Prof. Dr. Sinsi
|
Ağrı Örf-Adet-Gelenek-Görenekleri
AĞRI DAĞI�NDAKİ DEVLER
�Zaloğlu Rüstem ile devler uzun yıllar mücadele etmişler Bu mücadelenin en önemlisi Ağrı Dağı�nda olmuş Devleri mağlubiyete uğratan Rüstem, onların ancak Ağrı Dağı�nda toplanmasını sağlamış ve insanlığa çok kötülükleri dokunan bu mahlukların neslinin türememesi için Tanrı�ya el açmış (Tanrım, biz ölüp gideceği Artık bizim gibi kuvvetli kimse yaratmayacaksın Bu durumda bunları, Ağrı Dağı�ndan aşağı indirme ) Bu dilek Tanrı tarafından kabul edilerek, devler tılsıma dönüştürülür �
YAŞAR KEMAL�İN AĞRI DAĞI EFSANESİ
Türk Edebiyatı�nın ünlü isimlerinden Yaşar Kemal�in 1970 yılında kaleme aldığı dünyaca ünlü başyapıtı, �Ağrı Dağı Efsanesi� filmlere konu olduğu gibi operaya da uyarlanarak Ağrı Dağı eteklerinde bulunan tarihi İshak Paşa Sarayı�nda sahnelenmişti Ağrı dolaylarında geçen bir aşk hikayesini konu eden eserde, roman kahramanı Ahmet, İshak Paşa Sarayı�nda oturan Beyazıt Paşası Mahmut Han�ın kızı Gülşah�ı sever Ama yörenin töreleri çok önemli engeller teşkil eder Efsane, Ahmed�in dağda bir deprem yüzünden, yamaçtaki Küp Gölü�nün derinliklerinde yitip gitmesi ile mutsuz ve acılı sonla biter
Ağrı'da Mutfak
YÖRE MUTFAĞI
Ağrı toprağı ve ikliminin sebze tarımına fazla elverişli olmaması yüzünden sebze üretimi yetersizdir Onun için Ağrı mutfağında tahıl önemli yer tutar Kış mevsiminin uzun sürmesi, un ve una dayalı yemek çeşidini çoğaltmıştır Süt ve süt ürünleri de bes*lenmenin temel öğelerindendir Ağrı'da hemen hemen her köylü ailesi sonbaharda bulgurunu kaynatır, eriştesini keser; (bilhassa hamur yemeklerinde kullanılan) kurutunu yazın hazırlar Kışlık peynir ve lor; tuluk, deri, plastik bidon yahut tenekelere doldurularak kaldırılır Harman zamanı temiz buğdaydan bir ölçek (got) kavurgalık seçilir
Ve varlıklı aileler hayvan yağını teneke veya yağ kazanlarına koyup kışa saklar, kavurma yapar işte uzun kış boyunca, yaz ve sonbahardan hazırlanan bu erişte, bulgur, peynir, lor, yağ, kurut, kavurgalık ve kavurmadan faydalanılır Tahıla dayalı olarak yapılan yemeklerin başlıcaları şunlardır : Xengel, haşil, erişte (çorba, pilav ve yemeği), kuymak, kete, pişi, egirdek, yufka yağlama, un helvası, hasude, bulgur pilavı, Hayvan, kurban bayramlarında, önemli bir işin gerçekleşmesinde, adaklarda, düğün ve sevinçli anlar*da kesilir Yörenin en tanınmış et yemeği sac kavurmasıdır Sac kavurması, etin sac üzerinde pişirilmesiyle yapılır Ağrı'nın kendine özgü başka bir yemeği de Abdigor Köftesi'dir Doğubayazıt'ta daha yaygın olan bu köfte, içli köfteye benzer Düve veya genç sığır etinin dövülerek yumruk büküklüğüne getirilmesi sonunda pişirilir Sahan kebabı ise, sahanda iki lavaş arasına kuşbaşı etin koyularak pişirilmesiyle hazırlanır Goşteberg; et, tereyağı, soğan, salça ve aynı addaki ot harmanlanıp hayvan postuna doldurulur ve nemli toprağa gömüldükten sonra üzerinde ateş yakılarak pişirilir ki, buna buğulama da denir
Çevrede kendiliğinden yetişen sebze ve bitkiler de Ağrı mutfağında ayrı bir öneme sahiptir Evelik, çiriş, mantar, çaşır, unluca, mendik, ışkın, yemlik, pancar, ısırgan, madımak, kuzukulağı, boğa dikeni, turp vb inden çeşitli yemeklerde ve kete pişirmelerde faydalanılır Bunların bir kısmı çiğ olarak yenir, çaşırdan turşu kurulur, evelik ve mantar kurutularak kısa saklanır Mendik (banda) ve silim soğanı (yaba*ni soğan) peynir ve lora katılıp otlu peynir yapılır Ağrı'da hayvancılık temel geçim kaynağı olduğu için, süt ve süt ürünlerinin halk beslenmesinde vazgeçilmez bir rolü vardır Zaten halk protein ih*tiyacını büyük ölçüde bu besinlerden alır Özellikle yoğurt öğle ve akşam yemeklerinde, akşam sofralarında bulundurulur Köylerde herkesin kendi yaptığı, şehirlerde oturanların pazardan aldığı beyaz peynir ve lor, her mutfakta vardır Yörede üretilen bal da yaygın olmamakla birlikte mutfaklarda yer al*maktadır Ancak, halk eğitimi merkezlerinin ve tarım kuruluşlarının düzenlediği kurslarla Ağrı mutfağına yeni çeşitler katılmıştır Radyo ve televizyon gibi kitle iletişim araçları da yemek çeşitlerinin çoğalmasını sağlamıştır Klasik tatlıların ve sebze yemeklerinin son yıllarda çoğalması bundandır
A) GÖSTEBERG (Buğulama) GEREKLİ MALZEMELER :
Genç kuzu ve oğlak eti , Tereyağı, Salça, Gösteberg adı verilen dağ otu
1- Genç kuzu veya oğlak kesilip yüzüldükten sonra ayıklanıp doğranır,
2- Tereyağı ve salça ile yoğrulur,
3- Üzerine gösteberg otu ince kıyılarak serpilir,
4- Sonra bu etler, aynı hayvanın postu içerisine koyularak, açık yerleri dikilir,
5- Düz bir yerde üzerine nemli toprak yığılır Bu toprağın üzerinde bir saat kızgın ateş yakılır,
6- Bir süre dinlendirildikten sonra post açılarak servis yapılır
B) SELEKELİ (Saç Kavurma) GEREKLİ MALZEMELER :
Taze oğlak veya kuzu eti,sarımsaklı yoğurt,tereyağı
1- Taze et doğranır,
2- İçine tereyağından eritilmiş salça konur,
3- Bu şekilde kızartılan et indirilip, bir süre dinlendirilir,
4- Üzerine sarımsaklı yoğurt dökülerek servis yapılır
C) ABDİGÖR KÖFTESİ GEREKLİ MALZEMELER :
Kemiksiz kuzu, oğlak veya dana eti, Soğan, Haşlanmış pirinç ve baharat
1- Taze et ağır bir cisimle iyice dövülür,
2- Hamur haline gelen et, baharat ve haşlanmış pirinçle yoğrulur, köfteler yapılır,
3- İnce doğranmış soğanlar su içerisinde tuzla birlikte kaynatılır,
4- Kaynar suya hazırlanmış köfteler atılır,
5- Piştikten sonra bir saat dinlendirilen köfteler , pilav üzerine konularak servis yapılır
Ağrı'da Müzik
HALK MÜZİK
HALK MÜZİĞİ VE GELENEKSEL OYUNLAR
Ağrı'da halk müziği oyunlara paralel olarak gelişmektedir Oyunlara özgü müzik türleri vardır Ağrı türkülerinin en yaygınları şunlardır:
Ağrı Dağının Tipisine
Ağrı Dağından Uçtum
Ağrı Dağı Buzludur
Oy Eleşkirt
Ne Dersin
Ağrı'da oynanan oyunlarda genellikle yavaştan hızlıya doğru bir artış gözükür Halaylar hızlı ve coşkulu oyunlardır Ağrı yöresinin başlıca oyunları şunlardır
Bassa
Sarı Bülbül
Papuri
Laççi
Sallama
Zeyno
Koffi
Çep
Meyrıko
Üç Ayak
Ömer Ağa
Ağrı Gülüm
Tilara
Çimen-i Çiçek
Hessıko
Şiirlerde Ağrı
AĞRI
Vardım eteğine, secdeye kapandım;
Koşup bir koluna sımsıkı abandım
Karlı başın yüce dedikleyin yüce,
Sükûn içindeki heybetin gönlümce
Devce yapında ilk rahatlığı duydum
Şifa mı ne ki ruha bu ilk yudum
Hayâl arkasında boş çırpınışların
Sen uygun bir vakti gelince rüzgârın
Sonsuzluğa doğru kalkacak sihirli
Bir gemi gibisin göklerde demirli
Ve ben rıhtımında bekleyen tek yolcu 
Düşüncemizin en haksız, en korkuncu,
Açan o ağulu çiçek delilikte,
Giren sır mezara cesetle birlikte,
Şüphe; o bin çeşit çilenin yemişi,
Yılan ağzındaki elma  Ey, ateşi
En derin yerinde gizli gizli yanan !
