Prof. Dr. Sinsi
|
(Mekke'nin Fethi) Bu Döşeğe Oturamazsin
Ya “Muhammedîler”in olacaktı yanında,
Ya da olacaklardı “Kureyş”in saflarında
İşbu kabîlelerden “Huzâ'a” kabîlesi,
Müslümânlardan yana olmuşlardı cümlesi
Lâkin “Benî Bekr” ise, Kureyş müşriklerinin,
Yanında bulunmayı gördüler daha emîn,
Zâten bu kabîleler düşmandı birbirine,
Sık sık saldırıyordu birisi diğerine
Velâkin Hudeybiye sulhüne göre bunlar,
İki sene müddetle, harp etmeden durdular
Fakat “Benî Bekir”den birisi, en nihâyet,
Şiir yazıp, Resûl’e eylemişti hakâret
“Huzâ'a” dan bir genç de, dayanamayıp buna,
O kimseye vurarak, boyadı onu kana
“Bekr oğulları” ise, bilerek bunu fırsat,
Saldırıya geçtiler “Huzâ'a”’ya o sâat
Kureyş müşrikleri de, hem çok silâh vererek,
Hem onlara gizlice, adamlar göndererek,
Bu saldırı işine yardım eylemişlerdi,
Ve yirmiden ziyâde mü’min öldürmüşlerdi
Bu gece baskınında, bâzısı Huzâa’dan,
Yardım istemişlerdi, mânen Resûlullah’tan
O anda Resûlullah, hazreti Meymûne’nin,
Evindeydi ve o an, kalkmıştı abdest için
Allahın izni ile o Server-i kâinât,
Duydu ki, müslümânlar istiyor ondan imdâd
“Lebbeyk! Lebbeyk!” buyurdu o çağrıya cevâben,
Meymûne vâlidemiz işitip sordu hemen
Dedi: (Yâ Resûlallah, merak ettim bendeniz,
Yanımızda kimse yok, kime Lebbeyk dediniz?)
Peygamber-i zîşân da buyurdu ki cevâben:
(Huzâ'a mü’minleri yardım istedi benden )
Velhâsıl Kureyşliler, Hudeybiye sulhünün,
Maddesine aykırı davranmışlardı o gün
Huzâa’dan bir hey’et, Medîneye geldiler,
Peygamber-i zîşâna, bunu haber verdiler
Peygamber Efendimiz, üzülüp buna hemen,
Gelen müslümânlara buyurdu ki cevâben:
(Yardımda bulunmazsam Huzâa’ya Vallahi,
Hiç yardım olunmasın o zaman bana dahî )
Daha sonra bir mektup yazdırdı ki Kureyşe:
(Siz neden karıştınız böyle kötü bir işe?
Siz, Bekr oğullarına yardımda bulunarak,
Adam öldürmüşsünüz, gece baskın yaparak
Onlarla ittifaktan, ya vaz geçeceksiniz,
Yâhut ölenler için, diyet vereceksiniz
Bunlardan birisini eğer ki tam olarak
Yapmazsanız, sizinle harp ederim muhakkak )
Lâkin Kureyş reddedip Onun bu teklîfini,
Harbe tahrîk ettiler, Allahın Habîbini
Bin defâ pişmân olup öyle dediklerine,
Büyük bir korku düştü herbirinin kalbine
Hemen “Ebû Süfyân”a dediler ki o vakit:
(Bunu düzeltmek için, derhâl Medîneye git
Muhammed’le görüşüp, uzat muâhedeyi,
Yoksa bu, bizim için olmıyacak pek iyi )
Ebû Süfyân, acele yola çıktı Mekkeden,
O Server bunu bilip, buyurdular ki hemen:
(Öyle anlıyorum ki, Ebû Süfyân geliyor,
Hudeybiye sulhünü yenilemek istiyor
Lâkin o, her ne için geldiyse Medîneye,
Murâdı olmaksızın dönüp gider geriye )
Medîneye gelince Ebû Süfyân velhâsıl,
İlk “Ümmü Habîbe”nin evine oldu vâsıl
Bu hâtun, kızı idi zîrâ “Ebû Süfyân”ın,
Ve zevcesi olurdu, hem de Resûlullahın
Girince Ebû Süfyân bu hanımın evine,
Oturmak arzû etti, bir döşek üzerine
Lâkin “Ümmü Habîbe” koşup geldi odadan,
Kaldırdı o döşeği babası oturmadan
Ebû süfyân üzülüp, dedi: (Ne yapıyorsun?
Benden bir döşeği mi yoksa esirgiyorsun?)
O dahî babasına eyledi ki şöyle arz:
(Bu döşek üzerine, müşrikler oturamaz
Zîrâ bu, o Serverin mübârek döşeğidir,
Senin buna oturman, aslâ lâyık değildir )
Daha fazla üzülüp, şöyle dedi kızına:
(Evimden ayrılalı bir şeyler olmuş sana )
Ona, Ümmü Habîbe dedi: (Elhamdülillah,
Bana islâmiyyeti müyesser etti Allah
Ey babam, senin gibi bir kimse, nasıl olur,
Küfürde inâd edip, islâmdan uzak durur?)
Ebû Süfyân, kızının sözlerine kızarak,
Geldi Resûlullaha o evden ayrılarak
Dedi ki: (Yâ Muhammed, Hudeybiye sulhünün,
Yenilenmesi için, buraya geldim bu gün
Ve yine senin ile, müşâvere yapalım,
Sulhün müddetini de, bir miktâr uzatalım )
Peygamber Efendimiz önce biraz durdular,
Sonra Ebû Süfyâna şunları buyurdular:
(Biz bu muâhedeye aykırı davranmayız,
Ve onun üzerinde değişiklik yapmayız )
Hiç de beklemediği bir cevâb işitince,
Ona, bu talebinde ısrâr etti bir nice
Lâkin Peygamberimiz sükût edip durdular,
Ve ona, herhangi bir cevâb buyurmadılar
Isrâr etti ise de Ebû Süfyân bir nice,
Yine de alamadı müsbet, iyi netîce
Dönüp, Kureyşlilere anlattı bu durumu,
O zaman bir korkuya kapıldı bil-umûmu
Zîrâ ahidlerine sâdık kalmamışlardı,
"Hudeybiye sulhü"ne, ters tavır almışlardı
Resûlullah, Mekke’nin fethinde çok gizlilik,
Olması husûsunda, gösterirdi titizlik
Bildirdi bunu yalnız, hazreti “Ebû Bekr”e,
Ve eshâbtan birkaç da ileri gelenlere
Sonra emir verdi ki eshâbı kirâmına:
(Başlasın her müslümân sefer hazırlığına )
Nereye gidileceği hakkında ise fakat,
Sahâbeden kimseye vermedi hiç mâlûmât
Civârdaki müslümân kabîleleri de hem,
Sefere katılmağa çağırdı Fahr-i âlem
Eslem, Eşce, Cüheyme, Husayn, Gıfâr, Müzeyne,
Adlı kabîlelerin haber saldı hepsine:
(Allaha îmân eden bilcümle müslümânlar,
Ramazânın başında, Medînede olsunlar )
Ve bir tedbîr olarak yine Fahr-i kâinât,
“Ömer ibnil Hattâb”a verdi ki bir tâlîmât:
(Mekkeye giden yollar, dört cihetten tutulsun,
Bütün yol başlarında, nöbetçiler bulunsun
Bu günlerde Mekkeye gidecek kimseleri,
Tutup o nöbetçiler çevirsinler hep geri )
Bu gizlilik işine öyle çok ehemmiyyet,
Verdi ki, kendisi de duâ etti nihâyet:
(Yâ ilâhî, Mekkeye biz varıncaya kadar,
Kureyşliler, bizlerden olmasınlar haberdâr
Birden bire olalım hemen yakınlarında
Onlar bizi görünce, şaşırsınlar ânında )
Hattâ “Bizans üstüne” sefer intibâını,
Vermek için, ayırıp bir kısım eshâbını,
Gönderdi kuzeydeki İzâm vâdilerine,
Ki düşmanlar sansın ki, sefer "Bizans" üstüne
Çevre kabîlelerden gelenlerle berâber,
“Oniki bin” olmuştu o zaman mücâhidler
“Zübeyr ibni Avvâm”ı, o Server bir birlikle,
“Keşif kolu” olarak gönderdi ileriye
Velhâsıl gönülleri Allah ve Resûlünün,
Aşkıyle dolu olan bu mücâhidler, o gün,
“Oniki bin” kişilik muazzam ordu ile,
Çıktılar Medîneden Allahın adı ile
Başlarında, Allahın Sevgili Peygamberi,
"Tekbîr" sedâlarıyle yürüdüler ileri
Bundan sekiz yıl önce çıkmışlardı Mekke’den,
Fethe gidiyorlardı o yurdu kan dökmeden
Bir puthâne hâline getirilen Kâ’beyi,
Temizliyeceklerdi putlardan gâyet iyi
O inâtçı ve zâlim müşrikleri, nihâyet,
Îmân ve hidâyete edeceklerdi dâvet
Düşmemeleri için Cehennem ateşine,
Örnek olacaklardı Kureyş müşriklerine
Helâl kazanmak için sıkıntı çekenlere Cennet vacip olur Hadîs-i şerîf
Hediyeleşiniz! Şüphesiz hediye sevgiyi çoğaltır, kalbin fesat ve şerrini giderir
Hadîs-i şerîf
kaynak: huzurpınarı
|