Konu
:
Dinler Tarihi: Manicilik
Yalnız Mesajı Göster
Dinler Tarihi: Manicilik
08-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Dinler Tarihi: Manicilik
Manicilik (Manihæism
Manihaism) III
yüz yılın son yarısında Mani tarafından kurulmuş bir dindir
O güne dek bilinen tüm dinsel sistemlerin gerçek sentezi olduğu ileri sürülmüştür
Manicilik aslında Zerdüşt Düalizmi
Babilonya folkloru
Buddhist ahlâk ilkeleri ve Hıristiyan unsurların bir karışımından oluşmaktadır
Bu bileşimde önde gelen anlayış iki ezelî ilkenin
iyi ve kötünün
çatışmasıdır
Bu bakımdan din tarihi araştırmaları
Maniciliği bir tür dinsel Düalizm (ikicilik) olarak sınıflandırmışlardır
Bu din hem Doğu´ya
hem de Batı´ya doğru olağanüstü bir hızla yayılmış; Kuzey Afrika
İspanya
Fransa
Kuzey İtalya ve Balkanlar´da bin yıl süre ile dağınık ve süreksiz biçimde varlığını devam ettirmiştir
Oysa
asıl gelişimini doğduğu topraklar olan Mezopotamya
Babilonya ve İran´da gerçekleştirmiş ve Doğu´da etkisini X
yüz yıldan sonralara kadar sürdürdüğü Türkistan
Kuzey Hindistan
Batı Çin ve Tibet´e kadar yayılmayı başarmıştır
Mani´nin Yaşamı
Mani (Manys
Manytos
Manentos
Manou
Manichios
Manes
Manetis
Manichæus) özel bir isim değil
bir saygı ifadesi ya da bir unvandır
Mani sözcüğünün Aramîce kökeni olan "Mânâ"
ışık anlamına gelmektedir
Mandeen (Sâbiîlik) inancında bir cin olan "Mânâ Rabba" ise "Işık Kralı" demektir
Bu bakımdan Mani sözcüğünün tam anlamının "aydınlatan" olduğu genelde kabul edilmiştir
Mani´nin gerçek adinin bilinmemesine karşın
babası ve ailesi hakkında kesin bilgiler mevcuttur
Babasının adi Fâtâk Bâbâk (Patekios
Patticius
Paftig
Arapça Futtűk) idi ve eski Med başkenti olan Ecbatana (Hamadan) kökenli bir aileden geliyordu
Karısı
yani Mani´nin annesi ise soylu Arsakî hanedanı ile akraba olan Marmarjam´dı
Mani
14 Nisan 216 tarihinde Babilonya´ya bağlı Mardinu kentinde (Mardin) dünyaya geldi
Fâtâk güçlü dinsel eğilimlere sahip bir kişi olmalıydı
zira bir süre sonra Ecbatana´yi terk ederek
Güney Babilonya´da bulunan "Menakkede" (Arapça Mugtasıla) adli bir Mandeen tarikatına katıldı ve küçük oğlunu bu inançlara göre yetiştirdi
Mani´nin babası da
din reformu taraftarı olarak önemli etkinliklerde bulunmuş ve adeta oğluna öncülük etmiştir Mani dinsel eğitiminin yanı sıra gençlik yıllarını nakkaşlık öğrenerek geçirmiştir
Mani´nin içinde büyüdüğü bu tarîkat hakkında pek ayrıntılı bir bilgi mevcut değildir
Bir tür su ile arınma yani "vaftiz" uygulamasına sadık oldukları biliniyor
Tarîkat üyeleri
günahlarından arınmak için her gün abdest alıyorlar ve yiyeceklerini de su ile temizliyorlardı
Ayrıca
et yemiyorlar ve şarap içmiyorlardı
Her üye kendine ayrılmış bulunan tarlada çalışmak zorundaydı
Tarîkat´ın yerleşik ve tarımsal görünümü bir Yahudi tarîkatı olan Esseneler´i andırıyor
Bu benzeşimi güçlendiren diğer bir öğe de
kendi dinsel inançlarını tıpkı Esseneler gibi "Yasa" (Nomos) olarak adlandırmalarıdır
