Mesudiye Firkateyni

Eski 01-24-2009   #1
VANDETTA
Varsayılan

Mesudiye Firkateyni



Sultan Abdulaziz

Mesudiye'yi hatırla!
Mesudiye gibi, o zamanlar eşine az rastlanır bir savaş gemisini, Sultan Abdülaziz, daha şehzade iken düşlemiştiAma Mesudiye gibi bir zırhlının, yıllar sonra Çanakkale'de,Alman subaylarının denizcilik teamüllerine ters düşen emirleriyle sulara gömülebileceğini kimse düşünmemiştiKüçük Şehzade, sarayın önünden gelip geçen gemileri büyük bir heyecanla seyretmekte ve hatta onların resimlerini çizmekteydi Bir taraftan kendini tahta hazırlarken,diğer taraftan da emrine tahsis edilen yatla, Marmara'da gezintiler yapıyor ve bu gezilerde,bahriyelilerle temas ediyorduBu temaslar esnasında dünya devletlerinin deniz kuvvetleri hakkında bilgiler alıyor ve saltanat sırası kendisine geldiğinde de gerek kara kuvvetlerinin, gerekse deniz kuvvetlerinin dünyanın önde gelen kuvvetlerinden olması için çeşitli planlar yapıyordu


Bu Şehzade, 25 Haziran 1861 yılında tahta çıkan ve 1876 yılına kadar yaklaşık 15 yıl tahtta kalan Sultan Abdülaziz'den başkası değildiSultanın çocukluk düşlerinin yanında, buhar makinesinin icat edilmesi ile devir, hızlı ve esaslı bir biçimde değişmekte ve yeniliklerden,gemicilik dünyası da nasibini almaktaydı Yelken devrinden buharlı devre geçilmiş;ahşap gemiler yerine saç gemiler yapılmaya başlanmıştı Osmanlı imparatorluğu, bu değişikliklerle ilk defa Kırım Savaşı sırasında yüz yüze gelmişti İngiliz ve Fransız gemileri İstanbul'a gelerek adeta, bugünkü tabirle, bir teknoloji fuarını ayağımıza getirmişti

EŞİ BENZERİ YOK GİBİ
Sultan Abdülaziz için, çocukluk hayallerini gerçekleştirme zamanı gelmişti Ancak, bu hedeflerin gerçekleşmesinin karşısında önemli bir engel durmaktaydı:
İşin mali boyutu Sultan Aziz yaşanan bu sıkıntılara karşı,kararlılığını sürdürmüş ve donanmanın zırhlı gemilerle takviyesi planından geri dönmemiştiBu çerçevede, İngiltere, Fransa ve Avusturya'ya zırhlılar, korvetler,firkateynler sipariş edilmiştiBunlardan biri de 'Mesudiye Zırhlı Fırkateyn-i Hümayunu' idi
Mesudiye, 1871 yılında İngiltere'nin Thames Iron Works tersanesine sipariş edilmişti1872 yılında, kızağa konmuş ve 1874 yılında denize indirilmişti 1875 yılı boyunca deneme seferleri yapılmış ve aynı yılın Aralık ayında sefere hazır hale getirilmiştiDeniz tarihimiz konusunda çok kıymetli çalışmaları ve eserleri
bulunan Abidin Daver,
"Mesudiye, zamanın en büyük ve kuvvetli zırhlılarından biri olmuştu ve ondan büyük bir gemi ancak İngiliz Donanması'nda mevcuttu" diyerek, Mesudiye'nin kıymetinin altını çizmiştir
Mesudiye zırhlısı Dolmabahçe Sarayı'nın önünde

'EFENDİ'YE İHANET
Rüyaları gerçekleşen Sultan Aziz, hayallerinin keyfini sürme noktasında iken bir sabah, içinde Mesudiye'nin de olduğu donanma,Şeyhülislam'dan alınan
fetva sonrasında denizden; Harp Okulu Komutanı Süleyman Paşa komutasındaki Harbiye öğrencileri de karadan, Dolmabahçe sarayını sarmışlardı Bu esnada donanma toplarını ateşlemiştiCülus toplarıydı atılanlar Yeni padişahı selamlıyorlardı Abdülaziz anladı Hiç güçlük çıkarmadı,gönül rızası ile saraydan
çıktı Abdülaziz'i bir kayığa bindirdiler,kendi yaptırdığı, gözbebeği donanmasının yanından geçirilerek Sarayburnu'na götürüldü Daha sonra selefine yazdığı
mektupta;
"Elimle silahlandırdığım asker beni bu hale getirdi" diyecekti
Mesudiye, kendisini yaptıran efendisine vefasızlık etmiş ve devrilmesinde önemli bir rol oynamıştıMesudiye, Sultan Abdülaziz'in tahttan indirilmesiyle ülke
içindeki görevini tamamlamıştı!Artık asli görevi olan ülke savunmasına dönebilirdi Bu çerçevede sırasıyla, Osmanlı-Rus,Osmanlı-Yunan, İmroz-Mondoros ve Balkan Savaşları'na katılmış ve önemli başarılar elde etmişti

İTALYA'DA YENİLENME
Yılların yıpratıcı etkisi yetmiyormuş gibi savaştan savaşa koşması onu yormuş, yıpratmış, bitkin düşürmüştü Bu haliyle,çağın modern gemileriyle baş etmesi
mümkün değildi Öte yandan,amcası Sultan Abdülaziz'in tahttan indirilmesinde çok önemli bir vazife almış olan donanmadanhiç haz etmeyen Sultan Abdülhamit bile, donanmanın çürüyüp gittiğini kabulleniyor ve hiç olmazsa Boğazlar'ı koruyabilecek gemilerin, donanmada mevcut olmasına rıza gösteriyorduBu gerçekler karşısında Mesudiye Zırhlısı, 1903 yılında İtalya'nın Cenova kentinde bulunan Ansaldo tershanelerine yollanmıştı İtalya'da adeta
gençlik kürüne tabi tutulan Mesudiye'nin yola çıktığı sıradaki durumuyla döndüğü zamanki hali arasında, dağlar kadar fark vardı Abidin Daver bu değişiklikleri şöyle anlatmaktadır:
"Üç uzun ve armalı direği çıkarılmış yerine bir çanaklıklı direk konmuştu Merkez bataryasına eski 35'lik topların yerine,uzun ve seri ateşli 15'likler, baş
ve kıça iki taret ve bu taretlerde 24'lük uzun Armstrong topu konmuştu Geminin merkezine ilave edilen kısım, Mesudiye'ye heybetli bir manzara vermişti () Fakat savunma kuvveti ve muhafaza itibariyle hiçbir şey kazanmamıştı"

Mesudiye yenilenmesine yenilenmişti; ama çağın ihtiyaçlarına cevap vermekten uzaktı Bu eksiklik, Mesudiye'nin kaybedilmesinde çok önemli bir rol oynayacaktıO günün koşullarında,Mesudiye'nin yenilenmesi için yüz binlerce altın lira sarf edilmişti ve bu, bir serveti ifade etmekteydi
ACI SONA DOĞRU
Birinci Dünya Savaşı'nın başladığı günlerde, Mesudiye'ye verilen son vazife adeta bir ölüm fermanıydı Zira, savaş gemilerine deniz savaşlarında üstünlük
sağlayan en önemli özellikleri,seyir halindeyken ateş edebilmeleri ve yerlerini sürekli değiştirerek,isabet alma olasılığını en düşük seviyeye indirmeleridir
Oysa Mesudiye'ye, mevcut mayın hatlarını koruması maksadıyla,sabit bir batarya olarakSarısığlar koyuna demirlemesi emredilmişti Bu emir, o güne
değin uygulanan denizcilik teamülleriyle tamamen ters düşmekteydiGerek gemi komutanının, gerekse bazı deniz subaylarının ısrarlı tavırlarına ve mektuplarına rağmen, o günlerde Osmanlı ordusunda ağırlığı olan Alman subaylarının etkisini kırmak mümkün olmamış ve gemi son vazifesini ifa etmek üzere bölgeye demirlemiştiO günlerde İngiliz ve Fransızlar, denizaltılarının Boğaz'da oluşturulmuş mayın hatlarını geçerek Marmara Denizi'nde ve İstanbul
önlerinde bayrak göstermeleriyle Osmanlı Hükümeti'nin savaş dışı kalacağına inanıyor ve bu hususta çeşitli teşebbüsler yapıyorlardı Bu tür denizaltı
harekatının amaçlarından biri de, Karadeniz'deki mevcut dengeyi Rus Çarlığı aleyhine ve Osmanlı devletinin lehine değiştirmiş olan Yavuz Ağır Muharebe
Kruvazörü'nü torpillemektiBu görev, Fransız ve İngiliz denizaltı kumandanları arasında rekabet hissi uyandırmıştı Bataryalarının yeni olması nedeniyle
bu tehlikeli görev, NHolbrook komutasındaki B-ll İngiliz denizaltısına verildi

İngiliz B-ll denizaltısı ve komutanı N Holbrook, Mesudiye'yi batırdıktan iki gün sonra, Daily Graphic gazetesinde

800 METRE MESAFEDEN
13 Aralık 1914 günü, B-ll avını arayan bir avcı heyecanıyla boğaza girdi Mayın hatlarından geçerek saat 1200'de yenilecekyemek için mürettebatı toplu olarak geminin alt kısmında bulunan Mesudiye'yi, saat ll:58'de,yaklaşık 800 metre mesafeden torpillediDenizaltının attığı torpido ve sonrasında gözcüler tarafından görülen periskop nedeniyle topbaşı borusu çalınmış ve Mesudiye'nin topları, olanca şiddetleriyle,düşman denizaltısının göründüğü noktaya doğru ateş etmeye başlamıştı Alınan yaralar nedeniyle top atışları gittikçe zorlaşıyor, fakat son dakikaya kadar kahramanca devam ediyordu Geminin makina dairesinde ise tam bir can pazarı yaşanıyorduBurada sağ kalan subaylarla birkaç erin yukarıya çıkma çabaları, geminin yan yatmasıyla oluşan meyilden dolayı işlevini kaybediyor ve sıkışmış kapılar nedeniyle, sonuçsuz kalıyordu

B-ll denizaltısının mürettebatı

VE İKİNCİ TORPİL
Bu arada düşman denizaltısı ikinci torpilini de atarak gemiyi bir kez daha vuruyorduBu isabetten sonra gemi sulara gömüldü Kurtulan personel filikalarla
kıyıya çıktı Düşman, attığı torpidonun hangi gemiye karşı olduğunu bilmiyordu Ancak büyük bir harp gemisi olduğunu görmüştü Düşman denizaltısının Boğaz'ı terk etmesi de epey zor olmuştu Denizaltının pusulasında oluşan arıza nedeniyle gemi, periskop vasıtasıyla seyire devam
etmiş ve birkaç kere dibi bulmasına rağmen öğleden sonra Boğaz'ı terk etmişti

CAN PAZARI
Mesudiye zırhlısında görev yapan subay ve erler (Savaş Karakaş Arşivi)

Mesudiye'nin batması sonrasında yapılan incelemede, makina subaylarının bulunduğu salonun su üstünde kaldığı görülmüş ve içeride canlı mürettebat
kaldıysa, gemi saçlarının delinerek kurtulabileceği ümidi uyanmıştırBir demir parçasına vurularak verilen işaret, içeriden de aynı şekilde yanıtlanmıştır Bu,
kurtarma çalışmalarına katılan personel arasında büyük bir heyecan yaratmış ve hemen telgrafla İstanbul'dan kurtarma aletleri istenmiştir Bu sırada meydanda kalan bir top lumbarından bir makina subayı içeri girmiş ve makina yüzbaşısı Ziya Bey'in,'Kurtarın' diye seslendiğini duymuşturBu yardım çağrısı, kurtarma çalışmalarının hızlandırılmasına neden olmuştur Gayretli çalışmalar sonrasında delik büyütülerek içerideki üç subay da kurtarılmıştır
Tüm çalışmaların bitmesi sonrasında tespit edilen şehit sayısı 25 er ve 10 subay olmak üzere, toplam 35 kişiyi bulmuştu
Mesudiye'nin hazin hikayesi sona ermiş, fakat kahramanlıkları sona ermemişti Zira, Mesudiye battıktan sonra sökülen topları,geminin adının verildiği bataryaya monte edilmiş ve 18 Mart 1915 tarihinde yapılan Çanakkale Deniz Savaşı esnasında, adeta Mesudiye güvertesinde iken yapamadıklarını yapmış, 'sahibinin intikamını' Fransızların Bouvet muharebe gemisine büyük hasar vererek almıştır

'İkinci Kaptan' anlatıyor
Mesudiye zırhlısının İkinci Kaptan'ı Yüzbaşı Rıfat Efendi, kurtarma çalışmalarını şöyle anlatır:
"Kurtarma çalışmalarına bütün kuvvet ve kudretimizle devam ediyoruz İçerde kalanlar bilhassa Çarkçı Yüzbaşı Çanakkaleli Ziya Ömer Efendi mütemadiyen bağrıyor, imdat istiyor,havasızlıktan şikayet ediyordu 'Allah aşkına çabuk olun Artık tahammülüm kalmadı Ölüyorum' diye feryat ediyordu Bu talihsiz
subayın feryadı, bizim yüreklerimizi delip geçiyor, ruhumuzun en derin noktasına kadar işliyordu Fakat neye yarar ki Kapalı kalmış olanların bu acı, yalvaran ve yürek parçalayan feryadı Mesudiye'nin hain demirlerine zerre kadar tesir etmiyor, edemiyordu Borda ve karinanın demirlerine yegane söz geçiren, keskiler idi Keskiler ise zorlukla işliyordu Düşman torpiline hiç mi hiç tahammül edemeyerek birkaç metrekare genişliğinde bir yara ile parçalanan bu tekne, şimdi keskilere karşı olağanüstü bir direniş gösteriyordu"

İbrahim Şevki Efendi de kurtarma çalışmaları sırasında yaşananları,şöyle aktarır:
"Mesudiye'nin teknesini parçalamak için istenilen asetilen cihazı, İstinye doklarından alınmış ve Samsun ile gönderiliyor diye telgraf verilmiş; herkes bu Samsun'u muhrip zannetmiş, halbuki çıka çıka sonradan batan Samsun römorkörü gelmiş ve cihazı getirmişti Muhrip bu mesafeyi en çok 8-9 saatte alırdı Halbuki römork 12-13 saatte gelmişti Aradaki 4-5 saatlik farkın İstanbul'daki beyefendiler için hiç önemi yoktu () Ömrüm oldukça o lakayitliği gösteren arkadaşları affetmeyeceğim"

__________________
Milliyetçilik,faşizmin millete yutturulabilir halidir,aksini iddia edenler kendi milliyetçiliğini
savunanlara saygı duysunlar!
Tek çare;Din birliğidir


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »
Konu Araçları Bu Konuda Ara
Bu Konuda Ara:

Gelişmiş Arama
Görünüm Modları


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.