![]() |
Arapça Sözlük |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Arapça SözlükA âb: su ![]() âbâ: babalar, atalar ![]() aba: yünden yapılmış kaba kumaş ![]() âbâd: ebedler, sonsuz gelecek zamanlar ![]() Abâdile: Abdullah isimli sahabeler ![]() abd: kul, köle ![]() abdal: dünya ile ilgisini kesen mânevî makam sahibi kişi ![]() abdest: su ile temizlik ibadeti ![]() abdiyet: kulluk ![]() abes: saçma, gayesiz, hikmetsiz, gereksiz ![]() abesiyet: abeslik, saçmalık ![]() âbıhayat: hayat suyu ![]() âbıkevser: Kevser adlı cennet havuzunun suyu ![]() âbid: ibadet eden ![]() âbidane: ibadet eden gibi ![]() abide: anıt ![]() abluka: kuşatma, etrafını çevirme ![]() abus: somurtan, surat asan ![]() acaib: şaşırtıcı, acayip ![]() Acam: Acemler, iranlılar, Arap olmayanlar ![]() acb: kuyruk sokumundaki küçük kemik ![]() acbüzzeneb: ölümden sonra dirilişin tohumu sayılan madde ![]() aceb: acaba, hayret ![]() Acem: Arap olmayan, iranlı ![]() acemi: işin yabancısı, tecrübesiz ![]() aceze: âcizler, güçsüzler ![]() acîb: benzeri görülmeyen, şaşırtıcı ![]() âcil: acele eden ![]() âcilen: acele olarak ![]() aciniyyet: mâcun halinde olma, yoğurulmuşluk ![]() âciz: güçsüz ![]() âcizane: güçsüzce ![]() âcize: güçsüz ![]() âcizem: güçsüzüm ![]() acûbe: şaşılacak şey ![]() acul: aceleci ![]() aculiyet: acelecilik ![]() acûze: güçsüz kocakarı ![]() acz: güçsüzlük ![]() aczâlûd: güçsüzlükle karışık ![]() Ad: Hud aleyhisselâmın kavmi ![]() âda: düşmanlar ![]() âdâb: edepler, ahlâk kuralları ![]() adale: kas ![]() adalet: hak sahibine hakkını vermek, doğruluk ![]() adaletname: mahkemeye davet yazısı ![]() adaletperver: adaletsever ![]() adaletullah: ALLAH ın adaleti ![]() adall: iyice sapıtmış ![]() âdât: âdetler, alışkanlıklar ![]() adavet: düşmanlık ![]() adavetkârane: düşmancasına ![]() add: sayma ![]() addetmek: saymak ![]() aded: sayı, tane ![]() Adem: ilk insan ve ilk peygamber ![]() adem: yokluk, olmama, bulunmama ![]() ademabâd: ebediyyen yok olma ![]() ademâlûd: yoklukla karışık ![]() ademî: yoklukla ilgili, olmama ![]() ademistân: yokluk ülkesi ![]() ademiye: yoklukla ilgili ![]() ademiyet: yokluk ![]() âdemiyet: insanlık ![]() ademnüma: yokluk gösteren ![]() adese: mercek ![]() âdet: görenek, alışkanlık ![]() âdeta: sanki ![]() âdetullah: ALLAH ın yaratıklardaki kanunları ![]() âdi: bayağı, aşağı, sıradan ![]() Adil: adalet eden, hakkı haklı olana veren ![]() âdilane: âdilce ![]() âdiliyet: âdillik ![]() âdiyât: her zaman olagelen alışılmış şeyler ![]() adl: hak gözetme, tarafsız hüküm, doğruluk ![]() adlî: adaletle ilgili ![]() adliye: adalet yeri, mahkeme binası ![]() Adn: cennette bir bölüm ![]() adüvv: düşman ![]() âfâk: ufuklar, taraflar, yönler ![]() âfâkî: dışımızda olanlar ![]() âfât: afetler, belâlar ![]() âferin: beğenme sözü ![]() âfet: başa gelen üzücü hâl ![]() afif: iffetli, namuslu, temiz ![]() âfil: gurub eden, batan ![]() âfitâb: güneş ![]() âfiyet: esenlik, sıhhat ve selâmet ![]() afüvkâr: affedici ![]() afüvv: affeden ![]() afv: bağışlama ![]() afvcûyem: af diliyorum ![]() afyon: ilaç ![]() âgâh: haberli, uyanık ![]() agel: sarık ![]() ağaz: başlama ![]() ağdiye: tekelcilik ![]() ağleb: daha galib, ekseriyet, çok defa ![]() ağleben: ekseriyetle, genellikle ![]() ağlebî: ekseriyetle ilgili ![]() ağmaz: kolay anlaşılmayan, pek derin ![]() ağniya: ganiler, zenginler ![]() ağrâz: garazlar, kötü niyetler ![]() ağrube: en garip ![]() ağsan: dallar ![]() ağuş: kucak ![]() ağyâr: başkalar, yabancılar ![]() ahad: birler ![]() ahadî: bir iki koldan nakledilen hadîs türü ![]() ahâlî: halk ![]() âhar: başkaları, diğerleri ![]() ahbâb: sevilenler, dostlar ![]() ahbâr: haberler ![]() ahcâr: taşlar ![]() ahd: söz verme, sözleşme, ahit ![]() âhenk: uyum, düzen ![]() âher: başka, diğer ![]() âheste: yavaş ![]() ahfâ: çok gizli ![]() ahfâd: torunlar ![]() ahî: kardeşim ahid: verilen söz, andlaşma ![]() Ahir: herşeyden sonra da var olan, varlıkların sonrasına da hâkim ![]() âhir: sonraki ![]() âhiren: sonradan ![]() âhiret: öbür dünya ![]() âhirîn: sonrakiler ![]() âhirzaman: dünyanın son zamanları ![]() âhize: alan, alıcı ![]() ahkâm: hükümler, kanunlar ![]() ahkem: en çok hükmeden ![]() ahlâf: halefler, öncekilerin yerine geçenler ![]() ahlâk: insanın iyi veya kötü hâlleri, bunlarla ilgili ilim ![]() ahlâkî: ahlâkla ilgili, ahlâka uygun ![]() ahlâkiyat: ahlâk ilmi ![]() ahlâkiyyun: ahlâk âlimleri ![]() ahmak: akılsız, budala ![]() ahmakane: ahmakça, budalaca ![]() Ahmed: çok hamdeden, övülmeye en lâyık olan ![]() ahmer: kırmızı ![]() ahrâr: hürriyetçiler ![]() ahsen: en güzel ![]() ahseniyet: en güzel olma ![]() âhû: ceylân ![]() âhufizâr: yanıp yakınma ![]() ahvâl: haller, durumlar ![]() ahvâlât: ahvaller, durumlar ![]() ahvel: şaşı ![]() ahyâ: diriler, canlılar ![]() ahyâr: hayırlılar, iyiler ![]() Ahyed: Peygamberimizin Tevrattaki ismi ![]() ahz: alma, tutma ![]() ahzâb: hizipler, bölümler, partiler ![]() ahzân: hüzünler, üzüntüler ![]() âid: geri gelen, dönen, dair, ilgili ![]() ailevî: aileyle ilgili ![]() âkab: hemen sonrası ![]() âkabinde: hemen sonrasında ![]() akaid: akideler, inanılan hakikatlar ![]() akaidî: îmanla ilgili ![]() akâmet: kısırlık, verimsizlik ![]() akar: gelir getiren mal ![]() akarib: akrabalar, yakınlar ![]() akçe: eskiden para ![]() akd: anlaşma, sözleşme ![]() akdam: kademler, ayaklar ![]() akdem: en önceki ![]() akdes: en mukaddes ![]() âkıbet: son, netice ![]() âkıbetbîn: işin sonunu görebilen ![]() âkıbetendişane: sonu için kaygılanırcasına ![]() âkıl: akıllı ![]() akıl: zihnin anlama ve düşünme sıfatı ![]() âkılane: akıllıca ![]() akılfüruş: akıllılık taslayan ![]() akılsûz: akla aykırı gelen ![]() âkib: hemen sonra gelen, izleyen ![]() akid: söz, sözleşme ![]() âkid: aralarında sözleşme yapanların herbirisi ![]() akide: îman, inanma ![]() âkif: devamlı ibadet eden ![]() akîk: değerli bir taş cinsi ![]() akîka: yeni doğan çocuk için şükür niyetiyle kesilen kurban ![]() âkil: yiyen, yiyici ![]() âkilüllâhm: et yiyen ![]() âkilünnebat: ot yiyen ![]() âkilüssemek: balık yiyen ![]() akîm: kısır, verimsiz, neticesiz ![]() akis: yansıma, yankı ![]() akl: akıl, anlama melekesi ![]() aklen: akılca ![]() aklî: akılla ilgili, akıl alanına giren ![]() akliyât: akıl alanına giren şeyler ![]() akliyyûn: aklı tek ölçü kabul eden felsefeciler ![]() akrabâ: yakınlar, hısımlar ![]() akrân: eş ve benzer olanlar, yaşıtlar ![]() akreb: daha yakın, pek yakın ![]() akrebiyet: yakınlık ![]() aks: yankı, yansıma, tersi ![]() aksâ: en son ![]() aksâm: kısımlar, bölümler ![]() aksisadâ: ses yankısı ![]() aksülamel: işin tersi, tepki ![]() aktâb: kutublar, büyük evliyalar ![]() aktâr: her yer ![]() aktrist: kadın oyuncu ![]() akvâ: en kuvvetli ![]() akvâl: sözler, konuşmalar ![]() akvâm: kavimler, ırklar ![]() âl: aile, sülale, soy ![]() âlâ: en yüce, daha iyi, pek iyi ![]() alâ: üst, üzere ![]() alafranga: Batı tarzında ![]() alâik: alâkalar ![]() alâim: alâmetler, belirtiler ![]() alâka: ilgi ![]() alaka: kan pıhtısı ![]() alâkadar: ilgili ![]() alâkadarane: ilgi gösterircesine ![]() alâküllihâl: her durumda, eninde sonunda ![]() âlâm: elemler, acılar ![]() alâmet: bellik, belirti ![]() âlât: âletler, gereçler ![]() alaturka: Türk usûlü ![]() alay: beş bölük erden oluşan askerî topluluk ![]() âlâyıîlliyyîn: yücelerin yücesi ![]() âlâyiş: gösteri, gösteriş ![]() aleddevam: devamla, devamlı olarak ![]() alelâde: sıradan ![]() alelamya: körükörüne ![]() alelekser: çoğunlukla, ekseriyetle ![]() alelinfirad: teklikle, bir olarak ![]() alelumum: genellikle, bütünüyle ![]() alelusûl: usûlen, öylesine, özen göstermeden ![]() alem: bayrak, sancak, nişan ![]() âlem: dünya, cihan, evren ![]() a'lem: en iyi bilen ![]() alemdar: bayrak tutan ![]() âlempesend: dünyaca ünlü ![]() âlemşümûl: âlemi kaplayan, dünya çapında ![]() alenen: açıkça, saklanmadan ![]() alenî: açık, gizli olmayan ![]() alerresivelayn: baş ve göz üstüne ![]() âlet: bir iş veya sanatta kullanılan vasıta ![]() âletiyet: aletlik ![]() alettahkik: araştırmayla ![]() Alevî: Hazreti Ali sevgisini meslek kabul eden ![]() aleyh: onun üzerine ![]() aleyhdar: onun tersi yönünde, karşı ![]() aleyhimüsselâm: ALLAH ın selâmı onlara olsun ![]() aleyhissalâtüvesselâm: salât ve selâm onun üzerine olsun ![]() âlî: yüksek, yüce ![]() Aliaba: Peygamberimizin abası altına aldığı beş kişi ![]() Alibeyt: Peygamberimizin neslinden olan ![]() âlicenab: yüksek ahlâklı ![]() âlîcenabâne: yüksek ahlâklı birine yakışır biçimde ![]() âlihe: ilâhlar, tanrılar ![]() âlîhimmet: himmeti yüce ve gayreti çok kimse ![]() âlîkadr: kıymeti yüksek ![]() alîl: hasta, sakat ![]() alîlem: hastayım ![]() Alîm: sonsuz bilgi sahibi ALLAH ![]() âlim: bilen, bilgili ![]() âlimâne: âlimce ![]() âlîşân: şânı yüce ![]() âlîyat: yüce şeyler ![]() âliye: âletle ilgili âlîye: yüce, yüksek ![]() alîz: cılız ![]() ALLAH : bütün varlıkları yaratan Halıkımızın has ismi ![]() ALLAH üalem: ALLAH bilir ![]() ALLAH ümme: ALLAH ım! Allâm: herşeyi en iyi bilen, ALLAH ![]() allâme: pek büyük âlim ![]() Allâmülguyûb: dış duyular yoluyla bilinemeyenleri en iyi bilen ALLAH ![]() âlûd: bulaşık, karışık ![]() âlûde: bulaşmış, karışmış ![]() âlüfte: alışık, iffetsiz kadın ![]() âmâ: kör ![]() âmâde: hazır ![]() âmâk: derinlikler ![]() âmal: ameller, işler ![]() âmâl: emeller, beklentiler, istekler ![]() amame: sarık ![]() aman: yardım dileme sözü ![]() amazon: eski zamanlarda yaşamış savaşçı kadın ![]() amd: niyet, arzu, istek ![]() amden: niyet ederek ve isteyerek ![]() amed: gerekir, gelir ![]() amedî: gelme, geliş ![]() amel: iş, çalışma, uygulama ![]() amele: işçi, ırgat ![]() amelen: amelce, işçe ![]() amelî: iş olarak, uygulamalı ![]() amelisâlih: dine uygun iyi amel, güzel iş ![]() ameliyât: ameller, işler, bir tedavi biçimi ![]() amelmânde: iş yapamaz durumda ![]() âmennâ: inandık ![]() âmentü: îman esasları ![]() âmî: âlim olmayan sıradan kimse ![]() amîk: derin ![]() âmil: işleyen, etkileyen ![]() âmin: ALLAH ım kabul eyle! âmir: emreden, iş buyuran ![]() âmirâne: emreden âmir gibi ![]() âmiriyet: âmirlik, emredicilik ![]() âmiyâne: bilgisizce, körü körüne ![]() âmm: umumi, genel ![]() âmme: herkes, kamu ![]() ammilgarâib: garipliklerin amcası ![]() ammizâde: amca çocuğu ![]() amûd: direk, sütun ![]() amûdî: dikine, direk gibi ![]() amyâ: tam kör ![]() ân: en kısa zaman ![]() ananât: gelenekler ![]() anâne: gelenek ![]() anânevî: gelenekle ilgili ![]() anarşi: karışıklık, kargaşalık, düzensizlik ![]() anarşilik: karışıklık, kanunsuzluk ![]() anarşist: düzen tanımaz, yıkıcı, isyancı, bozguncu ![]() anâsır: unsurlar, elemanlar, kavimler ![]() anbean: gitgide, gittikçe ![]() anber: güzel kokulu bir madde ![]() andelîb: bülbül ![]() anfeanen: gitgide, zamanla ![]() angarya: ücret vermeden gördürülen iş ![]() Anglikan: ingiliz kilisesi ![]() ânî: bir anda, hemen ![]() ankâ: hayâlî bir kuş ![]() ankebût: örümcek ![]() antika: eskiden kalma kıymetli eser ![]() Antranik: Ermeni örgütünün liderlerinden biri ![]() anûd: çok inatçı ![]() anûdane: inat ederek ![]() âr: utanma ![]() ârâ: fikirler, reyler ![]() Arabî: Arap, Arapça ![]() Arabîye: Arapça ![]() Arabîyyülibare: Arapça söz, ibare, metin ![]() ârâf: cennet ile cehennem arasındaki yer ![]() Arafat: hacda arefe günü vakfeye durulan dağın ismi ![]() arasât: ölümden sonraki dirilme yeri ![]() ârâz: arazlar ![]() araz: belirti, sonradan meydana gelen özellik ![]() arâzî: yerler, topraklar, tarlalar ![]() arbede: gürültülü patırtılı kavga ![]() Arefe: Mekkede hacıların arefe günü toplandıkları tepe ![]() arefe: bayramdan bir önceki gün ![]() ârız: gelip çatan, bulaşan, yapışan ![]() ârıza: aksama, aksaklık, engebe ![]() ârızî: sonradan olan, dıştan gelen ![]() ârî: arı, temiz, saf ![]() ârif: anlayışlı, sezgili, kavrayışlı ![]() ârifane: ârifçe ![]() ârifibillah: ALLAH ı tanıyan ![]() ârifîn: ârifler, irfan sahipleri ![]() Aristo: eski bir filozof ![]() âriyeten: emaneten ![]() ark: su yolu, kanal ![]() arrâf: falcı, kâhin ![]() arş: ilâhî kudret ve saltanatın tecelli yeri ![]() arşın: 68 santimetrelik uzunluk ölçüsü ![]() arşî: arşa dair, mantıkta bir delil ![]() arşiv: kıymetli belgelerin saklandığı yer ![]() arûz: şiirde bir vezin türü ![]() arz: sunma, verme, gösterme ![]() arz: yer, yeryüzü ![]() arzî: dünyaya ait ![]() arzu: istek ![]() arzuhal: dilekçe ![]() arzukeş: arzulu ![]() asâ: baston, sopa, değnek ![]() âsâ: "benzer, gibi" mânâsında son ek ![]() asab: sinir, damar ![]() m;margin-bottom:0cm; margin-left:1 ![]() ![]() ![]() asabî: sinirli ![]() asabiyet: sinirlilik ![]() ![]() asabiyeten: asabilik bakımından ![]() asâkir: askerler ![]() asâlet: asillik, soyluluk ![]() asâleten: kendi adına ![]() âsâm: günahlar ![]() asamm: sağır, işitmez, katı ![]() asammane: sağırcasına ![]() âsân: kolay ![]() âsar: asırlar, çağlar ![]() âsâr: eserler, yapılanlar ![]() âsâyiş: barış, huzur ve güvenlik ![]() asdika: samimi dostlar, sadıklar ![]() asfiyâ: günahlardan arınmış büyük zatlar ![]() asgar: en küçük ![]() ashâb: sahipler, sahabeler ![]() asıl: kendisi, temel, kök ![]() asır: yüzyıl, çağ ![]() asırdîde: asır görmüş, çağ yaşamış ![]() âsî: isyan eden, başkaldıran ![]() asîl: soylu, terbiyeli ![]() asîlzâde: asîl kimsenin evladı ![]() âsîyâne: isyancı gibi ![]() asla: olması imkânsız ![]() aslâh: daha iyi, en üstün ![]() aslî: asılla ilgili, öze dair ![]() asliyet: asıllık, köklülük, soyluluk, gerçeklik ![]() aslüfasl: işin aslı ve ayrıntıları ![]() asm: "aleyhissalâtüvesselâm" duasının kısa yazılışı ![]() asr: asır, yüzyıl ![]() asr: ikindi vakti ![]() Asrısaadet: Peygamberimizin yaşadığı saadetli zaman ![]() asrî: çağa uygun ![]() astronomi: gökteki cisimleri inceleyen ilim ![]() âsûde: sessiz, dingin, huzurlu ![]() âsuman: gökyüzü, sema ![]() asvât: savtlar, sesler ![]() aşâir: aşiretler, oymaklar ![]() âşâr: öşürler, toprak ürünlerinin vergileri ![]() aşere: on'lar, on sayıları ![]() Aşereimübeşşere: cennetle müjdelenmiş on sahabe ![]() âşık: aşırı seven, vurgun, tutkun ![]() âşikâr: açık, belli, meydanda ![]() âşikâre: belli ederek, açıkça ![]() âşikâren: açıkça ![]() âşina: bildik, tanıdık, bilen, tanıyan ![]() aşîrât: aşireler, onda birler ![]() âşire: onda bir ![]() âşiren: onuncusu ![]() aşîret: kabile, oymak ![]() âşiyân: kuş yuvası, sevimli ev ![]() aşk: şiddetli sevgi, candan sevme ![]() aşknâme: aşkı anlatan yazı ![]() aşr: on sayısı ![]() atâ: verme, lütuf, ihsan ![]() atâlet: işsizlik, tembellik, durgunluk ![]() atâyâ: armağanlar, ihsanlar ![]() ateh: bunama, bunaklık ![]() âteşgede: ateşe tapanların mabedi ![]() âteşî: ateşle ilgili ![]() âteşîn: ateşli, canlı ![]() âteşpâre: ateş parçası ![]() âteşperest: ateşe tapan ![]() atf: atıf, bağlama, verme, yükleme ![]() atfen: birinin adına, birine yükleyerek ![]() atıf: verme, yükleme, bağlama ![]() âtıfet: karşılıksız sevgi, acıyıp esirgeme ![]() âtıl: tembel, durgun, işlemez ![]() âtî: gelecek zaman, ilerisi ![]() atiyye: hediye, ihsan ![]() atlas: üstü ipek altı pamuk kumaş ![]() attar: ıtriyat dükkanı, güzel koku satan adam ![]() Atûf: karşılıksız seven ve acıyıp esirgeyen ALLAH ![]() avâik: maniler, engeller ![]() avâlim: âlemler, dünyalar ![]() avam: ilimsiz, sıradan kimse ![]() âvân: zamanlar, anlar ![]() avâre: işsiz, şaşkın, başıboş ![]() avârız: arızalar, aksaklıklar, noksanlıklar ![]() âvaz: ses, seda ![]() avcıhattı: savaş cephesi ![]() avdet: geri gelme, dönme ![]() avene: yardımcılar ![]() âvize: içinde ampul bulunan ve tavana asılan süs ![]() avn: yardım ![]() avret: gizlenmesi gereken şey ![]() Avrupaperest: Avrupayı taparcasına seven ![]() avzen: havuz, göl ![]() âyâ: acaba, hayret! ayân: belli, açık seçik ![]() âyan: seçkinler, ileri gelenler ![]() ayânen: açıkça, besbelli ![]() ayânısâbite: varlıkların ilâhî ilimde ezelden beri bulunan hakikatları ![]() Ayasofya: şimdi müze olan önemli bir cami ![]() âyât: âyetler ![]() ayb: ayıp, utanılacak kusur ![]() âyet: Kurândaki her bir cümle, delil, bellik ![]() âyetülkübra: en büyük âyet ![]() âyin: dinî tören ![]() âyine: ayna ![]() âyinedar: ayna olan ![]() ayn: göz, aslı, kendisi ![]() aynelhayât: hayatın kendisi ![]() aynelyakîn: göz ile görmüşçesine kesin biliş ![]() aynen: tıpkı, tıpkısı ![]() ayniyet: aynı olma ![]() ayyâş: haram içkileri çok içen ![]() ayyuk: gökyüzünün pek yüksek yeri ![]() âzâ: uzuvlar, organlar, üyeler ![]() azâb: eziyet, işkence ![]() âzâd: salıverme, hür etme ![]() âzâde: hür, serbest, kendi başına ![]() âzam: en büyük ![]() azamet: büyüklük ![]() âzamî: en büyük, maksimum ![]() âzamîyet: en büyük oluş ![]() âzamüşşer: büyük kötülük ![]() âzâr: kötü sözle incitme ![]() azâzil: şeytan ![]() azhar: pek zahir, en açık ![]() âzim: azimli, kesin kararlı ![]() azîm: büyük ![]() azîme: büyük ![]() azîmet: dinî emirlere tam uyma ![]() azimkâr: azimli, kesin kararlı ![]() azimkârâne: azmederek, kararlı bir şekilde ![]() azîmüşşân: şanı pek büyük ![]() Azîz: pek izzetli, hep galip olan ve asla galebe edilemeyen ![]() aziz: Hıristiyanların mübarek bildikleri büyükleri ![]() azl: azil, atma, dökme, çıkarma ![]() azm: azim, kesin karar, kuvvetli niyet ![]() azm: kemik ![]() Azrâil: can almakla görevli melek ![]() azze: aziz oldu, şanı yüce oldu! |
![]() |
![]() |
![]() |
Arapça Sözlük |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Arapça SözlükB bââsâm: günahlarla ![]() bâb: kapı, bölüm ![]() bâd: rüzgâr, nefes ![]() bâde: şarap, içki ![]() bâdehû: bundan sonra ![]() bâdelmemât: ölümünden sonra ![]() bâdelmevt: ölümden sonra ![]() bâdemâ: bundan sonra ![]() bâdıhevâ: boşu boşuna, bedava ![]() bâdî: sebep, geçici ![]() bâdire: anî felâket, zor geçit ![]() bâdiye: çöl, kır ![]() bâğî: azgın, yoldan çıkmış ![]() bağistân: bağlık bahçelik yerler ![]() bâğiyâne: azgınca ![]() bağy: azgınlık ![]() bahâ: paha ![]() bahâdar: pahalı ![]() bahâdır: kahraman, yiğit ![]() bahâne: vesile, sebep, özür ![]() bâhem: birlikte, beraber ![]() bahîl: cimri, eli sıkı ![]() bâhir: belli, açık ![]() bahir: deniz, derya ![]() Bahîra: Peygamberimizi çocukken tanıyan mübarek bir rahip ![]() bâhire: belli ve açık olan ![]() bahis: konu ![]() bahr: deniz ![]() bahrî: denizle ilgili ![]() bahrimuhît: okyanus ![]() bahriumman: okyanus ![]() bahriye: denizci ![]() bahs: bahis, konu bahş: bağış, verme ![]() baht: talih, kısmet ![]() bahtiyâr: talihli, kutlu, mutlu ![]() bahusus: özellikle ![]() baîd: uzak, ırak ![]() Bâis: ölüleri diriltecek olan ve peygamber gönderen ![]() bais: sebep ![]() bakar: sığır, inek ![]() bakarperest: ineğe tapan ![]() bakayâ: kalıntılar ![]() bâkî: sonsuz, kalıcı ![]() bâkir: kullanılmamış, bozulmamış ![]() bâkire: el değmemiş, kız ![]() bâkiyâne: bakice, sonsuzca ![]() bâkiyât: baki olanlar, kalıcılar ![]() bâkiye: kalıcı olan, kalan ![]() bakteri: tek hücreli bir canlı ![]() bâlâ: yüksek, yüce ![]() bâlâpervazâne: yüksekten uçarcasına ![]() bâliğ: ulaşan, olgunlaşmış, yetişmiş, erişmiş ![]() bânî: bina eden, kuran, yapan ![]() banknot: lira mânâsında para birimi ![]() bâr: yük, pas ![]() bârân: yağmur ![]() bârekALLAH : ALLAH hayırlı ve mübarek etsin ![]() bârekte: sen mübarek eyledin ![]() bârgâh: izinle girilebilecek yüce makam ![]() bârık: yıldırım, parıltı ![]() Bârî: düzgün ve güzel yaratan ALLAH ![]() bâri: hiç olmazsa, hele ![]() bârid: soğuk ![]() bâridâne: soğukça ![]() bârigâh: izinle girilebilecek yüce makam ![]() bârika: şimşek ![]() bârikaâsâ: şimşek gibi ![]() bâriz: meydanda, açık ![]() Barla: Nur Risalelerinin yazıldığı belde ![]() bâs: gönderme ![]() ![]() basar: göz, görme hissi ![]() bâsır: gören ![]() bâsıra: görme duyusu ![]() bâsıt: açan, yayan, genişleten ![]() Basîr: her şeyi gören ALLAH ![]() basîrâne: görerek ![]() bâsire: görme duyusu ![]() basîret: ileri görüş, kuvvetli seziş ![]() basit: sade, düz, bölünmez ![]() basitâne: basitçe ![]() bast: yayma, açma ![]() bastızaman: zamanın genişlemesi, az zamanda normalden fazla yaşama ![]() basübadelmevt: ölemden sonra diriliş ![]() Bâşid: Van ilinde bir dağ ![]() başkitâbet: başyazıcılık ![]() başmurahhas: baştemsilci ![]() başvekâlet: başbakanlık ![]() başvekil: başbakan ![]() batâlet: işsizlik, durgunluk ![]() batarya: enerji kaynağı ![]() Bathâ: Mekkenin eski bir adı ![]() bâtıl: boş, yalan, çürük ![]() Bâtın: bütün varlıkların içini yaratan ve dahiline hükmeden ALLAH ![]() batın: iç, iç yüz, gizli, sır ![]() bâtınen: içten, iç bakımından ![]() bâtınî: içe ait, içle ilgili ![]() Bâtıniyye: Kurânın apaçık mânâlarına itibar etmeyip gizli mânalar bulduklarına inanan sapık bir anlayış ![]() Bâtıniyyûn: Kurânın açık mânâlarını bir yana bırakıp gizli mânalar bulduklarına inanarak sapıtan kimseler ![]() batman: iki ile sekiz kilo arasında değişen ağırlık ölçüsü ![]() batn: karın, nesil ![]() battal: işsiz, çürük, kullanılmaz ![]() baûda: sivrisinek ![]() bâvehim: vehimle, kuruntuyla ![]() bay: zengin ![]() bâyi: satıcı ![]() bâyin: aralayıcı, ayırıcı ![]() bayrakdâr: bayrak taşıyan, lider ![]() baytar: veteriner ![]() bâz: oynayan, yapan ![]() bâzîçe: oyuncak, eğlence ![]() bâziyet: bazenlik, bazılık ![]() be: "de, den" mânâsında ön ek ![]() becâyiş: birini verip ötekini alma, değişme ![]() becû: iste ![]() bed: kötü, çirkin ![]() bedâat: güzellik, yenilik, özgünlük ![]() bedâhet: apaçıklık ![]() bedâheten: apaçık biçimde ![]() bedâva: beleş, parasız ![]() bedâvet: bedevilik, göçerlik ![]() bedâyî: görülmedik güzellikte şeyler ![]() bedbaht: bahtı kara, talihsiz ![]() bedbîn: kötümser, karamsar, ümitsiz ![]() bedduâ: birinin kötü olması için edilen dua ![]() bedel: karşılık ![]() beden: gövde ![]() bedestân: çarşı ![]() bedevî: göçebe, çölde yaşayan ![]() bedeviyâne: göçebe gibi ![]() bedeviyet: bedevilik, medeniyetten uzaklık ![]() bedhah: kötülük isteyen ![]() bedhal: kötü huylu ![]() bedî: benzersiz güzel, üstün, özgün ![]() bedîa: benzersiz güzel olan ![]() bedîhî: delilsiz bilinen şey, apaçık ![]() bedîhiyyât: delil ile ispatı gerekmeyen apaçık şeyler ![]() bedîî: eşsiz güzellikte olan ![]() bedir: dolunay ![]() bedîülbeyân: görülmedik derecedeki güzel söz ![]() Bedîüzzaman: "zamanın harikası ve en mükemmeli" mânâsında Said Nursî Hazretlerinin ünvanı ![]() bedmâye: mayası kötü, soysuz ![]() bedr: bedir, dolunay ![]() bedraka: yol gösterici, kılavuz ![]() begün: et! behâim: hayvanlar ![]() behcet: güleryüzlülük, şenlik, güzellik ![]() behemehâl: her halde, ister istemez ![]() beher: her bir ![]() behîc: güleryüzlü, şen, güzel ![]() behimât: hayvanlar ![]() behimî: hayvanca ![]() behimiyât: hayvansı varlıklar ![]() behişt: cennet ![]() behiye: güzel ![]() behre: pay, kısmet, nasip ![]() behreyâb: nasibi olan, payı bulunan ![]() beht: şaşkınlık, hayranlık ![]() beis: zarar, fenalık ![]() bekâ: devamlılık, kalıcılık, sonsuzluk ![]() bekââlûd: kalıcılıkla karışık ![]() bekâya: geriye kalanlar ![]() bektâş: arkadaş ![]() Bektâşî: Bektâşîlik tarikatından olan kimse ![]() Bektâşîlik: Hacı Bektaşı velînin kurduğu tarikat ![]() bel': yutma, ortadan kaldırma ![]() belâ: gam, tasa ![]() ![]() belâbil: belâlar, tasalar, musibetler ![]() belâgat: sözün güzel ve yerinde söylenmesi, bunu öğreten ilim ![]() belâğbaşı: kaynak, pınar ![]() belâhet: ahmaklık, budalalık, düşüncesizlik ![]() belâyâ: belâlar ![]() belde: memleket, büyük köy ![]() belî: evet ![]() belîğ: düzgün ve adamına göre söylenmiş söz ![]() belîğâne: beliğ biçimde ![]() beliyyât: belâlar ![]() beliyye: belâ ![]() Belkıs: bir kadın hükümdar ![]() belki: şüphesiz, kesinlikle ![]() benâm: namlı, ünlü, seçkin ![]() benât: kızlar ![]() bend: bent, bağlanmış ![]() bende: bağlı, esir, köle, hizmetçi, kul ![]() benî: oğullar ![]() benîâdem: ademoğulları, insanlar ![]() Benîisrâil: israiloğulları, Yakub aleyhisselâmın neslinden gelenler ![]() ber: "alan, dinleyen, yeden, ***üren" mânâsında son ek ![]() ber: "üzeri, üzerine, yukarı" mânâsında ön ek ![]() berâ: için, dolayı ![]() berâat: güzellik, parlaklık, üstünlük ![]() berâatülistihlâl: güzel bir başlangıç ![]() berâet: arınma, kurtulma ![]() Berâhime: berehmenler, bazı batıl dinlerin önderleri ![]() berâhin: bürhanlar, kuvvetli deliller ![]() berât: nişan, ayrıcalık fermanı ![]() berâyımâlûmât: bilgi için ![]() berbâd: harap, pis, fena, kirli ![]() berceste: seçme, iyi mısra ![]() berd: soğuk ![]() berdevam: devam eden, sürüp giden ![]() berekât: bereketler ![]() bereket: bolluk, çokluk, feyiz ![]() berendâz: kaldırıp atan ![]() bergüzâr: hatırlanmak için hediye verme ![]() bergüzîde: seçkin, seçilmiş ![]() Berham: Yahudi ismi ![]() berhava: boşa gitme ![]() berhayat: yaşayan ![]() berhudâr: saadete erişen ![]() berî: temiz, arınmış, kurtulmuş ![]() berk: şimşek ![]() berkarar: kararlı ![]() berkâsâ: şimşek gibi ![]() berr: yer, toprak, kara ![]() berrak: duru, safi, arı ![]() berrî: karacı, karada olan ![]() berrîye: karalara ait olan ![]() bertaraf: çıkarılıp bir yana atılan ![]() bervech: şeklinde, biçiminde ![]() berzah: dünya ile âhiret arasındaki âlem ![]() berzahî: kabirle ilgili ![]() bes: yeter, kâfi ![]() besâit: basit şeyler ![]() besâtet: basitlik, sadelik, yalınlık ![]() besâtin: bostanlar ![]() besmele: Bismillahirrahmanirrahim ![]() besmelekeş: besmele çeken ![]() beste: bağlanmış, şarkı ahengi ![]() beşârât: beşaretler, müjdeler ![]() beşâret: müjde ![]() beşâretkâr: müjdeci ![]() beşâretkârâne: müjdelercesine ![]() beşâşet: güleryüzlülük ![]() beşer: insan ![]() beşerî: insanî, insanla ilgili ![]() beşeriyet: insanlık ![]() beşîr: müjdeci ![]() beşûş: güleryüzlü ![]() betâlet: işsizlik, durgunluk ![]() betül: erkekten sakınan namuslu kadın ![]() bevl: sidik ![]() bevvâb: kapıcı, men edici ![]() bey': satma, satış ![]() beyâbân: çöl, kır ![]() beyân: açıklayıp bildirme ![]() beyânât: açıklayıp bildirmeler ![]() beyânî: açıklanıp bildirilen ![]() beyannâme: açıklama yazısı, bildiri ![]() beyder: harman ![]() beyhûde: boşuna, faydasız ![]() beyn: ara, arasında ![]() beynelenbiya: peygamberler arasında ![]() beynelevliya: evliyalar arasında ![]() beynelislâm: müslümanlar arasında ![]() beynelmilel: milletlerarası ![]() beynelulema: âlimler arasında ![]() beynennâs: insanlar arasında ![]() beyt: beyit, şiirde iki mısra ![]() beyt: ev, bina ![]() Beytülharam: Kâbenin etrafı ![]() Beytülmakdis: Kudüsteki büyük mabet ![]() beytülmal: devletin hazinesi ![]() beyyin: apaçık, kesin delil ![]() beyyinât: apaçık olanlar ![]() beyyine: apaçık, kesin delil ![]() beyzâ: beyaz, parlak ![]() bezirgân: tüccar ![]() bezletme: esirgemeden bol bol verme ![]() bezm: sohbet meclisi ![]() Bezmielest: ALLAH ın, "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye sorduğu, ruhların da "Evet," diye cevap verdikleri hâdise ![]() bî: "siz, sız" mânâsında ön ek ![]() bi: "ile" mânâsında ön ek ![]() bîaman: amansız ![]() biat: kabul etme, seçme ![]() biaynelyakîn: gözle görürcesine kesin bilerek ![]() bîbahâ: pahasız ![]() bîbehre: nasipsiz ![]() bibliyografya: kitaplar hakkında bilgi ![]() bîçâre: çaresiz ![]() bidâ: bidatlar, sonradan çıkan şeyler ![]() bidâkârâne: dinde olmayanı dine sokarcasına ![]() bidât: dinde olmayıp da dine sonradan giren âdetler ![]() bidâtkâr: bidatçı, dinde olmayanı dine sokan bozguncu ![]() bidâtüzzaman: zamanın görülmemiş ve harika olanı ![]() bidâyet: başlangıç ![]() bidâyeten: başlangıçta ![]() bidîyât: bidatlar, dine sonradan sokulanlar ![]() bîfütûr: fütursuz, gevşemeyen, çekinmeyen ![]() bîgâne: ilgisiz ![]() bîgünah: günahsız ![]() bîhaber: habersiz ![]() bihakkalyakîn: yaşayıp bizzat tecrübe edercesine bir kesinlikle ![]() bihakkın: hakkıyle, tam olarak ![]() bihâr: denizler ![]() bîhemta: benzersiz ![]() bîhicap: perdesiz, gizlemeksizin ![]() bîhûş: şaşkın, sersem ![]() biilmelyakîn: şüphesiz ve kesin bir ilimle ![]() bîiştibah: şüphesiz ![]() biiznillah: ALLAH ın izniyle ![]() bîkarar: kararsız, rahatsız ![]() bîkes: kimsesiz ![]() bikr: bozulmamış, temiz ![]() bil: "ile" mânâsına ön ek ![]() bilâ: "sız, siz" mânâsında ön ek ![]() bilâbedel: bedelsiz ![]() bilâd: beldeler, memleketler ![]() bilâfasıla: aralıksız ![]() bilâhare: sonra, sonradan ![]() bilâihtiyar: elinde olmayarak ![]() bilâistisna: istisnasız ![]() bilâkaydüşart: kayıtsız şartsız ![]() bilakis: aksine, tersine ![]() bilâmübalâğa: mübalağasız, abartmasız ![]() bilâmüreccih: tercih edici biri olmaksızın ![]() bilânço: toplam, özet ![]() bilâperva: korkusuz ![]() bilasâle: aracısız, vasıtasız ![]() bilâsebeb: sebepsiz ![]() bilâşek: şeksiz ![]() bilâşüphe: şüphesiz ![]() bilâtefrik: ayırmaksızın ![]() bilâtereddüt: tereddütsüz ![]() bilâteşbih: benzetmesiz ![]() bilâtevakkuf: duraksamadan ![]() bilbedâhe: açık seçik ![]() bilcümle: bütün, toptan ![]() bilfarz: varsaymakla ![]() bilfiil: fiilen, çalışarak ![]() bilhads: hızlı bir kavrayışla ![]() bilhadsissâdık: doğru bir sezgi ile ![]() bilhassa: özellikle ![]() bilicma: üstünde birleşmekle, topluca ![]() bilihtiyar: istemekle ![]() bililtizam: taraftar olmakla ![]() bilîman: îman ile ![]() bilintikal: intikal etmekle, naklederek ![]() bilirâde: iradeyle, istemekle ![]() bilistidad: yetenekle ![]() bilistihkak: hak etmekle ![]() biliştiyak: iştiyakla, arzu etmekle ![]() bilittifak: ittifakla, hep birlikte ![]() bilkabul: kabul etmekle ![]() bilkasd: kasıt ile, gaye edinerek ![]() bilkuvve: düşünce halinde ![]() bilkülliye: büsbütün ![]() billah: billahi, ALLAH için ![]() billur: pırıl pırıl cam ![]() bilmecburiye: mecburen ![]() bilmukabele: karşılık vermekle ![]() bilmüşâhede: şahit olmakla ![]() bilumum: genel olarak, bütün, hep ![]() bilvasıta: vasıta ile ![]() bilyakîn: kesin bir bilişle ![]() bimüdânî: eşsiz, benzersiz ![]() bin: "e, de, ile" mânâsında ön ek ![]() bîn: "gören" mânâsında son ek ![]() bin: oğul, oğlu ![]() binâ: ev, yapı ![]() binâen: dayanarak, bu sebeple ![]() binâenalâhâzâ: bunun üzerine, bundan dolayı ![]() binaenaleyh: bundan dolayı, bunun üzerine ![]() binâimechûl: öznesi belirsiz fiil ![]() bînamaz: namazsız ![]() bînaz: nazsız ![]() bînazîr: benzersiz ![]() binefsihi: kendisiyle ![]() bînisyan: unutmazlık ![]() binnefs: nefsiyle ![]() binnetice: neticeyle ![]() binnisbe: oranla ![]() binniyet: niyetle ![]() binniyye: niyetle ![]() bint: kız ![]() bîpâyan: tükenmez ![]() bîperva: korkusuz ![]() bîr: kuyu ![]() birâder: kardeş ![]() birâderzâde: kardeş oğlu ![]() birr: temizlik, iyilik ![]() biryân: kebap ![]() bîset: gönderme, peygamberliğin başlangıcı ![]() Bismark: ünlü bir devlet adamı ![]() Bismillah: ALLAH ın adıyla ![]() bissavab: doğru olarak ![]() bittâb: tabiatıyla ![]() bitamâm: büsbütün ![]() bitamâmiha: tamamıyle ![]() bîtaraf: tarafsız ![]() bîtarafâne: tarafsızca ![]() bittabî: tabiatıyle ![]() bittakdir: takdirle ![]() bittecrübe: tecrübeyle ![]() bîvefa: vefasız ![]() biyedî: elimi ![]() biyografi: bir kimsenin hayatını anlatan eser ![]() bîzâr: bıkmış ![]() bizâtihi: kendiliğinden ![]() bîzeval: sona ermez ![]() bizzarure: zaruri olarak ![]() bizzât: kendisi ![]() bolşevik: Rus komünisti, dinsiz ![]() bolşevizm: Rus komünizmi, dinsizlik ![]() bostân: sebze bahçesi ![]() boşboğaz: yerli yersiz konuşan ![]() boykotaj: boykot ![]() bûd: uzaklık ![]() Buda: Budizmin kurucusu ![]() Budeî: Buda dininden olan ![]() bûdiyet: uzaklık ![]() buğz: sevmeme, nefret ![]() buhâr: buğu ![]() Buharî: en önemli hadîs kitabının yazarı ![]() buhl: cimrilik ![]() buhrân: bunalım ![]() buhûr: bahirler, denizler ![]() bukalemun: bulunduğu yerin rengine giren bir hayvan ![]() Burak: Peygamberimizin miraçta bindiği binek ![]() burc: güneşle dünya arasındaki hayâlî dilimlerin her biri ![]() burjuva: hayatını emek vererek kazanmayan zengin kimse ![]() bûse: öpücük ![]() butlân: batıllık, temelsizlik, çürüklük ![]() bûy: koku ![]() bühtân: iftira ![]() bükâ: ağlama ![]() bülegâ: adamına göre güzel söz söyleyenler ![]() bülend: yüksek, yüce ![]() bülûğ: erginlik ![]() bünyân: yapı ![]() bünye: yapı ![]() bürde: hırka ![]() bürhan: kuvvetli delil ![]() bürhanî: delil cinsinden ![]() bürûc: burçlar ![]() bürûdet: soğukluk ![]() büşrâ: müjde ![]() büzr: tohum ![]() büzûr: tohumlar ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Arapça Sözlük |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Arapça SözlükC cadde: geniş yol ![]() câh: makam ![]() Câhız: ünlü bir edebiyatçı ![]() câhid: din için savaşan ![]() câhil: bilgisiz ![]() câhilâne: bilgisizce ![]() cahîm: cehennem ![]() câil: yapan ![]() câiz: dine uygun olan ![]() câl: yapma, kılma ![]() câlî: yapmacıktan ![]() câlib: çekici ![]() Calinos: eski bir filozof ![]() Câmî: büyük bir âlim ve yazarı ![]() câmi: toplayan ![]() câmia: topluluk ![]() câmid: cansız, donuk ![]() câmidât: camidler, cansızlar ![]() câmidiyet: cansızlık ![]() câmiiyet: toplayıcılık ![]() câmiülkelîm: zengin mânâlı söz ![]() camus: manda ![]() cân: hayat, ruh, gönül ![]() cânân: sevgili ![]() canavar: can alıcı ![]() cânhıraş: tüyler ürpertici ![]() cânî: cinayet işleyen ![]() cânib: yön, taraf, yan ![]() câniyâne: canicesine ![]() cann: cinler ![]() cansiperâne: canını verircesine ![]() car: Arapçada bir edat ![]() cârî: akan, yürüyen ![]() câriye: esir kadın ![]() câsus: ajan ![]() câvid: devam eden ![]() cây: değer, layık ![]() caymak: kararından dönmek ![]() câzib: çekici ![]() câzibe: çekicilik ![]() câzibedâr: çekici ![]() câzibedarâne: çekici bir biçimde ![]() câzibekârane: çekici biri gibi ![]() cebâbire: zorbalar ![]() cebânet: korkaklık ![]() Cebbâr: istediğini mutlaka yaptıran ALLAH ![]() cebbar: cebreden, zorba ![]() cebbarâne: zorbaca ![]() cebel: dağ ![]() ceberût: zorla her istediğini yaptırabilme kudreti ![]() ceberûtiyet: her dilediğini yaptırabilme kudreti ![]() cebhe: cephe, alın, yön, yüz, savaş bölgesi ![]() cebîn: korkak ![]() cebir: zor, zorlama ![]() cebr: cebir, zor, zorlama ![]() Cebrâil: Peygamberimize vahiy getiren büyük bir melek ![]() cebren: zorla ![]() Cebrî: insan iradesini inkâr eden batıl bir mezhebe inanan kimse ![]() cebrî: zorla, zorlamalı ![]() Cebriye: insandaki iradeyi inkâr eden batıl bir mezhep ![]() cedâvil: cedveller, kanallar, listeler ![]() cedd: ata, dede ![]() cedel: tartışma, münakaşa ![]() cedîd: yeni ![]() cedvel: liste, kanal, cetvel ![]() cefâ: eziyet ![]() cefâkâr: eziyet çeken ![]() ceffelkalem: düşünmeksizin ![]() cefne: büyük su kabı ![]() cehâlât: cahillikler, bilgisizlikler ![]() cehâlet: cahillik, bilgisizlik ![]() cehâletperver: bilgisizliği seven ![]() cehd: çaba, çabalama ![]() cehele: cahiller, bilgisizler ![]() cehennem: azgınların öldükten sonra gidecekleri ceza yeri ![]() cehennemî: cehenneme özgü ![]() cehennemnümun: cehennemi hatırlatan ![]() cehil: bilgisizlik ![]() cehl: bilgisizlik ![]() cehlistân: bilgisizlik yeri ![]() cehr: açıktan söyleme ![]() cehren: açıktan ![]() cehrî: açık sesle ![]() cehûl: pek cahil ![]() celâdet: ululara karşı gösterilen cesaret ![]() Celâl: sonsuz azamet ve kibriya, büyüklük ve ululuk ![]() celâldarâne: celâlli bir biçimde ![]() celâlet: büyüklük, ululuk ![]() celâlî: büyüklükle ilgili ![]() celb: kendine çekme, getirtme ![]() celbkârâne: kendine çekercesine ![]() celbnâme: çağırma kağıdı ![]() Celcelîtiye: Hazreti Ali radıyALLAH u anhın önemli bir eseri ![]() celevât: cilveler, görünümler ![]() celî: belli, açık ![]() celîl: büyük, ulu ![]() cellâd: ölüm cezası verilenleri öldüren kişi ![]() celle: "yüce ve aziz oldu" mânâsında söylenir ![]() celse: oturum ![]() cem: toplama ![]() cemaat: gayeleri bir olan topluluk ![]() cemâd: cansız cisim ![]() cemâdât: cansız cisimler ![]() cemâdiyet: cansızlık, donukluk ![]() cemâhir: cumhuriyetler ![]() cemâl: güzellik ![]() cemâlî: güzellikle ilgili ![]() cemâlperest: güzelliğe düşkün ![]() cemâlperverâne: güzelliği severcesine ![]() cemel: deve cemî: bütün, hepsi ![]() Cemîl: sonsuz güzel olan ve bütün güzelliklerin sahibi bulunan ALLAH ![]() cemîl: güzel ![]() cemîlâne: güzelce ![]() cemîle: güzel olan ![]() cemiyât: cemiyetler, toplumlar ![]() cemiyet: toplum ![]() cemiyyet: cemiyet, toplum, genişlik ![]() cemm: çokluk ![]() cemmigafir: ekseriyet, çoğunluk ![]() cemre: ısı ![]() cenâb: saygı sözü ![]() cenâbet: cünüp ![]() cenâh: kanat ![]() cenâheyn: iki kanat ![]() cenân: cennetler ![]() cenaze: henüz gömülmeyen ölü ![]() cendere: baskı aleti ![]() cengâver: savaşçı ![]() Cengiz: zâlim bir hükümdar ![]() cenin: ana karnındaki çocuk ![]() cenk: savaş ![]() cennât: cennetler ![]() cennet: inananların dünyadaki güzel amellerine mükafaten sonsuza kadar kalacakları güzellikler âlemi ![]() cennetâsâ: cennet gibi ![]() cennetmekân: yeri cennet olası ![]() cennetmisâl: cennet gibi ![]() cenûb: güney ![]() cenûbî: güneydeki ![]() cerâhat: irin, akıntı ![]() cerâid: gazeteler ![]() cerbeze: süslü sözlerle aldatma ![]() Cercîs: büyük eziyetlerle şehit edilen bir peygamber ![]() cereyân: akma, akım ![]() cerh: yaralama, çürütme ![]() cerhetmek: yaralamak, çürütmek ![]() cerîde: gazete ![]() cerîha: yara ![]() cerr: para alma ![]() cerrah: operatör ![]() cerrâr: tedirgin edici davranışlarla para koparan ![]() cesâmet: irilik ![]() cesâret: yüreklilik, korkusuzluk ![]() cesed: ceset, cansız vücut ![]() cesîm: iri, kocaman ![]() cessâs: casusluk eden ![]() cesurâne: cesurca, korkusuzca ![]() cevâb: cevap, soruya verilen karşılık ![]() cevâben: cevap olarak ![]() cevâbî: cevapla ilgili ![]() cevâd: çok cömert ![]() cevâhir: değerli taşlar ![]() cevâmî: toplayıcı olan şeyler ![]() cevâmid: cansızlar ![]() cevâmiülkelîm: zengin mânâlı sözler ![]() cevânib: yanlar, taraflar ![]() cevârih: organlar ![]() cevâsis: casuslar, ajanlar ![]() cevaz: izin ![]() cevelân: dolaşma ![]() cevelangâh: dolaşma yeri ![]() cevf: boşluk ![]() cevher: öz, kıymetli taş, atom ![]() cevherbahâ: mücevher gibi değerli ![]() cevhere: tek cevher ![]() cevherî: cevherle ilgili ![]() cevir: eziyet ![]() Cevşen: "zırh" mânâsında Peygamberimizin emsalsiz duası ![]() Cevşenülkebîr: Peygamberimize vahiy ile gelen büyük bir dua ![]() cevv: atmosfer ![]() Cevvâd: sınırsız cömertlik sahibi ALLAH ![]() cevvâl: pek hareketli ![]() cevvifezâ: uzay ![]() cevvihava: atmosfer ![]() ceyb: cep ![]() ceyş: asker, ordu ![]() cezâ: suça karşılık verilen acı ![]() cezâen: ceza olarak ![]() cezâlet: sözde kelimelerin düzgün dizilişinden doğan güzellik ![]() cezb: kendine çekme ![]() cezbe: ALLAH sevgisiyle kendinden geçme hâli ![]() cezbedarâne: ALLAH sevgisiyle kendinden geçercesine ![]() cezbekârâne: cezbeye tutulmuşçasına ![]() cezîre: ada, yarımada ![]() Cezîretülarâb: Arap Yarımadası ![]() cezm: kesin karar ![]() cezmiyet: kesin kararlılık ![]() cezrî: köklü ![]() cibâl: dağlar ![]() cibillî: yaradılıştan, mayadan, soydan ![]() cibilliyet: yaradılış, maya, soyluluk ![]() Cibrîl: Cebrail aleyhisselâm ![]() cidâl: uğraşma, savaş ![]() cidar: duvar, çeper ![]() cidden: gerçekten ![]() cîfe: leş ![]() cifir: harflere verilen sayılarla mânâlar çıkarma ilmi ![]() cifrî: cifirle ilgili ![]() ciğerpâre: ciğer parçası, sevgili yavru ![]() ciğersûz: ciğer yakan ![]() ciğerşikâf: ciğer parçalayan ![]() cihad: din uğrunda savaş ![]() cihân: dünya, âlem ![]() cihânbahâ: cihan değerinde ![]() cihândeğer: dünya kıymetinde ![]() cihângîr: cihanın büyük bir kısmını elde eden savaşçı ![]() cihânkıymet: dünya kadar değerli ![]() cihânpesendâne: dünyanın beğeneceği şekilde ![]() cihânşümûl: dünya ölçüsünde ![]() cihâr: dört ![]() cihât: yanlar, yönler ![]() cihâz: aygıt, çeyiz ![]() cihâzât: aygıtlar ![]() cihet: yön, yan ![]() cihetiyet: yönlülük, yanlılık ![]() cild: deri, ten ![]() cilve: görünme, belirme, naz ![]() cilveger: cilve eden ![]() cimâ: cinsî münasebet ![]() cimri: kimseye bir şey vermeyen eli sıkı kimse ![]() cin: göz ile görülemeyen ruhani varlıklar ![]() cinân: cennetler ![]() cinas: birçok mânâya gelebilen söz ![]() cinâyet: adam öldürme, ağır suç ![]() cinnet: delilik ![]() cinnî: cinlerden olan ![]() cins: tür, çeşit ![]() cinsî: cinsle ilgili ![]() cinsiyet: cinslik, tür olma ![]() cirm: oylum, yıldız ![]() cisim: uzayda yer dolduran varlık ![]() cism: cisim ![]() cismanî: cisimle ilgili ![]() cismaniyet: cisim olma hâli ![]() cismen: cisimce ![]() cismiyet: cisimlik ![]() civan: yakışıklı genç ![]() civanmert: yüce gönüllü, mert ![]() civâr: yöre, yakın yer ![]() cîz: hurma ağacının kökü ![]() cizye: müslüman olmayanlardan alınan vergi ![]() cûd: cömertlik ![]() Cûdi: bir dağ adı ![]() cumâ: önemli bir namaz ![]() cumhur: topluluk ![]() cumhurî: cumhuriyetle ilgili ![]() cumhuriyet: devlet başkanı yönetilenler tarafından seçilen yönetim biçimi ![]() cumhuriyetperver: cumhuriyeti seven ![]() cûş: coşma, kaynama ![]() cûşuhurûş: coşup taşma ![]() cûyem: ararım ![]() cübbe: namazda giyilen bol elbise ![]() cüdâ: ayrı, ayrılmış ![]() cühelâ: bilgisizler ![]() cühûd: bilerek inkâr etme ![]() cülûs: tahta çıkma ![]() cümle: bütün, hüküm bildiren söz ![]() cümûd: cansız, donuk ![]() cümûdet: cansızlık, donukluk ![]() cümûdiye: buzul ![]() cümûdiyet: donukluk, katılık ![]() cüneyd: askercik ![]() cünûd: askerler ![]() cünûdullah: ALLAH ın askerleri ![]() cünûn: delilik ![]() cünüb: gusletmesi gereken kimse ![]() cüret: ataklık, kendini bilmezlik ![]() cüretkâr: atak, kendini bilmez ![]() cüretkârâne: atakça ![]() cürm: suç ![]() cürmümeşhud: suçüstü ![]() cürüm: suç ![]() cüsse: gövde, kalıp, beden, cüz: bölüm, parça ![]() cüzî: pek az, ferdi ![]() cüziihtiyar: az bir seçme hürriyeti ![]() cüziirâde: insanın azıcık iradesi ![]() cüziyyât: cüziler ![]() cüziyyet: azlık, küçüklük ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Arapça Sözlük |
![]() |
![]() |
#4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Arapça SözlükD dâ: hastalık ![]() daavât: dualar ![]() dâbb: kertenkele ![]() dâbbe: yürüyen yaratık ![]() dâbbetülarz: âhirzaman alâmeti olan bir yaratık ![]() dâcin: bir nevi kuş ![]() dâd: vergi, ihsan ![]() dâdıezel: ALLAH vergisi ![]() dâdıhak: Hak vergisi ![]() dâfi: defeden, savan ![]() dâfia: defetme, savma ![]() dâğdağa: gürültü patırtı ![]() dâğdâr: yanık, yaralı ![]() dağvârî: dağ gibi ![]() dâhî: üstün yetenekli ![]() dâhil: iç, içeri, içinde ![]() dahîl: yabancı, sığıntı ![]() dahîlek: sana sığınırım ![]() dâhilî: içe ait, içle ilgili ![]() dâhiliye: içle ilgili olan, iç işleri ![]() dâhiyâne: dahice, gayet zekice ![]() dahiye: felâket, büyük belâ ![]() dahiye: üstün yetenekli kimse ![]() dahl: girme, etki ![]() dâî: duacı, çağıran ![]() dâil: sapıtmış, azgın ![]() dâim: devam eden, süren ![]() dâima: devamlı olarak ![]() daimî: devamlı, sürekli ![]() dâir: ilgili, devreden ![]() dâire: saha, alan, geometrik şekil, resmi kurum ![]() dâirevârî: daire gibi ![]() dâirevî: daire şeklinde ![]() dakik: pek ince ![]() dakika: pek ince olan, zaman birimi ![]() dalâl: sapıklık, haktan ayrılık ![]() dalalet: sapkınlık, islâmdan ayrılma, şaşkınlık ![]() dalaletâlûd: sapkınlık karışık ![]() dalaletpîşe: sapkınlık yolunu tutmuş ![]() dalkavuk: menfaati için hoş görünmeye çalışan, yağcılık ve soytarılık eden ![]() dâll: delil olan, yol gösteren ![]() dall: sapan, sapıtan ![]() dalle: sapanlar, sapıtanlar ![]() dallîn: sapkınlar ![]() dâlliyet: delil olma, yol gösterme ![]() dâm: tuzak, hile, tavan ![]() damar: kan borusu, yaradılış, huy ![]() dâmen: etek ![]() damga: işaret, bellik ![]() dânâ: bilgili, âlim ![]() dâne: tane, tohum ![]() dantela: tentene, dantel ![]() dâr: yer, ev, yurt ![]() darağacı: idam sehpası ![]() darb: vurma, çarpma ![]() darbe: tek vuruş ![]() darbhane: para basılan yer ![]() darbımesel: atasözü ![]() dâreyn: her iki dünya ![]() dârıharb: savaş yeri, düşman ülkesi ![]() dâri: acı bir bitki ![]() dârib: vuran, döven ![]() dârülfünûn: fenler yeri, üniversite ![]() dârülharb: savaş yeri, düşman ülkesi ![]() Dârülhikmet: Osmanlılar zamanında fetva ile vazifeli ilmi bir kuruluş ![]() dârülhizmet: hizmet yeri ![]() dârülikab: azap yeri, cehennem ![]() dârülislâm: Müslümanların huzur içinde yaşadığı yer ![]() Dârüsselâm: kurtuluş ve güven yeri, cennet ![]() dâsıtân: destan, meşhur hikâye ![]() dâsıtâne: destan gibi olan ![]() dâussılâ: vatan hasreti ![]() dâva: savunulan düşünce, hak talebi, önemli mesele ![]() dâvet: çağrı ![]() dâvetname: davet mektubu ![]() Dâvûd: büyük bir peygamber ![]() Dâvûdvârî: Davut alehisselâm gibi ![]() dâye: dadı, çocuk bakıcısı ![]() debdebe: gösteriş gürültüsü, görkem ![]() debretmek: kımıldatmak ![]() deccâl: kıyametten önce ortaya çıkarak yandaşlarıyla birlikte dini yıkmaya çalışan azgın kimse ![]() deccâlâne: deccal gibi ![]() deccâliyet: din yıkıcı deccalın ilkeleriyle hareket edenlerin oluşturduğu mânevî şahsiyet ![]() def: savma, savuşturma ![]() defâ: kez, kere ![]() defâât: defalar, kereler ![]() defâin: defineler ![]() defâten: birdenbire ![]() defî: bir anda ![]() defîne: yere gömülmüş kıymetli eşya ![]() defn: gömme ![]() defnetmek: gömmek ![]() defterdâr: defterci, defter tutan ![]() dehâ: üstün zekâ ![]() dehâlet: girme, sığınma ![]() dehân: ağız ![]() dehlîz: dar ve uzun geçit ![]() dehr: zaman, devir ![]() dehrî: zamanla ilgili, kıyamete inanmayan îmansız felsefeci ![]() dehriyye: dünyanın sonsuzluğuna inanan felsefecilerin yolu ![]() dehriyyûn: zamanı tanrılaştıran îmansız felsefeciler ![]() dehşet: ruhu birden kaplayan korku ![]() dehşetengiz: korku verici ![]() dejenere: bozulma, soysuzlaşma ![]() dek: hile, oyun ![]() dekaik: incelikler ![]() dekk: ufalanma ![]() delâil: deliller, kanıtlar ![]() delâlat: delâletler, delil olmalar ![]() delâlet: delil olma, yol gösterme ![]() delâleten: delil olarak, yol göstererek ![]() delîl: yol gösterici, kanıt ![]() dellâl: yüksek sesle ilan eden, duyuran ![]() delv: kova burcu ![]() dem: kan, zaman, konu, kıvam ![]() demâ: her zaman ![]() demâdem: zaman zaman ![]() demagoji: güzel sözlerle halkı kandırma siyaseti ![]() dembedem: zaman zaman ![]() demdeme: vızıltı, ses ![]() demode: modası geçmiş ![]() demokrasi: yöneticilerin halk tarafından seçildiği idare şekli ![]() demvurmak: söz etmek ![]() denâet: alçaklık ![]() denî: alçak ![]() deniye: alçak olan ![]() depresyon: ruhî çöküntü ![]() der: "içine, içinde" mânâsında ön ek ![]() derâkab: hemen, derhâl ![]() derârî: parlak yıldızlar, renkli şeyler ![]() derc: içine alma, sokma ![]() dercân: canına sokma, içine alma ![]() derd: dert, hastalık, üzüntü, dilek, mesele ![]() derdmend: derdi olan ![]() derecât: dereceler, yukarı katlar ![]() derece: gitgide yükselen durumların her biri, kerte ![]() derekab: hemen ardından ![]() derekât: derekeler, aşağı katlar ![]() dereke: gitgide alçalan durumların her biri ![]() dergâh: makam, tekke ![]() derhâtır: hatırlama ![]() derk: anlama, kavrama ![]() derketmek: anlamak, kavramak ![]() dermân: ilaç, çare, güç ![]() dermeyân: ortada, ortaya ![]() derpey: ardı sıra ![]() Dersaadet: istanbul ![]() dershane: ders okunan yer ![]() dersiâmm: herkese ders verebilen hoca ![]() deruhte: üzerine alma, yüklenme ![]() derûn: iç, gönül ![]() derûnî: içle ilgili, içten ![]() derviş: yaşayışını tarikatının edeplerine uyduran kalender kimse ![]() derya: deniz ![]() desâis: desiseler, hileler, oyunlar ![]() desâtir: düsturlar, ilkeler ![]() desîse: hile, oyun ![]() dessas: hileci, oyuncu, aldatıcı ![]() dessasâne: hileci, aldatıcı gibi ![]() dest: el ![]() destan: kahramanlık hikâyesi ![]() destbedest: el ele ![]() deste: demet, tutam ![]() destek: dayanak ![]() destgâh: tezgâh, işyeri ![]() destûr: izin ![]() dev: masallarda geçen korkutucu varlık ![]() devâ: ilaç ![]() devâen: ilaç olsun diye ![]() devâhî: büyük belâlar, üstün zekâlılar ![]() devâir: daireler, işyerleri ![]() devam: sürüp gitme ![]() deverân: dönme, dolaşım ![]() devir: dönme, dolaşma, aktarma ![]() devlet: ülkeyi yönetmek için örgütlenmiş siyasî topluluk ![]() devr: devir, dönem, dönme, dolaşma, aktarma ![]() devran: felek, talih ![]() devre: dönem ![]() devriye: dönen, dolaşan ![]() deyn: borç ![]() Deyyan: herkesin hakkını en iyi bilen ve veren ALLAH ![]() Dıhye: bir sahabe ![]() dırahşan: parlayan ![]() dıyk: darlık ![]() dibâce: önsöz, başlangıç ![]() didar: göz, görme, görünme ![]() dîde: göz ![]() dîdebân: gözcü, gözleyen ![]() dîk: ince, dar ![]() dikkat: duygu ve düşünceyi bir noktada toplama, uyanıklık, incelik ![]() dikta: zorbalık ![]() diktatör: devleti keyfine göre idare eden "ulu" önder ![]() dil: gönül, kalb ![]() dilber: gönül alan güzel ![]() dilşâd: gönlü hoş olmuş ![]() dimağ: beyin ![]() dimdik: gaga ![]() din: peygamberin bildirdiği biçimde kulluk görevlerini belirleyen ilâhî nizam ![]() dinamik: hareketli ![]() dinar: eskiden kullanılan bir para ![]() dindarâne: dindarca ![]() dindaş: aynı dinden olan ![]() dinperver: dini seven ![]() dinsizdârâne: dinsizce ![]() diplomat: ülkenin dış işleriyle uğraşan memur ![]() dirâyet: yetenek, beceri, sezgi ![]() direktif: yönlendirici emir ![]() direm: dirhem ![]() dirhem: üç gramlık ağırlık ölçüsü ![]() diritnavt: diritnot ![]() diritnot: büyük savaş gemisi ![]() disiplin: uyulması gereken kuralların tamamı, sıkı düzen ![]() divan: şiir kitabı, yüksek idare meclisi, mahkeme, sedir ![]() divâne: aklı tam olmayan, kaçık ![]() divânece: divane gibi ![]() divanhâne: geniş sofa, salon ![]() divânıharb: askeri mahkeme ![]() diyânet: dindarlık, din işleri ![]() diyâneten: dindarlık bakımından ![]() diyar: ülke, yer ![]() diyet: kan bedeli, can pahası ![]() diyk: darlık, sıkışıklık ![]() dogma: tartışılmayan kesin fikir ![]() dogmatizm: bazı fikirleri her zaman doğru ve değişmez kabul eden felsefe ![]() doktrin: bir sistem meydana getiren fikirlerin hepsi, öğreti ![]() donanma: kendini donatma, deniz kuvveti, ışıklı şenlik ![]() dost: samimi arkadaş ![]() dostâne: arkadaşça ![]() duâ: ALLAH a yalvarma, yakarış, isteme, dileme ![]() dûçar: tutulmuş, yakalanmış ![]() duhâ: kuşluk vakti ![]() duhan: duman ![]() duhûl: girme ![]() dumûr: körelme, kuruma ![]() dûn: aşağı ![]() dûnhimmet: gayreti az ![]() dûr: uzak ![]() dûrendiş: ilerisi için kaygılanan ![]() dûrendişâne: ilerisi için kaygılanırcasına ![]() durûbuemsâl: atasözleri ![]() dûş: omuz ![]() dûşâb: pekmez ![]() dü: iki ![]() düello: şahitler önünde iki kişinin silahlı çarpışması ![]() dühât: dahiler, üstün zekalılar ![]() dükkân: öteberi satış yeri ![]() Düldül: Peygamberimizin Hazreti Aliye hediye ettiği binek hayvanı ![]() dülger: marangoz ![]() dümdâr: ordunun arkasında giden gurup ![]() dünyâ: içinde yaşadığımız âlem ![]() dünyâdâr: dünyalı ![]() dünyâperest: taparcasına dünyaya yönelen ![]() dünyevî: dünya ile ilgili, dünyalı ![]() dürbîn: dürbün ![]() dürer: inciler ![]() dürr: inci ![]() Dürriyetim: Peygamberimiz aleyhissalâtü vesselâm ![]() dürûs: dersler ![]() dürüst: doğru, düzgün ![]() düstûr: ilke, kural ![]() düşâb: pekmez ![]() düşeş: iki altılık ![]() düşvâr: zor, güç ![]() düvel: devletler ![]() düyûn: borçlar ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Arapça Sözlük |
![]() |
![]() |
#5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Arapça SözlükE eâmm: pek umumi, en genel ![]() eâzım: büyükler ![]() eb: baba ![]() ebâbil: bir kuş türü ![]() ebâd: boyutlar, uzaklıklar ![]() ebâtıl: boş inanışlar ![]() ebced: Arap harflerinin diziliş sırası, bu harflerin rakam olarak değerlerinden yola çıkılarak yapılan hesap ![]() ebcedî: ebcedle ilgili ![]() ebdâ: en güzel, en bedi ![]() ebed: sonsuz gelecek zaman ![]() ebeden: sonsuza dek ![]() ebedî: sonsuzla ilgili ![]() ebediyet: sonsuzluk ![]() ebediyyen: sonsuza kadar ![]() ebedperest: sonsuzluğu sevip arzulayan ![]() ebedülâbâd: sonsuzlar sonsuzu ![]() ebeveyn: ana ile baba ![]() ebkem: dilsiz ![]() eblağ: yerinde adamına göre güzel söz söylemenin en üstünü ![]() ebleh: alık, budala ![]() eblehâne: alıkça, budalaca ![]() ebnâ: oğullar ![]() ebnâyıcins: aynı türden olanlar ![]() ebrâr: hayırlılar, iyiler ![]() Ebrehe: Kâbeyi yıkmak isteyen kumandan ![]() ebrû: kaş, dalga dalga kırmızı yanak, bir süsleme sanatı ![]() ebsâr: gözler ![]() ebter: güdük, kesik ![]() ebû: baba, ata ![]() ebulâşey: hiçbir şeyi olmayan ![]() ebvâb: kapılar, bölümler ![]() ebyât: beyitler ![]() ebyâz: en beyaz, parlak ![]() ecânib: yabancılar ![]() ecdâd: atalar, dedeler ![]() ecel: ömrün sonu, vade ![]() ecell: en büyük ![]() echel: en cahil ![]() echeliyet: aşırı bilgisizlik ![]() ecinnî: tek cin ![]() ecir: ücret, karşılık ![]() ecîr: ücretle çalışan ![]() ecirnâ: bizi koru ![]() ecirnî: beni koru ![]() eclâ: en parlak ![]() ecliyet: sebeplik ![]() ecmâ: en toplu ![]() ecmâin: hepsi, cümlesi ![]() ecmel: en güzel ![]() ecnâs: cinsler, türler ![]() ecnebî: yabancı ![]() ecr: ücret, karşılık ![]() ecrâm: cansız varlıklar ![]() ecsâd: cesetler ![]() ecsâm: cisimler ![]() ecvibe: cevaplar ![]() eczâ: cüzler, parçalar, kimyevi madde ![]() eczâhâne: ilaç yapılıp satılan işyeri ![]() edâ: yapma, ödeme, davranış, anlatım yolu ![]() edat: "hem, için" gibi kendi başına mânâsı olmayan yardımcı kelime ![]() eddâî: belli bir duacı, duacınız ![]() edeb: terbiye, güzel ahlak, haya ![]() edebî: edeple ilgili, güzel söz ve yazı ![]() edebiyat: güzel ve etkili biçimde konuşma ve yazma sanatı ![]() edebiyyûn: edebiyatçılar ![]() edevât: âletler ![]() edîb: edebiyatçı, edepli, terbiyeli ![]() edîbâne: edebiyatçı gibi, edeplice, terbiyelice ![]() edille: deliller, kanıtlar ![]() ednâ: pek aşağı ![]() edvâr: devirler, dönemler ![]() edviye: devalar, ilaçlar ![]() edyân: dinler ![]() efâdıl: üstün nitelikli kimseler ![]() efâl: fiiller, işler ![]() efdal: daha üstün ![]() efendi: sahip, saygın, terbiyeli ![]() efgan: figanlar, inlemeler ![]() efhâm: anlamalar, en iyi anlayan ![]() efkâr: fikirler ![]() efkârıâmme: umumun fikirleri, halkın düşünceleri ![]() eflâk: gökler ![]() Eflâtun: eski bir filozof efrâd: bireyler, insan tekleri ![]() efsah: daha düzgün anlatım ![]() efsâne: uydurulmuş hikâye, mitoloji ![]() efsûn: sihir, büyü ![]() efşan: "saçan" mânâsında son ek ![]() efzâ: "artıran" mânâsında son ek ![]() efzûn: fazla, çok ![]() ego: ben, ene ![]() eğerçi: gerçi ![]() eğlenceperest: eğlenceye pek düşkün ![]() Ehad: "bir, tek, benzersiz" olan ALLAH ![]() ehâdîs: Peygamberimizin sözleri ![]() ehadiyet: ALLAH ın her bir eserindeki birlik tecellisi ![]() ehaff: pek hafif ![]() ehak: en hak, daha gerçek ![]() ehass: en has ![]() ehbâr: âlimler ![]() ehemm: en önemli ![]() ehemmiyet: önem ![]() ehemmiyetkârâne: önem verircesine ![]() ehevât: kardeşler ![]() ehibbâ: ahbaplar, sevilenler ![]() ehil: dost, sahip, usta ![]() ehlen-sehlen: hoş geldiniz ![]() ehlî: alışık olan, evcil ![]() Ehlibeyt: Peygamberimizin neslinden olan ![]() ehlibidâ: dine aykırı olanı dine sokanlar ![]() ehlidalalet: islâmdan sapanlar, sapkınlar ![]() ehlidünyâ: dünya adamı, âhireti düşünmeyen ![]() ehlifelsefe: felsefeciler, felsefeye önem veren kimseler ![]() ehlifen: fen ilimleriyle uğraşanlar ![]() ehligaflet: gaflette olanlar, kul olduğunu hatırlamadan yaşayanlar ![]() ehlihak: hak yolda olan ![]() ehlihakîkat: hakikatı bulan kimseler ![]() ehlihâl: inandıkları mânâları hâlleriyle yaşayanlar ![]() ehlihidâyet: îman yoluna erenler, müminler ![]() ehliîman: îmanlılar ![]() ehliinsaf: insaflılar ![]() ehliislâm: müslümanlar ![]() ehlikalb: kalben ileri gidenler ![]() ehlikeşif: perdeli olanı bilen velî ![]() ehlikitab: ilâhî kitaplardan birine inanan ![]() ehlikubûr: kabirdeki ölüler ![]() ehliküfür: kâfirler ![]() ehlinecat: kurtulanlar ![]() ehlisefâhet: günahlara dalanlar ![]() ehlisuffa: Peygamberimizin mescidinde kalan sahabeler ![]() ehlisünnet: Peygamberimizin hak yolunda yürüyenler ![]() ehlişirk: ALLAH a ortak koşanlar ![]() ehlitakva: ALLAH tan korkup günahtan sakınan kimseler ![]() ehlitarik: tarikat adamı ![]() ehlitarikat: tarikata bağlı olan ![]() ehlitevhid: ALLAH ın birliğine inananlar ![]() ehlivelâyet: velîler, erenler, kalbi nurlanmış müminler ![]() ehlivukuf: iyi bilenler, bilirkişiler ![]() ehliyyet: yeterlik, ustalık, yetki ![]() ehlullah: ALLAH adamı, evliya, ermiş ![]() ehram: firavun mezarı ![]() Ehriman: ateşe tapanların kötülük tanrısı ![]() ehülacâib: acayip şeylerin kardeşi ![]() ehva: nefis arzuları, boş istekler ![]() ehvâl: korkular ![]() ehven: en zararsız, pek ucuz ![]() ehvenüşşerreyn: iki şerden daha az zararlı olanı ![]() ehya: ucuzluk, bolluk ![]() eimme: imamlar, öncüler ![]() ejder: büyük yılan ![]() ejderha: iri yılan ![]() ekâbir: büyükler ![]() ekall: en az ![]() ekalliyet: azlık, azınlık ![]() ekânim: asıllar, rükünler ![]() ekber: en büyük ![]() ekdâr: kederler, üzüntüler ![]() ekl: yeme ![]() ekmel: en mükemmel ![]() ekol: bir fikir üzerine kurulu okul, meslek ![]() Ekrad: Kürtler ![]() ekrem: daha kerim, en iyi ![]() ekser: daha çok ![]() ekserî: çoğunlukla ![]() ekseriya: ekseriyetle, çoğunlukla ![]() ekseriyet: çoğunluk ![]() ekseriyetle: çoğunlukla ![]() ekva: daha kuvvetli ![]() ekvan: yaratılanlar ![]() ekvanî: yaratılanlarla ilgili ![]() ekvator: dünyayı ikiye ayıran hayâlî çizgi ![]() el-amân: aman diliyorum! elân: şimdi, hâlâ ![]() elâstik: esnek ![]() elbette: kesinlikle ![]() elcevab: cevabı şu ![]() elem: acı ![]() eleman: bir bütünün parçaları ![]() elemkârâne: acılı bir biçimde ![]() elemnâk: acı verici, acılı ![]() elf: bin sayısı ![]() elfâtiha: Fatiha sûresi ![]() elfaz: lafızlar, sözler ![]() elhak: hakikaten, doğrusu ![]() elhamdülillâh: ALLAH a hamdolsun ![]() elhannas: sinsice aldatan şeytan ![]() elhâsıl: kısacası, özetle ![]() elhubbulillâh: sevgi ALLAH içindir ![]() elhükmülilekser: hüküm eksere göre verilir ![]() elîf: alışan, alışkın ![]() elîm: acı veren, acılı ![]() elîmâne: acılı biçimde ![]() elîme: acılı hâl ![]() elîyâzübillâh: ALLAH a sığınırız ![]() elkab: lâkaplar ![]() elmas: değerli bir taş ![]() elsine: lisanlar, diller ![]() eltâf: lütuflar, en latîf, en hoş ![]() elvah: levhalar, tablolar ![]() elvan: renkler ![]() elvanıseba: yedi renk ![]() elvedâ: şu ayrılık! elyak: daha lâyık ![]() elyevm: bugün ![]() elzem: daha gerekli ![]() elzemiyet: daha gereklilik ![]() emam: ön taraf ![]() eman: güven, güvenlik ![]() emânât: emanetler ![]() emânet: sonra alınmak üzere verilen şey ![]() emâneten: emanet olarak ![]() emâni: güvenlik ![]() emârât: emareler, belirtiler ![]() emâre: iz, belirti, bellik ![]() emâret: beylik ![]() emel: ümit, arzu ![]() Emevîler: bir islâm devleti ![]() emîn: güvenilir ![]() emîr: bey, başkan ![]() emirber: emir dinleyen ![]() emirnâme: emir yazısı ![]() emlâk: taşınmaz mallar ![]() emmâbâdü: bundan sonra ![]() emmâre: emreden, zorlayan ![]() emn: eminlik, güvenlik ![]() emniyet: güven, güvenlik ![]() emperyalizm: bir ülkenin sınırlarını genişletme politikası ![]() emr: emir, buyruk ![]() emrâz: marazlar, hastalıklar ![]() emsâl: misaller, eşler, benzerler ![]() emsile: misaller, örnekler ![]() emşac: nutfe, dağınık ![]() emtar: yağmurlar ![]() emvâc: dalgalar ![]() emvâl: mallar ![]() emvât: ölüler ![]() emzice: mizaçlar, huylar ![]() enam: yaratıklar, varlıklar ![]() enâniyet: benlik, gurur ![]() enbiyâ: nebîler, peygamberler ![]() encam: son ![]() encümen: meclis, komisyon ![]() endad: benzerler, misiller ![]() endâm: beden, boy ![]() endaz: "atan, atıcı" mânâsında son ek ![]() ender: içinde ![]() ender: pek az bulunan ![]() endîşe: kaygı ![]() Endülüs: bir islâm devleti ![]() ene: ben, benlik ![]() enerji: güç ![]() enfâ: daha faydalı ![]() enfâs: nefesler ![]() enfes: pek nefis, çok hoş ![]() enfûs: nefisler, ruhlar ![]() enfüsî: nefisle ilgili, insanlarının kendi iç âlemlerine ait ![]() engiz: "koparan, veren" mânâsında son ek ![]() engizisyon: kiliselerin işkenceci mahkemeleri ![]() enhâr: nehirler, ırmaklar ![]() enîn: inilti ![]() enîndâr: inleyen ![]() enîs: dost, arkadaş ![]() enkaz: yıkıntı ![]() enmûzec: nümune, örnek, model ![]() ensâb: soylar, nesepler ![]() ensac: dokumalar ![]() ensâf: yarımlar ![]() ensâl: nesiller, kuşaklar ![]() ensâr: yardımcılar, Medineli sahabeler ![]() enseb: en uygun ![]() ente: sen ![]() entrika: hile, düzen ![]() envâ: neviler, türler ![]() envâen: türler olarak ![]() envâr: nurlar ![]() enver: pek nurlu ![]() enzâr: nazarlar, bakışlar ![]() erâcif: uydurma sözler ![]() erakk: pek ince ![]() erbaa: dört ![]() erbâb: sahipler, becerikliler, terbiyeciler ![]() erbâin: kırk ![]() erbâiyyet: dört olmak ![]() Ercûze: Hazreti Alinin meşhur bir kasidesi ![]() erhâm: döl yatakları, rahimler ![]() erham: en merhametli ![]() Erhamürrahimîn: merhamet edenlerin en merhametlisi olan ALLAH ![]() erîke: koltuk, taht ![]() erkân: esaslar, rükünler ![]() ervâh: ruhlar, canlar ![]() erzâil: reziller, alçaklar ![]() erzâk: rızıklar, yiyecekler ![]() erzan: pek ucuz ![]() erzâl: reziller ![]() erzel: daha rezil ![]() esâbi: parmaklar ![]() esâd: daha mutlu ![]() esâdekümullah: ALLAH saadet versin ![]() esahh: daha doğru ![]() esâlib: üslûplar, tarzlar ![]() esamî: isimler ![]() esâret: esirlik, tutsaklık ![]() esas: temel, kök ![]() esasât: temeller, esaslar ![]() esâtir: uydurulmuş hikâyeler, mitoloji ![]() esbâb: sebepler, vasıtalar, vesileler, araçlar ![]() esbâbperest: sebepleri yaratıcı sanan ![]() esbak: daha önceki ![]() esbât: torunlar ![]() esdâf: sadefler, inci kabukları ![]() esdikâ: sadıklar ![]() esed: aslan ![]() Esedullah: ALLAH ın aslanı ![]() esef: tasa, üzüntü, gam ![]() esefâ: yazık! eser: yapı, iz, kitap ![]() esfel: en aşağı ![]() esfelisâfilîn: aşağıların en aşağısı ![]() eshâb: sahipler ![]() esham: hisseler, paylar ![]() eshel: daha kolay ![]() esîle: sorular, sualler ![]() esîr: alemi kaplayan incecik madde ![]() esir: savaşta teslim alınan kimse ![]() Eski Said: Bediüzaman Hazretlerinin hayatında birinci dönem ismi ![]() eslâf: selefler, öncekiler ![]() eslâh: en iyi, en sâlih ![]() eslem: en sağlam, en emin ![]() esliha: silahlar ![]() esmâ: isimler ![]() esmaî: isimlerle ilgili ![]() Esmaülhüsnâ: ALLAH ın güzel isimleri ![]() esmar: meyveler ![]() esmer: rengi karaya çalan ![]() esnâ: ara, vakit, sıra ![]() esnâf: sınıflar, alım satımcı ![]() esnam: sanemler, putlar ![]() esrâ: pek çabuk ![]() esrâr: sırlar, gizli mânâlar ![]() esrârengiz: gizli ve sırlı olan ![]() esrarkeş: esrar çeken ![]() essebebükelfâil: sebep olan yapan gibidir ![]() estağfirullah: ALLAH kusurumu affetsin ![]() ester: katır ![]() esvâb: giyecekler ![]() esvât: sesler ![]() esved: siyah, kara ![]() eşâr: şiirler ![]() Eşârî: itikadî bir hak mezhep kuran âlimin namı ![]() eşbah: benzeyenler ![]() eşcâ: daha yiğit ![]() eşcâr: ağaçlar ![]() eşedd: pek şiddetli ![]() eşeff: en saydam ![]() eşekk: pek şüpheci ![]() eşfa: en çok şefaat eden ![]() eşfâ: pek şifalı ![]() eşfak: çok şefkatli ![]() eşgal: işler, meşguliyetler ![]() eşhas: şahıslar, kişiler ![]() eşhûr: aylar ![]() eşirrâ: şerliler, kötüler ![]() Eşîya: bir peygamber ![]() eşk: gözyaşı ![]() eşkâl: şekiller ![]() eşkıyâ: yol kesenler ![]() eşmel: çok kaplayıcı ![]() eşnê: en kötü ![]() eşrâf: şerefliler, ileri gelenler ![]() eşrâr: şerliler, kötüler ![]() eşrât: şartlar, belirtiler ![]() eşrâtısaat: kıyamet alâmetleri ![]() eşref: en şerefli ![]() eşrefimahlûkât: yaratılanların en şereflisi ![]() eşşehîr: meşhur, ünlü, tanınmış ![]() eşşükrülillah: şükür ALLAH adır ![]() eşvâk: şevkler, aşırı istekler ![]() eşya: nesneler, şeyler ![]() etbâ: tâbî olanlar, bağlılar ![]() etemm: en tam, noksansız ![]() etfâl: tıfıllar, çocuklar ![]() etıbbâ: tabipler, doktorlar ![]() etîme: yemekler ![]() etka: günah işlemekten çok çekinen ![]() etkıyâ: çok takvalılar ![]() etrâf: yanlar, taraflar ![]() Etrâk: Türkler ![]() etvâr: tavırlar, davranışlar ![]() evâhir: âhirler, sonlar ![]() evâil: başlangıçlar ![]() evâmir: emirler ![]() evânî: kaplar ![]() evâsıt: vasatlar, orta hâlli olanlar ![]() evc: doruk, yüce ![]() evfak: en uygun ![]() evhâm: vehimler, kuruntular ![]() evkaf: vakıflar ![]() evkat: vakitler ![]() evkemâkal: söylendiği gibi ![]() evlâ: daha iyi ![]() evlâd: veledler, çocuklar ![]() evleviyet: öncelik ![]() evliyâ: kalbi nurlu müminler, erenler, velîler ![]() evliyâullah: ALLAH ın velîleri, sevgili kulları ![]() evrâd: devamlı okunan dualar, zikirler ![]() evrak: yapraklar, kağıtlar, belgeler ![]() evride: toplardamar ![]() evsâf: vasıflar, özellikler ![]() evsat: orta, orta hâl ![]() evtâd: direkler, kazıklar ![]() evtâr: tek, eşsiz ![]() evvâbin: tevbe edip günahtan dönenler ![]() Evvel: herşeyden önce var olan ve yaratıkların önceki hâllerine de hükmeden ALLAH ![]() evvel: ilk, önce, birinci ![]() evvelâ: birincisi, önce ![]() evvelbaba: ilk baba, her türün bir anda yaratılan ilk ferdi ![]() evvelen: ilk olarak ![]() evvelîn: öncekiler ![]() evzâh: daha açık ![]() ey: hitap sözü ![]() eyâdi: eller ![]() eyne: nereye, nerede? eynelmefer: nereye kaçmalı? eynesserâminessüreyya: yer nerede, Süreyya nerede? eytam: yetimler, babaları ölmüş çocuklar ![]() eyvALLAH : peki, öyle olsun ![]() eyvan: köşk, saray ![]() eyyâm: günler ![]() Eyyûb: hastalığına sabretmesiyle meşhur bir peygamber ![]() eyyü: "ya, ey" mânâsında hitap edatı ![]() eyyühelmünâfık: ey münafık, ey mümin görünen kâfir! eyzan: önceki gibi ![]() ez: "den, dan" mânâsında ön ek ![]() ezâ: üzme, incitme ![]() ezahir: çiçekler ![]() ezan: namaza davet için edilen nida ![]() ezber: zihinde tutma ![]() ezcümle: meselâ, bunun gibi ![]() ezdâd: zıtlar ![]() ezel: başlangıcı olmama, öncesizlik ![]() ezelî: başlangıcı olmayan ![]() ezeliyet: varlığının başlangıcı olmama ![]() ezhân: zihinler ![]() ezhâr: çiçekler ![]() Ezher: Mısırda bulunan büyük bir üniversite ![]() ezher: pek parlak ![]() eziyet: büyük sıkıntı, incinme ![]() ezkâr: zikirler, ALLAH ı anmalar ![]() ezkaza: kaza olarak ![]() ezkiyâ: temiz ve iyi insanlar ![]() ezkiya: zekiler ![]() ezlem: en zâlim ![]() ezman: zamanlar ![]() ezmine: zamanlar ![]() ezost: ondan ![]() ezvâc: eşler ![]() ezvâcıtâhirât: Peygamberimizin iffetli hanımları ![]() ezvak: zevkler ![]() ezyâl: zeyiller, ekler ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Arapça Sözlük |
![]() |
![]() |
#6 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Arapça SözlükH hâb: uyku ![]() habâis: pislikler, kötülükler ![]() habâset: pislik, pislik, kötülük ![]() habb: tohum, dane ![]() habbe: tohum, dane ![]() habbecik: tohumcuk ![]() haber: yeni duyulan bilgi ![]() haberdâr: haberli ![]() Habeş: Afrikada bir ülke ![]() Habeşî: Habeşli ![]() habîb: sevgili, sevilen ![]() habîbiyet: sevgililik ![]() Habîbullah: ALLAH ın sevgili kulu ![]() Habîr: her şeyden haberi olan ALLAH ![]() habîr: haberli ![]() habîs: pis, kötü ![]() habîsât: pisler, kötüler ![]() hablullah: ALLAH ın ipi ![]() hablülmetîn: sağlam ip ![]() hablülverîd: şahdamarı ![]() habr: âlim, bilgili ![]() habrülümmet: ümmetin âlimi ![]() habt: şiddetli vurma, battal etme, unutma ![]() hacâlet: utanma ![]() hacâletâver: utandırıcı ![]() hacamat: kan aldırma ![]() hâcât: ihtiyaçlar ![]() hacc: Kâbeyi ziyaret ibadeti ![]() hâce: hoca ![]() hâcegân: Nakşîlerin bir ünvanı ![]() hacel: utanma ![]() hacer: taş, kaya ![]() Hacerülesved: Kâbede bulunan ünlü kara taş ![]() hâcet: ihtiyaç, lüzum ![]() hacil: utanmış ![]() hacim: oylum, bir cismin uzayda doldurduğu boşluk ![]() hacz: engelleme, el koyma, ayırma ![]() hâç: Hıristiyanların sembolü olan şekil ![]() Haço: Ermeni isimlerinden biri ![]() had: bir nevi ceza ![]() hadâret: gençlik, tazelik ![]() hadd: sınır, çizgi ![]() haddibülûğ: ergenlik sınırı ![]() haddizât: aslı, kendisi ![]() hadeka: gözbebeği ![]() hademât: hademeler ![]() hademe: hizmetçi ![]() hades: yeni, sonradan, abdest bozan bir hâl ![]() Hâdî: hidayet veren ALLAH ![]() hâdî: hidayete ermiş, mürşit ![]() hadîd: demir ![]() hadika: bahçe ![]() hâdim: hizmet eden ![]() hâdim: yıkan, mahveden ![]() hâdimüllezzât: lezzetleri bozan ![]() hadîs: Peygamberimizin sözü ![]() hâdis: sonradan var olan ![]() hâdisât: olaylar ![]() hâdise: olay ![]() hadîsibilmânâ: anlam bakımından doğru hadîs ![]() hadîsikudsî: mânâsı ilâhî sözü peygamberî olan hadîs ![]() hadîsişerîf: Peygamberimizin şerefli sözü ![]() hadra: yeşillik, yeşil ![]() hadravat: yeşillikler ![]() hads: birdenbire sezilen bilgi ![]() hadsen: birdenbire sezmekle ![]() hadsî: birdenbire sezilen ![]() hadsiz: sınırsız ![]() hafâ: gizlilik ![]() hafakan: yürek oynaması, sıkıntı ![]() hafâyâ: sırlar ![]() hafaza: koruyucu ![]() haffâr: kazıcı ![]() hâfız: Kurânı ezberlemiş kimse ![]() hâfıza: ezberleme yeteneği ![]() hafî: gizli, saklı ![]() hafîd: torun, oğul ![]() hafiye: biri hakkında gizlice bilgi toplayan kimse ![]() Hafîz: her şeyi koruyan ve saklayan ALLAH ![]() hafîz: koruyan ![]() hafîzâne: hafîzce ![]() hafîziyet: hafîzlik, koruyuculuk ![]() hafriyât: kazılar ![]() hambaşı: Musevîlerin dinî lideri ![]() hâhem: isterim ![]() hâhiş: fazla arzu ![]() hâhişger: arzulayan ![]() hâib: nasipsiz, ümitsiz, utanan ![]() hâif: korkan, korkak ![]() hâil: perde ![]() hâin: emanete hıyanet eden ![]() hâinâne: haince ![]() hâiz: sahip, içine alan ![]() hâize: sahip olan ![]() hak: adalet, pay, doğruluk, emek, ücret, doğru ![]() hâk: toprak ![]() hakâik: hakikatlar, gerçekler ![]() hakâikâşinâ: hakikatlere alışık ![]() hakâiknümâ: hakikatları gösteren ![]() hakaret: küçüklük, küçük görme ![]() hakaretâmiz: hakaretle karışık ![]() hakaretkârâne: hakaret edercesine ![]() hakbîn: hakkı gören ![]() Hakem: haklı ile haksızı ayıran ALLAH ![]() hakendiş: hak için kaygılanan ![]() hakeza: bunun gibi ![]() hâkî: toprakla ilgili ![]() hakîkat: öz, asıl, gerçek ![]() hakîkatbîn: hakikatı gören ![]() hakîkatfeşân: hakikat saçan ![]() hakîkatmedâr: hakikatın kaynağı ![]() hakîkatperest: hakikata pek düşkün ![]() hakîkatperestâne: hakikata düşküncesine ![]() hakîkatşiken: hakikatı kıran ![]() hakîkatdâr: hakikatlı ![]() hakîkî: gerçek, asıl, öz ![]() Hakîm: her fiilinde hikmet ve gayeleri gözeten ALLAH ![]() Hâkim: "hüküm veren, hak ve adalet üzere hükmeden, başkasını müdahale ettirmeden idare eden" mânâsında ilâhî isim ![]() hakîmâne: hikmetlice ![]() hâkimâne: hükmedercesine ![]() hakîmiyet: hakîmlik ![]() hâkimiyet: hâkimlik ![]() hakîr: aşağı, küçük, önemsiz ![]() Hakk: ALLAH ![]() hakk: doğru, gerçek, pay, adalet, din ![]() hâkk: kazma, oyma ![]() hakkalyakîn: kendisi yaşamışcasına en yüksek seviyede bilme ![]() hakkan: gerçekten, doğrusu ![]() hakkaniyet: gerçeklik ve doğruluk ![]() haknümâ: hakkı gösteren ![]() hakperest: hakka pek düşkün ![]() hakperestâne: hakka pek düşkün biri gibi ![]() hakşinas: hakkı tanıyan ![]() hâl: durum, görünüş, nitelik, şimdi, tâkat ![]() hal: yapıp bitirme, indirme ![]() hâlâ: şimdi, henüz ![]() halâs: kurtuluş ![]() halâskâr: kurtarıcı ![]() hâlât: hâller ![]() halâvet: tatlılık, şirinlik ![]() halâyık: hizmetçi ![]() hâle: ay çevresinde görülen parlak daire, ayla ![]() halecân: kalbin çarpıntısı ![]() hâledâr: hâleli ![]() halef: birinin yerine geçen ![]() halel: bozukluk, zarar ![]() haleldâr: bozulmuş, zarar görmüş ![]() hâlen: durumca, şimdi de ![]() hâlet: hâl, durum ![]() hâletinezi: can çekişme ![]() half: arka ![]() Hâlık: yaratıcı ![]() Hâlıkıyet: yaratıcılık ![]() hâlî: boş, tenha ![]() hâlî: hâlle ilgili ![]() halîc: liman, koy ![]() haliçe: küçük halı ![]() hâlid: sonsuz ![]() hâlif: yeminli, sözleşen ![]() halîfe: öncekinin yerine geçen, Peygamberimizin vekili ![]() hâlihâzır: şimdiki durum ![]() hâlik: helâk olan, yıkılan, bozulan, silinen ![]() halîl: samimi dost ![]() halîliye: dostane münasebet ve samimi kardeşlik ![]() Halîlullah: "ALLAH ın dostu" mânâsında ibrahim aleyhisselâmın namı ![]() halîm: yumuşak huylu, kızmayan ![]() halîme: yumuşak huylu kadın, Peygamberimizin süt annesi ![]() hâlis: saf, duru, katışıksız ![]() hâlisâne: halisçe ![]() hâlisen: halis olarak ![]() hâlisiyet: halislik, saflık, duruluk ![]() halita: karışık olan, karma ![]() hâliyet: hâl oluş ![]() halk: insan topluluğu ![]() halk: yaratma ![]() halka: daire, çember ![]() halkışer: kötüyü yaratma ![]() hallâc: pamuğu didik didik eden ![]() Hallâk: yaratan ![]() hallâkiyet: yaratıcılık ![]() hallisnâ: bizi kurtar ![]() hallüakd: çözme ve düğümleme ![]() hallüfasl: çözme ve ayırma ![]() hallüsinasyon: olmayanı varmış gibi hissetme ![]() halt: karıştırma, hata ![]() halûk: iyi huylu ![]() halvet: tenha yerde yalnız kalmak ![]() halvethâne: yalnız kalınan yer ![]() Halvetî: gizliliğe önem veren bir tarikatın mensubu ![]() hamâkat: ahmaklık, bönlük ![]() Hâmân: Firavunun veziri ![]() hamâset: kahramanlık ![]() hamd: medih ve şükür ![]() hamdele: Elhamdülillah sözü ![]() hamdüsenâ: medih, şükür ve övgü ![]() hâme: kalem ![]() hamele: taşıyanlar, yüklenenler ![]() hâmızıkarbon: karbondioksit ![]() hâmî: himaye edici, koruyucu ![]() hâmîd: hamdeden ![]() hâmie: çamurlu, dumanlı ![]() hâmil: yüklenen ![]() hâmile: yüklü, gebe ![]() hâmisen: beşinci olarak ![]() hamiyet: din ve millet gibi önemli değerleri koruma ve bunlara hizmet etme duygusu ![]() hamiyetfurûş: hamiyetlilik taslayan ![]() hamiyetkâr: hamiyetli ![]() hamiyetperver: hamiyetsever ![]() haml: yük, yüklenme, yükleme ![]() hamle: yüklenme, saldırma ![]() hamletme: yükleme ![]() hamr: şarap ![]() hamrâ: kırmızı ![]() hamse: beş ![]() hamûle: yük ![]() hamûş: susmuş ![]() han: eski zaman oteli ![]() hân: hükümdar ![]() han: "okuyan" mânâsında son ek ![]() hân: sofra ![]() Hanbelî: bir mezhep, bu mezhepten olan kimse ![]() hançere: gırtlak ![]() handân: gülen ![]() hande: gülüş ![]() hâne: ev ![]() hânedân: asil ve köklü aile ![]() Hanefî: bir mezhep, bu mezhepten olan kimse ![]() hânende: şarkıcı ![]() hangâh: tekke ![]() hanîf: islâmdan önce eski dinlerin kalıntılarıyla kulluk eden kimse ![]() hanîn: arzudan gelen inleme, sızlanma ![]() hanîs: yemini bozan ![]() hankâh: tekke ![]() Hannân: "çok acıyan, pek acıyıcı" mânâsında ilâhî isim ![]() hannâs: şeytan ![]() hanumân: ev, ocak ![]() hanzale: meyvesi acı bir bitki ![]() haps: hapis ![]() har: diken ![]() harâb: harap, yıkık ![]() harâbe: yıkıntı ![]() harâbegâh: yıkıntı yeri ![]() harâbezâr: yıkılmış yer ![]() harâbiyet: haraplık ![]() harac: müslüman olmayanlardan alınan vergi ![]() harâm: dince yasak edilmiş şey ![]() harâmî: haydut, yolkesen ![]() harâmiyet: haramlık, yasaklık ![]() harârât: hararetler, sıcaklıklar ![]() harâret: sıcaklık, ısı ![]() harb: savaş ![]() harbî: düşman ![]() harbiye: harble ilgili, askeri okul ![]() harc: gider, vergi ![]() hardal: tohumları küçük bir bitki ![]() hardale: hardal tanesi ![]() harec: zorluk, sıkıntı ![]() harekât: hareketler ![]() hareke: Kurân harflerinin okunuşunu belirleyen işaretler ![]() hareket: kımıldanma, davranma ![]() harem: herkesin giremeyeceği yer, aile, eş ![]() Haremeyn: Mekke ve Medine ![]() Haremişerîf: kâfirlerin giremeyeceği Kâbe ve civarı ![]() harf: alfabenin kendi başına bir mânâsı olmayan her işareti ![]() harfiye: harf gibi olan şeyler ![]() hârık: yakıcı, yakan ![]() hâric: dış, dışarı, dışarıdan ![]() haricen: dışarıdan ![]() Haricî: Haricîler denilen asiler hareketine mensub kimse ![]() haricî: dışa ait, dış ile ilgili ![]() Haricîler: islâm tarihindeki asi ve sapık topluluklardan biri ![]() hariciye: dışişleri ![]() hârika: normalin üstünde olup hayret uyandıran şey ![]() hârikanümâ: harika gösteren ![]() hârikapîşe: harika eserler yapan ![]() harikıyet: harikalık ![]() hârikulâde: olağanüstü ![]() harîm: herkesin girmesi yasak yer, harem ![]() Harîrî: Makamât adlı eseri yazan ünlü edibin ünvanı ![]() hâris: ekici ![]() hâris: hırslı, açgözlü ![]() harîs: aşırı hırslı ![]() harita: bir yerin coğrafî durumunu bildiren çizgiler ![]() hark: yakma ![]() hârre: çok sıcak ![]() hars: sürme, koruma, ekme, kazanma ![]() Hârûn: Musa aleyhisselâmın kardeşi olan peygamber ![]() Hârût: sihir belleten iki melekten birinin ismi ![]() hâs: özel ![]() hasâd: hasat, ürün kaldırma ![]() hasâil: hasletler, huylar, nitelikler ![]() hasâis: hasseler, nitelikler ![]() Hasan: Peygamber Efendimizin büyük torunu ![]() hasârât: zararlar ![]() hasâret: zarar, ziyan ![]() hasâset: yoksulluk, düşkünlük ![]() hasb: göre, dolayı, için, cihetiyle ![]() hasbelbeşeriyye: insanlık dolayısıyla ![]() hasbelkader: kaderden dolayı ![]() hasbetenlillah: ALLAH için ![]() hasbî: karşılık beklemeyen ![]() hasbihâl: görüşüp konuşma ![]() hasbiye: "hasbünALLAH ü ve nîmel vekil" sözü ![]() hasbünâ: bize yeter ![]() haseb: dolayı, sebebi, gereği ![]() hased: haset, kıskançlık ![]() hasen: güzel, güzellik ![]() hasenât: güzel şeyler ![]() hasene: güzel şey, sevap ![]() hasf: ay tutulması ![]() hâsıl: ortaya çıkan, ürün ![]() hâsılât: ürün, gelir ![]() hâsılıbilmasdar: masdarla oluşan fiilin uygulanmasından çıkan sonuç ![]() hasım: düşman, muhalif ![]() hâsid: haset eden, kıskanan ![]() hasîn: sağlam ![]() hasîr: hasret çeken ![]() hasîr: zarara uğrayan ![]() hasîs: basit, ufak, kötü ![]() hâsiyet: özellik, özel fayda ![]() haslet: huy, nitelik ![]() hasm: düşman, muhalif ![]() hasmâne: düşmanca ![]() hasnâ: güzel kadın ![]() hasr: yalnız biri için ayırma ![]() hasret: özleyiş ![]() hâss: özel ![]() hassa: özellik, duygu ![]() hassâs: duyarlı ![]() hassâse: duyma melekesi ![]() hassâsiyet: duyarlılık ![]() hâssaten: özellikle ![]() hasse: duyu, duygu ![]() hasûd: kıskanan ![]() hasûdâne: kıskanırcasına ![]() hâşâ: asla ![]() haşerât: böcekler ![]() haşere: böcek ![]() haşhaş: bir bitki türü ![]() hâşî: huşûlu ![]() Hâşimî: Peygamberimizin sülâlesinden ![]() haşîn: kırıcı, katı ![]() haşir: ölümden sonra dirilip toplanma ![]() hâşir: toplayan, haşreden ![]() hâşiye: sayfanın altındaki açıklama yazısı ![]() haşmet: büyüklük, ihtişam, görkem ![]() haşmetkârâne: haşmetlice ![]() haşmetnümâ: haşmet gösteren ![]() haşr: ölümden sonra dirilip toplanma ![]() haşruneşr: dirilip toplanma ve yayılma ![]() haşv: fazladan söz, haşiv ![]() haşyet: sevgiyle karışık korku ![]() hat: yazı, çizgi, sınır ![]() hatâ: yanlış, yanlışlık ![]() hatab: odun ![]() hatâender: hata içinde ![]() hatâkâr: hatalı ![]() hatâkârâne: hata edercesine ![]() hatar: tehlike, uçurum ![]() hatâyâ: hatalar ![]() Hâtem: cömertliğiyle tanınan bir zengin ![]() hatem: mühür, son ![]() hatemiyet: hatemlik ![]() Hâtemülenbiyâ: nebilerin sonuncusu olan Peygamberimiz ![]() hatf: göz kamaştırma ![]() hâtıf: göz kamaştıran ![]() hâtır: akıl, zihin, hâl, gönül, değer ![]() hâtırâ: anı, akılda kalan ![]() hâtırât: hatıralar ![]() hatiâ: hata, yanlış ![]() hatiat: hatalar, yanlışlar ![]() hatîb: konuşmacı, hatip ![]() hâtif: sesi işitilen görünmez varlık ![]() hâtime: son, son söz ![]() hatip: konuşan, hitap eden ![]() hatm: bitirme ![]() hatme: baştan sona okuyup bitirme ![]() hatt: sınır, çizgi, yazı, yol ![]() hattâ: bile, hem, üstelik ![]() hattab: oduncu ![]() hattat: güzel yazı yazan kimse ![]() hatve: adım, bölüm ![]() havâdis: hâdiseler, olaylar, haber ![]() havaî: hava ile ilgili ![]() havâic: ihtiyaçlar ![]() havâle: işin görülmesini başka birine bırakma ![]() havâlî: yöre, taraf ![]() havârık: harikalar ![]() havârî: isa aleyhisselâmın yardımcısı ![]() Havâric: sapık bir anlayışın sahibi olan Haricîler ![]() havîriyyûn: havariler ![]() havas: seçkinler ![]() havâss: duyular, duygular ![]() havâtıf: göz kamaştıran şeyler ![]() havâtır: hatıralar ![]() havâtim: mühürler, sonlar ![]() havf: korku ![]() havah: ALLAH korkusu ![]() hâvî: kapsayan ![]() hâviye: cehennem ![]() havl: kuvvet, korku ![]() havsala: kavrama kabiliyeti ![]() havz: havuz ![]() havza: sınırlı bölge ![]() hayâ: utanma hissi ![]() hayâl: insanın kafasında tasarladığı şey ![]() hayâlâlûd: hayâlle karışık ![]() hayâlât: hayâller ![]() hayâlen: hayâl olarak ![]() hayâlet: gerçek olmayan görüntü ![]() hayâlî: hayâl ürünü olan ![]() hayâliyyûn: hayâl edilen şeyleri gerçek kabul edenler ![]() hayâlperest: hayâl peşinde koşan ![]() hayat: dirilik, canlılık ![]() hayatâlûd: hayatla karışık ![]() hayatdâr: hayatlı ![]() hayatfeşân: hayat saçan ![]() hayatî: hayatla ilgili, önemli ![]() hayatiyet: canlılık ![]() hayatkârâne: hayatlı bir şekilde ![]() hayatperest: yaşamaya pek düşkün olan ![]() hayatperverâne: hayatı severcesine ![]() haybet: elde edememe, mahrumluk ![]() haydar: cesur, yiğit, Hazreti Ali ![]() haydût: yol kesici ![]() hayfâ: yazık! hayhay: baş üstüne ![]() hayırhâh: iyilikçi ![]() hayız: kadınlarda her ayın belirli günlerinde kanama ile kendini gösteren özel bir hâl, âdet hâli, hayz ![]() haylaz: yaramaz, aylak ![]() hayli: oldukça ![]() haylûlet: araya girip perde olma, kapama ![]() hayme: çadır ![]() haymenişîn: çadırda oturan ![]() hayr: iyilik ![]() hayrân: çok beğenmiş, şaşıp kalmış ![]() hayrât: hayırlar, iyilikler ![]() hayret: şaşma ![]() hayretâlûd: hayretle karışık ![]() hayretbahşâ: hayret veren ![]() hayretefzâ: hayret artıran ![]() hayretengiz: hayret veren ![]() hayretfezâ: hayret artıran ![]() hayretkâr: hayretli ![]() hayretkârâne: hayret edercesine ![]() hayretnümâ: hayret içinde bırakan ![]() hayretnümûn: hayret veren, şaşırtan ![]() hayriyet: hayırlılık, iyilik ![]() hayrülhalef: bırakılan yeri dolduran hayırlı kimse ![]() haysebeyse: kararsızlık, karışıklık, darlık ![]() haysiyet: değer, saygınlık ![]() haysiyetiyle: bakımından ![]() haysülâyeşûr: hissedilmeksizin ![]() hayt: ip, bağ ![]() hayvân: hayatlı, canlı, diri ![]() hayvânât: hayvanlar, canlılar ![]() hayvânî: hayvanla ilgili ![]() hayvâniyet: hayvanlık ![]() Hayy: ezelden beri hayat sahibi olan ALLAH ![]() hayy: diri, canlı ![]() hayye: gel, haydi! hayyealelfelâh: tam bir kurtuluşa gelin! hayyiz: yer, yön, hacim ![]() hayz: hayız ![]() hâzâ: bu, şu, o ![]() hazâin: hazineler ![]() hazâkat: ustalık, uzmanlık ![]() hâzâminfadlırabbî: bu RABBİMin fazlındandır ![]() hazân: sonbahar, güz ![]() hazar: barış zamanı ![]() hazer: çekinme ![]() hazerat: büyükler ![]() hazf: çıkarma, silme ![]() hâzık: işini iyi bilen, uzman ![]() hâzım: sindirici ![]() hâzır: hazırda, huzurda olan ![]() hâzırâne: orada gibi ![]() hâzırûn: orada olanlar ![]() hazîn: hüzünlü, üzüntü verici ![]() hazînâne: hüzünlü bir hâlde ![]() hazîne: altın, para ve mücevher gibi kıymetli şeylerin saklandığı yer ![]() hazînedâr: hazine görevlisi ![]() hazm: düşünceli hareket, sabır, sindirme ![]() hazmınefs: kendi adına sabretme, içine sindirme ![]() hazravât: yeşillikler ![]() hazret: saygı ifadesi ![]() hazz: haz, hoşlanma ![]() hebâ: boşa gitme ![]() hebâenmensûrâ: boşuboşuna ![]() Hebenneka: ahmaklığı ile tanınmış bir adam ![]() hecâ: ses artıran harfler, harflerin dizilişi ![]() hecâî: heca ile ilgili ![]() heccâv: hicveden, yeren ![]() hedâyâ: hediyeler ![]() hedef: gaye, nişan tahtası ![]() heder: boşa gitme ![]() hediye: armağan ![]() hedm: yıkmak ![]() hegemonya: üstünlük ve baskı ![]() hekîm: doktor, hikmet sahibi ![]() helâk: mahvolma, yıkılma ![]() helâket: helâk olma, yıkılma ![]() helâl: dinin izin verdiği şey ![]() helezon: gittikçe daralan iç içe daireler ![]() helminmezîd: daha yok mu? helümmecerrâ: çek beri getir, var kıyas eyle! hem: aynı, birlikte ![]() hemcins: aynı cinsten ![]() hemdest: el ele, birlikte ![]() hemec: at sineği ![]() hemeezost: hepsi ondandır ![]() hemeost: hepsi odur ![]() hemheme: rüzgârın tesiriyle çıkan yaprak sesi ![]() hemşehri: aynı şehirden ![]() hemşîre: kız kardeş, bacı ![]() hemtâ: eş, benzer ![]() hemze: elif harfi ![]() hendek: kazılan uzun ve derin çukur ![]() hendese: geometri, mühendislik ![]() hendesevârî: geometrik ![]() hendesî: geometri ile ilgili ![]() hengâm: an, sıra, zaman ![]() hengâme: gürültü patırtı ![]() henîenleküm: afiyet olsun, helâl olsun, tebrik ederim ![]() hercâî: yanar döner, gelgeç ![]() hercümerc: karmakarışık ![]() herçibâdâbâd: her ne olursa olsun ![]() herdem: her zaman ![]() herîf: âdi adam ![]() Herkül: kuvvetiyle meşhur bir Yunanlı ![]() herze: boş söz ![]() herzegû: saçmasapan konuşan ![]() herzekârâne: saçmasapan konuşarak ![]() hesâbât: hesaplar ![]() hevâ: nefsin istekleri, kötü arzular, hava ![]() hevâî: uçarı, nefsine düşkün, sorumsuz ![]() hevâiye: hava gibi olan lâtif şeyler ![]() hevâmm: böcekler ![]() hevâperest: yasak arzuları peşinde koşan ![]() hevâperestâne: yasak arzuların peşinde koşarcasına ![]() hevâtif: seslenen görünmez cinler ![]() heves: gelip geçici istek, arzu ![]() hevesât: hevesler, geçici arzular, yasak istekler ![]() hevesî: hevesle ilgili ![]() heveskâr: hevesli ![]() heveskârâne: heves edercesine ![]() hevesperverâne: hevesine düşkün bir biçimde ![]() hevheve: yaprakların sesleri ![]() heyâkil: heykeller, putlar ![]() heyât: biçimler, görünüşler, topluluklar ![]() heybet: hürmetle karışık korku uyandıran hâl ![]() heyecân: coşkunluk, şiddetli hislenme ![]() heyecânât: heyecanlar ![]() heyelân: toprak kayması ![]() heyêt: şekil, duruş, görünüş, topluluk, gök ilmi ![]() heyhât: yazık, ne yazık! heykeltıraş: heykel yapan ![]() heylûlet: araya girme, perdeleme, kapama ![]() heyûla: korkutucu hayâl, felsefede eşyanın aslı kabul edilen şey ![]() hezâr: bin ![]() hezârân: binler ![]() hezecât: ezgiler ![]() hezeliyât: ciddi olmayan sözler ![]() hezeyan: saçmalık, saçmalama ![]() hezeyanvârî: saçmalarcasına ![]() hezîmet: bozgun ![]() hezl: saçma, uydurma ![]() hıfz: saklama, koruma, ezber ![]() hıkd: kin, intikam arzusu ![]() hıllet: candan arkadaşlık ![]() hınsıyemîn: yemin bozma ![]() hınzır: domuz ![]() Hırâ: Peygamberimize ilk vahyin geldiği mağara, Hira ![]() hırka: kalınca kumaştan yapılmış elbise ![]() hırkat: yanma ![]() hırs: aç gözlülük, aşırı düşkünlük ![]() hırz: koruma, saklama ![]() hırzıcân: canı gibi koruma ![]() hısâl: güzel huylar ![]() hısâs: hisseler, paylar ![]() hısn: kale, sığınak ![]() hısset: düşüklük, adilik, küçüklük ![]() hışm: öfke, hiddet ![]() hıyâbân: iki tarafı ağaçlık yol ![]() hıyânet: hainlik ![]() hızân: hazine ![]() Hızır: Kurânda adı geçen mübarek bir zatın ismi ![]() hızlân: zarar, rahmetten mahrumiyet ![]() hibe: bağış ![]() hicâb: perde, utanma ![]() Hicaz: Mekke ve Medinenin bulunduğu yer ![]() hicrân: ayrılık, ayrılık acısı ![]() hicret: göç, Peygamberimizin Medineye göçü ![]() Hicrî: Hicretle başlayan takvime göre ![]() hicv: hiciv, yerme, taşlama ![]() hiç: boş, değersiz ![]() hiçâhiç: bomboş ![]() hidâyet: islâm yolu ![]() hidâyetbahş: hidayet veren ![]() hidâyetedâ: hidayet verici ![]() hiddet: öfke ![]() hidemât: hizmetler ![]() hiffet: hafiflik ![]() hikâyât: hikâyeler ![]() hikâye: öykü ![]() hikâyet: hikâye ![]() hikem: hikmetler ![]() hikemiyât: hikmetler, hikmetli sözler ![]() hikmet: gaye, felsefe, gizli sebep, faydalı söz, bilgi ![]() hikmetdârâne: hikmetlice ![]() hikmetedâ: hikmetli ![]() hikmetfeşân: hikmet saçan ![]() hikmetmedar: hikmet kaynağı ![]() hikmetnümâ: hikmet gösteren ![]() hikmetperverâne: hikmetsevercesine ![]() hilâf: karşı, zıt, aykırı ![]() hilâfet: halifelik, Peygamberimizin mânevî mirası ![]() hilâfî: ihtilaf sebebi olan ![]() hilâfiye: ihtilaf konuları ![]() hilâl: ara, aralık ![]() hilâl: incecik yeni ay ![]() hilât: süslü elbise, kaftan ![]() hîle: düzen, aldatma ![]() hîlebâz: hile yapan ![]() hîlekâr: hileci ![]() hîlekârâne: hile edercesine ![]() hilkat: yaradılış ![]() hilkaten: yaradılışça ![]() hill: helâl ![]() hilm: yumuşaklık, kızmama ![]() hilye: güzel sıfatlar, Peygamberimizi tasvir eden yazılar ![]() himar: eşek ![]() himâye: koruma ![]() himâyegerde: korunmuş ![]() himâyet: koruma ![]() himâyetkâr: koruyucu ![]() himayetkârâne: korurcasına ![]() himem: himmetler ![]() himmet: kayırma, yardım, emek ![]() hîn: zaman, vakit ![]() hînâ ki: vakta ki, ne zaman ki ![]() Hirâ: Peygamberimize ilk vahyin geldiği mağara ![]() hisâr: kale ![]() hiss: duygu ![]() hisse: pay ![]() hissedâr: hisseci, pay alan ![]() hissen: duygu bakımından ![]() hissetmek: sezmek ![]() hissî: hisle ilgili, hissedilen ![]() hissikablelvukû: önsezi ![]() hissiyât: duygular ![]() hitâb: hitap, konuşma ![]() hitâbât: konuşmalar ![]() hitâbe: konuşma ![]() hitâben: konuşmakla ![]() hitâbet: konuşma, nutuk ![]() hitam: son ![]() hitap: konuşma ![]() hizâ: sıra, düzlük ![]() hizb: bazı duaların ve ayetlerin bir araya getirilmesiyle oluşan kitap ![]() hizb: parti, topluluk, gurup ![]() mücahit: ALLAH a îman eden topluluk ![]() hizbüşşeytan: şeytana uyan topluluk ![]() hizlân: ilâhî rahmetten mahrum kalmak ![]() hizmet: emir dinleyip iş görme ![]() hizmetkâr: hizmet eden ![]() hoca: ilim öğreten kimse ![]() hocavârî: hoca gibi ![]() hod: kendi ![]() hodbîn: bencil, kendini gören ![]() hodbînâne: hodbince, bencilce ![]() hodendiş: kendini düşünen ![]() hodfikir: kendi fikrini beğenen ![]() hodfurûş: kendini öven ![]() hodfurûşâne: kendini övüp beğendirmeye çalışarak ![]() hodgâm: kendini beğenmiş, bencil ![]() hodperest: kendine düşkün ![]() hodpesend: kendini beğenen ![]() hodpesendâne: kendini beğenmişcesine ![]() hokka: mürekkep kabı ![]() hor: değersiz, adi ![]() Horhor: Bediüzzaman Hazretlerinin medreselerinden biri ![]() hoş: gönül okşayan ![]() hoşâmedî: hoşgeldin ![]() hoşnud: memnun ![]() hoşsohbet: sohbeti tatlı ![]() hû: o, ALLAH ![]() hubâb: daneler, tohumlar ![]() hubb: sevgi ![]() hubbucâh: makam sevgisi ![]() hubûb: tohumlar ![]() hubûbât: tohumlar, tahıl ![]() Hûd: Ad kavminin peygamberi ![]() Hudâ: Rab, ALLAH ![]() hudâ: hile, düzen ![]() Hudâbîn: hakkı gören, ALLAH ı tanıyan ![]() Hudâperest: ALLAH a tapan ![]() huddam: hizmetçi, hizmet eden cin ![]() hudr: yeşillik ![]() hudûd: sınır ![]() hudûs: sonradan var olma ![]() huffaş: yarasa ![]() huffâz: hafızlar ![]() hufre: çukur ![]() hukuk: haklar, haklarla ilgili ilim ![]() hukukî: hukukla ilgili ![]() hukukiyyûn: hukukçular ![]() hukukullah: ALLAH ın hakları ![]() hulâsa: özet ![]() hulâsaten: özetle ![]() hulâsatülhulâsa: özetin özeti ![]() hulefâ: halifeler ![]() hulel: hulleler, güzel elbiseler ![]() hulf: dönme, aykırılık ![]() hulfülvaad: sözden dönme ![]() hulk: huy, tabiat ![]() hulkî: yaradılışla ilgili, yaradılıştan gelen ![]() hulle: değerli elbise ![]() hulûd: ebedîlik, ölmezlik ![]() hulûk: ahlâklar, ahlakî özellikler ![]() hulûl: girme, geçme ![]() hulûs: halislik, saflık, arılık ![]() hulûsiyet: halislik, samimilik, temizlik ![]() hulyâ: hülya, kuruntu, hayâl ![]() humarî: sarhoşluktan gelen sersemlik hâli ![]() humk: ahmaklık ![]() humma: bir ateşli hastalık ![]() humret: kırmızılık ![]() hums: beşte bir ![]() humûd: şehvet yokluğu, soğukluk, isteksizlik ![]() Huneyn: Peygamber Efendimizin savaşlarından biri ![]() hunhâr: kan dökücü ![]() hunnes-künnes: bir kısım yıldızlar ![]() hurâfât: hurafeler ![]() hurâfe: uydurma ![]() hurâfetkârâne: hurafeli gibi ![]() hurâfevârî: hurafe gibi ![]() hurdebîn: mikroskop ![]() hurdebînî: mikroskobik ![]() hurfe: mahrumluk ![]() hûrî: cennet kızı ![]() hûrilîyn: tarifsiz güzellikte cennet kızı ![]() hurmet: haramlık, yasaklık ![]() hurmetiribâ: faizin haram olması ![]() hûrşîd: güneş ![]() hurûc: çıkma, çıkış ![]() hurûf: harfler ![]() hurûfât: harfler ![]() hurûfumukattaa: sûre başlarındaki şifreli harfler ![]() hurûş: coşma, bağırma ![]() hurûşân: coşmalar, şamatalar ![]() husûf: perdelenme, ay tutulması ![]() husûfât: perdelenmeler, ay tutulmaları ![]() husul: olma, oluş ![]() husulpezîr: meydana gelen ![]() husûmet: düşmanlık ![]() husûmetefzâ: düşmanlık saçan ![]() husûmetkârâne: düşmanca ![]() husûs: iş, konu, özellik ![]() hususan: hususca, özellikle ![]() hususât: hususlar, konular ![]() hususen: özellikle ![]() hususî: özel ![]() hususiyet: özellik ![]() huşû: sevgiyle karışık korku ![]() huşûnet: kabalık, kırıcılık ![]() hût: balık ![]() hutame: cehennem ![]() hutbe: dinî konuşma ![]() hutebâ: konuşmacılar ![]() hutûr: hatırlama ![]() hutut: çizgiler, yazılar ![]() hutuvât: adımlar ![]() huveynât: hayvancıklar, mikroplar ![]() huveyne: hayvancık, mikrop ![]() huy: insandaki yerleşmiş özellik ![]() huz: al, tut ![]() huzmâsafâdâmâkeder: safa vereni al keder vereni bırak ![]() huzme: ışık demeti ![]() huzû: tevazu hâli ![]() huzûr: birinin yanında bulunma, rahatlık ![]() huzûrî: huzurda olarak ![]() huzûrkârâne: huzurda gibi, huzur duyarak ![]() huzûz: hazlar ![]() huzûzât: hazlar, hoşa giden şeyler ![]() hüccet: senet, belge, delil ![]() Hüccetülislam: "islâmın delili" mânâsında Gazalînin namı ![]() hücciyet: hüccetlik ![]() hüceyrât: hücreler ![]() hüceyre: hücre ![]() hücre: odacık, canlıların en küçük yapısı ![]() hücûm: saldırı ![]() hücumât: saldırılar ![]() hüddam: hizmet edenler, hizmet eden cin ![]() Hüdhüd: Süleyman aleyhisselâmın haberci kuşu ![]() hükemâ: hakîmler, düşünürler ![]() hükkâm: hâkimler, söz sahipleri, devlet adamları ![]() hükm: hüküm, yargı ![]() hüküm: yargı, egemenlik ![]() hükümdâr: hüküm sahibi, devlet başkanı ![]() hükümet: hükmetme, ülkeyi idare eden kimseler topluluğu ![]() hükümfermâ: hüküm süren ![]() hükümrân: hükmeden, sözü geçen ![]() Hülagû: kan dökücü bir hükümdar ![]() hülyâ: hayâl, kuruntu ![]() hümâ: devlet kuşu, saadet ![]() hümanizm: insancılık iddiasıyla insanı tanrılaştıran sapık bir felsefe ![]() hümâyun: kutlu, mutlu ![]() hüner: ustalık, beceri ![]() hünerver: hünerli ![]() hünkâr: padişah ![]() hünsâ: cinsiyeti belli olmayan ![]() hürmet: saygı, haramlık ![]() hürmeten: saygı duyarak ![]() hürmetkâr: saygılı ![]() hürmetkârâne: hürmet edercesine ![]() hürr: hür, serbest ![]() hürriyet: hürlük ![]() hürriyetperver: hürriyetsever ![]() hürriyetşiken: hürriyet kırıcı ![]() Hüseyin: Peygamberimizin torunu ![]() hüsn: güzellik ![]() hüsnüniyet: güzel niyet ![]() hüsnüzân: güzel sanma ![]() hüsrân: zarar, umduğunu bulamama acısı ![]() hüsûf: ay tutulması, sönme ![]() hüsün: güzellik ![]() hüsünperest: güzellik düşkünü ![]() hüsünşiken: güzellik bozucu ![]() hüşyâr: uyanık ![]() hüvALLAH : o ALLAH tır ![]() hüve: o, ALLAH ![]() hüvehüvesine: aynen ![]() hüvelbâkî: baki olan ALLAH tır ![]() hüviyet: öz, kimlik ![]() hüzn: üzüntü ![]() hüznengiz: hüzün veren, üzen ![]() hüznengizâne: üzüntü veren bir hâlde ![]() hüzün: üzüntü ![]() hüzüngâh: hüzün yeri ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Arapça Sözlük |
![]() |
![]() |
#7 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Arapça SözlükI ırak: uzak ![]() ırâka: akıtma ![]() ırk: kök, soy ![]() ırz: namus, iffet ![]() ırza: Razı etme ![]() ıskat: düşürme ![]() ıslâh: iyileştirme ![]() ıslâhât: iyileştirmeler ![]() ıslâhhâne: ıslahevi ![]() ısrar: ayak direme ![]() ıstıfâ: ayıklanma, saflaşma ![]() ıstılâh: bir kelimenin belli bir ilim dalında kazandığı anlam, terim ![]() ıstılâhât: ıstılahlar, terimler ![]() ıtlâk: sınırlandırmama, salıverme ![]() ıtnab: sözü uzatma ![]() ıtr: ıtır, güzel koku ![]() ıtriyyat: güzel kokular ![]() ıttılâ: bilgi, bilme ![]() ıttırad: düzenli gidiş ![]() ıyâdet: hastayı ziyaret edip hatırını sormak ![]() ıyâl: bir kimsenin geçindirmek zorunda olduğu kişiler ![]() ıyaz: sığınma ![]() ızdırabat: ızdıraplar, acılar, darlıklar, sıkıntılar ![]() ızrar: zarar verme ![]() ıztırâb: acı, darlık, sıkıntı ![]() ıztırâr: zorda kalma ![]() ıztırâren: zorda kalarak ![]() ıztırârî: mecburi ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Arapça Sözlük |
![]() |
![]() |
#8 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Arapça Sözlükİ iâde: geri verme ![]() iâdeten: geri vererek ![]() iânât: yardımlar ![]() iâne: yardım ![]() iâşe: geçindirme, besleme ![]() ibâ: çekinme ![]() ibâd: kullar ![]() ibâdât: ibadetler ![]() ibâdet: ALLAH ın emirlerini yerine getirmek ![]() ibâdetgâh: ibadet yeri ![]() ibâdethâne: ibadet evi ![]() ibâdetkâr: ibadetli, ibadet eden ![]() ibâdullah: ALLAH ın kulları ![]() ibâhât: haram olmayanlar ![]() ibâhe: helâl kılma ![]() ibâhiyye: haramı helâl sayan sapkınlar ![]() ibârât: ibareler, metinler, yazılar ![]() ibâre: metin, yazı ![]() ibâret: meydana gelmiş, kadar ![]() ibdâ: yoktan örneksiz yaratma ![]() ibhâm: kapalı bırakma, açıklamama ![]() ibkâ: sürekli kılma, bakileştirme ![]() iblâğ: ulaştırma ![]() iblis: şeytan ![]() iblisâne: şeytanca ![]() ibn: oğul, oğlu ![]() ibnullah: "ALLAH ın oğlu" mânâsında sapkınlık ifade eden bir tabir ![]() ibnüzzaman: zamanın oğlu, devrin adamı ![]() ibrâ: temize çıkarma ![]() ibrâhimvârî: ibrahim aleyhisselâm gibi ![]() ibrânî: Yahudi sülalesi, o sülaleden olan kimse ![]() ibrâz: gösterme ![]() ibre: ölçü aletlerindeki iğne ![]() ibret: bir hâdiseden alınan ders ![]() ibretâmiz: ibret öğreten ![]() ibretfeşân: ibret saçan ![]() ibretnümâ: ibret gösteren ![]() ibrik: bir su kabı ![]() ibrişim: ipekten yapılmış iplik ![]() ibtâl: bozma, boşa çıkarma, uyuşturma ![]() ibtâlihis: duyguları uyuşturma, anestezi ![]() ibtidâ: başlangıç ![]() ibtidâî: ilkel ![]() ibtilâ: tiryakilik, düşkünlük ![]() ibtizâl: çokluktan dolayı değer kaybı ![]() îcâb: lüzum, gerek ![]() îcâbât: gerekler, cevap vermeler ![]() icâbet: cevap verme ![]() icâbî: icapla ilgili, gerekli ![]() îcad: yoktan yaratma ![]() îcadî: yaratmayla ilgili ![]() îcâr: kiralama ![]() îcâre: kira, gelir ![]() icâz: az sözle çok mânâ anlatma ![]() îcâz: benzerini yapmakta insanı âciz bırakan ![]() icâzât: izinler, diplomalar ![]() icâzdârâne: az sözle çok mânâ anlatırcasına ![]() icâzet: izin ![]() icâzetnâme: diploma ![]() îcâzî: icazla ilgili, mûcize olan ![]() icâzkâr: icazlı, sözü az mânâsı çok ![]() îcâzkârâne: benzerini yapmakta insanı âciz bırakırcasına ![]() îcâzvârî: mûcize gibi ![]() icbâr: zorlama ![]() icl: dana ![]() iclâ: cilalama ![]() iclâl: saygı göstermek, büyüklük ![]() iclâs: oturtma, tahta çıkarma ![]() icmâ: toplama, büyük âlimlerin bir mesele üzerinde birleşmeleri ![]() icmâen: topluca, birleşerek ![]() icmâkârâne: topluca ![]() icmâl: özetleme ![]() icmâlen: kısaca, özetle ![]() icmâlî: kısa, özlü ![]() icrâ: uygulama, yapma ![]() icrâât: uygulamalar, yapmalar ![]() ictihâd: âyet ve hadîslerden hüküm çıkarma, içtihat ![]() ictihâdât: hüküm çıkarmalar ![]() ictihâdî: içtihatla ilgili ![]() ictihâdîye: içtihatla ilgili olan ![]() ictimâ: toplanma, içtima ![]() ictimâât: toplanmalar ![]() ictimâî: toplumla ilgili ![]() ictimâiyyât: sosyoloji, toplumbilim ![]() ictimâiyyûn: toplumbilimciler ![]() ictinâ: meyve toplama ![]() ictinâb: içtinap, sakınma, kaçınma ![]() îd: bayram ![]() îdâd: hazırlama ![]() îdâdî: hazırlıklık devresi ![]() îdâdiye: hazırlamayla ilgili, eskiden lise seviyesindeki okul ![]() îdam: yok etme, öldürme ![]() idâme: devam ettirme ![]() idâre: yönetme, yönetim ![]() idbâr: düşkünlük ![]() iddet: kocası ölen kadının bekleme süresi ![]() iddia: tez, direnme ![]() iddiaen: iddia ederek ![]() iddianâme: iddiaların toplandığı yazı, metin ![]() iddihâr: biriktirme ![]() iddihârât: biriktirmeler ![]() ideâl: gaye, ülkü ![]() ideoloji: fikir sistemi ![]() idgam: gizleme ![]() idhâl: içeri alma, ithal ![]() idhâlât: dışarıdan alımlar, ithalat ![]() idlal: saptırma, sapma ![]() idman: alıştırma ![]() idrâk: kavrayış ![]() idrâr: sidik ![]() idris: ilk elbiseyi diken peygamber ![]() îfâ: ödeme, yerine getirme ![]() ifâdât: anlatımlar ![]() ifâde: anlatım ![]() ifâkat: iyileşme ![]() ifâza: feyizlendirme ![]() iffet: namusluluk ![]() ifhâm: anlatma ![]() ifhâm: susturma ![]() ifk: iftira ![]() iflâh: kurtulma ![]() iflâs: fakirleşme ![]() ifnâ: yok etme ![]() ifrağ: dönüştürme ![]() ifrat: aşırılık ![]() ifratâlûd: aşırılıkla karışık ![]() ifratkâr: aşırı giden ![]() ifratkârane: aşırı gidercesine ![]() ifratperver: aşırılığı seven ![]() ifratperverâne: aşırılığı severcesine ![]() ifrâz: ayrılma, akma, salgı ![]() ifrâzât: akıntılar, salgılar ![]() ifrit: tehlikeli cin ![]() ifsâd: bozma ![]() ifsâdât: bozmalar ![]() ifşâ: gizli olanı açıklama ![]() ifşâât: ifşalar ![]() iftihar: övünme, kıvanma ![]() iftiharkârane: övünürcesine ![]() iftikar: fakirliğini bilip gösterme ![]() iftikarat: fakirliğini bilip göstermeler ![]() iftira: birine aslı olmayan bir suç yükleme ![]() iftirak: ayrılma ![]() iftiraname: iftira yazısı ![]() iftiras: parçalama ![]() iftitah: namaza başlarken alınan tekbir ![]() iğbirar: kırılma, gücenme ![]() iğdab: öfkelendirme ![]() iğdiş: burulmuş ![]() iğfal: aldatma, ayartma ![]() iğfalât: iğfaller, aldatmalar ![]() iğlak: kapalılık, anlaşılmazlık ![]() iğtinam: yağmalama ![]() iğtişaş: karışıklık ![]() iğva: azdırma, baştan çıkarma ![]() ihafe: korkutma ![]() ihâle: işi uygun olana verme ![]() îhâm: vehme düşürme ![]() ihânet: hainlik ![]() ihânetkâr: ihanetçi, hain ![]() ihânetkârâne: ihanet edercesine ![]() ihâta: çevirme, kuşatma, kavrayış ![]() ihâtât: ihatalar, kuşatmalar, kavrayışlar ![]() ihbar: haber verme ![]() ihbarât: haber vermeler ![]() ihdâ: îman yolunu gösterme, hediye etme ![]() ihdâs: yeni bir şey ortaya çıkarma ![]() ihfa: gizleme ![]() ihkak: hakkı yerine getirme ![]() ihkakıhak: hakkı sahibine vermek ![]() ihkâm: sağlamlaştırma ![]() ihlâf: yemin ettirme ![]() ihlâk: helâk etme, yok etme ![]() ihlâl: bozma, sakatlama ![]() ihlâs: her işi ALLAH için yapmak ![]() ihmâl: boşlama, savsaklama ![]() ihrâc: ihraç, çıkarma, dışarı atma ![]() ihrâcât: dışarıya mal satma ![]() ihrak: yakma ![]() ihram: hacıların elbisesi ![]() ihrâz: kazanma, erişme ![]() ihsâ: sayma ![]() ihsan: güzelce verme, iyilik ![]() ihsanât: ihsanlar ![]() ihsanperver: ihsan etmeyi seven ![]() ihsâs: hissetme, hissettirme ![]() ihtar: hatırlatma ![]() ihtarât: hatırlatmalar ![]() ihticâc: delil gösterme ![]() ihtidâ: îman yoluna girme ![]() ihtifâ: gizlenme ![]() ihtifâl: tören ![]() ihtifâlât: törenler ![]() ihtikâr: malı kıymetlensin diye saklama ![]() ihtilâc: çırpınma, seğirme ![]() ihtilâf: anlaşmazlık, uyuşmazlık, ayrılık ![]() ihtilâfat: anlaşmazlıklar, ayrılıklar ![]() ihtilâfî: anlaşmazlık konusu ![]() ihtilâl: ayaklanma, kargaşalık ![]() ihtilâlât: ihtilâller, ayaklanmalar ![]() ihtilâlkârâne: ihtilâl yaparcasına ![]() ihtilâm: uyurken cenabet olma ![]() ihtilât: karışma, görüşme ![]() ihtilâtat: karışmalar, görüşmeler ![]() ihtimal: olabilirlik ![]() ihtimalat: ihtimaller ![]() ihtimam: özen, özenme ![]() ihtimamât: ihtimamlar, özenmeler ![]() ihtimamkâr: ihtimamcı, özen gösteren ![]() ihtimamkârâne: ihtimam gösterircesine, özenerek ![]() ihtirâ: yepyeni bir şey ortaya çıkarma ![]() ihtiram: hürmet etme ![]() ihtiras: aşırı istek ![]() ihtirasât: ihtiraslar, aşırı istekler ![]() ihtiraz: çekinme ![]() ihtisar: kısaltma ![]() ihtisaren: kısaltarak ![]() ihtisas: hissetme, duyumsama ![]() ihtisas: uzmanlık ![]() ihtisasat: hislenmeler, duygulanmalar ![]() ihtisasat: uzmanlıklar ![]() ihtişam: görkem, etkileyici görünüş ![]() ihtiva: içine alma, kapsama ![]() ihtiyacât: ihtiyaçlar ![]() ihtiyac: gerek duyma, gerek duyulan şey ![]() ihtiyar: seçme, isteme, yaşlı kimse ![]() ihtiyare: ihtiyar hanım ![]() ihtiyarem: ihtiyarım, yaşlıyım ![]() ihtiyaren: seçerek, isteyerek ![]() ihtiyarî: isteğe bağlı, istemekle ![]() ihtiyarsız: istek dışı, istemeden ![]() ihtiyat: ilerisini düşünerek davranma ![]() ihtiyaten: ilerisini düşünerek ![]() ihtiyatî: ihtiyatla ilgili ![]() ihtiyatkâr: ihtiyatlı ![]() ihtiyatkârane: ihtiyatlı bir biçimde ![]() ihtizâr: çekinme, sakınma ![]() ihtizaz: titreme, hoşlanma ![]() ihtizazât: titremeler, hoşlanmalar ![]() ihvân: kardeşler ![]() ihvânî: kardeşlikle ilgili ![]() ihvetî: kardeşim ![]() ihyâ: canlandırma ![]() ihzâr: hazırlama ![]() ihzârât: hazırlamalar ![]() ihzâriye: hazırlama ![]() îka: yapma, etme ![]() îkaât: yapıp etmeler ![]() ikab: azap, eziyet, ceza ![]() ikame: yerine koyma ![]() ikamet: oturma, yerleşme ![]() ikametgâh: oturulan yer, adres ![]() îkan: kesin biliş ![]() îkaz: uyarı ![]() îkazât: uyarılar ![]() îkazkâr: uyarıcı ![]() îkaznâme: uyarma yazısı ![]() ikbâl: yönelme, talihlilik, saadet ![]() iklim: bir yerin hava durumu ![]() ikmâl: tamamlama ![]() iknâ: inandırma ![]() ikra: oku! ikrâh: zorlama, tiksinme ![]() ikrâm: ağırlama ![]() ikrâmât: ikramlar ![]() ikrâmiye: armağan olarak verilen para ![]() ikrâr: söyleme, dile getirme ![]() ikrâz: borç verme ![]() iksir: çok tesirli ilaç ![]() iktibas: alıntı, söz nakletme ![]() iktibasen: alıntı yaparak ![]() iktidâ: uyma ![]() iktidâen: uyarak ![]() iktidar: güçlülük ![]() iktifa: yetinme ![]() iktifaen: yetinerek ![]() iktiham: dayanma, katlanma ![]() iktiran: iki şeyin bir arada gelmesi, yakınlık ![]() iktisa: giyinme ![]() iktisâb: kazanma, edinme ![]() iktisâd: tutum, harcamada aşırıya kaçmama, ekonomi ![]() iktisar: kısaltma ![]() iktiza: gerekme, gereklik ![]() ilâ: "kadar" mânâsında ön ek ![]() îlâ: yüceltme, yayma ![]() ilââhir: sonuna kadar ![]() ilââhirilâyet: âyetin sonuna kadar ![]() ilâh: tanrı ![]() ilâhe: tanrıça ![]() ilâhî: ALLAH a dair ![]() ilâhiyat: ALLAH tan bahseden ilim ![]() îlâm: bildirme ![]() îlâmnâme: bildirme yazısı ![]() ilân: duyurma, duyuru ![]() ilânât: ilanlar, duyurular ![]() ilânihaye: sona kadar ![]() ilânnâme: duyurma yazısı ![]() ilâve: ek ![]() ilâveten: ek olarak ![]() îlâyıkelimetullah: ALLAH kelâmını yayma ![]() ilbâs: giydirme ![]() ilca: gereklilik, zorlama ![]() ilcaât: gereklilikler, zorlamalar ![]() ilel: sebepler, hastalıklar ![]() ilelebed: sonsuza kadar ![]() îlem: bil! îlemeyyühelazîz: bil ey azîz! ileyh: ona ![]() ilga: kaldırma ![]() ilhâd: dinsizlik ![]() ilhâh: zorlama ![]() ilhak: katma, ekleme ![]() ilhâm: ALLAH tarafından kalbe gelen mânâ ![]() ilhâmât: ilhamlar, kalbe gelen mânâlar ![]() ilhâmen: ilham olarak ![]() ilhâmî: ilhamla ilgili ![]() ilka: ekme, bırakma ![]() ilkaât: ilkalar, ekmeler ![]() ilkah: dölleme, aşılama ![]() illâ: ille, ne olursa olsun, özellikle ![]() illALLAH : ALLAH dan başka ![]() ille: sebep, illa ![]() illet: hastalık ![]() illet: asıl sebep ![]() illiyet: sebeplik ![]() illiyyîn: cennetin en yüksek yeri ![]() illüzyon: cisimleri yanlış idrak etmek ![]() ilm: ilim ![]() ilmelyakîn: ilim yoluyla kesin biliş ![]() ilmî: ilimle ilgili, ilme uygun ![]() ilmihâl: "hâl ilmi" mânâsında herkese gerekli olan dinî hükümleri bildirmek maksadıyla yazılan kitaplara verilen isim ![]() ilmiye: âlimler yolu ![]() ilsâk: yapışma, bitişme ![]() iltibas: karıştırma, ayıramama ![]() ilticâ: sığınma ![]() ilticâgâh: sığınak ![]() ilticâkârâne: sığınırcasına ![]() iltifât: lütfetme, gönül alma, güzel sözle okşama ![]() iltifâtât: iltifatlar, gönül almalar, lütfetmeler ![]() iltifâtkârâne: iltifat edercesine ![]() iltihâb: yanma, kızışma ![]() iltihak: katılma ![]() iltihâm: kaynaşma ![]() iltika: kavuşma ![]() iltimas: kayırma ![]() iltisak: kavuşma ![]() iltiyâm: kaynaşma ![]() iltizam: kayırma, taraf tutma, gerekli bulma ![]() iltizamkârâne: taraf tutarcasına ![]() iltizamperverâne: taraf tutmayı severcesine ![]() ilyâs: Kuranda adı geçen bir peygamber ![]() ilzâm: susturma, sözle üstün gelme, yenme ![]() îmâ: dolayısıyle anlatma ![]() imâd: direk ![]() îmâen: ima ederek ![]() îmâî: ima şeklinde ![]() îmâl: yapma, yapım ![]() îmâlât: yapmalar, yapımlar ![]() imâle: meylettirme, uzun okuma ![]() imam: namaz kıldıran kimse, büyük âlim, önder ![]() imame: sarık, tesbih başı ![]() imamet: imamlık, önderlik ![]() imamımübîn: bir nevi kader defteri ![]() imân: çok dikkatli olma ![]() îmân: inanma ![]() îmânî: îmanla ilgili ![]() îmânperver: îmanı seven ![]() îmar: yapma, onarma, şenlendirme ![]() îmarât: imarlar, yapmalar, onarmalar ![]() imâret: bayındırlık, fakirlere yemek verilen yer ![]() îmarkârâne: imar edercesine ![]() imâte: öldürme ![]() imbik: süzme aleti ![]() imdâd: imdat, yardım ![]() imdâdât: yardımlar ![]() imdi: şimdi ![]() imha: bozma, yıkma, yok etme ![]() imhâl: erteleme ![]() imkân: olabilirlik ![]() imkânât: imkânlar, olabilmeler ![]() imkânî: olabilen ![]() imlâ: doldurma, yazma bilgisi ![]() imrân: Hazreti Meryemin babası ![]() imrâr: geçirme ![]() imsâk: el çekme, oruca başlama zamanı ![]() imtidâd: uzama ![]() imtihan: sınama ![]() imtihanât: sınamalar ![]() imtinâ: çekinme, yanaşmama, imkânsız olma ![]() imtinân: minnet etme ![]() imtisâl: misal edinme, benzemeye çalışma ![]() imtisâlen: misal edinerek, uyarak ![]() imtiyaz: ayrıcalık ![]() imtiyazât: ayrıcalıklar ![]() imtizâc: uyuşma, kaynaşma ![]() imtizâcât: kaynaşmalar, uyuşmalar ![]() imtizâckâr: uyuşan, kaynaşan ![]() imtizâckârâne: kaynaşarak, uyuşarak ![]() inâbe: günahı terkedip hakka yönelme ![]() inâd: ayak direme, inat ![]() inâdî: inada dayanan ![]() inâm: nimetlendirme ![]() inâmât: nimetlendirmeler ![]() inâmperver: nimetlendirmeyi seven ![]() inâs: kadınlar ![]() inaş: hareketlendirme ![]() inâyât: yardımlar ![]() inâyet: yardım ![]() inâyethâh: yardım isteyen ![]() inâyetkâr: yardım eden ![]() inâyetkârâne: yardım edercesine ![]() inâyetnâme: yardım yazısı ![]() inâyetperver: yardımsever ![]() inbât: otun bitmesini sağlama ![]() inbik: imbik, süzme âleti ![]() inbisât: genişleme ![]() incil: dört büyük ilâhî kitaptan biri ![]() incilâ: cilâlanma, parlama ![]() incilâb: celbedilme, çekilme ![]() incimad: donma, katılaşma ![]() incirar: çekilme, sona erme ![]() incizâb: cezbedilme, çekilme ![]() incizâbât: cezbedilmeler, çekilmeler ![]() incizâr: çekilme ![]() ind: yan, kat ![]() indALLAH : ALLAH katında ![]() indelbüleğa: adamına göre güzel söz söyleyenler yanında ![]() indelhâce: gerek duyulduğunda ![]() indî: kendince, keyfî ![]() indifâ: def olma, püskürme ![]() indimaç: kenetlenme ![]() indiras: bozulma, silinme ![]() ineb: üzüm ![]() infâk: nafaka verme ![]() infâz: yerine getirme ![]() infiâl: hareketlenme, kızma ![]() infiâlât: infialler ![]() inficâr: tan yerinin ağarması, tohumun çatlaması ![]() infikâk: ayrılma, ayrışma ![]() infilâk: patlama ![]() infirad: teklik, benzersizlik ![]() infisah: bozulma, dağılma ![]() infisal: ayrılma ![]() rgin-top:0cm;margin-right:1 ![]() ![]() ![]() ![]() inhidam: yıkılma ![]() inhilâl: ayrışma, dağılma ![]() inhimak: kapılma, düşkünlük ![]() inhinâ: bükülme, eğrilme ![]() inhirâf: sapma ![]() inhisaf: tutulma ![]() inhisar: bir şeyin sadece bir kişiye verilmesi, tekel ![]() inhitat: düşme, çökme ![]() inhizam: bozulma, dağılma, yenilme ![]() inîdam: yok olma ![]() inîkad: kurulma, gerçekleşme, bağlanma ![]() inîkas: yansıma ![]() inkâr: inanmama ![]() inkârî: inkârla ilgili ![]() inkıbâz: tutukluk ![]() inkılâb: inkılâp, değişme, dönüşme ![]() inkılâbât: değişmeler ![]() inkılâbvârî: inkılâp gibi ![]() inkıraz: sönme, tükenme ![]() inkısam: bölünme ![]() inkısar: kısalma ![]() inkısarât: inkısarlar ![]() inkıtâ: kesilme, tükenme, tıkanma ![]() inkıyâd: boyun eğme, bağlanma ![]() inkıza: olup bitme ![]() inkisar: kırılma ![]() inkisarat: kırılmalar ![]() inkişâ: açılma ![]() inkişaf: açılma, gelişme ![]() inkişafat: açılmalar, gelişmeler ![]() innî: eserlerden eser sahibine ***üren delil ![]() ins: insan ![]() insâ: unutma ![]() insâf: merhamete dayalı adalet ![]() insâfkârâne: insaflıca ![]() insaniyet: insanlık ![]() insaniyeten: insanlık bakımından ![]() insaniyetkârâne: insanlığa yakışırcasına, insanca ![]() insaniyetperver: insanlıksever ![]() insî: insanla ilgili, insan cinsinden ![]() insibab: dökülme, katılma ![]() insibağ: boyanma ![]() insicâm: düzgünlük ![]() insilâh: soyulma, sıyırılma ![]() insiyak: sevkedilme ![]() inşâ: yapma, kurma ![]() inşâALLAH : ALLAH dilerse ![]() inşâd: şiir okuma ![]() inşât: ferahlandırma ![]() inşiâb: bölümlenme ![]() inşikak: yarılma ![]() inşirâh: ferahlanma, açılma ![]() intâc: netice verme ![]() intâk: konuşturma ![]() intâkıbilhak: ALLAH ın konuşturması ![]() intâniye: mikrobik ![]() intiaş: dinlenip canlanma ![]() intibâ: izlenim ![]() intibâh: uyanma ![]() intibâhkârâne: uyanmışçasına ![]() intibak: uyma ![]() intifâ: faydalanma ![]() intifâ: sönme ![]() intihâ: son, sona erme ![]() intihâb: seçme ![]() intihal: çalma ![]() intikal: geçme, anlama ![]() intikam: öç ![]() intikamkârâne: intikam alırcasına ![]() intisab: bağlanma, kapılanma ![]() intişâr: yayılma ![]() intişârât: yayılmalar ![]() intizam: düzgünlük, düzen, yerli yerindelik ![]() intizamât: intizamlar ![]() intizamkârâne: düzgünce ![]() intizamperver: düzensever ![]() intizamperverâne: düzensevercesine ![]() intizar: bekleme, gözleme ![]() intizaren: bekleyerek ![]() inzâl: indirme, inme ![]() inzâr: korkutma ![]() inzibât: sıkı düzen ![]() inzimâm: eklenme ![]() inzivâ: bir köşeye çekilme ![]() inzivâgâh: inziva yeri ipnotizma: telkinle uyutma ![]() îrâb: düzgün söz söyleme ![]() irâd: gelir, kazanç ![]() îrâd: söyleme, dile getirme ![]() irâde: seçme ve isteme kabiliyeti ![]() irâdet: irade ![]() irâdî: iradeyle ilgili, istemekle ![]() irâe: gösterme ![]() irâs: verme, miras bırakma ![]() îrâz: yüz çevirme ![]() ircâ: indirme, döndürme ![]() irfân: bilme, anlama, zihni olgunluk ![]() irhâsât: Efendimizin peygamberlikten önceki harika hâlleri ![]() irs: miras, kalıtım ![]() irsâ: sağlamlaştırma ![]() irsâl: gönderilme ![]() irsâlât: göndermeler ![]() irsiyet: kalıtım ![]() irşâd: hak yolu gösterme ![]() irşâdât: irşatlar ![]() irşâdgâh: irşat yeri ![]() irşâdî: irşatla ilgili ![]() irşâdkâr: irşatçı ![]() irşâdkârâne: irşat edercesine ![]() irtibât: bağlılık, ilgi ![]() irticâ: geri dönücülük ![]() irticâc: çalkalanma ![]() irticâkârâne: geri dönercesine ![]() irticâlen: hazırlıksız söyleme ![]() irticâlî: hazırlıksız konuşma ![]() irtidâd: dinden dönme ![]() irtidâdkâr: dininden dönen ![]() irtifâ: yükseklik ![]() irtihâl: göçme, ölme ![]() irtikâb: işleme ![]() irtisam: resmedilme ![]() irtişâ: rüşvetçilik ![]() irzâ: Razı etme ![]() irzâk: rızık verme ![]() isa: dört büyük peygamberden biri ![]() isâbet: yerini bulma, rast gelme ![]() isâbetiayn: göz değmesi ![]() isâd: yükseltme, mesut etme ![]() isâet: kötü iş işleme ![]() îsâf: yardıma koşma ![]() âsal: ulaştırma ![]() isâle: akıtma ![]() îsâr: kendisi muhtaç olduğu hâlde başkasına verme ahlâkı ![]() isbât: delil göstererek hakikatı ortaya koyma ![]() isevî: isa aleyhisselâmın dininden olan kimse ![]() isevîlik: isa aleyhisselâmın dini ![]() iska: sulama ![]() iskân: yerleştirme ![]() iskât: susturma ![]() iskender: sayısız beldeler fethetmiş bir hükümdar ![]() islâm: Hazreti Muhammed aleyhisalâtü vesselâmın getirdiği din ![]() islâmiyet: islâmlık ![]() ism: günah, suç ![]() ismar: meyve verme ![]() ismet: masumluk, temizlik ![]() ismiâzam: en büyük ilâhî isim ![]() ismifâil: kimin iş yaptığını bildiren isim, özne ![]() ismullah: ALLAH adı ![]() isnâaşer: on iki ![]() isnâd: dayandırma ![]() isnâdât: dayandırmalar ![]() ispirtizma: cinlerle konuşup da ruhlarla konuştuklarını sananların fikri ![]() isrâ: geceleyin ***ürme ![]() isrâf: gereksiz yere harcama ![]() isrâfât: gereksiz harcamalar ![]() isrâfil: sur borusunu üflemekle görevli büyük bir melek ![]() isrâfilmisâl: israfil gibi ![]() isrâfilvârî: israfil aleyhisselâm gibi ![]() isrâil: Hazreti Yakubun lâkabı ![]() isrâiliyyat: Yahudilikten kalma bilgiler ![]() istahrabat: ateşe tapanların ünlü ateşlerinin bulunduğu yer ![]() istasyon: demiryollarında durak ![]() istatistik: hüküm çıkarmak için bilgi toplama ve sınıflandırma ilmi ![]() istiâb: içine alma, kaplama ![]() istiânât: yardım istemeler ![]() istiâne: yardım isteme ![]() istiâre: bir kelimeyi başka anlamda kullanma ![]() istiâze: sığınma ![]() istibâd: akıldan uzak görme ![]() istibdad: baskıcı yönetim ![]() istibdadât: baskılar ![]() istibka: kalıcı kılma ![]() istibrâ: küçük abdestten sonra idrarın iyice kesilmesini beklemek ![]() istibşâr: müjdeleme ![]() istibşârkârâne: müjdelercesine ![]() istîcâl: acele etme ![]() isticvâb: sorup cevap isteme ![]() istîdâ: dilekçe ![]() istidad: istidat, yetenek ![]() istidadat: yetenekler ![]() istidadî: yetenekle ilgili ![]() istidlâl: delil getirme, delile dayanarak hüküm çıkarma ![]() istidrâc: derece derece yükselme, hayırsız başarı ![]() istidrâcî: istidracla ilgili ![]() istidrâdî: başka konu anlatılırken arada söylenen söz ![]() istif: yığma ![]() istifâ: işten ayrılma ![]() istifâde: faydalanma ![]() istifâdeten: faydalanma bakımında ![]() istifâza: feyizlenme, manen gıdalanma ![]() istifâzaten: feyizlenme bakımından ![]() istifhâm: soru, sorma ![]() istifra: kusma ![]() istifsâr: anlamak için soru sorma ![]() istifta: bir meselede dinin hükmünü sorma ![]() istigase: yardım isteme ![]() istiğfar: ALLAH tan af dileme ![]() istiğna: gönül tokluğu, nazlanma, uzak durma ![]() istiğrâb: yadırgama, garipseme ![]() istiğrâbkârâne: yadırgarcasına ![]() istiğrâk: ilâhî aşka dalıp coşarak kendinden geçme, esrime ![]() istiğrâkî: istiğrakla ilgili ![]() istiğrâkkârâne: kendinden geçercesine ![]() istihâl: temizleme ![]() istihâle: başkalaşma ![]() istihâre: bir işin iyi olup olmadığını anlamak için rüya görmek niyetiyle uykuya yatma ![]() istihâza: âdet kanı ![]() istihbâb: güzel sayma ![]() istihbâr: haber alma ![]() istihbârât: haber almalar ![]() istihdâf: hedef edinme ![]() istihdâm: hizmet ettirme ![]() istihfâf: hafife alma ![]() istihkak: hak etme ![]() istihkâm: sağlamlık, siper ![]() istihkâr: hor görme ![]() istihlâk: tüketim ![]() istihrâc: çıkarma, çıkarım ![]() istihrâcât: çıkarmalar, çıkarımlar ![]() istihsâl: üretim ![]() istihsân: güzel sayma ![]() istihsan: korunma ![]() istihsânât: güzel saymalar ![]() istihsânkârane: beğenircesine ![]() istihyâ: haya etme, utanma ![]() istihzâ: ince alay ![]() istihzâkârâne: alay edercesine ![]() istihzar: hazırlama ![]() istihzarât: hazırlamalar ![]() istikamet: doğrultu, yön ![]() istikbâl: gelecek zaman, yönelme ![]() istikbâlbîn: geleceği gören ![]() istikbâlî: gelecekle ilgili ![]() istikbâliyât: gelecek zamanda olacaklar ![]() istiklâl: bağımsızlık ![]() istiklâldârâne: bağımsızca ![]() istiklâliyet: bağımsızlık ![]() istikmâl: tamamlama ![]() istikrâ: ayrı ayrı olaylardan genel bir hüküm çıkarma ![]() istikrâen: istikra bakımından ![]() istikrah: tiksinme ![]() istikrâr: karar kılma, yerleşme ![]() istikrâz: borçlanma ![]() istikzâr: pis görme ![]() istilâ: kaplama ![]() istilâkârâne: kaplarcasına ![]() istilhak: kendine alma ![]() istilzâm: gerektirme ![]() istilzâz: lezzet alma ![]() istimâ: dinleme ![]() istimâl: kullanma ![]() istimdâd: yardım isteme ![]() istimdâdgâh: yardım isteme yeri ![]() istimdâdkârâne: yardım istercesine ![]() istimlâk: kamulaştırma ![]() istimrâr: devamlılık ![]() istimsâl: örnek alma ![]() istimzâc: kaynaşma, karışma ![]() istinâbe: başka yerde bulunan şahidin ifadesinin alınması ![]() istinad: dayanma ![]() istinaden: dayanarak ![]() istinadgâh: dayanak ![]() istinaf: başlangıç, mahkeme ![]() istinâs: alışma, ısınma ![]() istinbât: bir sözden gizli bir mânâ çıkarma ![]() istincâ: helada temizlenme ![]() istinkâf: çekinme, katılmama ![]() istinkâr: inkâr etme ![]() istinsâh: sayfaları yazarak çoğaltma ![]() istintak: konuşturma ![]() istirâhât: dinlenme ![]() istirâhâtgâh: dinlenme yeri ![]() istirâhâthâne: dinlenme evi ![]() istirâk: hırsızlık ![]() istirdâd: geri alma ![]() istirhâm: merhamet dilenme ![]() istirhâmnâme: merhamet dilenme yazısı ![]() istîsâb: güç sayma ![]() istîsal: kökünü kazıma ![]() istiskal: yüz vermeyerek kovma ![]() istismâr: menfaatine alet etme ![]() istisnâ: ayrılık, kural dışı ![]() istişâre: danışma, konuşma ![]() istişfâ: şifa isteme ![]() istişhâd: şahit gösterme ![]() istişmâm: koklama ![]() istitafkârane: merhamet isteyen gibi ![]() istitar: örtünme ![]() istitrad: ara söz ![]() istivâ: düzelme, güneşin tepeye gelmesi ![]() istizâh: açıklama istemek ![]() istizâm: büyütme ![]() istizân: izin isteme ![]() istizhâr: birinden yardımcı olmasını isteme ![]() isyân: ayaklanma, başkaldırma ![]() isyânkârâne: başkaldırırcasına ![]() îşâ: yatsı ![]() işâa: haber yayma ![]() işâl: alevlendirme ![]() işâr: sezdirme ![]() işârât: işaretler ![]() işârâtülîcâz: mûcizelik işaretleri ![]() işâret: anlamlı davranış, belirti ![]() işâreten: işaret ederek ![]() işârî: işaretle ilgili ![]() işbâ: doyurma ![]() işgal: oyalama, alma ![]() işgüzar: çalışkan ![]() işhâd: şahit gösterme ![]() işkâl: güçleştirme, çetinleştirme ![]() işkembe: hayvan midesi ![]() işkil: vesvese, kuşku ![]() işmâm: koklatma ![]() işmar: anlamlı işaret ![]() işrak: ALLAH a ortak koşma ![]() işrâk: ışıklandırma, parlatma ![]() işrâkiyye: batıl bir felsefe ![]() işrâkiyyûn: işrâkiyyeciler ![]() işret: içkili toplantı ![]() iştiâl: alevlenme ![]() iştibâh: şüphelenme, benzerlik ![]() iştibâk: şebekelenme, örgülenme ![]() iştigal: uğraşma ![]() iştihâ: iştah ![]() iştihar: ünlenme ![]() iştikak: türeme ![]() iştira: satın alma ![]() iştirak: ortaklık, katılma ![]() iştiyak: şiddetli istek ![]() iştiyakât: şiddetli istekler ![]() iştiyakâver: pek istekli ![]() iştiyakengiz: istek veren ![]() îta: verme ![]() itâat: söz dinleme ![]() itâatkârâne: söz dinleyerek ![]() itâb: azarlama ![]() itâm: yemek yedirme ![]() itfa: söndürme ![]() ithaf: yazılan kitapta birinin adını anma ![]() ithâm: suçlama ![]() ithâmnâme: suçlama yazısı ![]() îtibar: saygınlık ![]() îtibarî: var sayılan ![]() îtidâl: orta hâllilik ![]() îtidâlidem: soğukkanlılık ![]() îtikâd: gönülden inanma ![]() îtikâdât: inanmalar ![]() îtikâden: inanma bakımından ![]() îtikâdî: inanmakla ilgili ![]() îtikaf: bir yere çekilip ibadet etmek ![]() îtilâ: yükselme ![]() îtilâf: anlaşma ![]() îtimâd: güvenme ![]() îtimâden: güvenerek ![]() îtinâ: özen ![]() îtiraf: saklamayıp söyleme ![]() îtiraz: karşı çıkma, karşı söz ![]() îtirazât: itirazlar ![]() îtiraziye: cümlede ara söz îtirazkârâne: itiraz edercesine ![]() îtiraznâme: itiraz yazısı ![]() îtisaf: haksızlık ![]() îtiyad: alışkanlık ![]() îtizâl: ayrılma, sapma ![]() îtizâr: özür bildirme ![]() itkan: sağlam yapma ![]() itlâf: öldürme ![]() itlak: bağlama, asma ![]() itmâm: tamamlama ![]() itminân: tatmin olma ![]() itminânbahş: tatmin eden ![]() itminânkârâne: tatmin olurcasına ![]() ittibâ: tabi olma, uyma ![]() ittibâen: tabi olarak, uyarak ![]() ittifâk: birleşme ![]() ittifâken: birleşerek ![]() ittifâkî: birleşmeye dair, üstünde birleşilen ![]() ittifâkkârâne: birleşircesine ![]() ittihâd: birlik ![]() ittihâdıislâm: Müslümanların birlik olması ![]() ittihâm: suçlanma ![]() ittihâmkârâne: suçlanarak ![]() ittihâmnâme: suçlanma yazısı ![]() ittihâz: alma, sayma ![]() ittika: sakınma ![]() ittikan: sağlamlık ![]() ittisâf: sıfatlanma ![]() ittisâfkârâne: sıfatlanırcasına ![]() ittisâk: düzenli diziliş ![]() ittisâl: bitişme ![]() ittizâh: açıklık ![]() ittizân: ölçülülük ![]() ityân: belirleme ![]() ivaz: karşılık ![]() îvicâc: eğrilik ![]() îvicâcât: eğrilikler ![]() îyanî: görünen ![]() îyd: bayram ![]() izâ: birdenbire ![]() izâbe: eritmek ![]() izâc: taciz etme, rahatsız etme ![]() izâcât: taciz etmeler ![]() izâe: aydınlatma ![]() izâfe: bağlama, yükleme ![]() izâfî: göreli, göreceli ![]() îzâh: açıklama ![]() îzâhât: açıklamalar ![]() îzâhen: açıklama ile ![]() izâle: giderme ![]() izâm: büyükler ![]() îzâm: büyütme ![]() izân: anlayış ![]() izânî: anlayışla ilgili ![]() izâr: elbise ![]() îzâz: ağırlama ![]() izbe: kuytu ![]() izdihâm: yığışma ![]() izdivâc: evlenme ![]() izdiyad: artma ![]() izhâr: gösterme ![]() izinnâme: izin belgesi ![]() izmihlâl: bozulma ![]() izn: izin ![]() izzet: üstünlük, galibiyet ![]() izzetâlûd: izzetle karışık ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Arapça Sözlük |
![]() |
![]() |
#9 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Arapça SözlükJ jâle: çiy, şebnem, kırağı ![]() jandarma: asayişle görevli asker ![]() jelatin: kokusuz bir madde, bir cins kağıt ![]() jeolog: yeryüzü ilmi ile uğraşan kimse ![]() jeoloji: yeryüzünün yapısını inceleyen ilim ![]() jest: anlamlı beden hareketleri ![]() jiyân: kükremiş ![]() Jöntürk: Osmanlıların son döneminde yaşayan yenilik sevdalısı gençler ![]() jurnal: günlük, ispiyon ![]() jülîde: perişan, dağınık ![]() jüri: bir mesele hakkında hüküm vermek için toplanan heyet |
![]() |
![]() |
![]() |
Arapça Sözlük |
![]() |
![]() |
#10 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Arapça SözlükK kabahat: kusur, suç ![]() kabaih: kabahatlar ![]() kabâil: kabileler ![]() Kâbe: namaz için yöneldiğimiz mukaddes mabet ![]() Kabıkavseyn: Peygamberimizin mîraçta ulaştığı son nokta ![]() kâbız: tutan, sıkan, kavrayan ![]() kabîh: çirkin ![]() kabil: olabilir, gibi, türlü ![]() kabîle: aynı soydan olup beraber yaşayan insanlar ![]() kabilîyet: yetenek, etkilenebilirlik ![]() kabine: bakanlar kurulu ![]() kabir: mezar ![]() kabl: önce ![]() kablelbülûğ: ergenlikten önce ![]() kablelvukû: olmadan önce ![]() kablelvücûd: var olmadan önce ![]() kabr: kabir, mezar ![]() kabristân: mezarlık ![]() kabûlüadem: yokluk kabulü ![]() kâbus: korkulu rüya ![]() kabz: tutma, alma, tutukluk ![]() kabza: sap, el, avuç ![]() kabzıervah: ruhların alınması ![]() kabzıruh: ruhun alınması ![]() kaddesALLAH üesrarehüm: ALLAH onların sırlarını mukaddes kılsın ![]() kade: namazda oturuş ![]() kadem: ayak, adım ![]() kademe: derece, sıra ![]() kader: ALLAH ın herşeyi ezelden bilip takdir etmesi ![]() Kaderiye: "kul fiilin yaratıcısıdır" diyen sapık mezhep ![]() kadî: kadı, hâkim ![]() kadîb: kılıç ![]() Kadîm: öncesiz olan ALLAH ![]() kadîm: eski zaman ![]() Kadîr: güçlü ![]() kadîrâne: güçlü olarak ![]() kadirdanlık: değerbilirlik ![]() Kadirî: Abdülkadir Geylanî tarikatından olan ![]() kadîriyet: güçlülük ![]() kadirşinâs: değerbilir ![]() Kadîülhâcât: ihtiyaçları veren, ALLAH ![]() kadr: kadir, kıymet, değer ![]() Kaf: hayâlî bir dağ ![]() kâffe: bütün ![]() kâfi: yeter ![]() kâfil: kefil olan ![]() kafile: yolculuk eden topluluk ![]() kâfir: îmansız ![]() kâfirâne: kâfirce ![]() kafiye: mısra sonralarında ses bezerlikleri ![]() kafiyeperest: aşırı kafiye düşkünü ![]() kâfûr: bir madde ismi, cennette bir kaynak ![]() kağnı: öküz arabası ![]() kâh: bazen ![]() Kahhâr: kahreden ![]() kahhârâne: kahredercesine ![]() kahır: derin üzüntü ![]() kâhil: erişkin ![]() kâhin: falcı ![]() kahir: üstün gelen ![]() kahr: zorlama, mahvetme, ezme ![]() kahraman: büyük işler başarmış kişi ![]() kahramanâne: kahramanca ![]() kaht: kıtlık ![]() kahtıricâl: adam kıtlığı ![]() kahtügalâ: yokluk ve kıtlık ![]() kaid: lider, kumandan ![]() kaide: kural ![]() kaideten: kural olarak ![]() kail: inanmış ![]() kaim: ayakta duran ![]() kaime: para ![]() kâin: olan ![]() kâinat: evren ![]() kal: konuşma ![]() kal': koparma ![]() kalâ: kale ![]() kalade: gerdanlık ![]() kalâk: gönül sıkıntısı ![]() kalb: duyguların sultanı, gönül ![]() kalben: gönülle ![]() kalbetme: dönüştürme ![]() kalbî: gönülden ![]() kalbolma: dönüşme ![]() kale: dedi ![]() kale kîle: dedi denildi ![]() kalen: konuşarak ![]() kalî: konuşmakla ![]() kalîl: az ![]() kalkale: okurken harfi iki kere seslendirme ![]() kalori: gıdaların vücuda ısı vermesi bakımından değeri ![]() kalp: sahte ![]() Kalûbelâ: ALLAH ın "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" diye sorması ve ruhların "evet" demeleri olayı ![]() kâm: dilek, arzu ![]() kamer: ay ![]() kamervârî: ay gibi ![]() kamet: boy ![]() kamet: namazın farzından önce okunan ezan ![]() kâmil: yetkin, erişkin, olgun, tam ![]() kâmilâne: kâmilce ![]() kâmilen: tamamen ![]() kâmilîn: kâmiller ![]() kamtarir: çatık kaşlı ![]() kamu: halkın hepsi ![]() kamûs: büyük sözlük ![]() kanaât: kısmetine Razı olma, kabullenme ![]() kanaâtbahş: kanaat veren ![]() kanaâtkârâne: kanaat edercesine ![]() kanâdil: kandiller ![]() kandil: idare lâmbası ![]() kâne: oldu ![]() kangren: hücrelerin ölmesiyle oluşan bir hastalık ![]() kanî: kanaat eden, inanmış ![]() kantar: tartı aleti ![]() kantara: köprü ![]() kanun: uyulması gereken kesin kural ![]() kanunen: kanunca ![]() kanunî: kanuna göre, uygun ![]() kanuniyet: kanunluk ![]() kanunnâme: kanun yazısı ![]() kanunperest: kanun düşkünü ![]() kâr: "yapan, eden" mânâsında son ek ![]() kâr: para kazancı ![]() karâbet: yakınlık ![]() karakter: temel özellik ![]() karar: hüküm, çare, düzenlilik, ölçülülük, tahmin ![]() karardâde: düzelmiş ![]() karargâh: karar yeri, askeriyede kurmayların yeri ![]() kararnâme: kararların yazısı ![]() karaşina: iş bilir ![]() karavana: büyük yemek kabı ![]() karbon: bir element, kömür ![]() kardeşane: kardeşce ![]() kârgir: taş yapı ![]() kârıakıl: akla uygun ![]() karındaş: kardeş ![]() karî: okuyucu ![]() karîb: yakın ![]() karîben: yakında ![]() karîha: düşünme melekesi ![]() karîn: yan yana, yakın ![]() karîne: belirti ![]() Karlayl: ünlü bir tarihçi ![]() karn: devre, asır ![]() karulâsâ: doktorun bedene vurarak muayene etmesi ![]() Karûn: azaba uğramış ünlü bir zengin ![]() karye: belde ![]() karz: ödünç ![]() karzen: ödünç olarak ![]() karzıhasen: ALLAH için verilen borç ![]() kasâid: kasideler, övgü için yazılan şiirler ![]() kasas: kıssalar, hikâyeler ![]() kasâvet: katılık ![]() kasd: niyet, istek ![]() kasden: niyet ederek ![]() kasdî: kasıtlı olarak, kasıtla ilgili ![]() kâse: tas, çanak ![]() kâselîs: çanak yalayıcı ![]() kasem: yemin ![]() kasemât: yeminler ![]() kasıd: kasteden, niyetli ![]() kasır: kusurlu ![]() kasır: kısa ![]() kasır: saray ![]() kasî: katı ![]() kâsib: kazanmaya çalışan ![]() kasid: kesat olan, sürümü olmayan ![]() kasîde: övgü şiiri ![]() kasîdehân: kaside okuyan ![]() kasir: kısa ![]() kasirünnazar: nazarı kısa ![]() kasîyye: katılık ![]() kasr: kısalık, saray ![]() kasvet: sıkıntı, katılık ![]() kâşâne: gösterişli ev ![]() kâşif: keşfeden ![]() kat: kesme, geçme ![]() katâ: asla ![]() katarât: damlalar ![]() katıa: kesin olan ![]() katıüttarîk: yol kesen ![]() katî: kesin ![]() kâtib: yazıcı ![]() kâtibâne: yazıcı gibi ![]() kâtibe: yazıcı kadın ![]() kâtibîn: insanın amelini yazan melekler ![]() katil: öldüren ![]() katîye: kesin ![]() katîyyen: kesinlikle ![]() katîyet: kesinlik ![]() katl: öldürme ![]() katliâm: herkesi öldürme ![]() katmer: kat kat oluş ![]() Katolik: Hıristiyanlıkta bir mezhep ![]() katran: siyah bir madde ![]() katre: damla ![]() katuf: tembel hayvan ![]() kavâid: kurallar ![]() kavânin: kanunlar ![]() kavî: kuvvetli ![]() kavil: söz, sözleşme ![]() kavim: aynı ırka mensub olanların oluşturduğu topluluk ![]() kavis: yay, eğri ![]() kaviyyen: kuvvetle ![]() kavl: söz ![]() kavlen: sözle ![]() kavlirâcih: üstün bulunan söz ![]() kavm: kavim, aynı ırka mensub olanların oluşturduğu topluluk ![]() kavmiyet: kavimlik ![]() kavmiyetçilik: ırkçılık, olumsuz milliyetçilik ![]() kavmiyeten: kavim olma bakımından ![]() kavs: yay, eğri ![]() kavseyn: iki yay ![]() kavsıkuzeh: gökkuşağı ![]() kavvâd: günaha vasıta olan ![]() kay: kusuntu ![]() kayd: yazma, bağ ![]() kayıt: yazma, bağ ![]() kaylûle: öğle uykusu ![]() kayser: Bizans imparatorunun lâkabı ![]() kayyum: toplayıp ihsan eden ![]() Kayyûm: yarattıklarını varlık âleminde tutan ALLAH ![]() Kayyûmiyet: Kayyumluk ![]() kazâ: kaderde yazılanın gerçekleşmesi ![]() kazâ: vaktinden sonra kılınan namaz ![]() kazâ: zarar veren olay ![]() kazârâ: kaza olarak ![]() kazasker: ilimde bir rütbe ![]() kazâyâ: kaziyeler, hükümler ![]() kazâzede: kazaya uğramış kazf: namuslu kadına iftira ![]() kâzım: öfkesini yenen ![]() kâzib: yalancı ![]() kaziye: hüküm ![]() kazurât: pislikler ![]() kebâir: büyük günahlar ![]() kebîr: büyük ![]() kebîre: büyük günahlar ![]() keder: üzüntü ![]() keennehu: sanki o ![]() kef-nûn: ALLAH ın "ol" yani "kün" emrindeki harfler ![]() kefâet: denklik ![]() kefâlet: kefillik ![]() kefe: terazinin bir gözü ![]() kefere: kâfirler ![]() keffâret: dini suçun affı ümidiyle dünyada çekilen ceza ![]() keffâreten: kefaret olarak ![]() keffâretüzzünûb: günahların kefareti ![]() kefîl: "borcunu ödemezse ben ödeyeceğim" diyen ![]() kehânet: gelecekten haber verme ![]() kehânetfurûş: geleceği bilirim diyen sahtekâr ![]() kehf: mağara ![]() kehfmisâl: mağara gibi ![]() kehkeş: samanyolu ![]() kehkeşan: samanyolu ![]() kehribar: çekme özelliği olan bir madde ![]() kehrübâ: kehribar ![]() kelâl: bitkinlik ![]() kelâm: konusu îman olan bir ilim ![]() kelâm: söz, ilâhî sıfatlardan biri ![]() kelâmullah: ALLAH sözü ![]() kelb: köpek ![]() kelbiyet: köpeklik ![]() kelbiyyûn: dünyadan el çekmeyi ilke edinen felsefeciler ![]() keler: kertenkele ![]() kelîle: az gören, çakal ![]() kelîm: kendisine söz söylenen ![]() kelimât: kelimeler ![]() kelime: sözcük ![]() kelimetullah: ALLAH sözü ![]() kellâ: hayır, asla! kem: kötü ![]() kemafissâbık: daha önce geçtiği gibi ![]() kemâl: olgunluk, erginlik, tamlık ![]() kemâlât: kemâller, olgunluklar ![]() kemâlî: kemâlle ilgili ![]() kemer: kavisli yapı, kuşak ![]() kemerbeste: kuşak bağlamış, hazırlanmış ![]() kemiyet: nicelik ![]() kemiyeten: nicelik bakımından ![]() kemter: âciz, fakir, hakir ![]() kemterâne: acizce, aşağıca ![]() kenz: hazine, define ![]() Kenzülarş: önemli bir bir dua ![]() kerâhet: çirkinlik ![]() kerâmât: kerametler ![]() kerâmet: ALLAH ın izniyle velîlerin gösterdikleri harikalar ![]() kerâmetkârâne: kerametli bir şekilde ![]() kerâmetvârî: keramet gibi ![]() Kerbelâ: Hazreti Hüseyinin şehit edildiği yer ![]() kerem: iyilik, lütuf, ikram, değer ![]() keremkâr: keremli ![]() keremkârâne: keremlice ![]() keremnâmdâr: keremiyle tanınan ![]() kerhen: istemeyerek ![]() kerîh: tiksindirici ![]() kerîm: kerem sahibi ![]() kerîmâne: kerimce ![]() kerime: kız evlat ![]() kerîmiyet: kerîmlik ![]() kerrât: defalar ![]() kerre: defa ![]() kerremALLAH uveche: ALLAH yüzünü ak etsin ![]() kerrûbî: büyük melek ![]() kerrûbiyyûn: büyük melekler ![]() kerrüfer: çekilip yeniden saldırma ![]() kervân: topluca yolculuk edenler kafilesi ![]() kes: kimse ![]() kesâd: durgunluk ![]() kesâfet: yoğunluk ![]() kesâlet: tembellik, uyuşukluk ![]() kesân: kimseler ![]() kesb: kazanma, edinme, işleme ![]() kesbî: kesble ilgili ![]() kese: kısa yol, para torbacığı ![]() kesel: tembel ![]() kesîf: katı, yoğun, mat ![]() kesîr: çok, bol ![]() kesir: kırılmış ![]() kesr: kırma ![]() kesret: çokluk, bolluk ![]() keş: "çeken" mânâsında son ek ![]() keşf: açma, bulma ![]() keşfelkubûr: ölünün kabirdeki durumunu bilme ![]() keşfirâz: sırrı ortaya çıkarma ![]() keşfiyât: keşifler ![]() keşide: çekilmiş ![]() keşif: açma, bulma ![]() keşiş: papaz ![]() keşmekeş: karışıklık ![]() keşşaf: keşfeden, açan, bulan ![]() ketebe: yazıcılar ![]() ketf: omuz ![]() ketm: gizleme ![]() ketmetmek: gizlemek ![]() ketûm: sır saklayabilen ![]() kevahin: kâhinler, falcılar ![]() kevakib: yıldızlar ![]() kevkeb: yıldız ![]() kevn: yaratılan, âlem ![]() kevneyn: iki âlem ![]() kevnî: yaratılanlarla ilgili ![]() kevniye: yaratılanlarla ilgili olan ![]() kevser: cennette bir havuz ![]() keyd: hile, düzen ![]() keyfe: nasıl? keyfemâyeşâ: canı nasıl isterse ![]() keyfen: nitelikçe ![]() keyfî: keyfince ![]() keyfiyât: özellikler, nitelikler, durumlar ![]() keyfiyet: nitelik, özellik, durum ![]() keyfiyeten: nitelik bakımından ![]() keyif: hoş hâl ![]() kezâ: bunun gibi ![]() kezâlik: bu da öyle ![]() kezzâb: yalancı ![]() kıble: Kâbenin bulunduğu taraf ![]() kıblegâh: kıble yeri ![]() kıblename: kıbleyi gösteren yazı ![]() kıblenümâ: kıbleyi gösteren ![]() kıdem: öncelik, öncesizlik ![]() kıllet: azlık ![]() kıraat: okuma ![]() kıraaten: okumakla ![]() kırav: çorak tarla ![]() kırba: deri su kabı ![]() Kırgız: Türkî kavimlerden biri ![]() kısas: kıssalar, hikâyeler ![]() kısâs: öldüreni öldürme cezası ![]() kısâsen: kısas olarak ![]() kısım: bölüm ![]() kısm: bölüm ![]() kısmen: bir bölümü ![]() kısmet: nasip ![]() kıssa: ibretli hikâye ![]() kıssât: kıssalar, hikâyeler ![]() kıssîs: keşiş, papaz ![]() kıstas: ölçü ![]() kışır: kabuk ![]() kışr: kabuk ![]() kıtâ: kara parçası, şiir parçası ![]() kıtal: birbirini öldürme ![]() Kıtmîr: Ashabıkehfin köpeği ![]() kıtr: erimiş bakır ![]() kıvâm: olgunluk, tav, dik, direk ![]() kıyâm: ayakta durma, ayaklanma ![]() kıyâmet: dünyanın yıkılıp son bulması ![]() kıyâs: karşılaştırma ![]() kıyâsât: karşılaştırmalar ![]() kıyâsen: kıyasla ![]() kıyâsımaâlfârık: birbirine benzemeyenlerin karşılaştırılması ![]() kıymet: değer ![]() kıymetdâr: kıymetli, değerli ![]() kıymetşinâs: değerbilir ![]() kıyye: okka,1282 gram ağırlık ![]() kızıl: kırmızı ![]() kızılbaş: Alevilere verilen bir isim ![]() kızılelma: eski Roma ![]() kibar: ince, nazik ![]() kibâr: büyükler ![]() kibir: büyüklük, büyüklenme, büyüklük taslama ![]() kibriyâ: büyüklük ![]() kifâyet: yeterlik ![]() kile: 40 litrelik tahıl ölçüsü ![]() kîle: denildi ![]() kilk: kalem ![]() kîlükal: dedikodu ![]() kimyâ: bir ilim kolu, ilaç ![]() kimyâger: kimyacı ![]() kimyâhâne: deneyevi ![]() kin: gizli düşmanlık ![]() kinâiyyât: kinayeler ![]() kinâye: mânâyı dolayısıyla anlatan söz, üstü örtülü dokunaklı söz ![]() kinâyeten: kinaye bakımından ![]() kindâr: kinci ![]() kinedâr: gizli düşmanlık besleyen ![]() kirâm: ulular, cömertler, kerimler ![]() Kirâmenkâtibîn: günahları ve sevapları yazan melekler ![]() kisb: işleme, edinme, kazanma ![]() kisbî: edinmeyle ilgili ![]() kîse: kese ![]() kisrâ: eski iran hükümdarı ![]() kisve: kılık, elbise ![]() kitâb: kitap ![]() kitâbe: yazılı levha ![]() kitâbet: yazma işi ![]() kitâbeten: yazmakla ![]() Kitâbımübîn: apaçık kitap, kaderin bir türü, Kurân ![]() kitâbî: kitaba uygun, kitapla ilgili, ilâhî kitaplardan birine inanan ![]() kitâbullah: ALLAH ın kitabı, Kurân ![]() kitle: kütle, yığın, öbek ![]() kiyâset: akıllılık ![]() kizb: yalan ![]() klâsik: zamanın değerini yitirmeyen, sanatta kuralcı, alışılmış ![]() klinik: hastaya bakılan yer ![]() kof: içi boş ![]() kolordu: ordunun bir bölümü ![]() kombinezon: tertip, düzenleme ![]() komisyon: özel bir maksad için kurulan heyet ![]() komita: siyasi bir maksat için bir araya gelenlerin gizli cemiyeti ![]() komite: bir iş için toplanan heyet ![]() kompleks: karmaşık, şuur dışı meyillerin tümü ![]() komplo: bir kimse aleyhine alınan gizli karar ![]() komprime: hap ![]() Konstantiniyye: istanbul ![]() kontenjan: ilgililerin her birine düşen pay ölçüsü ![]() kordon: zincir ![]() kozmoğrafya: uzay ilmi ![]() kozmoz: âlem, kâinat ![]() köle: esir, alınıp satılan insan ![]() kritik: tenkit, sıkışık durum ![]() kubbe: yarım küre şeklinde bina damı ![]() kubh: çirkinlik ![]() kubûr: kabirler, mezarlar ![]() kuddîsesırruhu: sırrı mukaddes olsun! Kuddûs: "temiz olan ve temizlikleri yaratan" mânâsında ilâhî isim ![]() kudemâ: kadimler, eskiler, büyükler ![]() kudret: güç ![]() kudsî: kutsal, temiz, arınmış, yüce ![]() kudsiye: kutsal ![]() kudsiyet: kutsallık, yücelik, temizlik ![]() kudûm: uzaktan gelme, ayak basma ![]() kul: insan ![]() kulûb: kalbler ![]() kulunç: acı veren bir hastalık ![]() kumandan: komutan ![]() kumbiiznillah: ALLAH ın izniyle kalk! kumistân: kumluk yer, çöl ![]() kundak: bebek sargısı, yangın çıkaran ateş parçası ![]() kurâ: ad çekme ![]() Kurân: "okunan" mânâsında ilâhî kitabımızın adı ![]() Kurânî: Kurânla ilgili, ait ![]() kurb: yakınlık ![]() kurbiyet: yakınlık ![]() Kureyş: Peygamberimizin kabilesi ![]() kurrâ: Kurân okuyucuları ![]() kurûn: çağlar, asırlar, devreler ![]() kusûr: eksiklik, pürüz, özür, kabahat ![]() kusûrât: kusurlar ![]() kusûriyet: kusurluluk ![]() kûşe: köşe ![]() kut: gıda, azık ![]() kutb: büyük evliya ![]() kutbiyet: büyük evliyalık ![]() kutbuâzam: en büyük kutub, zamanın en büyük velîsi ![]() kutr: çap ![]() kutub: büyük evliya ![]() kutulâyemût: ölmeyecek kadar yiyecek ![]() kuvâ: kuvveler ![]() kuvve: kuvvet, düşünce, duygu, yetenek ![]() kuvvet: güç ![]() kuvvetüzzahr: yardım kuvveti ![]() kuyûd: kayıtlar, bağlar ![]() kuzeh: renk renk çizgiler ![]() kübra: en büyük ![]() küdûret: koyuluk, kederlilik ![]() küffâr: kâfirler ![]() küfr: îmansızlık ![]() küfrân: îmansızlık, nankörlük ![]() küfrî: küfürle ilgili ![]() küfriyât: küfürle ilgili şeyler ![]() küfür: îmansızlık ![]() küfürbaz: küfredici ![]() küfüv: denk, eş ![]() kühûlet: erginlik ![]() külâh: tepesi sivri başlık ![]() külfet: yük, zahmet, zorluk ![]() külhân: hamam ocağı ![]() küll: bütün ![]() küllî: bütün fertleri ihtiva eden genel kavram, genel, kapsamlı ![]() külliyat: hepsi, bir yazarın bütün eserleri ![]() külliye: bütünlük, ilgili bütün kısımların bir arada bulunduğu yapı ![]() külliyen: bütünüyle ![]() külliyet: bütünlük, genellik, kapsamlılık ![]() kültür: bir milletin maddî ve mânevî varlıkları, yaşayış ve davranış şekli, kazanılan genel bilgi ![]() kün: "ol" emri ![]() küngân: su borusu ![]() künh: asıl, öz, kök ![]() künnes: gece görünen yıldızlar ![]() künûz: hazineler ![]() künye: kimlik ![]() Kürdî: Kürdistânlı ![]() küre: yuvarlak ![]() küreiarz: yer yuvarlağı, dünya ![]() kürevî: yuvarlak ![]() küreviyet: yuvarlaklık ![]() küreyvât: kürecikler ![]() küreyvâtıbeyzâ: akyuvarlar ![]() küreyvâtıhamrâ: alyuvarlar ![]() Kürsî: arşı azamın altındaki makam ![]() Kürt: Müslüman bir kavim, o kavimden olan kişi ![]() küsûf: kararma, güneş tutulması ![]() küsûfât: kararmalar, güneş tutulmaları ![]() küsûr: artık ![]() küsûrât: küsurlar, artıklar ![]() küşâ: açan ![]() küşâd: açma ![]() küşâde: açılmış ![]() küşâyiş: açıklık ![]() küşûf: keşifler, açmalar, bulmalar ![]() kütle: yığın, öbek ![]() küttâb: kâtipler ![]() kütüb: kitaplar ![]() Kütübüsitte: güvenilir olan altı hadîs kitabı ![]() kütük: bütün adların yazıldığı büyük defter ![]() küvar: petek, kovan |
![]() |
![]() |
![]() |
Arapça Sözlük |
![]() |
![]() |
#11 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Arapça SözlükL lâ: yoktur, hayır ![]() lâakal: en azından ![]() lâalettâyin: gelişigüzel ![]() lâbis: giyinmiş ![]() lâbüd: şüphesiz, kesin ![]() lâdinî: din dışı, dinsiz ![]() lâedrî: kendi varlığından bile şüphe eden felsefeci ![]() lâfıgüzâf: boş söz ![]() lâfız: söz ![]() lâfz: söz ![]() Lâfzaicelâl: "ALLAH " lafzı ![]() lâfzen: sözle ![]() lâfzî: sözle ilgili ![]() lâfziye: sözle ilgili olan ![]() lâfzullah: "ALLAH " lafzı ![]() lağv: geçersiz, boş ![]() lahd: mezar ![]() lâhık: ulaşan, eklenen ![]() lâhika: eklenen, katılan ![]() lahm: et ![]() lahn: güzel ses, kuralsız okuyuş ![]() lâhut: ilâhî âlem ![]() lâhutî: ilâhî âlemle ilgili ![]() lahza: an, en kısa zaman ![]() lâik: dini olmayan, din dışı ![]() laîn: lânetli ![]() lâin: lânet eden ![]() lâkab: lâkap, takma ad ![]() lâkayd: kayıtsız, ilgisiz ![]() lâkaydane: kayıtsızca, ilgisizce ![]() lâkin: ama, fakat ![]() lâkita: buluntu ![]() lâl: dilsiz ![]() lâlezâr: lâle bahçesi ![]() lâmeşrû: yasak ![]() lâmise: dokunma duyusu ![]() lânet: nefret, öfke ![]() lâsiyyema: özellikle ![]() lâşe: leş ![]() lâşek: şüphesiz ![]() lâşey: bir şey değil ![]() lâtaknetû: kesmeyiniz ![]() lâtenâhî: sonsuz ![]() lâteşbih: benzetmek gibi olmasın! Lâtif: lütfedici ![]() lâtif: yumuşak, güzel, şirin, ince ![]() lâtifane: lâtifçe ![]() lâtife: ince duygu, hoş söz, nazik şaka ![]() Latin: eski bir kavim ![]() lâubâlî: senli benli, saygısız, ilgisiz, umursamaz ![]() lâubâlîyâne: saygısızca, ilgisizce ![]() lâyemût: ölümsüz ![]() lâyemûtâne: ölümsüz gibi ![]() lâyenkatı: kesilmeksizin, aralıksız ![]() lâyetecezzâ: bölünmez ![]() lâyetefellel: kırılmaz, körelmez ![]() lâyetenahî: sonsuz ![]() lâyetezelzel: sarsılmaz ![]() lâyezâl: yok olmaz ![]() lâyezâlî: yok olmayan ![]() lâyıha: tasarı ![]() lâyık: uygun, yaraşır ![]() lâyuad: sayısız ![]() lâyuhsâ: hesapsız ![]() lâyuhtî: hatasız ![]() lâyutak: güç yetmez ![]() lâyüsel: sorumsuz ![]() lâzım: gerekli ![]() lâzımâmed: lâzım gelir ![]() lâzıme: gerekli olan ![]() leb: dudak ![]() lebâleb: dopdolu ![]() lebbeyk: buyurunuz ![]() lebbeykzen: "buyurunuz" diyen ![]() Lebîd: ünlü bir şair ![]() ledün: gizli ilim, marifetullah ![]() ledünniyât: ALLAH vergisi olan gizli ilimler ![]() leffen: ekli, bitişik ![]() lehce: bir beldenin konuşma tarzı ![]() leheb: ateş alevi ![]() lehine: onun faydasına ![]() lehiv: günahlı eğlence ![]() lehülhamd: ALLAH a hamdolsun ![]() lehviyât: günahlı eğlenceler ![]() leim: alçak, kötü ![]() lekedâr: lekeli ![]() lema: parıltı ![]() lemeân: parıldama ![]() lemeât: parıltılar ![]() lemha: göz atma ![]() lemyezel: yok olmaz, devamlı ![]() lenf: beyaz kan ![]() lenfisâm: asla kırılmaz ve kopmaz ![]() lenger: demir çapa ![]() lengerendâz: demir atan gemi ![]() lenterânî: beni asla göremezsin! lerzân: titrek ![]() lerze: titreme ![]() leşker: asker ![]() letâfet: hoşluk, güzellik, incelik, yumuşaklık ![]() letâif: ince duygular, incelikler, güzellikler ![]() levâzım: gerekli olanlar ![]() levâzımât: gerekli şeyler ![]() levent: denizci asker, yakışıklı ![]() levh: levha, yazı, resim, manzara ![]() levha: manzara, yazı, resim ![]() Levhimahfûz: olmuş ve olacaklarla ilgili bütün bilgilerin yazılı bulunduğu kader levhası ![]() Levhimahv: varlıkların yazılıp silindiği levha ![]() levm: kınama ![]() levn: renk ![]() levs: pislik ![]() levvâme: kınayan ![]() leyâl: geceler ![]() leyl: gece ![]() leylî: gececi ![]() leys: yokluk ![]() leyse: olmadı ![]() leyte: keşke ![]() leyyin: yumuşak ![]() lezâiz: lezzetler ![]() lezîz: lezzetli ![]() lezîzâne: lezzetlice ![]() lezzât: lezzetler ![]() lezzet: tad ![]() liân: lânetleşme ![]() liaynihî: kendisiyle ![]() libas: elbise ![]() liberal: kişi hürriyetine önem veren ![]() lieclillah: yalnız ALLAH için ![]() ligayrihi: başkalarıyla ![]() lihye: sakal ![]() lika: kavuşma ![]() lillah: ALLAH için ![]() lillâhî: ALLAH için ![]() lillâhilhamd: hamd ALLAH a mahsustur ![]() lime: parça ![]() limmî: açıklık ![]() limmî: eser sahibinden eserlerine ***üren delil, ateşin dumana delil olması gibi ![]() limmîyet: açıklık ![]() lisan: dil ![]() lisanen: dil ile ![]() lisanıhâl: hâl dili, meramını durum ve görünümüyle anlatma ![]() livâ: sancak ![]() livechillah: ALLAH namına ![]() liyâkat: layıklık, uygunluk ![]() lizatihî: kendisiyle ![]() lohusa: yeni doum yapan kadın ![]() Lokman: Kurânda adı geçen tıp bilgisiyle ünlü bir zat ![]() lûb: oyun eğlence ![]() lûgat: lügat, sözlük, kelimelerin anlamlarını kısaca bildiren kitap ![]() Lût: Sodom halkına gönderilen bir peygamber ![]() lüb: iç, öz ![]() lüks: şatafat, aşırı süs ![]() lülü: inci ![]() lümeyâ: parıltıcık ![]() lümme: vesvese, nokta ![]() lütf: lütuf ![]() lütfen: lütuf ile ![]() lütuf: iyilik ![]() lütufkâr: lütuf eden ![]() lütufkârane: lütuf edercesine ![]() lütufnâme: lütuf mektubu ![]() lüzum: gereklilik ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Arapça Sözlük |
![]() |
![]() |