diğer önemli bir unsur da
bu tarîkatın
bir Yahudi uygulaması olan "Sabbat" gününe riayet etmesidir
Mani
20 Mart 242 günü Gundesapûr kentinde I
Şahpur´un tahta geçme törenleri için ülkenin her yanından toplanmış bulunan kalabalığa öğretisini ilk kez ilân etti
"Nasıl Buddha Hindistan´a
Zerdüşt İran ´a ve Isa Batı topraklarına geldiyse
iste simdi ben
Mani
Babilonya topraklarında Gerçek Tanrı´nın habercisi olarak peygamberliğimi duyuruyorum
" Mani´nin bir süre sonra ülkeyi terk etmek zorunda kalmış olması
önceleri pek basarili olamadığını kanıtlıyor
Mani
uzun yıllar süresince çeşitli ülkeleri gezerek öğretisini yaydı
Türkistan ve Kuzey Hindistan´da Manici topluluklar kurdu
Nihayet İran ´a geri döndüğüce
Sah I
Şahpur´un kardeşi Perviz´i kendi inancına çekmeyi basardı
Mani
en önemli yapıtlarından biri olan "Şahpurikan"ı Perviz´e ithaf etti
Perviz
Mani´nin Şahın huzuruna kabul edilmesini sağladı ve böylece Mani I
Şahpur´a dinsel mesajını aktarma fırsatını buldu
Ancak
bir süre sonra Mani tekrar bir kaçak olarak yollara düştü
Farklı yörelerde kendi inancını yayma çabasını sürdürdü
Bu geziler sırasında
öğretisini yayan ve güçlendiren uzun mektuplar kaleme aldı
Bu dönemin sonunda yakalanarak hapse atıldı ve ancak 274 yılında I
Şahpur´un ölümü üzerine özgürlüğe kavuşabildi
I
Şahpur´un yerine geçen oğlu I
Hürmüz
Mani´ye destek oldu
Ne var ki
I
Hürmüz´ün saltanatı yalnızca bir yıl sürebildi
274 yılında Şahpur´un diğer oğlu Behram tahtı ele geçirdi
Bu saltanat değişimi Mani´nin sonunu hazırladı
zira Mazdeizm´e bağlı olan yeni Sah
her türlü yabancı inancın koyu bir düşmanıydı
Yeni Sah I
Behram
Mani´yi çarmıha gerdirdi
Mani yandaşlarını yıldırmak amacıyla cesedi parçalandı
derisi yüzüldü
içine saman doldurularak kent kapısına asıldı
Mani´nin ölüm tarihi 276-277 yılları olarak biliniyor
Mani Öğretisi
O dönemden günümüze kalabilen resmî belgeler Mani´yi bir din sapkını ve bir şarlatan olarak tanıtıyorlar
Ancak
XVIII
yüz yıldan başlayarak yapılan araştırmalar Mani hakkında tüm bilinenleri değiştirdi
Artık Mani
kimilerine göre yeni bir din kuran bir bilge
kimilerine göre de çeşitli dinsel öğretilerin
Zerdüşt inancının
Buddha´cı ahlâkin
Mithra kültünün ve Hıristiyan öğretisinin bileşimini gerçekleştirmiş bir dehâdır
Özellikle XX
yüz yılda gerçekleştirilen bazı buluşlar
Mani´nin yasam öyküsünün tümüyle gözden geçirilmesini gerektirdi
Ortaya çıkarılan ve Mani tarafından bizzat yazılmış olduğu savunulan bu yeni belgeler
Mani´yi insanlığın kurtuluşunu müjdeleyen bir peygamber olarak göstermektedir
Mani
insanlığın dinsel kurtuluşunun tarihsel bir akis içinde en önemli aşamalarını sıralarken
kendi öncülleri arasında Enoch´u
Nuh´un oğlu Sam´ı
Buddha´yı
Zerdüşt´ü ve İsa ´yı saymıştır
Mani
bu yazılarda
İsa ´nın yaşamının belli baslı olaylarını özetlemiş
Havariler´in çabalarını
Paul´un misyonunu
Hıristiyan Kilisesi´nin yaşadığı krizi ve dünyayı düzeltmek için uğraş vermiş olan Marcion ve Bardanes gibi gnostikleri anlatmıştır Nihayet
