Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı Devletinde Kültür Ve Medeniyet
Osmanlı Devletinde Kültür ve Medeniyet
A OSMANLILARDA DEVLET ANLAYIŞI
Osmanlı devlet yönetiminde, Orta Asya Türk geleneğinin ve sonraki Türk - islâm devletlerinin etkileri olmuştur Osmanlı Devleti, Türk gelenekleri ve islâm dininin kurallarına göre yönetilmiştir
Padişahlık Kurumu
Osmanlı Devleti'nin başında "padişah" bulunuyordu Padişahlar yönetim, ordu, maliye ve hukuk konularında geniş yetkilere sahiplerdi Devletin mutlak hakimi durumundaydılar Padişah Osmanlı hanedanına mensuptu Osman Gazi'nin soyundan gelen ailenin erkek bireyleri, saltanat mak***** geçiyorlardı Saltanatın Osmanlı ailesine ait olduğu anlayışı, devletin yıkılışına kadar devam etmiştir
XVII yüzyıla kadar, devletin başına kimin geçeceği konusunda
bir düzenleme yoktu Eski Türk geleneklerinden kaynaklanan
"Ailenin bütün erkek bireyleri, taht üzerinde hak sahibidir "
anlayışı geçerliydi
Osmanlı egemenlik anlayışında başlangıçta "Ülke, hanedan üyelerinin ortak malıdır " anlayışı geçerliydi, l Murattan itibaren "Ülke, hükümdar ve oğullarının malıdır " anlayışı geçerlilik kazandı Osmanlılar birçok Türk devletinden ayrı ola-j rak "ülkenin ve hakimiyetin bölünmezliği ilkesi"ni bastan itibaren benimsediler
XVII yüzyıl başlarında I Ahmet yaptığı düzenlemeyle, tahta Osmanlı ailesinin en yaşlı ve olgun olanının geçmesi yöntemini getirdi (Ekber ve Erşed sistemi)
Osmanlı Devleti kurulduğunda küçük bir beylik olduğundan devletin başında "bey" ya da "gazi" denilen bir hükümdar vardı "Sultan" unvanı ilk defa l Murat tarafından kullanıldı Bundan başka "han", "hakan", "hünkâr" gibi unvanlar da kullanılıyordu 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması'nda da ilk defa "halife" unvanı kullanıldı II Murat'tan itibaren hükümdarlara "padişah" denildi
Devlet yönetiminde padişahların çok geniş yetkileri vardı Devlet adamlarının görüşlerine başvurulsa bile, son karar padişaha aitti Padişahın emirleri kanun sayılırdı Ordulara komuta etmek, büyük devlet adamlarını tayin etmek ve gerekli durumlarda divana başkanlık yapmak padişahın görevleri arasında yer alıyordu
Padişah islâm dininin koyduğu hukuk kurallarıyla çelişmeyecek şekilde, kural koyma yetkisine sahipti Padişahın bu yetkisi ve koyduğu kurallar örfe dayanmaktaydı Padişahın koyduğu kurallar, "ferman" denilen belgelerle ilgililere gönderilirdi Örf kavra-mı, yasama ve yürütmeyi içine alıyordu
XIX yüzyılda Tanzimat Fermanı ve Meşrutiyetle padişahların yetkileri yeniden düzenlendi Fakat padişahlar, mutlak egemenlik hakkını kullanmayı sürdürdüler
Şehzadeler
Padişahların erkek çocuklarına "şehzade" deniliyordu Şehzadeler küçük yaşlarda sancaklara gönderilir, askerlik ve yönetim alanlarında yetiştirilirlerdi Şehzadelerin yanında "Lala" adı verilen tecrübeli bir devlet adamı görev yapardı XVI yüzyılın sonlarında şehzadelerin sancaklara gönderilmesi uygulamasına son verildi Şehzadeler sarayda yetiştirilmeye çalışıldı Bu yeni uygulama, şehzadelerin devlet yönetimiyle bağlantılarının kesilmesine ve tecrübesiz bir şekilde tahta çıkmalarına yol açtı
B MERKEZ TEŞKiLATI
Osmanlı merkez teşkilatı, padişahın mutlak egemenliğini gerçekleştirmeye yönelik olarak kuruldu Hükümet, eyaletlerin yönetimi ve ordu doğrudan padişahın şahsına bağlı olarak teşkilatlandırılmıştı Osmanlı yönetim teşkilatının merkezinde padişah ve saray teşkilatı vardı
1 istanbul'un Yönetimi
Başkent olmasından dolayı istanbul'un yönetimi ayrıca düzenlenmişti Şehrin genel düzen ve güvenliği doğrudan sadrazamın sorumluluğundaydı Sadrazam, sefere çıktığında istanbul'la ilgilenmek üzere bir Sadaret Kaymakamı bırakırdı Şehrin güvenliği, yeniçeri ağası, subaşı ve asesbaşı tarafından sağlanırdı Belediye hizmetlerinden şehremini, adalet işlerinden taht kadısı sorumluydu Sivil kuralları çiğneyen yeniçeriler ve diğer askerler arasında düzeni Muhzır Ağa sağlardı, istanbul'daki her türlü ticaret faaliyetlerinin denetlenmesi "muhtesib" in göreviydi
2 Divan-ı Hümayun
Merkez teşkilatının temeli Divan-ı Hümayun'du Osmanlılarda ilk Divan, Türkiye Selçukluları örnek alınarak Orhan Bey zamanında oluşturuldu O dönemde hükümdar, vezir ve Bursa kadısı Divan toplantılarına katılıyordu Fatih'e kadar, Divan toplantılarına padişah başkanlık etti Fatih'ten itibaren Vezir- azamlar bu görevi üstlendiler Padişahlar, Divan toplantılarını "kasr-ı adi" denilen pencereden izlediler
Divan'da siyasi, idari, askeri, örfi, şer'i, adli ve mali konular ile şikayet ve davalar görüşülerek karara varılırdı Alınan kararlar sadrazam tarafından padişahın onayına sunulurdu Divan'da, padişahın yetkilerini kullanmak üzere görevlendirilmiş olan üç kolun temsilcileri yer alıyordu Bunlar; seytiye, ilmiye ve kalemiyedir forumsinsi net
Divan Üyeleri ve Görevleri Vezir-i Azam (Sadrazam):
Padişahtan sonra en yetkili kişidir Padişahın mutlak vekili sayılır ve padişahın mührünü taşırdı Orhan Bey zamanında ilk defa vezir tayin edildi Zamanla sayıları artınca, birinci vezire "Vezir-i azam" adı verildi Vezir-i azam, büyük devlet memurlarının tayini ve görevden azlinden sorumluydu Padişah sefere çıkmazsa "Serdar-ı ekrem" unvanıyla ordunun başında bulunurdu Vezir-i azamlar önce Paşakapısı, daha sonra Babıali'de oturdular
Vezirler:
Çeşitli devlet işlerinde yetişmiş kişilerdi Devlet işlerinde görüşlerine başvurulur ve vezir-i azamın verdiği işleri yaparlardı XVI yüzyıl sonlarında sayıları yediye çıkmıştı
Kazaskerler:
1362'de Murat, ilk defa kazasker tayin etti Sayıları Fatih zamanında ikiye çıktı Divan'da büyük davalara bakmak, kadı ve müderrislerin tayinlerini yapmak ve görevden almak kazaskerlerin göreviydi
Defterdarlar:
