Prof. Dr. Sinsi
|
Mâlik Bin Enes
Mâlik bin Enes kendisinden nasîhat isteyen zekî ve anlayışlı bir kimseye; "Allahü teâlâdan kork Allahü teâlânın sana lutfettiği nûru günâh işlemek sûretiyle söndürme " buyurdu
Bir kimse gelip Mâlik bin Enes'den bâtın (kalp) ilimleriyle ilgili bilgi sordu Mâlik bin Enes bu kimsenin suâlini hoş karşılamadı ve ona; "Bâtın ilmi zâhir ilmini öğrendikten sonra öğrenilir Zâhirî ilimleri öğrenip onunla amel eden kimseye Allahü teâlâ bâtın ilmini açar Bâtın ilmi ancak kalbin açık olup nûrlanması ile elde edilir " buyurup, suâli soran şahsa dönüp; "Sen açık ve zâhir olan şeylere sarıl Bilinmeyen yollara girmekten sakın Bildiklerinle amel et Bilmediklerini, anlayamadığın şeyleri bırak " buyurdu
Mâlik bin Enes hazretleri devlet adamlarına gerekli nasîhatte bulunur, hatâlarını söylemekten çekinmezdi Ancak hiçbir sûretle kimseyi devlete karşı ayaklanmaya teşvik etmezdi Fitne ve fesâda aslâ râzı olmazdı Her türlü isyândan ve ona teşvikten sakınmasına, fitnelerden uzak kalmasına rağmen Abbâsî halîfelerinden Ebû Câfer Mensûr zamânında tâkibâta uğradı "Zorla yapılan talak, talak değildir " hadîs-i şerîfini rivâyet etmesi fitne peşinde koşanlar tarafından yanlış anlaşılıp halîfeye şikâyet edildi Halîfe, bu hadîs-i şerîfin halîfeye zorla bîat eden kimselerin bîatlarının geçerli sayılmayacağı şeklinde anlaşılıp, isyâna teşvik sayılabileceğini bildirerek bu hadîs-i şerîfi rivâyet etmemesini istedi Mâlik bin Enes hazretleri de halîfenin emrine uyup bir kenara çekildi Ancak fitne taraftarları boş durmayıp, yeni Medîne Vâlisi Câfer bin Süleymân'a durumu bildirdiler Fitnecilerin tesirinde kalan Medîne vâlisi, halîfenin haberi olmadan Mâlik bin Enes'i hapsettirip kırbaçlattı Kolu sakatlandı, omuzu çıktı Mâlik bin Enes hazretleri yaraları iyileştikten sonra ilim öğretmeye ve hadîs-i şerîf rivâyetine devâm etti Derslerinde fitne ve fesâdın karşısında olduğunu her vesîleyle anlattı Mâlik bin Enes hazretlerine böyle yapılması Medîne halkı tarafından hoş karşılanmadı Bu durumu haber alan halîfe Ebû Câfer Mensûr, büyük bir âlime yapılanların hatâ olduğunu anladı Hac için Hicaz'a geldiğinde bir elçi göndererek İmâm-ı Mâlik'ten özür diledi ve onunla görüşmek istedi Mâlik bin Enes halîfeyle görüşmeyi kabûl etti Halîfe Ebû Câfer Mensûr, Mâlik bin Enes'in yanına varınca; "Olan o işi ne emrettim, ne de haberim var Sen aralarında bulundukça Haremeyn halkı hayır içindedir Sen onların ezâsının emânısın Allah senin sâyende onlardan baskıyı kaldırdı Sen olmasan onlar çabukça fitneye kapılırlar İşkence yapanın Medîne'den Irak'a getirilmesini, dar bir yere hapsedilmesini emrettim Sana yaptıklarının cezâsını bulacaktır " dedi Hoşgörü sâhibi Mâlik bin Enes hazretleri; "Allahü teâlâ müminlerin emîrine sıhhat ve âfiyet versin Makâmını yüce kılsın Peygamber efendimize ve size yakınlığı sebebiyle ben onu bağışladım " buyurdu Halîfe ise; "Allah sizi de af ve mağfiret buyursun " dedi Bu hâdise, Mâlik bin Enes hazretlerinin kendisine karşı olan kimselere nasıl davrandığını gösteren bir nümûnedir
Mâlik bin Enes hazretleri halîfelerle, idârecilerle münâsebetini kesmedi Onlara vâz ve nasîhatlarda bulunup, hayır tavsiye etti Âlimleri de halîfeleri ve idârecileri doğru yolu anlatmaları için teşvik etti Onlara buyurdu ki: "Allahü teâlânın, kalbine ilim ve fıkıh koyduğu her müslümana ve her kişiye, elinde kuvvet olan idârecilerin yanına gelip onlara hayrı tavsiye etmesi, onları kötülükten sakındırması borçtur Çünkü onlara bu vazîfenin yapılmasıyla dünyânın yüzü değişir ve fazîletli bir dünyâ doğar "