İsa ´nın müjdelemiş olduğu "Paracletos"un
yani bizzat Mani´nin döneminin geldiğini ilân etmiştir
"Paracletos" sözcüğü
Ruhulkudüs´e verilen bir isim olarak Yuhanna İncili´nde geçmektedir
"Paracletos"un din dişi anlamı "şefaat eden
aracı
arabulucu" biçimindedir
Özellikle
İsa ´nın veda konuşmalarında "Avutucu
Gerçek Ruh ve Kutsal Ruh" adi altında sıkça yer almaktadır (Yuhanna XIV/16
26 - XV/26 - XVI/7)
Manicilik´te gerçek gizem
köktenci ve evrensel Düalizmdir
Manici inanca göre bu gizem
Mani´nin ruhsal ikizi olan Paracletos tarafından Mani´ye aktarılmış ve Mani de bu gizemi öğretmekle görevlendirilmiştir
Mani
on iki yaşındayken ilk kez göksel bir ziyarete tanık olduğunu ve ilk ilâhi açıklamaları aldığını ileri sürer
Arap tarihçisi en-Nedîm´e göre bu ziyareti yapan "et-Taum" (ikiz anlamına gelen Nebatîce bir sözcük) adli bir melektir
Bu melek Mani´nin ikizi ya da ruhsal esi olup
onu eğitip görevine hazırlayacak olan Paracletos´tur
Mani´ye göre Zerdüşt
Buddha ve hatta İsa ´nın başarılı olamamalarının nedeni
kendi öğretilerini yazıya geçirmemiş olmalarında aranmalıdır
Bu düşünce ile Mani
herkesçe anlaşılabilen basit bir dil kullanarak kendi öğretisini yazıya dökmüştür
Manici yazıların halktan gördüğü yoğun ilgi
Maniciliğin karşısında olanların ve özellikle Hıristiyan Kilisesi´nin neden bu yazıları yok etmeye çalıştıklarını açıklamaktadır
279 Yılında
Roma İmparatoru Diocletianus
İskenderiye kentinde tüm Manici yazıların yakılmasını buyurmuştur
Buna benzer yok etme çabaları yüz yıllarca sürdürülmüştür
Halbuki
İsa ´dan sonra II
yüz yılın ortalarında İran ´da doğan Manicilik inancı
henüz ilk yüz yılını tamamlamadan Doğu ve Batı´ya yayılmayı başarmıştı ve doğal olarak karşısındaki en büyük rakip Hıristiyanlıktı
Manicilik ile Hıristiyanlık arasında uzun ve sert bir kavga cereyan etti
Hıristiyanlık bu kez karşısında
akilci yöntemleri ve basarili diyalektik çözümlemeleri olan
Hıristiyan Kilisesi modeline uygun örgütlenen ciddi bir hasım bulmuştu
Her geçen gün
Manicilik karşıtı kilise kuralları
devlet buyrukları ve düalist öğretileri kötüleyen yapıtlar çoğalıyordu
Hıristiyan Kilisesi
Manicilik karşısında geçirdiği korkuyu bir daha asla unutamayacak
yüz yıllar boyunca karşılaştığı her düalist hareketi Maniciliğin bir devamı ya da hortlaması olarak kabul edecekti
Aradan uzun yıllar geçmiş olmasına karşın Vaudois´lar
Kathar´lar
Tampliye´ler Manicilik ile suçlanacaktı
Artık
Hıristiyan Kilisesi´nin gözünde her sapkın inanç Manicilik olarak yaftalanacaktır
Bu suçlamadan ne Luther
ne de Calvin kendini kurtaramayacaktır
Oysa
Luther kendi yandaşları tarafından Kilise´nin Maniciliğe karşı son savunucusu olarak gösterilmiştir
Batı´daki Reformasyon hareketinden sonra
her ne kadar Kilise´nin dogmatik tutumunda önemli bir değişim olmadıysa da
Maniciliğin araştırılması ve daha iyi anlaşılması çabaları başladı
