Konu
:
Davul İle İlgili Hikaye
Yalnız Mesajı Göster
Davul İle İlgili Hikaye
08-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Davul İle İlgili Hikaye
Ramazan Davulu
Ramazan ayı gelmeden konuşmalar
hesaplamalar başlardı bizim evde
Çocuk aklımla anlamaya çalışır ve ben de katılırdım sohbetlere
Rahmetli babam açık yürekliydi
Gizlisi saklısı olmazdı bizlerden
Belediyede ihaleye katılır ve ramazan dovulunu mutlaka alırdı
Dürüst adam
çalışkan ve imanlı insan diye çok güvenirlerdi
Annem sürekli karşı çıkardı
Bırak artık bu işleri derdi
Anacığımın gönlünü ne de çabuk alırdı canım babam:
"Hatice`m
bu yaptığım çok büyük bir hayır işi
Bir ay dediğin ne ki? Hem sevap kazanırım
hem de evin masrafını çıkarırım
" derdi
Gece yarısı hazırlıklar başlardı
Annen ve ben babamı büyük bir sevinçle uğurlardık
Babamla davulcular buluşur
sokak sokak insanları sahur için uyarırlardı
Babama
bizim sokağa ne zaman geleceklerini sorar dururdum
Bana söyleyecekleri manileri beklerdim heyecanla
Aşağıdakilerden her hangi birini benim adımı söyleyerek okurdu manici amca
Nasıl da sevinirdim uykulu uykulu gözlerle! İşte onlardan biri:
Şekerim var ezilecek
Tülbentlerden süzülecek
Çok bekletme Şükran kızım
Kapılarım var gezilecek
Kuşadası´na taşındığımız ilk yıl idi
Beşinci sınıf öğrencisiydim
Babam yine Ramazan Davulunu kiralamıştı
Beklenmedik bir şekilde annem hastalandı
Ayakları tutmaz oldu
Babam da onun arkasından yatağa düştü
Doktor adı bile geçmiyordu evde
Hala düşünürüm; parasızlıktan mı
bilgisizlikten mi ya da yer yurt bilmemezlikten miydi yalnızlığımız?
Germencik´te evimiz hiç boş kalmazdı
Soframızda hep misafir olurdu
Kuşadası´nda ise yaban ellerde gibiydik başlangıçta
Bizi yeni yeni tanımaya başlayan komşulardan ara sıra kapımızı çaldıklarını ve yemekler getirdiklerini hatırlıyorum
Ağabeyim
İstanbul´a gitmişti artist olma sevdasıyla
Küçük erkek kardeşim üç yaşına yeni basmıştı
Annem babam çaresizdiler
"Şimdi ne olacak? Parayı kim toplayacak? Belediyeye borcumuzu nasıl ödeyeceğiz? Kim bize yardım eder? Davulcularla kim dolaşacak vb
şeklinde dertleniyorlardı
"Ben dolaşırım babam!" deyince irkildi ikisi de
"Olmaz!"dediler
ama ben ısrar ettim
Nasıl yapacağımı da anlattım
Babamın pantolonunu
ceketini
şapkasını giyip çıkacaktım
Uzun uzun tartışmalardan sonra kabul ettiler
Nasıl da sevinmiştim?!
Davulcular gelmeden giyindim
Babamın da boyu kısa olduğu için kıyafetler aşağı yukarı uydu
fazlalıklarını ise kıvırıverdim
oldu bitti
Yok canım! Boy aynası nerdeee? Küçücük bir aynacık vardı evimizde
Uzun saçlarımı sakladığım şapkanın altında nasıl göründüğümü merak ederek bakmıştım
Nasıl olmuştum
nasıl görünüyordum pek de umurumda değildi
Atatürk´ün şapkasına benzerdi babamın şapkaları
Kendimi kahraman gibi hissediyordum erkek kıyafetlerinin içinde
Aileme destek olacak
belediyeye olan borcumuzu çalışarak ödeyecektim
Nasıl olsa sahur vakti geçince eve gelecek ve okul vaktine kadar uyuyabilecektim
Şunun şurası bir aycık gibi bir zamandı
Artık davulcularla ben çıkmaya başladım
Mani söylenen kapının karşısında bekliyor
açılan kapıdan uzanan ele elimi uzatarak
verilen parayı ya da emaneti hızla alıyordum
verenin yüzüne bakmadan
Bazen para
bazen tatlı bazen de el işlemesi mendil
havlu cinsi hediyeler veriyorlardı
O yıllarda el işleme sanatlarının önemi henüz kavranmış değildi
Şimdi olsa kimse vermez o güzelim el-işi çehizlerini? Kırsal kesimi kastediyorum
O yıllarda İstanbul
Ankara
İzmir zengini ne durumda idi
onu bilemem tabii
Bir gün
teneffüs zili çaldığında rahmetli sınıf öğretmenim Mithat Baysal; ?Benimle gel kızım!" dedi
Birlikte müdür beyin( Reşat Özbek) yanına gittik
Öğretmenim
müdürümüzün bir işereti ile masanın yanındaki boş sandalyeye oturdu
İkisi de beni süzmeye başladılar
Sonra birbirlerine bakıştılar
Söze müdür bey başladı: "Kızım sen geceleri çingenelerle çıkıyormuşsun
Bu olmaz! Bugünden itibaren bunu sana yasaklıyoruz!" dedi sonra sözü öğretmenim aldı; "Yavrum! Olur mu öyle şey? Sen kız çocuğusun
Ya başına bir şey gelirse?!
Olmaz! Olmaz böyle şey! Annene babana yasak ettiler diye söyle
"
Sessizce ikisine bakıyordum
Bir ona bir diğerine
Sustuklarında ben konuştum
O zaman bizim eve siz bakarsınız dedim
Başladım anlatmaya bizim evin hallerini:
Annem babam yatalak
yerlerinden kalkamıyorlardı
Annemi arkama alarak
tuvalete nasıl indirdiğimi izaha çalıştım
Anneciğim
zar zor tuvalete kendisi gitmek istiyordu
Ama bacakları tutmuyordu
Altına lazımlık koyulmasını bir türlü istemiyordu
Çok temiz bir kadındı
Pişirdiği yenir
yıkadığı giyilirdi
Evinin içini düzenli ve tertemiz tutardı
Hasta olunca bütün iş bana düşmüştü
Yavrularını çok severdi
Kızının gece yarısı işe çıkmasına onun da gönlü yoktu
Çamaşırları evin bahçesinde
teknenin içinde nasıl yıkadığımı anlattım öğretmenime ve okul müdürümüze
Kimsemizin olmadığı anlaşılıyordu
Akrabalarımız geldiğimiz kasabamızda kalmışlardı
Eş dost henüz yeni taşındığımız bu deniz kasabasında yeterli değildi
Komşuların getirdiği bir tabak çorba ya da yemek çözüm değildi
Ve ben aileme destek olmalıydım
Neler saydım döktüm bilmiyorum
Bildiğim tek şey ve son sözüm yine aynıydı
Ben çalışmaz isem
bu bana yasak ise
aileme siz bakın dedim
İşte o an olan oldu
Her ikisi de ayağa kalktılar
Bana doğru yürüdüler
Meraklandım
Heyecanlandım
Şaşkın şaşkın bir ona bir diğerine bakmaya başladım
Birisi sağ
diğeri sol tarafıma geçti
Omuzlarımdan tutup
sözleşmiş gibi; "Aferin kızım! Sen kendini korumasını bilirsin! Ne biliyor ve neye inanıyorsan onu yap! Ailene de bizden çok selam söyle
Geçmiş olsun dileklerimizi ilet
" dediler
Müdür odasından çıkarkenki huzurumu hala unutmuyorum
Bir ay geçmiş
Ramazan Bayramı gelmişti
Halamın kızının diktiği bir fistanım vardı
Mavi renk üzerine küçüçük papatyacıklarla süslenmiş o basma entarimi giydim
Eteği hemen hemen ayak bileklerime kadar uzundu
Annem saçlarımı ördü
Uçlarına beyaz kurdeleler taktı
Ayağıma kısa beyaz renkli bir çorap giydirdi
Kırmızı renkli ayakkabımı da unutmam
Bayramlığım tamamlanmıştı
Artık babam
sağlığına kavuşmuş
ayağa kalkmıştı
Babam
ısrarlarıma dayanamadı
Bayramda benim onlarla birlikte dolaşmama izin verdi
Kapı kapı tüm sokakları üç gün içinde dolaştık
Elimde ısrarla tuttuğum bayrağımızı kimselere vermek istemedim
Yorulduğumu anlayan babam elimden almak istese de vermedim
Bayrağımızın altına çeşit çeşit yemeni
mendil
havlu ve çeşitli kumaşlar asıldıkça elimdeki sopa ağırlaşıyordu
Eve gidince onları tek tek açma sevincinin hayali ile güç buluyor
daha da bir hazla bayrağımızın sopasına sarılıyordum
Üç gün olan Ramazan Bayramı sonunda
topladığımız tüm el işlemeleri bir bir gözden geçirdik
Annemle birlikte tek tek dürdük
Odanın köşesinde bulunan tahtadan sandığımızın içine özenle yerleştirdik
En son ay yıldızlı
al fistanlı bayrağımız kalmıştı:
Babam
bayarağımızı iki elinin avuçlarının üstüne aldı
Annemin ve benim özenle dürüp katladığımız şeklini bozmadan
"bismillâhirrahmanirrahim" diyerek
önce öptü ve sonra da yavaşça sandığın en üstüne koydu
Mutluydu babam ve annem
Ben ise sevinçten uçuyordum adeta
Borcumuz yoktu
Evimizn kirası ödenmiş
tel dolabımız ise yiyeceklerle dolmuştu
Yazar :
Şükran Günay
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul