Prof. Dr. Sinsi
|
Farkındalığın Farkındalığı - Oğuzhan Korkmaz (2007-2012)
Uyarı: Aşağıda derlenen yazılar her bri ayrı sayfalar halinde içerik ve konular ve teoriler ile görüşler olmak kaydı ile ciddi ücretler ödenerek beyoğlu 1 noter, beşiktaş 28 noter ve kartal 5 noterliğinde parça parça ve bütünsel olarak telif hakları alınmak sureti ile onaylatılmıştır Avukatlarımız konuyu her daim takip etmektedir İzinsiz ve yazarın ismi "Oğuzhan Korkmaz - Kişisel Gelişim Uzmanı" şeklinde belirtilmeden alıntı yapılmasında durumunda İstanbul Mahkemeleri yetkilidir
Farkındalığın Farkındalığı
Hepimiz aynı soruyu soruyoruz kendimize Hepimiz aynı duygu-ları yaşıyoruz Aslında burada anlatacaklarımı hepimiz zaten biliyoruz Ama farkında değiliz
“İçimde bir sıkıntı var ama sebebini bilmiyorum ” “Kendimi rahat hissetmiyorum ”  Hep bir panik, hep bir tedirginlik hep bir telaş var Acele ediyoruz, planlar yapıyoruz, üzülüyoruz, hayaller kuruyoruz, durup dururken aklımıza geçmişten acı tatlı anılar geliyor
Bunları yaşamayı biz mi istiyoruz?
Kim üzülmek ister ki ya da kim eskiden yaşadığı acı günleri hatır-lamak ister? Bunları düşünmek istemiyorsak, bu düşünceler bize nereden geliyor? Geçmişteki yaşadığımız anılar zihnimizde depo-lanıyor bunu hepimiz biliyoruz Peki bunları niçin hatırlıyoruz ya da neye göre hatırlıyoruz?
Trafik sıkışıkken, otobüste ayakta giderken niçin daralıyoruz? Niçin hiç kimse sıkışık olan trafiğe sevinmiyor ya da gülümsemiyor? Neden herkes olumsuz bir tepki veriyor? Ya da bu tepkiyi vermeyi biz mi istiyoruz yoksa bizi kontrol eden bir virüs mü var?
Bir virüs var ise niçin bize hep üzüntü ve acı veriyor?
Bu çılgınlığı durdurmanın bir yolu yok mu?
Bu yazı dizisinde bu çılgınlığı nasıl durduracağımızı anlatacağız
Bu çılgınlığı durdurmaya hazır mısın?
  
Not: Burada yazılanlar bilimsel değildir Hiçbir şekilde bir kaynağa dayanmamaktadır Tamamen yazarın kendi görüşleridir Tartışma oluşturmak amaçlı yazılmamıştır Yazar daha şimdiden yapılacak olumsuz eleştirilerin tümüne “Teşekkür Etmektedir”
Farkındalık Hakkında
Bir an durun ve “Ben ne yapıyorum?” deyin Cevap veremeyeceksiniz Çünkü şimdiki zamanda sorulan soruların cevabı yoktur Anda kalınca insan tepkisiz ve dingindir Bizi üzecek veya kafamıza takılacak her şey ya geçmişle ya da gelecekle ilgilidir Şu anda kitap okuyorsunuz Bunu okumayı istediniz ve okumaya başladınız Bir süre sonra kitap okuma anını kaçıracak ve aklınıza geçmişten düşünceler veya gelecekten hayaller gelecek Böylece farkındalığımız azalacak ve yaptığımız eyleme odaklanamayaca-ğız
Peki bunlar neden oluyor? Dikkatimizi dağıtan bizi farkındalıktan uzaklaştıran bir şey mi var? Aslında bütün bu soruların cevaplarını bulabilmemiz için önce kendimizi iyi tanımalı ve bu noktaya nasıl geldiğimizi iyi analiz etmeliyiz
Kendinizi tanımlayın dersem size nasıl bir cevap verirsiniz?
