Konu
:
Gözyaşlarınla Yıka Bedenimi
Yalnız Mesajı Göster
Gözyaşlarınla Yıka Bedenimi
08-26-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Gözyaşlarınla Yıka Bedenimi
Sancımın boş sandallarıyla açıldım yokluğunun okyanuslarına
Yaslı yüreğimin gurbetinden kucak dolusu şiirler getirdim sana
Bağladım gönül halatlarımı maviye yağmur yağarken saçlarıma
Vakitsiz sevda gülleriyle karşıla beni yar son ver artık acılarıma
Boş bir sandalın sulara yakın yerinde denizi izliyorum
Güneşin yorgun ışıklarını süzüyor sular kendi görüntümün yansımalarından bir resim çiziyorum hızla tükenen günlerin terkisindeyim sanki resimde bir sevda dudağımda özlem şarkılarıyla kavrulmuş bir adam düşünüşü sularda
Martıların konseri duyuluyor uzaktan karmaşık bir düşünüşün sahnesi yakamozları ağırlayacak az sonra
Sırtımda güneş göğsümde anılar kürekleri çekiyorum sonuna kadar
Kavuştuğumuz anların sarhoşluğu sindiğinde geceye merhaba diyen yüreklerimizin akışıydı oysa suların dansı
Coşup kabaran dinginleşip süzülen suyun senfonisi ile daldığımız düşlerin masalsı ilerleyişinde gün ağarana değin birbirimizin olur yükümüzün ağırlığı dağıtsa da tan yerini yorgun ama sevili gözlerimizle karşılardık mavi sabahların şavkını
Gülkurusu dudaklarının ıslak kaygılarını dolayınca güne nefesi kesilirdi dağların
Yapışkan bir gecenin artığı olurdu suskunluk söz geçmeyen geceye
Yumup gözlerimi seni düşünürdüm gözyaşlarını silerken sen siyah bir peçeye
Doğrulurdum terli bir yatakta sarılırdım tekrar heceye
Sular dökülürdü bedeninden ardından avuçlarındaki alev sönerdi dudaklarına özlemin şarkısı inerdi ve ruhun yeniden bana dönerdi
Kapıların ardında beklerken tutku salınır bedenden aşağılara utku
Sızılı bir aynaya kapılır göz yavaşça çözülür söz
Yakarılar sarılır bedene düğmeler yuvasından ayrılır ve bir buluşmanın fısıltıları odaya yayılır
Özlem kahırlı bir düş ağrısıdır sularla avuçlara yansır
Gül bakışlar kapanır bildik bir sarılmayla göğsünün damaklarından dökülen yaşlarla canın acır
Bütün soruların karşılığını zaman resimler
Bütün cevapların koynunda sana tutkun sevdana vurgun yüreğine tutkun bir sevenin gözyaşı damlar
Aynı karede olsaydık ve aynı yolların insanı olsaydık başka sorularla avuturduk gönlümüzü ve bambaşka bir dünyada sorgulamazdık gerçeğimizi
Yarım kalan uhdelerin değirmeni bu kürede varlığımız kadar yakınız aslında birbirimize ve yorgun sarılışlarla dokunacaktır ruhumuz bedenimize
Yanından uzağa bıraktığın titreşimlerin sözlerine el uzattığında gülümseyişlerinin yerini bir yutkunuş alacak
Yarım kalan buluşmaların pulları yapışacak yeniden dudaklarına
Özlemin kapıları gıcırtıyla açılacak ve karanlıkta bedenin yine ters düz olacak
Az sonra sesimin sularını arayacaksın gülüşlerinin kapılarını sessizliğime açacaksın ancak çok geç olacak
Göğsündeki ağrıya isim aradıkça bir yanık türkü olur sana dokunamamak ve ağrına çözüm bulamamak
Aynı sessizliğin yanıklarıydı çığlığım aynı kahroluşun sularıydı çırpındığım aynı ağrılardı kıvrılan yüreğime soğuk sularca çarptığım
Yankımın geri dönüşüyle yeniden doğdum senin nefesinin geri dönüşüyle hayatı yeniden sevdim ve yüce tanrıya diz çökerek seni bana geri verdiği için şükrettim
Bundan böyle gölgenin koyusuna saklanacak yer arayacak yüreğin
Adımlarındaki tozları biriktirdikçe vahalar arayacaksın mutluluğun aykırı çöllerinde
