08-02-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Hz.Ömer'in (Ra) Müşavere Yapması Ve Yönetim Tarzı
İstişare Meclisleri Ortaya Çıkıyor
Kazanılan zaferler sonucu mallar çoğaldı ve Medine'ye gelmeye başladı
Ömer halkı topladı ve kendilerine dedi ki:
“Bu iş için ne diyorsunuz? Halka vereceğimiz hibeyi (bağışı) senede bir kere yapmayı ve geride kalan malların biriktirilmesini uygun görüyorum Bu şekilde bana göre daha büyük bereket olur ” Ali b Ebi Talib dedi ki:
“Toplanan malların yanında hiç kalmaması şartıyla hibeyi halka senede bir kere taksim et ” Osman b Aftan da şöyle konuştu:
“Çok sayıda mal olduğu halkın kulağına gidiyor Bu mallar sayılmıyorsa ve kimin kullandığı bilinmiyorsa, halk arasında fitne çıkmasından korkarım ” Velid b Hişam b El-Mugîre ise şöyle konuştu:
“Ey mü'minlerin emiri Şam'a geldiniz Kralların divanlar yaptığını ordular kurduğunu gördünüz Sen de divan yap ve ordu kur ” Ömer (r a ) bu son görüşü benimsedi, böylece İslâm devleti tarihinde ilk defa divan teşkil edildi
Eğer istişare yapmaktan maksat, sağlam çözüm yollarına ulaşmak ise Ömer (r a ) yaptığı istişare ile de belli bir noktada durmuyordu Resulullah ile olan yakın temasları, münasebetleri sebebiyle şer'i kanunları idrak etti Bu sahada sahabilerin tahakküm sahibi olmalarına sebep oldu [92]Ama istişare yalnız dünyevî işlerle ilgiliyse o zaman saha genişler, sınır tanımazdı Bu konuda çok garip hadiseler rivayet edildi
İbnü'l-Cevzi'nin rivayetine göre, Yusuf b el-Macişun şöyle dedi:
"Genç olduğunuz için kendinizi küçük görmeyiniz Ömer b Hattab'ın karşısına zor bir iş çıkıp da kendisini tedirgin ettiği zaman çok akıllı olmaları sebebiyle gençleri çağırır, onlarla istişare yapardı Ömer (r a ) aynı zamanda kadınlarla da istişare yapardı Çağdaş devletlerin gururla övündükleri bazı şeyler vardır Seçme ve seçilme yaşının düşürülmesi, gençlerin kamu işlerine katılımının sağlanması gibi İnsaflı bir şekilde düşünülürse bütün bunların daha önceden Ömer vasıtasıyla gerçekleştiği derhal anlaşılır
Ayrıca İslâm kadına kamu işlerine iştirak hakkını da tamdı Ve bu hak Ömer (r a )'in ilk defa ortaya koymuş olduğu haklardan da değildir Hem Resulü Ekrem devrinde hem de Ebu Bekir zamanında böyle bir uygulamaya rastlamaktayız
Bu konuda Ömer (r a )'den rivayet edilen en garip şey onun düşmanlarıyla bile istişarede bulunmuş olmasıdır İranlıların her defasında Araplarla olan antlaşmaları peşpeşe ihlâl etmeleri sabrının taşmasına ve rahatsız olmasına sebep teşkil etti İranlıların Müslümanlarla yaptıkları anlaşmaya neden sadık kalmadıklarının sebeplerini öğrenmek istedi Fakat Ahnef b Kays, asıl sebebi dile getiren şu sözleri söyledi:
“Ey mü'minlerin emiri! Farsların kralı aralarında yaşıyor Kralları aralarında bulunduğu sürece onlar bize karşı cephe alacaklardır İki kral bir arada olmaz Birinin diğerini bu işten çıkarması için anlaşın Krallarının onları bize karşı sürekli tahrik etmesinden ve kalleşlik yapmasından başka bir şey görmedik Onları teşvik eden bize karşı savaşa gönderen krallarıdır Savaş için onların memleketlerine gitmemize izin vermediğiniz sürece buna devam edeceklerdir Ne zaman ki kralları tahttan iner, o zaman ümitleri kırılır, heyecanları gider ”
Ömer (r a ) bu görüşü dinledikten sonra Hürmüzan'a takdim etti Hürmüzan görüşün doğruluğunu teyit etti Bunun üzerine Halil'e, Irak üzerine uygulamış olduğu İran topraklarına girmeme yasağını kaldırarak Kisraların krallıklarına son verdi
Ömer (r a ) devletin yararına olduğuna inandığı herhangi bir kararı aldığı zaman, bir grup Müslümanın bundan tedirgin olduğunu anlarsa, almış olduğu kararın gerekçelerini çeşitli yollarla kendilerine açıklardı Bunun en açık örneği Halid b Velid'i bütün görevlerinden azletmesidir Halid ile çalışan Müslümanların bu karardan rahatsız olduklarını hissedince El-Cabiye'de halkın karşısına çıktı ve şunları söyledi:
“Halid b Velid'i azlettiğim için sizlere özrümü beyan ediyorum Ben ona bu malı fakir muhacirler için saklamasını emretmiştim Ama o bu malları şereflilere, güçlülere ve lisanı kuvvetli olanlara verdi Bu sebeple Ebu Ubeyde'ye görevi üstlenmesi için emrettim ” Ancak bu sözler karşı çıkan Müslümanları ikna etmedi Ebu Amir b Hafs b el-Mugîre kendisine şöyle söyledi:
“Vallahi ya Ömer, söylediğin özür, özür değildir Sen Resulullah'ın tayin ettiği valiyi azlettin Resulullah'ın kaldırdığı sancağı indirdin, Allah'ın çektiği kılıcı kınına koydun Sen akrabalığı kestin Amca oğlunu kıskandın!” Ömer (r a ) şöyle cevap verdi:
“Sen ona çok yakınsın Yaşın da küçük Amca oğlun için sinirlisin ”
Sağ duyulu, geleceği düşünen Ömer (r a )'in almış olduğu kararla İslâm ve Arap kamuoyuna yapmış olduğu etkiyi hafifletmesi gerekiyordu Mısır'a, Yemen'e, Irak'a, Şam'a, Ürdün'e, Filistin'e ve Suriye'ye gönderdiği yazıda şöyle diyordu:
“Ben, Halîd'e olan kızgınlığım sebebiyle veya ihanette bulunduğu için görevinden almadım Fakat o, elde ettiği başarılarla halkın aklını başından aldı ”
Halkın ona fazla güvenip Allah tarafından imtihana çekilmelerinden korktum, Herşeyi yapanın Allah olduğunu bilmelerini istedim Ömer b Haltab'ın bu davranışı, devlet idaresindeki maharetini, liderlikteki
Yeteneğini gösteriyordu Almış olduğu kararlara karşı hiç kimsenin, hatta Halid b Velid’in bile isyan etmeyeceğini biliyordu Buna rağmen kamuoyunu tatmin etme ihtiyacını duydu İdare ve politika adamlarının daha kısa bir süre önce kavradıkları bu durumu Ömer daha o zaman uygulamış, kamuoyuna ters düşen büyük ve önemli kararlar hakkında halka açıklama yapma ihtiyacını duymuştu

[88] Bu konuda daha çok bilgi edinmek isteyenler, acıdaki eserlerimizden herhangi birine müracaat edebilirler:
1- Otoriteyi Kötüye Kullanma Teorisi: Kahire, 1966
2- İdari Hukuk: (Adlî İdare) Birinci Kitap: Kahire, 1967
3- Fesh (İptal) Hukuku İkinci Kitap: Kahire 1967
4- Tazminat (Compensation) Hukuku: Kahire, 1968
[89] Aynı anlamda başka bir hadis-i şerifte ise şöyle buyurulmaktadır:
"Mü'minler bir vücut gibidirler Şayet vücuttaki bir organ rahatsız olursa, bütün vücut rahatsız olur”
[90] Ömer (r a ) kendisine şöyle nasihat etmişti:
“Ya Sa'd! Sana Resulullah'ın dayısı ve sahabisi denildiği zaman gaflete düşme Allah kötülüğü kötülükle yok etmez Kötülüğü iyilikle yok eder Kimsenin Allah ile arasında itaatten başka bir ilişki yoktur Allah'ın dininde insanların şereflileriyte düşükleri eşittir Onların birbirlerine karşı olan üstünlükleri güçlü olmalarıyla ve Allah'a karşı olan itaati idrak etmeleriyle kendini gösterir(x) Resulullah'ın mecburi tuttuğu şeye uy, sabırlı ol
(x) Aynı anlamı ifade eden bir hadiste Resulü Ekrem şöyle buyurmaktadır:
“Kuvvetli mü'min Allah katında zayıf mü'minden daha faziletli ve daha hayırlıdır ” Buradaki “kuvvetli" kelimesinden kastedilen maddî güç olduğu gibi, aynı kelime ilmi ve serveti de içine almaktadır Alimle cahil Allah katında bir olamayacağı gibi, zengin mü'minle fakir mü'min de bir olmaz Zengin mü'min servetini Allah yolunda harcarsa, şüphesiz fakir mü'minden daha hayırlı ve daha faziletiidir Her şeyi en iyi bilen Allah'tır
[91] Tarih kitapları bu halıyı şu şekilde nitelendiriyorlar: Halının ölçüsü altmışa altmış dirsekti gerinde resimlere benzeyen yollar vardı Yine üzerinde işlenmiş nehirler bulunuyordu Kenarı ekilmiş topraktan ve ipekten ilkbaharda yeşeren bitkiler vardı Bitkilerin dalları ve çiçekleri altındandı
[92] O kadar ki Ömer (r a ), sahabilerin ihtisas sahibi olduklarını görüyordu Bu sebeple bir ara Müslümanlara şöyle dedi:
"Ey insanlar! Kur'an'la ilgili soru sormak isteyenler, Übey b Kâ'b'a gelsinler Miras hakkında soru sormak isteyenler, Zeyd b Sabit'e müracaat etsinler Hukukla ilgili bir şey sormak isteyenler, Muaz b Cebel'e başvursunlar Maliye ve iktisat hakkında bir şey öğrenmek isteyenler ise bana gelsinler ”
|
|
|