Prof. Dr. Sinsi
|
Peygamber Zevcesine İftira
Bunun üzerine Saad bin Muaz radıyallahu anh kalkıp:
— Ey Allah'ın Resulü, ben sana yardım eder ve o adamın hakkından gelirim Eğer Evs kabilesinden ise onun boynunu vururum, kardeşlerimiz Hazrec kabilesinden ise, emir buyurursanız, emrinizi yerine getiririz, dedi
Bu açıklama karşısında Hazrec'lilerin reisi olan Saad bin Ubâde radıyallahu anh kalktı Saad bin Ubâde bundan önce iyi bir kimseydi, fakat bu anda kabile hislerine mağlûp olarak Said bin Muaz'a dedi ki:
— Allah'a yemin ederim ki, yalan söylüyorsun Sen onu öldüremezsin, öldürmeye gücün de yetmez!
Buna karşılık olarak Saad bin Muaz'ın amcaoğlu Useyd bin Hudayr radıyallahu anh konuştu ve Saad bin Ubâde'ye:
— Allah'a yemin ederim ki, sen yalan söylüyorsun, onu muhakkak öldürürüz, sen münafıkları tutan bir münafıksın, dedi Bu şekilde iki Ensâr kabilesi Evs ile Hazrec'liler arasında durum gerginleşti Hattâ Peygamber aleyhisselâm minberde iken kavga etmeye hazırlandılar Allah'ın Resulü de onları devamlı olarak sakinleştirmeye gayret etti Nihayet sustular, Peygamber aleyhisselâm da sükût etti
— O gün gözyaşlarım kesilmeden ve gözlerime uyku girmeden ağladım, iki gün, iki gece ağlarken anne-babam yanımda bulunuyorlardı Ağlamaktan yüreğimin parçalanacağını sanıyorlardı Her ikisi yanımda oldukları halde, Ensârdan bir kadın yanıma gelmek için izin istedi Girmesine izin verdim Girip oturdu ve benimle beraber ağlamaya başladı Biz bu hal içerisinde ağlarken, Peygamber aleyhisselâm içeriye girdi Selâm verdikten sonra oturdu Halbuki bu dedi - koduların ortaya çıktığı zamandan beri hiç yanımda oturmamıştı Bir ay hakkımda vahiy inmediği halde beklemişti
Oturunca önce şehadet getirdi Sonra şöyle buyurdu:
— Bundan sonra, ey Aişe, hakkında şöyle şöyle bazı şeyler duydum Eğer suçun yoksa Allah seni temize çıkaracaktır Bir suç işlediğin, Allah'a tevbe ve istiğfar et Çünkü kul, günahını itiraf edince Allah onu afveder Peygamber aleyhisselâm konuşmasını bitirince, gözyaşlarım kuruyup kesildi, bir damla dahi akmadı
Babama:
— Peygamber aleyhisselâmın söylediklerine cevap ver! diye söyledim Babam:
— Allah'ın Resulüne ne söyleyeceğimi bilmiyorum, dedi Bu defa anneme: -
— Sen cevap ver! dedim O da:
— Ben de Allah'ın Resulüne ne diyeceğimi bilmiyorum, diye konuştu
Bunun üzerine, çok Kur'ân okumayan genç bir kadın olduğum halde, dedim ki:
— Allah'a yemin ederim ki, ben, bu dedi - koduyu işittiklerinizi, bunun içinizde yer ettiğini ve doğru olduğunu kabullendiğinizi biliyorum Suçsuz olduğumu söylesem ki, Allah suçsuz olduğumu bilir, inanmayacaksınız Allah'ın suçsuz olduğumu bildiği bir şeyi kabul etsem, ona inanacaksınız Allah'a yemin ederim ki, ben, size Yusuf aleyhisselâmın söylediğinden başka bir misâl bulamıyorum O, «Sabr-ı cemilden başka bir şey kalmamıştır » (Yusuf Sûresi) demişti Sizin şu anlatışınıza karşı sığınılacak ancak Allâhü Teâlâ'dır
