Yalnız Mesajı Göster

İbn-İ Hafîf

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

İbn-İ Hafîf




İbn-i Hafîf hazretlerinin talebelerine yaptığı vasiyeti şöyledir: "Bir hocaya talebe olmaya karar vermiş bir kimse, bildireceğimiz hasletlere uyarsa ve onları muhâfaza ederse, nefsin isteklerinden kurtulup, kulluk vazifesini tam yaparak Allahü teâlâya kavuşur Bu da Allahü teâlânın ihsânı ve muvaffak kılması ile mümkündür Bu hasletler yirmi beş tâne olup şunlardır:

İlk haslet nedâmettir Yâni, gaflet ve günahlarla geçen vakitlerine pişmân olup, Allah ve kul haklarından borcu olanlara ödeyip tövbe etmek

İkincisi; kullanacağı faydalı ilimleri öğrenmek

Üçüncüsü; sükût, halvet ve zikre devamdır Sükût (susmak), nefsin konuşmasını (vesveseyi) önler Halvet (yalnızlık), hislerin dağılmamasını sağlar Zikir, kalbin tasfiyesini (saflaşmasını, temizliğini) temin eder

Dördüncüsü; ayakta durma, oturma ve bütün hâllerinde Allahü teâlânın emir ve yasaklarını düşünüp, hareketlerini ona göre düzeltmek

Beşincisi; her işine, meşveret etmeden (danışmadan) başlamamaktır Böylece, işin bozuk ve kötü olmasından korunur

Altıncısı; bir din kardeşi ile birlikte bulunup, vesveselerden kurtulmak gerekir

Yedincisi; her işinde ve sözünde doğru olmaktır

Sekizincisi; mîde ve dili korumaktır Çünkü, talebe şehvet sevgisine mübtelâ olursa, günleri gaflet ve tenbellik ile geçer Böylece, Allahü teâlâya ulaşmaktan mahrûm kalır Dil konuşmaya meylederse, gönlü zikre alışmaz Zîrâ dilin günahı (isyânı) diğer bütün günahlardan daha çoktur

Dokuzuncusu; bütün âzâlar ile, içten ve dıştan edebli olmaktır Susmalı ve ancak lüzum olunca konuşmalıdır

Onuncusu; üç şeye riâyet etmelidir: İlki, çok acıkmayınca yememelidir İkincisi, çok susamadıkça su içmemelidir Böylece uyku basmasından korunulmuş olur Üçüncüsü, çok uyku bastırmadıkça uyumamalıdır

On birincisi; kadınlarla sohbet etmekten ve bilhassa şehvet uyanmasına sebeb olacak yerlerde onlarla berâber bulunmaktan sakınmalıdır Ancak böyle yapmakla nefsin ve şeytanın şerrinden korunabilirsin

On ikincisi; lüzumsuz veya zararlı yerlere bakmaktan gözü korumaktır Hadîs-i şerîfte; "Müslümanların odalarına, gizlice ve kötü gözle bakanlar münâfıktır" buyrulmuştur

On üçüncüsü, yemek ve uyku öncesi dâhil olmak üzere, devamlı abdestli bulunmaktır Bunun faydaları çok olup, bundan gâfil olmamak lâzımdır

On dördüncüsü; zarûret hâli hâriç, gaflet ehli, yâni Allahü teâlâyı hatırlamıyanlar ile berâber bulunmamalıdır ki, onların gafletleri bulaşmasın

On beşincisi; sâliha bir hâtun bulup, bir an önce onunla evlenmektir Evlenmekte acele edin ki, akıllarınız bununla meşgûl olup Allahü teâlâdan uzaklaşmayasınız

On altıncısı; boş sözleri dinlemekten sakınmalıdır Kalbin fesat ve dağınıklığı, çoğu zaman bundan doğar Boş sözleri çok dinleyenin, dünya sevgisine mübtelâ olup, helâk olmasından korkulur

On yedincisi; "Şöyle yapsaydım, böyle olurdu Şöyle yapmasaydım, böyle olmazdı" gibi sözlerden sakınmalıdır Bunlar münâfıkların sözlerindendir "Hakkın dilediği oldu, dilemediği olmadı Takdir ettiği olacak SâdeceAllah bize kâfidir O ne iyi vekildir" diye söylemelidir

