05-10-2007
|
#1
|
RaHaTSiZ
|
Ayazlarım
"kendin yaratmadığın bir dünyada yaşıyorsun kendini ona uydurarak onun senin dünyan olmasını sağlayabilir misin ?"
      
bir çocuğun yaptığı resme gözün takılıyor  "beğendin mi?"
Nasıl beğenmem  nasıl  nasıl bu kadar safça izah edebilirdim ki yağmuru acıtmayan yanlarıyla"ve yelkenlerin rüzgarı nasıl bu kadar üşütürdü daha bakmadan ve ısıtırdı ruhumu ?
Ama zamanı değil hiç değil" yazmayacağım bir süre enerjimi emiyor bu sözcükler
sözcükler benim, benim sözcüklerim
"dilim sende" oynar mısın benimle ?
" dilim senin olsa hangi sözcükler akıtırsın içime, hangilerinin benim olmasını istersin ?
söylediğim her şey benim değil ’
tanrıya olan inancımı sıfırladığım gündü o  sonrasında her arkasından baktığımda bunu nasıl düşünebilmişim dedirten cümleler kurmak için değildi bu sıfırlanış" aksine ona yeniden inanmak kendimi yanında küçücük görmek" kendimden dönebilmek ve kendime dönebilmek için sıfırlamıştım, içimdeki tüm inançları hevesini kursağında bırakmıştım la mexiko’ların ve odamda şu mavi hüzünleri duvarlarına hapsettiğim sığınağımda  benin bulunduğu yerde, senin olmadığın yerden, sizden sıyrıldığım bu bedenin kapandığı yerde  kendime kaçtığım yerde ve
bu gece; sessiz olmadığı, ayın doğmadığı" aşkın bıçaklaşma yetisini üzerimde kaybettiği ve canımın acımaktan sıkıldığı için artık acımayıp yalnızca durgunlaştığı, kabullenişlerin feryat figan içimde taştığı, cümlelerin karıştığı her cümlenin uzunca düşündükten sonra tam dile ulaşmışken gözü yarı acık ve kıçı kırık bir ‘öyle işte’yle sonlandığı, başladığı ve seni, onu, sizleri, ben olanları ve yazık ki ben olmayanları bu gece işte bu gece erittim içimde  yeni bir tanrıya" gücüne  kudretine ve onun mevlasına ulaşmak için erittim çok sıcaktı her şey ve ben bu sıcaklığın içinde çıplak kalmaktan hiç mi hiç korkmuyordum Korkularım, çıkarttığım giysimde senin aldığın, benim sırf sen kırılma diye kabul ettiğim öncesinde gözümün kaldığı sonrasında her giyişimde kendimi sana karsı bir suçlu gibi hissetmeme neden olan mor elbisemle yatağımın kenarına bıraktım, katlamadan korkum sızsın diye odama sonra çıkıp gitsin diye kapının altından düzensizleştim hala vücudumun o hoşlanmadığım selini muhafaza ediyordu onun da bir benliği vardı belki de üzerine iyi kötü yaşananların izlerini kaydetmekle görevli  ama kusura bakma; bu gece böyle bir gece ve her şey beni acıtan her şey üzerimde yetisini aynen nasıl geldiğini anlamadığım bir güçle kaybetti acımıyordum artık ve içimde beni beklediğine inandığım, doğrusu beni bekleyen bir tanrı vardı  senin olanların, ben olanların ya da olmayanların gör(e)meyeceği bir el  şaraplar ülkesinin eli" biçimli parmaklarıyla ilk dokunuş  ve çıplak kaldığım o an   dünyevi şeylerden  anahtar unutmaların sıkıntısından, verilen selamların alınmamasından, çabuk kalkılan sohbet masalarının yarattığı iç burkmalarından  çığırtkan, beni yemeye çığırtkan sesin uğultusundan kurtulduğum o gece
dokundum bana avuç açan o ele
gece karanlık değ,ildi; gündüzden de almıştı biraz, gece sandığım geceden de rengini
renksiz miydi yoksa  
hayır renkliydi  düpedüz
bu rengi ilk kez kırlangıcın kanatlarında görmüştüm  o gördüğümün kırlangıç olduğunu bilmeden eşlik etmek istemiştim göç boyunca  göç etmek istemiştim tüm benlerden, dokunduğum, dokunduğumu sandığım, dokunup da dokunduğumu anlamadığım tüm bedenlerden o an tam o an kendimden sıyrılmak ve çıplak kalmak istemiştim kendime, içimdeki ben’e, içime(den) göç eden kırlangıca karşı olmamıştı  istediğim bir çok şey gibi bu da olmamış, hamuru tutmamıştı tanrıya olan inancım sıfıra yaklaşmıştı" bir rahat edememiştim  bir kendime dönememiştim
annemin sesi yetmişti; ‘bunu neden buraya koydun, hangi maksatla?’
