Yalnız Mesajı Göster

Tanzimat Edebiyatı Öykü Ve Roman Özellikleri Nelerdir?

Eski 08-25-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tanzimat Edebiyatı Öykü Ve Roman Özellikleri Nelerdir?





Tanzimat Edebiyatı Öykü ve Roman Özellikleri Nelerdir?

Divan edebiyatımızın Leyla ile Mecnun Hüsrev ile Şirin Yusuf ile Züheyla vb mesnevilerini; halk edebiyatımızın Kerem ile Aslı Tahir ile Zühre Arzu ile Kanber vb öyküleri; meddah öykülerini; Battal Gazi Hayber Kalesi vb gibi dinsel ve tarihsel öyküleri bir kenara bırakırsak Avrupa’daki anlamıyla öykü ve roman türleri Türkiye‘ye Tanzimat edebiyatı ile girmiştir Çeviri ile başlayan bu süreç taklitler ile devam ederek gelişmiş ve kimliğini kazanarak günümüze gelinmiştir
Edebiyatımızda görülen roman biçimindeki ilk eser Yusuf Kamil Paşa’nın Fénelon‘dan çevirdiği “Telemak”tır (1859) Bu eser özetlenerek çevrilmesine rağmen uzun yıllar (“Ahlak kitabı” olarak görüldüğünden) okullarda okutulmuştur Bu ilk dönemde bu tercüme eseri takip eden bir çok eser daha çevrilmişti Ancak bu eserlerdeki en büyük sorun “dil”di Dil oldukça ağırdı Alışılagelen eski dil kullanımı Batı romanına uygun değildi İkincisi de batı kültürü ile Osmanlı kültürü arasında ki ahlak farkıydı Çevrilecek eserler Müslüman ahlakına ters düşmemeliydi
Türk edebiyatında öykü ve roman alanındaki yerli ürünler Ahmet Mithat’ın 1870′te basılan “Kıssadan Hisse” ve “Letaif-i Rivayat” adlı öykü kitapları ile verilmeye başladı
Tanzimat döneminde çeviri eserler için söz konusu olan dil ve ahlak sorunları yerli eserlerin de başlıca sorunları oldu
Tanzimat Edebiyatı öykü ve roman özellikleri :

1 – Tanzimat edebiyatı öykü ve romanında olaylar çoğunlukla günlük yaşamdan veya tarihten alınmıştır; olayların olmuş ya da olabilir izlenimini bırakması gerektiği konusunda bütün Tanzimat romancıları birleşmişlerdir
2 – İlk öykülerde topluluk önünde anlatılan meddah öykülerinin etkisi ve tekniği görülür
3 – Daha ilk eserlerden başlayarak Tanzimat edebiyatı öykü ve romancılarının bir kısmı halka (Ahmet Mithat Emin Nihat Şemsettin Sami Nabizade Nazım) bir kısmı aydın kişilere (Namık Kemal Sami Paşazade Sezai Recaizade Mahmut Ekrem) seslenmeyi tercih etmişlerdir
4 – Bunun sonucu olarak da halka seslenen yazarlar sade dille aydın kişilere seslenen yazarlarsa yabancı sözlük ve dil kuralları ile yüklü bir dille yazmışlardır
5 – Eserler genel olarak duygusal acıklı konular üzerine kurulmuştur
6 – Tanzimat öykü ve romanında işlenen önemli temalar: “tutsaklık”; zorla yapılan evliliklerin doğurdu acı sonuçlar; Batı uygarlığı ile Osmanlı uygarlığı arasındaki farkların karşılaştırılması; kadın erkek arasında ki ilişkilerde değişik ortamlarda gelişen evlilik aşık olma temaları ağırlıklı olarak işlenmiştir
7 – Tanzimat edebiyatının ilk döneminde yetişen ve romantizm akımının etkisi altında kalan yazarların eserlerinde bu akımın özelliği olarak :
-Tesadüflere çok yer verilmiştir
-Yazarların kişiliği gizlenmemiş; ikide bir okuyucuya “Ey Kaari!” (okuyucu) diye seslenilmiş; olaylar okuyucuyla konuşa konuşa yürütülmüştür
-Sırası düştükçe olayın yürüyüşü durdurulmuş bir takım bilgiler verilmiştir
Roman aracılığı ile bireyi eğitme ve toplumu düzeltme amacı gözetilmiş; bunun için de siyaset din ahlak felsefe vb ile ilgili düşünce ve bilgiler ya olayın yürüyüşü durdurulup ya da olayların örülüşü içinde dolaylı olarak okuyucuya aktarılmıştır
-Kahramanlar çoğu zaman yaşamdan alınmış doğal kişilerdi Ancak kimi zaman olağanüstü olaylara ve insanlara da yer verilmiştir
-Kahramanlar çoğu zaman tek yönlüdür İyiler tamamen iyi kötüler de tamamen kötüdür
-Olayların sonunda çoğu zaman iyiler ödüllerini kötüler ya da suçlular cezalarını alırlar
-Kahramanlar çoğu zaman bir görüşte aşık olurlar
-Yer ve çevre tasvirleri çoğu zaman eseri süslemek için yapılmıştır
-Kişi tasvirleri de çoğu zaman olay içinde eritilmemiş; tersine olayın yürüyüşü durdurularak kişinin kaşı gözü saçı vb özellikleri teker teker anlatılmıştır
10 – Tanzimat edebiyatının ikinci döneminde yetişen realizm (gerçekçilik) ile natüralizm (doğalcılık) akımlarının etkisi altında kalmaya başlayan yazarların eserlerinde ise gözleme önem verilmiş nedenlerle sonuçlar arasında bağlar aranmış olağanüstü olaylar ve kişiler bırakılmış anlatılan her şeyin olabilir izlenimini bırakmasına dikkat edilmiştir
Tanzimat Edebiyatında Roman
Türk edebiyatında roman 1860′tan sonra başlar Edebiyatımızdaki ilk roman François Fenelon’dan Yusuf Kâmil Paşa tarafından Telemak (1862) adı ile çevrilen romandır O dönemde çevrilen diğer romanlar: Sefiller Monte Kristo Kontu Atala Paul ve Virginie…
Fransız romanlarından çevrilen örneklerin ardından Ahmet Mithat Namık Kemal Şemsettin Sami gibi yazarlar roman yazmaya başlamışlardır Türkçede roman niteliğini taşıyan yerli ilk roman Şemsettin Sami’nin Taaşşuk-u Talat ve Fıtnat adlı eseridir
Batılı anlayışta yazılan ve çevrilen romanları tanıyana kadar Türk okuyucusu çeşitli kaynaklardan gelen hikâyeleri okuyordu: Halk hikâyeleri ve mesneviler Hacim bakımından bazen bir roman büyüklüğünde de olabilen mesneviler Divan edebiyatı nazım şekillerinden biriydi Pek çok karakteri ortak olan mesnevilerde Leylâ ile Mecnun Yusuf ile Zeliha Hüsrev ve Şirin hikâyeleri değişik şairlerce işlenmişti Gözleme ve gerçekçiliğe yer verilmeyen mesnevilerde dil çok ağırdı ve psikolojik analizlere yer verilmezdi Mesneviler bu özellikleri ile romandan çok gelişmiş bir masal olarak kabul edilebilir Halk hikâyeleri de mesnevilerle benzer hikâyeleri anlatmıştır Halk hikâyeleri dil ve üslûp bakımından halkın konuşma diline ve üslûbuna çok yakındır
Batıdan gelen roman Tanzimat döneminde iki yoldan gelişmiştir Birinci yol Ahmet Mithat’ın Batılı hikâye ve romanla Türk halk hikâyelerini uzlaştırmaya çalıştığı yoldur Yazar romanlarını yazarken Halk hikâyeciliğinden yararlanmıştır Sanatçının bu tarz ile yaptığı halk hikâyelerinin modernleştirilmesi çalışmasıdır
Tanzimat romancılığındaki ikinci yol ise Namık Kemal’in Batılı hikâye ve roman tekniğini uygulamaya çalıştığı yoldur Tanzimat edebiyatının diğer romancıları Ahmet Mithat’ın değil Namık Kemal’in yolunu seçmişlerdir Tanzimat romancıları hem kendilerinin hem de Türk okuyucusunun asırlardan beri romantizme olan büyük yakınlığından dolayı romantizmi izlemeyi tercih etmişlerdir
Tanzimat edebiyatında Ahmet Mithat popüler romanın Namık Kemal edebî (sanatkârane) romanın öncüsü olarak ortaya çıkmış bu iki romancı roman kurgusunda tekniğinde dil ve üslûpta ayrılarak iki ayrı damar oluşturmuşlardır
Tanzimat Romanının Genel Özelliği
Kişi: Tanzimat romanlarının birinci dönem sanatçıları tarafından yazılanlarında (İntibah Felatun Bey‘le Rakım Efendi Cezmi) idealize edilmiş kişiler vardır Namık Kemal Cezmi’de kendi gençliğini ve kişiliğini anlatır âdeta Ahmet Mithat’ın Felatun Bey’le Rakım Efendi’sinde Felatun Bey batılılaşmayı yanlış anlayan bir tiptir; Rakım Efendi ise batılılaşma konusunda idealize edilmiş bir tiptir ve doğru batılılaşmanın nasıl olacağını gösterir
İkinci dönem sanatçılarının eserlerinde ise (Sergüzeşt Karabibik Araba Sevdası) gerçekçi kişiler vardır: Dilber (cariye) Karabibik (köylü) Bihruz Bey (Batılılaşma sevdalısı cahil bir adam)… Tanzimat sanatçıları her kesimden kişiyi kendi sosyal ve ekonomik konumlarına uygun olarak konuşturmuşlardır
Olay: Tanzimat romanında anlatılan olayların ya gerçek ya da gerçeğe benzer olması gerektiği düşüncesi hâkimdir Şemsettin Sami Taaşşuk-ı Tal’at ve Fıtnat’taki olayların gerçekten yaşanmış olduğunu söylemiştir Tanzimat romanlarında olayların merkezinde aşk ve entrikalar vardır Tanzimat sanatçıları romanları sürükleyici hâle getirmek için aşkı ve entrikayı olayların gelişmesinde tesadüflere çok yer vererek başarılı bir şekilde kullanmıştır İntibah Sergüzeşt Araba Sevdası Müşahedât Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat Zehra adlı romanlarda bunun uygulamasını görebiliyoruz Tanzimat romanında yaşanmış veya yaşanması mümkün olan olaylar anlatılmıştır
Zaman: Tanzimat romanlarında zaman Cezmi dışında sanatçıların yaşadığı zaman genellikle Osmanlı toplumunun Batı ile tanışmaya başladığı dönemdir Bazı romanlarda Batıya dönük kişilerin yaşamı ve zamanı (Araba Sevdası Felatun Bey’le Rakım Efendi) bazı romanlarda ise Osmanlı’nın içe kapanık dönemi yansıtılır (Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat Sergüzeşt) Genel olarak zaman Osmanlı toplumunun Batı medeniyeti ile tanışmaya başladığı zamandır
Mekân: Tanzimat romanlarında olayların geçtiği mekân genellikle İstandul’dur İstanbul’da Çamlıca ve Beyoğlu gibi eğlence mekânları öne çıkar (İntibah Araba Sevdası) Bu romanlar aile merkezli olduğu için mekân da aile çevresidir (Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat İntibah Zehra Felatun Bey’le Rakım Efendi Müşahedât) Ahmet Mithat olayları hakkında bilgi vermek istediği mekânlarda geçirmiştir Bu mekânlar genellikle Anadolu Suriye Kuzey Afrika Balkanlar ve Batı Avrupa’dır Karabibik’te ise mekân Antalya’nın bir köyüdür Cezmi’de olaylar İran’da ve Kırım’da geçer Sergüzeşt’in son bölümünde ise mekân Mısır’dır Tanzimat romanlarında mekân fon olarak kullanılsa da ağırlıklı olarak o dönemin sosyal yaşamını yansıtacak yerlerdir
Tema: Tanzimat romanlarında şu konulara ağırlık verilmiştir:
Araba Sevdası: Yanlış batılaşmanın yol açtığı komik durumlar
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat: Görmeden evlilik erkek baskısı ve zulmüne dayalı aile şartları kadınların esareti
İntibah Araba Sevdası: Yanlış kadınları sevmenin doğurduğu yıkımlar
Sergüzeşt: Kölelik ve cariyelik
Karabibik: Bir köy yaşamı
Zehra: Kıskançlık ve kıskançlığın yol açtığı olumsuzluklar
Cezmi: Tarihi bir olay
Felatun Bey’le Rakım Efendi: Batılılaşmanın hangi yoldan ve ne şekilde olması gerektiği
Dil ve Üslûp: Tanzimat’ın birinci döneminde halkın anlayacağı bir dil kullanılmış ikinci dönemde ise bu sade dilden uzaklaşılmıştır Ahmet Mithat olayları heyecanlı bir şekilde anlatmıştır Sıfatlara benzetmelere abartmalara sıkça yer veren Namık Kemal romanda anlatılan olaya göre üslûbunu değiştirmiştir Savaş betimlemelerinde coşkuludur
Diyaloglarda ise sakindir Şemsettin Sami dili kullanmada başarısızdır Romanında yer yer dil bilgisi bozukluklarına rastlanmaktadır Yazar kişilerin kendi ağızlarına göre konuşturulmasında başarılıdır Samipaşazâde Sezai Sergüzeşt’teki betimleme ve analizlerde Türkçeden uzaklaşmıştır Eserde özensiz bir üslûp görülür Recaizâde Mahmut Ekrem Araba Sevdası’nda çoğunlukla Osmanlıca terkip ve tamlamalar kullanmıştır Romanın dili bu yüzden sade değildir Nabizade Nazım ise Farsça ve Arapça kelimelerden ve tamlamalardan mümkün olduğu kadar uzaklaşarak ortalama bir dil kurmuştur

Alıntı Yaparak Cevapla