Yalnız Mesajı Göster

Kur'ân-İ Kerîm’İ Tefsir Metodu Ve Günümüzde Yapılan Tahrifatlar

Eski 08-04-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kur'ân-İ Kerîm’İ Tefsir Metodu Ve Günümüzde Yapılan Tahrifatlar




Şahidimiz; namaz ahkama müteallik bir ameldir, bununla beraber Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem} Muaz {radiyallahü anhu}’ya emri namazdan önce onları tevhide davet etmesini emretmiştir Tevhid ise İslam’ın temeli ve aslı olduğu gibi İslam âkîdesinin tümünün aslıdır Gördüğün gibi Muaz {radiyallahü anhu} Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in emrini onlar tebliğ ettiği bu haber mütevatir mi yoksa ahad mıydı?




Hiç şüphesiz akıl sahibi bir kişi bunun haberi ahad olduğunu görür Bununla Allâhu Teâlâ’nın ve Rasûlu {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in hücceti Yemenlilere ulaştırılmış oldu mu, olmadı mı?




Ahad hadisin âkîdede hüccet olmayacağı felsefesini kabul edenlere göre, Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in arkadaşı Muaz b Cebel {radiyallahü anhu}’yu tek başına Yemenlilere İslam’ı tebliğle görevlendirmesiyle Allâhu Teâlâ’nın ve Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in hücceti onlara ulaşmış olamaz Hüccetin ulaşmış sayılabilmesi için Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in tevatür adedince bir toplumu onlara göndermesi gerekirdi




Dolayısıyla âkîdede haberi ahadın hüccet olamayacağını iddia edenlerden bazılarına şunu söylerim:




“Sizden biriniz küfür diyarından herhangi bir ülkeye gidip orada İslam’a davet edecek olsa, onları ilk davet edeceği şey âkîdeye (imana, inanca) davet edecek Ve İslam’da ilk âkîde Şahadet kelimesidir Ancak işaret edilen bu gurubun reisi hazırlamış olduğu bir kitabında şöyle bir başlık koymuş olsa: “İmanın Yolu” ve çağrılarını buna göre yapmış olsalar İslam beldelerinde Müslümanları İslam’a çağırmak, kafirleri de küfür diyarlarında İslam’a davet etmek




Sizden biriniz gidip iman yolunu onlara anlatsa, bu yolun sonunda ahad hadisin âkîdede delil olamayacağı gelse ve insanlar toplu halde sen iman yolunu anlatıp bitirene kadar senin konferansını dinleseler, sonunda oradaki dinleyicilerden biri kalkıp dese ki: “Ya üstad! Ey hocam! Sen bize İslam âkîdesini öğretiyorsun Öğrettiklerinin içerisinde ahad hadisin âkîde de delil olamayacağı var Sen bize İslam inancını öğretmek için o Müslümanların yanından gelen tek bir kişisin Bu, senin bize öğrettiğin usule, metoda göre Allâhu Teâlâ’nın hücceti bize senin anlatmanla ulaşmış değildir Çünkü senin haberin ahaddır Sen şimdi ülkene döneceksin ve oradan tevatür derecesine ulaşacak adedde insan bulup bize getirecek, onlar senin anlattığının İslam’dan olduğuna şahadet edecekler, o zaman biz sana inanırız İslam bu mu?




Siz nerede, Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in Ali’yi, Muaz’ı, Ebu Musa’yı İslam’ı öğretmek üzere ferd ferd gönderdiği insanlar nerede? Bundan öğrenirsiniz ki; bu İslam’a sonradan sokulmuş bir fikir olup, Selefi Salihin hadisi ahad ve mütevatir gibi ayırıma tabi tutmadığı bir konudur




Size Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in hadisi bu işin ehli tarafından sahih hükmü verilip ulaşırsa yeterlidir Akılları kıt olup, akılarını kitap ve sünnet anlayışı ile temizlemeyen insanlardan değil


Öyleyse mütevatir de olmasa, Kur'ân-ı Kerîm’in tefsirini Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in hadisiyle yapmamız gerekir Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ’nın kitabını tefsir ederken takip edeceğimiz yol, Allâhu Teâlâ’nın şu Âyet-ine imanımızın gereği olarak Âyet-in belirttiği gibi olması lazımdır




“Bir hususta çekişirseniz eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız onu Allah’a ve Rasûlune havale ediniz Bu sizin için daha hayırlı olup sonuç bakımından en güzeldir” [15]


İşte Kur'ân-ı Kerîm tefsirinde takip edeceğimiz yol bu olmalıdır


Bir Âyet Hakkında Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’den Bir Hadis Olmazsa Nasıl Bir Yol Takip Ederiz?




Burada şunu mulahaza etmemiz lazımdır ki; oda bazı âyetler hakkında tefsir edecek bir hadisin bulunmayışıdır Böyle bir durumda tefsir usulümüz ne olmalıdır?




Cevap: İlim ehli indinde bilindiği gibidir


Sahih sünnette herhangi bir Âyet-i tefsir edecek bir şey bulamazsak, bundan sonra gerekli olan selefi salihin’in tefsirine başvurmamızdır


Bunların başında Allah Rasulü {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in Ashabı gelir Bunlardan en önce İbnu Mes’ud {radiyallahü anhu} gelmektedir ki, Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’e arkadaş olma yönünden bir özelliği olduğu gibi, diğer bir özelliği ise Kur'ân-ı Kerîm tefsirinde Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’e soru sormasıdır Sonra Abdullah b Abbas {radiyallahü anhu} gelir İbnu Mes’ud {radiyallahü anhu} onun “Kur'ân-ı Kerîm’in” tercümanı olduğunu söylemiştir Kur'ân-ı Kerîm tefsirinde önemli bir yeri olan İbnu Mes’ud {radiyallahü anhu}’nun İbnu Abbas hakkında ki şahadeti budur


Buna göre sahih sünnette bir Âyet-i beyan edecek bir şey bulamazsak, o zaman ashabın tefsirine müracaat ederiz ki bunların başında; İbnu Mes’ud, İbnu Abbas ve daha sonra diğerleri {radiyallahü anhum} gelir Onların arasında hilaf konusu olmayan bir âyet tefsiri geldiğinde bu tefsiri alıp ondan razı oluruz Eğer onlardan da bir şey bulamazsak o zaman tefsiri Allah Rasulu {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in ashabından alan tabiinden alırız Bunlar; Said b Cubeyr, Tavus {radiyallahü anhum} vb bunların bazıları tefsiri hususi olarak İbnu Abbas {radiyallahü anhu} gibi sahabelerden aldıkları meşhur olmuştur




Bazı Âyet-i kerimeler vardır ki, bunlar reyle tefsir edilen âyetlerdir Bunların hakkında doğrudan doğruya Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’den hiç bir tefsir gelmemiştir Sonradan gelen bazıları hiç bir kayıta bağlı olmadan bu âyetleri mezheplerine uygun olarak tefsir etmektedirler Bu mesele, Âyet-i kerimeyi kendi mezheplerini destekler mahiyette tefsir ettiklerinden dolayı tehlikeli bir durumdur Bir Âyet-i tefsir alimleri başka bir şekilde tefsir ederken, bunlar mezhebi görüşlerini desteklemek için bu âyetleri tefsir ederler Bir misal verecek olursak




“Kur'ân’dan kolayınıza geleni okuyun” [16] Âyet-ini sadece yalnız Kur'ân-ı Kerîm okumak olarak tefsir ettiler Yani bu konuda Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’den sahih hadis olmasına rağmen, namazlarda gerekli olan Kur'ân-ı Kerîm okunması, uzun bir âyet okunması veya üç tane kısa âyet okunmasıdır diye tefsir ettiler


Bunu Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’den bu konuda sahih olarak;




“Namazda Fatihayı okumayanın namazı yoktur” [17]


Başka bir hadiste ise:




“Kim (namazında) Fatihayı okumazsa onun namazı noksandır, onun namazı noksandır, onun namazı noksandır, tamam değildir” [18] Gibi hadisler geldiği halde Âyet-i kerimeyi böyle tefsir ettiler Bu iki hadisin işaret ettiği mana bunların Kur'ân-ı Kerîm okumayı sadece kayıtsız olarak okumak diye tefsirlerini reddetmektedir Bazı muteahhirin mezhepliler Kur'ân-ı Kerîm’in tefsirinin sadece mutevatir sünnetle olabileceğini söylemektedirler Yani mutevatir olan mutevatir olanla tefsir edilir Ve bu iki hadisi “Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun” [19] Âyet-ini ilk okuyuşta okuyana zahir olan anlayışa itimad ederek reddettiler




Ancak tefsir alimleri öncekiler veya sonrakiler olsun aralarında hiç ihtilaf olmadan Âyet-i kerimedeki “okuyun” kelimesini gece namazından ne kadar kolayınıza gelirse o kadar kılın diye tefsir etmişlerdir Çünkü Allâhu Teâlâ bu Âyet-i kerimeyi müzemmil suresindeki;




“Senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını, üçte birini ibadetle geçirdiğini ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını) Rabbin elbette biliyor Geceyi ve gündüzü ölçüp biçen sadece Allah’dır” Âyet-inden “Artık Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun” [20]a kadar, yani artık o gece namazından kolayınıza gelip kılabildiğiniz kadar kılın Âyet-i kerime sadece gece namazında Kur'ân-ı Kerîm okumanın gerekliliğine has değildir Sadece Allâhu Teâlâ mü’minlere gece namazını kolaylaştırmış ve onlara ne kadar kılabilirlerse o kadar kılmaları için bir kolaylık tanımıştır Onların Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in kılmış olduğu on bir rekatı kılmaları vacip değildir Âyet-in manası budur İşte arab dilinin hususiyetlerinden olan bir şeyi cüz’iyyete itlak edip, ondan istenilenin tümü olmasıdır Okuyun; yani namaz kılın Namaz talep edilen tüm Okuma ise cüz (bir bölüm) dür


Arab dili alimleri bu cüz’i zikredip, ondan maksadın o cüz’ün içinde bulunmuş olduğu şeyi tümüyle istenme uslubunun, o tümden bir cüz o şeyin ehemmiyetine delalet eder demişlerdir Allâhu Teâlâ’nın şu kavli gibi:




“Gündüzün güneş dönüp gecenin karanlığı bastırıncaya kadar namaz kıl; bir de fecirde Kur'ân (de sabah namazını)” [21]


Sabah Kur’an-ı yani sabahleyin de ikame et Sabah Kur’an-ı; yani sabah namazı Yine burada konu cüz’e itlak edilmiş olup ondan tamamı istenmiş Bu arapçada bilinen bir uslupdur Bundan dolayıdır ki, tefsir alimlerinin selefi ve halefi aralarında hiç bir hilaf olmadan bu Âyet-i kerimeyi bu şekilde tefsir ettikleri meydana çıkınca, birinci ve ikinci hadisi ahad hadis diye ve ahad hadisle Kur'ân-ı Kerîm’in tefsir edilmesi caiz değildir denemez Çünkü, Âyet-i kerime Kur'ân-ı Kerîm’in dilini bilen alimler tarafından tefsir edilmiştir, bu bir




Ve Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in hadisi Kur'ân-ı Kerîm’e muhalefet etmez, bilakis bu konunun başlangıcında de dediğimiz gibi onu tefsir eder ve açıklığa kavuşturur Nasıl olurda Âyet-in farz olsun nafile olsun Müslüman’ın namazda okuması gerekli olanla alakası olmaz




Az önce zikrettiğimiz diğer iki hadise gelince; namaz kılan insanın namazının sadece fatiha suresini okumasıyla doğru olacağı konusunda açıktır




“Fatihayı okumayanın namazı yoktur” “Kim (namazında) Fatihayı okumazsa onun namazı noksandır, onun namazı noksandır, onun namazı noksandır, tamam değildir” Kim namazdan noksan olarak ayrılmışsa namaz kılmamıştır [22]




Namazı o zaman birinci hadis de (“Fatihayı okumayanın namazı yoktur”) beyan edildiği gibi namazı batıl olur


Bu hakikatleri iyice anladıktan sonra birinci olarak hadis kitaplarında Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’den rivâyet edilmiş, ikinci olarak senetleri sahih olan hadisler hakkında asrımızda işittiğimiz, ahad hadisler ahkam hususunda olmadığı müddetçe onları kabul etmeyiz, âkîdede ahad hadisler delil olamaz gibi felsefelere kulak asmadan bu hadisleri delil kabul eder, onlardan şüphe etmeyiz


Bu onların zannıdır Ancak, Peygamber {sallAllahu aleyhi ve sellem}’in ilk olarak tevhide da’vet etmeye gönderdiği Muaz b Cebel {radiyallahü anhu} tek bir kişiydi




Bu kadarıyla beyan etmek istediğim Kur'ân-ı Kerîm’i nasıl tefsir etmemizin gerekli olduğu husus da izlenecek en sağlıklı yöntemdir Öbür türlü izlenecek tefsirlere hevanın keyfi tevilin karışacağı aşikardırvesselam




alıntı haydar kerrarAllah razı olsun






[1] Maide, 5/2


[2] En-Nahl, 16/44


[3] En-Nahl, 16/44


[4] Mutlak olarak (tercüme eden)


[5] El-En’am, 6/82


[6] Lokman, 31/13


[7] Hakim Müstedrek’te rivayet edip sahih olduğunu söylemiş, Muhammed Nasıruddin el-Albani hadisi bir kaç eserinde tahriç etmiş ve Sahih olduğunu söylemiştir Mişkat, 186 Silsiletu’s-Sahiha, 4/261, El-Hadîsu huccetun bi nefsihi, 6, Menziletu’s-Sunne, 13, Et-tevessul, 14


[8] Tirmizi bu hadisi rivayet edip senedinin muttasıl olmadığını söylemiştir


[9] Maide, 5/3


[11] Beş den üç yüze kadar olan bir askeri birlik, dört yüz kişilik atlı olan askeri birliğe de denilir


[12] Müslim, Sahih, Kitâbu’s-Sayd ve’z-Zebaih; 1935


[15] Nisa, 4/59


[16] Müzzemmil, 73/20


[19] Müzzemmil, 73/20


[20] Müzzemmil, 73/20


[21] İsra, 17/78

Alıntı Yaparak Cevapla