Gördügümüz Alemler Ve Varlıklar Mevzusu... |
|
|
#1 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Gördügümüz Alemler Ve Varlıklar Mevzusu...Gördügümüz Alemler ve Varlıklar mevzusu ![]() ![]() ![]() Öncelikle, gördügümüz âlemden söz edelim isterseniz: "Gördüğümüz âlem" dendiğinde, duyularımızla tanık olduğumuz bir âlemden söz etmiş oluyoruz; es deyişle duyumsadığımız âlemden Bilindigi gibi, çevremizdeki nesnelortam, beş duyumuz aracılığı ile beynimize ulaşır; yâni, gelen uyarılar duyularımız tarafindan biçimlenerek beynimize gelirler Biz çevremizigörüyor, duyuyor, dokunuyor vb dediğimizde, duyularımızla biçimlenmişçevreyi görüyor ve duyuyoruz demiş oluyoruz Bu durum bizi şasırtıcıbir gerçekliğe götürür: Doğada renk yoktur, yalnizca nesnelerden yansiyan ışık dalgaları vardır Bu dalgalar, gözümüzün görme yetisiylebiçimlenerek beynimizde renk olarak algılanırlar Buna benzer olarak,doğada ses de yoktur, yalnızca ses dalgalari vardır ve bu dalgalar kulağımızla buluşunca ve beynimizce algılanınca ses hâline gelirler Budiğer duyularımız için de geçerlidir ![]() Bunun anlamı şudur: İnsan, çevresini görüp duymakta hem duyularina borçludur, hem de onlar tarafindan sınırlanmakta, koşullanmaktadır ![]() Örneğin, eğer gözümüz ix-ışınlarını doğrudan algılayabilseydi, insanları iskelet olarak görecektik Ya da, eger 'gama-ışınlarari' ilebaksaydik, dogada yalnizca kurşun kütleler görecektik İlim mâlûmatâbîdir denir, bilirsiniz Âlem de "bilinen-evren" ya da daha dogrudeyişle, "bilgi-dünyamız" anlamina gelir Peki bu "âlem"in,(bilinen-dünya) tanığı nedir? Duyularımız değil mi? Tasavvûf terminolojisi (istilah) ile söyleyecek olursak, bu, cehadetin 'ayn el yakîn' hâlidir ![]() Biliyorsunuz, bir de duyu yanılsamaları var Birçok kezduyularımızın bizi yanılttığına tanık olmuşuzdur Bu nedenle, duyuverilerine dayalı bilgilerimiz ne denli güvenilir bilgilerdir? İlginç bir sey daha var, o da, duyularımıza çarpan uyarıların duyu organlarımızda "elektrik-akımları"na dönüşerek beynimize ulasmasıdır ![]() Fotonlar gözümüzün iris tabakası üzerine çarparak elektrik akımı oluşturur Aynı biçimde, kulak zarımıza gelen titreşimler de elektrikakımlarına dönüşerek beynimize ulaşır Koku, tad ve dokunma daböyledir Baska bir deyişle, farklı duyularımıza gelen ayrı ayrıuyarılar, "aynı-ortam"a (elektro-manyetik ortam), "iletişim-birimleri" (information-data) olarak yüklenirler ve sinirler aracılığıyla beynimize ulaşırlar Beyin ortami ise "saltık-karanlık" ve"saltık-sessizlik" ortamıdır Yâni, beynin içinde ışık ve ses bulunmazama, görme ve işitme bu ortamda gerçekleşir ![]() Bütün bunlardan şu sonuca ulaşırız: Duyumsadığımız çevre, beynimizin algılama ve biçimlendirmesiyle bilinir, es deyişle " âlem"e dönüşür ![]() Bu nedenle, âlemin rûhu "insan"dir denmistir, çünkü, bir kez daha yineleyecek olursak, doğayı, çevreyi, evreni "âlem"e çeviren ve onu anlamlı kılan, "insan"dır Anlam verme işi ise beynin değil, aklinişidir Akıl işi başka bir âlem Şimdi gelelim gördüğümüz(duyumsadığımız) âlemin "varlığı sorununa: Genellikle duyumsadigimiz seylerin varligindan kusku duymayiz, çünkü duyularimiz, uyarılara bağlı olarak, onu uyaran nesnelere tanıklık etmektedir Ancak, duyularımız,'şimdi ve burada' olana ve uyarıldıgı sürece tanıklık edebilir Bu isebir filmin durdurulup