Konu
:
Divan Edebiyatı Nazım Biçimleri Nelerdir?
Yalnız Mesajı Göster
Divan Edebiyatı Nazım Biçimleri Nelerdir?
08-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Divan Edebiyatı Nazım Biçimleri Nelerdir?
Divan Edebiyatı Nazım Biçimleri Nelerdir?
a
Biçimlerine göre
Divan
şiiri
nazım biçimleri bakımından zengindir
Nazım biçimleri beyit ve bend temeline dayanır
Beyit temeline dayananlar "aynı" ve "ayrı" uyaklı (kafiyeli)
olmak
üzere ikiye ayrılır
Aynı uyaklıların başlıcaları "gazel"
"kaside" ve "müstezat"tır
Ayrı uyaklı tek nazım biçimi ise "mesnevi"
Bend’lerden oluşan nazım biçimleri de tek bendli ve çok bendli olarak ikiye ayrılır
Tek bendliler "rubai" ve "tuyuğ"
çok bendliler ise "musammat" ana başlığı altında toplanan "murabba"
"şarkı"
"muhammes"
"tahmis"
"tardiye"
"tasdir"
"müseddes"
"tesdis"
"müsebba"
"tesbi"
"müsemmen"
"tesmin"
"muaşşer"
"taşir"
"terkib-i bend"
"terci-i bend"dir
Bunun dışında "müfred" (tek beyit) ve "azade" de (tek mısra) anılabilir
Uyak (kafiye)
Şiirde dize sonlarındaki ses benzerliğidir
Türk halk şiirinde ayak olarak adlandırılır
Uyakta ses açısından benzeşen sözcüklerin anlam bakımından farklı olmaları gerekir
Şiirde ses benzerliği yoluyla uyum sağlamak ve genellikle okuru etkilemek amacıyla kullanılan uyak
sözlü edebiyat ürünlerinde hatırlamayı ve ezberi kolaylaştıran bir öğedir
Ses benzerliğinin niteliğine göre uyaklar çeşitli türlere ayrılır
Yalnızca bir ünsüzün (sessiz) benzeştiği uyaklara "yarım uyak" denir
En az bir hecedeki ünlü (sesli) ve ünsüzün benzediği uyaklara "tam uyak" ya da "yalın uyak" adı verilir
Birden fazla hece arasındaki ses benzerliği ise "zengin uyak"tır
Yazılış ve söylenişleri aynı olduğu halde
anlamları farklı olan sesiz sözcüklerle ya da bu sözcüklerin yan yana gelmesiyle yaratılan ses karmaşası sonucu ortaya çıkan benzerliğe "cinaslı uyak" denir
Uyak
divan
edebiyatında aruz kadar büyük önem taşır
Divan
şiirini belirleyen temel ilkelerden
biri
uyak düzenidir
Beyit
Şiirde sonları uyaklı
iki dizeden oluşan
kendi içinde bağımsız bir yapısı ve anlam bütünlüğü bulunan birimdir
Bir beytin her dizesi kendi içinde bir bütün olabildiği gibi
birinci dizedeki anlam ikinci dizede de sürebilir
Beyit uzun şiirlerde anlatım birimi olarak sık kullanılır
Güçlü
ve özlü söyleyişlere uygun olduğu için bağımsız tek bir şiir olarak da yazılabilir
Ya da başka şiir biçimlerinin bir parçası olarak ele alınabilir
Divan
edebiyatı
beyit temeline dayalıdır
Divan
edebiyatında
bir beyitteki iki dize kendi içinde iki parçaya ayrılır
Birinci dizenin ilk parçasına sadr
son parçasına aruz ya da harb denir
İkinci dizenin ilk parçası ibtida
son parçası acz ya da darb'dir
Sadr ile aruz
ibtida ile acz arasında kalan
bölüm
haşv olarak isimlendirilir
Uyaklı bir beyite "beyt-i musarra"
uyaksız olanlara "ferd" ya da "müfred" denir
Divanlarda müfredler müfredat adıyla ayrı bir bölümde toplanır
Uyaklı beyitlerin olduğu bölüme de "metali" denir
Örnek beyit:
Biz bülbül-i muhrik-dem-i şevkâ-yı firaakız
Âteş kesilür geçse sabâ gül-şenimizden
Selimî (Padişah 2’nci Selim)
Mısra (dize)
Manzum edebiyat yapıtlarının her bir satırına verilen isimdir
Bir ölçüye uygun olarak söylenmiş beytin yarısına da mısra denir
En küçük anlamlı nazım birimi olan mısra
bir şiirin parçası olabileceği gibi
bağımsız bir bütün de olabilir
Yani tek mısralık şiirler de olabilir
Divan
edebiyatında kendi içinde bir bütün oluşturan mısralara mısra-i azade (bağımsız mısra) adı verilir
Ayrıca bir beyitin birbirinin anlamlarını tamamlayan ya da aralarındaki anlam bağı kesin olmayan mısralarına da aynı isim verilir
Yetkinliği
sağlam yapısı
özlü ve çarpıcı anlatımıyla dikkat çeken
her
zaman
kolayca anımsanabilen
dilden dile dolaşan mısralara "mısra-i berceste" ya da şah-mısra denir
Bend (kıta)
Şiirde iki ya da daha çok mısradan oluşan birimdir
Şiirin içeriği ve biçimine göre düzenlenir
Kıtanın yapısını şiirin ölçüsü
uyak düzeni ve mısra sayısı belirler
İki beyitlik kıtalara
divan
şiirinde rubai
halk şiirinde dörtlük denir
Bu tür kıtaların uyak (kafiye düzeni) birinci ve üçüncü mısraları serbest
ikinci ve dördüncü mısraları kafiyelidir (yani ab cb şeklinde
) Bazen birinci ve üçüncü mısralar kendi aralarında
ikinci ve dördüncü mısralar da kendi aralarında uyaklı (yani ab ab) şeklinde de olabilir
Birinci
ikinci ve dördüncü mısraları kafiyeli (yani aaba şeklinde) olan kıtalara nazım denir
Murabba
muhammes
şarkı gibi nazım biçimlerinin her bendi parça anlamında kıta diye adlandırılır
Divan
şiirinde kıta mahlassız (imzasız) şiirdir ve mısraları arasında anlam bütünlüğü vardır
Bir düşünceyi
hikmeti
nükteyi
yergiyi
övgüyü
yaşam anlayışını konu edinebilir
Beyit sayısı ikiden fazla olan kıtalara "kıta-i kebire" denir
Divanlar düzenlenirken kıtalara en sonda bağımsız şiirler olar yer verilir
Bu bölüme de "mukattaat" denir
Kaside
Daha çok din ve devlet büyüklerini övmek amacıyla yazılan şiirlerdir
Kaside şairlerine kaside-gü (kaside söyleyen)
kaside-sera ya da kaside-perdaz (kaside yazan) denir
Kaside 6 bölümden oluşur:
Birinci bölüm 15-20 beyitliktir
Bu ilk bölüme
aşıkane duygular yer alıyorsa "nesib"
bahar
doğa
bayram gibi konulara değiniliyorsa "teşbib" adı verilir
İkinci bölüm girizgah ya da girizdir
Genellikle tek beyitten oluşur ve burada şair medhiyeye (övgüye) geçeceğini bildirir
Girizgah konuya uygun ve nükteli olmalıdır
Üçüncü bölüm medhiyedir
Bu bölümde asıl konu anlatılır
Beyit sayısı konuya ve şaire göre değişen medhiye bölümü kasidenin en sanatlı beyitlerini içerir
Kasidenin dördüncü bölümü tegazzüldür
Tegazzül
5-12 beyit arasında değişir
Kasidenin başında ya da sonunda yer alabilir
Bu bölüm her kasidede bulunmayabilir
Beşinci bölüm fahriyedir
Şair bu bölümde de kendisini över
Kasidenin son bölümü duadır
Bu bölümde önceki beyitlerde övgüsü yapılan kişi için dua edilir
Kasideler
nesib bölümünde ele alınan konuya göre göre kaside-i bahariyye
kaside-i ramazaniyye
kaside-i hammamiyye olarak adlandırılır
Uyaklarına göre r harfi ile bitiyorsa kaside-i raiyye
l harfiyle bitiyorsa kaside-i lamiyye
m harfiyle bitiyorsa kaside-i mimiyye diye anlandırılır
Rediflerine göre de
tevhid
münacaat
methiye diye bölümlenir
Kasidenin en güzel beyiti "beyt-ül kaside"dir
Şairin adının geçtiği beyite ise "tac beyit" denir
Gazel
Divan
edebiyatının en yaygın kullanılan nazım biçimidir
Önceleri Arap edebiyatında kasidenin tegaüzzül adı verilen bir bölümü iken sonra ayrı bir biçim halinde gelişmiştir
Gazelin beyit sayısı 5-15 arasında değişir
Daha fazla beyitten olaşan gazellere müyezzel ya da mutavvel gazel denilir
Gazelin ilk beyti "matla"
son beyti ise "makta" adını alır
Matla beytinin dizeleri kendi aralarında uyaklıdır (musarra)
Sonraki beyitlerin ilk dizeleri serbest ikinci dizeleri ilk beyitle uyaklı olur
Birden fazla mussarra beytin bulunduğu gazel "zü'l-metali"
her beyti musarra olan gazel ise "müselsel" gazel adıyla bilinir
İlk beyitten sonraki beyte "hüsn-i matla" (ilk beyitten güzel olması gerekir)
son beyitten öncekine "hüsn-i makta" (son beyitten güzel olmalı gerekir) denir
Gazelin en güzel beyti ise "beytü'l-gazel" ya da "şah beyit" adıyla anılır
Bunun yeri ya da sırası önemli değildir
Bazı gazellerin matlasını oluşturan dizelerden birinci ya da ikincisinin matlasının ikinci dizesi olarak yenilenmesine "redd'i-matla" denir
Şair mahlasını (şairin takma adı
ya da tanındığı ad) maktada ya da "hüsn-i" maktada söyler
Bu durumda beyit ikinci bir adla "mahlas beyti" ya da "mahlashane" olarak anılır
Şairin mahlasını tevriyeli kullanmasına "hüsn-i tahallüs" denir
Dize ortalarında uyak bulunan gazele musammat
sonu getirilmemiş ya da beyit sayısı 5’in altında bulunan gazellere de "natamam" gazel denir
Başka şairlerin birkaç dize ekleyerek bend biçimine dönüştürdüğü gazellere "tahmis"
"terbi" adı verilir
Bütün beyitlerinde aynı düşüncenin ele alındığı gazeller "yekahenk gazel"
her beyti öncekinden ustalıklı biçimde söylenmiş gazeller de "yekavaz gazel" olarak adlandırılır
Gazeller konularına göre de çeşitli isimlerle tanımlanır
Aşka ilişkin acı
mutluluk gibi içli duyguların dile getirildiği gazeller "aşıkane"
içki
yaşama boş verme
yaşamdan zevk alma gibi konularda yazılanlara "rindane" denir
Aşıkane gazellere en iyi örnek Fuzûlî’nin gazelleri
rindane gazellere en iyi örnek ise Bâkî’nin gazelleridir
Kadınları ve ten zevklerini konu edinen gazeller ise
örneğin Nedîm’in gazelleri
"şuhane"
öğretici nitelikli gazellere
örneğin Nâbî’nin gazelleri
"hakimane gazel" denir
Gazeller eskiden bestelenerek okunurdu
Özelikle bestelenmek için yazılmış gazeller de vardır
Gazelleri makamla okuyan kişilere "gazelhan"
gazel yazan usta şairlere ise "gazelsera" adı verilir
Gazel
Türk müziğinde ise şiirin bir hanende tarafından doğaçtan seslendirilmesidir
Sesle taksim olarak da bilinir
Rubai
Kendine özgü bir ölçüsü olan 4 dizelik (mısralık) nazım birimidir
Rubailerde birinci
ikinci
dördüncü dizeler uyaklı
üçüncü dize serbesttir
İki beyitlik kıtalar biçiminde yazılmış rubailer de vardır
Her dizesi birbiriyle uyaklı rubailere "rubai-i musarra" ya da "terane" adı verilir
Rubainin aruzun hezec bahrinden 24 kalıbı bulunur
Bunlardan mef'ûlü birimiyle başlayan 12 kalıba "ahreb"
mef'ûlün birimiyle başlayan öbür 12 kalıba da "ahrem" denir
Kalıpların sonu "faül" ya da "fa" birimiyle biter
Rubainin her dizesi ayrı bir ölçüde olabildiği gibi
dört dizesi de aynı ölçüde olabilir
Türk
divan
şiirinde daha çok ahreb kalıbına rastlanır
Rubailer genellikle mahlassız şiirlerdir
Ve
divan
