08-23-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Aşık Mahzuni Şerif
Aşık Mahzuni Şerif

'' Bizim suçumuz, şerefimiz'dir ! ''
- Aşık Mahzuni Şerif -
1940’lı yılların başında doğmuştur Oniki yaşından bu yana halk ozanlığı geleneğini devam ettirmektedir Toplumsal sorunların neden ve sonuçlarını sorgulayan, toplumsal hemen her konuyu eserlerinde bilinçlendirici bir şekilde dile getiren günümüz halk ozanlarındandır
Ne dedimse halka hiç yaramadı
Ben gittikten sonra ararlar beni
Boşa cahillerin gözü karardı
Kuru çene ile yorarlar beni
Mahzuni Şerif'im gayri gam yemem
Ondan ötesini kimseye demem
Ufak vücuduma kefen istemem
Varsa insanlıkla sararlar beni
1938 yılının bir sonbahar günüydü, o günün yarısında Döndü ananın ağrısı bitecekti Ama daha küçük yaşlarda o dünyaya getirdiği bebe; bağlamasını yoksul halkının dertleriyle, ağıtlarıyla ağlatacak, giderek daha duyarlı, daha toplumcu içerik kazandıracaktı dizelerine 
İlk yıllarda mezhepsel çelişkileri yergili bir dille betimlerken, daha sonra halk dertlerini dile getirmeye çalışacak, o nedenle de bazı politik baskılar görecekti Hak ile halkı birleyerek emeği savunacak, emeğin savaşımını verecekti
Mahzuni Şerif tüm baskılara karşı haklıların simgesi olarak <<bizim suçumuz, şerefimiz>> dir diyecekti Coşkulu yüreğiyle çağdaşlarına göre daha çok üretiyor, özgün söz ve müziğiyle Türk folklor üne kaynak oluşturuyordu Ama ne yazık ki onun, şiirine kendi adı konulmuyor, baş^kaları onun sırtından çıkar sağlıyordu
Mahzuni sazını eline aldığı günden bu yana her türlü sömürüye karşı savaşımın içinde birleştirici söz öğelerini kullanıyor, böylece kendine özgü bir yol çiziyordu
Aşık Mahzuni'yi anlatmak için bir noktayı, içtenlikle vurgulamak istiyorum Ozanımız <<Neyzen>> gibi biraz demlidir, ama bu duyarlı olmanın bir gereğiydi; doğaçtan söyleyebilmesi için dem onda olumlu etki yapıyordu dem de olsa az almak zorun^daydı, çünkü sağlığının ve sanatının koşulları böyle gerektiriyordu O, aşıklık geleneğini yerine getirirken halkın gözü, kulağı olmaya özen göstermeliydi
1960 ile 1980 yılları arasında yurt dışında bir kez Avustralya, çok kez de Avrupa'da konserler vererek, yine ulu^suna, halkına sevgiler gönderiyor; <<dünya tembellerin, haksızların değil, çalışanların, haklıların olmalıdır>> diyerek sarı sazın tellerini inletiyordu  
Umarım ki ozanımız Mahzuni Şerif bundan böyle de, yaşadığı sürece birliği, erliği, güzelliği toplumsal ve evrensel içerikli dizelerde sevgili halkımıza duyurmanın kıvancını yaşar  
A İhsan Aktaş
Yapıtları:
- Sora Sora
Divane ettin aklımı
Taştan taşa vura vura
Aradım can yoldaşımı
Baştan başa sora sora
Kimi yanar kimi söner
Kimi iner kimi biner
Saraylar virana döner
Baştan başa dura dura
Gir Mahzuni dost bağına
Kar yamış dostluk dağına
Gençliğim ömrüm çağına
Baştan başa yara yara
Şu Dünyanın Aleni
Kolay değil şu dünyanın aleni
Kuru lafla sürülmez ki süreyim
Tutupta nefsime idam kararı
Vicdan vardır verilmez ki vereyim
İçime akıyor gözümün yaşı
Ne kadar zor olur ahbalan taşı
Erciyes Dağı’nda uçan bir kuşu
Kör gözünen görülmezki göreyim
Kalkmadı dizimin gayrı dermanı
Ekin ektim yapamadım harmanı
Suçum yokken beyler vermiş fermanı
- Dost Mahzuni verilmez ki vereyim
'' Dünya tembellerin, haksızların değil ,
çalışanların, haklıların olmalıdır ! ''
|
|
|