bir karesine bakmaya benzer Bu kare tek başınane anlam taşır? Onun anlamı, ancak, filmin bütünü, hareketi ve öğelerinin bir biriyle olan ilişkisinde olanaklıdır Aynı biçimde,doğada ve çevrede her sey bir biriyle iliski içinde ve sürekli hareket hâlindedir O hâlde, tek bir şeyin, şimdi ve buradaki algısının neanlamı vardır? Bir şeyin var olması, onun görünüşe çıkıp sonra ortadan kalkmasiyla nasıl bagdaşır? Evrende hiç bir şey kendini tekrarlamaz, sürekli olarak yeni varoluşlarla karşı karşıyayız (O her an bir san'dadır) Peki o zaman, var olmaın gerçekliği nedir?Her varolan, belli bir "zaman-mekân" içinde ve belli ilişkiler altında vardır Ayrıca, birbirlerine nedensellik bağlariylabaglıdırlar Evren, ilişkiler bütünüdür (Rabbül Âlemin) Zaman, mevcûdaaittir Ve mevcûd'daki degişimleri gösterir Varlık için zaman değil"ân" vardır Bir küreyi model olarak düşünürsek, kürenin merkezi "ân",çeperi ise "zamanıdır (merkezde tek nokta, çeperde nokta çokluğu) ![]() Varlıkla ilgili en temel sorun, varolmanın nedenselliği sorunudur Birbaska deyişle, "varolan herhangi bir şeyi varoluşa getiren nedir?" sorusuna yanıt aramaktır Evrende ilişkisiz ve hareketsiz hiçbir nesneyoktur Bunun anlamı, her varolanın belli bir ilişki, devinim vesüreçte varolduğudur Bir nesnenin iliskileri çoktur, ama onun varoluşiliskisi en temel ilişkidir Varoluş ilişkisini bulmak için bir nesneyitüm ilişkilerinden soymak gerekir (tenzih) Bu ise nesneyi ortadankaldirma girisimidir (la ilâhe) Bu olanaksız bir istir çünkü, varoluşilişkisine ulaştığımzıda o nesne baska bir varoluşa dönüşür (illâllah) ![]() Peki ne değişir? Biz ancak bir nesnenin görünüşünü (belirisini) ortadan kaldirabiliriz, varlığını değil Bütün dönüşümlerde "varlık" kendinisürdürür (Vahdet-i Vücûd) Bu durum fizik biliminde enerjinin sakınımıilkesi olarak söylenir Elektrik, ısı, ışık, madde, potansiyel vekinetik enerjiler birbirine dönüşürler, işte bütün bu dönüşümlerde kendini sürdüren varlıktır Ama, biz varolanları duyumsadığımız gibi,"Varlık"ı duyumsayamayız Onu ancak akılla biliriz, ama, cüz-î akılladeğil, küllî akılla Külli akıl Hakikattir, ancak, Hakk kendini bilir,ya da kendini bilen Hakktır Fâni Efendi :Cümleyi bir noktada görmek dilersen süphesiz Kamile hosça nazar kıl, gördüğün Rahman olur demistir![]() Varolan her şey sonludur (fani'dir), sonlu olan her sey ise ortadan kalkacaktır (küllü men aleyha fan) Ancak, Varlık sonsuzdur vekalıcıdır (bakii'dir) Varolan her şeyin varoluş nedeni kendidısındadır, o da Varlık'tır Varlığın nedeni ise kendindedir (Samed)![]() Nedeni kendinde oldugu için Varlık, baska bir varlıktan çıkmaz ve ondan da baska bir varlık (varolus degil) çıkmaz (lem yelid ve lem yûled) ![]() Varlık, bütün varolanlari kapsar, her şey (her belirii) ondan, onda ve onun yoluyla vardir ![]() Hilmi Dede Baba: Her eşya bir harf olmus, Hem zarf, hem mazruf olmus, Acep ilim sarf olmuş, Bir nokta bin söz oldu, demiştir ![]() Duyular düzeyinde gerçeklikten (realite) söz edilirken, us düzeyinde hakikâtten (truth) söz edilir Bu nedenle, gerçek çokluğu karşısındahakikât tektir Gerçek, belli bir varlik düzeyi ya da belirli birvaroluş olarak gerçektir Hakikât ise, ayrı ayrı gerçeklikleribirbirine baglayan, onlari birlik ve bütünlük içinde anlamaya yarayan yasalar dizgesidir ![]() |
|
|
|