Konu
:
S...İle Baslayan Deyimler Veanlamlari
Yalnız Mesajı Göster
S...İle Baslayan Deyimler Veanlamlari
08-25-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
S...İle Baslayan Deyimler Veanlamlari
Saat bu saat:
Ele geçen fırsatı kullanmanın tam zamanı
en iyi
en elverişli an bu andır
Saati saatine uymamak:
Bir kimsenin durumu
huyu sık sık değişir olmak
"Ona güvenemem
çünkü saati saatine uymaz
"
Sabaha çıkamamak:
Sabahtan önce ölmek
sabaha kadar yaşayamamak
"Hastanın durumu ağır
sabaha çıkacağını sanmıyorum
"
Sabahı etmek (veya bulmak):
Sabahlamak
bir sebeple sabaha kadar uyumamak
bir konu ile uğraşmak
"Köye varmamız sabahı bulacak
"
Sabahın köründe:
Çok erken
ortalık henüz ağarmadan
sabahın en erken vaktinde
"Sabahın köründen beri yoldayız
"
Sabır taşı:
Çok sabırlı kimse
türlü sıkıntılara katlanan
"Ben sabır taşı mıyım?"
Sabrı taşmak:
Katlanamaz
dayanamaz
sabredemez olmak; tahammül gücü kalmamak
"Sabrımı taşırmadan çekip gidin buradan
"
Saç ağartmak:
Bir işte uzun zaman çalışıp emek vermiş olmak
Saçı bitmedik (yetim):
Doğalı çok olmamış
henüz yeni doğmuş çocuk (yetim)
"Bu parada
saçı bitmedik yetimlerin de hakkı vardır
"
Saçına ak düşmek:
Yaşlanmak
ihtiyarlamaya başlamak
"Bizim de saçımıza ak düştü
"
Saçına başına bakmadan:
İlerlemiş yaşına yakışmayacak biçimde davranan kimseler için kullanılır
Saçını başını yolmak:
1
Birini çok fazla dövüp hırpalamak
2
Çok üzülmek
üzüntüsünden dövünmek
"Sinirinden saçını başını yolmaya başladı
"
Saçını süpürge etmek:
(Kadın) çok büyük istekle çalışıp hizmet etmek
özveri ile birileri uğrana çalışmak
"Sizi okutabilmek için saçımı süpürge ettim
"
Saç saça baş başa:
(Kadınlar) kıyasıya kavgaya tutuşmak
birbirlerini hırpalayarak kapışıp dövüşmek
Saç sakal birbirlerine kırışmak:
Üstü başı perişan
uzun süre saç ve sakal tıraşı olmamış
kendine çeki düzen vermemiş olmak
"Onu
saç sakal birbirine karışmış görünce bayağı canım sıkıldı
"
Safra bastırmak:
Açlığını yatıştırmak için az miktarda yemek yemek
Sağa sola bakmamak:
Ortalığı kollamak
çevresi ile ilgilenmemek
"Sağa sola bakmadan yürüyordu
"
Sağ gözünü sol gözünden sakınmak:
Çok kıskanmak
üzerine titremek
Bilgicik
Com
Türkçe
Edebiyat
Roman Özetleri
Duvar Yazıları
Atasözleri
Hızlı Okuma
Özlü Sözler
Türk
Sağır sultan bile duydu:
İşitmedik kimse kalmadı
hemen herkes işitti
duymayan kalmadı
"Haklarında çıkan dedikoduyu sağır sultan bile duydu ama siz duymadınız öyle mi?"
Sağı solu (belli) olmamak:
Bir durum karşısında nasıl davranacağı
ne tavır takınacağı belli olmamak
"Dikkatli olun
onun sağı solu belli olmaz
"
Sağlam kazığa bağlamak:
Bir işin aksamadan yürümesini sağlayacak önlemleri alarak güvenilir bir duruma koymak
Sağlam ayakkabı değil:
Doğruluğuna
namusluluğuna güvenilmez; kişiliği kuşku veren
"O mu? Hiç de sağlam ayakkabı değil
"
Sağlık olsun:
"Bir zarara uğradık ama önemli değil
üzülmeye değmez
canımız sağ olsun
kapatırız" anlamında kullanılır
Sağmal inek:
Kendisinden durmadan çıkar sağlanan
sömürülen
istismar edilen kimse
Sahip çıkmak:
1
Birini ilgilenip korumak
2
Bir şeyin kendisine ait olduğunu söylemek
"Şu kimsesize sahip çıkalım
"
Sakalı ele vermek:
Başkasının sözünden çıkmayacak bir duruma düşmek
birinin idaresine girmek
Sakız gibi yapışmak:
Peşini bırakmamak
ayrılmamak
istediğini yaptırmaya çalışmak
"Sakız gibi yapıştı yakama
bırakmıyor ki gideyim!"
Salkım saçak:
Dağınık
düzensiz bir durumda; parçası bir yana ayrılmış
Sallantıda kalmak:
Bir çözüme bağlanamamak
nasıl olacağı bilinmeden öylece kalmak
"İşler sallantıda kaldı; bu
bizi biraz düşündürüyor
"
Saltanat sürmek:
1
Bolluk
verimlilik içinde yaşamak
2
Hükümdarlık etmek
"Üzülme
saltanatı çok sürmeyecek
"
Saman altından su yürütmek:
Hiç kimseye sezdirmeden iş çevirmek
ortalığı birbirine karıştırmak
"Saman altından su yürütenleri hiç sevmem
"
Saman gibi: Tatsız
yavan
Sapı silik: Serseri
başı boş
kişiliksiz
Sarı çizmeli Mehmet Ağa:
Kim olduğu
nerede oturduğu bilinmeyen kimse
Sarmaş dolaş olmak:
Birbirine sarılıp kucaklaşmak
birbirini iyice kucaklamak
"Anne oğul sarmaş dolaş oldular meydanda
"
Sarpa sarmak:
Bir iş
çözülmesi çok güç bir durum almak; zorluklar belirmek
"İşler iyice sarpa sardı
nasıl kurtulacağız bundan
"
Satıp savmak:
Eldeki malı veya eşyaları yok pahasına satmak
ucuza satıp tüketmek
"Ne varsa satıp savacak
öyle gelecek
"
Sayıp dökmek:
Ne var ne yok hepsini söylemek
arka arkaya sıralamak
"Ne sözler sayıp döktü ama kimse anlamadı
"
Sebil etmek: Bolca vermek
dağıtmak
Sedyelik olmak:
Ayakta duramayacak hâle gelmek
"Adam bir vuruşta sedyelik oldu
"
Seferber olmak:
Bir işe eldeki tüm imkânları kullanarak girişmek
"Yanan evi söndürmek için herkes seferber oldu
"
Selâmı sabahı kesmek:
Dostluğu
arkadaşlığı
ahbaplığı kesmek
her türlü ilişkiye son vermek; selâmına bile karşılık vermemek
"Onunla selâmı sabahı kesmişsin diyorlar
doğru mu?"
Selâm verip borçlu çıkmak:
Küçük bir ilgi göstermek karşılığında hemen kendisine bir iş yüklenilmek
Senet vermek:
1
Yazılı
imzalı belge vermek
2
"Bu işin böyle olduğuna inanmanı istiyorum" anlamında kullanılır
Sen giderken ben geliyordum: "
Ben bu oyunları senden daha iyi bilirim
ben daha tecrübeliyim
beni aldatamazsın
" anlamında kullanılır
Seninki (tatlı) can da benim ki (elinki) patlıcan mı?: "Senin canın kıymetli de benimki kıymetli değil mi?" anlamında kullanılır
Senli benli olmak:
Çok samimi
içten
teklifsiz biçimde olmak
"O kadar senli benli olma yabancılarla
"
Sen sağ ben selâmet:
İş sonuçlandı
artık yapacak bir şey kalmadı
"Nihayet bütün mallar satıldı
bundan sonra sen sağ ben selâmet
"
Sepet havası çalmak:
Birini işten çıkarmak
yol vermek
yanından uzaklaştırmak
"Demek bize de sepet havası çalacakmış
görürüz bakalım!"
Sere serpe:
Rahatça
sıkışık olmayarak
açılıp saçılarak
çekinmeden
serbestçe
"Yolda sere serpe yürürken korkunç bir ses duydum
"
Sermayeyi kediye yüklemek:
Parasını yiyip bitirmek
işini ve parasını kaybetmek
batırmak
"Desene sermayeyi kediye yüklemişsin sen!"