………… özelliklerinde ……………… yı seven …………… şeklinde diye kendinizi betimlemeye, anlatmaya başlarsınız Siz aslında tahmin ettiğiniz kişi değilsiniz Bu anlattıklarınız size sonradan yüklenenler İnsanlar özgürce doğuyor, o kadar özgür ki doğduğunda bomboş bir zihne ve tertemiz bir hayata sahip Bir bebek, bir çocuk kötü düşünebilir mi? Ya da bir bebek gerçekten üzülebilir mi?
Özgürlük nedir peki? “Engelden, sınırlamadan, zorlamadan kaçmak özgürlük değildir Özgürlük bir şeyden özgürlük değildir, kendinde bir şeydir Lütfen bunu anlayın Hapishaneye atılan bir tutuklu bir nedenle kaçmak ve özgür olmak ister Yalnızca kaçmayı düşünür Öfkeliysem, öfkeden kaçabildiğim anda özgür olacağımı duyumsarım Kıskançsam, kıskançlıktan kurtulmak özgürlük değildir; kaçmak, kurtulmak, bastırmak aynı şeyi bir başka yoldan dışa vurma biçimidir; özgürlük değildir Özgürlük bir şeyden özgürlük değildir, kendinde bir şeydir Bir şeyi o olduğu için sevmek özgürlüktür Size ün ya da konum kazandırdığı için değil, resim yapmayı sevdiğiniz için resim yapmakta özgürlük vardır Okulda resim yapmayı seviyorsanız, bu sevgi özgürlüktür ve bunun anlamı zihnin bütün yollarının şaşırtıcı bir biçimde anlaşılma-sıdır Ayrıca bir şeyi size getireceği ödül ya da ceza için değil, yalnızca o olduğu için yapmak çok kolaydır “Bir şeyi o olduğu için sevmek özgürlüğün başlangıcıdır ” Bir şey yaparak veya yapmayarak özgürlüğe ulaşılmaz (Krişnamurti)
Bir şeyi “O” olduğu için sevmek, o şeyi “Olduğu gibi kabul etmek” değil midir? Kendinizi ve çevrenizdeki insanları olduğu gibi kabul ediyor musunuz? Yorumlar olmadan, yargılarınız olmadan çevrenizdekilere bakabiliyor musunuz? Sadece olduğunuz gibi, oldukları gibi…
Bir çocuk kadar özgür müsünüz? Küçük bir çocuk bardağı yere atıp kırar ve sonra da bu yaptığına gülebilir Kızıp küsmeleri beş dakika bile sürmez Peki biz neden bunu yapamıyoruz? Nasıl bir mekanizma buna engel oluyor? Çevrenizdekilerin sizin hakkınızda ne düşüneceği mi yoksa? Yoksa sizden içeri kontrol edemediğiniz başka bir siz olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Siz artık siz değilsiniz Doğduğunuzda özgürdünüz ve size aileniz, arkadaşlarınız, öğretmenleriniz kendilerinden ve toplumdan biraz yüklediler ve siz artık toplumun karışımı bir varlık oldunuz Hangi toplumda yaşıyorsanız o toplumun kıstaslarını, kurallarını benimsediniz ve bunlara göre yaşadınız, sonunda özgürlüğünüzden eser kalmadı Size sonradan yüklenen bu kıstasların toplamı olarak tanımlıyorsunuz kendinizi ……… özelliklerinde ………… yı seven birisiniz Neden herkes kendini tanımlamaya, anlatmaya bunca muhtaç hissediyor?  
