Yalnız Mesajı Göster

Ömer Bin Abdülazîz

Eski 08-02-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ömer Bin Abdülazîz




Mus’ab bin A'yun anlatır: “Ömer bin Abdülazîz halîfe iken Kirman’da koyun güderdim Koyunlar ile kurtlar birlikte dolaşırlardı Bir gece ansızın kurtlar koyunlara saldırdı İçimden “Şu âdil halîfe ölmüş olmalı” dedim Araştırıldı Ömer bin Abdülazîz’in o gece vefât ettiği anlaşıldı” Vefâtını cinniler de haber verdi

Ömer bin Abdülazîz’in vefâtıyla ilgili, şâirler mersiyeler söyliyerek onun kıymetini dile getirdiler

O, büyük bir güneşti, doğmaz, gayri bir daha
Mâtemini tutarak saçamaz nûr ve ziyâ
Sarardı güneş artık, karardı cihan bile

Yûnus bin Ebû Şebib; “Ömer bin Abdülazîz hazretlerini, halîfeliğinden önce gördüm Etli ve gürbüz bir kimseydi Halîfe olduktan sonra da gördüm Öyle zayıflamıştı ki uzaklardan kaburga kemiklerini saymak mümkündü” dedi

Ömer bin Abdülazîz, Ehl-i Beyt’e çok hürmet, izzet ve ikrâmda bulunduğundan, hazret-i Ali’nin torunu Fâtıma binti Hüseyin; “Ömer bin Abdülazîz kalsaydı biz bir şeye muhtaç olmazdık” buyurdu

Büyük velî ve âlimlerden Süfyân-ı Sevrî hazretleri ve İmâm-ı Şâfiî hazretleri; “Halîfeler beştir; Ebû Bekir, Ömer, Osman, Ali ve Ömer bin Abdülazîz’dir” buyurdular

Fıkıh âlimlerinden Meymûn bin Mihrân, Ömer bin Abdülazîz hakkında: “Âlimler, Ömer bin Abdülazîz’in yanında talebeydi” buyurdu Hocası meşhûr fıkıh âlimlerinden Mücâhid; “Biz, Ömer bin Abdülazîz’e öğretmek için geldik Halbuki dâimâ ondan öğrenir olduk” buyurdu

Mâlik bin Dinâr buyurdu: “Dili dönen, zâhidim deyip duruyor Zâhid, Ömer bin Abdülazîz gibi olur Dünyâ onun ayağına geldiği halde hepsini reddeder

Ömer bin Abdülazîz’in insanlara rehber olan sözlerinden bâzıları şöyledir:

“Öfke ve hırstan korunmuş olan kurtulmuştur

“Takvâ sâhibinin ağzına gem vurulmuştur

“Ey insanlar! Allah’tan korkun Çünkü Allah’tan korkmak her şeyin yerine geçer ve hiç bir şey onun yerine geçemez

“Bizden önce helâk olanlar, hakkı engellemek ve zulüm yapmak yüzünden mahvoldular Hak onlardan satın alınırdı ve zulümden korunmak için de fidye verilirdi

“Müslümanlardan bir söz işittiğinde onu hayra yor, sakın şerre yorma!”

"Sizden öncekilerin kabul ettikleri bilgileri alınız Onların söylediklerine muhâlif, zıt olanları almayın Çünkü önce geçen büyükler, sizden daha hayırlıdır"

SIRAT KÖPRÜSÜ

Ömer bin Abdülazîz’in câriyesi yanına geldi Selâm verdi ve namaz kılınan odaya geçti İki rekat namaz kıldı Sonra uyuya kaldı Biraz sonra kalktı ve halîfeye; “Tuhaf bir rüyâ gördüm” dedi Halîfe; “Ne gördün anlat” dedi Câriye; “Rüyâda Cehennem’i gördüm Cehennemlik olanların üzerine kükreyip duruyordu Sonra Cehennem üzerinde Sırat köprüsü kuruldu Abdülmelik bin Mervân geldi Köprüye girdi Bir kaç adım attı, sonra devam edemeyip Cehennem’e düştü Sonra Velîd bin Abdülmelik geldi O da devam edemeyip Cehennem’e düştü Sonra Süleyman bin Abdülmelik geldi O da aynı şekilde Cehennem’e düştü” dedi Halîfe; “Devam et” dedi Kadın; “Sonra da seni getirdiler” der demez, Ömer bin Abdülazîz bir ah çekti, düştü ve kendinden geçti Kadın, yüksek sesle; “Vallahi senin selâmetle Sırat köprüsünü geçtiğini gördüm” dedi ise de halîfe bunu işitmiyor, yerde çırpınıp duruyordu