Ser verip sır vermemek:
Dürüst
güvenilir
ağzı sıkı olmak; ne kadar zorlanırsa zorlansın kimseye sırrını söylememek
"Bu ordunun ser verip sır vermeyen yiğitlere ihtiyacı vardır
"
Ses çıkarmamak:
1
İtiraz etmemek
hoş görerek karşı çıkmamak
2
Hiç konuşmamak
susmak
"Kendisine söylenen o kötü sözlere nasıl ses çıkarmadı şaşıyorum
"
Sesini kesmek:
1
Söylemekte iken susmak
bir şey söylemez olmak
2
Bir kişiyi söylerken susturmak
artık söyletmemek
"Şunun sesini kesin
yoksa çıldıracağım!"
Ses seda çıkmamak:
1
Hiçbir tepki görülmemek
2
Haber çıkmamak
"Ses seda çıkmadı hiçbir komşudan
"
Ses vermemek:
1
Herhangi bir sesi çıkarmamak
2
Bir çağrıya kulak vermemek
"Adam evdeydi ama hiç ses vermedi
"
Seyirci kalmak:
Bir olay karşısında hiç tepki göstermemek
işe karışmamak
"Öğrencilerin birbirine girmesine polis seyirci kalamazdı
"
Sıcağı sıcağına:
Hemen
olayın üzerinden fazla zaman geçmeden
unutulmadan
"Sıcağı sıcağına gidip onları barıştırmayı düşündü
"
Sıcak kanlı:
Sevimli
cana yakın
sempatik
"Ne kadar sıcak kanlı bir çocuk
"
Sıcak yüz göstermek:
Yakınlık göstererek karşılamak
"Biraz sıcak yüz gösterseydin günaha mı girerdin?"
Sıdkı sıyrılmak:
Birinden soğumuş olmak
tiksinmek
"Bir kez sıdkım sıyrıldı o adamdan
"
Sıfıra sıfır
elde var sıfır:
"Hiçbir şey elde edemedik
bütün çalışmalar boşa gitti" anlamında kullanılır
Sıfırı tüketmek:
1
Elinde avucunda bir şey kalmamak
malı ve parayı bitirmek
2
Gücü kalmamak
"Bu kadar düşüncesiz davranmasaydı sıfırı tüketmezdi
"
Sık boğaz etmek:
Bir şey yaptırmak için birini zorlamak
baskı altına almak
"Tamam yapacağız
sık boğaz edip durmayın
"
Sıkı durmak:
Güçlü
dayanıklı olmak; güçlü görünerek dikkatli bulunmak
"Sıkı dur
şut çekeceğim
"
Sıkı fıkı:
Çok samimi
birbirine çok bağlı
içten ve teklifsiz
"Onlar kadar sıkı fıkı insan görmedim
"
Sıkıntı basmak:
Çok daralmak
sıkılmak
can sıkıntısı duymak
ruhen boşlukta olmak
"Otobüste beni bir sıkıntı bastı
dokunsalar patlayacaktım hani!"
Sıkıntı çekmek:
1
Zorluk
darlık ya da yoksulluk içinde yaşamak
2
Ruhen tedirginlik duymak
"Hiç sıkıntı çekmedim desem yalan olur
"
Sıkıntıya gelememek:
Kendini dara düşürücü işlere dayanıklı olamamak
bu işleri yapma yeteneği bulunmamak
Sıkı tutmak:
Önem vermek
"İşleri sıkı tutmazsan böyle olur işte
"
Sır küpü: Çok şey bilen
çok şey bildiği hâlde kimseye söylemeyen
Sır olmak:
Aklın eremeyeceği biçimde ortadan kaybolmak
Sırra kadem basmak:
Bir kimse ortalıktan yok olmak
"Sırra kadem bastı adam!"
Sırım gibi:
İnce yapılı olmasına mukabil güçlü
dayanıklı
"Sırım gibi delikanlı olmuş
"
Sırtı kaşınmak:
Söz ve davranışları ile dayak yemeyi hak etmiş bulunmak
Sırtından geçinmek:
Asalak yaşamak
birinin kesesinden sağlamak
"Yeter artık onun bunun sırtından geçindiğin
biraz da sen çalış çabala!"
Sırtını dayamak:
1
Güçlü bir yere veya birine güvenmek
2
Bir yere dayanmak ya da yaslanmak
"Sırtını babasına dayamış atıp tutuyor
her dilediğini yapıyor
"
Sırtını yere getirmek:
1
Üstün gelmek
2
Güreşte rakibi sırt üstü yere yatırarak yenmek
"Onun sırtını kimse kolay kolay yere getiremez
"
Sıygaya çekmek:
Sorgulamak
yapıp ettiklerinin hesabını sormak
Sil baştan:
Yapılan işi beğenmeyerek yeniden yapmak
Silip süpürmek:
1
Ortada ne varsa hepsini yemek
2
Hepsini alıp götürmek
yok etmek
3
Ortalığı temizlemek
"Evi çarçabuk silip süpürdüm
"
Sinek avlamak:
Satış yapamamak
iş ve müşteri olmadığından boş oturmak
iş yapamaz olmak
"Sabahtan beri sinek avlayıp duruyoruz
"
Sinekten yağ çıkarmak:
Hemen her şeyden
olmayacak şeyden bile çıkar sağlamaya çalışmak; yarar ummak
"Öyle açıkgözdü ki sinekten bile yağ çıkarırdı
"
Sineye çekmek:
Bir zarara
hoş olmayan bir duruma
bir kötü söz veya davranışa ister istemez katlanmak
"Uzun yıllar kocasının geçimsizliğini
kabalığını sineye çekti; durdu
"
Sinirleri alt üst olmak:
Haddinden fazla sinirlenmek; ne yapacağını şaşırmak
bilememek
Sinirleri boşanmak:
Kendini tutamayarak gülmek
ağlamak ya da bağırmak
Sinirleri yatışmak:
Öfkesi veya kızgınlığı geçmek
sakinleşmek
"Çok şükür öfkesi yatıştı
şimdi konuşabilirsiniz
"
Sinirlerini bozmak:
Kızdırmak
öfkelendirmek
Sinirleri gergin olmak: En ufak bir olay çıktığı anda tepki gösterecek kadar sinirleri bozuk olmak
"Sinirleri çok gergin
üstüne varmayın
"
Sipsivri kalmak:
Tek başına
çaresiz ortada kalmak
"Sipsivri kalakalmıştım
ne yapacağımı bilmiyordum
"
Sivri akıllı:
Kimsenin aklını beğenmeyen
düşünceleri kimseninkine benzemeyen
acayip fikirleri olan
"Hangi sivri akıllıya uydunuz da böyle yaptınız!"
Soğuk almak:
Üşüyüp hastalanmak
"Soğuk almışım
öksürüp duruyorum
"
Soğuk duş etkisi yapmak:
Ansızın bildirilen tatsız bir haber karşısında olumsuz bir tepki göstermek
Soğuk kanlı:
Serin kanlı
kolayca kızmayan
heyecana kapılmayan
telâş etmeyen
"Helâl olsun
ne soğuk kanlı davrandı
"
Soğuk nevale:
Sevimsiz
söz ve davranışları sıcak olmayan
insanlardan uzak duran kimse
Sokağa düşmek:
1
Bir şey çoğalıp değerini yitirmek
2
Kötü yola sapmak
"Kimsesiz olduğu için itilip kakıldı
sonunda sokağa düştü zavallı
"
Sokak süpürgesi:
Evinde oturmayıp çok gezen
sürtük kadın
Solda sıfır: "Hiçbir değeri ve önemi yok" anlamında kullanılır
"Senin yaptığın iş benimkinin yanında solda sıfır kalır
"
Soluğu kesilmek:
Nefes alamaz olmak
gücü tükenmek
"Bu yokuş soluğumuzu keseceğe benziyor
"
Soluk aldırmamak:
Çok sıkı çalıştırmak
dinlenmesine fırsat vermemek
Soluk soluğa:
Zor nefes alarak; heyecan
telâş
yorgunluk veya bitkinlikle; koşmaktan güçlükle
sık sık soluyarak
"Soluk soluğa içeri girdi
"
Son kozunu oynamak:
Elindeki son imkânı kullanmak
son çareye başvurmak
Sonradan görme:
Sonradan zenginleşerek gösteriş
kibarlık
övünme gibi davranışlarda bulunan
"Sonradan görme ne olacak!"
Sorguya çekmek:
Bir kimseye yaptıklarından ötürü sorular sormak ve cevaplarını istemek
"Mahkûmu hemen sorguya çekmişler
"
Soyup soğana çevirmek:
1
Her şeyini
varını yoğunu elinden almak
2
(Hırsız) bir yeri ya da kişiyi iyice soymak
"Dükkânı soyup soğana çevirmişler
"
Sökün etmek:
Bir şey çıkagelmek
art arda gelmek
birbiri ardından görünmek
"Göçmen kuşlar ufuktan sökün ettiler
"
Söz açmak:
Bir konu hakkında konuşmaya başlamak
"Toplantıda felsefeden söz açtı
"
Söz almak:
1
Konuşmaya başlamak için toplantı başkanından izin almak
öyle konuşmaya başlamak
2
Birinin bir iş yapacağını kesin olarak bildirmesini sağlamak
3
Erkek tarafı
istenilen kızın verileceğine dair ailesinden olumlu cevap almak
"Toplantıda ilk olarak Ayşe söz almak istedi
"
Söz altında kalmamak:
Bir kimsenin kendisini inciten sözüne benzer şekilde cevap vermek
"Benim söz altında kalacağımı sanıyordu
"
Söz ayağa düşmek:
Bir konu
herkesin ağzına dökülmek
sorumsuz ve yetkisiz kimselerin düşünce bildirdikleri duruma gelmek
Söz bir Allah bir:
"Verdiğim sözü yerine getireceğim
ondan dönmeyeceğim; Cenab-ı Hakk`ın bir olduğunda şüphe yoktur; ona nasıl inanıyorsam
verdiğim sözün doğruluğuna da inanın" anlamında kullanılır
Bilgicik
Com
Türkçe
Edebiyat
Roman Özetleri
Duvar Yazıları
Atasözleri
Hızlı Okuma
Özlü Sözler
Türk
Söz birliği etmek:
Bir olayla ilgili olarak aynı şeyleri söylemek üzere anlaşmak
aynı görüşte olmak
"Onunla söz birliği mi ettiniz?"
Söz çıkmak:
1
Ortalıkta bir rivayet dolaşmak
2
Hakkında dedikodu yapılır olmak
"Bir daha görüşmek istemiyorum
hakkımızda söz çıkacak diye korkuyorum
"
Sözde kalmak:
Yapılması kararlaştırılmış bir iş gerçekleşmemek
"Sözde kalacaksa konuşmamızın bir anlamı yok
"
Söz dinlemek
: Verilen bir öğüdü
bir sözü tutmak
davranışlarını buna uydurmak
"Sözümü dinleseydin başına bunlar gelmezdi!"
Söz geçirmek:
Dediğini yaptırmak
"Oğluna söz geçirdin mi ki bana karışıyorsun?"
Söz gelmek:
Bir davranışından veya sözünden ötürü eleştiriye uğramak
kötülenmek
yakınları kendisine darılmak
Söz götürmez:
Gerçekliği
doğruluğu kesin ve açık olan; tersi savunulamayan
"Söz götürmez işler bunlar
"
Söz (laf) işitmek:
Paylanmak
azarlanmak
biri kendisine darılmak
"Durup dururken babamdan söz işittik yine
"
Söz kaldırmamak:
Onu inciten
onuruna dokunan söze dayanamayıp karşılık verir olmak
"Bu sözleri kaldırmamı beklemiyordun her hâlde?"
Söz kesmek: Evlenmek
için anlaşıp kesin karar vermek
"Söz kesildi
iki ay sonra düğün olacak
"
Söz sahibi olmak:
Herhangi bir konuda konuşmaya yetkisi bulunmak
"Bu şirketin alım ve satımında söz sahibi olmadığımı da kim söylemiş?"
Sözü ağzında bırakmak:
Söylemekte olduğu şeyi bitirmesine fırsat vermemek
engel olmak
Sözü bağlamak:
Konuştuklarını bir sonuca vardırmak
konuşmayı sonuçlandırmak
"Sözü bağlamasına az bir zaman kalmıştı ki bir gürültü koptu
"
Sözü çiğnemek:
Söyleyeceklerini açık ve kesin ortaya koyamamak
istediğini söyleyememek
Sözü (bir şeye) getirmek: Konuşurken asıl üzerinde durmak istediği meseleye üstü kapalı değinmek
bu konunun üzerinde konuşulmasını sağlamak
"Söylesene açıkça
sözü nereye getirmek istiyorsun?"