Bunu söyledikten sonra, dönüp yatağıma yattım Katî olarak suçsuz olduğumu biliyordum Ancak, Allah'a yemin ederim ki, Allâhü Teâlâ'nın hakkımda kıyamete kadar okunacak bir vahiy indireceğini sanmıyordum Buna göre, durumum Allah'ın, hakkımda vahiy suretiyle bir şey buyuracağı kadar değerli değildir Fakat, Peygamber aleyhisselâmın, Allâhü Teâlâ'nın -beni tebrik ettiğine dâir bir rüya görmesini ümid ediyordum
Allah'a yemin ederim ki, Peygamber aleyhisselâm bu meclisten ayrılmadan ve ev halkından bir tek kimse dışarı çıkmadan Allah'ın Resulüne vahiy geldi Vahyin şiddetinden kendisine ânzî bir hal oldu Hattâ vahyin ağırlığı dolayısiyle, kış mevsiminde bulunduğumuz halde, inci gibi ter dâneleri yüzünden akıyordu
Vahyin nazil olması sona erince, gülerek ilk söylediği şey:
— Ey Âişe, Allah suçsuz olduğunu bildirdi, sözü oldu Bunun üzerine annem:
— Kalk, Allah'ın Resulünün yanına git! dedi Ben:
— Hayır, gitmem ve ancak Allâhü Teâlâ'ya hamdederim, dedim
Nihayet Allâhü Teâlâ «iftirayı yapanlar sizden küçük bir zümredir  » (Nur Sûresi) meali ile başlayan on âyetin hepsini indirdi
Allâhü Teâlâ, suçsuz olduğumu ifade buyuran bu âyetlerini indirdiği zaman, Hazreti Ebû Bekir radıyallahu anh: -
— Allah'a yemin ederim ki, Aişe hakkında bu iftiraları söyledikten sonra Mistah'a hiç bir zaman artık yardımda bulunmayacağım, dedi Halbuki Mistah fakir ve Ebû Bekir'in akrabası olduğu için ona devamlı yardımda bulunurdu Hazreti Ebû Bekir böyle deyince Allahü Teâlâ, «Sizden zengin ve fazilet sahibi kimseler, akrabalarına, miskinlere, Allah yolunda hicret edenlere bir şey vermeyeceklerine dair yemin etmesinler Avf ve bağış ile muamele etsinler Allah'ın günahlarınızı mağfiret etmesini istemiyor musunuz? Allah mağfiret edicidir, merhamet sahibidir » (Nur Sûresi) mealindeki Ayet-i Kerîmeyi inzal buyurdu
Bu Ayet-i Kerime nazil olunca, Ebû Bekir radıyallahu anh:
— Bilâkis, ben Allah'a beni mağfiret etmesini istiyorum, dedi ve Mistah'a yapmakta olduğu yardımı tekrar vermeye başladı, bu yardımı asla kendisinden esirgemeyeceğim, diye söyledi
Hazreti Aişe devamla der ki:
Peygamber aleyhisselâm benim meselem hakkında Zeyneb binti Cahş radıyallahu anhâ'ya da sorar ve:
— Ey Zeyneb, bildiğin ve gördüğün bir şey var mı? derdi Zeyneb de: — Ey Allah'ın Resulü, kulağımı ve gözümü korurum Hayırdan başka bildiğim bir şey yok, diye cevap vermişti
Zeyneb radıyallahu anh, Peygamber aleyhisselâm'ın zevceleri içinde kendini, benim derecemde kabul ederdi Allah onu muhafaza etti Fakat kız kardeşi Hamne, onun lehine benimle mücadele etmeye teşebbüs etti ve iftirayı yapanlardan helak olanlar arasında o da helak oldu Yani ona da kazf cezası tatbik edildi
Suçsuz olduğuma dâir vahiy nazil olunca Peygamber aleyhisselâm minbere çıkıp bunu anlattı ve inen âyetleri okudu Minberden indikten sonra da iki erkek (Hassan bin Sabit ve Mistah bin Usâse) ile bir kadına (Hamne binti Cahş) iftira cezasının tatbik edilmesini emir buyurdu ve bunlara ceza uygulandı (Bu sahabîler daha sonra tevbe etmişlerdir )
(Buhari, Müslim, Tirmizi)
|