Talebelerinden biri ona; "İnsanlar senin devlet adamlarıyla çok sık görüştüğünü söylüyorlar, sana yakıştıramıyorlar " deyince, Mâlik bin Enes hazretleri; "Bunu bilerek yapıyorum Çünkü bunu yapmasam lâyık olmayan biriyle görüşür, işleri danışırlar Eğer onlarla gidip görüşmesem, bu şehirde Peygamberimizin sünnetlerinden işlenip, tutulan kalmaz " buyurdu
Bir defâsında Halîfe Mehdî ona; "Bana nasîhat et " dedi Mâlik binEnes hazretleri; "Sana Allahü teâlâdan korkmayı tavsiye ederim Peygamber efendimizin diyârına ve O'nun komşularına lütufta ve şefkatte bulunmalısın Çünkü Resûlullah efendimiz şöyle buyurdu: "Medîne benim hicret yurdumdu, kabrim burada, tekrar dirilmem burada olacaktır Medîne halkı benim komşularımdır Benim komşularımın hukûkuna riâyet etmek ümmetime borçtur Kim onları korursa, ben kıyâmet günü ona şefâatçi olurum " Bu tavsiyeleri dinleyen Halîfe Mehdî, bizzat Medîne evlerini dolaşıp ihsanlarda bulundu Medîne'den çıkacağı sırada Mâlik bin Enes onunla karşılaştı Mehdî; "Dün bana yaptığın o tavsiyeyi tutacağım, eğer sağ sâlim kalırsam onları hiç unutmayacağım " dedi
Medîne-i münevveredeki Mescid-i Nebîde hadîs-i şerîf rivâyet ediyordu Bu mecliste halîfe Hârûnü'r-Reşîd de vardı Mâlik bin Enes hazretleri; "Âlim ilmini umûmdan başkasına tahsis eylese, o ilimden umûm ve havas (seçilmişler) istifâde edemez " hadîs-i şerîfini rivâyet etti Hârûnü'r-Reşîd insanlar arasında bu hadîs-i şerîfi yüksek sesle söyledi Bunun üzerine hadîs-i şerîf okumak ve öğrenmek isteyenler, mescide koştular Mescid tamâmen doldu
İmâm-ı Mâlik hazretleri; "Allah için tevâzû edeni, Allahü teâlâ yükseltir " hadîs-i şerîfini rivâyet etti Hârûnü'r-Reşîd oturduğu yüksek yerden indi Hadîs-i şerîf dinleyen talebe ile berâber oturdu, sonra kitabı okudu Sonra Hârûnü'r-Reşîd İmâm'a bir katır, bir deve, bir merkeb ve beş yüz altın gönderdi İmâm altınları alıp, hayvanları geri gönderdi Resûlullah efendimizin toprak altında bulunduğu bir yerde hayvan üzerinde nasıl gezebilirim " buyurdu Hakîkaten Mâlik bin Enes hazretlerinin Medîne-i münevverede hayvana bindiği görülmemiştir
İmâm-ı Mâlik hazretleri insanlara hadîs-i şerîf okuttuğu sırada bir hadîs-i şerîfi rivâyet edeceği zaman abdest alır, sarığını ve elbisesini giyer, sakalını tarar, iki rekat namaz kılar, güzel kokular sürünür, her hâliyle bedenini süsler, sonra meclisin baş tarafına vakarlı bir şekilde otururdu Başını önüne eğerdi ve hadîs-i şerîfi okurdu Ona böyle yapmasının sebebi sorulunca; "Resûlullah'ın hadîs-i şerîfine saygı göstermek için böyle yapıyorum Eğer âlimler ilme karşı böyle saygı gösterirlerse, Allahü teâlâ da insanlar yanında onların derecesini yükseltir ve devlet adamlarının kalbinde heybetli ve vakarlı kılar Ey ilim taleb etmek isteyen kimse! Sen de ilme saygı göster Kim ilme tevâzû gösterirse, Allahü teâlâ onu yükseltir Çünkü kim Allahü teâlâ için tevâzû ederse, Allahü teâlâ onun derecesini yükseltir " buyurdu Kabr-i şerîfi, Cennet-ül bakî'dedir
Mâlik bin Enes hazretleri ömrünü ilim öğrenmek, öğretmek ve insanlara İslâmiyeti anlatmakla geçirdi 795 (H 179) senesindeMedîne-i münevverede vefât etti