Manici belgelerinin incelenmesi
Doğu ile Batı´yı Zerdüşt ile İsa ´yı birleştirmeye uğraşmış bir bilgenin varlığını gösteriyordu
Zamanla
eski Iran ve Hind inançlarının daha iyi anlaşılmasıyla
Maniciliğin kaynaklarına dair yeni açıklamalar elde edildi
Maniciliğin temel öğretisi olan gnostik düalizmin eski Zerdüşt inançlarının yanı sıra
Hind öğretilerinde kök bulduğu ortaya çıkarıldı
Böylece Manicilik; köktenci düalizm
Doğu pagan inançları ve doğacı dinlerden kaynaklanan
Zerdüşt´ten yola çıkarak düzenlenmiş ve İncil kalıbına dökülmüş bir gnostik Asya inancı olarak tanımlandı
Asyrioloji´nin gelişimi Manicilikte yeni nitelikler bulunmasını sağladı
Böylece
Maniciliğin en eski köklerinin Kalde ve Babilonya´nin eski inançlarında yer aldığı anlaşıldı
Sonuçta Mani dininin
Mezopotamya -Iran düalizmi üzerine temellenen ve evrensel bir din niteliğine ulaşabilmek amacıyla Buddhizm ve Hıristiyanlık´tan aktarmalar yapan bir "syncretist" (bağdaştırmacı) inanç olarak Doğu´ya ve Batı´ya doğru genişlediği belirlendi
Bu genişleme
Hıristiyanlığın ilk yüz yıllarında tam anlamıyla etkindi ve ancak İslâm tarafından kesin olarak durdurulacaktı
Kısacası Mani
Zerdüşt inancının da kaynağı olan Kalde-Babilonya potasında
Buddhist ahlâk ilkelerini ve Hıristiyan öğretisini harmanlayan bir bilgeydi
Ortaya çıkarılan son bulguların ışığında
Manicilik bir büyük din olarak değerlendirilebilir
Üstelik "kitaplı" bir din
bir misyoner dini
örgütlenmiş bir din
tüm büyük dinleri kendinde eritmek isteyen evrensel ve nihaî bir din
Ancak tüm bu niteliklerden daha önemlisi
her şeyin başına iki ezelî ve karşıt iki ilkeyi
Işık ve Karanlığı yerleştirmiş olan ve İsa ´nın gelişini müjdelediği "Paracletos" tarafından gizemleri açıklanan köktenci bir "gnosis"tir Manicilik
Tüm yaşamı ve tüm bilgileri içerdiğini ileri süren bir toptancı gizem dinidir
Isa basarisiz olmuş
Aziz Paul ile Marcion´ un çabaları boşa gitmiştir
Gerçek Kilise´yi yeniden düzenlemekle görevlendirilmiş olan Paracletos-Mani zuhur etmiştir
Örgüt ve Ritüel
Maniciliğin örgütlenmesinde de Marcion örnek olarak alınmıştır
Maniciler iki sınıfa ayrılmışlardır: gizeme ulaşmış olanlar ile sıradan inananlar ya da Mani´nin adlandırdığı gibi "Seçkinler" (ya da Yetkinler) ile "Dinleyenler"
Manicilik´te kadınlar da seçkinlerin arasına kabul edilirdi
Bir tür ruhban sınıfı olan seçkinler
çok zorlu hazırlık dönemlerinden ve çetin inisiyasyon törenlerinden geçirilirlerdi
"Consolamentum" (Teselli) adi verilen inisiyasyon törenine pek önem verilirdi
Bu asamadan sonra
seçkinler "Tanrısal Işık" ile dolarlar ve artık bu ışığı dünyevî nesnelerle kirletecek eylemlerden kaçınırlardı
Evlenmezler
mülk sahibi olamazlar
et yemezler
şarap içmezlerdi
Tarım islerinde çalışmamalı
hatta ekmeği bile doğramamalıydılar
Günlük yiyecekleri ve yalın giysileri ile gezgin bir yasam sürmeliydi seçkinler
Seçkinlerin ilkeleri
Buddhist keşişlerin disiplinine şaşırtıcı ölçüde yakındı
