Prof. Dr. Sinsi
|
Şule Yüksel Şenler Kim?
'Şulebaş türban' tasarımından kara çarşafa uzanan sıradışı bir hayat
Hayrünnisa Gül'den Emine Erdoğan'a kadar birçok kadının başlarını
bağlama şekline "Şulebaş" deniyor
Bu başörtüsüne adını veren Şule Yüksel Şenler kimdi? Nasıl ve neden
örtündü? Bu türban modelini nasıl buldu? Terzilik öğrendiği Ermeni
ustasının etkisi oldu mu? Türbandan sonra neden kara çarşafa büründü?
Recep Tayyip Erdoğan ile Emine Hanım birlikteliğinin arabulucusu Şule
Yüksel Şenler, neden iki kez evlenip boşandı? Türban konusunda
Türkiye'de "çığır açan" bir gazeteci-yazarın işte yaşam hikáyesi
KIBRISLIYDILAR Babası Hasan Tahsin ile annesi Mihriban Ümran Hanım, teyze
çocuklarıydı Altı kardeştiler: Özer, Örsel, Şule Yüksel, Gonca Gülsel,
Tuncer ve Çiğdem
Tarih 29 Mayıs 1938 Kayseri Şule Yüksel dünyaya geldi Babası, Sümer
Fabrikası'nda görevliydi 6 yıl sonra görevinden ayrıldı İstanbul'a
yerleştiler Bütün aile; anneanneler, babaanneler tüm akraba kadınları
modern kıyafetler içinde, zarif ve şık giyiniyorlardı
Şule Yüksel, Koca Ragıp Paşa İlkokulu'na giderken ailenin ekonomik düzeni
bozuldu Şenler çiftinin çocuklarına okul aile birlikleri
yardım etti Şule Yüksel, ortaokula kadar okuyabildi Annesi kalp
krizi geçirip yatağa bağlanınca okuldan alındı
Artık evden çıkmıyor; temizlik yapıyor, yemek pişiriyordu Arta kalan
zamanlarında hep kitap okudu; ne bulursa onu okudu Öyküler yazmaya
başladı Bunları Safa Önal'ın çıkardığı "Yelpaze" Dergisi'ne gönderdi İlk
yazarlığa burada adım attı
Sonra Gökhan Evliyaoğlu, Peyami Safa gibi devrin ünlü isimlerinin
bulunduğu "Yeni İstanbul" Gazetesi'nin gençlik köşesinde yazmaya
başladı
Bu arada gazetenin ilanlarını hazırlayan Yüksel Bey'den resim dersi aldı
Resim derslerini müzik dersleri takip etti Ney ve kanun çalmayı öğrendi
AĞABEY BASKISI
Ağabeyi Özer Şenler, Said-i Nursi'nin yakın çevresi içine girmişti
Ailesinin modern yaşamına; annesi ve kız kardeşlerinin örtünmemesine ve
hele hele evde bile olsa kız kardeşlerinin erkek musiki
hocalarından ders almasına çok kızıyordu Bir gün evi terk etti
Artık ağabeyi Özer'in yeni bir hayatı vardı Dizinin dibinden
ayrılmadığı Said-i Nursi, "Özer" adını da değiştirip "Üzeyir"
koymuştu! Ağabey Özer Şenler'i, Said-i Nursi ile tanıştıran kişi ise,
"Milliyetçiler Derneği"nden arkadaşı Nevzat Yalçıntaş'tı
Şule Yüksel o günlerde áşık oldu Lise öğrencisi mahalleli bir gence
tutuldu Aşk karşılıklıydı Dört yıl flört ettiler
18 yaşına bastığı gün iki aile yan yana geldi Ancak bu söz kesme
merasimi tatsızlıkla sonuçlandı Müstakbel kaynanasının, oğlu ve
geliniyle aynı evde yaşamak istemesi bu birlikteliğin sonunu getirdi
Baba Hasan Tahsin Şenler bu teklifi kabul etmedi Bu acı sonucu
mutfakta öğrenen Şule Yüksel bayılıp kaldı
Ve yıllar geçse de bu acı dünür olayını hiç unutamadı Hatta çocuk sahibi
olamamasını da bu olaya bağladı 
ERMENİ TERZİ
Annesi, aşkını unutması için Şule Yüksel'i Bakırköy'de bir Ermeni
terzinin yanına çırak verdi Gencecik yaşında her türlü elbiseyi
dikebilecek düzeye geldi Zamanla kalfalığa kadar yükseldi
Ermeni ustasının Avrupa'dan getirdiği moda dergilerini elinden
düşürmedi Bu dergilerde gördüklerinden etkilenip ileride "Şulebaş Türban"
tasarımı ortaya çıkaracağını kuşkusuz tahmin bile edemezdi 
Moda magazin dergilerini elinden hiç düşürmedi ama siyasi olaylara da
ilgisiz kalmadı 1950'li yıllarda başlayan Kıbrıs mitinglerine
katıldı Ata yurdunu unutmamıştı Mitinglerde kürsüye çıkıp ağlayarak
şiirler okudu
27 Mayıs 1960 ihtilalinden sonra kurulan Adalet Partisi'ne katıldı AP
Bakırköy Gençlik Kolları, Edebiyat ve Kültür Kolu Başkanı oldu
Faruk Nafiz Çamlıbel'in çıkardığı "Kadın Gazetesi"nde köşe yazmaya
başladı Asıl adı "Yüksel" idi Ama kadın olduğunun anlaşılması için
adının önüne "Şule" ekledi O artık "Şule Yüksel Şenler" idi O dönem
siyasal görüş olarak aşırı milliyetçi Nihat Atsız'a yakınlaştı Ama
ağabeyi Özer'in (Üzeyir) hastalığı yaşamını değiştirdi
OJELİ TIRNAKLAR
Ağabeyi sarılıktı Annesi, kız kardeşleri hastanede başında beklediler
günlerce Ağabeyi kendine gelince onlardan son bir istekte bulundu:
"Örtünün!"
Şule Yüksel sinirlendi: "Ağabey, neden bizden yapamayacağımız şeyler
istiyorsun?"
Ağabeyi, "O halde Risale-i Nur toplantılarına katılın" dedi Ağabeyin ölüm
döşeğinde morale ihtiyacı vardı Kabul ettiler Risale-i Nur
toplantılarına aileden ilk olarak Şule Yüksel Şenler gitti
Bir evde beyaz örtüler içindeki on kadın, karşılarında başı açık,
modern kıyafetli ve üstelik kendilerine göre hayli dekolte bir elbise
içinde onu görünce çok şaşırdı
Şule Yüksel eteğini çekiştirip, manikürlü ojeli parmaklarını
saklayarak bir köşeye çekilip oturdu Risaleleri dinlemeye başladı Hiçbir
şey anlamadı Sıkıldı Birkaç toplantıdan sonra kadınlardan biri, ojeli
tırnaklarını "orangutan maymunlarına" benzetince çok
utandı Kendini "düzeltmeye" önce tırnaklarından başladı, artık oje yoktu
Sonra kadınlar başını örtmesini istedi O da, "ayıp olmasın" diye
başını yarım örtmeye başladı
"Ağabeyin çok iyi okuyor, bakalım sen nasıl okuyacaksın" diye eline
risaleleri verdiler Çok güzel okudu; kadınlar hayran kaldı
Takdir edilmek, kabul görmek çok hoşuna gitti
O günden sonra namaza başladı
'KÜRT KARISI DİYECEKLER'
Yıl 1965 
Bir gün aynanın karşısına geçti:
Besmeleyi çekip örtündü İçinden, "Ne kadar çirkin oldum" dedi Bu kez
saçının ön tarafı görünecek şekilde başörtüsünü bağladı "Ne kadar
iradesizim" diye kızdı
Aynanın karşısında başörtüsünü tekrar tekrar çeşitli şekillerde bağladı:
"Besleme kızlara benzedim!"
"Hizmetçi kız oldum!"
"Herkes bana gerici, yobaz gözüyle bakacak!"
Ve sonunda 
Bugün moda olan "Şulebaş tipi türban" o gün, o aynanın karşısında
ortaya çıktı "Öyle şık bir tarzda örtünmeliyim ki herkes çok
beğensin!"
Beklediği olmadı En büyük tepki, anneannesi İkbal Hanım'dan geldi İlk
sözü, "Kürt karılarına benzemişsin" oldu!
