Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
allaha, davet

Allah'a (C.C) Davet

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Allah'a (C.C) Davet




Allah'a Davet



Yazar:

Nureddin Soyak





Allah’a davet, Resullerin şahsında tüm inanlara emredilmiş bir dini farizadır Allah’a davet başlı başına bir ibadettir Niyet söz ve amelin usulüne göre gerçekleştirildiği Allah’a davet ibadetinin neticesinden kul mesul değildir Netice ne olursa olsun, kul, bu faaliyetinin ecrini Rabbinden alır Hidayet Rabbimizdendir Resuller başta olmak üzere kullara düşen samimiyetle Allah’a davet etmektir

Allah’a davet, Resullerin, nebilerin, onların samimi takipçilerinin ilânihaye vazgeçilmez yolu olmuştur Allah’a davetin tadını alanlar bu uğurda binlerce canları olsa binlerce defa fedaya razı olmuşlardır Türlü meşakkat ve engeller onları asla bu yoldan alıkoyamamıştır Onlar bu yola ‘dostlar alış verişte görsünler’ kabilinden çıkmamış bu yolun izzet ve şerefini bilerek, kutsiyetinin şuurunda olarak çıkmışlardır Allah’a davet, öncelikle Resul ve Nebilerin görevidir Rabbimiz, onları bu görev için insanların arasından seçmiştir Rabbimiz:

“Ey Nebi! Biz seni bir davetçi ve aydınlatan bir kandil olarak gönderdik” buyurmuştur (Ahzab 46)


Tarih şahittir ki başta Resul ve Nebiler olmak üzere insanlık ne zaman bu davetçilerden mahrum kalmış, o zaman koyu bir karanlığa gömülmüştür Ne zaman da bu davetçilere kavuşmuşsa o zamanda aydınlanmış, huzur ve mutluluğa kavuşmuştur Rabbimiz, Resul ve nebileri kendine rehber edinen samimi davet önderlerini ve davetçileri dün de, bugün de hiç eksik etmemiş, yarın da etmeyecektir Rabbimiz:

“Deki: Ben yalnız ona çağırıyorum ve dönüşünüz de yalnız O’nadır” (Rad 36) buyurmaktadır

Yalnız Allah’a çağırmak, bu çağrıya ne niyette, ne sözde, ne de amelde hiçbir şeyi bulaştırmamak Bunu başarabilenler hem kendileri kurtulmuş, hem de Rabbimizin izni ile pek çok insanın kurtuluşuna vesile olmuştur

Allah’a davet, Resullerin şahsında tüm inanlara emredilmiş bir dini farizadır Allah’a davet başlı başına bir ibadettir Niyet söz ve amelin usulüne göre gerçekleştirildiği Allah’a davet ibadetinin neticesinden kul mesul değildir Netice ne olursa olsun, kul, bu faaliyetinin ecrini Rabbinden alır

Hidayet Rabbimizdendir Resuller başta olmak üzere kullara düşen samimiyetle Allah’a davet etmektir

Ebu Hüreyre -radıyallahu anh-’dan:

Ebu Talip öleceği sırada, Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- ona uğrayıp;

“Amcacığım ‘La ilahe illallah’ de ki, kıyamet günü onunla sana şahitlik edeyim, dedi Ebu Talip:

“Eğer Kureyş kabilesinin, Ebu talip ölüm korkusundan Müslümanlığı kabul etti diye beni ayıplamasından korkmasaydım onu söyleyerek senin gözünü aydınlatacaktım, fakat eğer şimdi söylersem, seni sevindirmek için söylemiş olurum” dedi Bunun üzerine:

“(Resulüm) sen sevdiğini hidayet erdiremezsin; lakin Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete erecek olanları en iyi o bilir” (Kasas 56) ayet-i kerimesi nazil oldu (Müslim, nesei, tirmizi)

Hidayete erdirmek Rabbimizin yed’i kudretindendir Dilediğini hidayete erdirmeye memur kılar Bu şerefli göreve memur kılınanlar binlerce kişinin hidayet ermesine vesile olsalar da bunun Rabbimizden kendilerine bir lütuf ve ihsan olduğunun ve bununla derecelerini yükselttiğini bilirler Nefislerine bir pay çıkarmazlar

Allah’a davet konusu çok hassas bir konudur, çok itina ister Yaparken yıkanların çoğaldığı günümüzde bu hususun ciddiyeti insanlara anlatılmalıdır

Allah’a davet vazifesini ifa edenler, vazifenin öneminden dolayı, hata yapma endişesiyle titremelidirler Nitekim pek çok insan Allah’a davet ederken bile cehaletleri sebebiyle Allah yolunun haramileri olabilmektedirler

Rabbimiz davetin usulü konusunda, Âlemlere rahmet olarak gönderdiği Resulünü bile uyarmıştır Rabbimiz:

