarılı bir tahmis'te asıl beyit ile eklenen dizeler anlam bakımından kaynaşmış olmalıdır  Başa eklenen üçer mısra gazelin matlası ile aynı kafiyede olur  Diğer beyitlere eklenen üçer mısra ise o beyitlerin ilk mısraları ile kafiyelidir   ÖRNEK TAHMİS Naîlî Tardiye Beş dizelik bentlerden oluşan musammat türüdür   ÖRNEK tardiye Şeyh Galib Taşdir Tahmisin değişik bir şeklidir  Tahmiste bir başka şairin gazelinin her beytinin başına üç dize eklenirken, taşirde her beytin iki mısrasının arasına üç mısra eklenir  Taşdire "mutarraf tahmis" de denir   Tesdis Terbî ve tahmise benzer  Ancak başka bir şairin yazdığı bir gazelin her beytinin üzerine dört dize daha ekleyerek altılı beyitler haline getirilmesiyle oluşur  Tesdis tek bir beyite de uygulanabilir  Divan edebiyatında çok az kullanılmıştır  Tahmis türünde olduğu gibi genellikle eksik gazellere uygulanır   | 
|   | 
|  | 
|  | Divan Edebiyatı |  | 
|  06-24-2012 | #28 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Divan Edebiyatıa  Biçimlerine göre Gazel Divan edebiyatının en yaygın kullanılan nazım biçimidir  Önceleri Arap edebiyatında kasidenin tegaüzzül adı verilen bir bölümü iken sonra ayrı bir biçim halinde gelişmiştir  Gazelin beyit sayısı 5-15 arasında değişir  Daha fazla beyitten olaşan gazellere müyezzel ya da mutavvel gazel denilir  Gazelin ilk beyti "matla", son beyti ise "makta" adını alır  Matla beytinin dizeleri kendi aralarında uyaklıdır (musarra)  Sonraki beyitlerin ilk dizeleri serbest ikinci dizeleri ilk beyitle uyaklı olur  Birden fazla mussarra beytin bulunduğu gazel "zü'l-metali", her beyti musarra olan gazel ise "müselsel" gazel adıyla bilinir   İlk beyitten sonraki beyte "hüsn-i matla" (ilk beyitten güzel olması gerekir), son beyitten öncekine "hüsn-i makta" (son beyitten güzel olmalı gerekir) denir  Gazelin en güzel beyti ise "beytü'l-gazel" ya da "şah beyit" adıyla anılır  Bunun yeri ya da sırası önemli değildir  Bazı gazellerin matlasını oluşturan dizelerden birinci ya da ikincisinin matlasının ikinci dizesi olarak yenilenmesine "redd'i-matla" denir  Şair mahlasını (şairin takma adı, ya da tanındığı ad) maktada ya da "hüsn-i" maktada söyler  Bu durumda beyit ikinci bir adla "mahlas beyti" ya da "mahlashane" olarak anılır   Şairin mahlasını tevriyeli kullanmasına "hüsn-i tahallüs" denir  Dize ortalarında uyak bulunan gazele musammat, sonu getirilmemiş ya da beyit sayısı 5’in altında bulunan gazellere de "natamam" gazel denir  Başka şairlerin birkaç dize ekleyerek bend biçimine dönüştürdüğü gazellere "tahmis", "terbi" adı verilir  Bütün beyitlerinde aynı düşüncenin ele alındığı gazeller "yekahenk gazel", her beyti öncekinden ustalıklı biçimde söylenmiş gazeller de "yekavaz gazel" olarak adlandırılır  Gazeller konularına göre de çeşitli isimlerle tanımlanır  Aşka ilişkin acı, mutluluk gibi içli duyguların dile getirildiği gazeller "aşıkane", içki, yaşama boş verme, yaşamdan zevk alma gibi konularda yazılanlara "rindane" denir  Aşıkane gazellere en iyi örnek Fuzûlî’nin gazelleri, rindane gazellere en iyi örnek ise Bâkî’nin gazelleridir  Kadınları ve ten zevklerini konu edinen gazeller ise, örneğin Nedîm’in gazelleri, "şuhane", öğretici nitelikli gazellere, örneğin Nâbî’nin gazelleri, "hakimane gazel" denir  Gazeller eskiden bestelenerek okunurdu  Özelikle bestelenmek için yazılmış gazeller de vardır  Gazelleri makamla okuyan kişilere "gazelhan", gazel yazan usta şairlere ise "gazelsera" adı verilir  ÖRNEK GAZEL (Fuzûlî)  Gazel, Türk müziğinde ise şiirin bir hanende tarafından doğaçtan seslendirilmesidir  Sesle taksim olarak da bilinir  Rubai Kendine özgü bir ölçüsü olan 4 dizelik (mısralık) nazım birimidir  Rubailerde birinci, ikinci, dördüncü dizeler uyaklı, üçüncü dize serbesttir  İki beyitlik kıtalar biçiminde yazılmış rubailer de vardır  Her dizesi birbiriyle uyaklı rubailere "rubai-i musarra" ya da "terane" adı verilir  Rubainin aruzun hezec bahrinden 24 kalıbı bulunur  Bunlardan mef'ûlü birimiyle başlayan 12 kalıba "ahreb", mef'ûlün birimiyle başlayan öbür 12 kalıba da "ahrem" denir   Kalıpların sonu "faül" ya da "fa" birimiyle biter  Rubainin her dizesi ayrı bir ölçüde olabildiği gibi, dört dizesi de aynı ölçüde olabilir  Türk divan şiirinde daha çok ahreb kalıbına rastlanır  Rubailer genellikle mahlassız şiirlerdir  Ve divan şairlerinin divanlarının sonunda rubaiyyat başlığı altında sıralanırlar  Bu türün tartışmasız en büyük şairi Ömer Hayyam’dır  Türk edebiyatında Mevlana’nın Farsça yazdığı felsefi rubiler bu türün hızla yayılmasına neden oldu  Kara Fazlî, Fuzûlî 16  yüzyılda bu türün en usta örneklerini verdiler  Divan edebiyatında 17  yüzyıl rubainin altın çağı oldu  Azamizade Haletî, yazdığı bin kadar rubai ile en büyük Osmanlı rubai şairi olarak tanındı  Cumhuriyet döneminin en büyük rubai ustası ise Yahya Kemal Beyatlı’dır   | 
|   | 
|  | 
|  | Divan Edebiyatı |  | 
|  06-24-2012 | #29 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Divan Edebiyatıa  Biçimlerine göre Mısra (dize) Manzum edebiyat yapıtlarının her bir satırına verilen isimdir  Bir ölçüye uygun olarak söylenmiş beytin yarısına da mısra denir  En küçük anlamlı nazım birimi olan mısra, bir şiirin parçası olabileceği gibi, bağımsız bir bütün de olabilir  Yani tek mısralık şiirler de olabilir  Divan edebiyatında kendi içinde bir bütün oluşturan mısralara mısra-i azade (bağımsız mısra) adı verilir  Ayrıca bir beyitin birbirinin anlamlarını tamamlayan ya da aralarındaki anlam bağı kesin olmayan mısralarına da aynı isim verilir  Yetkinliği, sağlam yapısı, özlü ve çarpıcı anlatımıyla dikkat çeken, her zaman kolayca anımsanabilen, dilden dile dolaşan mısralara "mısra-i berceste" ya da şah-mısra denir   Bend (kıta) Şiirde iki ya da daha çok mısradan oluşan birimdir  Şiirin içeriği ve biçimine göre düzenlenir  Kıtanın yapısını şiirin ölçüsü, uyak düzeni ve mısra sayısı belirler  İki beyitlik kıtalara divan şiirinde rubai, halk şiirinde dörtlük denir  Bu tür kıtaların uyak (kafiye düzeni) birinci ve üçüncü mısraları serbest, ikinci ve dördüncü mısraları kafiyelidir (yani ab cb şeklinde  ) Bazen birinci ve üçüncü mısralar kendi aralarında, ikinci ve dördüncü mısralar da kendi aralarında uyaklı (yani ab ab) şeklinde de olabilir  Birinci, ikinci ve dördüncü mısraları kafiyeli (yani aaba şeklinde) olan kıtalara nazım denir  Murabba, muhammes, şarkı gibi nazım biçimlerinin her bendi parça anlamında kıta diye adlandırılır  Divan şiirinde kıta mahlassız (imzasız) şiirdir ve mısraları arasında anlam bütünlüğü vardır  Bir düşünceyi, hikmeti, nükteyi, yergiyi, övgüyü, yaşam anlayışını konu edinebilir  Beyit sayısı ikiden fazla olan kıtalara "kıta-i kebire" denir  Divanlar düzenlenirken kıtalara en sonda bağımsız şiirler olar yer verilir  Bu bölüme de "mukattaat" denir   Kaside Daha çok din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılan şiirlerdir  Kaside şairlerine kaside-gü (kaside söyleyen), kaside-sera ya da kaside-perdaz (kaside yazan) denir  Kaside 6 bölümden oluşur: Birinci bölüm 15-20 beyitliktir  Bu ilk bölüme, aşıkane duygular yer alıyorsa "nesib", bahar, doğa, bayram gibi konulara değiniliyorsa "teşbib" adı verilir   İkinci bölüm girizgah ya da girizdir  Genellikle tek beyitten oluşur ve burada şair medhiyeye (övgüye) geçeceğini bildirir  Girizgah konuya uygun ve nükteli olmalıdır   Üçüncü bölüm medhiyedir  Bu bölümde asıl konu anlatılır  Beyit sayısı konuya ve şaire göre değişen medhiye bölümü kasidenin en sanatlı beyitlerini içerir   Kasidenin dördüncü bölümü tegazzüldür  Tegazzül, 5-12 beyit arasında değişir  Kasidenin başında ya da sonunda yer alabilir  Bu bölüm her kasidede bulunmayabilir   Beşinci bölüm fahriyedir  Şair bu bölümde de kendisini över   Kasidenin son bölümü duadır  Bu bölümde önceki beyitlerde övgüsü yapılan kişi için dua edilir   Kasideler, nesib bölümünde ele alınan konuya göre göre kaside-i bahariyye, kaside-i ramazaniyye, kaside-i hammamiyye olarak adlandırılır  Uyaklarına göre r harfi ile bitiyorsa kaside-i raiyye, l harfiyle bitiyorsa kaside-i lamiyye, m harfiyle bitiyorsa kaside-i mimiyye diye anlandırılır  Rediflerine göre de, tevhid, münacaat, methiye diye bölümlenir  Kasidenin en güzel beyiti "beyt-ül kaside"dir  Şairin adının geçtiği beyite ise "tac beyit" denir   ÖRNEK KASİDE: KASİDE-İ BAHÂRRİYE-KASİDEİ RÂ’İYYE (Bâkî) | 
|   | 
|  | 
|  | Divan Edebiyatı |  | 
|  06-24-2012 | #30 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Divan EdebiyatıDİVAN EDEBİYATI NAZIM BİÇİMLERİ a  Biçimlerine göre Divan şiiri, nazım biçimleri bakımından zengindir  Nazım biçimleri beyit ve bend temeline dayanır  Beyit temeline dayananlar "aynı" ve "ayrı" uyaklı (kafiyeli) olmak üzere ikiye ayrılır  Aynı uyaklıların başlıcaları "gazel", "kaside" ve "müstezat"tır  Ayrı uyaklı tek nazım biçimi ise "mesnevi"   Bend’lerden oluşan nazım biçimleri de tek bendli ve çok bendli olarak ikiye ayrılır  Tek bendliler "rubai" ve "tuyuğ", çok bendliler ise "musammat" ana başlığı altında toplanan "murabba", "şarkı", "muhammes", "tahmis", "tardiye", "tasdir", "müseddes", "tesdis", "müsebba", "tesbi", "müsemmen", "tesmin", "muaşşer", "taşir", "terkib-i bend", "terci-i bend"dir  Bunun dışında "müfred" (tek beyit) ve "azade" de (tek mısra) anılabilir Uyak (kafiye) Şiirde dize sonlarındaki ses benzerliğidir  Türk halk şiirinde ayak olarak adlandırılır  Uyakta ses açısından benzeşen sözcüklerin anlam bakımından farklı olmaları gerekir  Şiirde ses benzerliği yoluyla uyum sağlamak ve genellikle okuru etkilemek amacıyla kullanılan uyak, sözlü edebiyat ürünlerinde hatırlamayı ve ezberi kolaylaştıran bir öğedir   Ses benzerliğinin niteliğine göre uyaklar çeşitli türlere ayrılır  Yalnızca bir ünsüzün (sessiz) benzeştiği uyaklara "yarım uyak" denir  En az bir hecedeki ünlü (sesli) ve ünsüzün benzediği uyaklara "tam uyak" ya da "yalın uyak" adı verilir  Birden fazla hece arasındaki ses benzerliği ise "zengin uyak"tır  Yazılış ve söylenişleri aynı olduğu halde, anlamları farklı olan sesiz sözcüklerle ya da bu sözcüklerin yan yana gelmesiyle yaratılan ses karmaşası sonucu ortaya çıkan benzerliğe "cinaslı uyak" denir  Uyak, divan edebiyatında aruz kadar büyük önem taşır  Divan şiirini belirleyen temel ilkelerden biri uyak düzenidir   Beyit Şiirde sonları uyaklı, iki dizeden oluşan, kendi içinde bağımsız bir yapısı ve anlam bütünlüğü bulunan birimdir  Bir beytin her dizesi kendi içinde bir bütün olabildiği gibi, birinci dizedeki anlam ikinci dizede de sürebilir  Beyit uzun şiirlerde anlatım birimi olarak sık kullanılır  Güçlü ve özlü söyleyişlere uygun olduğu için bağımsız tek bir şiir olarak da yazılabilir  Ya da başka şiir biçimlerinin bir parçası olarak ele alınabilir  Divan edebiyatı beyit temeline dayalıdır   Divan edebiyatında, bir beyitteki iki dize kendi içinde iki parçaya ayrılır  Birinci dizenin ilk parçasına sadr, son parçasına aruz ya da harb denir  İkinci dizenin ilk parçası ibtida, son parçası acz ya da darb'dir  Sadr ile aruz, ibtida ile acz arasında kalan bölüm haşv olarak isimlendirilir  Uyaklı bir beyite "beyt-i musarra", uyaksız olanlara "ferd" ya da "müfred" denir  Divanlarda müfredler müfredat adıyla ayrı bir bölümde toplanır  Uyaklı beyitlerin olduğu bölüme de "metali" denir  Örnek beyit: Biz bülbül-i muhrik-dem-i şevkâ-yı firaakız Âteş kesilür geçse sabâ gül-şenimizden Selimî (Padişah 2’nci Selim) | 
|   | 
|  | 
| Konu Araçları | Bu Konuda Ara | 
| Görünüm Modları | |
|  |