Seyrediyor ruhum kar balkonlarından
İnsanın göresi olmaz manzarayı
Ve aklın o uçsuz bucaksız sarayı
Yıkılıyor  Duygu bir kartal hızıyla
Fırlıyor engine sevinç avazıyla
Bulutlar ne güzel bulutlardır onlar,
Hep böyle başımın üstünde dursunlar
Menekşe rengi, kan rengi, toprak rengi
Asılı kalsın hep bu yağmur hevengi
Dünyayı saran bu gece ne gecedir,
Yıldızlardan yağan ışıklar ne incedir!
Yansın o yıldızlar bitinceye kadar
En derin uykular, en tatlı uykular
Ağrı'ya eş yüce bir dağ yok içimde
Ne kadar cüceyim dert ve sevincimde!
Kaplamış gözümün gördüğü her ufku
Umutsuz, zifiri bir gece, bir korku
Bu yalnız inilti esen manzaradan
Bir çaresiz ay'dır sallanan aradan;
Işık tuttuğu her şey bir taze yara
Onmaz bu gece Bırak karanlıklara!
Can yiğitliğini yitirmiş, kalb aşkı
İlenişlerinden insanın bir şarkı
Tutmuş dört yanı, bir çirkin ağıt, eski 
Ah güç de değildi Bahtiyarlık belki;
Üstümüzde deniz gibi bir gökyüzü
Bir şemsiye gibi açtı mı gündüzü
Altında her kalbe esenlik payı var;
Bizimdir, yelken açmış giden bulutlar,
Vurup alnımıza serin gölgesini,
Bizimdir bu korku, bu renk dolu sini
Üstünde seslerle ışıklar kamaşan;
Bizimdir bu zafer, bu beste ve bu şan
Şu aydın, ferah ve rahat gök altında
Her kazazedenin müjdesi bir ada,
Her gülüşe ayna bir gölet kenarı;
Koparırken elin taze meyvaları
Öyle kolaydı ki şaşıyorum demek;
Soframıza konmuş bu doyulmaz yemek
Niçin bir zehirli kaşıkla yenmede?
Ağrı! başına boz bulutlar inmede
Ne ki bu cendere, ne ki bu sonsuzluk,
Bu köpüren sular ve geçmez susuzluk  
Kim şu vurulmuş yatan, ova boyunca,
Bir kan çeşmesine açık durup avcu?
Çile pazarında cana pey sürümü
Çözmek mi istemiş o çetin düğümü?
Korkunç bir ezgide çatlayan bu kamış
Yitirdiğimiz bir cennet mi aramış,
Ölümsüz barışa gülen şafakları,
Lezzet ve esenlik tüten ocakları,
Ömre öpüş tadıyla uyandığımız,
Tanrısal bir çıra gibi yandığımız ? 
- Dağ! senin yandığın gibi bir vakitler-
Vuran bir toz parçası değilse eğer
Küçük gövdesine budur giden ölüm,
Onun yüzünü bizden çeviren ölüm 
Eser Mevlânâ'nın üflediği rüzgâr 
İşte, gam türküsü söyleyen kamışlar
Rüzgârından gördüğüm ova boyunca
Bu bir düştür belki, insan uyanınca,
Gözlerinde kalır serabı bir ömür,
Her şey bu ışıltı ardından görünür
O insana; sevmek, yaşamak ve ölüm
Seni uykuya çekip götüren elim
Kadınım, ay ışığı içinden şu anda
Aldanış diye ne varsa bir insanda
O daldan tutuyor  Böyledir bu Kader
Kavuşur sabaha en uzun geceler
Ve serin durur her avunuş testisi
Rüzgârlar başladı Sonsuzluk gemisi
Önünde köpürüp şahlanmada engin;
Yolcusu olduğun nihayetsizliğin
Bir ucu Allah'ta ve sende bir ucu
Başlıyor serüvenlerin en korkuncu:
Gökyüzüne doğru yürüyen yeryüzü,
Barıştıran sınır geceyle gündüzü;
Ey sonsuza doğru ilk uçtan gelen Dağ!
Göğü perde perde delip yükselen Dağ!
Ahmet Muhip DIRANAS
AĞRI DESTANI
Hakkımdır yurdumu tarifedeyim,
KıIayım bir türlü beyanın Ağrı
Yolum düşeydi de keşki gitseydim,
Söylesin işitim duanın Ağrı
'Soğuk bir rüzgâr eser iniler,
Bulutu güneşin yüzünden siler,
Dallar gazel döker, buz tutar sular
Çeldi mi sonbahar mevsimin Ağrı
Teşrinde bulutlar birbirini kovar,
Bozan bir metreden fazla kar yağar
Hava açılınca el ayak donar,
Çöker düz ovaya dumanın Ağrı
İşlemez vesait, tipi var diye,
Gündüzler benzer ıssız geceye,
Sakın burdan bir kuş uçurman!" diye
Verirsin dağlara fermanın Ağrı
Martta yağar yağmur karların erir
Coşar coşkun sular ovayı bürür
Ne insan, ne hayvan, ne kağnı yürür;
Güç olur yollarda revanın Ağrı
Nisanda kuruyup açılır beller
Azalır kabına sağmayan seller
Ötüşür bülbüller açılır güller,
O zaman olayım mihmanın
Ağrı Cansız, hasta yüze kan gelir;
Yeniden her nebata can gelir
Her daldan bir güzel seda yükselir,
Afâka yükselir teranın Ağrı
Ağaçlar dal takar gayet börk olur,
Çatı zirveleri ancak fark olur;
Bahçelerin al-yeşile gark olur,
Cenneti andırır her yanın Ağrı
Halkı cesur hep fedakâr insandır
Tarlalara koştukları sabandır
Biçim tırpan, harmanında döğendir;
Makinadan vardır noksanın Ağrı
Nufus seyrek vardır dört-beş kazası,
Böyle sıralanmış varlık hizası,
Her biri ayrı bir gelir gözesi,
Bunlardır her şeyden gümanın Ağrı
Doğubayazıt'tır en baş kazası
Sürüler besler serin yaylası,
Hele 'Diyadin'in o kaplıcası,
En iyi gezilecek seyranın Ağrı
Şehrinde namlı, kar eyletir dağı;
Kışı süreklidir, yetişmez bağı,
Ak koyun peyniri, mor inek yağı;
Dolar istif olur meydanın Ağrı
Nur-u feyz fışkırır Murat boyunda,
Çıkarlar yaylaya köyler yayında,
Haziran, Ağustos, Temmuz ayında
Değişmem şerbete ayranın Ağrı
'Eleşkirt'de Kösedağ'ın eteği,
Bol ve bereketli her bir biteği,
Bahçelerde uğuldaşır peteği,
Doluben boşalır kovanın Ağrı
Çok güzergâh yerdir 'Patnos'un yeri;
Sanki çayırları savan diyarı,
Ekilse yetişir şeker pancarı,
Çok iyi olur burada bostanın Ağrı,
Tutak kazasının Antep ovası,
Gayet meşhur olur arpa, buğdası;
Sergiler kazanır inek, boğası
Yetişir çok güzel hayvanın Ağrı
Çok nadir bulunan var küheylânın,
Kimi al, kimi dor-kır küheylânın,
Bilir, şad gününde her küheylânın,
Kalmaz hiç bir tane yayanın Ağrı
Dolar ambarı ihtiyatta tutar,
Yazın kamyonetler, kışın da katar,
Taşır ülkelere ihracat yapar,
Olmaz hiçbir zaman buhranın Ağrı
Dağ kadimi büken çağın gelmese,
Ağarıp saçların benzin solmasa,
Şu beni kocaltan kışın olmasa,
En güzel yerisin dünyanın Ağrı
Gayretin terakki yolunu açtı
Son hız ile emeline kavuştu
Çok asırlık şehirleri savuştu;
Herkes olmuş senin hayranın Ağrı
Bu nâçiz ÇAĞLAYAN seni arz etti;
Mihman olup dört köşeni seyretti
Yazıp bir yadigâr armağan etti
Okunsun her yerde destanın Ağrı
Memduh Kılıç
|