On sekizincisi; kaçınılmaz durumlar hâriç, bozuk fırkalar ve bid'at ehli ile münâzara etmemelidir Bunların îtikâdlarını değiştirmeleri, normal olarak mümkün değildir İlmi ve aklı az olan biri, bu münâzara yüzünden sapıtabilir

On dokuzuncusu; kimseyi azarlamamalıdır Çünkü Hak yolun tâliplerine bu iş yakışmaz İnsanlara Allah için iyi davranılırsa, insanın tabiatı iyi ahlâklara alışır ve gadablardan yâni olur olmaz şeylere kızmaktan kurtulur

Yirmincisi; nefsin vesveseye kapılıp, kendisini başkalarından hayırlı (daha iyi) veya başkalarının bilmediğini biliyor olarak görmesini önlemelidir Böylece nefsin, işlerin en hayırlı olanları ile meşgûl olması sağlanır

Yirmi birincisi; kibirden sakınmalıdır Kibrin alâmeti; kendini yüksek veya başkalarını aşağı görmektir Çok büyük bir kusurdur

Yirmi ikincisi; ucubdan (kendini beğenmekten) sakınmalıdır Ucbun alâmeti; kendini, kendi aklını ve fikrini beğenip, kimseden nasîhat kabûl etmemektir Ucub sâhibi, çok bildiğini sandığından çok yanılır

Yirmi üçüncüsü; hasetten sakınmalıdır Hasedin alâmeti; Allahü teâlânın bir kuluna verdiği nîmetlerin, o kuldan gitmesini istemektir

Yirmi dördüncüsü; kalbini, Allahü teâlâyı unutturacak hiçbir şeyle meşgûl etmemelidir

Yirmi beşincisi; kalbini, diline uygun hâle getirmek ve dünyâ sevgisini kalbinden uzaklaştırmaktır"

İbn-i Hafîf hazretleri buyurdu ki: "Akıllı insan, önce îtikâdını düzeltir ve Rabbine ulaşmaya hazırlanır Niyetini hâlis yapar, işlerini temiz kılar İbâdetini güzel yapar ve âhiret azığı toplar Kendisinin başıboş yaratılmadığını bilir

İlkönce tevhide, yâni Allahü teâlânın birliğine ve şerîki (ortağı) olmadığına inanmaktır İnanır ki: Allahü teâlâ birdir Fakat bu birlik rakam cinsinden değildir O birdir, fakat diğer şeyler (mahlûk olan varlıklar) gibi değildir Yarattıklarından hiçbirine benzemez Mülkünde hiçbir şey O'nun zıddı değildir Yarattıklarının hiçbiri O'nun aynı değildir Cisim ve cismânî değildir Hiçbir hâdis (sonradan, yoktan var olanlar) veya hâdise O'nu kaplayamaz ve kaplayamayacaktır Eşyâya hulûl etmez Eşyâ da O'na hulûl edemez Olmuş ve olacak her şeyi bilir Henüz olmamış bir şeyin, nasıl olacağını bilir Öncelik, sonralık ve zaman, mekân mahlûklar içindir O, zamansız ve mekânsızdır

Allahü teâlâ vardır O, alîmdir (bilici), mâlûm (bilinmiş) değildir O, kâdirdir (gücü yeten), makdûr (güç yetirilen) değildir O her şeyi görür, kendisi görülmez RızıklarıO verir Yaratandır, yaratılmış değildir

Allahü teâlâ, ilim sıfatı ile âlimdir Kudret sıfatı ile kâdirdir O'nun isim ve sıfatları mahlûk değildir Kıyâmet gününde müminler Allah'ı göreceklerdir İnsan, amelleri sâyesinde değil, yalnız Allah'ın ihsânı ve takdiri ile Cennet'e girecektir"

İbn-i Hafîf'in yazdığı kitapların bâzıları şunlardır: El-İstizkâr, El-Fusûl fil-Usûl, El-Münkatiîn, Kitâb-ül-Lübs-il-Murakkât, Kitâb-ül-İ'âne, El-Mi'râc, Kitâb-ül-İ'tikâd, El-İktisâd, El-Levâmî, El-Müfredât, Kitâb-ül-Belvâ, El-Enbiyâ, Ma'rifet-üz-Zevâl, El-Meşâyih, Şerh-ül-Fedâil

NİÇİN SEVİYORMUŞ?