Ağabeyi dışında tüm ailesi örtünmesine karşı çıktı Ne olduğunu
soranlara "Başı ağrıyor" dediler
Yolundan dönmedi Kadınlara başörtüsünü sevdirmek için çok uğraş
verdi; farklı şık eşarplar dikti; biyeli, atkılı, tokalı özel
başörtüler taktı Çevresi tepki gösterdikçe o örtüsüne sarındı Örtüsü
bayrağı oldu
PAPA'NIN GELİŞİNE KARŞI
Örtünmesiyle birlikte çalıştığı yayın organı da değişti Yeni yayın
organıyla birlikte artık davalar süreci de başlayacaktı 26 Ocak 1967
tarihinde Mehmet Şevket Eygi'nin çıkardığı "Yeni İstiklal" Gazetesi,
Pakistan'da üniversiteye, ellerinde kitapları kara çarşaf içinde giden üç
genç kızın fotoğrafını basıp, yanına da Şule Yüksel Şenler'in,
"Müslüman kadınların örtünmesi şarttır" diyen yazısını koyunca, Türk
Kadınlar Birliği dava açtı
Şule Yüksel Şenler ilk kez mahkemeyle tanıştı Ama bu son olmayacak; iki
kez de cezaevine girecekti Anadolu'nun her yanında seminerler vermeye
başladı Şule Yüksel gibi İstanbul'da yaşayan modern bir
kadının örtünmesi, "itilmişlik duygusu" içindeki çevrelerde memnuniyet
yarattı
Her gün bir yerde panele katıldı "Başı açık kadınlara laf atılıyor; oysa
kapalı kadınlara ana-bacı gözüyle bakılıyor" diyordu
Laf atan Müslüman erkeği değil de, laf yiyen Müslüman kadını
düzeltmeye çalışıyordu!
Said-i Nursi hayranıydı "Bugün" Gazetesi'nde Necip Fazıl Kısakürek,
Said-i Nursi'nin evlenmeyişini ve sakal bırakmayışını eleştirince en sert
tepkiyi o gösterdi
Giderek radikalleşti 1967 yılında Papa'nın Türkiye'ye gelmesine karşı
çıkıp, "Ağlayın ey Müslüman kardeşlerim ağlayın" diye makale yazdı
Ankara'da İmam Hatiplere ve İlahiyata Kız Yetiştirme Kursu açılmasını
sağlayıp, müdür oldu
Öğrencileri onun gibi "Şulebaş" türban takmaya başladı Bu kurstan yetişen
öğrencilerden biri de ünlü gazeteci Abdurrahman Dilipak'ın eşi Asiye
Hanım'dı
Tayyİp ErdoĞan İle Emİne HanIm'In evlİlİklerİnde arabulucu OLDU
Yaşadığı ilk aşk ve ilk hayal kırıklığının da etkisiyle yıllar sonra
"Huzur Sokağı" adlı romanını yazdı Bestseller oldu Ünlendi
Roman, "Birleşen Yollar" adıyla 1970'te sinemaya uyarlandı; yönetmen Yücel
Çakmaklı'nın İslami içerikli ilk filmi oldu Başrolde Türkan Şoray ile
İzzet Günay vardı
Başörtüsü sinemaya girmişti 
32 yaşındaki Yüksel Şule Şenler o yıl evlendi Eşi, ilahiyat mezunu
tiyatrocu Abdullah Kars idi Şehir şehir dolayıp İslami tiyatro
yapıyordu Yani aynı zamanda dava arkadaşıydılar Evlenmelerine
Risale-i Nur talebelerinden Sait Özdemir vesile olmuştu
Gelinliğin modelini Şule Yüksel Şenler çizdi Kadın-erkek ayrı ayrı
yapılan düğün, müziksiz ve danssız oldu Davetiyelere ilk kez ayet ve
hadis konmuştu Konukların tesettüre uygun giyinmesi istenmişti
Fakat:
Bu İslami düğün mutluluk getirmedi Eşi, Şule Yüksel'i hep dövdü
Toplantılarda, "Eziyet gören kadının sabrettiği takdirde Allah katında
büyük derecelere ulaşacağını" söyleyen Şule Yüksel'in dayanacak gücü
kalmadı Beş yıllık evlilik hüsranla bitti; boşandılar
KOCA BASKISI
Hayat devam ediyordu Koca baskısından kurtulmuştu Tekrar panellere
gitmeye; gazetelere, dergilere yazmaya başladı
"İdealist Hanımlar Derneği"ni kurdu Manevi başkanı oldu
Derneğe gelen genç kızlar arasında, Emine Gülbaran (Erdoğan) da vardı
Recep Tayyip Erdoğan ile Emine Hanım'ın evliliklerinde arabulucu olan isim
de Şule Yüksel Şenler'di
Bu arada ikinci evliliğini yaptı Eşi Kanada'da yaşamış bir maden
mühendisiydi Daha önce evlenmiş ama eşini kaybetmişti Bir kızı
vardı (Şule Yüksel Şenler, üvey kızının yaşamına saygısından dolayı,
eşinin adının yazılmasını istemedi )
Şule Yüksel Şenler için damat adayının en önemli özelliği, namazında
niyazında olmasıydı
Evlendiler Bakırköy'de dubleks bir apartman katına yerleştiler Eşi
dolayısıyla yeni çevre edindi Yeni çevre, Nakşibendi İsmailağa
Cemaati'ydi
Burada tanıştığı kadınlardan; simsiyah çarşaf giyen Dr Sevim Asımgil,
yaşamında ikinci radikal değişime neden oldu
"İslamiyet'ten soğutuyor", "Mümkün değil çarşaf giymem" diyen Şule Yüksel
Şenler bir gün kara çarşafa giriverdi
Modern başörtüsüyle başlayan süreç, kara çarşafa gelip dayanıvermişti
Tercih kendinindi kuşkusuz Ama ortada bir reel durum da yok muydu?
Ağabeyinin isteğiyle Nurcu olup türban takan Şule Yüksel Şenler, bu kez
eşinin isteğiyle Nakşibendi olup kara çarşafa girivermişti!
KARA ÇARŞAF GİYİYOR
Türban takarak modern hayat sürdüren çevresini şaşırtan Şule Yüksel
Şenler, bu kez kara çarşafa girerek türbanlı arkadaşlarını hayretler
içinde bıraktı Türbanlı arkadaşlarından koptu Eşiyle ve üvey kızıyla
Fatih Çarşamba'ya yerleşti Milli Gazete'deki yazılarına son verdi
Bir gün Başbakan Erdoğan'ın dünürü, gazetenin başyazarı Sadık Albayrak
İsmailağa Cemaati şeyhi Mahmut Hoca'ya gelerek, Şenler'in tekrar Milli
Gazete'de yazması için izin istedi
Şeyh Mahmut Hoca, istiharede olan Şenler'in durumuna göre, belli
konularda yazmamak üzere izin verebileceğini söyledi
İki erkek Şule Yüksel Şenler hakkında karar verirken; o dönemde Şule
Yüksel Şenler'in derdi başkaydı
İkinci kocası da fiziki şiddet uyguluyordu Her seferinde şeyhine
koşuyor ama Mahmut Hoca, "Hele sabret" diyordu 11 yıl sabretti
Boşandı Boşanmasıyla birlikte, İsmailağa Cemaati kendisiyle tüm
ilişkisini kesti! Yapayalnız kaldı
AKIL HASTANESİNDE
Annesi Ümran Hanım vefat etmişti Babasının yanına taşındı Zaman
Gazetesi'nde köşe yazarlığına başladı Sorunlar yakasını bırakmadı Babası
Hasan Tahsin ağır psikolojik hastaydı; hafızasını kaybetmişti Bir gün
evden çıktı ve geri dönmedi
Akıl hastası Hasan Tahsin'i vatandaşlar, Bakırköy Akıl Hastanesi'ne
götürdü Hastanede diğer hastalardan dayak yiyen Hasan Tahsin vefat etti
Aynı hastalık Şule Yüksel Şenler'e de bela oldu Hafızasını kaybetti
Kimseyi bilemedi ve tanıyamadı Kıblenin nerede olduğunu, namazda
hangi duaları hangi sırayla okuyacağını soruyordu hep
Aynı zamanda uyuyamıyor; sabaha kadar ağlıyordu Doktorlar sürekli
uyuttular Bu ağır yorucu hayat beynini, vücudunu yıpratmıştı
Kimbilir belki de akraba evliliği sonucuydu çektiği bu ıstıraplar?
Tedavisi bugün hálá sürüyor 
Allah şifa ve uzun ömür versin 
SONUÇ
Şule Yüksel Şenler'in yaşamı, aslında toplumsal hayatımızın
dönüşümüyle paralellik gösteriyor; yani Türkiye bugünlerde "ağabey"
baskısı altında örtünüp örtünmemeyi tartışıyor
|