Maksatsız yasamaya özenmiştim
Maksat-
Sızı
Olsun
İstemiştim
ortaköy sokakları dar gelmiş, tüm satıcılar, tezgahlar  
tezgahtaki şeyler senin sevmeyeceğin ve benim bakmaktan sıkılmayacağım her şey  
her şey o an beni orada tutmak istemişti; ama o inanç, o istek o kalmamam gerek duygusu beni azad etmiş
Artık kalmam gerekmiyordu kimse için kuşlar da göç etmişken; dışımdan içime, içimden içime, içimden ben’e
Artık kabullenmem gerekmiyordu
Neyi ,kimi?
Manyak mıydım ben?
Manyak mıydım?
Manyak
Man
Yak
Denizler ülkesi vardı;
orada uykusuzluk yoktu  
Kimse kimsenin uykusunu kaçırmıyor ve kimse kimsenin düşlerine engel olmuyordu
Kimse kimseyi hayatından çıkartmak zorunda kalmıyor; çünkü kimse kimsenin hayatına dahil olmak istemiyordu
Herkes kendine yetiyordu
Güçlüydü herkes
Güçlülük neydi bilmiyorlardı
kime, neye karşı?
Güçlü
Güç(len)
İş yok güç yoktu denizler ülkesinde 
Herkesin ışı aynıydı
çünkü is
Denize bakıp
Dur
maktı
Denize bakıp
hayal
kurmaktı 
Denize bakıp
Düş
mekti
Denize bakıp
Doy
maktı 
Denize bakıp
Islan
(ma)maktı
Bakıp ıslanmamayı başaranlar, bakıp da ağlamayanlardı
Bakıp da ağlamayanlar, ağlayanlara gülmezdi
Ağlayanlar, bakıp da ağlamayanların baktıklarını görmezdi
Bakıp da ağlamayanların baktıkları kendilerine bakıldığını görürlerse ağlamazlardı 
çünkü deniz her şeyi gösterirdi 
Deniz bir ayna(mıy)dı
(?)
Tuzlu su yeterdi dile dökmeden
Anlamaya
Anlaşmaya
Bakışmaya
Akışmaya
Ayrışmaya
Akmaya
Öteden beri,
Dil denizde saklıydı
Denizin anadili akis ti
su akis
Denizi sevmem ki ben korkarım tasmasından ve beni de taşırmasından kendi içimde boğulmaktan ve dalgalarına karışmaktan boğazım yırtılırcasına bağırmaktan ve sesimi duyuramamaktan martıların aç dolaşmasından ve vapurdan atılan sigarayla karınlarını doyurmasından dibinde sakladığı suçlu bedenlerden, benden kalıntılarından ve senin bakışlarından, gözlerime değmiş bakışlarından
bakışların denizde saklı ben bakışlarından korkuyorum denizden daha çok korkuyorum; daha çok korkuyorum bakışlarında boğulmaktan tanıdık olmadığım inatçı bakışlarında boğulmaktan korkuyorum sesimin sana ulaşmamasından daha çok korkuyorum uzanan elimi görmemenden korkuyorum uzanan elimi çiğnemenden korkuyorum
Uzanan elimi tutmandan korkuyorum
Uzanan her eli tuttuğunu görmekten korkuyorum
Senin geniş kalbinden korkuyorum senin coğrafyandan korkuyorum
Senin seninden korkuyorum
Ben senden değil kendimden korkuyorum
Sadece sen oldum yanında o yüzden kaybettim biraz da; fazla şeffaflık sonrasında tüm yakınlıkları gözünde küçültüyor çünkü güçsüz hallerin de şeffaflığına dahil"
(çalıntı:)
|
|
|