Prof. Dr. Sinsi
|
Yolumuz Sohbet Yoludur…
YOLUMUZ SOHBET YOLUDUR…
Cenab-ı Mevlâ, insanoğlunu bütün mahlukatın içinde en mükemmel, mümtaz ve
mükerrem olarak yaratmıştır
İnsan bu mükemmeliyet ve mükerremiyetini idrak edip, Allah’ın Kelâmı’na ve
Fahr-i Alem s a v ’in beyanlarına kulak verir ve bunları halisane yaşamaya
gayret gösterirse, işte o zaman felaha erenlerden olacak Cenab-ı Zül
Celâl’in, meleklerine karşı iftihar ettiği övülmüş insanlar zümresine
girecek
Habib-i Kibriya s a v Efendimiz, bütün dünyada İslâm’ın şaşırtıcı bir hızla yayılmasıyla neticelenen hizmetini,
sohbetle insanları yetiştirerek
başlatmıştı O’nun sohbetiyle terbiye olan ve en şerefli nesil olma lütfuna
eren bu insanlara Ashab-ı Kiram denilmektedir ki, bu ifadenin bir manası
“sohbetle yetişenler, olgunlaşanlar”dır
Fahr-i Kainat s a v Efendimiz’in sohbeti öyle bir terbiyeye vesile idi ki,
insanların yırtıcılıkta vahşi hayvanları geçtiği bir ortamda Ashab-ı Kiram,
bütün imkansızlıklara rağmen barışı, birlik ve beraberliği temin etmiş,
insanlığın kurtuluş modeli olmuştu Tarihin hiçbir devresinde bu şekilde
cennet hayatının daha dünyada iken yaşandığı görülmemiştir, görülmeyecektir
de  
Rabbül Alemin’in sohbetlere ayrı bir nazarı vardır İslâm ahlâkını öğrenmek,birbirleriyle kardeşlik kurmak,
ayrılığı, tefrikayı bertaraf etmek için biraraya gelip sohbet eden müminlere melekler dahi gıpta ederler
Eğer bu sohbetler iyi değerlendirilirse, insanlar süflilikten kurtulur,
yüksek derecelere kanat açarlar
Sohbetin bu önemi sebebiyle büyükler, “yolumuz sohbet üzerinedir”
buyurmuşlardır Dolayısıyla, sohbeti terkeden, büyüklerin tarif ettiği yolu
terk etmiş olur Ayrıca sohbet müekked bir sünnet olduğunu da bilmemiz
gerekir
Burada sözü edilen sohbet, dışarıdan bakıldığında herhangi bir sohbetten çok farklı gözükmese de, önemli bazı
özellikler taşır
Bu özelliklerin en başta geleni, yapılan sohbetin gayesidir Sohbetten gaye,Cenab-ı Mevlâ’nın rızasını tahsil,
kalbin ihyası, ebediyyet yolunda gerekli bilgilere ulaşmak, güzel ahlâk ve edep yolunda mesafe kat etmek,
terakki etmektir
Diğer bir fark, sohbetin konularında kendini gösterir Sohbette dünya
konuşulmaz, konuşulmamalıdır Hatta ukbadan da bahsedilmez, siyaset, hayat
pahalılığı gibi lüzumsuz işlerden bahsedilmez Dedikodu, gıybet, malâyanilik gibi gayri meşru davranışlara asla
yer verilmez, fırsat tanınmaz
İnsanın manen terakkisine vesile olan sohbetin diğer önemli bir vasfı da,
kiminle sohbet yapılacağı hususudur Büyükler bunu şu veciz sözle
açıklamışlardır:
“Ya senin kendisinde yok olacağın, ya da onun sende yok olacağı biri ile
sohbet et Ya da hem senin, hem de onun Allah’da yok olacağınız biri ile
sohbet et; ne sen kalasın, ne de o  ”
İşte böyle bir sohbet meclisinde, anlatılanlara iyice kulak verilmeli, kalbi uyandırıcı sözlere dikkat edilmelidir
Fahr-i Kainat s a v Efendimiz’in huzurlarına giren kimse, birçok faydalı
bilgilerle donanmanın yanı sıra, güzel bir ahlâka bürünerek ayrılırdı
Bizler de sohbetin yukarıda bazılarını zikrettiğimiz edeblerine riayet
ettiğimiz takdirde arzu edilen kazancı elde etmiş oluruz
İnsanoğlunun kalbinde üç türlü sevgi yer alır Dünya sevgisi, ukba sevgisi,
Mevlâ sevgisi Bir kimse maneviyat yolunda evrad gibi üzerine düşen
vazifelerini yapmak kaydıyla tam bir ihlâs üzere manevi sohbetlere devam
ettiğinde, kalbinde dünya ve hatta ukba sevgisi kalmaz, sadece ve sadece
Yüce Mevlâ’nın has sevgisi yer alır ki, işte önemli olan budur; gaye budur
Rabbü’l Alemin’i seven, dürüst ve istikamet ehli olur Şuurla bilerek ve
şevk duyarak kulluk vecibelerini yerine getirir Böylece mert bir insan,
dürüst bir esnaf, kadirşinas bir ilim adamı, insaflı bir doktor veya
mühendis, adalet ve merhamet sahibi bir mülkî amir olur Asla soyguncu bir
tüccar, vurguncu bir sanayici olmaz Helalinden kazanmaya gayret eden,
dikkatli ve hürmete layık biri olur
Sohbetlerin en önemli hususiyetlerinden biri de, insanın kalbinde muhabbeti, muhabbet-i ilâhiyi ve ondan
hasıl olacak bütün mahlukata muhabbeti meydana getirmesidir
Bu muhabbet tarif edilmez, edilemez Sadece yaşanır ve yaşanarak bilinir
Gözyaşları ise muhabbetin bariz ifadelerinden sayılır
Kainat hep muhabbetin eseridir Bir hadis-i kudside Cenab-ı Hak “Eğer sen
olmasaydın, felekleri (kainatı) yaratmazdım” buyuruyor Cenab-ı Rabbül
Alemin’in habibi Hz Muhammed s a v Efendimiz, bütün mevcudatın yaradılış
sebebi oluyor Demek ki kainatın yaratılışında aşk var, muhabbet var, sevgi
var
Muhabbetten maksat, Muhabbetullah, Muhabbet-i Rasulullah, Muhabbet-i
Evliyaullah’dır Bu muhabbet lafla olmaz; fedakârlık, sabır, mutabaat ve
rabt-ı kalb ister Bu aşk, tabiri caizse bir arslan ile cenkleşmek gibidir;
sanıldığı kadar kolay değildir
Muhabbete talip olan kimse, çok çeşitli belalarla imtihan edilir Kişi,
malıyla, evladıyla, nefsiyle kısaca sahip olduğu her şeyiyle denenir,
imtihan edilir Tahammülü, gücü, sabrı, rızası ölçülür Bütün bunların
sonucunda başarılı olursa, muhabbet tacı giydirilir
İnsanın gönlünde, Allah’ın ve O’nun Habibi s a v ’in muhabbetini evliyaullah tutuşturur Onlar, Cenab-ı Hakk’ın
rızasını kazanmış ve murad-ı ilâhide fena bulmuş zatlardır Kişi onları görünce Cenab-ı Mevlâ’yı hatırlar
Kendisini, dünyalık kaygı, gam ve kederlerden kurtulmuş olarak, ulvi bir alemde hissetmeye başlar
Hatta öyle bir hal almaya başlar ki, “keşke zaman dursa da, bu yüce huzurdan, manevi iklimden hiç ayrılmasam”
diye dua etmeye başlar Bu manevi huzurdan ayrılık zamanı gelince yürekler hasretle yanar,büyük bir hasretle
vuslat beklenmeye başlanır
Şu unutulmamalıdır ki; evliyaullahın muhabbeti, insanı muhabbet-i Habib-i
Kibriya’ya; Habib-i Kibriya’nın muhabbeti de Muhabbetullah’a, yani Allah’a
vuslata götürür Bu yolun temeli ise, kişinin zahirde ve batında sohbet
üzere bulunmasıdır
Yüce Rabbimiz bizlere bu hadsiz muhabbeti nasip eylesin
|