(Peygamber), âmânın kendisine gelmesinden ötürü yüzünü ekşitti ve geri döndü (Resulün onun halini) sana kim bildirdi! Belki o temizlenecek yahut öğüt alacak da öğüt ona fayda verecek Kendini (sana) muhtaç görmeyene gelince, sen ona yöneliyorsun Oysaki onun temizlenip arınmasından sen sorumlu değilsin, fakat konuşarak ve (Allah’tan) korkarak sana gelenle de ilgilenmiyorsun” (Abese 1-10)

Rabbimiz Rasulünün şahsında tüm davetçiler uyarmaktadır Davette öncelik, kendisi gelip arınmak isteyenedir Kimin Allah’a daveti kabul edip etmediği önceden bilinemeyeceğine göre, Allah’a davet edilen hiçbir kimseye şartlı olarak yaklaşılmamalıdır Allah’a davete kulak tıkayanlardan da davetçilerin sorumlu olmadığı bildirilmektedir

Davetçi Allah’a davet konusunda, niyet, dil ve amel eksenindeki sorumluluğunu bilmeli, ilahi ve nebevi öğretilere kulak vermelidir

Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz: “Ameller niyetlere göredir” buyurmaktadır Allah rızası için olmayan hiçbir amelde hayır yoktur Dilin, meramını güzelce anlatması gerekir Yanlış anlamalara sebep olmamalıdır Sözün en güzeli Allah’a çağırmak olduğuna göre bu çağrının da en güzel bir şekilde yapılması gerekir Rabbimiz:

“Allah’a çağıran kimseden daha güze sözlü kim vardır?” (Fussilet 33)

“Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle çağır” (Nahl 125) buyurmaktadır Allah’a davette güzel niyet ve tatlı dilli salih amellerin desteklenmesi gerekmektedir Rabbimiz:

“Ey iman edenler, yapamayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?” (Saf 2) buyurmaktadır Yapmadıkları şeylerin söyleyenlerin, söyledikleri şeyleri yapmayanların, davaları konusunda insanlara inandırıcı olmaları mümkün değildir

Allah davetçisinin güzel ahlaklı ve örnek yaşayışı insanların davete icabetinde çok önemli birer vasıtadır Nitekim İslam’ı benimseyenleri müslümanların kâlinden çok halleri etkilemiştir

Bir bedevi Rasulullah’a gelir ve “Sen kimsin?” der Allah Resulü; “Abdullah oğlu Muhammed” diye cevap verince, bedevi:

“Yalancı olduğu söylenen kimse sen misin?” deyince, Allah Resulü:

“Öyle iddia ettikleri adam benim” der Bunun üzerine bedevi:

“Bu yüz bir yalancı yüzü değildir’’ der ve ‘‘Davet ettiğin şey nedir, açıklar mısın?” Allah Resulü bunun üzerine İslam’ın esaslarını anlatınca, bedevi:

“Sana iman ettim Şahadet ederim ki Allah’tan başka İlah yoktur ve yine şahadet ederim ki Muhammed Allah’ın Resulüdür” der ve Müslüman olur

Rasulüllah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Hira mağarasında başına geleni haber verdiği zaman Hz Hatice validemiz:

‘‘Müjde sana Ya Muhammed! Vallahi Allah seni hiçbir zaman rüsva etmez Çünkü sen akrabayı ziyaret eder, sözün doğrusunu söylersin Meşakkate katlanırsın, musibete uğrayanlara yardım edersin’’ diyerek güzel huylarını saydı, O’nu tebrik etti ve hak yolda kendisine yardımcı olacağını bildirdi

Rasuller, nebiler ve onların sadık takipçileri Allah’a davet konusunda o kadar haristirler ki hiçbir olumsuz durum onları Allah’a davetten alıkoymuyor, hiçbir bela ve musibet onları Allah’a davet konusunda ümitsizliğe sevk etmiyordu

Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Medine’ye hicretin meşakkatleri arasında bile yolda karşılaştığı Beride bin Hasib El-Eslemi ve beraberinde ki bir gurup süvariyi Allah’a davet ediyor ve onlar da kabul ediyorlardı Müşriklerin, her türlü hakaret ve meşakkatlerine katlanarak onları defalarca Allah’a davet ediyor, kabul etmeyenlerin akıbetleri konusunda da çok üzülüyordu Rabbimiz:

“(Resulüm) Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse kendini helak edeceksin!” (Şuara 3) buyurarak onların iman etmeyişlerinden dolayı kendini helak edecek şekilde üzülmemesi hususunda öğüt veriyordu

Rasuller ve Nebiler ümmetlerinin imana ermesi noktasında çok haristirler

Rabbimiz, Nuh -aleyhisselam- haber vererek buyurdu ki “Deki ey Rabbim Ben kavmimi hakikaten gece gündüz davet ettim”(Nuh 5-9)