MÜRÜVVET

Bir gece ona misâfir geldi O bir şey yazıyordu Misâfiri de yanında oturuyordu Lâmbasının yağı azaldı Sönecek gibi oldu Misâfir; “Yâ Emir-el-müminîn! Kalkıp lambaya yağ koyayım mı?” deyince; “Misâfirine iş gördürmek, insanın mürüvvetine yakışmaz” buyurdu “O halde hizmetçiyi kaldırayım mı?” “O da olmaz; daha akşamın ilk uykusundadır” Ömer bin Abdülazîz hazretleri kalkıp, lambaya yağ doldurdu Misâfir bu hâli görünce hayretle: “Ama, bu işi kendin yaptın, neden” deyince; “Bu işi yapmaya giderken, Ömer’dim Yaptım, bitirdim; yine Ömer’im İnsanların Allah katında hayırlısı tevâzu sâhibi olanlarıdır” buyurdu

DÜN GEÇTİ

Bir gün Ömer bin Abdülazîz hazretleri cemâate hitâben: Ey insanlar! Sizler, ölüm için hedefler durumundasınız Ölüm sizden dilediğini seçer Size yeni bir nîmet verildiği zaman, önceki nîmet orada sona erer Ağıza bir lokma alınmasın, bir yudum su içilmesin ki, onunla berâber bir keder ve bir üzüntü olmasın Dün geçti O, sizin hakkınızda iyi bir şâhittir Bugün mühim bir emânettir Onun kıymetini bilmek ve iyi değerlendirmek lâzımdır Yârın, içinde hâdiselerle berâber gelmektedir Sizi almak için gelen ölümün elinden kaçış nereye olacak Sizler şu dünyâda, eşyâlarını bineklerine yüklemiş, yolcularsınız Yüklerinizi, buradan başka bir âlemde çözeceksiniz Sizler, şu dünyâda sizden önce gelenlerin yerine geçtiniz Fakat siz de yerinizi, sizden sonra gelenlere vereceksiniz Sizin aslınız ve dünyâya gelmenize vesile olanlar kalmadı Sizler, onlardan dünyâya gelen kimseler olarak, nasıl bâkî (devamlı) kalabilirsiniz Sizler de bu dünyâdan göçeceksiniz” dedi

GELENLER DURMUYOR

Ömer bin Abdülazîz'in son Cumâ hutbesi şöyleydi:

“Ey muhterem müslümanlar!

Şunu iyi biliniz ki, lüzumsuz bir hiç olarak yaratılmadığınız gibi, yaptığınız işlerden de sorgu ve sorumsuz kalacak değilsiniz Gelmiş ve nihâyete kadar gelecek insanların toplanacağı bir mahşer ve orada adâlet terâzilerinin kurulacağı bir mahkeme vardır Onun tek hâkimi, azamet ve kibriyâ sâhibi yüce Allah'tır Âhiret korkunç bir gündür Yürekleri parçalayan, çocukları ihtiyar yapan, kişiyi kardeş, evlâd ve iyâlinden kaçıran, peygamberleri, melekleri titreten bir gündür Cenâb-ı Hakk'ın celâl ve azametiyle tecellî edeceği o günde, kimde kuvvet ve tahammül kalır! Bununla berâber Allah’ın rahmetinden de ümid keserek hüsrâna düşmeyiniz

Ey muhterem cemâat!

Muhakkak biliniz ki; mahşer gününde emniyet ve korkusuzluk, bugünden o günü düşünüp de Allah’tan korkan, küfür ve günahtan sakınan ve bu fânî âlemi bekâ âlemi olan âhirete üstün tutarak, şehvânî hislerinin esiri olmayanlar içindir Bunun aksi harekette bulunanlar muhakkak aldanır Hayat ve ömür sermâyesini haksızlık ve yolsuzluk arkasında tüketen eli boş ve nedâmet, pişmanlık içinde kalır Bugün; siz, sizden öncekilerin yerini tutuyorsunuz Fakat elbette sizin de yerinizi tutacaklar var Görüyorsunuz ki, gelenler durmuyor, gidenler geri dönmüyor İster istemez gideceğimiz bu mahal, her şeye sâhib olan cenâb-ı Hakk’ın huzûrudur

Âhiret âlemine gidenleri her gün uğurluyor ve götürdüğünüz kabirlerde kara toprak altında yataksız, yastıksız, tek ve tenha bırakıp dönüyorsunuz Ölümün acısını duyan o fânîlerin hâli ne kadar merhameti çeker ve ibrete değer Tanımadıkları bir âleme sefer etmişler, sevdiklerinden ayrılmışlar Gelip geçici emânet bir hayatın gaflet uykusundan uyanmışlar, ama iş işten geçmiş, telâfi imkânı elden çıkmış, naz ve nîmet içinde beslenmişlerken yatak ve yastıkları kuru toprak olmuş, terkettikleri dünyâ malından istifâdeleri yok Yaptıkları incir çekirdeği kadar da olsa, bir hayrın imdâdını bekliyorlar Düşünmeğe değer bu hâllerden ibret almaz mısınız?

Ey muhterem cemâat!

Zannetmeyin ki, kendimde bir büyüklük gördüğüm için size böyle nasîhat ediyorum İçinizde belki benden daha ziyâde Allahü teâlânın rahmet ve magfiretine muhtaç kimse yoktur Ben hem kendim, hem de sizin için rahmet ve magfiret diliyorum Yüce Allah’ın kitabını, Peygamberinin güzel ahlâkını kendinize örnek yapınız, ancak selâmet bundadır” buyurduktan sonra gözyaşlarını tutamadı Bu onun son hutbesiydi Aynı zamanda evine de son gidişiydi

EN AHMAK KİMSE

Ömer bin Abdülazîz, bir sarhoş gördü yolda,
Yakalayıp bir cezâ, verecekti orada

Lâkin tam o sırada, hakaret etti sarhoş,
O ise saldı onu, kaldı yine başıboş

Dediler ki: “Siz ona, cezâ verecektiniz,
O hakâret edince, niçin salıverdiniz?”

Buyurdu: “Sarhoş hâlde, gördüm onu ilk defâ,
Dînin emri îcâbı, verecektim bir cezâ,

O hakâret edince, öfke geldi kendime,
Korktum nefsim karışır, bu hâlis niyetime

Buyurdu: “Hak teâlâ, üç kişiyi çok sever,
Birincisi odur ki, herkese şefkat eder

İkincisi, haklıyken, suçluyu affedendir
Üçüncüsü, kızgınken, öfkesini yenendir

Bir gece, hânesinde, misâfiri var iken,
Lâmbasının ışığı, azalmıştı âniden

Misâfirler dedi ki: “Yâ Emîr-el müminîn!
Lâmbanın yağı bitmiş, koyalım, izin verin

Buyurdu: “İş gördürmem, kendi misâfirime,
Zîrâ bu, hiç yakışmaz, benim mürüvvetime

Dediler: “Hizmetçiyi, kaldıralım, o koysun”
Buyurdu: “Yeni yattı, bırakın da uyusun

Sonra kalktı kendisi, yağ koydu lâmbasına,
Şaştı herkes bu işi, kendinin yapmasına

Buyurdu ki: “Bu işi, yapmadan da Ömer'dim,
Kalkıp yaptım, bakınız, yine aynı Ömer'im

İnsanın hayırlısı, Hak teâlâ indinde
Tevâzu gösterendir, her bir hareketinde

Bir gün tanıdıkları, sordular kendisine:
“İnsanların içinde, en ahmak kimdir?” diye

Buyurdu: “Dünya için, âhireti satandan,
Daha ahmak bir kişi, olamaz insanlardan

Ömer bin Abdülazîz, bir gün Hasan Basrî’ye,
Mektup yazdı “Bana bir, nasîhat eyle” diye

Buyurdu: “Bilesin ki, bu dünyâ bir konaktır,
En büyük akıllılık, ona aldanmamaktır

Zîrâ onun üstünde, yaşıyanlar ölürler,
Sonra yaptıklarının, hesâbını verirler

Eğer ki bu dünyâyı, üstün tutsa bir kişi,
Zillet içinde yaşar, çetin olur her işi

Dünya zehir gibidir, bilmiyenler onu yer,
O da o kimseleri, öldürür, helâk eder

Diriler ölülerden, hiç mi ibret almıyor?
Ölmiyecekmiş gibi, dünyâya aldanıyor

Her gün ayrı üzüntü, her gün ayrı bir keder,
Râhata kavuşmadan, âniden ölüp gider

Zîrâ olmaz rahatlık, bu dünyada kat’iyyen,
Rahatlık âhirette, olacak ebediyyen

İnsan düşünmez mi ki, bir gün elbet ölecek,
Ne yaptıysa, tek be tek, hesabını verecek

Aklı olan yaşamaz, dünyâda gaflet ile,
Aksi hâlde ne kadar, üzülse azdır bile

Dünyâya sarılanı, dünyâ hep aldatmıştır,
Üzüntüsü üstüne, hep üzüntü katmıştır

Dünyâda Allah için, çalışmak dünyâ olmaz,
Müminin malı olur, lâkin kalbine koymaz

1) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (49 Baskı) s1133
2) Fâideli Bilgiler; s69, 76
3) Hilyet-ül-Evliyâ; c5, s253
4) Tehzîb-ül-Esmâ vel-Lüga; c2, s19
5) Tezkiret-ül-Huffâz; c1, s119
6) El-Kâmil fi’t Târih; c5, s60, 62
7) Fevât-ül Vefeyât; c3, s133
8) Tehzîb-üt-Tehzîb; c7, s475
9) Vefeyât-ül-A’yân; c6, s301
10) Şezerât-üz-Zeheb; c1, s119
11) Târîh-ül-Hamîs; c2, s315
12) Târih-i Taberî; c8, s137
13) İbni Haldun Târihi; c3, s76
14) Menâkıb-ı Ömer bin Abdülazîz (İbn-i Cevzî)
15) Sıfat-us-Safve; c2, s63
16) Sîret-i Ömer bin Abdülazîz (Menâvî)
17) Tabakât-ı İbn-i Sa’d; c5, s330
18) Târih-ül-Hulefâ; s212
19) Rehber Ansiklopedisi; c14, s19
20) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c2, s334

Alıntı Yaparak Cevapla