#12 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Arapça SözlükM ma: su ![]() maa: "beraber, birlikte" mânâsında ön ek ![]() maabid: mabetler, tapınaklar ![]() maâd: âhiret ![]() maâdâ: başka ![]() maadin: madenler, ****ller ![]() maahazâ: bununla beraber ![]() maalesef: yazık ki ![]() maalgayr: başkasıyla birlikte ![]() maali: yücelikler ![]() maaliftihar: iftiharla, seve seve ![]() maaliyat: yüce bilgiler, yüksek mertebeler ![]() maalkerâhe: kerahetle, çirkinlikle ![]() maalkifaye: yeterli olmakla birlikte ![]() maalmemnuniye: memnuniyetle ![]() maamâfih: mamâfih, bununla beraber ![]() maânî: mânâlar, anlamlar ![]() maârif: marifetler, ilimler, tanımalar, eğitim ![]() maârifperver: eğitimi seven ![]() maâriz: sözün gizli mânâları ![]() maâsi: günahlar, isyanlar ![]() maaş: geçinilecek şey, yaşayış, aylık para ![]() maaşen: yaşayış ve geçim bakımından ![]() maatteessüf: üzülerek, yazık ki ![]() maâyib: ayıplar ![]() maazALLAH : ALLAH korusun ![]() mâbâd: sonrası ![]() mâbâdettabiîye: fizik ötesi, ****fizik ![]() mâbed: mabet, ibadet yeri ![]() mâbeyn: arası ![]() mâbihiliftihar: kendisiyle iftihar olunan ![]() Mâbûd: kendisine ibadet edilen ALLAH ![]() Mâbûdiyet: Mabutluk ![]() mâcerâ: serüven ![]() mâcid: yüce, şerefli ![]() mâcun: maddelerin ezilmiş hâli ![]() madalya: başarılı kimselere takılan madeni nişan ![]() madalyon: boyuna takılan süs eşyası ![]() madde: uzayda yer dolduran varlık ![]() maddeperest: maddeye taparcasına düşkün olan ![]() maddeperver: maddeyi seven ![]() maddeten: maddece, madde bakımından ![]() maddî: madde ile ilgili, maddece ![]() maddîyât: maddî şeyler ![]() maddîye: madde olan ![]() maddiyyun: maddeciler, mâneviyata inanmayanlar îmansız felsefeciler ![]() maddiyyunluk: maddecilik, materyalizm, maddeden başka her şeyi inkâr eden dinsiz felsefeciler ![]() mâdele: adalet yeri ![]() mâdelet: adalet etmek ![]() mâdem: böyle olunca ![]() mâden: ****l, kaynak ![]() mâdeniyat: madenler, ****ller ![]() mâder: ana ![]() madrûb: vurulmuş, dövülmüş ![]() mâdûd: sayılan ![]() mâdûm: yok olan ![]() mâdûmât: yok olanlar ![]() mâdûmiyet: yok olma, yokluk ![]() mâdûn: alt taraf ![]() mâfât: telef olan, yiten ![]() mâfevk: üst ![]() mâfihâ: içindekiler ![]() mafsal: eklem ![]() mâfüvv: bağışlanmış ![]() mağazî: gaza hikâyeleri ![]() mağdûb: gazaba uğramış ![]() mağdur: haksızlığa uğramış ![]() mağfiret: ALLAH ın affı ![]() mağfûr: affedilen ![]() mağlata: kafa karıştıran aldatıcı söz ![]() mağlûb: yenilmiş, mağlup ![]() mağlûbane: yenilmiş bir hâlde ![]() mağlûbiyet: yenilgi ![]() mağmûm: gamlı, tasalı, bulutlu ![]() mağmûre: adı sanı silinmiş, yerinde yeller esen ![]() mağrib: batı, akşam ![]() mağrur: gururlu ![]() mağrurâne: gururluca ![]() mağruren: gururlanarak ![]() mağz: öz, iç ![]() mah: ay ![]() mahal: yer ![]() maharet: ustalık, beceri ![]() maharim: mahremler, yasaklar, gizliler ![]() mahbes: hapishane ![]() mahbub: sevgili ![]() mahbubâne: sevilerek ![]() mahbubât: sevgililer ![]() mahbubiyet: sevilirlik ![]() mahbus: hapsedilmiş ![]() mahbusîn: hapsedilenler ![]() mahbusiyet: hapsedilmişlik ![]() mahcûb: utangaç, sıkılgan ![]() mahcûbiyet: utangaçlık ![]() mahcûr: kısıtlı ![]() mahdûd: sınırlı ![]() mahdûdiyet: sınırlılık ![]() mahdum: oğul, kendisine hizmet edilen ![]() mahdumiyet: mahdumluk ![]() mahfaza: koryucu kap ![]() mahfel: kapalı yer, camilerde yüksek yer ![]() mahfî: gizli ![]() mahfîyât: gizlilikler, gizli olanlar ![]() mahfûz: korunmuş ![]() mahfûzât: hafızadakiler, korunanlar ![]() mahfûziyet: korunurluk ![]() mâhî: balık ![]() mâhir: maharetli, becerikli ![]() mâhirâne: ustaca, beceriklice ![]() mahiyet: öz, nitelik, kendilik ![]() mahiyyat: mahiyetler, özler ![]() mahkeme: davaların görülüp hükme bağlandığı yer ![]() mahkî: hikâye olunan ![]() mahkîanh: kendisinden bahsedilen ![]() mahkûm: hükümlü, cezalı, mecbur ![]() mahkûmiyet: mahkûmluk ![]() mahlâs: yazarın takma adı ![]() mahlûk: yaratık ![]() mahlûkat: yaratıklar ![]() mahlûkiyet: yaratılmışlık ![]() mahmil: deve üstündeki sepet, bir söze yüklenen mânâ ![]() mahmûd: övülmüş ![]() mahmûl: yüklenilen ![]() mahmûle: yük ![]() mahmûr: baygın göz ![]() mahrec: çıkış yeri ![]() mahrek: yörünge ![]() mahrem: gizli, yasak, başkasına haram olan, evlenilmesi haram olan akraba ![]() mahremâne: mahremce, gizlice ![]() mahremiyet: mahremlik, gizlilik, yasaklık ![]() mahrûkat: yakıtlar ![]() mahrûm: yoksun ![]() mahrûmiyet: yoksunluk ![]() mahrût: koni ![]() mahrûtî: konik ![]() mahsub: hesaplanmış ![]() mahsûd: kıskanılan ![]() mahsûl: ürün ![]() mahsûlât: ürünler ![]() mahsûldâr: ürünlü ![]() mahsûr: kuşatılmış ![]() mahsûs: hissedilmiş, birine ayrılmış, bile bile ![]() mahsûsât: mahsuslar ![]() mahsûsiyet: mahsusluk ![]() mahşer: ölülerin dirilip toplanacakları yer ![]() mahşernümâ: mahşeri andıran ![]() mahşûş: içine girilmiş, lekelenmiş ![]() mahtûmâne: bitirircesine, bir kitabı bitirince verilen ziyafet gibi ![]() mâhud: bilinen, sözü edilen ![]() mâhudiyet: bilinirlik ![]() mahuf: korkulu ![]() mahv: benlik bakımından silinme ![]() mahvetme: silme ![]() mahviyet: silinme hâli ![]() mahviyetkâr: benliğini silen ![]() mahviyetkârane: benliğini silercesine ![]() mahz: sadelik ![]() mahzâ: sade ![]() mahzân: sadece ![]() mahzen: hazine odası ![]() mahzeniyet: mahzenlik ![]() mahzûf: çıkarılan, kaldırılan ![]() mahzûn: üzgün ![]() mahzûnâne: üzgünce ![]() mahzûr: sakınca ![]() mahzûrât: sakıncalar ![]() mahzûz: hoşlanan ![]() mahzûzât: hoşlanılan şeyler ![]() maî: su cinsinden, su ile ilgili, mavi ![]() mâide: sofra ![]() mâil: eğilmiş, meyilli, istekli, andırır, yörünge ![]() mâile: eğri, eğik ![]() mâilikamer: ayın yörüngesi ![]() maîşet: yaşayış, geçim ![]() maiyyet: yanındakiler ![]() makabir: mezarlar ![]() mâkabl: öncesi ![]() makad: oturak yeri, arka ![]() makalât: makaleler ![]() makale: söz, gazete yazısı ![]() makalid: kilitli yerler ![]() makam: yer, mertebe, müzikte usul ![]() makamât: makamlar ![]() Makâmımahmûd: Peygamberimize verilen yüksek makam ![]() makamperest: makam düşkünü ![]() makarr: karar yeri, durulan yer ![]() makasıd: maksatlar, gayeler ![]() makber: mezar ![]() makberistân: mezarlık ![]() makbûl: kabul edilen, geçerli ![]() makbûliyet: kabul edilebilirlik, geçerlilik ![]() makdis: kutsal yer ![]() makdûrat: takdir edilenler, kudret eserleri ![]() mâkes: yansıma yeri, ayna ![]() makhûr: kahredilmiş, ezilmiş ![]() mâkis: karşılaştırma ![]() makrû: okunan ![]() makrûn: yakın, ulaşmış ![]() maksad: istenen ![]() maksûd: istenen şey ![]() maksûm: bölünmüş ![]() maksûr: kısaltılmış ![]() makta: kesit ![]() maktel: öldürülen yer ![]() maktûl: öldürülmüş ![]() mâkûd: bağlı ![]() mâkûl: akla uygun ![]() mâkûlâne: akla uygun biçimde ![]() mâkûlât: akla uygun olanlar, akılla ilgili bulunanlar ![]() mâkûle: akla uygun olan ![]() mâkûliyet: akla uygunluk ![]() mâkûs: ters ![]() mâkûse: tersine çevrilmiş ![]() mâkûsen mütenâsib: ters orantılı ![]() makûsen: tersine olarak ![]() makzî: kaza olunan, ödenen ![]() mâl: bir kimsenin eli altında bulunan değerli şey ![]() mâlâmal: dopdolu ![]() mâlâyanî: faydasız, boş, saçma ![]() mâlâyanîyât: faydasız şeyler ![]() mâlâyutak: dayanılmaz, güç yetmez ![]() mâlihülyâ: boş hayâller, kara sevda ![]() mâlik: mülkün sahibi ![]() mâlikâne: büyük ev, sahip gibi ![]() Mâlikî: dört hak mezhepten biri ![]() mâlikiyet: sahiplik ![]() mâliye: mal ile ilgili olan ![]() mâlûl: hasta ![]() mâlûliyet: hasta olma ![]() mâlûm: bilinen ![]() mâlûmât: bilinenler ![]() mâlûmiyet: bilinirlik ![]() mamâfih: bununla beraber ![]() mâmelek: olanca malı ![]() Mamhuran: bir aşiret ismi ![]() mâmûl: yapılmış ![]() mâmûlât: yapılmış şeyler ![]() mâmûr: bayındır, şenlikli ![]() mânâ: anlam, öz ![]() mancınık: eski bir silah, taş atma aleti ![]() Mançur: Asyada yaşayan bir kavim ![]() manda: sömürge, camız ![]() mânde: kalmış, yaramaz ![]() mânen: mânâca, anlamca ![]() mânend: benzer, eş ![]() mânevî: maddî olmayan, ruhanî ![]() mânevîyât: madde üstü hâller ![]() mânevîye: mânâ ile ilgili ![]() manevra: hareket kabiliyeti, harp oyunu ![]() mânî: engel ![]() mânîâ: engel olan ![]() mânidâr: anlamlı ![]() mânidârâne: anlamlıca ![]() mansıb: makam ![]() mansub: atanan ![]() mansûr: yardım görmüş, zafere ulaşmış ![]() mansûs: iyice kesinleşmiş, âyetle sabit ![]() mantık: düşünen akla kurallarıyla yol gösteren ilim ![]() mantıkî: mantıkla ilgili, mantıklı ![]() manyetizma: başka üzerinde uyuşukluk verici tesir ![]() manzar: bakış yeri ![]() manzara: görünüş ![]() manzûm: nazımlı, dizili, düzenli, şiir ![]() manzûme: şiir, sistem ![]() manzûmeişemsiye: güneş sistemi ![]() mâr: yılan ![]() mâraz: sergi ![]() maraz: hastalık ![]() mâreke: çarpışma yeri, çarpışma ![]() mârez: sergi ![]() mârık: dinsiz ![]() mârife: belli, bilinen ![]() mârifet: ilim, hüner, tanıma ![]() mârifetâşinâ: marifetin yabancısı olmayan ![]() mârifetnâme: marifet yazısı ![]() mârifetullah: ALLAH ı bilme, tanıma ![]() marîz: hasta ![]() mâruf: bilinen, güzel ![]() mârufiyet: bilinirlik ![]() Mârût: sihir belleten iki melekten biri ![]() mâruz: arzolunan, verilen, anlatılan, karşı karşıya kalan ![]() mâruzât: anlatılanlar ![]() marzî: arzu edilen, Razı olunan ![]() marzîyât: Razı olunan şeyler ![]() mâsadak: bir sözü onaylayan, doğrulayan ![]() masârif: masraflar, giderler ![]() masârifât: masraflar ![]() masdar: kök, kaynak ![]() masdariyet: masdarlık ![]() masdûk: tasdiklenen ![]() mâsivâ: yaratıklar ![]() mâsivâullah: ALLAH ın yarattıkları ![]() mâsiyet: isyan, günah ![]() maskara: kendisine gülünen ![]() maskaraâlûd: maskaralı ![]() maskat: düşülen yer, doğum yeri ![]() maslahat: fayda, iş ![]() maslahatdâr: faydalı ![]() maslahaten: faydaca ![]() maslahatkâr: faydalı ![]() maslahatkârâne: faydalı biçimde ![]() masnû: sanatla yapılmış eser ![]() masnûât: sanatlı yapılmış eserler ![]() masnûiyet: sanat eseri olma hâli ![]() mason: "masonluk" denilen kökü dışarıda gizli ve tehlikeli bir örgütün üyesi, islâm düşmanı ![]() masraf: gider, harcama ![]() masrûf: harcanmış ![]() mass: emme ![]() mâsum: günahsız, suçsuz ![]() mâsumâne: masumca ![]() mâsume: suçsuz kadın veya kız ![]() mâsumiyet: masumluk ![]() mâsûn: korunan ![]() mâsûniyet: korunurluk ![]() mâşâALLAH : ALLAH korusun! mâşer: topluluk ![]() mâşerî: topluluğun olan ![]() maşraba: su kabı ![]() maşrık: doğu ![]() mâşûk: sevilen ![]() mâşûka: sevilen kadın ![]() matbaa: basımevi ![]() matbah: mutfak ![]() matbû: basılmış ![]() matbûât: basın, basılanlar ![]() mâtem: yas ![]() mâtemâlûd: yasla karışık ![]() mâtemhâne: yas evi ![]() materyalist: maddeci, sadece maddeye inanan îmansız ![]() materyalizm: maddecilik, maddeden başka varlık tanımayan îmansız felsefe ![]() matiyye: binek ![]() matlâ: güneşin doğduğu yer ![]() matlab: istenen ![]() matlûb: istenilen ![]() matlûbât: istenilenler ![]() matmah: tamah ile bakılan ![]() matrûd: kovulan ![]() mâtûf: yöneltilen ![]() matûmât: yemekler ![]() Mâtüridî: itikadda hak mezhep imamı olan âlim ![]() matvî: dürülen, içine tıkılan ![]() maûn: yardım ![]() maûnet: yardımlar ![]() mâverâ: perde arkası ![]() mâvudieleh: varlık gayesine uygunluk ![]() mavzer: bir çeşit tüfek ![]() mâye: maya, öz ![]() mâyî: sıvı ![]() mazâhir: görünme ve ortaya çıkma yerleri ![]() mazanne: zanlı yer veya kimse mazarrât: zararlar ![]() mazbata: tutanak ![]() mazbût: tutulan, derli toplu ![]() mâzeret: elde olmayan özür ![]() mazhar: ortaya çıkma ve görünme yeri ![]() mazhariyet: mazharlık ![]() mâzi: geçmiş zaman ![]() mâziyât: geçmiş zamanlar ![]() mazlûm: zulüm görmüş, sessiz ![]() mazlûmâne: zulüm görmüşcesine ![]() mazlûmen: zulmedilerek ![]() mazlûmîn: zulmedilenler ![]() mazlûmiyet: zulme uğramışlık ![]() mazmaza: abdestte ağzı yıkamak ![]() mazmûm: eklenmiş ![]() mazmun: ince anlamlı söz ![]() maznun: zanlı, sanık ![]() mazrûf: zarfa konan ![]() mâzûr: özürlü ![]() mâzûriyet: özürlülük ![]() meâb: sığınak, dönüş yeri ![]() meâd: varılacak yer, âhiret ![]() meâl: sözün kısaca anlamı ![]() meânî: anlamlar ![]() mearic: çıkılacak yerler ![]() meâsi: isyanlar, günahlar ![]() meâyib: ayıplar ![]() mebâdi: başlangıçlar ![]() mebâhis: konular ![]() mebde: başlangıç ![]() mebğuz: sevilmeyen ![]() mebhas: bölüm ![]() mebhût: şaşkın ![]() meblağ: tutar, miktar ![]() mebnî: kurulan, dayanan ![]() mebsût: genişleyen ![]() mebsûten: genişleterek ![]() mebûs: gönderilen, milletvekili ![]() mebûsân: mebuslar, milletvekilleri ![]() mebzûl: bol, çok, ucuz ![]() mebzûliyet: bolluk, çokluk, ucuzluk ![]() mecâl: tâkat ![]() mecâlis: meclisler ![]() mecâz: sözün başka mânâda kullanılması ![]() mecâzî: mecazlı ![]() mecbûr: zorlanmış, zorunlu ![]() mecbûriyet: mecburluk ![]() meccânen: bedava, parasız ![]() mecelle: dergi, kanun dergisi ![]() mechul: bilinmeyen, meçhul ![]() mechure: nefesin tutulup sesin çıkarılmasıyla okunan harfler ![]() mecid: yüce, şerefli ![]() meclis: bir mesele için toplanmış insan topluluğu ![]() meclûb: çekilen, celbolunan ![]() mecmâ: toplanılan yer ![]() mecmû: toplam ![]() mecmua: yazılar topluluğu, dergi ![]() mecnûn: deli, çılgın ![]() mecrâ: su yolu, kanal ![]() mecrûh: yaralı ![]() mecrûr: son harfi esre olan kelime ![]() mêcul: yapılmış ![]() mêcur: ücretlenme ![]() mecûsî: ateşe tapan ![]() meczûb: cezbeli, kendini kaptırmış, başkasının etkisiyle davranan ![]() meczûbane: cezbeye kapılmışcasına ![]() medâr: sebep, vesile, kaynak, yörünge ![]() medâris: medreseler ![]() medayih: övgüler ![]() medd: kabarma, uzatma ![]() meddâh: öven ![]() medde: uzatma işareti ![]() meded: yardım ![]() mededkâr: yardım eden ![]() mededres: yardımcı ![]() medenî: terbiyeli, kibar, şehirli ![]() medeniyet: düzenli ve ileri hayat seviyesi, şehirlilik ![]() medeniyetperest: medeniyete aşırı düşkün olan ![]() medeniyetperver: medeniyeti seven ![]() meder: çakıl taşı ![]() medfen: mezar ![]() medfûn: gömülmüş, defnedilmiş ![]() medh: medih, övme ![]() medhal: giriş, etki ![]() medih: övme ![]() medîha: övgü ![]() medîne: şehir ![]() medlûl: kendisine delil getirilen, mânâ, anlatılan ![]() medlûliyet: kendisine delil getirilme ![]() medrese: dershane, okul ![]() Medresetüzzehrâ: parlak medrese ![]() medyum: cinci ![]() medyun: verecekli ![]() mefâhim: mefhumlar, kavramlar ![]() mefâhir: övünülecek şeyler ![]() mefâsid: bozguncular ![]() mefatih: anahtarlar ![]() mefhar: övünme sebebi ![]() mefhum: kavram ![]() mefkud: bulunmayan ![]() mefkûre: ülkü ![]() meflûc: felçli, inmeli ![]() mefrûş: döşeli ![]() mefsedet: fesatlık, bozukluk ![]() mefsûh: hükmü kaldırılan ![]() meftûn: tutkun, vurgun ![]() meftûniyet: tutkunluk, vurgunluk ![]() meftûr: bezgin ![]() mefûl: fiilden etkilenen ![]() mefûliyet: fiilden etkilenmişlik ![]() meh: ay ![]() mehâbet: heybet, büyüklük ![]() mehâfet: korku ![]() mehâfetullah: ALLAH korkusu ![]() mehâlik: tehlikeler ![]() mehâsin: güzellikler ![]() mêhaz: kaynak ![]() mehbît: inilen yer ![]() mehbût: korkudan şaşıran ![]() mehcûr: ayrılmış ![]() mehd: beşik ![]() Mehdî: hidayete eren ve hidayete vesile olan, âhirzamanda eserleri ve talebeleriyle îmana hizmet ederek yeryüzünü nurlandıran büyük ve nuranî âlim ![]() Mehdîmisâl: Mehdî gibi ![]() mehenk: ölçü taşı ![]() mehîb: korkulan ![]() mehmâemken: olabildiğince ![]() mehmûse: fısıltıyla okunan harfler ![]() mehr: mehir, erkeğin kadına verdiği evlenme bedeli ![]() mehtâb: mehtap, ay ışığı ![]() mehter: Osmanlılarda askerî müzik takımı ![]() mekâdir: miktarlar ![]() mekân: yer, ev ![]() mekânî: mekânla ilgili ![]() mekanik: hareket ilmi ![]() mekanizma: makine kısmı, işleyiş ![]() mekârim: iyilikler ![]() mekatı: duraklar ![]() mekâtib: okullar ![]() mekâyis: ölçütler ![]() mêkel: yemek yenilen yer ![]() mekîk: bir dokuma âleti ![]() mekîn: sakin, vakarlı, saygın ![]() mekkâr: hileci, düzenci ![]() Mekke: Kabenin bulunduğu mukaddes şehir ![]() meknun: örtülü, gizli ![]() meknûz: gizli define ![]() mekreme: ikram yeri ![]() mekruh: kötü, çirkin ![]() meksûb: kazanılmış ![]() meksûbe: kazanılan ![]() mekşûf: keşfedilen, açılan ![]() mekteb: mektep, okul ![]() mektûb: mektup, yazılan ![]() mektûbât: mektuplar ![]() mektûbe: yazılmış ![]() mektûm: gizli, saklı ![]() mêkûlât: yiyecekler ![]() melâb: oyun yeri ![]() melâbe: oyun yeri ![]() melâbegâh: oyun oynanan yer ![]() melâhat: yüz güzelliği ![]() melâhim: savaş yerleri ![]() melâib: oyunlar, oyun yerleri ![]() melâik: melekler ![]() melâike: melekler ![]() melâiketullah: ALLAH ın melekleri ![]() melâl: can sıkıntısı ![]() melâmet: kınanmışlık ![]() melâmî: kınanmış, melamilik tarikatından olan ![]() Melâmîlik: kendini kınamayı esas alan bir tarikat ![]() melâne: lânete lâyık olan ![]() melbûsât: giyecekler ![]() melcê: sığınak ![]() meleiâlâ: büyük meleklerin âlemi ![]() melek: nurdan yaratılmış masum varlık ![]() melekât: melekeler ![]() meleke: zihnin anlama, kavrama, hatırlama gibi özellikleri, tekrar tekrar yapmaktan dolayı kazanılan beceri ![]() melekî: melekle ilgili, melek gibi ![]() melekiyet: meleklik ![]() meleksimâ: melek yüzlü ![]() melekût: melekler âlemi, varlıkların ilâhî isimlere bakan iç yüzü ![]() melekûtî: melekutla ilgili ![]() melekûtîyet: melekutluk ![]() melekülmevt: ölüm meleği ![]() melez: ırkı karışık ![]() melfûf: paketlenip gönderilen ![]() melfûfât: paketlenip gönderilenler ![]() melfûz: söylenmiş ![]() melhûz: düşünülebilen ![]() melîh: güzel, şirin ![]() melîk: hükümdar ![]() melîke: kadın hükümdar ![]() melîl: üzgün ![]() melsûk: yapıştırılmış ![]() mêlûf: alışılmış ![]() melûl: usanmış ![]() melûn: lânetli ![]() melûnâne: melunca ![]() melzum: lüzumlu ![]() memâlik: memleketler ![]() memât: ölüm ![]() memduh: övülmüş ![]() memduha: övülmüş ![]() memer: geçit ![]() memlû: dolu ![]() memlûk: köle ![]() memnû: yasak ![]() memnûn: hoşnut ![]() memnûnâne: memnunca ![]() memnûniyet: memnunluk ![]() mêmûl: umulan ![]() Mêmûn: felsefe kitaplarını tercüme ettirmesiyle meşhur bir halife ![]() mêmûn: emin, korkusuz ![]() mêmûr: emir altında olan ![]() mêmûrîn: memurlar ![]() mêmûriyet: memurluk ![]() memzûc: karışık ![]() men: kim ![]() men: yasaklama ![]() menâbî: kaynaklar ![]() menâfî: menfaatler ![]() menâfiz: delikler ![]() menâhî: yasaklananlar ![]() menâhic: metodlar ![]() menâkıb: hayat hikâyeleri ![]() menâm: uyku ![]() menâmen: uykudayken ![]() menâr: ışık tutucu ![]() menâsık: ibadet yerleri ![]() Menat: bir putun adı ![]() menâtık: mıntıkalar, bölgeler ![]() menâzır: manzaralar ![]() menâzil: inilen yerler ![]() menbâ: kaynak ![]() mencê: kurtuluş yeri ![]() mendûb: emredilmediği hâlde yapılan güzel amel, iş ![]() mendûbiyet: mendupluk ![]() menend: eş, benzer ![]() menfâ: sürgün yeri ![]() menfaat: fayda, çıkar ![]() menfaatperest: menfaatına çok düşkün ![]() menfaattar: menfaatli ![]() menfez: delik, gözenek ![]() menfî: olumsuz, sürgün ![]() menfûr: nefret edilen ![]() menhî: yasaklanan ![]() menhiyat: yasaklananlar ![]() menhûs: uğursuz ![]() meni: döl suyu ![]() menkıbe: hayat hikayesi ![]() menkûha: nikâhlı kadın ![]() menkul: anlatılan, taşınabilen ![]() menkulât: taşınanlar, anlatılanlar ![]() menkûr: inkâr edilen ![]() menkûs: tersine çevrilmiş ![]() menkuş: nakışlı ![]() menkuz: bozulmuş ![]() Mennân: kullarına bol nimet ve ihsanlarda bulunan ALLAH ![]() mensub: bağlı, ait, ilgili ![]() mensubât: bağlılar, ilgililer ![]() mensubiyet: bağlılık, aitlik ![]() mensûc: dokunmuş ![]() mensûcât: dokunanlar ![]() mensûh: hükmü kaldırılmış ![]() mensur: nesirli ![]() mensûs: âyet ve hadîs gibi kesin delillerle tesbit edilmiş olan ![]() menşê: esas, kök, kaynak ![]() menşûr: yayılmış ![]() mênûs: alışılmış ![]() menvî: niyetlenen ![]() menzil: inilen yer ![]() menzilgâh: inme yeri ![]() merâ: otlak ![]() merak: öğrenme isteği ![]() merakâver: merak verici ![]() merâkib: binekler ![]() merâm: maksat, niyet, istek ![]() merâsim: tören ![]() merâtib: mertebeler ![]() merâyâ: aynalar ![]() merbût: bağlı, irtibatlı ![]() merbûtiyet: bağlılık ![]() mercan: denizden elde edilen bir süs maddesi ![]() mercî: makam, dönülecek yer, başvurulacak yer, kaynak, makam ![]() mercîiyet: başvurulacak makam olma özelliği, kaynaklık ![]() mercû: ümit edilen, rica olunan ![]() mercûh: tercih edilmeyen, başkası ona tercih edilmiş ![]() merd: mert, sözünün eri ![]() merdâne: mertçe ![]() merdûd: reddedilmiş ![]() merdümgiriz: insanlardan sıkılan, yalnızlığı seven ![]() merdümgirizane: kalabalıktan sıkılıp yalnızlık isteyerek ![]() merfû: yükseltilmiş ![]() merğûb: rağbet edilen, istenilen ![]() merhaba: rahat olun, hoş geldiniz ![]() merhale: kademe, aşama ![]() merhamet: acıma ![]() merhameten: merhamet ederek ![]() merhametkâr: merhametli ![]() merhametkârâne: merhamet edercesine ![]() merhem: yara ilacı ![]() merhûm: rahmetli, ölmüş ![]() merhûme: ölmüş kadın ![]() merhûn: rehin edilmiş ![]() merî: görünür olan, yürürlükte olan ![]() meridyen: boylam ![]() Merih: bir gezegen ![]() merîyyet: yürürlükte oluş, görünürlük ![]() merkeb: binek ![]() merkez: orta mekân, idare yeri ![]() merkezî: merkezde olan ![]() merkeziyet: merkezlik ![]() merkûb: binek ![]() mermi: kurşun ![]() mermuze: dolaylı anlatılan ![]() mersiye: ölüm şiiri ![]() mert: üstün karakterli ![]() mertebe: derece, aşama ![]() Merve: Mekkede bir mübarek tepe ![]() mervî: rivayet edilen, anlatılan ![]() merzûk: rızıklanmış ![]() merzûkiyet: rızıklanmışlık ![]() mesâbe: yerinde, değerinde ![]() mesâbih: lambalar ![]() mesâcid: namaz kılınan yerler ![]() mesâfe: ara, uzaklık ![]() mesağ: izin ![]() mesâha: yüz ölçümü ![]() mesâhif: mushaflar, Kurânlar ![]() mesâi: çalışmalar, emekler ![]() mesâib: musibetler ![]() mesâil: meseleler ![]() mesaj: haber ![]() mesâk: sevkedilen yer ![]() mesâkin: meskenler, evler ![]() mesâkin: miskinler, fakirler ![]() mesâlih: maslahatlar, işler ![]() mesâlik: meslekler, ekoller, yollar ![]() mesâmât: gözenekler, delikler ![]() mesâme: gözenek ![]() mesâne: sidik torbası ![]() mesânî: bir şeyin tekrarı ![]() mesarr: sürurlu, sevinçli ![]() mesâvî: kötü hâller ![]() mesbûk: geçmiş, geri kalmış ![]() mescid: secde yeri, küçük cami ![]() mesel: atasözü, küçük hikâye ![]() mesêle: düşünülecek husus, konu ![]() meserret: sevinç, şenlik ![]() mesh: el sürme, silme ![]() Mesîh: olumlu mânâda isa aleyhisselâm için söylenen bir tabir ![]() Mesîh: "silen, bozan" mânâsında deccalın bir adı ![]() mesîl: kanal, benzer ![]() mesîre: gezinti yeri ![]() mesîregâh: gezinti yeri ![]() meskat: doğum yeri ![]() mesken: oturulan yer, ev ![]() meskenet: yoksulluk, miskinlik ![]() meskûn: oturulan yer ![]() meslek: yol, usûl, ekol ![]() mesmû: işitilen ![]() mesmûat: işitilenler ![]() mesmûm: zehirlenmiş ![]() mesned: dayanak ![]() mesnevî: bir şiir türü ![]() mesnûn: sünnet olan ![]() mesrûk: çalınmış ![]() mesrûr: sevinçli, sürurlu ![]() mesrûrâne: sevinçli bir şekilde ![]() mesrûriyet: sevinçlilik ![]() mest: ayakkabı, hazla kendinden geçen ![]() mestûr: örtülmüş ![]() mestur: satırlanmış, çizilmiş ![]() mestûre: örtülü kadın ![]() mesûd: saadetli, mutlu ![]() mesûdâne: saadetle ![]() mesûdiyet: mesutluk ![]() mesûk: sevk olunan ![]() mesûl: sorumlu ![]() mesûliyet: sorumluluk ![]() meşâgil: meşguliyetler ![]() meşâhir: meşhurlar, ünlüler ![]() meşakkat: zahmet, zorluk, sıkıntı ![]() meşâle: ucu alevli değnek ![]() meşârib: meşrepler, anlayışlar, gidişatlar ![]() meşayih: şeyhler, pirler ![]() meşbû: doymuş ![]() meşegâh: meşelik ![]() meşême: sol, kötü, uğursuz ![]() meşgale: iş, uğraş ![]() meşgul: işli, iş üstünde olan ![]() meşguliyet: işlilik ![]() meşher: sergi ![]() meşhûd: görülen ![]() meşhûdât: görülenler ![]() meşhûdiyet: görünürlük ![]() meşhûn: sevinçli ![]() meşhûr: ünlü ![]() meşîet: dileme ![]() meşîhat: din işleri merkezi ![]() meşk: alıştırma, örnekleme ![]() meşkûk: şüpheli ![]() meşkûr: şükre lâyık olan ![]() meşmeşiye: normal göze görünmeyen misalî bir âlem ![]() meşreb: meşrep, gidişat ![]() meşreben: gidişatça ![]() meşrık: doğu ![]() meşrû: dine uygun ![]() meşrûbât: içecekler ![]() meşrûh: açıklanmış ![]() meşrûhât: açıklananlar ![]() meşrûiyet: dine uygunluk ![]() meşrût: şarta bağlı ![]() meşrûta: şarta bağlanmış ![]() meşrûtiyet: devletin bir hükümdarın başkanlığı altındaki millet meclisi tarafından idare edildiği yönetim biçimi ![]() meşrûtiyetperver: meşrutiyeti seven ![]() meşşâiyyun: akla güvenip peygambere inanmayan felsefeciler ![]() meşşata: süsleyen, tarayan ![]() meşûm: uğursuz ![]() meşûmâne: uğursuzcasına ![]() meşûme: uğursuz ![]() meşûr: şuurlu ![]() meşveret: danışma, fikir alışverişi yapma ![]() metâ: ticaret malı ![]() metâlî: güneş ve ayın doğduğu yerler ve zamanlar ![]() metâlib: istenenler ![]() ****net: dayanıklılık ![]() metbû: kendisine uyulan ![]() metbûiyet: metbuluk ![]() metfuh: açılmış ![]() methetme: övme ![]() methiye: övgü, övme ![]() metîn: ****netli, dayanıklı ![]() metin: yazının tamamı ![]() metînâne: dayanıklı biri gibi ![]() metod: usûl, yöntem ![]() metrûk: terkedilmiş ![]() metrûkât: terkedilenler ![]() Metta: Yunus aleyhisselâmın annesi ![]() meûnet: geçimlik ![]() mêvâ: yer, mekân ![]() mevâcid: kalbe zevk veren hâller ![]() mevâdd: maddeler ![]() mevâhib: karşılıksız verilenler, ihsanlar ![]() mevâkıf: duraklar ![]() mevâki: yerler ![]() mevâlid: mevlidler, doğmalar ![]() mevâlîd: varlıklar ![]() mevâni: maniler, engeller ![]() mevâsim: mevsimler ![]() mevhat: cansızlar ![]() mevc: dalga ![]() mevce: dalga ![]() mevcûd: mevcut, var olan ![]() mevcûdat: varlıklar ![]() mevcûdiyet: varlık ![]() meveddet: dostluk, sevgi ![]() mevhibe: verilmiş ![]() mevhûbe: verilen ![]() mevhum: kuruntu ürünü ![]() mevîza: öğüt, nasihat ![]() mevkıf: durak, bölüm ![]() mevki: yer ![]() mevkib: kafile, topluluk ![]() yle='margin-top:0cm;margin-right:1 ![]() ![]() ![]() ![]() mevkufen: tutularak, durdurularak ![]() mevkute: süreli yayın ![]() Mevlâ: sahip, efendi, ALLAH ![]() Mevlânâ: Mesnevî adlı kitabın da yazarı olan ünlü velî ve şair ![]() mevlânâ: efendimiz ![]() Mevlevî: Mevlânanın tarikatından olan ![]() Mevlevîvârî: dönerek zikreden mevleviler gibi ![]() mevlid: doğum ![]() mevlûd: doğan ![]() mevrid: varılan yer, yol ![]() mevrûs: mirasla gelen ![]() mevsûf: vasıflı, sıfatlanan ![]() mevsûk: vesikalı, belgeli, sağlam ![]() mevsûkan: belgeli bir biçimde ![]() mevsûl: kavuşan, ulaşan, bitişen ![]() mevsûle: bitiştirilmiş ![]() mevt: ölüm ![]() mevta: ölü ![]() mevtâlûd: ölümle karışık ![]() mevûd: söz verilmiş ![]() mevzî: bir şey konulacak yer ![]() mevzû: konu ![]() mevzû: uydurulmuş hadîs ![]() mevzûat: kurallar, kanunlar ![]() mevzûbahis: söz konusu ![]() mevzun: ölçülü, tartılı ![]() mevzunen: ölçülü ve tartılı olarak ![]() mevzuniyet: ölçülülük, tartılılık ![]() mey: şarap, meyâdin: meydanlar ![]() meyân: orta, ara ![]() meydân: saha, alan ![]() meyelân: eğilim, istek ![]() meyil: istek, yönelme ![]() meyl: istek, yönelme ![]() meymene: sağ, iyilik, uğur ![]() meymenet: bereket, uğur, kutluluk ![]() meymûn: uğurlu, kutlu ![]() mêyûs: ümitsiz ![]() mêyûsane: ümitsizce ![]() mêyûsiyet: ümitsizlik ![]() meyvedâr: meyveli ![]() meyyâl: meyilli, istekli ![]() meyyit: ölü, cansız ![]() mezâd: mezat, artırmalı satış ![]() mezâhib: mezhepler ![]() mezâhim: zahmetler, zorluklar ![]() mezâhir: görünme yerleri, çiçekli yerler ![]() mezâk: tadma ![]() mezâlim: zulümler ![]() mezâmir: Zebur kitabının süreleri ![]() mezâr: kabir, ziyaret yeri ![]() mezâristân: mezarlık, ölüler ülkesi ![]() mezâyâ: meziyetler ![]() mezbaha: hayvan kesim yeri ![]() mezbele: çöplük ![]() mezbûr: sözü edilen ![]() mezc: karıştırma, katıştırma ![]() meze: çerez ![]() mezellet: alçaklık ![]() mezheb: gidilen yol, dinin esaslarında aynı ayrıntılarında farklı görüşler ![]() mezher: çiçeklik ![]() mezhere: çiçeklik ![]() meziyet: güzel özellik ![]() meziyyât: meziyetler ![]() mezkûr: anılan ![]() mezmûm: yerilmiş ![]() mezraa: tarla ![]() mezrûat: ekilenler ![]() mêzûn: izinli ![]() mıh: çivi ![]() mıknatıs: bazı ****lleri çeken madde ![]() mıntıka: bölge ![]() mısrâ: şiirin her bir satırı ![]() mıstar: cetvel ![]() mızrâk: ucu sivri savaş aleti ![]() miâd: vade ![]() midâd: mürekkep ![]() midevî: mide ile ilgili ![]() miftah: anahtar ![]() mihâl: kuvvet ![]() mihânikiyyet: mekaniklik ![]() mihenk: deneme taşı ![]() mihmân: misafir ![]() mihmândâr: misafiri olan ![]() mihnet: sıkıntı, tasa ![]() mihrâb: imamın namaz kıldırdığı yer ![]() mihrâk: odak ![]() mihver: eksen ![]() Mikâil: dünya işlerini düzenlemekle görevli melek ![]() mikdâr: miktar, nicelik ![]() mikyas: ölçü, ölçek ![]() mikyasvari: ölçü gibi ![]() mil: ince ****l, sel birikintisi ![]() milâd: doğum günü ![]() milâdî: milada dayanan ![]() milel: milletler ![]() milis: sivil ordu ![]() millet: aynı dinden olanlar topluluğu ![]() milletdaş: aynı milletten olan ![]() milletperver: milletini seven ![]() millî: milletle ilgili ![]() milliyet: aynı milletten olma hâli ![]() milliyetperver: milliyetçi, milletini seven ![]() mîmar: bina tasarımcısı ![]() mimsiz medeniyet: deniyet, yani alçaklık ![]() minâ: cam, billur, sırça, parlak ![]() minârât: minareler ![]() minber: camide hutbe okunan yer ![]() minhâc: yol, meslek, metod ![]() minindillah: ALLAH katında ![]() minnet: iyiliğe karşı duyulan şükür hissi, başa kakma ![]() minnetdâr: minnet eden ![]() minnetdârâne: minnet duyarak ![]() minnetdârlık: minnet hissetme ![]() mintarafillah: ALLAH tarafından ![]() minvâl: tarz, yol, gidiş ![]() mîr: bey, amir ![]() mîrâc: merdiven ![]() Mîrâc: Peygamberimizin semaya çıkma mucizesi ![]() Mîrâciye: Mevlidin mîraçla ilgili bölümü ![]() mîrâcvârî: mîraç gibi ![]() miralay: albay ![]() miras: ölen kimsenin yakınlarına kalan malı ![]() mirât: ayna ![]() mîrî: devlet malı ![]() mirkat: mertebe, derece ![]() mirlivâ: tuğgeneral ![]() mirsâd: gözetleme yeri ![]() mirzâ: reis, bey ![]() misafirhâne: misafir evi ![]() misafirperver: misafiri seven ![]() mîsak: sözleşme ![]() misâl: örnek, bir alem adı ![]() misâlî: misâl hâlinde, misâlle ilgili ![]() misâlîye: misâlle ilgili olan ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Arapça Sözlük |
![]() |
![]() |
#13 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Arapça Sözlükmisbah: lamba, kandil ![]() misdâk: onaylayıcı delil ![]() misil: eş, benzer ![]() misillü: benzeri, gibi ![]() misk: güzel koku ![]() miskal: 4,5 gram ağırlık ![]() miskin: yoksul, uyuşuk, tembel, zavallı ![]() mislen: benzer olarak ![]() misliyet: benzerlik, eşlik ![]() mismar: çivi ![]() mistar: cetvel ![]() mistik: içle ilgili ![]() misvâk: sünnet olan diş temizleme aleti, bir ağacın kökü ![]() misyon: vazife ![]() misyoner: Hıristiyanlığı yaymakla görevli kimse ![]() mîşâr: onda bir ![]() mişkât: lamba konan yer, kandil ![]() mişvâr: davranış, gidişat ![]() miting: bir gaye uğruna yapılan büyük toplantı ![]() mitoloji: efsane ilmi ![]() mitralyöz: makinalı tüfek ![]() miyan: orta, ara ![]() mîyâr: ölçü ![]() mizâc: huy, yaradılış ![]() mizâh: komedi, gülmece ![]() mîzan: terazi, tartı, ölçü ![]() mîzancık: küçük terazi, ölçücük ![]() mîzenend: söylüyorlar, vuruyorlar ![]() model: örnek, misal ![]() Moğol: Asyada bir kavim ![]() molla: büyük âlim, medrese talabesi ![]() moral: ruh gücü ![]() muaccel: acele, peşin ![]() muacciz: sıkıntı verici, rahatsız edici ![]() muâddel: düzeltilen ![]() muâddil: düzeltici ![]() muâdil: denk, dengeli ![]() muâf: affolunmuş, ayrı tutulmuş ![]() muâhede: antlaşma ![]() muâheze: sorgulama, azarlama ![]() muahhar: sonraki ![]() muâhid: antlaşma yapan ![]() muâkıb: cezalandıran ![]() muâkıd: sözleşen ![]() muakkib: izleyen ![]() muâlece: işe girişme ![]() muallâ: yüce ![]() muallak: boşlukta, askıda ![]() mualleka: asılan ![]() muallekât: asılanlar ![]() muallekatısebâ: Kâbe duvarına asılan yedi ünlü şiir ![]() muallem: talimli, eğitilmiş ![]() muallim: ilim belleten, öğretmen ![]() muallime: hanım öğretmen ![]() muamelât: muameleler, işlemler ![]() muamele: davranış, işlem ![]() muammâ: bilmece ![]() muammââlûd: bilmeceli ![]() muammer: uzun ömürlü ![]() muânaka: sarılma ![]() muânân: ananeli, belgeli ![]() muânid: aykırı, direnen ![]() muannid: inatçı ![]() muannidane: inat edercesine ![]() muanven: ünvanlı, namlı ![]() muâraza: çekişme, tartışma, muhalefet ![]() muârefe: tanışma ![]() muâreke: kavga ![]() muârız: muarazacı, muhalif, çekişen, tartışan ![]() muarrâ: temiz, arınmış ![]() muarreb: Araplaşmış ![]() muarref: tanıtılmış ![]() muarrif: tanıtıcı ![]() muâsır: çağdaş ![]() muâşaka: sevişme ![]() muâşeret: iyi geçinme, görgü ![]() muâteb: azarlanmış ![]() muattal: işlemez, işsiz ![]() muattar: ıtırlı, güzel kokulu ![]() muattıl: îmansız, tanrıtanımaz ![]() muattıla: îmansız, tanrıtanımaz ![]() muâvenet: yardım ![]() muâvenetdârâne: yardım edercesine ![]() muâveneten: yardım olarak ![]() muâvenetkârâne: yardımcı olurcasına ![]() muâvin: yardımcı ![]() Muâviye: Emevi Devletinin kurucusu olan bir sahabe ![]() muâyene: gözden geçirme ![]() muayyen: belli, ölçülü, tartılı ![]() muazzam: pek büyük ![]() muazzeb: eziyet çeken ![]() muazzez: izzetli, şerefli ![]() muazzib: azap eden ![]() mubâh: işlenmesinde sevap ve günah olmayan ![]() mubassır: gözcü, bakıcı ![]() mûbik: helak edici, büyük günah ![]() mubsır: görünen ![]() mubsırât: görünenler ![]() mûcib: gereken, gerektiren ![]() mûcib: hayrete düşüren ![]() mûcibe: hüküm, gerektiren ![]() mûcibibizzat: her şeyi yapmaya mecbur olan ![]() mûcid: yeni bir şey yapan, "yoktan var eden" mânâsında ilâhî isim ![]() mûciz: insanı aciz bırakan ![]() mûciz: kısa, fakat çok mânâlı, özlü ![]() mûcizane: aciz bırakırcasına ![]() mûcizât: mûcizeler ![]() mûcize: insanların yapamadığı harikalar ![]() mûcizekâr: mûcizeli, mûcize gösteren ![]() mûcizevârî: mûcize gibi ![]() mûcizevî: mûcizeli biçimde, mûcize ile ilgili olarak ![]() mûciznümâ: mûcize gösteren ![]() mudarebe: dövüşme ![]() mudga: et parçası ![]() mudhike: gülünecek şey, komedi ![]() mudıll: saptıran ![]() mûdil: büyük, çetin, zor ![]() mufaddıl: üstün eden, yükselten ![]() mufassal: ayrıntılı ![]() mufassalan: ayrıntılı biçimde ![]() mugaddi: besleyici ![]() mugalata: yanıltıcı için söz söyleme ![]() muganni: nağmeyle okuyan ![]() mugayeret: aykırılık ![]() mugayir: aykırı ![]() mugayyebât: bilinmeyenler ![]() mugayyebâtıhâmse: beş bilinmeyen şey ![]() mugis: yardım isteyene yardım eden ![]() muğlak: kapalı, anlaşılması zor ![]() muğnî: zengin edici ![]() muhabbet: sevgi ![]() muhabbetdâr: seven, sevgili ![]() muhabbetdârâne: severcesine ![]() muhabbethâne: sevgi evi ![]() muhabbetkârâne: severcesine ![]() muhabbetullah: ALLAH sevgisi ![]() muhâberât: haberleşmeler ![]() muhâbere: haberleşme ![]() muhâbir: haberci ![]() muhâcerât: göç etmeler ![]() muhâceret: göç etme ![]() muhacim: saldıran ![]() muhâcir: göç eden, göçmen ![]() muhâcirîn: Medineye göç eden sahabeler ![]() muhaddis: hadîs âlimi ![]() muhaddisin: hadîs âlimleri ![]() muhafaza: koruma ![]() muhafazakâr: koruyucu ![]() muhaffef: hafifletilmiş ![]() muhâfız: koruyan ![]() muhâkât: taklit etme ![]() muhhakemât: akıl yürütmeler, hüküm çıkarmalar ![]() muhâkeme: düşünme, akıl yürütme, hüküm çıkarma, yargılama ![]() muhâkî: benzer ![]() muhakkak: kesin, gerçekleşmiş ![]() muhakkik: araştıran, inceleyen ![]() muhakkikâne: araştırırcasına ![]() muhakkikîn: araştırmacılar, büyük âlimler ![]() muhâl: imkânsız, olması mümkün olmayan ![]() muhâlât: muhaller, imkânsız olmalar ![]() muhâlefet: karşı gelme, ayrı düşünme, uymama ![]() muhâlif: karşı, zıt, aykırı, uymaz ![]() muhâliyet: imkânsız oluş ![]() muhalled: sürekli ![]() Muhammed: Peygamberimiz aleyhissalâtü vesselâmın "medhedilen" mânâsındaki ismi ![]() Muhammediye: Peygamberimizle ilgili ![]() muhammen: tahmin edilen ![]() muhannes: kadınlaşmış erkek ![]() muhârebât: savaşmalar ![]() muhârebe: savaşma ![]() muhârib: savaşan ![]() muharref: değiştirilmiş, bozulmuş ![]() muharrem: Arabî ayların ilki ![]() muharremât: haram edilen şeyler ![]() muharrer: yazılı, yazılmış ![]() muharrık: yakan, susatan ![]() muharrib: tahrip eden, yıkan ![]() muharrif: değiştiren, bozan ![]() muharrik: hareket ettiren ![]() muharrir: yazar ![]() muhâsama: düşmanlık ![]() muhâsamet: düşmanlık besleme ![]() muhâsara: kuşatma ![]() muhâsebe: hesaplaşma, hesap görme ![]() muhâsım: düşman ![]() muhâsib: hesapçı ![]() muhassal: netice, sonuç, ürün ![]() muhassala: elde edilen sonuç ![]() muhassıl: hasıl eden, neticelendiren ![]() muhassıs: hususileştiren, ayıran ![]() muhassısa: hususileştirici ![]() muhât: kuşatılmış ![]() muhâtab: kendisine söz söylenilen ![]() muhâtabâne: kendisine söz söylenilen kimse gibi ![]() muhâtabîn: kendisine söz söylenenler ![]() muhâtara: korkulu durum ![]() muhâverât: konuşmalar ![]() muhâvere: konuşma ![]() muhavvef: korkulu ![]() muhavvel: ısmarlanmış, değiştirilmiş ![]() muhavvif: korkutan ![]() muhavvil: değiştiren ![]() muhayyel: hayâl edilmiş ![]() muhayyer: seçmeli ![]() muhayyile: hayâl kuvveti ![]() muhayyir: hayret ettiren ![]() muhbir: haberci ![]() muhdes: sonradan meydana getirilmiş ![]() Muhdis: her şeyi sonradan var eden ALLAH ![]() muhib: seven ![]() muhill: bozan ![]() mûhin: hor ve hakir eden ![]() mûhiş: korkutan ![]() muhit: kuşatan, çevre ![]() muhita: kuşatıcı ![]() muhkem: sağlam ![]() muhkemât: sağlam ve mânâsı açık olanlar, kuvvetliler ![]() muhles: ihlası devamlı olan ![]() muhlis: ihlaslı, samimi, işini sadece ALLAH için yapan ![]() muhlisâne: muhliscesine ![]() muhlisen: muhlisce ![]() muhrib: tahrip eden, yıkan ![]() muhrik: yakıcı ![]() Muhsî: herşeyin sayısını bilen ALLAH ![]() Muhsin: "ihsan eden, güzel davranan" mânâsında ilâhî isim ![]() muhsin: yaptığı işi en güzel yapan, ALLAH ı görür gibi ibadet eden ![]() muhsinîn: işini güzel yapanlar, ALLAH ı görür gibi ibadet edenler ![]() muhtâc: ihtiyacı olan ![]() muhtar: kendi iradesiyle hareket edebilen ![]() muhtariyet: hareket serbestisi olan ![]() muhtasar: kısa ![]() muhtasaran: kısaca ![]() muhtedî: îmana gelen ![]() muhtefi: gizlenen ![]() muhtekir: kıymetlensin diye mal saklayan vurguncu ![]() muhtelif: çeşit çeşit, birbirine uymayan ![]() muhtelife: başka başka ![]() muhtelit: karışmış ![]() muhtell: bozuk, hasta ![]() muhtemel: olabilir ![]() muhtera: yoktan var edilmiş ![]() muhterem: hürmet edilen, saygın ![]() muhterik: yanan ![]() muhteris: ihtiraslı ![]() muhteşem: ihtişamlı, görkemli ![]() muhtevâ: iç, öz, mânâ ![]() muhtevî: içine alan ![]() muhteviyat: içindekiler ![]() muhtıra: hatırlatma ![]() muhtî: hata yapan ![]() Muhyî: hayat veren, dirilten, ALLAH ![]() muin: yardımcı ![]() mukabele: karşılık verme ![]() mukabeleten: karşılık vererek ![]() mukabil: karşılık ![]() mukaddem: önceki ![]() mukaddemât: öncekiler, başlangıçlar ![]() mukaddeme: önsöz, başlangıç ![]() mukadder: kader ile belirlenmiş ![]() mukadderât: kader ile belirlenenler ![]() mukaddes: kutsal olan ![]() mukaddesât: kutsal olanlar ![]() mukaddime: başlangıç, önsöz ![]() Mukaddir: "takdir eden, kıymet biçen" mânâsında ilâhî isim ![]() mukaffa: kafiyeli ![]() mukallid: taklitçi ![]() mukannen: kanunla belirlenmiş, düzenli ![]() mukannin: kanun koyan, düzenleyen ![]() mukarenet: bitişiklik, yakınlık ![]() mukarin: bitişik, yakın ![]() mukarreb: yakın olan ![]() mukarrebin: yakın olanlar ![]() mukarrer: kararlaşmış ![]() mukarrib: yaklaştıran ![]() mukatele: birbirini öldürme ![]() mukattaa: sûre başlarında bulunan şifreli harf ![]() mukattaat: sûrelerinin başlarında bulunan şifreli harfler ![]() mukavele: sözleşme ![]() mukavemet: dayanma, direnme ![]() mukavemetsûz: dayanma gücünü bitiren ![]() mukavim: dayanıklı ![]() mukavves: kavisli, eğrilmiş ![]() mukavvis: kavisli, eğri ![]() mukayese: karşılaştırma ![]() mukayyed: kayıtlı, bağlı, sınırlı ![]() mukîl: hataları affeden ![]() mukîm: oturan, yerleşik ![]() muknî: ikna eden, inandıran ![]() muknîyâne: ikna edercesine, inandırarak ![]() muksit: haklı hareket eden ![]() muktazi: gerekçe, gerektiren ![]() muktebes: bir yerden alınan ![]() muktedâ: kendisine uyulan ![]() muktedâbih: kendisine uyulan kimse ![]() muktedî: birine uyan ![]() muktedir: iktidarlı, gücü yeten ![]() muktedirâne: gücü yeter biçimde muktesid: iktisadlı, tutumlu ![]() muktesidane: iktisadlı şekilde, tutumlu biçimde ![]() muktezâ: gereken, gerekirlik ![]() muktezî: gerektiren, gerekçe ![]() muktezîyât: gerektirenler, gerekçeler ![]() mumaileyh: adı geçen ![]() mumatala: sohbet eder gibi karşılıklı konuşma ![]() mumdar: mum tutan, aydınlatan ![]() mumya: çürümesin diye ilaçlanmış ölü ![]() munâtıf: bir tarafa yönelmiş, meyletmiş ![]() munazzam: düzenlenen ![]() munazzım: düzenleyen ![]() munfasıl: ayrılmış ![]() mûnis: alışılmış, evcil, sevimli ![]() munkabız: sıkıntılı, büzülmüş ![]() munkalib: dönüşmüş, değişmiş ![]() munkarız: bitmiş, batmış ![]() munsarıf: geri dönen ![]() munsıf: insaflı ![]() munsıfane: insaflıca ![]() muntabık: uygun ![]() muntasır: öç alan ![]() muntazam: düzenli ![]() muntazaman: düzenli olarak ![]() muntazar: beklenen ![]() muntazır: bekleyen ![]() muntazıran: bekleyerek ![]() muntazırâne: beklercesine ![]() munzam: eklenen ![]() murabba: kare ![]() murabıt: bağlı ![]() murâd: arzu, istek, dilek ![]() murafaa: duruşma ![]() murahhas: delege, devlet adına görevli kimse ![]() murâkabe: denetleme ![]() murâkıb: denetleyici ![]() murassâ: süslü, mücevherli ![]() murassâât: süsler, mücevherler ![]() murdar: pis, kirli ![]() murdia: süt anne ![]() mûris: miras bırakan, veren ![]() murtabıt: irtibatlı, bağlı ![]() murteza: kendisinden Razı olunan ![]() musâb: kendine bir şey isabet eden ![]() musaddak: tasdiklenmiş, onaylanmış ![]() musaddık: tasdik eden, onaylayan ![]() musaddıkane: onaylayarak ![]() musâfaha: tokalaşma ![]() musaffa: safileşmiş, arıtılmış ![]() musaffi: safileştiren, arıtan ![]() musağğar: küçültülmüş ![]() musâhabe: sohbet etme ![]() musâhale: kolaylaştırma ![]() musâhere: akrabalık ![]() musahhah: düzeltilmiş ![]() musahhar: emir altında, esir alınan ![]() musahharane: emir altında gibi ![]() musahhariyet: emir altındaymışcasına ![]() musahhih: düzelten ![]() musahhihane: düzeltircesine ![]() musahhir: ele geçiren ![]() musâhib: sohbet arkadaşı ![]() musâlâha: barışma, anlaşma ![]() musâlâhakârâne: barışarak, barışırcasına ![]() musallâ: namaz yeri ![]() musallat: sataşan ![]() musalli: namaz kılan ![]() musammem: hakkında karar verilmiş, kararlaştırılmış ![]() musanna: sanatlı ![]() musannif: derleyip düzenleyen ![]() musarrah: açıklanmış ![]() musavver: resimlenmiş ![]() musavvibe: tasvip edilen ![]() Musavvir: sûret veren, biçimlendiren, ALLAH ![]() musavvire: sûretlenen, biçimlenen ![]() musaykal: cilali ![]() Musevî: Musa aleyhisselâma tabi olan, Yahudi ![]() mushaf: sahife, kitap, Kurân ![]() musıka: musıki, müzik ![]() musıki: müzik ![]() musır: ısrar eden ![]() musırrane: ısrarla ![]() mûsî: vasiyet eden, tavsiye eden ![]() musîb: isabetli, doğru ![]() musîbât: musibetler ![]() musîbet: başa gelen acı verici olay ![]() musîbetzede: musibet gören ![]() musika: mızıka ![]() muslih: düzelten ![]() Mustafa: Peygamberimizin "arınmış, seçilmiş" mânâsında bir ismi ![]() mustatil: uzayan, diktörtgen ![]() muta: kimseden bir şey istemeyen ![]() mutaassıb: kendi tarafını aşırı tutan ![]() mutaassıbane: kendi tarafını aşırı tutarcasına ![]() mutâbaat: tabi olma, uyma ![]() mutâbakat: uygunluk ![]() mutâbık: uygun ![]() mûtad: alışılmış, adet ![]() mutaffifin: alışverişte muhatabının hakkını tam vermeyenler ![]() mutahhar: temizlenmiş ![]() mutantan: tantanalı, gösterişli ![]() mutasallıf: bilgiçlik taslayan, şarlatan, gösterişçi ![]() mutasarrıf: kendinde kullanım hakkı bulunan ![]() mutasavver: tasarlanmış, düşünülmüş ![]() mutasavvıf: tarikat adamı ![]() mutasavvıfane: tasavvuf ehline benzer şekilde ![]() mutasavvıfin: tarikatta ilerleyenler ![]() mutasavvife: tarikatta ilerleyen ![]() mutasavvire: sûretlendiren ![]() mutavaat: itaat etme ![]() mutavassıt: ortalama ![]() ![]() mutavattın: yerleşmiş ![]() mutazammın: içine alan ![]() mutazarrır: zarar görmüş ![]() mûteber: inanılır, güvenilir, saygın ![]() mûtedil: ılımlı, ölçülü ![]() mutekadât: inanılan şeyler ![]() mutekid: inanmış ![]() mûtekif: ibadet için bir köşeye çekilen ![]() mûtell: hasta ![]() mûtemed: kendisine güvenilen ![]() mûtemid: güvenen ![]() mûtemidâne: güvenerek ![]() mûtena: özenilmiş ![]() mûteriz: itiraz eden, karşı çıkan ![]() mûterizane: itiraz edercesine ![]() Mûtezile: akla haddinden fazla önem veren sapık bir mezhep ![]() mutî: itaat eden ![]() mutlak: sınırlandırılmamış, salıverilmiş ![]() mutlakıyyet: kayıtsız şartsız bir hükümdarın idaresi altında bulunan hükümet şekli ![]() mutmain: tatmin olmuş ![]() mutmainane: tatmin olarak ![]() mutmainne: tatmin olan ![]() muttala: bilgilenme noktası ![]() muttalî: meseleyi bilen ![]() muttarid: düzenli, sıralı ![]() muttasıf: sıfatlanan, özellik kazanan ![]() muttasıl: bitişik, aralıksız, sürekli ![]() muvâcehe: karşı, ön, yüzleşme ![]() muvâfakat: uygunluk, uygun bulma ![]() muvaffak: başarılı ![]() muvaffakiyat: başarılar ![]() muvaffakiyet: başarı ![]() muvaffakiyetkârâne: başarılı biçimde ![]() muvâfık: uygun ![]() muvahhid: ALLAH ın birliğine inanan ![]() muvahhidin: ALLAH ı bir kabul edenler ![]() muvahhiş: korkutup ürküten ![]() muvakkat: vakitli, geçici ![]() muvakkaten: geçici olarak ![]() muvakkit: vakit bildiren ![]() muvâsal: ulaşan, kavuşan ![]() muvâsala: ulaşma, kavuşma ![]() muvâsalât: kavuşmalar, ulaşmalar ![]() muvâzaa: danışıklılık, bahse girişme ![]() muvâzenât: muvazeneler, dengeler ![]() muvâzene: denge, tartıda eşitlik ![]() muvâzenet: dengelilik, eşitlik ![]() muvâzi: paralel, aynı sırada ![]() muvazzaf: vazifeli, görevli ![]() muvazzah: açıklanmış ![]() muzââf: iki kat, kat kat ![]() muzâf: bağlanmış ![]() muzaffer: zafer kazanmış ![]() muzafferen: zafer kazanarak ![]() muzafferiyet: zafer kazanma ![]() muzahrefat: süprüntüler, atıklar ![]() mûzam: en büyük kısım, büyütülmüş ![]() muzari: Arapçada hem şimdiki zamanı hem de geniş zamanı ihtiva eden fiil kipi ![]() muzdarib: ızdırap çeken ![]() muzhir: gösteren, ortaya koyan ![]() muzır: zararlı ![]() muzî: ışık veren, aydınlatan ![]() muzîe: ışık verici, aydınlatıcı ![]() muzlim: karanlıklı ![]() muzmahil: çökmüş, dağılmış ![]() muzmer: gizli, saklı ![]() muztar: zorda kalmış ![]() mübâdele: değiştirme ![]() mübâh: haram edilmeyen ![]() mübâhât: haram edilmeyenler, güzellikler ![]() mübâhesât: söz etmeler, konuşmalar ![]() mübâhese: söz etme, konuşma ![]() mübâlağa: abartma ![]() mübâlağacûyâne: abartırcasına ![]() mübâlağakârâne: abartırcasına ![]() mübârek: bereketli, hayırlı, uğurlu ![]() mübârekât: mübarekler ![]() mübârekiyet: mübareklik ![]() mübâreze: çarpışma, dövüşme ![]() mübârezekârâne: çarpışarak, dövüşerek ![]() mübâşeret: başlama, girişme, dokunma ![]() mübâşir: müjdeleyen, mahkemede çağırıcı ![]() mübâyaa: satın alma ![]() mübâyenet: ayrılık, uymazlık, tutmazlık ![]() mübâyin: aykırı, uymaz, ayrı ![]() mübdî: yeni şeyler ortaya koyan ![]() mübeccel: yüceltilmiş, yüce ![]() mübeddil: değiştiren ![]() mübelliğ: tebliğ eden, bildiren ![]() müberhen: delilli, ispatlı ![]() müberrâ: arınmış, temize çıkmış ![]() mübeşşer: müjdelenmiş ![]() mübeşşir: müjdeci ![]() mübeyyen: açıklanan ![]() mübeyyin: açıklayan ![]() mübeyyiz: temize çeken ![]() mübezzir: israfçı ![]() mübhem: belirsiz ![]() mübhîc: sevindiren ![]() mübîn: apaçık ![]() müblâ: dağıtılmış, yenilmiş ![]() mübrem: kaçınılmaz, vazgeçilmez ![]() mübtedâ: başlangıç, isim cümlesinde özne ![]() mübtedî: dinde olmayanı dine sokan ![]() mübtedi: yeni, acemi, ilkel ![]() mübtediyane: mübtedice ![]() mübtelâ: düşkün, tutkun ![]() mübtezel: bol, ucuz, değersiz ![]() mübtil: iptal eden ![]() mücâb: kabul cevabı alan ![]() mücâdele: savaşma, çarpışma ![]() mücâhedât: din için savaşmalar ![]() mücâhede: din için savaşma ![]() mücâhid: din için savaşan, çalışan ![]() mücâhidane: mücahide yakışır şekilde ![]() mücâhidîn: din için savaşanlar, çalışanlar ![]() mücânebet: çekinme ![]() mücânis: cinsi aynı olan ![]() mücâveret: komşuluk, yakınlık ![]() mücâvir: komşu, yakın ![]() mücâzât: cezalandırmalar ![]() mücâzefe: söz ile karşısındakinin hakkını örtme, aldatma ![]() mücbir: zorlayan, mecbur eden ![]() mücedded: yeni ![]() müceddid: yenileyici, hadîste her asırda geleceği müjdelenen ve îman hakikatlarını asrın anlayışına uygun olarak anlatmakla görevlendirilen nurlu âlim ![]() müceddidiyet: mücedditlik, yenileyicilik ![]() mücehhez: cihazlı, donanmış ![]() mücellâ: parlak, cilâlı ![]() mücelled: ciltlenmiş ![]() mücellid: ciltçi ![]() Mücemmil: güzelleştiren, güzel yaratan, ALLAH ![]() mücerreb: tecrübe edilmiş, denenmiş ![]() mücerred: maddî varlıklardan ayrı olarak sadece zihinde düşünülen kavram, soyut mücerredat: mücerretler, soyutlar ![]() mücessem: cisimlenmiş, cisimli ![]() mücessime: ALLAH ı bir cisim gibi tasavvur eden sapkın ![]() mücevher: kıymetli taş ![]() mücevherat: kıymetli taşlar ![]() mücîb: duaya cevap veren, ALLAH ![]() mücîr: himaye eden, ALLAH ![]() mücmâ: toplanma ![]() mücmel: kısa ![]() mücmelen: kısaca ![]() mücrim: suçlu ![]() müctebâ: seçilmiş, kıymetli ![]() müctehid: âyet ve hadîslerden hüküm çıkaran büyük âlim ![]() müctehidîn: müctehidler ![]() müctemî: toplu ![]() müctemiân: topluca ![]() müctenibâne: kaçınırcasına, sakınırcasına ![]() müczil: çoğaltan, bollaştıran ![]() müdâfaa: savunma ![]() müdâfaanâme: savunma yazısı ![]() müdâfaât: savunmalar ![]() müdâfî: savunan ![]() müdâhale: karışma, girme ![]() müdâhene: dalkavukluk ![]() müdahhâr: depolanmış, birikmiş ![]() müdâhil: içeri giren ![]() müdâhin: dalkavuk ![]() müdakkik: inceleyen ![]() müdakkikâne: incelercesine ![]() müdakkikîn: incelemeciler ![]() müdârâ: yüze gülme, yüze gülücülük ![]() müdavele: alıp verme, konuşma ![]() müdavemet: devamlılık ![]() müdâvim: devamlı ![]() müdâyene: ödünç alıp verme ![]() müdd: 875 gram ağırlık ![]() müddea: iddia edilen, dâvâ ![]() müddehar: biriken ![]() müddeharât: birikenler ![]() müddeî: iddiacı, davacı ![]() müddeîiumumî: savcı ![]() müddet: süre, zaman ![]() müdebbir: işinin sonunu gözeterek iş yapan ![]() müdebbirane: müdebbirce ![]() müdellel: delilli, ispatlı ![]() müderris: ders veren âlim ![]() müderrisîn: ders veren alimler ![]() müdevven: derlenip düzenlenmiş ![]() müdevveriyyet: yuvarlaklık ![]() müdhiş: müthiş, korkutan ![]() müdîr: müdür ![]() müdrik: anlayan, kavrayan ![]() müdrike: anlama kabiliyeti ![]() müebbed: ebedî, sonsuz, ömür boyu ![]() müeccel: ertelenmiş ![]() müeddeb: edeplendirilmiş ![]() müeddî: ödeyen, sebep olan ![]() müehhirîn: sonrakiler ![]() müekked: kuvvetli, sağlam ![]() müekkel: vekil edilmiş ![]() müekkid: sağlamlaştıran ![]() müekkil: vekil eden ![]() müellefât: yazılmış eserler ![]() müellefe: alıştırılmış, yazılmış ![]() müellif: kitap yazan ![]() müennes: dişil ![]() müesses: kurulu ![]() müessese: kurum ![]() müessif: üzücü ![]() müessir: tesirli, etkili ![]() müessiriyet: tesirlilik, etkinlik ![]() müessis: kuran, kurucu ![]() müeyyed: desteklenen, doğrulanan ![]() müeyyid: kuvvet veren, destekleyen ![]() müeyyide: destekleyen, yaptırım ![]() müezzin: ezan okuyan ![]() müfad: anlatılan anlam ![]() müfahere: üstünlük yarışı ![]() müfarakat: ayrılmalar ![]() müfehhimane: anlayarak ![]() müfekkire: düşünme kabiliyeti ![]() müferrah: ferahlanmış ![]() müfesser: tefsir edilmiş, açıklanmış ![]() müfessir: âyetleri tefsir eden, açıklayan, yorumlayan, yorumcu ![]() müfessirîn: müfessirler, Kuranı açıklayıp yorumlayanlar ![]() müfettiş: teftiş eden ![]() müfîd: ifadeli, faydalı ![]() müflih: kurtulan ![]() müflis: iflas etmiş ![]() müfred: tek, yalnız ![]() müfredat: ayrıntılar, parçalar ![]() müfreze: askerî birlikten ayrılan kol ![]() müfrit: aşırıya kaçan ![]() müfritane: aşırı gidercesine ![]() müfsid: bozan ![]() müftehir: iftihar eden, övünen ![]() müftehirâne: iftihar ederek, övünerek ![]() müftereyat: iftiralar ![]() müfteri: iftira eden ![]() müfteris: yırtıcı ![]() müfteriyane: iftira edercesine ![]() müfti: fetva veren, müftü ![]() mühakat: benzerini yapma, taklit ![]() mühdî: hidayete getiren ![]() mühec: ruhlar, canlar ![]() mühefhef: narin, ince ![]() mühendis: hendeseci, geometrici ![]() mühevvil: korkunç ![]() mühevvin: kolaylaştıran ![]() müheykel: heykelleşmiş ![]() müheymin: koruyan ![]() müheyyâ: hazır, amade ![]() müheyyic: heyecanlandıran ![]() mühezzeb: düzeltilmiş, temizlenmiş ![]() mühezzib: temizleyen ![]() mühîb: heybetli ![]() mühim: önemli ![]() mühimmât: lüzumlu şeyler ![]() mühimme: mühim, önemli ![]() mühlet: belli zaman, vade ![]() mühlik: helâk eden, öldüren ![]() mühmel: ihmal edilmiş, bırakılmış ![]() mühr: mühür, damga ![]() mühtedî: îman eden ![]() mühür: imza yerine kullanılan damga ![]() müizz: izzet veren, yükselten ![]() müjde: güzel, sevindirici haber ![]() müjdekârane: müjdeli biçimde ![]() müjgân: kirpik ![]() müjik: Rus köylüsü ![]() mükâbere: münakaşada ağız kalabalığı ile karşısındakini yenmeye çalışma, yanlışta direnme, büyüklenme ![]() mükâfât: ödül ![]() mükâfâten: ödül olarak ![]() mükâleme: konuşma ![]() mükâşefe: sırların açılması ![]() mükâtebe: yazışma ![]() mükebbir: tekbir getiren, "ALLAH uekber" diyen ![]() mükedder: kederli, acılı ![]() mükellef: yükümlü, yüklenmiş, aşırı süslü ![]() mükellefîn: mükellefler, yükümlüler ![]() mükellefiyet: mükellef olma, yükümlülük, görevli oluş ![]() mükemmel: ergin, tamam, olgun ![]() mükemmelen: mükemmel bir biçimde ![]() mükemmeliyet: mükemmellik, tamamlık ![]() mükemmil: tamamlayıcı ![]() mükerrem: kerîm olan, kendisine değer verilen, saygıdeğer ![]() mükerrer: tekrarlı ![]() mükerreren: tekrar tekrar ![]() mükesser: çoğaltılmış ![]() mükevvenât: yaratılmışlar ![]() mükezzib: yalanlayan ![]() mükreh: zorlanan ![]() mükrim: ikram eden ![]() mükrimane: ikram edercesine ![]() mükteseb: kazanılmış ![]() mülâbeset: karışma, bulaşma ![]() mülâebe: oynaşma ![]() mülâene: lânetleşme ![]() mülâet: bir örtü adı ![]() mülâhaza: dikkatle bakma, iyice düşünme ![]() mülâhhas: özet, hulâsa ![]() mülâkat: kavuşma, konuşma ![]() mülâki: buluşan, kavuşan ![]() mülâtefe: lâtifeleşme, şakalaşma ![]() mülâyemet: yumuşaklık ![]() mülâyimane: yumuşakça ![]() mülâzemet: bağlanma, devam ![]() mülâzım: gerekli, lüzumlu, teğmen ![]() mülevven: renkli ![]() mülevves: kirli, pis, bulaşık ![]() mülga: kaldırılmış ![]() mülhak: katılmış ![]() mülhem: ilham olunmuş, kalbe doğmuş ![]() mülhemane: ilham alarak, ilham olunurcasına ![]() mülhid: dinsiz ![]() mülhik: ekleyen ![]() mülhim: ilham eden ![]() mülk: bir şeyin dış yüzü ![]() mülk: mal, sahip olunan şey ![]() mülkiye: ülkenin idaresi için çalışanların bulunduğu daire ![]() mülkiyet: mal sahipliği ![]() mülsak: yapıştırılmış, bitiştirilmiş ![]() mültebis: karıştırmış, yanılmış ![]() mülteci: iltica eden, sığınan ![]() mültefit: iltifat eden, iyi davranan ![]() mültefitane: iltifat ederek, iyi davranarak ![]() mültehab: yaralı, iltihaplı ![]() mülteka: kavuşma yeri, kavşak ![]() mültekit: yerden alan ![]() mülûk: melikler, hükümdarlar ![]() mülzem: ilzam edilmiş, susturulmuş ![]() mülzim: susturan ![]() mümaileyh: kendisinden söz edilen ![]() mümâlata: karşılıklı şiir söyleme ![]() mümânaât: engelleme ![]() mümânea: karşılıklı engelleme ![]() mümârese: uzmanlaşma ![]() mümas: temas eden, dokunan ![]() mümaselet: misil olma, benzerlik ![]() mümasil: benzeri, misli, dengi ![]() mümaşaat: maslahat namına hoş geçinme, anlaşma yolunu seçme ![]() mümaşaatkâr: hoş geçinen, anlaşma yolunu seçen ![]() mümatala: savsaklama, borcu uzatma ![]() mümehhed: hazırlanmış, serilmiş ![]() mümessel: temsil getirilen ![]() mümessil: temsilci ![]() mümevveh: vehmî, hayâlî ![]() mümeyyiz: ayıran, ayırd eden ![]() mümeyyize: ayıran, temyiz eden ![]() mümidd: yardım eden, uzatan ![]() mümin: îman eden ![]() müminane: mümine yakışır şekilde, inanarak ![]() müminât: kadın müminler ![]() müminîn: müminler, îman edenler, inananlar ![]() müminûn: erkek müminler ![]() Mümît: ölümü yaratıp öldüren ALLAH ![]() mümkin: mümkün, olabilir ![]() mümkinât: mümkün olanlar ![]() mümkine: mümkün olabilen ![]() mümsike: tutan, yapışan ![]() mümtâz: seçkin, üstün ![]() mümtâzâne: seçkin bir biçimde ![]() mümtâze: seçilmiş, ayrılmış ![]() mümtâziyet: seçkinlik, üstünlük ![]() mümted: uzayan ![]() mümtenî: olması imkânsız ![]() mümtenîa: olması imkânsız olan şey ![]() mümteniât: olması imkânsızlar ![]() mümtezic: birleşen, kaynaşan ![]() mümtezicen: birleşerek ![]() münâcât: dua, kurtuluş için ALLAH a yalvarma ![]() münâdi: seslenen, çağıran ![]() münâdim: yok olan ![]() münâfât: aykırılık, birbirinin aksine olma ![]() münâferet: karşılıklı nefret ![]() münâfık: iki yüzlü, fitneci, görünüşte Müslüman gerçekte kâfir ![]() münâfıkane: münafıkça ![]() münâfi: zıt, aykırı ![]() münâkale: taşıma ![]() münâkaşa: sert tartışma ![]() münâkaşât: sertçe tartışmalar ![]() münâkaza: zıtlık, uymazlık ![]() münâkız: birbirine zıt ![]() münâkis: yansıyan ![]() münakkaş: nakışlı ![]() münâsebât: uygunluklar, ilgiler ![]() münâsebet: uygunluk, ilgi ![]() münâsebetdâr: münasebetli, ilgili ![]() münâsebetdârâne: münasebetli bir biçimde ![]() münâsib: uygun, yakışır ![]() münavebe: nöbetleşme ![]() münavebeten: nöbetleşe, sırayla ![]() münâzaa: niza etme, çekişme, kavga ![]() münâzara: tartışma ![]() münâzarât: tartışmalar ![]() münâzaünfih: niza sebebi, çekişme vesilesi ![]() münazır: tartışmacı ![]() münbais: ileri gelen, çıkan ![]() münbasıt: yayılan, genişleyen ![]() münbit: verimli ![]() münceli: parlayan ![]() müncelib: celbedilen, çekilen ![]() müncemid: donmuş ![]() müncer: sürüklenen, sonuçlanan ![]() müncezib: çekilen, cezbedilen ![]() müncezibane: cezbedilircesine, çekilircesine ![]() müncî: kurtarıcı ![]() mündefî: defetme, giderme ![]() mündemic: içine bırakılmış ![]() münderecât: içindekiler ![]() münderic: içine konulmuş ![]() münderis: izi kalmayan ![]() münebbih: uyandıran, dalgınlıktan kurtaran ![]() müneccemen: parça parça, kısım kısım ![]() müneccim: yıldızlarla uğraşan, falcı ![]() münekker: bilinmeyen, meçhul ![]() münekkid: tenkid eden, eleştiren, değerlendiren ![]() münevver: nurlanmış, aydın ![]() münevvil: nimet veren ![]() münevvim: uyutucu ![]() münevvir: nurlandıran ![]() münezzeh: temiz, arınmış ![]() münezzehiyet: temizlik, kusursuzluk, noksansızlık ![]() münfail: etkilenen ![]() münfasıl: ayrılmış ![]() münfekk: ayrılan ![]() münferid: tek, yalnız ![]() münferiden: tek olarak ![]() münfesih: bozulmuş, hükümsüz ![]() münhal: boş, işsiz ![]() münhani: eğri ![]() münhaniye: eğri, çarpık ![]() münharif: yoldan çıkmış, çarpık ![]() münhasır: yalnız birinin olan, özel olarak ayrılan ![]() münhasıran: yalnız birine özgü olmak üzere, özel olarak ![]() münhasif: sönükleşen, parlaklığını yitirip görünmez hâle gelen ![]() münhezim: bozguna uğramış ![]() münib: pişman olup dönen ![]() münîf: meşhur, yüce, büyük ![]() Münîm: nimet veren, nimetlendiren, ALLAH ![]() Münîmane: nimet vererek ![]() münîr: nurlandıran ![]() münkabız: sıkıntılı, tutuk ![]() münkad: inkıyad eden, uyan, boyun eğen ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Arapça Sözlük |
![]() |
![]() |