Yusuf -aleyhisselam- haksız yere hapsedildiğinde hapishane ve sıkıntılı hayat onu Allah’a davetten geri bırakmamıştır Hapishane arkadaşlarının rüyalarını yorumlamayı fırsat bilerek onlara, Allah’ın kendisine haber verdiklerini kabul etmeleri için şöyle dedi:

“Ey zindan arkadaşlarım! Çeşitli tanrılar mı daha iyi, yoksa gücüne karşı durulamayan bir tek Allah mı? Allah’ı bırakıp da taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taptığı bir takım isimlerden başka bir şey değildi Allah, onlar hakkında her hangi bir delil indirmemiştir Hüküm sadece Allah’a aittir O, size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmektedir İşte dosdoğru din budur Fakat insanların çoğu bilmezler” (Yusuf 39-40)

Davetçilerin insanları Allah’a çağırmada yılgınlık göstermemeleri, onlardan gelen her türlü meşakkatte sabır göstermeleri en güzel örneklerden biri de Yunus -aleyhisselamın- kavmi ile olan kıssadır

Yunus -aleyhisselam-‘ın kavmi de Allah’ın davetine kulak tıkayanlardandı Allah Teâlâ onlara kırk gün müddet verdi bu sürenin sonunda imana gelmedikleri takdirde helak olacaklardı

Yunus -aleyhisselam- kavminin inadı karşında bunaldı Kırk günlük süre dolmadan kimseye haber vermeden kavmini terk etti

Bunun üzerine Rabbimiz, Yunus -aleyhisselamı- balığın karnında bir müddet kalmakla ikaz etti

“Zünnü’u (balık sahibi Yunus’u da ) hatırla Hani o öfkelenerek gitmişti de, bizim kendisini hiçbir zaman sıkıştırmayacağımızı sanmıştı Fakat sonunda karanlıklar içinde; ‘Senden başka ilah yoktur Sen münezzehsin, şüphesiz ben haksızlık edenlerden oldum’ diye seslenmişti

Bunu üzerine onun duasını kabul ettik ve kederden kurtardık İşte biz müminleri böyle kurtarırız”(Enbiya 87-88) buyurmaktadır

Yunus -aleyhisselam- balığın karnında yaşarken balığa emredip onu sabaha çıkaran, onu orada besleyip yediren, sıhhate kavuşturan Rabbimiz ne yücedir

Biz kulluğumuzu bilir hata ve isyanımızın farkına vararak tövbe edersek Rabbimizin rahmet ve mağfiret kapıları sonuna kadar açılır Çünkü imanda ümitsizliğe yer yoktur, İslam’da çıkmaz sokaklar yoktur, yeter ki Rabbimize yönelelim

Engeller karşında yılgınlık göstermek, cihat meydanını kabiliyetsiz, beceriksiz hatta çıkar ve menfaatleri için olmadık iftiralar atan, fitne ve fesat çıkaran dünyacılara terk etmek samimi davetçilere yakışmaz

Kulluk gücünü, kulluk heyecanını, ümidini Rabbinden alanın ne takati tükenir ne heyecanı biter ne de ümidin yitirir

Rabbimiz beşeriyet icabı zaman zaman fitneler karşında bunalan gönlümüzü nasıl rahmet esintileri ile ferahlatıyor

“Eğer sizinle beraber çıksalardı size bozgunculuktan başka katkıları olmazdı Sizi fitneye düşürmek için aranıza sokulurlardı İçinizde onlara kulak verenler vardır Allah zalimleri bilir

Andolsun onlar önceden de fitne çıkarmak istemişler ve sana nice işler çevirmişlerdi Nihayet hak geldi ve onlar istemedikleri halde Allah’ın emri yerini buldu

Onlardan öylesi vardır ki ‘Bize izin ver, bizi fitneye düşürme’ der Bilesiniz ki onlar zaten fitneye düşmüşlerdir Cehennem kâfirleri mutlaka kuşatacaktır

Eğer sana bir iyilik erişirse bu onları üzer Ve eğer başınıza bir musibet gelirse ‘iyi ki biz daha önce tedbirimizi almışız’ derler ve böbürlenerek dönüp giderler

Deki: Allah’ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez O bizim Mevlamızdır Onun için müminler yalnız Allah’a dayanıp güvensinler

Deki: Siz bize iki güzelliğin (şehitliğin veya gaziliğin) birinden başkasını mı bekliyorsunuz? Hâlbuki biz size Allah’ın ya kendi katından veya bizim elimizle bir azap eriştirmesini bekliyoruz Haydi, bekleyin durun biz de sizinle beraber bekleyenleriz” (Tevbe 47-52)

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.