şairlerinin divanlarının sonunda rubaiyyat başlığı altında sıralanırlar
Bu türün tartışmasız en büyük şairi Ömer Hayyam’dır
Türk edebiyatında Mevlana’nın Farsça yazdığı felsefi rubiler bu türün hızla yayılmasına neden oldu
Kara Fazlî
Fuzûlî 16
yüzyılda bu türün en usta örneklerini verdiler
Divan
edebiyatında 17
yüzyıl rubainin altın çağı oldu
Azamizade Haletî
yazdığı bin kadar rubai ile en büyük Osmanlı rubai şairi olarak tanındı
Cumhuriyet döneminin en büyük rubai ustası ise Yahya Kemal Beyatlı’dır
Musammat
Ayrı bir nazım biçimi olmamakla birlikte gazeil ve bazı kasidelere uygulanan bir tekniktir
Bendlerden kurulu nazım biçimlerine (murabba
muhammes
müseddes
müsebba
müsemmem
mütessa
muaşşer
terbi
tahmis
taşdir
tesdis
tesbi
tesmin
tes-i
taşir
terkib-i bend ve terci-i bend) verilen genel addır
İlk bende geçen dize ya da beyitlerin
öbür bendlerin sonunda aynen yinelenmesiyle düzenlenen musammatlara mütekerrir musammat denir
İlk benddeki dize ya da beyitlerin
öbür öbür bendlerin sonundaki dize ve beyitlerle yalnızca uyak bakımından uyuşması durumunda musammat müzdevic musammat adını alır
Terci-i bend / terkib-i bend
Uyakları gazel biçiminde düzenlenmiş "hane" adı verilen 5-10 beyitlik şiir parçalarının (genellikle 5-12 hane) "vasıta" denen ve sürekli yinelenen bir beyit ile birbirine bağlanmasından oluşan nazım biçimidir
Vasıta beyitinin her hanenin sonunda değişmesi durumunda şiir terkib-i bend olur
Müsemmem
Sekiz dizeden oluşan bendler halinde yazılmış musammatlardır
Az kullanılmıştır
Divan
edebiyatında en bilineni Şeyh Galib'in Esrâr Dede'nin ölümü üzerine yazdığı mersiyedir
Tuyuğ
Halk edebiyatındaki mani türüne benzer tarzda yazılmış musammatlardır
Tuyuk da denir
Çoğunlukla her beytinin birinci ikinci ve dördüncü dizeleri uyaklıdır
Sadece Türklere özgüdür
Aruzun sadece fâilâtün fâilâtün fâilün kalıbıyla yazılması nedeniyle rubai'den ayrılır
Bazen dört mısra birbiriyle kafiyeli olabilir
Tahmis
Bir gazelin her iki dizesinin başına aynı ölçüde üç dize ekleyerek oluşturulan nazım biçimidir
Tahmis genellikle başka bir şairin gazeline yapılırsa da
kendi gazellerinden tahmis oluşturan şairler de vardır
Başarılı bir tahmis'te asıl beyit ile eklenen dizeler anlam bakımından kaynaşmış olmalıdır
Başa eklenen üçer mısra gazelin matlası ile aynı kafiyede olur
Diğer beyitlere eklenen üçer mısra ise o beyitlerin ilk mısraları ile kafiyelidir
Tardiye
Beş dizelik bentlerden oluşan musammat türüdür
Taşdir
Tahmisin değişik bir şeklidir
Tahmiste bir başka şairin gazelinin her beytinin başına üç dize eklenirken
taşirde her beytin iki mısrasının arasına üç mısra eklenir
Taşdire "mutarraf tahmis" de denir
Tesdis
Terbî ve tahmise benzer
Ancak başka bir şairin yazdığı bir gazelin her beytinin üzerine dört dize daha ekleyerek altılı beyitler haline getirilmesiyle oluşur
Tesdis tek bir beyite de uygulanabilir
Divan
edebiyatında çok az kullanılmıştır
Tahmis türünde olduğu gibi genellikle eksik gazellere uygulanır
Murabba
Aynı ölçüde dörder dizelik bendlerden oluşan nazım biçimidir
Murabbalarda ilk bendin dört dizesi birbirleriyle
sonraki bendlerin son dizesi ilk bendle uyaklıdır
Son dizenin her bendin sonunda aynen yinelendiği murabbalara "mütekerrir murabba" denir
