09-10-2009
|
#1
|
KRDNZ
|
Altın Yapma Hayali Idam Sehpasında Son Buldu
İki Türk profesörün altın üretmeyi başardığı haberi bana Dördüncü Murad döneminde altın yapma iddiasıyla ortaya çıkıp, sonunda kellelerini kaybeden simyacıları hatırlattı Geçen hafta Washington Üniversitesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi'nden iki Türk profesörün, laboratuvarda biyolojik ortamda altın parçacığı üretmeyi başardığı haberi bana insanlığın binlerce yıldır başka maddeleri altına çevirme çalışmalarını ve Dördüncü Murad döneminde asılan bir kadın simyacıyı hatırlattı
İNSANLIĞIN ALTIN HAYALİ
Bakır, kurşun gibi metalleri genellikle altına dönüştürmeye çalışan simya tarih boyunca hep gözde bir yalancı bilim oldu Kralların, sultanların saraylarında simyacılar çalıştı Simyacılar kitaplar yazıp, geliştirdikleri formülleri gizli sembollerle ifade ettiler
Simyacıların metalleri altına dönüştürmek için kullandıkları maddeye "simyacı taşı" veya "felsefe taşı" denirdi Bu taş dokunduğu her maddeyi altına çevirdiği gibi, felsefe taşından elde edilecek iksir de içen insanlara ölümsüzlük getirecekti
Simya alanında İslam dünyasında da önemli çalışmalar yapıldı Ebubekir Razi'nin çalışmaları Avrupa dilerine çevrildi Ancak 17 yüzyıldan sonra simya araştırmaları azaldı Bilimin gelişmesiyle birlikte bu yolla altın yapılamayacağı anlaşılınca simyacılar tarih sahnesinden çekildiler Simyacılar araştırmalarıyla altın yapamadılar ancak kimya ilminin gelişmesini sağladılar
KADIN SİMYACI
Dünyanın belki de tek kadın simyacısı ise Dördüncü Murad döneminde faaliyet gösteren Maanoğlu Fahreddin'in kızıydı
Dördüncü Murad döneminde Lübnan'da isyan eden Dürzi emirlerinden Maanoğlu Fahreddin idam edilmiş, hayatta kalan oğulları ise Enderun'a alınmıştı Maanoğlu Fahreddin'in ailesinden yakalanamayan bir kişi vardı, o da kızıydı Maanoğlu'nun kızı erkek kılığında kaçarak Diyarbakır'a gitmişti Diyarbakır'da Rumiye Şeyhi'nin yanına sığınan kız bakırı gümüş, gümüşü de altına dönüştürüyordu Bu yaptıklarıyla herkesi kendisine hayran bırakmıştı Ancak kimse değişenin madde mi yoksa sadece renk mi olduğuna bakmamıştı
Bir süre sonra, 1638'de Bağdat seferine çıkan Dördüncü Murad, Halep'te konakladı Rumiye Şeyhi, Halep'e padişahın yanına giderek birçok hediye ile birlikte Maanoğlu'nun kızının yaptığı altın külçelerini de "Hünkârım sana hazine lazımdır Bu bilgi, evliya sanatıdır, ancak bu kız bir yolla ona ulaşmış Sultanım dilerse yapar" diyerek Dördüncü Murad'a sundu
Sultan, Rumiye Şeyhi gibi bölgenin saygın bir isminin söylediklerine itibar etti Halep'ten Diyarbakır'a geçince kızı yanına getirtip, altın yapması için 100 altın verdi Kıza da ihtiyaçları için bol miktarda para verildi Bağdat seferine devam eden Dördüncü Murad işini sağlama almak için madenlerden anlayan bir kapıcıbaşıyı kızın yanına bırakmıştı
Padişah ayrıldıktan sonra Maanoğlu'nun kızı gününü gün etmeye kendisine verilen paraları eğlencelerde harcamaya başladı Kapıcıbaşı, bir şeyler yap, ondan sonra eğlen deyince, kız daha önce Rumiye Şeyhi'ne yaptığı gibi sarartılmış madenleri ona verdi Ancak kapıcıbaşı bunların sahte olduğunu söyleyince Maanoğlu'nun kızı zamanla daha iyilerini yaparım dedi Aradan zaman geçti ancak altın ortaya çıkmadı Kapıcıbaşı, bunun üzerine hünkâra bir mektup yazarak kızın sahtekâr olduğunu haber verdi Maanoğlu'nun kızı ise bu arada gününü gün etmeye devam ediyordu Beş ay sonra Diyarbakır'a dönen Dördüncü Murad, Maanoğlu'nun kızını ibret-i alem için Diyarbakır meydanında astırdı Kendisine bir sahtekâr getirdiği için Rumiye Şeyhi'ni de öldürttü
MODERN LÜBNAN'IN KURUCUSU
Dördüncü Murad çocukluk günlerinin ardından 1632'de yönetimi ele alıp, ilk olarak İstanbul'da devlet otoritesini tesis etmişti Ancak devlet yönetimindeki gevşeklik yüzünden imparatorluğun birçok yerinde asiler kendi otoritelerini kurmuşlardı Bunlardan biri de Lübnan'daki Dürzi emirlerinden Maanoğlu Fahreddin idi
Dördüncü Murad, Küçük Ahmed Paşa, komutasındaki bir orduyu Maanoğlu üzerine gönderdi Ahmed Paşa, Maanoğlu Fahreddin'i mağlup etti Daha sonra oğullarıyla birlikte İstanbul'a gönderdi Hayatı Avrupa'da birçok araştırma ve romana konu olan ve bazı araştırmacılar tarafından modern Lübnan'ın kurucusu olarak kabul edilen Maanoğlu Fahreddin, 13 Nisan 1635'te idam edildi
SULTAN MURAD KORKUSUNDAN SİMYACI KALMADI
Dördüncü Murad, Bağdat seferinden İstanbul'a döndüğünde bu sefer Afrikalı bir simyacıyla karşılaşmıştı Ben iksir fennini bilirim, altın yaparım diyen adamın ihtiyaçları karşılandı Günlerce çalışan Afrikalı simyacı, padişahın huzurunda bir gösteri yapıp, uzun uğraşlar sonucunda elde ettiği maddeyi Dördüncü Murad'a sundu Sultan, bir elinde saf altın diğer elinde simyacının verdiği maddeyi tutarak ikisini tarttı Sonucu beğenmeyince simyacının kellesi uçurulup, vücudu denize atıldı Dördüncü Murad'ın vaadlerini gerçekleştiremeyen simyacılara karşı sert tavrı yüzünden imparatorlukta simyacı kalmadı
Erhan Afyoncu
__________________
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar, 'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?
Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
|
|
|