08-20-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Hoşgeldin
Geçen hafta sonu yakın bir dostun yaşamı solumaya başlayan yeni doğmuş bebeğini görmeye gitmiştim
Benim spastik taraflarımdan biride bu Doğum ziyaretindede,ölüm ziyaretinde de
rahatsız olurum Algılarım durur,söz ve inançlarda mola verir
Ölüm ziyaretlerinde bir yere kadar normalde,yeni doğan ziyaretlerinde sersemliyor düşünceler işte Yaşamı soluyan,genelde gözleri kapalı,açık olduğundada göz bebekleri tüm gözü kaplarcasına şimşek gibi bakan bu cesuryürek hep aynı şeyi hatırlatıyor;
Yol macerasının başında, insanların yaşadığı yılların sayısının gerçekten çok önemli olduğunu düşünüyor insan (söz Türker Alkan'a aittir )Ne kadar uzun yıllar var önünde diye geçer düşünceler önce
Uzun?
Kaç yıl yaşarsanız yaşayın, sonunda hiç yaşamamış gibi olduğunuzun farkına varıyorsunuz
10 yıl yaşamakla, 100 yıl yaşamak arasında bir fark olsa bile, bu farkı hissedemiyorsunuz Matematiksel olarak ifade edersek, sonsuza akıp giden zaman karşısında 10 yılla 100 yıl arasında hiçbir fark yoktur: Bir sayının sonsuza bölümü sıfırdır İster 10 olsun, ister 100 (T Alkan)
Uzun,ilk nefesle birlikte kısalmaya başlar
Ve sonsuzluk içinde sıfır kere sıfır döngüsü yelken açar
Küçük dostum ben şimdi sana Aristofanes'ten
Hayat tiyatro gibidir,en kötü insanlar,en iyi yerlerde oturur
desem ne yazar?Sen tecrübe edip öğrenene kadar "büyüklerden masallar" olmaktan öteye gidemeyecek zaten
Motley'e katılıyorum ;Taşlar değil, yapılan işler anıtları oluşturur
Sen de kendi anıt(lar)ını oluşturacaksın
Arada tırmalayacaksın,homurdanacaksın ve çekiştireceksin hayatı
Bunun nedeninin aslında hayattan olmayacak şeyler istemende olduğunu farkedeceksin sonraları Olmayacak şeyler,oldurulamıyor ama hepimiz durmadan deniyoruz işte
Sonra belkide Bruno'nun geldiği noktaya geleceksin ve tiksineceksin gerçeğin yalanlardan sadece biri olduğunu gördüğünde
"Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır
Yer yüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrı'yı kullanırlar "
Doğruyu,yanlışı konuşup duruyor büyüklerin habire
Çekiştirip duruyoruz birbirimizi,anlamaya çalışmak yerine
"Doğru nedir ?Anlatsana
Ne ile yaşar ne ile beslenir,
Gözleri var mıdır mesela;
Varsa bile seninkiler kadar güzel midir?" (F Düzağaç)
Sen boşver bizim zırvalıklarımızı
Doğrularımız,yanlışlarımız senin gözlerin kadar güzel değil
O kadar önemli de değil O güzel gözlerle bak dünyaya
Hoşgeldin,küçük dostum
Hoşgeldin
|
|
|