Eserleri: Muvattâ adındaki hadîs kitâbı çok kıymetlidir Muvattâ'yı kırk senede meydana getirmiştir Başlangıçta içinde dört bin hadîs-i şerîf varken, sonuna doğru bine indirmiştir Âlimlerden bâzıları bunu şerh etmiştir Bu şerhlerin en meşhûru El-Müdevvene adlı eserdir Bu kitap, hadîs-i şerîfleri fıkhî konularına göre düzenlenip, yazılan ilk eserdir Kitapta ayrıca İmâm-ı Mâlik'in ictihad ettiği fıkhî mevzular da bulunmaktadır Çeşitli târihlerde basılmıştır Biri, Yahyâ bin el-Leysi'nin rivâyeti, diğeri de İmâm-ı A'zam'ın talebesi Muhammed Şeybânî tarafından yapılan iki rivâyeti vardır Bu eserinden başkaAbdullah bin Abdülhakîm Mısrî tarafından rivâyet edilen Kitâb-üs-Sünen adlı fıkha dâir bir eseri, kadere, kazâî hükümlere dâir ve fetvâlarını bildiren Risâle fil-Fetvâ gibi eserleri vardır
AVUÇ AVUÇ MİSK
Ebû Abdullah Mevlâ'l-Leyseyn şöyle anlatmıştır: "Rüyâmda, Resûlullah'ı gördüm Mescidde ayakta duruyordu, insanlar da etrafını sarmıştı İmâm-ı Mâlik de önünde duruyordu Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) önünde misk dolu bir kap vardı O miskten avuç avuç alıp, İmâm-ı Mâlik'e veriyordu O da insanlara dağıtıyordu " Bunu Ebû Abdullah'dan nakleden Matraf; "Bu rüyâyı İmâm-ı Mâlik'in ilimdeki üstünlüğüne ve sünnet-i seniyyeye bağlılığına yordum " demiştir
Mesnâ bin Saîd el-Kesir şöyle demiştir: İmâm-ı Mâlik'in şöyle buyurduğunu işittim: "Resûlullah'ı rüyâda görmediğim hiç bir gece geçmedi Her gece rüyâmda gördüm "
Zehebî, İmâm-ı Mâlik'i şöyle anlatır: "Uzun bir ömür, yüksek bir mertebe, parlak bir zihin, çok geniş bir ilim, keskin anlayış, sahih rivâyet, diyânet, adâlet, sünnet-i seniyyeye tâbi, fıkıhta, fetvâda kâidelerin sıhhatinde önde gelen bir zât idi Fetvâ vermede aceleciliği sevmez, çok kere "Bilmiyorum" derdi Ve; "İlmin kalkanı bilmiyorum demekdir " buyururdu
Birgün Halife Hârûn Reşîd; "Yâ İmâm senin kitaplarını çoğaltıp, her yere göndereceğim Herkesin bunlara uymasını ve senin mezhebinde olmalarını emir edeceğim " dedi İmâm-ı Mâlik; "Yâ halîfe, hadîs-i şerîfte; "Ümmetimin âlimlerinin ihtilâfı rahmettir" buyruldu Âlimlerin ihtilâfı, Allahü teâlânın rahmetidir Hepsi hidâyet üzeredir Müslümanlar bu rahmetten mahrum bırakılamaz buyurdu" Bunun üzerine halîfe bu arzusundan vazgeçti
HEPİNİZ ÇOBANSINIZ
Mâlik bin Enes hazretleri halîfelere ve devlet adamlarına sözlü nasîhatlardan başka, mektup yazarak da nasîhat ederdi Halîfelerden birine şöyle bir mektup yazmıştı: Bilmiş ol ki, Allahü teâlâ sana benim nasîhatte bulunmamı nasîb etti Bu tavsiyelerimin saâdetine vesîle olacağını umarım Allahü teâlâ Cennet'e götüren saâdet yollarını açar Allahü teâlâ bana ve sana merhametini ihsân buyursun Sana yazdıklarım, Allah'ın emirlerini yerine getirmekle ve Allah'ın inâyetiyle felâha, kurtuluşa sebeb olur Allah, sizi tebeanız için korusun Zîrâ onların küçüğünden büyüğünden sen sorumlusun Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem; "Hepiniz birer çobansınız " buyurdu Bir hadîs-i şerîfte de; "Kıyâmette vâli getirilir Elleri boynuna bağlanmıştır Ancak adâleti sâyesinde eli çözülür Serbest bırakılır " buyurdu Hazret-i Ömer şöyle derdi: "Vallahi eğer Fırat-Dicle kıyısında bir koyunun kuzusu helâk olursa, Allahü teâlâ onu Ömer'den sorar "Hazret-i Ömer on defâ hac yaptı Benim bildiğime göre bir haccında ancak on iki dinar harcardı Çadıra değil, ağaç gölgesine konardı Boynunda süt kırbası taşırdı Çarşı pazar dolaşır, insanların hallerini sorardı Yaralandığı zaman Eshâb-ı kirâm geldiler Onu medh ve senâda bulundular Onlara; "Bu gibi sözlere kapılan aldanmıştır Eğer dünyâ dolusu altın olsa, mahşer gününün korkularından kurtulmak için onların hepsini fedâ ederim " buyurdu Hazret-i Ömer ki her işi doğru ve adâletli, her şeyde muvaffak olmuştu Resûlullah aleyhisselâm onu Cennet'le müjdelemişti Bununla beraber o yine korku içinde üzerine aldığı müslümanların işlerini iyi idâre etme gayretindeydi Hal böyle olunca başkalarının durumu nice olur Sen, Allahü teâlâya yaklaştıran işler yaparsan, onlar yarın seni kurtarır Seni ancak amelinin kurtaracağı o korkunç günden kork Geçmişlerin içinden iyiler sana örnek olsun Her işinde Allahü teâlâdan kork ve takvâya sarıl Sana yazdıklarımı bütün zamanlarında göz önünde tut Onlara uymayı, onlara göre hareket etmeyi kendine borç bil Allahü teâlâdan tevfik, hidâyet ve hakikati görmeni dilerim "
İLMİN AYAĞINA GİDİLİR
Hârûn Reşîd, İmâm-ı Mâlik hazretlerinden her gün evine gelip, oğlu Emin ile Me'mun'a ders vermesini istedi İmâm-ı Mâlik hazretleri halîfeye buyurdu ki: "Yâ halîfe, uygun olanı çocuklarınızın bizim eve gelip gitmesidir Allahü teâlâ, sizi daha aziz etsin! İlmi aziz ederseniz aziz olursunuz; zelil ederseniz zelil olursunuz İlim bir kimsenin yanına gitmez, o ilmin yanına gelir "
Bunun üzerine halife İmâm-ı Mâlik'ten özür diledi ve her gün çocuklarını İmâma göndererek ders aldırttı
EDEBE RİÂYET
Abbâsî halîfesi Ebû Câfer Mensûr ile İmâm-ı Mâlik hazretleri Medîne-i münevverede Resûlullah efendimizin mescidinde bulunuyorlardı Mensûr yüksek sesle bir şeyler söyledi Bunun üzerine Mâlik bin Enes hazretleri; "Ey müminlerin emîri! Bu mescidde sesini yükseltme ÇünküAllahü teâlâ Hucurât sûresi ikinci âyet-i kerîmede meâlen; "Ey îmân etmekle şereflenenler! Sesinizi Nebiyyullah'ın sesinden yukarı çıkarmayınız O'na karşı biribirinize bağırdığınız gibi seslenmeyiniz O'na saygısızlık gösterenlerin ibâdetleri yok olur " buyurarak bir kavmi terbiye eyledi
Vefât ettikten sonra da Resûlullah'a hürmet hayatlarındaki hürmet gibidir " buyurdu İmâm-ı Mâlik'in bu nasîhatlerini dinleyen halîfe Ebû Câfer Mensûr sesini yavaşlattı ve; "Ey İmâm! Resûlullah'ın huzûrunda duâ ederken kıbleye mi döneyim yoksa Resûlullah'a yönelerek mi duâ edeyim?" diye sordu İmâm-ı Mâlik hazretleri; "Ey müminlerin emiri! Yüzünü Resûlullah'tan sallallahü aleyhi ve sellem başka tarafa çevirme Çünkü Resûlullah efendimiz, Allahü teâlâ katında dileklerimiz için vesîlemizdir Bundan dolayı da yüzünü Resûlullah'a dönmeli, O'nun şefâatini dilemelisin O zaman Allahü teâlâ O'nu sana şefâatçi kılar " buyurarak; "Onlar nefslerine zulmettikten sonra gelirler, Allahü teâlâdan af dilerler Resûlüm de onlar için istiğfâr ederse, Allahü teâlâyı elbette tövbeleri kabûl edici ve merhamet edici olarak bulurlar " meâlindeki Nisâ sûresi 64 âyet-i kerîmeyi okudu
1) Nûru'l-Ebsâr; s 208
2) Vefeyâtü'l-A'yân; c 4, s 135
3) Tehzîbü't-Tehzîb; c 10, s 5
4) Hilyetü'l-Evliyâ; c 6, s 316
5) Ed-Dibâcü'l-Müzehheb; c 8, s 168
6) Tezkiretü'l-Huffâz; c 1, s 207
7) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49 Baskı) s 1108
8) Sıfâtü's-Safve; c 2, s 99
9) Fâideli Bilgiler; (5 Baskı) s 157
10) Hidâyetü'l-Muvaffıkîn; s 55
11) Sebîlü'n-Necât; s 24
12) Rehber Ansiklopedisi; c 8, s 138
13) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c 2, s 291
|