Osmanlı Devleti'nde maliyenin başında bulunan, gider ve gelirlere bakan görevlidir Başlangıçta bir tane iken, sınırların genişlemesiyle sayıları üçe çıktı Bunlar başdefterdar, Anadolu defterdarı ve şıkk-ı sanidir
Nişancı:
Padişah fermanlarına tuğra çekmekle ve devletin arazi kayıtlarını tutmakla görevliydi
Reisülküttap:
Nişancıya bağlı olarak bürokrasiyi düzenlerdi Divan üyesi olma-
masına rağmen, tecrübesinden dolayı önemi büyüktü Divanda verilen kararları tamamlamak, fermana uygun emirleri yazmak, padişah ve vezir-i azama gelen mektupları tercüme ettirerek cevaplar hazırlamak görevleri arasındaydı Bütün bu işleri, kendisine bağlı kalemlerle yapardı Bu kalemler beylikçi kalemi, tahvil kalemi, ruus kalemi ve amedi kalemiydi XVIII Reisülküttap yüzyıldan itibaren dışişlerinin sorumlusuydu
Yeniçeri Ağası:
Yeniçeri Ocağı'nın en büyük komutanıydı Vezir rütbesinde ise Divan'daki görüşmelere katılırdı
Kaptan-ı Derya:
Donanma ve denizcilikten sorumluydu XVI yüzyılda divan üyesi durumuna gelmiştir
Müftü (Şeyhülislam):
Divan'da alınan kararların islâmiyet'e uygunluğuyla ilgili "fetva" verirdi Müftü, XVIII yüzyıldan itibaren Şeyhülislam adını almıştır
Divan- Hümayun'da alınan kararların yürürlüğe girmesi, padişahın onayına bağlıydı
Merkez Teşkilatında Değişiklikler
XVI yüzyılın sonlarına doğru Divan-ı Hümayun'un önemi azalmaya başladı XVIII yüzyılda devlet işleri tamamen sadrazama bırakıldı Sadrazamların güçlenmesiyle Divan-ı Hümayun, Babıali'de toplanmaya başladı Babıali artık Osmanlı Hükümeti anlamına kullanılmaya başladı
Devletlerarası ilişkilerin artmasıyla reisülküttablık, dış ilişkileri yürüten bir makam durumuna geldi
XIX yüzyılda merkez teşkilatında önemli gelişmeler oldu II Mahmut, Divan-ı Hümayun'u kaldırarak yerine Heyet-i Vüke-lâ'yı oluşturdu Bugünkü anlamda bakanlıklar oluşturuldu Yeni meclisler ve komisyonlar kuruldu
Tanzimat Dönemi'nde düzenlemeler devam etti Meclis-i Vâlâ-i Ahkâm-ı Adliye yeniden düzenlendi Yenilikler bu mecliste planlandı 1854'te Meclis-i Âli-i Tanzimat, 1868'de Şura-i Devlet (Danıştay) kuruldu Tanzimat döneminde kara kuvvetleri komutanlığı durumunda olan "Seraskerlik" oluşturuldu
l Meşrutiyetle birlikte Meclis-i Ayan ve Meclis-i Mebusan oluşturuldu Yürütme gücüne sahip olan padişah, sadrazam ve bakanları seçerdi Hükümet de padişaha karşı sorumluydu 1908'de II Meşrutiyet'in ilanıyla, yeniden Meclis açıldı Kanun-u Esasi'nin meclis - hükümet ilişkilerine yeni düzenlemeler getirildi 1912'den sonra siyasi partiler faaliyete geçti ve parti hükümetleri kuruldu
C TAŞRA TEŞKiLATI
1 Osmanlı Kuruluş Devri'nde Taşra Teşkilatı
Osmanlı Devleti kuruluşunun ilk dönemlerinde tek merkezden yönetiliyordu Temel idare birimi de "Sancak"tı Sancakların başında sancakbeyi bulunuyordu Sivil yönetici olarak kadılar görev yapıyordu Sınırların genişlemesi sonucunda yönetim yönünden eyaletler oluşturuldu, l Murat döneminde (1362 -1389) Rumeli Beylerbeyliği, Yıldırım Bayezid döneminde (1389 -1402) Anadolu Beylerbeyliği oluşturuldu Eyaletlerin başında "beylerbeyi" denilen yöneticiler vardı
2 XVI Yüzyıldan itibaren Taşra Teşkilatı
a Askeri ve idari Teşkilat:
XVI yüzyılda Osmanlı Devletinin sınırları çok genişledi Yeni eyaletlerin de oluşturulmasıyla eyaletler, yönetim bakımından üçe ayrıldı
I Merkeze Bağlı Eyaletler:
"imar sisteminin uygulandığı eyaletlerdi Bu eyaletlere salyane->iz (yıllıksız) eyaletler deniyordu Bu eyaletlerin gelirleri dirlikle-e ayrılarak görevlilere verilirdi
II Özel Yönetimi Olan Eyaletler:
3unlar tımar sisteminin uygulanmadığı, vergilerin iltizam yönte-
-niyle yıllık olarak toplandığı eyaletlerdi Bu yıllık olarak alınan sergiye, "saliyane" denirdi
III imtiyazlı Eyaletler:
iç işlerinde serbest, dış işlerinde Osmanlı Devleti'ne bağlı olan hükümetlerdi Bunlar: Kırım Hanlığı, Eflâk Beyliği, Boğdan Beyliği Erdel Beyliği, Hicaz Emirliği, Raguza ve Sakız Cumhuriyetleriydi Bunların yöneticileri kendi soyluları arasından padişah tarafından tayin edilirdi Bu hükümetler savaş zamanlarında kuvvetleriyle Osmanlı ordusuna katılır ve her yıl düzenli bir şekilde vergi öderlerdi (Hicaz ve Kırım hariç)
b Kazai - idari Teşkilat:
Sancaklar "kaza" denilen idari birimlere ayrılmıştı Kazaların başında yönetici olarak kadı bulunurdu Kadı her türlü idari işlemi yargı denetiminde tutuyordu, kadılar:
- Merkezden gönderilen emirlerin halka ulaşmasını sağlarlardı
- Mahkemeye intikal eden davaları sonuçlandırırlar, nikah, şirket kurulması gibi işlemleri onaylarlardı , Reayanın istek ve şikayetlerini Divana ulaştırırlardı,
- Her türlü belgeyi onaylarlardı (noterlik)
- Vergilerin adaletli bir şekilde toplanmasını, toplanan vergilerin merkeze gönderilmesini sağlarlardı
c Diğer Görevliler: Taşra teşkilatında beylerbeyi, sancakbeyi ve kadılar dışında, bunlara bağlı olarak görev yapan Muhtesip Kapan Emini Beytülmal Emini, Gümrük ve Bac Emini gibi görevliler vardı Bu görevliler, hazineden ücret almazlardı Reayaya gördükleri hizmetler karşılığında, kanunlarda belirtilen vergi, resim ve harçları alıyorlardı
d Mahalli Teşkilat
Mahalle Teşkilatı:
Şehirleri meydana getiren mahalleler, genellikle dini kurumların veya pazarların etrafında oluşmuştu Mahallede mahalle imamı, hükümetin temsilcisi olarak görev yapar, padişah emirlerini halka duyururdu
Köy Teşkilatı:
Osmanlı Devleti nde en küçük yerleşim ve yönetim birimi köydü Köy, köy ihtiyar heyeti ve bu heyetin başında bulunan köy kethüdası tarafından yönetilirdi Köylerde bazen kadının temsilcisi, naip bulunurdu
Esnaf Teşkilatı:
Osmanlı toplumunda esnaf, lonca denilen bir teşkilata üyeydiler Her esnaf kendi mesleğiyle ilgili bir loncaya üye olur, loncanın denetimine girer, imkânlarından yararlanırdı XIII ve XIV yüzyıl-lardakı Ahi hareketlerinin devamı olan loncalar yönetim örgütü içinde önemli bir birim olarak yer aldı Başlangıçta bütün din mensupları aynı loncada yer alırken, daha sonra XVI yüzyılda loncalar ayrıldı
Loncaların Görevleri:
•Ct Üye sayısını, malların kalitesini ve fiyatını belirlemek
• Esnaf ile hükümetin ilişkilerini düzenlemek
"fi Üyelerinin zararlarını karşılamak ve kredi vermek
• Çalışamayacak durumdaki üyelerini korumak
• Esnaflar arasındaki haksız rekabeti önlemek
Cemaat idareleri:
Osmanlı Devleti'nde "cemaat" kavramı, Türk ve Müslümanlar dışında kalan Hristiyan ve Museviler için kullanılmış Ermeni, Rum ve Yahudi cemaati şeklinde isimler verilmiştir Devlet bunları zımmi olarak değerlendirmiş ve can mal güvenliklerini garanti altına almıştır Zımmilerin kendi iç düzenleri ve geleneklerini devam ettirmelerine imkân sağlanmıştır
Cemaatlerin başkanı kendi din adamlarıydı Rum Patriği, Ermeni Patriği ve Yahudi Hahambaşısı gibi din adamları, kendi cemaatlerinin devlete karşı temsilcisi durumundaydılar
3 Taşra Teşkilatındaki Değişmeler
XVIII, yüzyıldan itibaren taşra teşkilatı bozulmaya başladı Eyalet ve sancaklar arpalık olarak yüksek görevlilere verilmeye başladı Bu yolla göreve gelen beylerbeyi ve sancakbeyleri görev yerlerine gitmeyip vekil gönderdiler Önceleri "müsellim" sonradan "mütesellim" denilen bu vekiller, başlangıçta beylerbeyi ve sancakbeylerinin maiyetindeki kişilerdi Daha sonradan "ayan" ve "eşraf" tan kişiler bu görevlere getirildi Ayanlar giderek güçlendiler ve yönetimle çatışmaya başladılar Tımar sisteminin bozulmasıyla, vergiler yetersiz kaldı Bu durum yeni vergilerin konulmasında ve eski vergilerin artırılmasında etkili oldu
Tanzimat döneminde (1839 - 1876) 1842'de idare teşkilatı değiştirildi, iltizam kaldırıldı Kaza birimleri oluşturularak başına kaza müdürlerinin atanması kabul edildi Kaza müdürlerinin atanmasında, halkın isteğinin de dikkate alınması kararlaştırıldı Eyaletlerde eyalet yöneticilerinin katılımıyla "Büyük Meclis" denilen meclis kuruldu Sonradan bu meclise "Eyalet Meclisi" denildi Sancakların yönetimi kaymakamlara verildi Güvenlik için zaptiye teşkilatları kuruldu forumsinsi net
1864 yılında Vilayet Nizamnamesi ile taşra yönetim birimleri vilayet, liva (sancak), kaza, köy şeklinde birimlere ayrıldı 1871'de köy ile kaza arasında nahiyeler oluşturuldu Sancaklarda mutasarrıflar, kazalarda kaymakamlar yönetici oldular Nahiyelerin başına seçimle belirlenen nahiye müdürleri getirilmesi kararlaştırıldı
OSMANLI DEVLETİ'NDE HUKUK
Osmanlı Devleti'nde hukuk; Şer'i ve Örfi hukuk olmak üzere iki temele dayanıyordu Şer'i hukukun kaynağını: Kuran, hadisler, sünnet, icma ve kıyas oluşturuyordu Örfi hukukun kaynağını ise anlaşmazlıklara karşı çıkarılan padişah fermanları oluşturuyordu Örfi hukukun Şer'i hukuk kurallarına ters düşmemesine özen gösterilmiştir
OSMANLI ASKERi TEŞKiLATI
1 Kuruluş Devri'nde Osmanlı Asker; Teşkilatı Osmanlı askeri teşkilatında Türkiye Selçukluları, ilhanlılar ve Memlüklerin etkisi görülmektedir Osmanlı Devleti nin ilk zamanlarında fetihler, aşiret kuvvetleri, gönüllüler, Alperenler ve akıncılar tarafından yapılıyordu Fakat bu kuvvetler kale kuşatmalarında yetersiz kalıyor ve kuşatmalar çok uzuyordu Özellikle Bursa kuşatmasının çok uzun sürmesi üzerine, düzenli orduya geçilmesi ihtiyacı doğdu
Orhan Bey zamanında ilk düzenli birlikler olarak "yaya" ve "müsellem" orduları kuruldu Yayalar piyade, müsellemler de atlı birliklerdi
Osmanlıların Rumeli'ye geçişiyle birlikte bu kuvvetler de yeterli olmadı Bunun üzerine I Murat döneminde "Yeniçeri Ocağı"kuruldu
2 Yükselme Devri'nde Osmanlı Askeri Teşkilatı
Osmanlı askeri teşkilatı, kara ve deniz kuvvetleri olarak iki bölümden oluşuyordu
Kara Ordusu
Osmanlı Devleti'nin kara ordusu üç bölümden meydana geliyordu
I Kapıkulu Askerleri
Osmanlı Devleti'nde Rumeli'deki fetihlerle birlikte daha çok askere ihtiyaç duyulunca savaş esirlerinin alınmasıyla Yeniçeri Ocağı oluşturuldu Savaş esirleri daha sonraki dönemlerde ihtiyacı karşılamayınca II Murat döneminde "devşirme" yöntemi uygulanmaya başladı Kapıkulu Ocakları zamanla hem ordunun, hem de yönetimin önemli bir kolu oldu Devşirilen Hristiyan çocuklar, önce Müslüman bir ailenin yanında eğitilir, daha sonra Acemi Oğlanlar Ocağı nda yetiştirilirdi Devşirmeler, hem sarayda, hem de askeri birliklerde görev yapıyorlardı Kapıkulu askerleri, istanbul'da veya sınır boylarındaki kalelerde otururlar, görevleri karşılığı devletten üç ayda bir ulufe denilen maaş alırlardı Kapıkulu askerleri piyade ve süvari şeklinde iki bölümden oluşuyordu:
a Kapıkulu Piyadeleri
Acemi Oğlanlar Ocağı: Kapıkulu Ocaklarına asker yetiştirmek amacıyla kurulmuştu Devşirme yoluyla toplanan Hıristiyan çocuklar Türk ailelerinin yanında yetiştikten sonra Acemi Oğlanlar Ocağı'na alınırlardı
Yeniçeri Ocağı: Kapıkulu askerleri içinde en çok bilinen ve en itibarlı ocaktı Yeniçeriler, savaş olmadığı zamanlarda Divan muhafızlığı yaparlar, istanbul'da güvenliği sağlarlar ve sınır boylarındaki kalelerde üç yıl koruyucu olarak kalırlardı Padişah, ilk defa tahta çıktığında yeniçerilere "cülus bahşişi" dağıtırdı Yeniçeriler, emekli olmadan evlenmezler ve askerlikten başka bir işle uğraşmazlardı
Cebeci Ocağı: Yeniçerilerin, silahlarının yapımı ve onarımıyla görevliydi
Topçu Ocağı: Top dökmek ve topçuluğa gerekli malzemeleri hazırlamak görevini yerine getiriyordu
Top Arabacıları: Top arabalarını yapar ve topları taşırlardı
Humbaracılar: Havan denilen topları ve humbara adı verilen e! bombalarını yapar ve kullanırlardı
Lağımcılar: Kale kuşatmalarında fitil döşeyerek kaleyi yıkma işini yaparlardı
b Kapıkulu Süvarileri
Kapıkulu askerlerinin atlı sınıfını oluştururlardı Yeniçeriler arasından seçilirler ve ulufe alırlardı Fakat derece ve ulufe yönünden yeniçerilerden üstün idiler Altı bölükten meydana gelen süvarilerden sipahi ve silahtarlar, savaşta padişahın çadırını, sağ ve sol ulufeciler saltanat sancaklarını, sağ ve sol garipler de ordunun ağırlıklarıyla hazineyi korurlardı
II Eyalet Askerleri (Tımarlı Sipahiler)
Eyalet askerleri, tımarlı sipahilerden oluşuyordu Dirlik sistemine göre, sipahiler topladıkları vergilere karşılık devlete asker yetiştiriyorlardı Tımarlı sipahiler, Osmanlı ordusunun en büyük, en güçlü ve hareketli birlikleriydi Dirlik sahiplerinin yetiştirmek zorunda olduğu, atı ve silahı olan savaşa hazır durumda bulunan askerlere cebelü denirdi Tımarlı sipahiler tamamen Türklerden meydana geliyordu Diğer zamanlarda kendi işleriyle uğraşan tımarlı sipahiler, sefer emri geldiğinde savaşa giderlerdi Kanuni döneminde 12 bin yeniçeriye karşılık, 100-150 bin kadar tımarlı sipahi vardı
III Bağlı Beylik Ve Ülkelerin Kuvvetleri
Savaş zamanlarında Kırım Eflak ve Boğdan askerleri de Osmanlı ordusunda görev yaparlardı Bunlar içinde en önemlisi Kırım kuvvetleriydi Zamanla akıncı birliklerin yerini de alan Kırım kuvvetleri, vurucu güç olarak görev yapıyorlardı,
Osmanlı Donanması
Orhan Bey devrinde Karamürsel'de tersane kuruldu (1327) Osmanlı Devleti Karesioğullarmın topraklarını aldıktan sonra bir donanmaya sahip oldu 1350'lerde de Edincik deniz üssü kuruldu, l, Bayezid döneminde de Gelibolu tersanesi yapıldı Osmanlı denizciliği Fatih'in 400 parçalık bir donanma oluşturmasıyla daha da güçlendi
Kanuni devrinde Barbaros Hayrettin Paşa'nın Osmanlı hizmetine girmesiyle Osmanlılar Akdeniz'de en üstün güç oldular Osmanlı gemileri istanbul Süveyş, Gelibolu Basra Rusçuk, Sinop ve izmit tersanelerinde yapılıyordu
VAKIF SiSTEMi
Osmanlı Devleti'nde toplumun bazı ihtiyaçlarının karşılanması zenginlerin kurdukları vakıflara bırakılmıştır Kişilerin sahip oldukları mallarının tamamını veya bir kısmını halkın yararına sunmasına vakıf denir
Tarihin seyri içinde vakıflar, sosyal, ekonomik, eğitim, sağlık, sanat, mimari, ulaşım ve bayındırlık alanında önemli rol oy namışlardır
OSMANLI TOPLUMU
Toplum Yapısı
Osmanlı Devleti, çok uluslu ve çok dinli bir yapıya sahipti Ancak Türkler, devletin kurucusu olarak esas unsuru meydana getiriyordu Fakat yine de bütün Müslümanlar hakim unsur durumundaydılar
Osmanlı Devleti'nde toplum, yönetenler (asken) ve yönetilenler (reaya) olarak ikiye ayrılıyordu
a Askeriler (Yönetenler)
Askeri sınıf yani yönetenler, padişahın kendilerine dini adli askeri ya da idari yetki tanıdığı devlet görevlilerinden oluşmaktaydı Bunlar, saray halkı, seyfiye ilmiye ve kalemiye gruplarından oluşuyordu Askeri sınıfın en önemli özelliği vergi yükümlülüğü dışında bırakılmalarıdır
Saray halkı: Osmanlı Devleti nde hem padişahların oturaukla-rı yer, hem de en yüksek devlet görevlilerinden bazılarının çalıştığı merkez saraydı
Seyfiye:Osmanlı toplumunda, yönetim görevi de bulunan askeri grup 'seyfiye" olarak adlandırılmıştır Seyfiye ehl-ı örf veya ümera olarak da isimlendirilmiştir Seyfıye kapıkulu ve tımar sistemleri içinde yetişen ve görev yapan kişilerden meydana geliyordu Vezirler, beylerbeyi, sancakbeyleri kapıkulu askerleri tımarlı sipahiler seyfiye sınıfına dahildi Seyfiye sınıfı yaptıkları görev karşılığında devletten ulufe veya dirlik alırlardı Kapıkulları, en-derun görevlileri, kale muhafızları, subaşılar ve asesler maaşlarını hazineden nakit olarak alırlardı Tımarlı sipahiler, sancak
beyleri, beylerbeyleri ve vezirler ise hizmet karşılığında dirlik (tımar) alırlardı
ilmiye:ilmiye, yargıçlık, noterlik ve mahalli yönetim işlerini yürüten kadılardan, tıp ve müneccimlik yani astroloji alanındaki uzmanlar ile her seviyedeki eğitim ve öğretim elemanlarından meydana geliyordu Ayrıca imam, müezzin gibi din görevlileri, tarikat şeyhleri ve Hz Peygamber'in soyundan gelen seyyid ve şerifler de ilmiyeye dahildi
ilmiye mensuplarının büyük çoğunluğu Türk asıllıdır Eğitimle ilgili ilmiye mensupları ücretlerini, hazineden veya vakıftan nakit olarak alırlardı Kadılar devletten maaş almazlar, gördükleri dava ve yaptıkları işlemlerden aldıkları harçlarla geçimlerini sağlarlardı forumsinsi net
ilmiyenin bir diğer üyesi de kazaskerlerdi Divan'da büyük davalara bakarlar, kadı ve müderrisleri tayin ederlerdi
ilmiye teşkilatının başı Şeyhülislâm'dır Din işleri, vakıflar, eğtim ve kültür müesseseleri, mahkemeler Şeyhülislâm'ın kontrol ve denetimindedir Şeyhülislâm'ın en önemli görevi fetva vermekti
ilmiye sınıfının başlıca görevleri fetva (ifta), eğitim (tedrisat) ve adaletti (kaza)
Kalemiye:Osmanlı idari ve mali bürokrasisinin mensuplarından oluşuyordu Divan'daki temsilcileri Nişancı ve Defterdarlardı Nişancı, tımar sistemini uygulayan organizasyonun başında bulunuyordu Ayrıca Divan yazışmaları başta olmak üzere devlet merkezindeki bütün resmi işlemleri emrindeki katiplerle yürütüyordu Defterdarlar da maliye ile ilgili olarak aynı işleri yapıyorlardı Küttab sınıfı bu fonksiyonlarıyla örf alanındaki kuralları uygulayan gruptu Bunlar hem kural koyarlar, hem de uygularlardı Bu açıdan devletin işleyişinde önemli bir rol üstlenmişlerdi
b Reaya (Yönetilenler)
Osmanlı Devleti'nde yönetilenlere "reaya" denirdi XIX yüzyıldan sonra reaya, daha çok Müslüman olmayanlar için kullanılırdı Reaya ile askeri sınıfın farkı, reayanın vergi ödemesi, askerlerin ise vergi vermemesiydi
Yönetilenler dini yönden de üçe ayrılmıştı:
Müslümanlar:Müslümanlar yönetici olurlar, askerlik yaparlar ve öşür verirlerdi Müslümanlar genellikle, tarım ve sanatla uğraşırlardı
Hristiyanlar ve Museviler: Hristiyan ve Museviler askerlik yapmazlar, buna karşılık "Cizye" denilen vergiyi verirlerdi Cizye yetişkin ve sağlıklı erkeklerden alınırdı Genellikle ticaret ve tarımla uğraşıyorlardı Islahat Fermanı ile devlet memuru olma hakkını elde ettiler
|