Arada bulunan tek fark
Manici seçkinlere yerleşik yaşamın yasak olmasıydı
Seçkinlerin yasamı oldukça zordu
Yaşamları üç mühürle bağlıydı: ağız
el ve gönül mühürleri
İlk mühür
tüm kötü yiyecekleri ve kötü sözleri yasaklardı
İkinci mühür
canlı varlıkların içinde saklı bulunan ışığa verilebilecek her türlü zararı engellemek içindi; adam öldürmek
hayvan öldürmek
hatta meyve koparmak bile yasaktı
Üçüncü mühür
Manicilik inancına ve temizliğine karşı çıkan her türlü düşünceyi yasaklamaktaydı
Doğal olarak
seçkinlerin sayısı pek azdı
Tarihte ün kazanmış seçkinlerin son derece az sayıda olması da garipsenebilir
Maniciliğe bağlı olanların büyük çoğunluğu "Dinleyiciler"den oluşuyordu
Bunlar yalnızca Mani´nin "On Emri" ile bağlıydılar
Bu On Emir kısaca ;
1- Geçirilmiş olan zamana (tarihe) inanmak
2- Çok Tanrılı döneme inanmak
3- Yalandan kendini koruma
4- Kötü insan olmamak
5- Et yenilmesinin yasaklanması
6- Başkasının namusuna kötü gözle bakmamak
7- Hırsızlık yapmamak
8- Okumak
sihirle hakikati tanıyarak
bunları birbirinden ayırmak
9- Toplum içerisinde inançlı olmak
10- İşinde gevşek ve ihmalkar olmamak
Bu on emir sırasıyla puta tapmayı
namussuzluğu
cimriliği
her türlü öldürme eylemini
zina yapmayı
hırsızlığı
yalancılığı
büyücülüğü
ikiyüzlülüğü ve Maniciliğe ihaneti yasaklıyordu
Sıradan inananların ilk görevi seçkinlere neredeyse tapınma derecesine varan bir saygı beslemekti
Dinleyiciler sık sık seçkinlerin önünde diz çökerek kutsanma talep ederler
buna karşılık sebze ve meyve verirlerdi
Herkes için geçerli olan diğer dinsel görevler dua ve oruçtu
Dua öğle
akşamüstü
gün batımında ve güneş battıktan üç saat sonra olmak üzere günde dört kez zorunluydu
Gündüz duaları güneşe dönerek yapılır
geceleri ise aya bakarak dua edilirdi
Ne günesin
ne de ayin görünmediği günlerde dua yönü kuzeydi
Dua etmeden önce uygulanması kesin koşul olan bir arınma riti vardı
Arınma isleme su ile
ya da su bulunmazsa toprak ile yapılırdı
Oruç zamanlaması da tıpkı dua gibi doğrudan astronomik olgulara bağlıydı
Haftanın ilk günü günesin onuruna (Sunday) herkes oruç tutardı
Seçkinler
haftanın ikinci günü de (Monday ) ay onuruna oruç tutmakla sorumluydular
Ayrıca her yeni ayda
herkes iki gün oruç tutardı
Maniciliğin diğer rit ve törenleri hakkında bilinenler pek az
Mani´nin ölüm yıl dönümünde gerçekleştirilen "Bema" töreni Maniciliğin en büyük kutlaması olarak biliniyor
Bu törende sürekli dua edilir ve kutsal yazılar okunurdu
Beş basamakla çıkılan bir platformun üzerine bos bir taht yerleştirilirdi
"Bema" töreninin diğer ayrıntıları ne yazık ki bilinmiyor
Ayrıca
Manicilikte vaftiz uygulamasının olduğu da kesin
fakat bu konuyu içeren kutsal yazılar kayıp olduğundan
Manici vaftiz töreninin hiçbir ayrıntısı bugün bilinmiyor
Maniheizm ´in (Manicilik) Kutsal Kitapları
Mani dininin kutsal kitapları altı tanedir
Bu kitaplar Mani tarafından yazılmış ve Mani öğretilerinin toplandığı kutsal metinlerdir
Bu kitaplar
1
Sahberden
Mani bu kitapta kötü insanları tanıtır
Ahriman ´ın bu kötü insanların arasına girip onları aldattığını anlatır
2
Sendokojine
Mani Sendokojine ´de iyi insanları ve iyilikleri anlatır
Aydın ve aydınlıkla onların mutluluğunu anlatır
3
Riya Rast
Doğru yolu ve doğru olanları anlatır
4
Olperesti
Mani Olperesti ´de inanç
düşünce ve kalp temizliğini anlatır
5
Veşarti
O dönemdeki dinleri ve geçmiş din ve peygamberleri anlatır
6
Nivista Gernasa
Mani bu kitabında tanınmış insanları
pehlivanları
ülkeleri için mücadele edip ölüme kadar savaşmış olan kahramanları tanıtır
Doğu´daki Etkileri
Hem Roma İmparatorluğu ´nun
hem de İran ´da Sasanîler´in baskısına karşın
Manicilik hızla yayıldı
İran ´ın Doğusunda bulunan ülkelerde çok basarili oldu
X
Yüz yılın baslarında
Arap tarihçi El-Birunî "Doğu Türklerinin büyük çoğunluğu
Çin ve Tibet´te yasayanlar ve Hindistan ´ın bir bölümü Mani dinine bağlıdırlar" diye yazmıştı
Son zamanlarda Turfan kazılarında ortaya çıkarılan Manici resim ve edebiyat bulguları bu açıklamayı kanıtlamıştır
Mani´nin ölümünden bir yüz yıl sonra
Manicilik Malabar kıyılarına kadar yerleşti
Kara Balgasun´da bulunan ve bir zamanlar Nesturîler´e ait olduğu zannedilen Çince yazıtların
aslında Manici oldukları kuşku duyulmayacak biçimde belirlenmiştir
Doğu´da Manicilik
IV
yüz yılın sonlarından başlayarak
Doğu İran ´da sağlam bir sıçrama tahtası edinmiş ve buradan hareketle İpek Yolu boyunca Afganistan´dan Tarım Havzasına kadar yayılabilmişti
Manicilik 762 yılında Uygurlar´da devlet dini olarak kabul edilmiş ve böylelikle Çin´e doğru genişleme olanağına da kavuşmuştu
IX
Yüzyılda Uygur devletinin yok olmasından sonra
Cengiz Han´a kadar Tarım havzasında varlığını sürdürmüştü
Çin içinde ise
Güney kıyılarına kadar inerek
buralarda varlığını gizli bir din olarak devam ettirmeyi başarmıştı
Çin´in Fukien eyaletinde XVI
yüz yılda bile Maniciliğe rastlanmıştı
Manicilik Iran ve Babilonya´da hiç bir zaman egemen din düzeyine yükselemedi
ancak Emevîlerin yönetimi altında geniş bir hoşgörü ve refaha ulaşabildi
Maniciler kimi Emevî halifelerinden müsamaha gördüler
başkent Bağdat ´ta az sayıda olmalarına karşın
Irak ´ın bir çok köyüne yayıldılar
Ancak
Emevîlere oranla çok daha az dinsel hoşgörü sahibi olan Abbasîler döneminde
Maniciler "zındık" olarak değerlendirilip baskı görmüşler
çeşitli suçlamalar nedeniyle cezalandırılmışlardır
Bu suçlamalar arasında Düalizm
zina
akraba arası cinsel ilişki ve homoseksüellik önde geliyordu
Uygulanan baskılara karşın
özellikle Irak´ta bulunan Manici topluluk etkinliğini IX
yüz yıla kadar sürdürmüştü
Ancak
devam eden Abbasî zulmü
Maniciler´in toplu halde önce Horasan´a ve daha sonra
Maniciliğin bir devlet dini olduğu Uygur ülkesine göç etmelerine yol açmıştı
Maniciliğin
"Thomas İncili"
"Addas Öğretileri" ve "Hermas´ın Çobanı" gibi Hıristiyan "apocrypha"larını (Kilise tarafından kabul görmeyen İncil metinleri) benimsemesinden dolayı
Thomas
Addas ve Hermas´in Mani dininin ilk büyük havarileri oldukları söylentisi doğdu
Addas´ın Doğu´da
Thomas´in Suriye´de ve Hermas´in da Mısır ´da havarilik ettikleri varsayıldı
Manicilik
Mani´nin ölümünden önce bile
Filistin´de biliniyordu
St
Ephrem 378 yılında
hiç bir başka ülkenin Mezopotamya kadar Manicilik´ten etkilenmediğinden yakınmaktaydı
Edessa´da (Urfa) 450 yılında güçlü bir Manici cemaat mevcuttu
Emesus´lu Eusebius´un
Laodicea´li George´un
Tarsus´lu Diodorus´un
Antakya´lı Chrysostomus´un
Salamis´li Epiphanus´un ve Bostra´li Titus´un Maniciliğe karşı mücadele ettikleri biliniyor
Tüm bunlar
Maniciliğin Batı Asya´da Hıristiyanlık için ne denli büyük bir tehlike olduğunu göstermektedir
Ancak
Maniciliğin Hıristiyanlığa en fazla zarar verdiği ülke Mısır oldu
İmparator Konstantin zamanında
Maniciliği benimsemiş olan İskenderiye valisi tüm Hıristiyan rahiplere görülmemiş bir sertlikle davrandı
Doğu Roma toprakları üzerinde
Manicilik en etkin olduğu düzeye 375-400 yılları arasında ulaştı ve sonra hızla geriledi
VI
yüz yılda bir süre için yeniden önem kazandı ve toplumun yüksek sınıfları arasında kabul gördü
Bu dönemde İmparator Justinianus Manicilikle ciddi bir mücadeleye girdi ve kısa sürede Maniciliğin bu canlanma çabası da bastırıldı
Ancak
bu çabalar Maniciliği tümüyle yok edemedi
Bir süre sonra Manicilik
yeniden canlanarak
Paulician´lar ve Bogomil´ler adi altında Bizans İmparatorluğu ´nu istilâ etti
Batı´daki Etkileri
Batı´da Maniciliğin esas yurdu Kuzey Afrika ´ydı
Mani´den sonra gelen ve ikinci Paracletos olarak adlandırılan Adimantus da Afrika´da etkin olmuştu
Maniliğin Afrika´daki en büyük önderlerinden biri de
IV
yüz yılın sonlarında yasayan Mileve´li Faustus´tur
Mileve´de yoksul bir ailenin oğlu olarak doğan Faustus
gençliğinde Roma´ya yerleşmiş ve orada Maniciliğe girmişti
Derin bilgi sahibi değildi
ama etkileyici bir konuşmacıydı
Manici çevrelerde ünü çok yaygındı
383 Yılında Kartaca´ya göç ettikten kısa süre sonra Hıristiyanlar tarafından tutuklandı
fakat herhangi bir ceza görmeden salıverildi
400 Yılında
Maniciliği öven ve Hıristiyanlığı
özellikle Eski Ahid´i yeren bir kitap yazdı
Hıristiyan Pederlerinden ve Maniciliğin en önemli düşmanı olan St
Augustinus bu kitaba tam otuz üç ciltlik bir yapıtla yanıt verdi
Faustus´un daha sonraki yaşamı hakkında bilgi mevcut değil
Ancak
St
Augustinus´un yirmi yıl boyunca kaleme aldığı sonraki yapıtlarında Manicilik´ten hiç söz etmemesi
bu süre içinde Maniciliğin etkisini giderek yitirdiğini gösteren bir kanıttır
Vandallar´in Afrika ´yı ele geçirmesi üzerine
Maniciler son bir girişimle
Arius mezhebine bağlı Vandallar´i Maniciliğe çekmeye çalıştılar
477-484 Yılları arasında hüküm süren Vandal Kralı Huneric´in bu girişime karşı tepkisi çok sert oldu ve Kuzey Afrika´daki tüm Maniciler ya sürgüne gönderildiler
ya da yakıldılar
Maniciliğin Batı´daki merkezlerinden biri de Roma kentiydi
311-314 Yılları arasında Papalık yapan Miltiades
"Liber Pontificalis" isimli eserinde
Roma´daki Manicilerden söz etmekteydi
İmparator Valentianus´un 372 yılında çıkardığı bir ferman
Roma´daki Manicilerin kovuşturulmasını buyurmaktaydı
384-388 Yılları arasında da
Roma´da "Martari" adında yeni bir Manici tarîkat ortaya çıktı
Bu tarîkat
özgün Mani öğretisini değiştirmeyi amaçlayarak
seçkinlerin gezgin yaşamı terk etmesini ve bir tür manastır düzenine girmesini öngörmekteydi
Martari´ler en büyük direnci Maniciler´den gördüler
VI
Yüz yıldan bağlayarak
Manicilik Batı´da neredeyse tümüyle yok oldu
Her ne kadar sağda solda
kimi gizli topluluklar ve düalist tarîkatlar varlığını sürdürdüyse de
bunların Babilonya´li peygamber Mani ile doğrudan ya da bilinçli bir ilintisi mevcut değildi
Ancak tam beş yüz yıl sonra
XI
yüz yılda Doğu´dan
Bizans ve Bulgaristan yolu ile gelen Paulician´lar ve Bogomil´ler Batı´yı etkilediler
Bunların düalist öğretileri
Kuzey İtalya ve Güney Fransa´da tohumlanabilecek verimli alanlar buldular ve böylece tarihte ilk kez Hıristiyan topraklarına yönelik Haçlı Seferlerine yol açmış olan Kathar hareketinin temellerini attılar
Sonuç ve Maniciliğin Yokoluşunun Nedenleri
Bu denli sıra dışı bir teoloji ve insanin yazgısından çok "Işık" için ilgi besleyen bir dinsel inancın
böylesine hızla yayılıp itibar görmesi oldukça yadırgatıcı bulunabilir
Ancak
gnostik efsanelerin bolluğu
ne denli akıldışı olursa olsun
bu tür yaratılış öykülerine inanmaya hazır geniş halk kitlelerinin varlığını göstermektedir
Ayrıca
III
yüz yılda Roma ´nın baskıcı ve mutsuz dünyasında
tıpkı Hıristiyanlık gibi
herkese kurtuluş vadeden bir inancın yayılma olasılığının ne ölçüde yüksek olduğu Manicilik örneğinden açıkça anlaşılmaktadır
Maniciliğin kısa sürede yayılması
ne ondan önceki
ne de sonraki dinsel inançların yayılmasına benzemez
Zira Manicilik
diğer dinlerin aksine
kabul edildiği ülke ve topluluklarda hiç bir temel politik ve sosyal değişim yaratmayı öngörmemiştir
Bu durum Manici misyonerlerin görevlerini zorlaştırmış
zaten bir bileşim olarak doğan dinlerini
diğer ulusların kültürel ve toplumsal koşullarına adaptasyon gereğini yaratmıştır
Maniciliğin tümüyle entellektüel düzeyde kalması ve toplumsal-politik değişimler yaratmakta iddiasız olması en zayıf özelliğiydi
Kısacası Manicilik anti-sosyal olması yüzünden başarısızlığa uğradı
Bu sert ve savaşçı çağlarda
uygarlıklarını barbar saldırılarına karşı koruma endişesindeki yöneticiler
bu denli edilgen bir inancı onaylayamazlardı
Toplumsal kuralları hiçe sayan
yandaşlarına başıboş dolaşıp çalışmayı reddetmelerini ve sadaka ile geçinmelerini buyuran
hayvanların öldürülmesine bile karşı çıkan barışçı bir inancın baskı ve zulüm görmesi kaçınılmazdı
Örgütsel yapıları da
ağır baskılardan sonra yaşamını sürdüremeyecek kadar dayanıksız ve edilgendi
Alıntı
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul