Yalnız Mesajı Göster

Eshab-İ Kehf = Mağara Arkadaşları

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Eshab-İ Kehf = Mağara Arkadaşları




Beri tarafta Dekyanus hiddetinden ne yapacağını düşünüyordu Onları uykuya daldıran Allahü Teâlâ bunun kalbine de mağaranın kapısını kapatmayı getirdi Bunun üzerine Dekyanus mağaranın kapısının ördürülmesini emretti:
— Açlıktan, susuzluktan ölsünler, mağaraları kabirleri olsun! dedi
Adamları da öyle yaptılar Ancak Dekyanus'un hanesinde îmanını gizleyen iki mü'min vardı Birinin adı Pendros, diğerininki ise Runas idi Bunlar Eshâbı Kehf'in isimlerini, neseblerini ve kıssalarını iki kuru levhaya yazıp bir bakır sandığa koyarak yapılan duvarın içine koymayı kararlaştırdılar ve bu şekilde yaptılar
Bu yiğitler öyle bir vaziyette uykuya dalmışlardı ki, görülse uyanık zannedilir, fakat hakikatte ise uykuda idiler Uykuda oldukları halde gözleri açık, sağa ve sola dönüyorlardı Köpekleri Kıtmîr ise mağaranın girişinde kollarını serîvermiş bir vaziyette uyuyordu Üzerlerine çıkıp varılsa muttlak dönülür kaçılır, korkudan donakalırlardı Zira vaziyetleri öyle heybetli, öyle korkunç idi Bu itibarla kendilerine kimsenin muttali olması mümkün değildi Öyle bir rahatlık içinde uyuyorlardı ki Güneş doğduğu zaman mağaralarından sağ tarafına meyillenir, batarken de onları sol taraftan makaslardı Yani üzerlerine gün bile değmez, değse de nihayet batış sırasında soldan biraz kırkar geçerdi Çünkü mağaranın vaziyeti buydu Her tarafı m'ahfuz, ancak kapısı biraz batıya meyilli olarak kuzeye bakıyordu Onlar ise mağaranın bir geniş yerinde sıkıntısız bir şekilde yatıyorlardı
Eshâbı Kehf in o suretle Allah için baş kaldırması ve kavimlerini terkedip mağarada böyle yatmaları, Allahü Teâlâ'nın kudret ve rahmetinden bir delil, bir keramettir
İşte böylece ilâhî bir rahmet olarak bu yiğitlerin o mağarada senelerce uyuyup muhafaza edilmesinden sonra Allahü Teâlâ onları bir delil olarak ba's de etti, ölü diriltir gibi uykudan uyandırdı Eshâbı Kehf uyandıkları vakit aralarında soruşturmaya başladılar ve içlerinden biri:
— Ne kadar durdunuz, ne kadar uyudunuz? diye sordu Kimisi:
— Bir gün, diye cevap verdi Kimi de:
— Bir günden âz, dediler Nitekim kıyamette diriltilecekler de böyle sanacaklardır Bu konuşma esnasında kimi de daha fazla durulduğunu sezerek aralarındaki ihtilâfı kesmek için dediler ki:
— Ne kadar durduğunuzu Rabbiniz en iyi bilir Binaenaleyh ihtilâfı bırakınız da, hemen birinizi şu gümüş paranızla şehre gönderiniz, en temiz yiyecek hangisi baksın ve size ondan bir rızık getirsin, çok dikkat ve nezaketle hareket etsin, sakın sizi kimseye sezdirmesin Zira başınıza binerlerse şüphe yok ki, ya Sizi öldürecekler veya irtidad ettirip milletlerinin dinî putperestliğe döndürecekler O zaman da ebedî kurtuluş bulamazsınız Öîdürülürseniz şehîd olur kurtulursunuz ama, dininizden dönüp küfre girerseniz dünyada ve âhirette ebediyyen felaha eremezsiniz
Hülâs'a böyle konuştular ve bu sözü kabul ettiler de, içlerinden Temliha'yı şehre gönderdiler Fakat Hüdânın takdirine bak ki, o derece sakınmalarına rağmen Allahü Teâlâ, bu suretle kendilerini tanıttırdı Çünkü Yemliha'nın elindeki para, o zamanki insanlara göre hayli eski olduğundan dikkati çekmiş ve yakalanmasına sebep olmuştu Bu şekilde Allahü Teâlâ va'dinin hak ve saatinin şüphesiz olduğunu insanlar muhakkak bilsinler diye, bu duruma muttali kılmıştı Zira mağarada ne kadar durduklarını bilemeyen Eshâb-ı Kehf senelerce yattıkları yerden kabirden kalkar gibi uyanıp kalktıklarını anlamış ve vaktiyle baş kaldırdıkları müşriklere karşı muvaffak olduklarını ve taleb ve ümid ettikleri ilâhî rahmetin bir tecellîsini görmek ve daha önce îman ettikleri şekilde Alah'ın va'dinin hak olduğunu müşahede ile bilmiş oluyorlardı Ve bu suretle gerek kendileri ve gerek diğerleri için Kıyametin şüphesiz olduğuna da bir delil ve misâl olmuş bulunuyorlardı
Eshâb-ı Kehf in uyudukları mağaranın mevkii ile alâkalı olarak muhtelif yerler rivayet edilegelmiştir Ancak bugün ziyaret edilmekte olan Tarsus yakınlarındaki mevkiin onlara ait yer olduğu bilinmektedir
Bu kıssaya ait hususlardan biri de onların üç kişi olup kelbleriyle birlikte dört, veya beş kişi olup kelbleriyle beraber altı, yahut da yedi kişi olup kelbleriyle beraber sekiz olduklarına dair rivayetlerdir ki, doğruya en yakın olanı sonuncusudur Doğrusunu Alahü Teâlâ bilir Adetlerin bilinmesi kıssa noktası nazarından herkese lâzım değildir Onları hakkiyle bilenler pek azdır Çokları bu mevzuuda gaybî taşlamaktan başka bir iş yapmamaktadırlar Şu hâlde Eshâb-ı Kehf kıssasını yalnız Kur'an'ın beyanına dikkat ederek mütalea etmeli, şundan bundan sormaya kalkışmamalıdır
Eshâb-ı Kehf'in mağarada uyuma sürelerinin ise üç yüz dokuz sene olduğu yine Kur'an'ın beyanıdır


(Kehf Sûresi)

Alıntı Yaparak Cevapla