Yapışkan sözcüklerimi özledikçe yüzüme dönecek yüzün tortusundan ayrılan kayalar gibi yeni denizler arayacaksın
Gözyaşlarımı da özleyeceksin kim bilir şarkıların adını unutunca ve içindeki coşku hakkına kavuşunca ışıkları erken sönen odalarda yeni medeniyetler düşleyeceksin
Bir resim çizdir bana acemi ellerime yüreğinin kusursuz fırçasını tutuşturarak
Bir dünya iste benden en renkli kâğıtlara ismini yazayım isimsiz tüm şiirleri kıskandırarak
Bir ev bahçesinde en sevdiğin meyveler gözlerine serilecek çimenler ve istediğin bütün güzellikler
Bir resim ol bana seni çizerken görmesin seni kimseler
Dudağında kıvrım kıvrım gülücükler kucağında yeryüzünü donatan tüm çiçekler ve seni sevdiğimi bilmesin sakın kimseler
Hangi acıya sırtını dönersen ve hangi dağın rüzgârına göğsünü gerersen bir yalnızlığın sızılarıyla tükenir kandilin
Yaşam savaklarına mili getirir nehirler gözyaşlarının kristalleriyle kavrulurken denizler
Nil derin bir bekleyişle belki de inler
Uykular sürdüğümüz gözkapaklarımızdaki sancıya ve göğsümüzdeki yabancıya aralarız ruhumuzu
Mil yerinden kayar Nil efsane gecelerin kum fırtınalarıyla evrimini tamamlar
Işıkları sönünce günün derinlerin sızısıyla kapanır perde
Odada tutkuların kokusu dolaşırken ayaz geceler kendi kentlerine döner
Her dokunuşun eski günlüklerini anlar yırtar yürekteki gümbürtünün yankısı artınca hesaplamalar rafa kalkar
Çözülür düğme kanar aşk gülleri savrulur nazende bir nidayla ipekten öpüşlere
Dağılır yatak zonklar şakak kıvranır inleyişlerle aşk nefer biter gece kendini izler ve bir buluşma öyküsü günlüklerin derinlerine iner
Sarılmasız geçen günlerin gelgitleriyle kavrulmuş bir gecenin içindeyim yine
Sensizlik serzenişlerinin en koyu deminden efkarı ayırdım kendime
Dilimde buruk bir türkü sözcükleri yudumluyorum mezesiz
Başımı döndürüyor tamamlanmayı bekleyen bir öykü türküde adın sazımda yasak bir sevdanın kahramanı kadın yatakta uykuların tadını çıkaran hayat arkadaşım
Uzakta bir yıldız gülümsemesi ve gecenin saatine vuruyor sızılara alışan ozan kalbim
İnip çıktıkça göğsünün salkımları koyu bir sarhoşluğun terkisinden bakarım mor dağlara
Uyuşmuş bir bene ne sürsen faydasız ne yüklesen kantarsız ağrılarla dökülür anlar
Dudaklarımdaki hüzün kabuklarına değer susuz dilim
Boğazımdaki yutkunuşla ve yüreğimdeki savruluşla seni düşlerim
Yanağımdan akar ansız yaşlar büyüleyici güzelliğinin mahzenlerinde seni arar sabırsız özlemlerin kapaklarını delicesine dişler sensizlikte yaşananlar
Yorgun saatlerin sorgularını atlatınca döneceksin sularıma yüzünü
Kancasını kemiren halkalar gibi küflü yalnızlığımın dubalarını çözeceksin derinliklerimden
Sesine sevdalı kayıklar geçecek yosunlu sularımdan bakışlarının girdaplarına dalgalarım vuracak birazdan
Ruhundaki sevişmeleri sıvayacaksın bedenime geç kalmış yolculuları toplayacaksın istasyonlardan
Sıkılı yumruklarıma yüz sürerek sevdanın adalarına dümen kıracağız yeniden
Canının sularına dokunan tellerle patlardı öfkelerin
Sen çaresiz düşünüşlerinin dik direklerine tırmanmak istedikçe
Uzak yollardan şiirler sığınırdı yüreğine sessizce ağlardın
Bir sonraki güne saklanırdı özlem erteli sarılışların damarlarını geceye saklardın
Gözlerin ve gülüşlerin tüterdi burnumda kokunu götürsün diye rüzgârı hesaplardın
Sarsılırdın ansızın yaşamak olurdu hırsın ve sen kırmızı halılı odalarda mahpusluğunu adımlardın
Selahattin Yetgin
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul