Prof. Dr. Sinsi
|
Bakara Suresinin Meali Ve Açıklamaları
41 – Sizin yanınızda bulunan Tevratı tasdik etmek üzere indirdiğim Kur’ân’a iman edin, onu inkâr edenlerin başını siz çekmeyin Âyetlerimi az bir fiatla, yani dünya menfaati karşılığında satmayın Asıl Bana karşı gelmekten sakının [2,89 91 97 101; 3,81; 4,47; 5,48; 6,92; 35,31; 46,12 30]
Maksat: Tevratın asli şeklidir
42 – Hakkı batıla karıştırmayın, bile bile gerçeği gizlemeyin
43 – Hem namazı tam kılın, zekâtı verin, rükû edenlerle beraber siz de namaz kılın
44 – Halka iyiliği emredip kendinizi unutuyormusunuz yoksa?
Halbuki siz Tevratı okuyup duruyorsunuz
Artık aklınızı başınıza almayacak mısınız? [11,88]
45 – Sabır göstererek, namazı vesile ederek Allah’dan yardım dileyin Gerçi bu çok zor bir iştir, fakat içi saygı ile ürperenlere değil [29, 45]
Bütün bu emirler ve yasaklar İsrailoğullarına hitab etmekle beraber, hükmü onlara mahsus değildir “Bunlar İslâm şeriatında da vardır Siz de bunlara İman ve itaat ediniz” demektir Zira Tefsir usulündeki bir kurala göre “Sebebin hususiliği, hükmün umumiliğine mani değildir”
46 – İçi saygı dolu olan bu müminler, Rablerine kavuşacaklarını ve O’na döneceklerini iyi bilirler
47 – Ey İsrail’in evlatları! Size ihsan ettiğim nimetimi ve vaktiyle sizin atalarınızı diğer insanlara üstün kıldığımı hatırlayın
Kendi zamanlarında yaşayan insanlara üstün kılınmışlardı
48 – Öyle bir günden sakının ki o gün hiç kimse başkasının yerine birşey ödeyemez, kimseden şefaat kabul edilmez, hiç kimseden fidye alınmaz, hem onlara yardım da edilmez [31,33; 26,100-101; 37,25]
Mu’tezile bu âyetten, büyük günah işleyenlere şefaatin fayda vermeyeceği sonucunu çıkarmıştır Ehl-i sünnete göre âyet kâfirler hakkındadır ve hitap, küfürde ısrar edenlere mahsustur Zira İsrailoğulları, kendilerinin babaları ve dedeleri olan peygamberlerin, her hal ve durumda, kendilerine şefaat edeceklerini iddia ediyorlardı Bu âyet, bunu reddediyor Yoksa şefaatin muteber olduğuna dair âyetler mevcuttur İleride ele alınacaktır Ayrıca kesin hadisler de vardır Kabul edilmeyecek şefaat, herkesin kendiliğinden ve Allah’ın iznine bağlanmadan, yapılacağı düşünülen şefaatlerdir Şu halde kendiliklerinden şefaat edebilirler zannıyla nebîlere ve velilere tapılmamalı, ancak Allah’a ibadet etmelidir ki O, istediğine, istediği zaman şefaat ettirir
49 – Hem sizi en feci işkencelere uğrattıkları zaman Firavun’un adamlarından kurtardığımızı da hatırlayın Onlar sizin dünyaya gelen erkek çocuklarınızı kesiyor, kız çocuklarınızı ise kötülük için hayatta bırakıyorlardı İşte bunda size Rabbiniz tarafından çetin bir imtihan vardı {KM, Çıkış 1,15-16}
Firavun, Mısırda Amalika hükümdarlarının lakabıdır Çoğulu Feraine’dir Nasıl ki Türk krallarına hakan, Rum krallarının bazısına kayser, bazısına herakl (Herakliyus); Habeş krallarına necaşi, Yemen meliklerine tübba’, İran hükümdarlarına kisrâ deniliyordu
50 – Yine hatırlayın ki sizin geçmeniz için denizi yarmış, sizi kurtarıp, siz bakıp dururken gözlerinizin önünde Firavun hanedanını boğmuştuk {KM, Çıkış 14,16; 21-30; Mezmurlar 78,13; 106,9-11}
Bu âyet-i kerime, hürriyetin, başta gelen nimetlerden olduğunu hatırlatıyor “İnsanın başka birinin eli altında ve istediği tarzda çalıştırabileceği bir halde bulunması, üstelik bir de ağır, zor, pis işlerde kullanılması, azap şekillerinin en şiddetlilerinden olduğunda şüphe yoktur Hatta buna mâruz kalanlar ekseriya ölümü temenni ederler İşte Cenab-ı Allah’ın burada açıkladığı birinci nimet, bu kötü azaptan kurtulma nimetidir
51 – Ve bir vakit Mûsâ’ya kırk gecelik bir süre ayırmıştık Ama siz Mûsâ’nın ayrılmasından az sonra, buzağıyı ilah edinip öz canınıza kıymıştınız [7,142; 2,54 92; 4,153; 7,148; 20,85-97] {KM, Çıkış 14,18; Tesniye 9,9 16}
52 – Bundan sonra Biz sizi affettik ki şükredesiniz
53 – Mûsâ’ya Kitap ve Furkan’ı verdik, ta ki doğru yolda yürüyebilesiniz [28, 52-53; 21,48; 3,4; 25,1; 8,29]
Furkan: Tevrat’ın bir sıfatı veya Tevrat’taki şer’i hükümler veya Tevrat’tan ayrı olarak yed-i beyza ve asâ gibi mûcizeler yahut bir zafer ve ferah olabilir
54 – Mûsâ kavmine dedi ki: “Ey kavmim! Sizler danaya tutulmakla kendinize çok yazık ettiniz Derhal yaradanınıza tevbe edin Nefsinizin kötü arzularını kesin Allah yolunda kendinizi öldürün Böyle yapmanız sizi yaratan nezdinde daha hayırlıdır ” Böylece Allah da sizin tevbelerinizi kabul etsin Çünkü o tevbeleri çok kabul eder, merhamet ve ihsanı boldur {KM, Çıkış 32,27-28}
Âyetteki “nefislerinizi öldürün” mefhum olarak üç mânaya gelebilir 1-Hakikî mânası ki herkesin kendi kendini öldürmesi, yani intihar etmesidir Lakin böyle olsaydı muhatap olacak kavim kalmaz veya ancak âsiler kalırdı Şu halde kasdedilen mâna bu değildir 2-Esasen kardeş olan bir kavmin fertlerine, haydi bakalım şimdi birbirinizi öldürünüz demektir Tefsirciler çoğunlukla bu mânayı gözetmişlerdir Tur’a giden Hz Mûsâ (a s ) ın arkasından Samirî, altından buzağı heykeli yapmış, önce bağırtmış ve Apis öküzüne tapan Mısırlılar ve diğer puta tapıcılar gibi İsrailoğullarının bir kısmını, “İşte Mûsâ bunu aramaya gitti ” diyerek ona taptırmış çok yakın bir zamanda bizzat şahid oldukları nimetlere karşı nankörlük edip bir bozgun ve karışıklık çıkarmış, kavmin diğer bir kısmı Hz Harun (a s ) ile beraber bu gidişi önleyememişlerdi Hz Mûsâ’nın dönüşüne kadar bu şirk iyice yayılmıştı O dönünce Furkanın hükmüyle, hem buzağıya tapanlara, hem de onları önlemeyip bekleyenlere hemen tevbe etmelerini ve tevbe edenlerin, etmeyenleri derhal öldürmelerini emretmiştir Bu iç savaş Allah’ın izniyle zaferle sonuçlanmıştı ki burada o nimet hatırlatılıyor 3-Sırf mecazî mânası ile “nefsani isteklerinizi öldürünüz ” Bu gerçek tefsir olmayıp işarî bir mânadır “Yani günahlarınıza pişman olarak gam ve kederden canınızı çıkarın yahut şehvetlerden menetmekle riyazet ediniz ”
55 – Bir zaman da: “Ey Mûsâ! Biz Allah’ı açıkça görmedikçe sana inanmayız” dediniz Bunun üzerine derhal sizi yıldırım çarptı, siz de bakakaldınız
56 – Siz bir müddet ölü vaziyette kaldıktan sonra, şükredersiniz ümidiyle sizi dirilttik
Bunu yapanlar, elbette İsrailoğullarının hepsi değildi Bu ısrar üzerine mikatta yıldırıma yakalananlar, seçilen yetmiş kişi idi
57 – Üzerinize bulutları gölge yaptık
Size kısmet ettiğimiz helâl hoş rızıklardan yiyesiniz diye kudret helvası ve bıldırcın indirdik
Fakat nankörlük etmekle onlar Biz’e değil, kendilerine yazık ediyorlardı [7,160; 20,80] {KM, Çıkış 13,21; 16,13-15}
58 – Bir zaman da şöyle dedik: “Şu şehre girin ve orada istediğiniz yerden bol bol yeyin
Şehrin kapısından secde ederek, saygılı bir tavırla girin ve “hıtta “başlıca dileğimiz affedilmektir” deyin ki suçlarınızı affedelim; muhsinlerin mükafatlarını daha da artıracağız [4,154; 7,161]
Maksat: Beyt-i Makdis veya Eriha şehridir
|