Prof. Dr. Sinsi
|
Hâline Şükret Ki, İnsansin”
“HÂLİNE ŞÜKRET Kİ, İNSANSIN”
Sâ‘di-i Şirâzî Bostan’ında anlatıyor:
“Kedinin biri, ihtiyar bir kadının evinde dururdu 
Bir zaman sonra kadıncağızın geçim vaziyeti iyice kötüleşti  Kedi de koşa koşa pâdişahın müsâfirhânesine gitti  Lâkin sultânın hizmetçileri onu görür görmez okladılar! Zavallı kedi, kemiğinden kan damlayarak, can havliyle hem koşuyor hem söyleniyordu:
— Eğer şu okçunun elinden bir sıvışırsam, diyordu, işte ben, işte fâre, işte de kocakarının virânesi  ”
Çoğu zaman, bitip tükenmek bilmeyen arzu ve ihtiraslarımızın peşine takılarak kendimizi harâp ederiz Bir de bakarız ki; aradığımızı bulduk sandığımız anda, yepyeni mes’elelerin girdâbında debelenmeye baş-lamışız 
Demek ki; mutlak bulmak da, mutlak kaybetmek de yok bu âlemde  Âdeta her bulma biraz yitirmeye, her yitirme biraz bulmaya gebe  Şâirin dediği gibi, tam bir eksiklikler, kopukluklar, kesiklikler âlemi!
Dünya mâcerâmızdaki arzu, istek ve umutlar zincirinden sadece birkaç halkayı hatırlamaya çalışalım: Sağlık, âfiyet, ilim, takvâ, helâl kazanç, muti‘ bir âile, hayırlı evlat, güzel ve geniş bir ev, iyi bir binek  Bu arzuların kaçı aynı anda bir insanda bir arada bulunabiliyor? Bir Batılı’nın dediği gibi, “İnsanlar önce para kazanmak için sağlıklarını, sonra da sağlıklarını kazanmak için paralarını harcayıp duruyorlar!”
Hangi zaman neyin lehimize, neyin aleyhimize olacağını kestirecek kabiliyetten bile mahrumuz Öyle ya, bir şey hoşumuza gitmediği halde bizim için hayır, hoşumuza gittiği halde şer olabiliyor (S Bakara, 216)
Öyleyse gelin; her şeye rağmen umutlu, her şeye rağmen mukâvim olalım  Allah için çalışıp onun yolunda, onun rızâsı uğrunda gayret sarf edelim  Peygamberimiz (s a v) Efendimiz’in, onun vârisleri olan silsile-i sâdât efendilerimizin, hele de Sahib-i zaman kuddise sırruh hazretlerinin karşılaştıkları sıkıntı ve meşakkatleri, çektikleri ıztırapları düşünelim  Hâlimizi onların hâli ile mukâyese edelim  Şüphesiz ki o zaman, her şeye rağmen sevinilecek, şükredilecek çok şeylerin olduğunu göreceğiz 
Şimdi gelin, Sâ‘di-i Şirâzî’nin Bostan’ından bir kıssa daha hatırlayalım:
“Sırtında ağır bir yükle kan ter içinde yürümeye çalışan bir merkep, hâlinden şikâyetçi olup sızlanan sahibine:
— A idrâksiz, dedi, evet, merkebe binmemişsin, ama şükret ki nihâyet insansın, merkep değilsin!”
  Hakikaten de, gündelik hayatın bir yığın sıkıntı ve ıztırapları arasında düşe kalka ilerlerken, zaman zaman belimiz bükülse de; en azından eşref-i mahluk yani “insan” olarak yaratıldığımız için şükretmemiz gerekiyor Gerçi merkep olarak yaratılmamış olmak, illâ da merkep olunmadığı mânâsına gelmiyor! Gelin öyleyse duâ edelim de, Allah Teâlâ bizleri iki ayaklı merkepler durumuna düşürmesin!
Netice:
Kanatkâr olacağız  Kendimizden aşağıda olanlara bakıp hâlimize, sahip olduğumuz maddî ve mânevî bütün nimetlere şükretmesini bileceğiz  Bileceğiz ki, hayvanlık derekesine düşmeyelim!
|