#14 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Arapça Sözlükmünkalib: dönüşen, değişen ![]() münkasım: bölünen ![]() münkatı: kesilen ![]() Münker: kabirdeki sual meleklerinden biri ![]() münker: haram, günah ![]() münkerat: haramlar, günahlar ![]() münkesif: tutulmuş ![]() münkesir: kırılmış ![]() münkeşif: açılmış, bulunmuş ![]() münkız: kurtaran ![]() münkir: inkâr eden, dinsiz ![]() münkirane: inkâr edercesine ![]() münsed: set çekilmiş, engellenmiş ![]() münşaib: kollara ayrılan ![]() münşakk: yarılan ![]() münşi: inşa eden, yapan ![]() müntabık: uygun ![]() müntafi: sönen ![]() müntakil: nakledilen, taşınan ![]() müntakim: intikam alan, öc alan ![]() müntebih: uyanık ![]() müntec: sonuçlanmış ![]() müntefi: sönen ![]() münteha: son, en son derece ![]() müntehab: seçilmiş ![]() müntehi: sona eren ![]() müntehib: uyanık ![]() müntehib: yağmacı ![]() müntehir: kendini öldüren ![]() müntesib: bağlı, ilgili ![]() müntesibîn: bağlananlar, ilgililer ![]() münteşir: yayılmış ![]() münteşire: yayılan ![]() müntic: netice veren ![]() münzel: indirilmiş ![]() münzevi: yalnız yaşayan ![]() münzeviyane: yalnız yaşayarak ![]() münzil: indiren ![]() münzir: korkutan, sakındıran ![]() mürâât: uyma ![]() mürââten: uyarak ![]() müracaat: başvurma ![]() mürâdif: eş mânâlı ![]() mürâfaa: duruşma ![]() mürâi: iki yüzlü, riyakâr ![]() mürcie: sapık bir topluluk ![]() mürcif: fitneci, yalancı ![]() mürebbi: terbiye eden, eğiten, terbiyeci ![]() mürebbiyane: terbiye edercesine ![]() mürebbiye: terbiyeci kadın ![]() müreccah: tercih edilen, seçilen ![]() müreccih: tercih eden, tercih ettiren sebep ![]() müreffeh: refah ile yaşayan, rahat ![]() mürefref: gerçek gibi ağaç resmi ![]() mürekkeb: terkib edilmiş, birleşik, boya ![]() mürekkebat: terkipler, bileşikler ![]() müretteb: sıralanmış, dizilmiş ![]() mürettebat: iş ekibi, personel, gemide çalışanlar ![]() mürettib: tertib eden, sıraya koyan ![]() mürevvic: geçerli kılan, değer veren ![]() Mürîd: irade eden, isteyen, ALLAH ![]() mürîd: isteyen, tarikata girip şeyhe bağlanan ![]() mürîdane: irade ederek, isteyerek ![]() mürsel: gönderilmiş ![]() ![]() mürselîn: gönderilenler, peygamberler ![]() mürşid: irşad eden, îman yolunu gösteren ![]() mürşidane: mürşit gibi ![]() mürtecâ: umulan ![]() mürteci: geri dönmek isteyen, geri dönen, gerici ![]() mürtecî: rica eden, ümit eden, ümitli ![]() mürted: dinden çıkan ![]() mürtedane: dinden çıkarcasına ![]() mürtefî: yükselen ![]() mürtehil: ölen ![]() mürtesem: resimlenmiş ![]() mürteşi: rüşvetçi ![]() mürtezık: rızıklanan ![]() mürûr: geçme ![]() mürüvvet: insaniyet, mertlik ![]() mürüvvetkârâne: insanca, mertçe ![]() müsâade: izin ![]() müsâadekâr: izin verici, müsaade eden ![]() müsâbaka: yarışma ![]() müsâbakât: yarışmalar ![]() müsâbık: yarışmacı ![]() müsademat: çarpışmalar ![]() müsademe: çarpışma, vuruşma ![]() müsadere: toplama, elden alma ![]() müsâdif: rastlayan ![]() müsadim: çarpışan ![]() müsait: uygun ![]() müsâlâha: barışma ![]() müsâlemet: barışıklık ![]() müsâmaha: hoş görme, kusuru görmezlikten gelme ![]() müsâmahakâr: hoş gören ![]() müsâmahakârâne: hoş görerek ![]() müsamere: eğlence, piyes ![]() müsâraa: acele, teşebbüs ![]() müsâvât: eşitlik, denge ![]() müsâvi: eşit, dengeli ![]() müsbet hareket: yapıcı ve düzeltici hareket ![]() müsbet: isbat olunan, pozitif, olumlu ![]() müsbit: isbat eden ![]() müsebbeb: sebeplerin sonucu ![]() müsebbebât: sebelerin sonuçları ![]() müsebbib: sebep olan ![]() müsebbih: tesbih eden, ALLAH ı anan ![]() müsebbihane: tesbih ederek, ALLAH ı anarcasına ![]() müsebbit: tesbit eden ![]() müseccel: sicilli, kayıtlı ![]() müsehhil: kolaylaştıran ![]() müsekkin: yatıştırıcı ![]() müsellah: silahlı ![]() müsellem: doğruluğu kabul edilen, teslim edilmiş ![]() müsellemât: doğruluğu kabul edilen şeyler ![]() müselsel: zincirleme, ard arda gelen ![]() müsemmâ: isimlendirilen ![]() müsemmeât: isimlendirilenler ![]() müsemmem: zehirli ![]() müsemmim: zehirleyen ![]() müsennâ: kat kat ![]() müsevvid: müsveddeyi yazan ![]() müsevvik: sevk eden ![]() Müseylime: peygamberlik dâvâ eden yalancının adı ![]() müseyyeb: tembel, uyuşuk, üşengeç ![]() müsî: teselli veren ![]() müsi: yaramaz ![]() müsîn: yaşlı, ihtiyar ![]() müskir: haram içki ![]() müskirât: haram içkiler ![]() müskit: susturan ![]() Müslim: ünlü hadîs kitaplarından biri, bu kitabı yazan âlimin namı ![]() müslim: islâm olan ![]() müsliman: islâma girmiş, Müslüman ![]() müslimât: kadın Müslümanlar ![]() müslimûn: erkek Müslümanlar ![]() müsmî: işittiren ![]() müsmir: meyveli, verimli ![]() müsned: isnat edilmiş, dayandırılmış ![]() müsrif: israfçı ![]() müsrifane: israf edercesine ![]() müstâcel: acele yapılması gereken ![]() müstâcil: acele yapan ![]() müstâfi: istifa eden, ayrılan ![]() müstağfir: günahları için af dileyen ![]() müstağni: tok gözlü, çekingen, başkalarından bir şey beklemeyen ![]() müstağniyane: müstağnice müstağrak: dalmış, batmış ![]() müstahak: hak eden ![]() müstahdem: hizmet eden ![]() müstahkem: sağlamlaştırılmış ![]() müstahrec: çıkarılmış ![]() müstahsen: beğenilen ![]() müstahsil: üretici ![]() müstahsin: beğenen ![]() müstahsinane: beğenerek, güzel bularak ![]() müstaid: yetenekli, uygun ![]() müstain: yardım isteyen ![]() müstakar: kararlı ![]() müstakbel: gelmesi beklenen zaman ![]() müstakil: kendi başına, bağımsız ![]() müstakillen: bağımsız olarak ![]() müstakim: doğru, düzgün ![]() müstakimane: istikametle, dosdoğru, düzgün biçimde ![]() müstâmel: kullanılmış ![]() müstantık: sual soran, sorgu hakimi ![]() müstârib: Araplaşmış ![]() Müstean: kendisinden yardım istenen, ALLAH ![]() müstear: takma ![]() müstebîd: uzak gören ![]() müstebîdane: diktatör gibi, baskı yaparcasına ![]() müstebşir: müjdeleyen ![]() müstecab: kabul gören ![]() müstêcir: kiracı ![]() müstecir: korunma dileyen ![]() müstedir: daire şeklinde olan ![]() müstedlel: delillendirilmiş, kanıtlı ![]() müstefad: isifade olunan ![]() müstefid: faydalanan ![]() müstehab: sevilmiş, sevaplı ![]() müstehak: hak eden, layık ![]() müstehan: değersiz ![]() müstehcen: açık saçık, ayıp, edepsizcesine ![]() müstehlek: tüketilmiş ![]() müstehlik: tüketici ![]() müstehzi: alay eden, alaycı ![]() müstehziyane: alay edercesine ![]() müstekar: karar kılan, yerleşen, sabit ![]() müstekbir: büyüklenen ![]() müstekreh: tiksinilen ![]() müstelzim: gerektiren ![]() müstemi: dinleyici ![]() müstemidd: yardım isteyen ![]() müstemir: devamlı, sürekli ![]() müstemirane: devamlı, aralıksız ![]() müstemirre: devam eden, sürüp giden ![]() müstemirren: devamlı, yerleşmiş ![]() müstemlekât: sömürgeler ![]() müstemleke: sömürge ![]() müstenid: dayalı, dayanmış ![]() müsteniden: dayanarak ![]() müstenife: müstakil olan ara cümle ![]() müstênis: alışık ![]() müstenkif: çekimser, kaçınan ![]() müstenkifane: çekimser kalarak ![]() müstensih: yazarak çoğaltan ![]() müsterhimane: istirham ederek, merhamet dilercesine ![]() müsterih: istirahat eden, rahat ![]() müsterihane: rahatlıkla, gönül rahatlığıyla ![]() müstesna: kural dışı, ayrı, sıra dışı ![]() müsteşar: kendisiyle istişare edilen ![]() müsteşrik: doğu kültürünü inceleyen Batılı ![]() müstetbeât: sözün yan mânâları, söze tabi olan mânâlar ![]() müstetir: örtülü ![]() müstevî: düzlem ![]() müstevlî: istilâ eden, kaplayan ![]() müstevlîyane: istilâ edercesine, kaplayarak ![]() müsül: misaller, temsiller ![]() müsvedde: ilk yazılış, karalama ![]() müşabbih: benzeten ![]() müşâbehet: benzeyiş ![]() müşâbih: benzer ![]() müşâğabe: aldatıp kötülük etme ![]() müşâhedât: gözlemler ![]() müşâhede: gözlem ![]() müşâhedeten: gözlemle ![]() müşahhas: şahıslanmış, somut ![]() müşahhat: kavga, niza, çekişme ![]() müşâhid: gören, şahid olan ![]() müşâkelet: şekilce benzeyiş ![]() müşâkil: şeklen benzer ![]() müşâreket: ortaklık ![]() müşârünileyh: işaret edilen, kendisinden söz edilen ![]() müşâşâ: parlayan, debdebeli ![]() müşâvere: danışma, konuşma ![]() müşâvir: danışılan, danışman ![]() müşebbeh: benzetilen ![]() müşebbehühbih: kendisine benzetilen ![]() müşebbıt: ayak kaydıran, tehlikeye atan ![]() müşebbihe: ALLAH ı insana benzeten sapık görüş ![]() müşedded: şiddetlendirilmiş ![]() müşerref: şereflenen ![]() müşerrefiyet: şereflenme ![]() müşerrî: şeriatın kurucusu ![]() müşevveş: düzensiz, karışık ![]() müşevveşiyet: karışıklık, dağınıklık ![]() müşevvik: teşvik eden, isteklendiren ![]() müşevvikâne: teşvik edercesine, isteklendirircesine ![]() müşeyyed: kuvvetlendirilmiş, sağlamlaştırılmış ![]() müşfik: şefkatli ![]() müşfikâne: şefkatlice, acıyıp severek ![]() müşfikkârâne: şefkat edercesine ![]() müşir: bildiren ![]() müşîr: mareşal, askeriyede yüksek bir makam ![]() müşîriyet: mareşallik ![]() müşkil: zor, zorluk, müşkül ![]() müşkilât: müşkiller, zorluklar ![]() müşkilküşâ: zorluğu gideren ![]() müşkilpesend: zor beğenen ![]() müşrik: ALLAH a ortak koşan ![]() müştak: iştiyaklı, çok istekli ![]() müştakane: çok isteyerek, iştiyakla ![]() müştakk: türemiş ![]() müştebih: birbirine benzeyen ![]() müştehi: iştahlı ![]() müştehir: ünlü ![]() müştehiyane: iştahlı bir şekilde ![]() müştehiyat: nefsin hoşuna giden şeyler ![]() müştekâ: şikayet olunan ![]() müştekî: şikayet eden ![]() müştekiyane: şikayet edercesine ![]() müştemil: içine alan ![]() müştemilât: kaplanan şeyler, içeriye alınanlar ![]() müşterek: birlikte, beraber, ortak ![]() müştereken: ortaklaşa, beraberce ![]() Müşteri: bir gezegen ![]() müşteri: alıcı ![]() mütâ: haram nikah ![]() mütabaat: uyma ![]() mütahaccir: taşlaşmış ![]() mütâlââ: inceleme, düşünme, okuma ![]() mütâlââgâh: inceleme yeri ![]() mütâlî: inceleyen ![]() mütâreke: anlaşma ![]() müteaccib: şaşıp kalan ![]() müteaccibane: şaşıp kalırcasına ![]() müteaddi: sataşan ![]() müteaddid: birçok, birkaç, adetli, sayılı ![]() müteaffin: kokuşan ![]() müteafir: birbirinden nefret eden ![]() müteahhid: işi üzerine alan ![]() müteahhir: sonraki ![]() müteahhirîn: sonrakiler ![]() müteâkib: takip eden, izleyen ![]() müteâkiben: hemen arkasından, peşi sıra, daha sonra ![]() müteâl: yüce ![]() müteallik: alâkalı, ilgili ![]() müteallikat: alâkalılar, ilgililer, yakınlar, akrabalar ![]() müteanik: birbirinin boynuna sarılmış durumda olan ![]() müteannid: inat eden, direnen ![]() mütearife: açıkça bilinen ![]() müteassıb: aşırı taraftar, mutaassıb ![]() müteassife: hak yoldan sapan ![]() müteassir: zor ![]() müteavin: yardımlaşan ![]() müteazzir: zor, özürlü ![]() mütebâdir: birdenbire akla gelen ![]() mütebahhir: derya gibi ilmi olan büyük âlim ![]() mütebahhirin: deryalar gibi geniş ilim sahibi âlimler ![]() mütebâid: uzaklaşan ![]() mütebâkî: geri kalan kısım ![]() mütebâriz: açığa çıkan ![]() mütebasbıs: yaltaklanan ![]() mütebâyin: uymaz, zıt, aykırı ![]() mütebeddil: değişen, değişken ![]() mütebessim: gülümseyen ![]() mütecâhil: bilmez görünen ![]() mütecâhir: açıktan günah işleyen ![]() mütecânis: cinsi aynı olan ![]() mütecâviz: saldıran, haddini aşan ![]() mütecâvizane: tecavüz edercesine, saldırırcasına ![]() mütecebbir: cebreden, zorba, zorlayan ![]() müteceddid: yenilenen ![]() mütecelli: görünen, beliren ![]() mütecerrid: tecerrüt etmiş, soyutlanmış ![]() mütecessid: cesetlenen ![]() mütecessim: cisimlenen ![]() mütecessis: gizlice araştıran ![]() mütecezzi: parçalanan ![]() mütedâhil: iç içe olan ![]() mütedâir: dolayı, için, üzerine ![]() mütedâvil: ellerde dolaşan, kullanılan ![]() mütedenni: gerileyen ![]() mütederric: derece derece ilerleyen ![]() mütedeyyin: dinli, dindar ![]() müteeddib: edeplenen ![]() müteeddibe: edep kazanmış, terbiyeli ![]() müteehhil: evli, evcilleşen ![]() müteellim: acı duyan ![]() müteellimane: acı hissedercesine ![]() müteemmil: derin derin düşünen ![]() müteessif: üzüntülü ![]() müteessifane: üzülürcesine ![]() müteessir: etkilenen, üzülen ![]() müteessirâne: üzüntü duyarak, etkilenerek ![]() müteevviğ: ağa olmaya çalışan ![]() müteezzi: incinen ![]() mütefârık: ayrı ayrı ![]() mütefâvit: çeşitli, farklı ![]() mütefekkir: düşünen, fikir üreten ![]() mütefekkirâne: düşünerek ![]() mütefelsif: filozoflaşmış, felsefe ile fikri bulanmış ![]() mütefennin: fen adamı ![]() müteferrik: ayrı ayrı, parça parça ![]() müteferrikan: ayrı ayrı bir hâlde ![]() mütefeyyiz: feyizlenen, manen gıdalanan ![]() mütegallib: zor kullanarak galip gelen, zorba ![]() mütegallibe: zorba ![]() müteganni: ırlayan ![]() mütegannim: koyun şeklinde görünen, ganimetçi ![]() mütegayir: birbirine zıt ![]() mütegayyir: başkalaşan, değişken ![]() mütehaccir: taşlaşmış ![]() mütehâcim: saldıran ![]() mütehakkık: doğrulanan ![]() mütehakkim: hükmeden, zorba ![]() mütehakkimane: hükmedercesine, zorlayarak ![]() mütehâlif: birbirine karşı, uymaz ![]() mütehallik: huy edinen ![]() mütehammil: yüklenen, dayanan, tahammül eden ![]() mütehammilâne: tahammül ederek, dayanarak ![]() mütehammir: ekşiyen, mayalanan ![]() müteharri: araştıran ![]() müteharrik: hareket eden ![]() müteharrike: hareketli ![]() mütehassıl: meydana gelen ![]() mütehassıs: uzman, işin ustası ![]() mütehassir: hasret çeken, özleyen ![]() mütehassirane: özleyerek, hasret çekerek ![]() mütehassis: duygulanan ![]() mütehavvif: korkan ![]() mütehavvil: değişen, değişken ![]() mütehayyel: hayâl edilen ![]() mütehayyer: şaşılacak ![]() mütehayyil: hayâl kuran ![]() mütehayyir: şaşmış, şaşırmış ![]() mütehayyiz: yer tutan ![]() mütehevvisane: heveslenerek ![]() müteheyyic: heyecanlı ![]() mütekabil: karşılıklı ![]() mütekabile: karşılıklı olan ![]() mütekaddim: önceki ![]() mütekaddimin: öncekiler ![]() mütekaid: emekli ![]() mütekalkıl: deprenen, sarsılan ![]() mütekallid: bir görevi üzerine alan ve yapan ![]() mütekâmil: olgun ![]() mütekâsil: tembel, üşenen ![]() mütekatı: kesişmiş, kesik kesik ![]() mütekebbir: büyüklenen, büyüklük taslayan ![]() mütekebbirane: kibirlenerek, büyüklenerek ![]() mütekeffil: kefil olan ![]() mütekellif: külfetli, zorlu ![]() mütekellim: söyleyen, konuşan ![]() mütekellimane: konuşarak, söz söylercesine ![]() mütekellimimaalgayr: başkaları adına da konuşan ![]() mütekellimîn: îman konularındaki âlimler ![]() mütekellimivahde: sadece kendi adına konuşan ![]() mütekerrir: tekrarlanan ![]() mütekeyyifane: keyiflenerek ![]() mütekkeffil: kefil olan ![]() mütelebbis: giyinmiş ![]() mütelemmi: parıldayan ![]() mütelevvin: renk değiştiren ![]() mütelezziz: lezzet duyan ![]() mütelezzizane: lezzet alarak ![]() mütemadi: devamlı ![]() mütemadiyen: devamlı, sürekli ![]() mütemasil: benzer, eş ![]() mütemayil: meyili, taraftar ![]() mütemayiz: ayrı, seçkin ![]() mütemeddin: medenileşmiş ![]() mütemehhil: büyüyüp gelişmek için zamana ihtiyacı olan şey ![]() mütemekkin: yerleşen ![]() mütemerkiz: merkezleşmiş ![]() mütemerrid: inat eden, direnen ![]() mütemerridane: direnircesine ![]() mütemessik: sımsıkı yapışan ![]() mütemessil: benzeyen, sûretlenen ![]() mütemmim: tamamlayan ![]() mütenâfir: birbirinden nefret eden ![]() mütenâhi: tükenen, biten ![]() mütenaîm: nimetlenen ![]() mütenâkıs: noksanlaşan ![]() mütenâkız: birbirine zıt ![]() mütenâsık: dizili, birbirine uygun biçimde ![]() mütenâsib: uygun, birbirine yakışan ![]() mütenâvil: yiyen ![]() mütenâzır: simetrik ![]() mütenazilen: inerek, inmekle ![]() mütenebbih: uyanmış ![]() müteneccis: pislenmiş ![]() mütenevvi: türlü, çeşitli ![]() mütenevvir: nurlanan ![]() mütenezzih: tenzih eden ![]() mütenneffir: nefret eden, tiksinen ![]() müterâdif: eş anlamlı ![]() müterâfık: arkadaşlık eden ![]() müterakim: birikmiş ![]() müterakki: yükselmiş ![]() mütercim: tercüme eden ![]() mütereddi: soysuzlaşmış ![]() mütereddit: tereddüt eden, kararsız ![]() müterennim: şarkı söyleyen ![]() müterettib: sıralı, rütbeli ![]() mütesâdif: rastlayan ![]() mütesâfile: alt alta gelen ![]() mütesâide: yükselen ![]() mütesallib: katılaşmış ![]() mütesânid: dayanan ![]() mütesânidane: dayanırcasına ![]() mütesâvi: eşit, denk ![]() müteselli: teselli bulan ![]() müteselsil: zincirleme ![]() müteselsilen: zincirleme olarak ![]() müteşââb: şubelere ayrılan ![]() müteşâbih: birbirine benzer, mânâsı kapalı âyet ve hadîs ![]() müteşâbihât: edebî sanatlarla ifade edilmesi sebebiyle mânâsı kapalı olan sözler, âyet ve hadîsler ![]() müteşâbike: birbirine girmiş, örgülenmiş, karışık ![]() müteşâib: şubelenen, kollara ayrılan ![]() müteşâkil: şakelce benzer ![]() müteşebbih: benzeyen ![]() müteşebbis: teşebbüs eden, işe girişen ![]() müteşekki: sızlanan, şikayetçi ![]() müteşekkil: şekillenmiş, oluşmuş ![]() müteşekkir: şükreden, teşekkür eden ![]() müteşekkirâne: şükrederek, teşekkür edercesine ![]() müteşeyyih: şeyhlik taslayan ![]() mütetâbık: birbirine uygun olan ![]() mütetâbıkan: birbirine uyarak ![]() mütetahhir: temizlenen ![]() mütevafık: birbirine uyan ![]() mütevaggıl: bir işle pek fazla meşgul olan ![]() mütevahhiş: ıssız, kimsesiz, korkutucu, ürkütücü ![]() mütevakkıf: bağlı olan ![]() mütevâkki: sakınan ![]() mütevâli: devamlı ![]() mütevâtir: yalan üzerine birleşmeleri aklen mümkün olmayan bir topluluğun bir olay hakkında verdikleri kesin haber ![]() mütevâtiren: kesin ve şüphesiz bir haber olarak ![]() mütevattın: vatan edinmiş ![]() mütevâzı: alçakgönüllü, tevazu sahibi ![]() mütevâzıane: alçakgönüllü bir biçimde ![]() mütevâzî: vezinli, tartılı ![]() mütevâzin: tartıları aynı olan ![]() müteveccih: yönelik, yönelen ![]() müteveccihen: yönelerek ![]() müteveffa: vefat etmiş, ölmüş ![]() mütevehhim: kuruntulu ![]() mütevekkil: vekil eden, tevekkül eden ![]() mütevekkilane: tevekkül edercesine, ALLAH a güvenerek ![]() mütevelli: vakıf idarecisi ![]() mütevellid: doğan, ortaya çıkan ![]() mütevessî: genişleyen ![]() müteyakkız: uyanık ![]() mütezâhim: kalabalıktan sıkıntı çeken ![]() mütezâyid: artan ![]() mütezellil: alçalan, zillete katlanan ![]() mütezellilâne: zelil olarak, alçalarak, zilletini bilip göstererek ![]() mütezelzil: sarsılan ![]() mütezelzile: sarsılmış ![]() mütezeyyin: süslenen ![]() mütezeyyine: süslenmiş ![]() müttaki: günahtan çekinen, takva sahibi ![]() müttebi: tabi olan, uyan ![]() müttefekunaleyh: üstünde birleşilen mesele ![]() müttefik: birleşmiş, kendisiyle birleşilen kimse ![]() müttefikan: hep birlikte ![]() müttefikane: birleşerek ![]() müttehem: suçlanan ![]() müttehid: birleşmiş, kaynaşmış ![]() müvazi: aynı ağırlıkta, denk, eşit ![]() müvekkil: vekil tayin eden ![]() müvellid: doğuran ![]() müvellide: doğuran, meydana getiren ![]() müvellidülhumûza: oksijen ![]() müvellidülmâ: hidrojen ![]() müverrih: tarihçi ![]() müvessî: genişlettiren ![]() müvesvis: vesvese veren ![]() müvezzi: dağıtıcı ![]() müvvellide: doğurtan ![]() müyesser: nasip olma ![]() müyul: meyiller, yönelmeler ![]() müzafünileyh: belirtili isim tamlamasında belirtilen isme denir ![]() müzâheme: sıkışıklık ![]() müzâhemet: karşılıklı olarak sıkıntı ve zahmet verme ![]() müzâheret: koruma, yardım ![]() müzâhir: koruyan, yardımcı ![]() müzahref: süprüntü, dışı süs içi pis şey ![]() müzahrefât: süprüntüler, dışı süs içi pis şeyler ![]() müzahrefiyet: dışı süs içi pis olma, fıtri olmama, yapmacık ![]() müzâkere: bir konuyu anlamak için karşılıklı konuşma, ders çalışma ![]() müzâyaka: darlık, yokluk ![]() müzâyede: artırma, satış ![]() müzdad: artırılmış, çoğaltılmış ![]() Müzdelife: Kâbede mukaddes bir yer ![]() müzehheb: yaldızlı ![]() müzehher: çiçekli ![]() müzehhib: yaldızcı ![]() müzekkâ: temizlenmiş ![]() müzekker: erkek ![]() müzekki: temizleyen, ıslah eden ![]() müzekkir: hatırlatan ![]() müzevver: uydurma, düzme ![]() müzevvir: yalancı, arabozucu ![]() müzeyyen: süslü ![]() müzeyyenât: süslüler ![]() müzeyyene: süslü, süslenmiş ![]() müzeyyifane: tezyif ederek, aşağılayarak ![]() Müzeyyin: süsleyen, her eserini harika nakışlarla süsleyen ALLAH ![]() müzhir: gösterici ![]() müzîc: taciz eden, rahatsız eden ![]() müzil: izale eden, gideren ![]() Müzill: indiren, alçaltan, zillete düşüren, ALLAH ![]() müzmahil: perişan olmuş, dağılmış ![]() müzmin: yerleşmiş, eski ![]() müznib: günahkâr ![]() müznibîn: günahkârlar ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Arapça Sözlük |
![]() |
![]() |
#15 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Arapça SözlükN nâ: olumsuz yapan ön ek ![]() naarât: naralar, gürlemeler ![]() naat: Peygamberimizi övmek için yazılan şiir ![]() nabız: atardamarın vuruşu ![]() nâbit: yerden biten ![]() nâbüdü: biz ibadet ederiz ![]() nâcî: kurtulan ![]() nâçiz: değersiz ![]() nâdân: cahil, haddini bilmez ![]() nâdide: az bulunur, değerli ![]() nâdim: pişman ![]() nâdir: az bulunan ![]() nâdirât: az bulunanlar ![]() nâdire: nadir olan ![]() nâdiren: nadir olarak ![]() nâehil: işin adamı olmayan ![]() nafaka: geçim için gereken para ![]() nâfık: geçer akçe ![]() nâfî: faydalı ![]() nâfia: faydalı olan ![]() nâfile: isteğe bağlı ibadet, boş ![]() nâfiz: nüfuz eden, içe işleyen ![]() nâgâh: birdenbire ![]() nâğamât: nağmeler, ezgiler ![]() nâğme: ezgi ![]() nâhak: haksız ![]() nahîf: cılız ![]() nahîfe: cılız olan ![]() nahiv: dilbilgisinin konusu cümle olan kısmı ![]() nâhiye: belde ![]() nahl: balarısı ![]() nahnü: biz ![]() nâhoş: hoş olmayan ![]() nahr: boğazlama ![]() nâhu: öyle ise, şöyle ki, işte ![]() nahv: dilbilgisinin konusu cümle olan kısmı ![]() nahvî: nahivle ilgili ![]() nâib: vekil ![]() nâil: erişen, kavuşan ![]() nâiliyet: erişme ![]() nâim: uyuyan ![]() naîm: cennet, bolluk ![]() nâk: "lı, li, lu, lü" mânâsında son ek ![]() nâka: dişi deve ![]() nakarât: tekrar ![]() nakd: para ![]() nâkıs: noksan, eksik ![]() nakış: süs, bezek ![]() nakızeyn: iki zıt ![]() nâki: takva sahibi, günahtan arınmış ![]() nakîb: vekil ![]() nakil: nakletme, taşıma ![]() nâkil: nakleden, taşıyan ![]() nâkile: ileten ![]() nâkise: noksanlık, eksiklik ![]() nâkiz: nakzeden, çelişen ![]() nâkize: zıt olan ![]() nakkad: doğruyu yanlıştan ayıran kimse ![]() nakkaş: nakış yapan ![]() nakl: taşıma, nakil ![]() nakliyât: taşımalar ![]() nakliye: taşımayla ilgili olan ![]() naks: noksanlık, eksiklik ![]() nakş: nakış, bezek ![]() nakşetmek: nakışlamak, bezemek ![]() Nakşî: Nakşibendi tarikatına mensub olan ![]() Nakş–bendî: bir tarikat, bu tarikatı kuran zat ![]() nakz: bozmak, bir hükmü yok saymak ![]() nâlân: inleyen, sızlayan ![]() nâlâyık: lâyık olmayan ![]() nâle: inilti ![]() nâm: lâkap, ün, ad ![]() nâmâdud: sayısız ![]() nâmağlub: yenilmez ![]() nâmahrem: mahrem olmayan, nikâh düşen ![]() namaz: en mühim ibadet ![]() namazgâh: namaz kılınan yer ![]() nâmdâr: namlı, ünlü ![]() nâme: mektup ![]() nâmerd: korkak, alçak ![]() nâmeşrû: dine uymayan, yasak ![]() nâmi: büyüyüp gelişen ![]() nâmiye: büyüyen ![]() nâmus: ırz, ahlâklılık, kanun, melek ![]() nâmuskâr: namuslu ![]() nâmuskârâne: namusluca ![]() nâmusşikenâne: namusu kırarcasına ![]() nâmuvâfık: uygun olmayan ![]() nâmüsâid: elverişsiz ![]() nâmütenâhi: sonsuz ![]() namzed: namzet, aday ![]() nankör: iyilik bilmez ![]() nâpâk: temiz değil, kirli ![]() nâr: ateş, cehennem ![]() nâra: bağırma ![]() narh: resmî fiyat ![]() nârin: ince ![]() nâs: insanlar ![]() Nasâra: Hıristiyanlar ![]() nasâyih: nasihatlar, öğütler ![]() nasb: atama, dikme ![]() nâsezâ: lâyık olmayan ![]() nâsır: yardım eden ![]() nasib: nasip, kısmet ![]() Nâsibe: Haricilerden olan sapkın bir zümre ![]() nâsih: hükmünü kaldıran ![]() nasîh: öğütçü, nasihat eden ![]() nasihat: öğüt ![]() nâsir: nesir yazarı ![]() nasîr: zafere ulaştıran ![]() nâsiye: alın, yüz ![]() nasl: ok demiri ![]() nasr: yardım ![]() Nasrânî: Hıristiyan ![]() Nasrâniyet: Hıristiyanlık ![]() nass: kesin, tartışılmaz olan, âyet ve hadîs ![]() nassen: kesin olarak ![]() nasûh: kesin, halis ![]() nâş: tabuttaki ölü ![]() nâşâd: şâd olmayan, üzgün ![]() nâşî: dolayı ![]() nâşir: neşreden, yayan, yayıncı ![]() nâşize: kocasına üstünlük taslayan kadın ![]() natakte: söyledin ![]() nâtaman: tamamlanmamış ![]() nâtık: konuşan ![]() nâtıka: konuşabilme ![]() nâtuvan: kuvvetsiz, çaresiz ![]() nâvâkıf: bilmeyen, anlamayan ![]() nây: ney, ölüm haberi ![]() nâz: kendini ağıra satma ![]() nazâir: benzerler ![]() nâzan: nazlı ![]() nazar: bakış, görüş, göz değmesi ![]() nazaran: göre, bakarak ![]() nazarendaz: nazar eden, bakan ![]() nazargâh: bakış yeri, bakılan yer ![]() nazarî: henüz düşünce hâlinde olan ![]() nazariyât: kitabî bilgiler, görüşler, ispatlanmamış düşünceler ![]() nazariye: görüş, ileri sürülen fikir ![]() nâzdâr: nazlı ![]() nâzdârâne: naz edercesine ![]() nâzen: nazik, ince ![]() nâzenin: nazlı, ince, edalı ![]() nâzeninâne: nazlı nazlı ![]() nâzım: düzenleyen ![]() nâzır: nazar eden, bakan ![]() nazif: temiz ![]() nâzik: ince, kibar ![]() nâzikâne: nazikçe ![]() nâzil: nüzul eden, inen ![]() nazîr: eş, benzer ![]() nazîre: eşi, benzeri ![]() nazm: düzen, şiir, nazım ![]() nazmşiken: düzeni bozan ![]() nazzam: düzenleyen, dizen ![]() neâm: evet, olur ![]() neba: kaynak olma, fışkırma ![]() nebat: bitki ![]() nebatat: bitkiler ![]() nebatî: bitki ile ilgili, bitki cinsinden ![]() nebatiyet: bitki olma hâli ![]() nebê: haber ![]() nebeân: kaynayıp çıkma ![]() nebevî: peygamberle ilgili ![]() nebî: peygamber ![]() nebiyy: nebi, peygamber ![]() nebze: azıcık miktar ![]() necâbet: soyluluk ![]() necâset: pislik ![]() Necaşî: Habeş hükümdarı ![]() necât: kurtuluş ![]() neccinâ: bizi kurtar ![]() necib: soylu, asil, temiz ![]() Necid: Arabistanda bir bölge adı ![]() necim: yıldız ![]() necis: pis ![]() necisülayn: pisliğin ta kendisi ![]() necm: yıldız ![]() necmisakıb: karanlığı delen parlak yıldız ![]() nedâmet: pişmanlık ![]() nedâmetkârâne: pişman olurcasına ![]() nef: fayda ![]() nefaset: hoşluk, güzellik ![]() nefer: er, asker ![]() neferât: neferler, erler ![]() nefes: soluk ![]() neffâs: üfleyen ![]() nefh: üfleme ![]() nefha: esme, esinti, üfürük ![]() nefis: can, maddî arzuların kaynağı olup sınır tanımayan bir duygu ![]() nefisperest: nefsine aşırı düşkün olan ![]() nefisperver: nefsini seven ![]() nefisperverâne: nefsini severcesine ![]() nefiy: olumsuzluk, yok sayma, sürme, sürgün ![]() nefret: tiksinme ![]() nefretkârâne: nefret ederek, tiksintiyle ![]() nefrin: lânet ![]() nefs: can, kendi, istek duygusu, nefis ![]() nefsanî: nefsin hoşuna giden ![]() nefsaniyet: nefsine düşkünlük ![]() nefsî: nefisle ilgili, nefsim! nefsiemmâre: insanı kötülüğe sürükleyen nefis ![]() nefsülemir: işin kendisi, hakikatı ![]() nefy: nefiy, yok sayma, sürme, sürgün ![]() nefyetmek: yok saymak, sürgün etmek ![]() nehâr: gündüz ![]() nehârî: gündüzcü ![]() nehiy: yasaklama ![]() nehr: nehir, ırmak ![]() nehrüssema: samanyolu da denilen yıldızlar kümesi ![]() nehy: nehiy, yasaklama ![]() nehyianilmünker: kötülükten sakındırma ![]() nekahet: hastalıktan sonraki zayıflık ![]() nekais: noksanlıklar ![]() nekâl: şiddetli azap ![]() Nekîr: kabirdeki sual meleklerinden biri ![]() nekkad: iyiyi kötüden ayıran ![]() nekre: belirsiz ![]() nema: artma, çoğalma, büyüme, uzama ![]() nemîme: söz taşıma ![]() neml: karınca ![]() nemmam: söz taşıyıcı ![]() Nemrud: dinsiz ve zâlim bir hükümdar, ülkesinin "ulu önder"i ![]() Nemrudane: Nemrut gibi ![]() nergis: bir çiçek ![]() nesc: dokuma, örme ![]() neseb: soy, sülale ![]() neseben: soyca, soy bakımından ![]() nesebî: soy yönünden, neseble ilgili olarak ![]() nesh: kaldırma, hükümsüz bırakma ![]() nesîm: hoşa giden rüzgâr ![]() nesir: düz yazı ![]() nesl: nesil, soy, kuşak ![]() neslen: nesil bakımından, soyca ![]() nesne: şey, tamlayıcı, tümleç ![]() Nesr: arş ve sema ile ilgili meleklerden biri ![]() nesr: nesir, düz yazı ![]() nessac: dokuyucu ![]() neşat: sevinç ![]() neşe: keyif, sevinç ![]() neşê: yeniden meydana gelme, dirilme ![]() neşebem: gece değilim ![]() neşêt: meydana gelme, çıkma ![]() neşîde: şiir ![]() neşir: yayım, dağıtım ![]() neşr: yayma, dağıtma, ölülerin mahşerde dirilip toplanmasından sonra yayılması ![]() neşretme: yayımlama ![]() neşriyât: yayınlar, yayıncılık ![]() neşter: ameliyat bıçağı ![]() neşv: yeşerme ![]() neşve: sevinç ![]() neşvünemâ: büyüme ve gelişme ![]() netâic: neticeler, sonuçlar ![]() netice: sonuç ![]() neûzübillah: ALLAH a sığınırız ![]() nev: çeşit, tür, yeni ![]() nevâ: ses, nağme, çekirdek ![]() nevâbit: bitkiler ![]() nevadir: az bulunanlar ![]() nevafil: isteğe bağlı ibadetler, nafileler ![]() nevahi: nahiyeler, taraflar, yanlar ![]() nevahî: nehiyler, yasaklar ![]() nevakıs: noksanlıklar, eksiklikler ![]() nevale: yiyecek içecek ![]() nevâmis: namuslar, kanunlar ![]() nevân: tür bakımından ![]() nevâz: okşayıcı, hoş ses ![]() nevâziş: okşayış ![]() nevbet: nöbet, sıra ![]() nevcivan: delikanlı ![]() nevha: ölüye sesli ağlamak, güvercin ötmesi ![]() nevi: tür, çeşit ![]() nevî: türle ilgili ![]() nevibeşer: insan cinsi, insanlık ![]() neviyet: aynı türden olma ![]() nevm: uyku ![]() nevmâlûd: uyku ile karışık ![]() nevmîd: ümitsiz, üzgün ![]() nevmiye: uyku ile ilgili ![]() nevnihâl: taze fidan ![]() nevresîde: genç, taze ![]() nevrûz: bahar başlangıcı ![]() nevvar: nurlu, aydınlık ![]() nevvare: aydınlatan ![]() nevzad: yeni doğmuş bebek ![]() ney: üflemeli bir çalgı ![]() neyyir: nurlu, parlak ![]() neyyirat: nurlular ![]() nez: can çekişme ![]() nezâfet: temizlik ![]() nezâhet: temizlik, incelik ![]() nezâir: benzerler ![]() nezâket: naziklik, incelik, zariflik ![]() nezaret: bakma, gözetme ![]() nezih: temiz, pak, hoş ![]() nezîr: korkutan, adak ![]() nezr: adak ![]() nezzâre: gözcü, seyirci ![]() nıkmet: şiddetli ceza, intikam alma ![]() nısf: yarı ![]() nısfıarz: yeryüzünün yarısı ![]() nısfıkutr: yarı çap ![]() nısfiyet: yarı olma, yarılık ![]() niâm: nimetler ![]() niâmât: nimetler ![]() nidâ: seslenme, ünleme, ünlem ![]() nidd: eş, misil, aynı ![]() nifak: içi dışı başka olma, inanır görünüp inanmama ![]() nifâs: lohusalık ![]() nigâh: bakış ![]() nigâr: resim, sevgili ![]() nihâd: huy, yaradılış ![]() nihaî: sona ait, sonuncu ![]() nihâl: fidan, taze ![]() nihân: gizli, saklı ![]() nihâyât: nihayetler, sonlar ![]() nihâyet: son ![]() nihâyetpezir: sona erme ![]() nihâyetsiz: sonsuz ![]() nikab: perde ![]() nikâh: meşru evlenme ![]() nikal: şiddetli işkence ![]() nikât: nükteler, incelikler ![]() nikbîn: iyimser ![]() Nil: Mısırda bulunan büyük bir nehir ![]() nîm: yarı ![]() nîmbedevî: yarı bedevi, yarı medeni ![]() nîmelvekil: ne iyi vekil! nîmet: iyilik, ihsan, rızık ![]() nîmetdîde: nimet gören ![]() nîmetiyet: nimet oluş, nimetlik ![]() nîmetperverâne: nimet vermeyi severcesine ![]() nîmmanzum: yarı şiir ![]() nîmnurânî: yarı nurlu ![]() nîmresmî: yarı resmî ![]() nîmşeffaf: yarı saydam ![]() nîran: nurlar, ateşler ![]() nisâ: kadın, hanım ![]() nisab: zekat ölçüsü ![]() nisâen: kadın olarak ![]() nisâr: saçmak ![]() nisbet: ilgi, bağlantı, oran ![]() nisbeten: nisbetle, oranla, göre ![]() nisbî: diğerine göre ![]() niseb: nisbetler, oranlar, ölçüler ![]() nisyan: unutma ![]() nişân: iz, bellik ![]() nişâne: iz, alâmet, bellik ![]() nişîn: oturan ![]() niyâz: yalvarma, yakarış ![]() niyâzdâr: yalvaran ![]() niyet: kalbin bir işe yönelmesi ![]() niyeten: niyetçe ![]() nizâ: çekişme, kavga ![]() nizam: düzen, düzenlilik ![]() nizamât: nizamlar, düzenler, sistemler ![]() nizamnâme: düzen yazısı, düzenleme ile ilgili belge ![]() noksan: eksik ![]() noksaniyet: noksanlık, eksiklik ![]() nokta: benek, konu ![]() noktainazar: bakış açısı, görüş ![]() nota: özlü düşünce, not ![]() nöbetdâr: nöbetçi ![]() Nuh: tufan için gemi yapan büyük bir peygamber ![]() nukat: noktalar ![]() nukûd: nakitler, paralar ![]() nukuş: nakışlar, bezekler ![]() nur: ışık, aydınlık ![]() nurânî: nurlu, ışıklı ![]() nurâniyet: nurluluk, aydınlık ![]() Nurcu: Nur Risalelerini okuyan, yaşayan ve yayan kimse ![]() nurefşân: nur saçan ![]() nuristân: nur ülkesi, cennet ![]() Nurulenvar: nurlara nur veren ALLAH ![]() nurunâlânur: nur üstüne nur ![]() nush: nasihat, öğüt ![]() nusret: zafer için yardım ![]() nusûs: nasslar, kesin hükümler, âyet ve hadîsler ![]() nûş: içici, şerbet ![]() nûşe: şerbet içen, sevinçli ![]() nutfe: döl suyu, meni ![]() nutk: konuşma ![]() nutukhân: konuşmacı ![]() nübüvvet: nebilik, peygamberlik ![]() nübüvvetdârâne: peygamberlik şeklinde ![]() nübüvvetkârâne: peygamberce ![]() nücûm: yıldızlar ![]() nücûmperest: yıldızlara tapan ![]() nüfûs: nefesler ![]() nüfûs: nefisler ![]() nüfûz: içe geçme, sözü geçer olma ![]() nühas: bakır ![]() nühûset: uğursuzluk ![]() nüket: nükteler, ince mânâlar ![]() nükhet: koku ![]() nüks: geri dönme ![]() nükte: dikkat edilince anlaşılabilen ince mânâ ![]() nümâ: "gösteren, gözüken" mânâsında son ek ![]() nümâyan: görünen ![]() nümayiş: gösteri ![]() nümûne: örnek, model ![]() nümûnegâh: örneklerin bulunduğu yer ![]() nümüvv: büyüyüp gelişme ![]() nüsah: nüshalar, sayfalar ![]() nüsha: dualı kağıt, sahife, yazılı şey ![]() nüsûc: dokumalar ![]() nüşûr: yaymalar, dağıtmalar ![]() nüşûz: kadının kocasına itaat etmemesi ![]() nüşûze: asi kadın ![]() nüvat: nüveler, çekirdekler ![]() nüvaz: okşayıcı ![]() nüve: çekirdek ![]() nüvid: müjde ![]() nüvis: yazıcı ![]() nüzhet: neşe, eğlence, ferahlık ![]() nüzhetgâh: seyir ve eğlence yeri ![]() nüzûl: inme, iniş ![]() nüzûr: nezirler, adaklar ![]() |
![]() |
![]() |
|