Her bendin son dizesi ilk bendle yalnızca uyak açısından benzeşiyorsa murabba "müzdeviç murabba" diye tanımlanır
Murabbaların uzunlukları 4-8 bend arasında değişir
Konuları çoğunlukla dinsel ve didaktiktir
Övgü
yergi
manzum
mektup
mersiye gibi türlerde yazılmışlardır
Murabbalarda her vezin kalıbı kullanılabilir
Halk edebiyatımızdaki koşmalara benzerler
Müseddes
Aynı ölçüde altışar dizelik bendlerden oluşan nazım biçimidir
İlk bendin bütün dizeleri birbirleriyle
sonraki bendlerin bir ya da iki dizesi ilk bend ile uyaklıdır
İlk bendin son ya da son iki dizesi her bendin sonunda yinelenirse "mütekerrir müseddes"
sonraki bendler ile ilk bend yalnızca uyak yönünden benziyorsa "müzdeviç müseddes" adını alır
Müseddeslerin uzunluğu 5-8 bend arasında değişir
Konuları tasavvuf ve felsefedir
Müstezat
Arapça ziyade sözcüğünden gelir
Bir gazelin her dizesine bir kısa dize ekleyerek oluşturulan şiir biçimidir
Çoğunlukla aruzun "mef’ulü/ mefailü/ mefailü/ feulün kalıbı kullanılarak yazılırlar
Her dizeden sonra bu kalıbın ilk ve son birimleri olan mef’ulü/ feûlün kalıbına uygun bir kısa dize söylenir
Eklenen bu kısa dizeye ziyade denir
Ziyadeler dizeden sayılmadığı için iki uzun iki kısa dizeden oluşan 4 dize bir beyit sayılır
Kısa dizeler okunsa da okunmasa da beytin anlamı bir bütün oluşturur
Ziyadesi bir satırdan fazla olan müstezatlar da vardır
Tez ziyadeli müstezatlara "sade" çitf ziyadeli olanlara ise "çift" adı verilir
Şarkı
Divan
şiirinde bestelenmeye uygun ölçü kalıpları ile yazılan ve çoğunlukla 4 dizelik bendlerden oluşan nazım biçimidir
Dörtlüklerden kurulan musammat da denebilir
Murabbaya benzer
5 ya da 6 dizelik bendlerden de oluşabilir
Üçüncü dizeye meyan adı verilir
Ve bu dizenin anlam bakımından daha özlü olmasına dikkat edilir
Dördüncü dizeye ise nakarat denir
Aşk
sevgili
ayrılık
içki
eğlence gibi konularda yazılır
Divan
edebiyatının ilk şarkı yazarı Naîlî-i Kadîm’dir
28 şarkısıyla Nedîm de bu türün en güzel örneklerini vermiştir
Tesbi
Bir başka şairin bir gazelin her beytinin matlasına 5 dize daha eklenerek yedili beyitler haline getirilmesiyle kurulur
Tahmis ve tesdis türünde olduğu gibi genellikle eksik gazellere uygulanır
Tesbi de eklenen dizelerin kafiyesi
mevcut dizelerle aynıdır
Taşir
İkili dizelerler yazılmış bir gazelin her beytine 8 dize daha ekleyerek 10'lu beyitler haline getirilmiş gazel türüdür
Tahmis ve tesdis türlerinde olduğu gibi genellikle eksik gazellere uygulanır
Tezmin
İkili dizelerler yazılmış bir gazelin her beytine 6 dize daha ekleyerek 8’li beyitler haline getirilmesidir
Tahmis ve tesdis türlerinde olduğu gibi genellikle eksik gazellere uygulanır
Muaşşer
Aynı ölçüde onar dizelik bendlerden oluşan nazım biçimidir
İlk bendin on dizesi birbirleriyle
sonraki bendlerin ise ilk iki dizesi ilk bend ile uyaklıdır
İlk beytin son bendinin her bendin sonunda aynen yinelendiği muaşşerlere "mütekerrir muaşşer" denir
Bendlerin son beytinin ilk bendin uyağına uygun olarak her bendde değişmesiyle yazılan muaşşerler ise "müzdeviç muaşşer" adıyla tanımlanır
Muhammes
Aynı ölçüdeki beşer dizelik bendlerden oluşa nazım biçimi
İlk bendin 5 dizesi birbirleriyle
sonraki bendlerin son bir ya da iki dizesi ilk bend ile uyaklıdır
Son bir ya da iki dize
her bendin sonunda aynen tekrarlanıyorsa bu muhammese "mütekerrir muhammes"
bu dizelerin ilk bend ile yalnızca uyak yönünden uyuştuğu muhammeslere ise "müzdeviç muhammes" adı verilir
Bend sayısı 4-8 arasında değişir
Muhammeslerde çoğunlukla felsefi düşünceler
tasavvuf konuları ele alınır
b
Konularına göre nazım-nesir türleri
Din dışı şiir türleri
Bahariye
Baharın gelişini
doğadaki değişimleri
çiçeklerin açmasını
kelebeklerin uçmasını konu edinen kasidelerdir
Dönemlerindeki büyük kişilere sunulup ödüllendirilmek için yazılırlar
Hemen her divanda bir bahariye bulunması geleneği vardır
Hemen her
divan şairinin de bir bahariyesi vardır
Cemreviye
Divan
şairlerinin cemre düşmesi nedeniyle dönemlerindeki büyük kişilere sunmak için kaleme aldıkları kaside türüdür
Örneklerine az rastlanır
Cemrenin bahar müjdecisi olması nedeniyle bir bahariye niteliği de taşır
Cemreviyelere genellikle teşbib ile başlanır
Kasidenin diğer bölümlerinde bir değişiklik yapılmaz
Fahriye
Divan
şairlerinin kendilerini ya da bir başka şair ya da kişiyi övdükleri şiirlerdir
Genellikle kaside türünde yazılırlar
Fahriye aynı zamanda kasidelerde şairlerin kendileriini övdükleri beyitlerin bulunduğu beşinci bölüme verilen isimdir
Mersiye
Bir ölünün ardından duyulan üzüntü ve acıyı anlatmak
ölen kişiyi övmek amacıyla kalema alınan düzyazı ya da şiirdir
Kutsal günlerde
ölüm törenlerinde mersiye okuyan kişiye de mersiyehan denir
Lirik bir anlatımın egemen olduğu manzum mersiyeler genellikle terkib-i bend biçiminde yazılır
Ayrıca kaside ve terci-i bend biçiminde yazılmış manzum mersiyeler de vardır
Yahyâ Bey
Sami Fünûnî
Rahmî
Fazlî
Nisîyi
Müdâmi’nin
Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Mustafa için yazdıkları mersiyeler gibi
Ayrıca savaşlarda kaybedilen yerler için yazılan mersiyelere "vatan mersiyesi" denir
Hayvanların ölümü için yazılmış mersiyeler de vardır
Medhiye
Bir kimseyi övmek için genellikle kaside biçiminde yazılan şiir ya da düzyazıdır
Az olmakla birlikte gazel
mesnevi
musammad gibi nazım biçimlerinde mediyeler de vardır
Padişah
vezir
şeyhülislam gibi devlet ileri gelenleri ya da halifelerle
başka din ve tarikat büyükleri için yazılmışlardır
Bu türün en güzel örneğini Nef’î vermiştir
Gazavatname
Gazaname olarak da bilinir
Ordunun akınlarını
savaşları
kahramanlıkları
zaferleri anlatılan düz yazı ya da şiir biçimindeki edebi türdür
Arap edebiyatında "magazi" diye bilinir
Türk edebiyatında ilk gazavatname örnekleri 15
yüzyılda yazılmaya başlanmıştır
Kâşîfi’nin Gazaname-i Rum’u bu türün örnekleri arasındadır
Sahilname
Divan
şairlerinin İstanbul kıyıları ile buralardaki yerleşim yerlerini
yaşayış biçimlerini anlattıkları şiirlerinin genel adıdır
Örneklerine az rastlanır
Genellikle mesnevi biçiminde yazılmışlardır
Sâkiname
Divan
edebiyatında gerçek ya da mecaz anlamıyla içki ve içki alemlerinin övülerek anlatıldığı şiir türü
Mesnevilerin bölüm sonlarında bazen sakiname başlığıyla iki beyitlik küçük parçalar olarak yer alır
Türk edebiyatında 17
yüzyılda büyük gelişme gösteren sakinamelerin ilk örneğini İşretname adlı yapıtıyla Revânî vermiştir
Kıyafetname
İnsanların fiziksel görünümlerini esas alarak karakterlerini açıklamaya çalışan eselerdir
Bu türün kıyafet bilimiyle uğraşanlarına "kayif" ya da "kıyafetşinas" adı verilir
Divan
edebiyatında kıyafetnamenin ilk örneği Hamdullah Hamdi’nin ünlü Kıyafetname adlı eseridir
Bu eserde renk
boy
yanak
saç
çene
sakal
parmak gibi 26 başlık altında karakter tahlilleri yer alır
Nesîmi’nin Kıyafet-ül Firase’si de önemli bir örnektir
Surname
Şehzadelerin sünnet
kadın sultanların evlenmeleri nedeniyle yazılan şiir ya da düzyazı biçimindeki eserlerdir
Yazıldıkları dönemin toplumsal yaşamına ilişkin bilgiler de verdikleri için tarihi bir özellik taşırlar
Genellikle mesnevi ya da kaside türündedirler
Figani’nin Kanuni Sultan Süleyman’ın oğullarının sünnetini anlattığı Suriyye Kasidesi türün en iyi örneğidir
Hamamname
Hamamları
hamam eğlence ve sohbetlerini
hamamdaki güzelleri betimlemek için yazılan kaside
gazel
mesnevi gibi nazım eserlerdir
Divan
edebiyatına ilk kez Deli Birader lakabıyla tanınan Gâzalî’nin Beşiktaş’taki bir hamamı anlatan şiiri ile girmiştir
Şehrengiz
Bir kenti ve o kentin güzelliklerini anlatan eserlerdir
Daha çok klasik mesnevi biçiminde kaleme alınan bu yapıtlar tevhid
münacaat
na't gibi bölümlerle başlar
Daha sonra kentle ilgili bilgiler verilir ve kente övgü düzülür
Bazen bahar ve doğa betimlemeleri yapıldıktan sonra kentin güzellikleriyle ilgili beyitlere geçilir
Divan
edebiyatında ilk şehrengizi yazan Priştineli Mesihi’dir
Hicviye
Bir kişiyi
kurumu
toplumsal olayı
geleneği yeren söz
düzyazı ya da şiir türüne verilen addır
Hicviye
gazel
kaside
murabba
muhammes gibi nazım biçimleriyle yazılmıştır
Divan
edebiyatında en önemli hicviyelerden biri Nef’î’nin Siham-ı Kaza’sıdır
ÖRNEK:
KITA
Şimdi hayl-i suhan-verân içre
Nef’î mânendi var mı bir şair
Sözleri Seba-i Muallâka’dır
İmrülkays kendidir kâfir
Şeyhüslam Yahyâ
(Şair
"şairler içinde Nef’î'nin bir eşi yoktur
Onun şiirleri Kabe’nin duvarlarına asılan şiirler gibi güzeldir ve sanki o kafir
İmrülkays’ın ta kendisidir" diyor
Kafir aynı zamanda beğenmeyi ifade eder
Şeyhülislam Yahya
Nef’î’yi över gibi görünüyor ama "Seba-i Muallâka" Kabe henüz putperestlerin elinde iken oraya asılan şiirlerdir
İmrülkays ise şiirleri Kabe’de asılı ve müslüman olmayan bir şair
Sonuçta Şeyhülislam Yahya
Nef’î’yi "kafirlikle" suçluyor
)
KITA
Bize kâfir demiş mütfî efendi
Tutalım ben anca diyem Müselmân
Varılınca yarın Rûz-i Cezâya
İkimiz de çıkarız anda yalan
Nef’î
(Nef’i de bu kıtayla Şeyhülislam Yahyâ’ya yanıt veriyor
"Müftü efendi bana kafir demiş
Tutalım ben de ona Müslüman diyeyim
Ama yarın Rûz-i Ceza’da ikimiz de yalancı çıkarız
Çünkü kafir olan kendisidir
")
Hezliyat
Alaylı bir dille kaleme alınmış nazım türüdür
Kaba şakalara
taşlamalara ve sövgülere yer verilir
Hezeliyat olarak da bilinir
Hezliyatta zarif bir nükte ya da güzel bir manzum bulunur
Konu şakayla karışık alaylı bir dille anlatılır
Nev’izade Atai’nin Bahayi-i Küfri eseri bu türün örneğidir
Bayburtlu Zihni’de hezliyatın usta şairlerindendir
Tarih düşürme
Önem verilen bir olayın
yılını göstermek üzere ebced hesabıyla bir cümle
biz dize ya da beyit söyleme sanatıdır
Tarih dizesinin bütün harfleri hesaplanarak söylenenlere tarih-i tam
yalnız noktalı harfler hesaplanacaksa tarih-i mücevher
yalnız noktasız harfler esas alınacaksa tarih-i mühmel denir
Bazen dizedeki harflerin sayı değerlerinin toplamı tarihi tam olarak göstermez
Bu tür tarihlere de tamiyeli tarih denir
Muamma
Belli kurallara göre düzenlenip çözülebilen ve yanıtı tanrının sıfatlarından biri ya da bir insan adı olan manzum bilmecedir
Muamma beyit
kıta gibi küçük nazım biçimleriyle yazılır
Ama mesnevi parçalarıyla yazılmış muammalara da rastlanır
Ali Şir Nevai
Fuzûlî
Nâbî
Kınalızade Ali Efendi
Sümbülzade Vehbi ve Fitnat Hanım’ın yazdığı çok sayıda muamma vardır
Edirneli Emrî Çelebi ise 600'den fazla muammasıyla bu alanın en ünlü şairidir
Örnek:
Bende yok sabr ü sükûn sende vefâdan zerre
İki yoktan na çıkar fikr idelim bir kerre
Nâbî
(Bu beyitte yok anlamına gelen iki edat var
Bunlar "nâ" ve "bî"
Bu edatlar bize beyitteki ismi veriyor
Yani Nâbî
)
Lugaz
Herhangi bir nesnenin ya da varlığın özellikleri anlatılarak yazılan manzum bilmecedir
Muamma ile birlikte çok kullanılan bir söz oyunudur
Muamma’dan farkı konusunun daha geniş olmasıdır
Çoğunlukla soru biçiminde düzenlenir
En önemli özelliği içinde çözüme ilişkin ipuçlarının bulunmasıdır
Divanların son bölümlerine konur
Eğlendirici ve öğretici olanların yanısıra öğretici ve dinsel lugazlar da vardır
Lugazlar yazarlarının imzasını taşıdığından halk edebiyatındaki bilmeceden ayrılır
Bütün lugazlar
"Bir acayip nesne gördüm"
"Ol nedir kimdir" ya da "Nedir ol kim" gibi kalıplaşmış sözlerle başlar
Örnek:
Nedir kim ol iki yüzlü münâfık
Nümâyan çihresinde levn-i âşık
Gezer dünyayı hem bî-dest ü pâdır
Mukim-i hâne-i ehl-i gınâdır
Teâl-Allah nedir anda bu kudret
Yemez içmez virir dünyaya nî’met
Gehi Müslim kıyâfetle be-didâr
Gehi şekl-i firengide nümûdâr
Kırılsa pâre pâre olsa amma
Zarar gelmez ana bir türlü kat’â
Yatar zir-i zemînde hâke yek-sân
Semâda adıdır mihr-i dirahşân
Eğer kim olmasaydı kalbi fasîd
Cihânda olmaz idi kadri kâsid
Yeter vasf eyledin ol bî-vefâyı
Yanından gitmese virmez safâyı
Sünbülzade Vehbî
(Şair bu lügazda "altın"ı anlatıyor
)
Dariye
Divan
şiirinde ev ile ilgili kasidelere dariye adı verilir
Divan
şairlerinin caize (armağan alma) amacıyla ortaya çıkan fırsatçılıkları sonucu gelişmiş bir türdür
Bazıları gazel tarzında da yazılmıştır
Yeni yaptırılan köşk
saray
yalı benzeri binalar için yazılır
Şair eserden çok az bahseder hemen yaptıranı övmeye geçer
Binalar için hazırlanan kitabeler de bir tür dariye sayılır
Rahşiye
Atlar için yazılmış kaside
Nesib bölümünde atlar övülür
Nef’î’nin IV
Murad’ın atlarını övdüğü rahşiyesi meşhurdur
Örnek:
Bâreka’llâh zih’i rahş-i humâyun-sîmâ
Ki komuş nâmını sultân-ı cihan bâd-ı sabâ
Ne sabâ sâika dersem yaraşır sür’atte
Ki seğirdikten ana sâyesi ile pâ-der-pâ
Bırakır anı dahi sâyesi gibi yolda
Olsa ger şâtır-ı endişe ile pâ-der-pa
Düşmeden sayesi hak üzre eder âlemi
Sehv ile rakibi göserse ihâna irhâ
Kuş yetişmez der idim olmasa tayyâr eğer
Eremez gerdine zîrâ ki ne sarsar ne sabâ
Nef'î
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul