Yalnız Mesajı Göster

Hac Ve Umrenin Fazileti

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hac Ve Umrenin Fazileti




TEFEKKÜR YÖNÜYLE HAC

Hac; canlara can katmak, canların gittiği yoldan yürümek, yürekleri, gönülleri hoş tutana varmak, olmak için olmanın varlığını yaşamadır

Hac; bu kutlu seferin, bu şanlı kervanın adıdır Bu seferde Müslüman kefenler giyer; malını, mülkünü, çoluk çocuğunu ve kısacası dünyayı arkasında bırakarak gider Yıllarca uğrunda sarf ettiği nice emekleri, göz nuru olmuş malları, mülkleri, evlatlarını eşini dostunu öldüğü gün gibi bırakır gider Ancak bu terk ediş ölümden biraz daha farklı da olsa, bu kutlu sefere gitmek var ama! Ya dönmek var mı? Gözün arkada kalacak şekilde mi gidiyorsun? Bedenin gidiyor ama gönlün bedeninle beraber değilse bu nasıl gidiş olur?

Hac; ölümü prova etmenin, ölmeden önce ölebilmenin azmi ve cesaretini göstermektir, bu sahne yere uzatılarak cansız bedene giydirilen kefen gibi, cansız mezara konan beden sahnesi değildir Bunun adı ihramdır, bunun adı kefendir

Hac; kefeni giyen ise benim, yaşıyorum canlıyım ve ayaktayım ama ölüme, ölümü görmeye, mezardan geçmeden haşre doğru, kopan kıyamet gününe dahil olmaya gidiyorum, ahiret günü gelmeden, ahirette haşr olabilmenin hissiyatını yaşamaya gidiyorum hissi…

Hac; kıyamet sahnesini an be an hissetmenin, dillerde, gözlerde ve gönüllerde tekrar tekrar canlanmasıdır Bir taraftan herkesin başının ve saçının birbirine karıştığı, toz toprak olmuş yüz ifadeleri ve mahşer kalabalığı, diğer bir yandan da mizan, sırat, amel defterlerinin dürülmesi ve bu alemde ben ve benim dirilişim, benim üzerime kopan kıyamet!

Hac; o büyük,muazzam ve dehşetli an, kimsenin kimseden haberinin olamayacağı, herkesin herkesten kaçtığı ve kaçıştığı, herkes benim halim, benim defterim, benim amelim dediği , mahşer gününün talimi…

Hac; umutluların şefaatçisi olan kutlu Peygamber, Hz Muhammed Mustafa’yı bekledikleri gün Hiçbir şeyin hiç kimseye fayda vermediği, Allah’ın rahmetinden başka her şeyin beyhude olduğu o günün bir provası…

Hac; Adem (as)’ın Havva annemizle buluşmasını kutlamak,insanların Rabb’ine ibadet etmek için seçilen merkezde, Allah’ın kullarıyla görüşmek, tevhidin simgesi, İbrahim (as)’ın Nemrut’a karşı direnişini tebrik etmekkurbanların en güzel olanını ve babaya karşı saygının ve sabrın sembolü İsmail (as)’ı anlamaya çalışmak…

Hac; kutsal makamlarda sıddıklarla yeniden beraber olmak, hatıralarıyla buluşmak, ıssız ve sessiz bir vadide, iki tepe arasında Hacer validemizin, küçük oğlu İsmail(as) için Safa ile Merve arasında su aramak gayesiyle koşması ve sonradan bulunan zemzem suyundan kana kana içmek…

Hac; Safa ve Merve tepesine koşmak, Hz Hacer’in bir arayışı, bebeğine su bulma gayreti, annelik sevgisi, ve şefkatinin bir sembolüdür Defalarca koşuşup yorulduğu, sımsıcak kumların çınlatan sessizliğine rağmen, hiç ümidini yitirmeyen, ümitliler zirvesinde oturan o yüce anne, yavrusu için kendisini feda etmeye hazır olan o güzel anne, azami gayret ve çabanın simgesi olan anne… Bütün benliğiyle sevgiyi, yokluğu, itaati içine sindirmiş çilekeş anne…

Hac; Müslümanlarının kardeşliğinin ispat sahası, ırk, renk, dil ve bölge farklılığı,sınıf ayrımı yapılmaksızın, müminler bir araya getiren ve en kusursuz kardeşlik eşitliği içinde, birbirlerini karşıladıkları, kucaklaşırları ve dertleşmelerinin vesilesi…

Hac; İbrahim(as)’a, İsmail(as)’a ve ondan sonra da, tüm iman edenlerin başına musallat olan, gönüllere vesvese veren, onları hidayetten alıkoymak için elinden geleni ardına koymayan, batıl ve hak mücadelesinde, inananların yol kesicisi olan ve bu yolda hiçbir şeyini esirgemeyen şeytanı, onun şahsında ve onun yolunda ve onun hizmetinde olanların tümünü taşlamak; ona karşı açılan savaşta, ona karşı açılan bir mevzide, bir taş olabilmek, onu yerlere serebilmek, ona karşı ebedi düşmanlığını ilan etmek, ona karşı kin ve nefretinin hiç bitmeyeceğini ifade etmek, Şeytanın yol arkadaşı hep beraber olmayı seçen nefsi emmareye karşı savaşımızın devam edeceği bildirgesinin imzalanması…

Hac; ortak paydalarıyla kader birliği, yer birliği, mekan ve zaman birliği içinde dini vazifelerini ortaklaşa yaparların Mina’daki ribat duygusu…

Hac; mahşeri kalabalık ortamında oluşan bir takım problem ve zorluklara karşı tahammül ederek, kardeşlerinin kusurlarını görmeden,kardeşlerine karşı azami sabır ve tahammülü göstererek,onlara gereken yardım ve kolaylığı sağlamayı…

Hac, Arafat’ta bulunuşuyla Müslümanlara, dış görünüşü iti*barı ile mahşer gününü hatırlatır Bir gün Allah'ın huzurunda böyle bir toplanma*nın olacağını ve herkesin hesap vereceği*ni temsili olarak hatırlamayı…

Hac; bir ölçü ve aynadır; insanın iman ve akıl seviyesini ölçer, nefsinin huylarını ortaya çıkarır, sabır seviyesini gösterir ve onu sabra alıştıran…

Hac;sevgililer sevgilisinin ilk ve son olan haccının peşinden yaptığı veda hutbesinin yürekleri yakan üslubuyla tarihe altın harflerle geçen ve Müslüman’ın vazgeçemeyeceği hayat felsefesi edineceği prensipler manzumesinin tefekkürüdür



HACCI GECİKTİRENLER-BAHANELERİ VE AKIBETLERİ

Bu konuda Ebu Hanife,Ebu Yusuf,Malikiler(iki görüşten en kuvvetlisine göre)ve Hanbeliler şöyle der: Gerekli güç ve imkana sahip olduğunda hac ilk yılda farz olur Yani güç ve imkanları var olduğu ilk dönemde Buna göre bu imkanlara sahip olan bir kimse birkaç yıl bu farzı ertelese fasık olur, dolayısıyla şahitliği kabul edilmez Çünkü haccın geciktirilmesi küçük günahlardan biridir Kişi ancak küçük günahın birden fazla ,israrla işlemesi ile fasık olur Kişi bu farzı yerine getirmeden ölmüş olsa günahkar olmakta ama durum yine değişmemektedir Hanefiler diyor ki; Haccetme güç ve imkanına sahip olan biri sonradan mali gücünü yitirirse borçlanma yolu ile imkan elde edip haccedebilir Hatta borcunu ödemeyecek durumda olsa bile İmkan olduğunda borcunu ödeme niyet ve gayretinde bulunursa Allah’ın kendisini bu konuda hesaba çekmeyeceği umulur

Ayrıca Hanbeli mezhebine göre; hac farzını yerine getirmede ihmalkar davranan ve sonunda da, vefat eden birinin bütün mal varlığından, öncelikle bir hac ve umre masrafı çıkarılır [1014]denilmiştir

İmam Muhammed’e göre ise hac ömridir; yani hac ile yükümlü olan kimse bunu ilk yılda yapmak zorunda değildir, ömrü içinde yapması yeterlidir Ancak bu kimsenin hac veya umreyi geciktirmeksizin yapması sünnettir İmam Muhammed’in görüşü Müslümanlara kolaylık sağlayacağı için daha uygundur

Bu cihetle, taat sayılan amelleri çabuk yapmak, hayırlı işlerde acele etmek İslâm'ın tavsiye ettiği hususlardandır Ayet-i celilede Allah Teala: "Ey müminler, hayır işlerine koşunuz, birbirinizle yarış ediniz" [1015] buyurmaktadır

Haccın geciktirilmeden ifasına, hacla ilgili ayetler delalet ettiği gibi, şu hadisler de bunu destekler:

“Hac yapmakta acele ediniz Çünkü sizden biriniz ölümün kendisine ne zaman geleceğini bilmez” [1016]

“Kim kendisini Beytullahi’l-Haram’a ulaştıracak kadar azık ve bineğe sahip olduğu halde haccetmemişse onun Yahudi veya Hıristiyan olarak ölmesi arasında fark yoktur Zira Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştur: “Oraya yol bulabilen insanın, Allah için Kâbe’yi haccetmesi gerekir” [1017] [1018]

“Hac yapmak isteyen acele davransın” [1019]

Bu hadis, hac konusunda acele davranmanın gereğine dikkat çekmektedir Haccın arzuya bağlı nâfile bir ibâdet olmayıp, şartlara bağlı bir farz olduğu göz önüne alınınca; “Hac yapmak isteyen” tâbirini, “hac kime farz olmuşsa” şeklinde anlayıp şöyle ifâde etmemiz gerekir: “Bir kimseye hac farz oldu mu, bunu yerine getirmede acele etsin” Öyle ise, hacda esas olan acele davranmaktır Özellikle yurdumuzda kökleşmiş olduğu üzere ileri yaşlara, yaşlılığa bırakmak doğru değildir

Bu hadisin Beyhaki’deki ziyadesi meseleye daha da açıklık getirir:

“Sizden kimse, başına ne gelecek bilemez; hastalanacak mı, fakir duruma mı düşecek?”



İşin fıkhi yönlerini görüldüğü gibi alimler açıklamışlardır İbadetleri yerine getirmede en önemli olan husus, tüm gayret ve imkanları sarf edebilmektir, yoksa yapılan ibadet şekilde kalır, hakikatinden fazlaca da nasiplenmek mümkün olmaz Günümüzde birçok insanın ibadetlerin genelinde gösterdiği samimiyetsizlik ve gevşeklik örneğini hac ibadetinde de göstermektedir Haccın Müslüman olan bir kişinin hayatındaki anlam ve önemi pek de, dikkate alınmamaktadır

Hac ibadeti, bazıları için daha çok turistik bir gezi veya bazıları için ise, yaşlıların en son yapması gereken bir iş olarak algılanır Bazıları için ise gelenek ve görenek kuralları gereği, belli bir yaştan sonra kendisine neden hacca gitmediğinin sorulmaması için veya kendisine hacı denildiğinden dolayı da mutlaka bunu yerine getirmesi zorunlu bir hal alır



Bazı kimselerin, hac ibadetiyle ilgili eksik bilgi,nefsani hislerle ve ön yargılı davrandıklarını maalesef görmekteyiz! Bunun toplumda örnekleri de azımsanmayacak kadar çoktur Misal olarak bir kaçını burada zikredelim:

“Ben falan kişi gibi olsa asla hacca gitmem

“Ben hacdan dönüşümde dünyadan tamamen el etek çekmem gerekir, onun için şimdi gidemem

“Hacca gidip haccın gereklerini şimdi yerine getiremem Ben daha çok gencim, hem hac şimdilik benim neyime

“Hacca gidersem, bana hacı ismini takarlar da, arkadaş ve çevremde alay konusu olurum veya benim geri kafalı olduğum yorumları yapılır

“Hac ibadetinin belli bir zamanı yoktur, ömürde bir kez farzdır ve zamanı kişinin isteğine bırakıldığı için, kendim şu anda daha çok gencim, bunu ancak emekliliğimde düşünebilirim

“Ben daha oğlumu ve kızımı evlendirememiş, onlara ev bark kuramamışım, onlara mal mülk biriktirmenin, hac farizasından önce geldiğine inanıyorum

“Hem ülkemizde bu kadar ekonomik sorunlar varken, bunca dövizi götürüp başka yerlerde harcamanın ne gereği var, bu başka bir anlamda vatanseverliğe de ters düşer

“Hem bu kadar parayı oralarda harcamanın ne anlamı var? Sevap mı kazanmak istiyorsun; Memleketimizde binlerce fakir-fukara var onlara ver de kendi ihtiyaçlarını gidersinler, hem bu hac yapmaktan çok daha sevap getirir

Buna benzer yüzlerce bahanelerin arkasına sığınılarak, bu ibadet çoğu zaman bilerek ihmal edilmektedir Şeytanın görevi sürekli olarak Müslüman’ı ibadetten ve Allah’ın emirlerinden alıkoymak için bir sürü vesveseler vermektir Şeytan, öncelikle insana yapacağı kötülükleri sevdirmeye çalışır, sonra da onlara kötü işleri yapmalarını sağlar Şayet kul bunları yaparsa, şeytan bununla sevinir, başarısını kutlamaya başlar

Öyleyse,şeytanı sevindirmek istemeyen mü’min şu hadis-i şerifin muhtevasını bir tefekkür etsin;

Peygamber Efendimiz(sav) şöyle buyurmuştur: “Hac yapmakta acele ediniz Çünkü sizden biriniz ölümün kendisine ne zaman geleceğini bilmez” [1020]

Tüm bunlar ve herkes “Her nefis, mutlaka ölümü tadacaktır” [1021] emri ilahiyesi, Allah’ın yeryüzündeki tüm canlılara biçtiği ortak bir kaderdir Bu ortak kader, ölüm kaderidir Ne zengin, ne fakir ne zalim, ne mazlum ne çocuk, ne büyük, ne kadın ve ne erkek, ve ne kafir ve nede mümin, hiçbir kimse ölümün pençesinden kaçamaz ve tarih boyunca da kaçamamıştır

Madem herkes için ölüm haktır, Allah’a varma haktır, mahşer ve hesap haktır, cennet ve cehennem haktır O halde, şu kısacık fani hayata ve oyuncak hükmünden öteye değeri olmayan, bu dünyaya bu kadar dalmanın, bir anlamı veya bir başka izahı var mıdır?

Unutma ey mü’min!

Hac büyük olay, büyük bir sahne, o sahnede yalnız sen varsın Tek başına ve başroldesin Sen seyirci kısmında uzakta seyreden biri değilsin

Çünkü İhramı giyen, evrensel kıbleye varan sensin,

Tıpkı güneşin etrafında dönen gezegenler gibi,

Kabe’nin etrafında dönen sensin,

Safa ve Merve’de Hacer’in gayretini gören ve yaşayan sensin,

Kabe’nin yanında İsmail(as)’ın çığlığını ve Muhammed Mustafa(sav)’nın duasını işiten sensin

Allah’ın, peygamberine insanları hacca çağır nidasına lebeyk diyen yine sensin

Adem(as)’ın annemiz Havva’yla buluşmasını, rahmet bulvarında, Arafat meydanında onları gören sensin,

Mina ’da sevgiyi yakalamak ve sevgililerle bulunan sensin,

Peygamberin evrensel davetini ilan ettiği, Medine’den davete icabet etmek, biat etmek için Akabe’de bulunanlarla tokalaşan, onlarla beraber biatini yenileyen yine sensin



[986]-A’raf suresi ayet-172

[987]-Zariyat suresi ayet-56

[988]-Ebu Cafer Muhammed b Cerir et-Taberi,Taberi Tefsiri,VII,567-568

[989]-Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili,I,95

[990]-Bakara suresi ayet-83;Al-i İmran suresi ayet-64;Maide suresi ayet-72

[991]-Ra’d suresi ayet-36;Enbiya suresi ayet-73;Zümer suresi ayet-11,14

[992]-Bakara suresi ayet-21

[993]-Hac suresi ayet-77

[994]-Beyyine suresi ayet-5

[995]-Nisa suresi ayet-36

[996]-Buhari,İman,l,2;Müslim,İman,19-22;Tirmizi, İman,3;Nesai,İman,13

[997]-Al-i İmran suresi ayet-97

[998]-Müslim,Hac,412;Nesai,Menasik,1,Ahmed b Hanbel,II,508

[999]-İbn Hanbel,II,508;Nesâî,Menasik,1

[1000]-Hac suresi ayet-27,28

[1001]Buhari,Cihad,1Hac,4,34,102,Umre,1;Müslim,İman,13 5, 140;Tirmizi,Mevakit,13,Hac,6,14,88;Darimi,Menasik

8,Salât,24,135

[1002]-Bakara suresi ayet-196

[1003]-İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi,V,277-278

[1004]-Tirmizi,Hacc,7,(816);Ebu Davud,Menasik,80,(1993);İbnu Mace,Menasik,50,(3003)

[1005]-Vehbi Zühaylî, İslam Fıkhı Ansiklopedisi,III,405-406

[1006]-Nesai,Hac,3,Zekat,49,İmân,1;Darimi,Menasik,7,Sal ât ,135;Tirmizi,Hac,6;Ahmed,I,387,III,114,412,IV,

342

[1007]-Vehbi Zühaylî, İslam Fıkhı Ansiklopedisi,III,404-405

[1008]-İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi,V,283-284

[1009]-Buhari,Muhsar,9,10;Nesai,Hac,4;İbn Mace,Menasik,3;Darimi,Menasik,7;Ahmed,II,229,410,4 84,494

[1010]-Nesâî, Menasik 6, (5, 115); İbnu Mace, Menasik 3, (2886)

[1011]-Tirmizi,Hacc,41,Hadis no:866

[1012]-İbrahim Canan,Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi,V,284-285

[1013]-İbn Mace,Menasik,5

[1014]-İbn-i Abidin,Dürül-Muhtar,II,191;Vehbe Zuhayli,İslam Fıkhı Ansiklopedisi,III,410

[1015]-Bakara suresi ayet-148

[1016]-Ebu Davud,Menasik,5;İbn Mace,Menasik,1;İbn Hanbel,I,214,225

[1017]-Al-i İmran suresi ayet-97

[1018]-Tirmizi,Hacc,3,Hadis no:812

[1019]-Ebu Davud,Menasik,6,Hadis no:1732

[1020]-Ebu Davud,Sünen,Kitabu’l-Menasik,5;İbn Mace,Sünen,Menasik,1

[1021]-Al-i İmran suresi ayet-185

Alıntı Yaparak Cevapla