Şöyle anlatılır: İbn-i Hafîf'in iki talebesi vardı Bunlardan birinin ismiAhmed-i Mih, diğerininki Ahmed-i Kih idi İbn-iHafîf daha çok Ahmed-i Kih'i severdi Sohbetine katılanlar bunu kıskanmışlardı Bu durumu öğrenen İbn-iHafîf, Ahmed-i Kih'in daha üstün olduğunu onlara göstermek istediDergâhın kapısının önünde bir deve uyuyordu İbn-i Hafîf "Ey Ahmed-i Mih! Şu deveyi dergâhın damına çıkar" deyince,Ahmed-i Mih; "Hocam deve dama nasıl çıkarılır?" dedi İbn-i Hafîf "O hâlde bırak kalsın" deyip, diğer talebesine "Ey Ahmed-i Kih! Şu deveyi dama çıkar" buyurdu Bunun üzerine Ahmed-i Kih, peki efendim diyerek hemen dışarı çıktı ve iki elini devenin altına sokarak kaldırmaya çalıştı, fakat kaldıramadı İbn-i Hafîf; "Ey Ahmed-i Kih, iş tamam olmuş ve hâlin öğrenilmiştir" deyip, sohbetinde bulunanlara dönerek; "Ahmed-i Kih, Ahmed-i Mih'den daha iyi hareket etti, emre itâat etti ve îtiraz etmedi Bu iş yapılır veya yapılmaz diye mütâlaa yapmadı Ahmed-i Mih ise, uzun uzadıya deliller getirmek istedi ve münâkaşaya tutuştu Zâhir hâlden bâtın hâl açıkça anlaşılır" dedi

DELİLİNİZ NEDİR?

Kendisi anlatır: "Ebü'l-Abbâs bin Süreyc'in huzûrunda fıkıh dersi öğreniyorduk: "Allah sevgisi farz mıdır, yoksa farz değil midir?" diye sordu "Farzdır" diye cevap verdik İbn-i Süreyc; "Delîliniz nedir?" diye sorunca; "Tevbe sûresi 24 âyetinde Allahü teâlânın meâlen: "Ey Resûlüm, o hicreti terk edenlere de ki: Babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, hanımlarınız, akrabâlarınız, kazandığınız mallar, geçersiz olmasından korktuğunuz bir ticâret, hoşunuza giden meskenler, size Allah ve Resûlünden ve O'nun yolunda cihaddan daha sevgili ise, artık Allah'ın azâbı gelinceye kadar bekleyin Allah fâsıklar topluluğunu hidâyete erdirmez" buyurduğu delîlimizdir Allahü teâlâ burada, kendi sevgisini ve Habîbinin sevgisini diğer sevgilere üstün kıldı Kendi sevgisine ve Resûlünün sevgisine ortak bir sevgiye karşı azap vâd etti Allahü teâlânın azâbı, ancak farzı terk etmek üzerinedir" diye cevap verdik Ayrıca; "Resûlullah'ın sevgisi de farzdır Bunun delîli de, Resûlullah efendimizin şu hadîs-i şerîfidir: "Sizden birisi beni kendi nefsinden, âilesinden, malından, çocuğundan ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe kâmil îmân etmiş olmaz" buyruldu" dedik

1) Tabakât-üs-Sûfiyye; s462
2) Hilyet-ül-Evliyâ; c10, s385
3) Risâle-i Kuşeyrî; s116
4) Tezkiret-ül-Evliyâ; c2, s105
5) Kıyâmet ve Âhiret; (5 Baskı) s116
6) Nefehât-ül-Üns; s222
7) Sefînet-ül-Evliyâ; s110
8) Tabakât-ül-Evliyâ; s290
9) Câmiu Kerâmât-il-Evliyâ; c1, s105
10) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c4, s164

Alıntı Yaparak Cevapla