Sözü kesmek:
1
Söyleyeceklerini bitirmeden susmak
2
Başkasının konuşmasına engel olmak
"Bir anda sözünü kesip kürsüden indi
"
Sözüm meclisten dışarı:
"Konuşmam arasında hoşunuza gitmeyecek
kaba olabilecek
ağza alınması doğru olmayan sözler kullanacağım ancak bunların sizinle ilgisi yoktur" anlamında kullanılır
Sözüm ona:
"Güya
sanki
sözde" anlamlarında kullanılır
Sözünde durmak:
Verdiği sözün gereğini yerine getirmek
"Demek sözündeduracaksın
iyi
"
Sözünden çıkmamak:
Birinin isteklerine
öğütlerine kulak vermek
o ne derse onu yapmak
Sözüne gelmek:
En sonunda karşı çıktığı kimsenin fikrini kabul etmek
"Demek sözüme geldin
o hâlde gidelim
"
Sözünü balla kestim
: "Sözünüzü kesmemi hoş görün; özür dilerim
sözünüzü kesmek zorunda kaldım" anlamında kullanılır
Sözünü esirgememek
: Ne düşünüyorsa söylemek
kimseden çekinmemek
karşısındakini kıracağım diye kaygılanmamak
"Ondan sözümü esirgeyecek değilim
tamam mı?"
Sözünü geri almak:
Söylemiş olduğu sözün doğru olmadığını kabul ederek söylenmemiş sayılmasını istemek
"Sözünü geri al
yoksa karışmam!"
Sözünün eri olmak:
Verdiği sözü ne pahasına olursa olsun yerine getiren bir kişi olmak
"Ona güvenin
o sözünün eri olan birisidir
"
Sözünü tutmak:
1
Verdiği sözü yerine getirmek
2
Birinin verdiği öğüde uymak
"Babanın sözünü tut
zararlı çıkmazsın
"
Sözünü yabana atmamak:
Bir kimsenin söylediklerine önem vermek
"Öğretmenin sözünü yabana atma sakın
"
Sucuk gibi ıslanmak:
Baştan aşağı
elbisesinin ve vücudunun her yanına su değmek
"Hortumu üstüme tutup beni sucuk gibi ısladı
"
Sudan cevap:
Üstünkörü
tutar yanı olmayan
baştan savma cevap
"Ne sordumsa sudan cevaplar aldım
"
Sudan ucuz:
Çok ucuz
âdeta bedava gibi
"Sizin orda elbiseler sudan ucuzmuş öyle mi?"
Su dökünmek:
Yıkanmak
"Buz gibi havada bile su dökünmekten kaçınmaz
"
Su gibi akmak:
1
Zamanın çok hızlı geçip gitmesi
2
Bol bol gelmek ya da gitmek (para
yiyecek vs
)
"Para su gibi akıyor
o harcamayacak da ben mi harcayacağım?"
Su gibi bilmek:
Çokiyi
yanlışsız bilmek veya okumak
"Senin konunu da su gibi biliyorum
"
Su gibi ezberlemek:
Çok iyi
yanlışsız ve takılmadan söyleyebilecek ölçüde ezberlemek
Su gibi gitmek:
Bol bol harcamak
"Paralar su gibi gitti
"
Su götürmez:
Kesin
başka bir yoruma açık olmayan
"Şu anlattıkları su götürmez gibi geliyor bana
"
Su götürür olmak
: Çeşitli yorumlara elverişli olmak
Su içinde kalmak:
Çok terleyip sırılsıklam olacak biçimde ıslanmak
Su katılmamış:
Saf
katıksız
bozulmamış
başka bir etkiyle değişmemiş olan
hilesiz
Su koyvermek:
1
Sebze ve et pişerken suyunu salıvermek
2
Cıvıtmak
sözünde durmamak
"Su koyvermeden çalışamaz mısın sen?"
Sululuk etmek:
Cıvıklık etmek
taşkın hareketlerde bulunmak
ciddi davranmamak
"Sululuk etmeyi bırak da çalışmaya bak
"
Surat asmak:
Kaşlarını çatıp yüzüne küskün ve dargın bir anlam vermek
Surat bir karış:
Öfkeli
kızgın
üzüntülü ve somurtkan
"Yanına vardığımızda suratı bir karıştı
"
Suratını ekşitmek:
Hoşnutsuzluğunu yüz ifadesiyle belli etmek
"Bütün gün suratını ekşitip durdu
"
Sus payı:
Bir kimseye bildiklerini söylememesi karşılığında verilen para
susmalık
Suya götürüp susuz getirmek: Birinden çok kurnaz olmak
onu aldatabilecek kadar akıllı ve kabiliyetli olmak
Suya sabuna dokunmamak
: Sakıncalı konulardan uzak durmak
davranışlarıyla birilerini incitmeyecek yol tutmak
"Başına gelen son belâdan sonra suya sabuna dokunmamaya karar verdi
"
Suyu bulandırmak:
İyi
olumlu
yolunda giden bir işi art niyetle karıştırmak
"Sen de suyu bulandırmasan olmaz değil mi?"
Suyu kaynamak:
İş başından uzaklaştırılması zamanı yakın olmak
"Sen de suyu kaynayanlar arasında yer alıyorsun
"
Suyu mu çıktı?:
"Beğenilmeyecek nesi var
ne kusurunu gördün ki orada kalmıyorsun?" anlamında kullanılır
Suyun başı:
1
Suyun çıktığı yer
kaynak
2
En çok yarar sağlanacak yer
3
Bir iş için en önemli
iş en son kendisinde bitecek kişi
mevkii
"Yorgun bedenlerini suyun başındaki çimenlerin üstüne bıraktılar
"
Suyunca gitmek:
Bir kimseyi öfkelendirmeyecek biçimde hareket edip davranışlarını onun isteğine
eğilimlerine uydurmak
"Aman kızım kocanın suyunca git de sana zarar vermesin
"
Suyu nereden geliyor?:
"Bu işi yürütmek için harcanan para hangi kaynaktan sağlanıyor
" anlamında kullanılır
Suyunu çekmek:
1
Yemek çok kaynayıp hiç suyu kalmamak
2
Bir şeye özellikle de para harcanıp tükenmek
"Paralar suyunu çekti
ağanın da forsu bitti
"
Suyunun suyu:
Çok uzaktan ilgisi bulunan şey
Su yüzü görmemiş:
Hiç yıkanmamış
çok kirli
"Günlerce hapiste kaldım
su yüzü görmedim hiç
"
Su yüzüne çıkmak:
Belli olmak
aydınlanmak
"Bu işin asıl sebepleri su yüzüne çıkacak
sen de gününü göreceksin
"
Süklüm püklüm:
Korkup çekinerek
ezilip büzülerek
utanıp sıkılarak
"Süklüm püklüm yanımıza yaklaştı
Sükûtla geçiştirmek:
Asıl mesele üzerinde bir şey konuşmamak
sessizce atlamak
Sünger çekmek:
Unutmak
silmek
hiçbir şey olmamış saymak
"Sen o işin üzerine bir sünger çek hele
"
Süngüsü düşük:
Eski atılganlığı
neşesi
canlılığı
etkinliği kalmamış
"Bir hayli süngüsü düşük çıktı müdürün yanından
"
Sürüncemede kalmak:
Gecikmek
bir türlü sonuçlanamamak
askıda kalmak
"Bizim iş sakın sürüncemede kalmasın çocuklar!"
Sürüden ayrılmak:
Herkesin tuttuğu yolu bırakıp ayrı bir yol takip etmek
"Sürüden ayrılanı her zaman kurt kapar mı?"
Süt dökmüş kedi gibi:
Bir kabahat işleyip de bu kabahatinden dolayı utanan
korkan
çekinen kimsenin durumunu anlatmak için kullanılır
Bilgicik
Com
Türkçe
Edebiyat
Roman Özetleri
Duvar Yazıları
Atasözleri
Hızlı Okuma
Özlü Sözler
Türk
Süt kuzusu:
1
Henüz meme emen kuzu
2
Çok küçük bebek
yavru
korunması gereken küçük çocuk
3
Çok nazlı
el bebek gül bebek büyütülmüş kimse
"Daha süt kuzusu o
nasıl kıyılıp da vurulur ona?"
Süt liman olmak:
Dingin
gürültüsüz
sakin olmak
"Ortalık bir anda süt liman olmuştu
"
Sütü bozuk:
Mayası bozuk
kötü soydan gelen ve ahlâksızlık eden kimse
"Senin gibi sütü bozuklara selâm verilir mi?"
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul