![]() |
Mesudiye Firkateyni
http://turksiyer.com/images/stories/abdulaziz.jpgSultan Abdulaziz
Mesudiye'yi hatırla! Mesudiye gibi, o zamanlar eşine az rastlanır bir savaş gemisini, Sultan Abdülaziz, daha şehzade iken düşlemişti.Ama Mesudiye gibi bir zırhlının, yıllar sonra Çanakkale'de,Alman subaylarının denizcilik teamüllerine ters düşen emirleriyle sulara gömülebileceğini kimse düşünmemişti.Küçük Şehzade, sarayın önünden gelip geçen gemileri büyük bir heyecanla seyretmekte ve hatta onların resimlerini çizmekteydi. Bir taraftan kendini tahta hazırlarken,diğer taraftan da emrine tahsis edilen yatla, Marmara'da gezintiler yapıyor ve bu gezilerde,bahriyelilerle temas ediyordu.Bu temaslar esnasında dünya devletlerinin deniz kuvvetleri hakkında bilgiler alıyor ve saltanat sırası kendisine geldiğinde de gerek kara kuvvetlerinin, gerekse deniz kuvvetlerinin dünyanın önde gelen kuvvetlerinden olması için çeşitli planlar yapıyordu. Bu Şehzade, 25 Haziran 1861 yılında tahta çıkan ve 1876 yılına kadar yaklaşık 15 yıl tahtta kalan Sultan Abdülaziz'den başkası değildi.Sultanın çocukluk düşlerinin yanında, buhar makinesinin icat edilmesi ile devir, hızlı ve esaslı bir biçimde değişmekte ve yeniliklerden,gemicilik dünyası da nasibini almaktaydı. Yelken devrinden buharlı devre geçilmiş;ahşap gemiler yerine saç gemiler yapılmaya başlanmıştı. Osmanlı imparatorluğu, bu değişikliklerle ilk defa Kırım Savaşı sırasında yüz yüze gelmişti. İngiliz ve Fransız gemileri İstanbul'a gelerek adeta, bugünkü tabirle, bir teknoloji fuarını ayağımıza getirmişti. EŞİ BENZERİ YOK GİBİ... Sultan Abdülaziz için, çocukluk hayallerini gerçekleştirme zamanı gelmişti. Ancak, bu hedeflerin gerçekleşmesinin karşısında önemli bir engel durmaktaydı: İşin mali boyutu. Sultan Aziz yaşanan bu sıkıntılara karşı,kararlılığını sürdürmüş ve donanmanın zırhlı gemilerle takviyesi planından geri dönmemişti.Bu çerçevede, İngiltere, Fransa ve Avusturya'ya zırhlılar, korvetler,firkateynler sipariş edilmişti.Bunlardan biri de 'Mesudiye Zırhlı Fırkateyn-i Hümayunu' idi. Mesudiye, 1871 yılında İngiltere'nin Thames Iron Works tersanesine sipariş edilmişti.1872 yılında, kızağa konmuş ve 1874 yılında denize indirilmişti. 1875 yılı boyunca deneme seferleri yapılmış ve aynı yılın Aralık ayında sefere hazır hale getirilmişti.Deniz tarihimiz konusunda çok kıymetli çalışmaları ve eserleri bulunan Abidin Daver, "Mesudiye, zamanın en büyük ve kuvvetli zırhlılarından biri olmuştu ve ondan büyük bir gemi ancak İngiliz Donanması'nda mevcuttu" diyerek, Mesudiye'nin kıymetinin altını çizmiştir.'EFENDİ'YE İHANET Rüyaları gerçekleşen Sultan Aziz, hayallerinin keyfini sürme noktasında iken bir sabah, içinde Mesudiye'nin de olduğu donanma,Şeyhülislam'dan alınan fetva sonrasında denizden; Harp Okulu Komutanı Süleyman Paşa komutasındaki Harbiye öğrencileri de karadan, Dolmabahçe sarayını sarmışlardı. Bu esnada donanma toplarını ateşlemişti.Cülus toplarıydı atılanlar. Yeni padişahı selamlıyorlardı. Abdülaziz anladı. Hiç güçlük çıkarmadı,gönül rızası ile saraydan çıktı. Abdülaziz'i bir kayığa bindirdiler,kendi yaptırdığı, gözbebeği donanmasının yanından geçirilerek Sarayburnu'na götürüldü. Daha sonra selefine yazdığı mektupta; "Elimle silahlandırdığım asker beni bu hale getirdi" diyecekti.Mesudiye, kendisini yaptıran efendisine vefasızlık etmiş ve devrilmesinde önemli bir rol oynamıştı...Mesudiye, Sultan Abdülaziz'in tahttan indirilmesiyle ülke içindeki görevini tamamlamıştı!Artık asli görevi olan ülke savunmasına dönebilirdi. Bu çerçevede sırasıyla, Osmanlı-Rus,Osmanlı-Yunan, İmroz-Mondoros ve Balkan Savaşları'na katılmış ve önemli başarılar elde etmişti. İTALYA'DA YENİLENME Yılların yıpratıcı etkisi yetmiyormuş gibi savaştan savaşa koşması onu yormuş, yıpratmış, bitkin düşürmüştü. Bu haliyle,çağın modern gemileriyle baş etmesi mümkün değildi. Öte yandan,amcası Sultan Abdülaziz'in tahttan indirilmesinde çok önemli bir vazife almış olan donanmadanhiç haz etmeyen Sultan Abdülhamit bile, donanmanın çürüyüp gittiğini kabulleniyor ve hiç olmazsa Boğazlar'ı koruyabilecek gemilerin, donanmada mevcut olmasına rıza gösteriyordu.Bu gerçekler karşısında Mesudiye Zırhlısı, 1903 yılında İtalya'nın Cenova kentinde bulunan Ansaldo tershanelerine yollanmıştı. İtalya'da adeta gençlik kürüne tabi tutulan Mesudiye'nin yola çıktığı sıradaki durumuyla döndüğü zamanki hali arasında, dağlar kadar fark vardı. Abidin Daver bu değişiklikleri şöyle anlatmaktadır: "Üç uzun ve armalı direği çıkarılmış yerine bir çanaklıklı direk konmuştu. Merkez bataryasına eski 35'lik topların yerine,uzun ve seri ateşli 15'likler, başMesudiye yenilenmesine yenilenmişti; ama çağın ihtiyaçlarına cevap vermekten uzaktı. Bu eksiklik, Mesudiye'nin kaybedilmesinde çok önemli bir rol oynayacaktı.O günün koşullarında,Mesudiye'nin yenilenmesi için yüz binlerce altın lira sarf edilmişti ve bu, bir serveti ifade etmekteydi. ACI SONA DOĞRU... Birinci Dünya Savaşı'nın başladığı günlerde, Mesudiye'ye verilen son vazife adeta bir ölüm fermanıydı. Zira, savaş gemilerine deniz savaşlarında üstünlük sağlayan en önemli özellikleri,seyir halindeyken ateş edebilmeleri ve yerlerini sürekli değiştirerek,isabet alma olasılığını en düşük seviyeye indirmeleridir. Oysa Mesudiye'ye, mevcut mayın hatlarını koruması maksadıyla,sabit bir batarya olarakSarısığlar koyuna demirlemesi emredilmişti. Bu emir, o güne değin uygulanan denizcilik teamülleriyle tamamen ters düşmekteydi.Gerek gemi komutanının, gerekse bazı deniz subaylarının ısrarlı tavırlarına ve mektuplarına rağmen, o günlerde Osmanlı ordusunda ağırlığı olan Alman subaylarının etkisini kırmak mümkün olmamış ve gemi son vazifesini ifa etmek üzere bölgeye demirlemişti.O günlerde İngiliz ve Fransızlar, denizaltılarının Boğaz'da oluşturulmuş mayın hatlarını geçerek Marmara Denizi'nde ve İstanbul önlerinde bayrak göstermeleriyle Osmanlı Hükümeti'nin savaş dışı kalacağına inanıyor ve bu hususta çeşitli teşebbüsler yapıyorlardı. Bu tür denizaltı harekatının amaçlarından biri de, Karadeniz'deki mevcut dengeyi Rus Çarlığı aleyhine ve Osmanlı devletinin lehine değiştirmiş olan Yavuz Ağır Muharebe Kruvazörü'nü torpillemekti.Bu görev, Fransız ve İngiliz denizaltı kumandanları arasında rekabet hissi uyandırmıştı. Bataryalarının yeni olması nedeniyle bu tehlikeli görev, N.Holbrook komutasındaki B-ll İngiliz denizaltısına verildi. http://turksiyer.com/images/stories/...ye3%20copy.jpgİngiliz B-ll denizaltısı ve komutanı N. Holbrook, Mesudiye'yi batırdıktan iki gün sonra, Daily Graphic gazetesinde 800 METRE MESAFEDEN13 Aralık 1914 günü, B-ll avını arayan bir avcı heyecanıyla boğaza girdi. Mayın hatlarından geçerek saat 12.00'de yenilecekyemek için mürettebatı toplu olarak geminin alt kısmında bulunan Mesudiye'yi, saat ll:58'de,yaklaşık 800 metre mesafeden torpilledi.Denizaltının attığı torpido ve sonrasında gözcüler tarafından görülen periskop nedeniyle topbaşı borusu çalınmış ve Mesudiye'nin topları, olanca şiddetleriyle,düşman denizaltısının göründüğü noktaya doğru ateş etmeye başlamıştı. Alınan yaralar nedeniyle top atışları gittikçe zorlaşıyor, fakat son dakikaya kadar kahramanca devam ediyordu. Geminin makina dairesinde ise tam bir can pazarı yaşanıyordu.Burada sağ kalan subaylarla birkaç erin yukarıya çıkma çabaları, geminin yan yatmasıyla oluşan meyilden dolayı işlevini kaybediyor ve sıkışmış kapılar nedeniyle, sonuçsuz kalıyordu. VE İKİNCİ TORPİL... Bu arada düşman denizaltısı ikinci torpilini de atarak gemiyi bir kez daha vuruyordu.Bu isabetten sonra gemi sulara gömüldü. Kurtulan personel filikalarla kıyıya çıktı. Düşman, attığı torpidonun hangi gemiye karşı olduğunu bilmiyordu. Ancak büyük bir harp gemisi olduğunu görmüştü. Düşman denizaltısının Boğaz'ı terk etmesi de epey zor olmuştu. Denizaltının pusulasında oluşan arıza nedeniyle gemi, periskop vasıtasıyla seyire devam etmiş ve birkaç kere dibi bulmasına rağmen öğleden sonra Boğaz'ı terk etmişti. CAN PAZARI http://turksiyer.com/images/stories/...ye5%20copy.jpgMesudiye zırhlısında görev yapan subay ve erler (Savaş Karakaş Arşivi). Mesudiye'nin batması sonrasında yapılan incelemede, makina subaylarının bulunduğu salonun su üstünde kaldığı görülmüş ve içeride canlı mürettebat kaldıysa, gemi saçlarının delinerek kurtulabileceği ümidi uyanmıştır.Bir demir parçasına vurularak verilen işaret, içeriden de aynı şekilde yanıtlanmıştır. Bu, kurtarma çalışmalarına katılan personel arasında büyük bir heyecan yaratmış ve hemen telgrafla İstanbul'dan kurtarma aletleri istenmiştir. Bu sırada meydanda kalan bir top lumbarından bir makina subayı içeri girmiş ve makina yüzbaşısı Ziya Bey'in,'Kurtarın' diye seslendiğini duymuştur.Bu yardım çağrısı, kurtarma çalışmalarının hızlandırılmasına neden olmuştur... Gayretli çalışmalar sonrasında delik büyütülerek içerideki üç subay da kurtarılmıştır. Tüm çalışmaların bitmesi sonrasında tespit edilen şehit sayısı 25 er ve 10 subay olmak üzere, toplam 35 kişiyi bulmuştu. Mesudiye'nin hazin hikayesi sona ermiş, fakat kahramanlıkları sona ermemişti. Zira, Mesudiye battıktan sonra sökülen topları,geminin adının verildiği bataryaya monte edilmiş ve 18 Mart 1915 tarihinde yapılan Çanakkale Deniz Savaşı esnasında, adeta Mesudiye güvertesinde iken yapamadıklarını yapmış, 'sahibinin intikamını' Fransızların Bouvet muharebe gemisine büyük hasar vererek almıştır. 'İkinci Kaptan' anlatıyor... Mesudiye zırhlısının İkinci Kaptan'ı Yüzbaşı Rıfat Efendi, kurtarma çalışmalarını şöyle anlatır: "Kurtarma çalışmalarına bütün kuvvet ve kudretimizle devam ediyoruz. İçerde kalanlar bilhassa Çarkçı Yüzbaşı Çanakkaleli Ziya Ömer Efendi mütemadiyen bağrıyor, imdat istiyor,havasızlıktan şikayet ediyordu. 'Allah aşkına çabuk olun. Artık tahammülüm kalmadı. Ölüyorum' diye feryat ediyordu. Bu talihsizİbrahim Şevki Efendi de kurtarma çalışmaları sırasında yaşananları,şöyle aktarır: "Mesudiye'nin teknesini parçalamak için istenilen asetilen cihazı, İstinye doklarından alınmış ve Samsun ile gönderiliyor diye telgraf verilmiş; herkes bu Samsun'u muhrip zannetmiş, halbuki çıka çıka sonradan batan Samsun römorkörü gelmiş ve cihazı getirmişti. Muhrip bu mesafeyi en çok 8-9 saatte alırdı. Halbuki römork 12-13 saatte gelmişti. Aradaki 4-5 saatlik farkın İstanbul'daki beyefendiler için hiç önemi yoktu. (...) Ömrüm oldukça o lakayitliği gösteren arkadaşları affetmeyeceğim." |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.