Doğduğumuzda yorumsuz ve yargısız iken bize kıstaslar ve kalıplar öğreten çevremize göre yaşamaya başladığımızı artık fark edelim
Biz artık kendimize ait olmayan kurallara göre yaşıyoruz ve bir de bakmışız ki bu kurallarla kalıpları onaylamadan bilinçaltımıza atmışız bile Bu sebeple biz hayatımızda istediklerimizi yaptığımızı sanarak aslında zamanla bilinçaltımıza attığımız başkalarının(!) hayatlarını yaşamaya başlıyoruz Bize öğretilen, yüklenen her şey bilinçaltımızı oluşturuyor ve biz farkında olmadan bunlarla kendimize bir hayat kuruyoruz, kendimizi bunlarla tanımlıyoruz Hatta tanımlayabildikçe, kendimizi tanıdığımızı, bildiğimizi sanma yanılgısı içinde farkındalıktan daha da uzaklaşıyoruz Anlayamadığımız, bilmediğimiz bir gücün gizli yönetimi altında sürünün sıradan bir parçası olmaya devam ediyoruz Çünkü biz böyle gördük
İnsanlar bazı olaylar olduğunda hep üzüldüler ve biz de bu olayların üzücü ve yok edici olduğunu farkında olmadan kabul ettik bile Bu olaylar olduğu esnada çevremizdekiler gülseydi biz de gülecektik Ne görüp öğrendiysek onu yaşamaya devam ediyoruz Nelerin üzücü olup olmadığı dahi bize öğretilmedi mi?
Durup dururken aklınıza biten bir ilişkiniz ya da vefat eden bir yakınınız geliyor Bunun aklınıza gelmesini siz mi istediniz yoksa durup dururken mi aklınıza geldi? Kim durup dururken “Ya dur şurada oturup iki dakika üzüleyim ” ya da “İki dakika eşimle ettiğim tartışmayı hatırlayıp moralimi bozayım ” der ki?
Peki, siz bunu istemiyorsanız bunlar nasıl gerçekleşiyor? Aklınıza getiren ne bunları? Evet, bu düşünceleri siz üretiyorsunuz fakat bunu düşünmeyi siz mi istiyorsunuz? Kim ya da ne gönderiyor bu düşünceleri? Size sormadan sizin geçmişinizdeki yaşantınızı kullanıp sizi durup dururken üzmek için bunları sana paketleyip gönderen nedir?
Şimdi hep beraber iznimiz olmadan bize yüklenenleri silip sadece ne istiyorsak onu seçelim Hayatımızın yönetimini geri alalım Unutmayın ki bu oyunun başkahramanı sizsiniz Eşsiz, biricik ve her şeyden daha önemlisiniz Siz iyi olursanız her şey iyi olur Oyunun yönetimini ele almaya hazır mısınız?
Virüs
Bilinçaltımızdaki duygu ve düşünceleri bize sormadan bize gön-deren bu virüsün geçmişi aslında çok eskilere dayanıyor Bu virüs bizim sevip sevmeyeceğimiz, üzülüp üzülmeyeceğimiz şeyleri nereden ve nasıl biliyor? Bu bir bilgisayar programı gibi zihnimizde kayıtlı olan ve mikrobunu bulaştırdığı düşünceleri nasıl da seçip gönderiyor Hatırlamıyor musunuz, sizin kontrolünüz dışında birbirinden alakasız düşüncelerin nasıl bir zincir oluşturduğunu? Çoğu zaman aniden kendinize gelip düşünce zincirinin son halkasına nasıl geldiğinize şaşırdığınızı…
Basketbol oynamayı seven birisi niçin hiçbir hayalinde kendini golf şampiyonu olarak görmüyor? Bu hayalleri bize kurdurtan ve sonra da onlara ulaşmamız için bizi zorlayan ve hayal kurarken mutluluk enjekte edip hayalimizi gerçekleştiren birisini gördüğümüzde bize cephe aldıran nedir? Niçin hayalimizi başaran birisini görünce kıskanıyoruz? Hayallerimizi düşündüren virüs bir taşla iki kuş vurup sonra o hayaller gerçek olmayınca bizi nasıl da üzmeyi başarıyor?
Sürekli olarak aklımızdan düşünceler geçiyor Hepsi gereksiz ve boş Bütün enerjimizi bu gereksiz düşünceler emiyor Zihnimizin neredeyse tamamı bu düşüncelerle dolu Bu yüzden yaptığımız işlerde dikkatimiz dağılıyor Sınavlarda başarılı olamıyoruz Okuduğumuzu anlamakta güçlük çekiyoruz hatalar yapıyoruz Hatta çoğumuz bu virüsün farklı tonlardaki mırıltılarını sahiplenerek depresyonlara girmiyor muyuz? Kafanızdaki gereksiz düşünce kirliliğinin olmadığını bir düşünün İşimize nasıl da yoğun bir şekilde odaklanabiliriz Bir ressam resmine, müzisyen müziğine daha iyi odaklanır Bu virüsün kirliliğinin zihnimizi meşgul etmediğini bir düşünün İşimizle ilgili yaratıcılığımız nasıl da harekete geçer! Yaratıcılık bağımsız ve özgün bir fikir yaratmak değil midir? Bunun için ise diğer fikirlere benzemeyen bir düşüncenin oluşması gerekir Zihnimizde bu meşguliyetler olduğu sürece bu mümkün olabilir mi? Durup dururken aklımıza gelen düşüncelerin ve bu gereksiz radyo yayınının bize, bizim bilgilerimiz kullanılarak gönderildiğini biliyoruz Zihnimizdeki izinsiz radyo yayınını dinlemeyi bırakırsak yaratıcılığımızın ne derece boyut kazanacağının farkında mısınız?
Bu gereksiz düşüncelerden arındığınızı düşünün Tertemiz bir zihniniz var artık Bir defa da okuduğunuzu anlıyorsunuz Dikkatiniz dağılmıyor Zamanınız her zamankinden daha verimli İçimizdeki bu radyo yayını sanki bizim işlem hacmimizin yüzde seksenini ele geçirmiş ve bizim kullanmamıza izin vermiyor ve o yüzde seksenlik kısmını bize sürekli olarak geçmişten anılar göndermek ve gelecek hakkında hayaller kurdurmak için kullanıyor
Artık bu virüsün farkındayız Bu tıpkı bilgisayar virüsleri gibi değil mi?
Siz hangi bilgisayarın durup dururken hafızasındaki bilgileri açtığını gördünüz? Ancak bir simgeye tıklarsanız o programı açabilirsiniz Tabi bilgisayara virüs girdiyse ancak o zaman durup dururken bilgisayar kontrolünü kaybeder ve rastgele virüsün belirlediği sayfalar açılır Dikkatli olun! Aynı durum bizde de geçerli değil mi?
Farkındalık Nedir?
Farkındalık yokken:
“İçimde tarifsiz bir sıkıntı var ama sebebini bilmiyorum ” diyen siz;
Farkındalıkta:
“İçimde tarifsiz bir huzur var ama sebebini bilmiyorum ” dersiniz
• Farkındalık bir şey yapmaya çalışmak değildir
• İyi bir insan olmaya çalışmak değildir
• Hareketlerine çeki düzen vermeye çalışmak değildir
• Kibar olmaya çalışmak, sakin olmaya çalışmak da değildir
Farkındalık sadece ve sadece normal yaşantınıza devam ederken yaptığımız her şeyi izlemeye çalışmamız ve onlara şahit olmamızdır Birini seviyorsanız “Şu an birini sevmeye başlıyorum ” ya da biriyle tartışıyorsanız “Şu an arkadaşımla tartışıyorum ” diyebilmektir Elbette bunu diyebilmek için kendimize dışarıdan bir kamerayla bakıyormuş gibi tepkisiz ve yorumsuz yaptıklarımızı izleyebilmeliyiz Burada izlerken yaptığımız şeyin iyi veya kötü olduğunu bile düşünmememiz tepkisizce izlememiz gerekir
Unutmayın farkındalık uygulamaları ile amacımız aşağıda saydık-larımızı gerçekleştirirken suçüstü baskın yapmaktır;
- Yorum yapmamak (insanlar veya olaylar hakkında yorum yapmamak)
- Önyargılı olmamak (insanları veya olayları yargılamamak)
- Kendinden ve sevdiklerinden bahsetmemek (Sana sorulmamasına rağmen )
- Sana sorulmadan konuşmak (Kendini kanıtlama çabasına girmemek)
Bu dört duruma suçüstü baskın yapabilmek amacıyla (tam bu ol-guları yaparken) dışarıdaki kameradan kendimizi izleyip;
- Ne yapıyorum ben? Bunu yapmayı ben istemedim ki?
deyip bizi kontrol eden virüsün bize neler yaptığına şahit olmak ve her yakaladığımızda enerji toplamaktır Bu topladığımız enerjiler ile de ikinci bölümde anlatacağımız “Kuantum Düşünme Me-kanizması” sayesinde isteklerimizi söyleyip hayatımızın yönetimini tamamen ele almaktır Burada en önemli husus;
“BİR ŞEY YAPMAYA ÇALIŞMAMAMIZDIR ”
Bir şey yapmaya çalıştığımız sürece farkındalıktan uzaklaşırız Bir şey olmaya çalışırsak da aynı durum geçerlidir Biz doğru veya yanlış yapmıyoruz ki zaten Herhangi bir sorunumuz da yok, hasta da değiliz Virüs giren bir bilgisayarı suçlamak kadar saçma bir davranıştır bu Virüsünü temizlemek varken bilgisayara bahane bulmanın ne anlamı olabilir
Hayatımız nasıl devam ediyorsa aynen öyle devam edecek Rutin bir günümüzü yaşayacağız Yine sinirleneceğiz yine kavga edeceğiz yine tartışacağız yine önyargılı davranacağız yine belki insanlarla dalga geçeceğiz yine geçmişten hatıralar gözümüzde canlanacak ve üzüleceğiz Tek fark bunları kameraya kayıt edermişçesine tarafsız bir gözle dışardan izleyip şahit olacağız
Daha sonra;
“GÜLÜMSEYECEĞİZ” ve “YAKALADIM İŞTE FARKINDAYIM ” diyeceğiz
Bu şahitlik (tanık olmak) bizim neler yaptığımızı FARKETMEMİZİ sağlayacak
Farkındalık aynı bir oyun gibidir Sadece kendi yaptığımız hareketleri, düşünceleri duyguları ve ağzımızdan çıkanları izleyip kaç tanesini farkında olarak yaptığımızı kaç tanesini yapmadığımızı tespit edip puan toplamaktır Herkes bu oyunda toplayabildiği enerji yani puanlar ölçüsünde isteklerinin oluşumunu sağlayabilecektir
Yakaladığımızda 1 puan alacağız Kaçırdığımızda ise “Tüh kaçırdım dersek” 5 puan kaybedeceğiz Fakat kaçırdığımızda “pişman olmak yerine” sadece “gülümsersek” ve bu kaçırmanın bizim için daha da güzel olduğunu anımsarsak 10 puan alacağız Kaçırmamızın bizim için aslında olumsuz değil de bizi isteğimize götüren birer olması gereken adım olduğunu anlayacağız
Bir hırsız düşünün Siz evinizde aynaya bakarken aynadan bir de fark ettiniz ki hırsız pencereden içeri giriyor Hala aynaya bakmaya devam ediyorsunuz ve hırsız sizin onu aynadan gördüğünüzü anladı Eğer siz dönüp tepki verirseniz belki de hırsız belindeki silahı çekip sizi vuracak ama bakıp gülümserseniz hırsız yakalan-dığını anlayacak ve geldiği yoldan tekrar kaçmaya çalışacaktır Evinize girmeye çalışan hırsıza evde olduğunuzu herhangi bir şekilde hissettirmek onun kaçmasını sağlar Biz de sadece hırsızı görüp gülümsüyoruz
Farkındalığın temel mekanizması pişman olmamaktır Çünkü bu evrende her şeyi aslında siz düşüncelerinizle ve ağzınızdan çıkanlarla oluşturuyorsunuz Fakat bu süper gücünüz başka bir virüs tarafından kontrol ediliyor Eğer bu virüsün FARKINDA olursak ve kontrolü geri alırsak, işte o zaman bu evrende her zaman bizim istediklerimizin olduğuna da şahit oluruz ve isteklerimiz ile hayatımızın hakimi oluruz Oyunun yönetimini ele geçiririz
Farkındalık uygulamalarına ve eğitimine başlamadan önce çok önemli bir kuralımız var
“BEN BUNLARI BİLİYORUM” dememek ve devamını okuyup “AMA BEN BUNLARI GERÇEKTEN BİLİYORUM” dememek Bu cümle sizi farkındalıktan daha çok uzaklaştıracaktır Sadece bir oyunu ve kurallarını anlatıyoruz İçinizdeki gizli yayının size bunları zaten bildiğinizi düşündürmesine aldırış etmeden, kendini kanıtlama çabasına girmeden bilmiyor olmanın, “Bilmiyorum” diyebilmenin hafifliğini yaşayın
Farkındalık yapılan her işi, atılan her adımı aklımıza getireceğimiz her düşünceyi ve duyguyu “farkında” olarak yapmaktır Yani anda kalmaktır Mesela çay içiyorsunuz Sadece çay için Yaptığınız eylemle bütünleşin Çay bardağına dokunuyorsunuz, elinizle alıyorsunuz, yudumluyorsunuz, midenize iniyor İşte farkında olarak çay içtiniz Farkında olarak yapılan eylemlerde düşünemezsiniz Sadece anı yaşarsınız Çay içme anını İçtiğiniz en güzel çayı içtiniz
Hepimiz aslında içimizde bir öz enerjiye sahibiz Doğduğumuzdaki saf ve temiz halimiz orada bir yerde duruyor Sadece üzerine sonradan bilgiler yüklenip çevresel kalıplar eklenmiş O temiz ve saf halimizi artık kullanamaz hale gelmişiz İçimizde bir noktada ihtiyacımız olan tüm bilgilerin kayıtlı bulunduğu bir merkezimiz var Korku, panik ve heyecan halinde o enerjimiz devreye girer ve yönetimi devralır Bir katil boğazımıza bıçağı dayadığında hiçbirimiz kredi kartı borcumuzu düşünmeyiz O esnada oradan kurtulmaya ve o “an” a odaklanırız O esnada da kontrol bizde değildir O esnada aklımıza hiç gelmeyecek bilgileri hatırlayabiliyoruz ve düşünerek başaramayacağımız birçok şeyi başarabiliyoruz Peki kontrol kimdedir?
Kıstaslardan uzak, yorumsuz ve yargısızca sadece “ben” e odaklanmak İşte özümüzde kayıtlı olan bu sonsuz bilgi ve güce ulaşmamız için yönetimi virüsten geri alıp özümüze yani kendimize geri vermemiz gerekiyor
İzleme Uygulamaları
1) Kendimizi İzlemek
2) Düşüncelerimizi izlemek
3) Duygularımızı izlemek
İzlemek (seyr) olan biten her şeye tanık olmaktır Aslında her şey bir mucize olduğu halde yaşamın bu döngüsüne sıradan olaylarmış gibi bakıp fark etmediğimiz için bu mucizeleri görmekte zorlanıyoruz İzleme uygulamalarının hepsinde amacımız enerji toplamak ve biriktirmek Daha sonra isteklerimizi ve geleceğimizi şekillendirirken bu enerjiyi kullanacağız İleride bu enerjimizi nasıl harcayacağımızı ve paylaşacağımızı detaylıca anlatacağız Farkındalık uygulamaları bölümümüzde önce enerjiyi toplamayı başarıyoruz Tüm uygulamalar otomatikleştiğinde - ki bu durum iki-üç ay kadar zaman alabilir- işte o zaman enerjimiz güncelle-necek ve bize buna dair bir sinyal gönderilecektir Bu sinyal “sebepsiz bir huzur” olarak içimizde belirecek ve yüzümüze yayılan gülümseme hayatın sırrını bulmuşçasına bizi kendimizden geçire-cek
İzlediğiniz hiçbir uygulama sizin onayınız olmadan gerçekleşmez Bu durumda ağzınızdan çıkan her şeye onay vermiş olursunuz Yani farkında bir insan tepki de verir, küfür de eder Tabii ki izlediğimiz hareketler, olaylar tepki vermemizi gerektirebilir Ancak muhtemelen gerekmedikçe bu tepkinin gerçekleşmesine onay vermeyi tercih etmeyiz Nihayetinde bu bize kalmış Önümüze bir pencere açılacak;
“İnsanlara tepeden bakmaya ve onları küçümsemek istediğine emin misin?”
“Evet” veya “Hayır” Buyrun birini seçin
Kendimizi izlemeye başladığımız ilk zamanlar istemsiz gerçekleşen hareketlerimizin, düşüncelerimizin, duygularımızın olup bittikten sonra farkında olacağız Sabırla devam edersek onayımızı almayan bu virüse gerçekleşme esnasında tam bize yaptırırken suçüstü baskınlar yapacağız
İnsanların elbette doğal tepkileri ve duyguları vardır Biz farkındalık uygulamaları ile bunları yok etmiyoruz veya azaltmıyoruz Tepkiler ve duygular zaten bizim vücudumuzun doğal bir parçasıdır yani silinebilecek bir şey değildir Nasıl diğer sistemlere ihtiyacımız varsa onlara da ihtiyacımız var Kalbimizi çekip çıkaramayacağımız gibi duyguları ve tepkileri de silemeyiz Bir insan tepkileri ve duyguları olmadan yaşayamaz Çünkü bunlar bizi hayata bağlayan sistemlerdir
Tepkilerimiz ve duygularımız olmasaydı biz yaşayamazdık Birisi size hakaret ettiğinde ona tepki vermeniz sizin doğal halinizdir Çünkü size çocukluktan itibaren öyle yüklenmiştir Tepki verdiğinizi izlerseniz enerjiyi alırsınız ama tepkiyi yine de verebilirsiniz Ama siz izlediğiniz için isteyerek ve onaylayıp tepki verirsiniz Bunun sonucunda, tartışma ve karşılıklı atışma büyümez ve bi yerde farkında olmaya devam ettiğinizde durur Daha sonraları tepki vermeyi istemeyeceğiniz gülüp geçeceğiniz anlar çoğunlukta olacaktır
Farkındalık nihayetinde düşünebilme merkezimizin kontrolünü geri almamızdır
Farkındalık, iyi veya kötü bir insan olmak değildir
Farkındalık öncelikle “Bunu düşünmeyi ben mi istedim yoksa istemsizce aklıma mı geldi?” ayrımını yapabilmektir
Düşünce ve duyguların iyi veya kötü olması diye bir şey olamaz Çünkü iyi veya kötü kavramı sonradan tayin edilir Kime ve neye göre iyi veya kötü Bütün bakış açıları, değerlendirmeler toplumlara, kültürlere, yaşanılan zamana göre değişmiyor mu? Hatta kendi kısa hayatımızda bile bu değişimi yaşamıyor muyuz? Günümüzün ahlak değerleri ve doğruları ile 3000 yıl öncesi arasında büyük farklılıklar vardır “Doğru-Yanlış” “İyi-kötü” kavramları zamanın şartları ve yaşanılan toplumun değer yargılarına göre değişim gösteriyor ise mutlak olarak bunların varlığından söz edemeyiz Bunlar tamamen yorumdur
Farkındalık sahibi olmanın iyilikten geçtiğini düşünenler bunu başka bir kavramla eş tutuyorlar Farkındalık ve aydınlanma birbirine karıştırılmamalıdır Bunun hep dini duygulardan kaynaklan-dığı apaçıktır ancak farkındalık sahibi olmanın bir mertebe edinmekle ilgisi yoktur
Aydınlanma istenilerek ve çalışılarak gerçekleştirilecek bir olgu değildir O kendiliğinden sürpriz bir hediye gibi gelir Farkındalık sadece bir oyundur Bir kişisel gelişim egzersizidir
Farkındalık, dini bir öğreti değildir Fakat dinler farkındalığa geniş yer vermiştir
Farkındalık, sadece bir telkin yönetimidir Aslında tüm dinler ve inanışlar farkındalığa işaret etmiştir fakat günümüzde dinlerin bu misyonu yerine daha çok ibadet esasları dikkate alınarak bu önemli noktaları unutulmaya başlanmıştır Kutsal kitaplardan yaptığımız alıntılar sadece bu konunun aslında yeni bir konu olmadığını göstermek içindir Önemle belirtelim ki farkındalık eğitimi için hiçbir inanış şartı yoktur
Kadim dinler bu virüsü “şeytan” , “nefs” , “yılan” gibi isimler vermişler
Binlerce yıldır tüm dinler ve inanışlar aynı virüsün varlığına işaret ettiler Tevrat’ta;
“Şeytan, İsrailliler’e karşı çıkıp İsrail'de sayım yapması için Davut'u kışkırttı” (Tevrat , 1 Tarihler 21 / 1)
İncil’de;
“Büyük ejderha -İblis ya da Şeytan denen, bütün dünyayı saptıran o eski yılan- melekleriyle birlikte yeryüzüne atıldı ” (İncil, Vahiy 12 / 9) deniliyor
“Yılan, Adem'i cennetten çıkardı Tanrı, “Bahçenin ortasında ki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın, yoksa ölürsünüz ” dedi Yılan (şeytan), “Kesinlikle ölmezsiniz” dedi Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız Kadın meyveyi koparıp yedi, yanında ki kocasına da verdi, o da yedi Rab Tanrı “ Sana meyvesini yeme dediğim ağaçtan mı yedin? ” dedi Böylece Rab Tanrı Adem'i Aden bahçesinden ( cennetten ) çıkardı, onu kovdu  “(Tevrat , Yaratılış 3 / 3,24)
Kuran’da geçen bazı ayetler;
“Şeytan kendilerine gizli olan çirkinliklerini ortaya çıkarmak için ikisine de vesvese verdi ve “Rabbiniz size bu ağacı, ancak melek olmayasınız veya ebediyyen kalanlardan olmayasınız diye yasakladı ” dedi ve “Elbette ben sizin hayrınızı isteyenlerdenim” diye her ikisine de yemin etti Şeytan o ikisini hataya düşürdü ne zaman ağacı tattılar, ikisinin de çirkinlikleri ortaya çıktı Bunun üzerine her ikisi de cennet yaprağıyla üzerlerini kapatmaya başladı Rableri kendilerine; “Ben sizin ikinize de şu ağacı yasaklamamış mıydım ve Şeytan her ikinizin de apaçık bir düşmanıdır dememiş miydim ” dedi (Kuran, A‘raf 20-22)
“Şeytan kendilerine, işlediklerini güzel gösterdi; onları doğru yoldan alıkoydu ” (Kuran, Ankebut 38)
“Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah’a sığın ” (Kuran, Fussilet 36)
“Şüphe yok ki şeytanın kurduğu hileli düzen zayıftır” (Kuran, Nisa 76)
“Şeytan” kelimesinin yerine “Virüs” kelimesini kullanacağız
|