Prof. Dr. Sinsi
|
Kur'an Ve Astronomi
GÖKYÜZÜNÜN BİNA KILINMASI
O, sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina kıldı Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden rızık çıkardı Öyleyse (bütün bunları) bile bile Allah'a eşler koşmayın (Bakara Suresi, 22)

Geminig meteor yağmuru her sene Aralık ayının ikinci haftasında en yoğun şekilde gözlemlenir Yandaki fotoğrafta görülen kısa çizgiler yıldızlara ait izlerdir; uzun olanlar ise meteorlara aittir Resimde görülen meteor yağmurunda gök taşları saatte 58 taneye varan yoğunlukta düşmüştür
Yukarıdaki ayette gökyüzü için Arapça "essemae binaen" kelimesi kullanılmaktadır Bu kelime kubbe, tavan anlamlarıyla beraber, Arap Bedevileri tarafından kullanılan çadır benzeri bir kaplamayı da tarif eder 11 Ve söz konusu çadırımsı yapı ile vurgulanan; dış öğelere karşı bir çeşit koruma sağlanmasıdır
Biz çoğunlukla farkında olmasak da, diğer gezegenlerde olduğu gibi Dünya'ya da çok sayıda gök taşı düşmektedir Diğer gezegenlere düştüklerinde dev kraterler açan bu gök taşlarının Dünya'ya zarar vermemelerinin nedeni, Dünya'yı saran atmosferin düşmekte olan gök taşlarına karşı büyük bir direnç göstermesidir Gök taşı bu dirence fazla dayanamaz ve sürtünmeden dolayı yanarak büyük bir kütle kaybına uğrar Böylece, büyük felaketlere yol açabilecek bu tehlike, atmosfer sayesinde engellenmiş olur Allah yukarıda bahsettiğimiz atmosferin koruyucu özelliği ile ilgili ayetlerin yanı sıra, aşağıdaki ayette de bu özel yaratılışa dikkat çekmektedir:
Görmedin mi, Allah, yerdekileri ve denizde onun emriyle akıp giden gemileri, sizin yararınıza verdi Ve izni olmadıkça, göğü yerin üstüne düşmekten alıkoyar Şüphesiz Allah, insanlara karşı şefkatlidir, çok merhametlidir (Hac Suresi, 65)
Nitekim bir önceki bölümde de bahsettiğimiz atmosferin koruyucu özelliği, Dünya'yı uzaydan yani dış öğelerden korumaktadır Yukarıda yer verilen ayetlerde gökyüzü için kullanılan bina kelimesi ile de tam olarak gökyüzünün, Peygamberimiz (sav) döneminde bilinmesi mümkün olmayan bu yönüne dikkat çekilmektedir
GERİ DÖNDÜREN GÖK
Kuran-ı Kerim'de, Tarık Suresi'nin 11 ayetinde gökyüzünün "geri döndürücü" özelliğinden şöyle bahsedilir:
Dönüşlü olan göğe andolsun (Tarık Suresi, 11)
Kuran meallerinde "dönüşlü" olarak tercüme edilen "rec'i" kelimesi, "geri çeviren" ya da "geri döndüren" anlamlarına gelmektedir
Bilindiği gibi Dünya'yı çevreleyen atmosfer pek çok katmandan oluşur Her katmanın, canlılığın yararına yönelik önemli bir görevi vardır İncelendiği zaman her tabakanın kendisine ulaşan madde ya da ışınları uzaya ya da yeryüzüne geri döndürme özelliklerinin olduğu anlaşılmıştır Burada atmosfer katmanlarının geri döndürme özelliğini birkaç örnekle inceleyelim
Örneğin 13 ile 15 km yükseklikteki Troposfer tabakası, yeryüzünden yükselen su buharının yoğunlaşıp yağış olarak yere geri dönmesini sağlar 25 km yükseklikteki Stratosferin alt tabakası olan Ozonosfer, uzaydan gelen radyasyon ve zararlı ultraviyole ışınlarını yansıtarak, yeryüzüne ulaşamadan uzaya geri dönmelerini sağlar İyonosfer tabakası da yeryüzünden yayınlanan radyo dalgalarını bir uydu gibi yeryüzünün farklı bölgelerine geri yansıtarak, telsiz konuşmalarının, radyo ve televizyon yayınlarının uzak mesafelerden izlenebilmesini sağlar Manyetosfer tabakası ise, Güneş'ten ve diğer yıldızlardan yayılan zararlı radyoaktif parçacıkları, yeryüzüne ulaşmadan uzaya geri döndürür
Gökyüzü tabakalarının henüz yakın bir geçmişte keşfedilen bu özelliğinin yüzyıllar öncesinden Kuran'da belirtilmesi, Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunu bir kez daha ispatlamaktadır

Dünya üzerindeki canlı yaşamı için suyun varlığı son derece önemlidir Suyun oluşmasındaki etkenlerden bir tanesi de atmosferin katmanlarından biri olan Troposferdir Troposfer tabakası okyanuslardan yükselen su buharını yoğunlaştırarak yeryüzüne yağmur olarak geri döndürür
Yeryüzündeki yaşam için öldürücü olabilecek ışınları engelleyen atmosfer katmanı ise, Ozonosfer tabakasıdır Stratosferin alt tabakası olan Ozonosfer tabakası ultraviyole gibi zararlı kozmik ışınları uzaya geri döndürerek, bu ışınların yeryüzüne ulaşmasını ve canlılığa zarar vermesini engeller
Atmosferin her katmanı insanlara yararlı özelliklere sahiptir Örneğin atmosferin üst tabakalarından biri olan İyonosfer tabakası, belli bir merkezden yayınlanan radyo dalgalarını yeryüzüne geri yansıtarak bu yayınların uzak mesafelerden bile algılanmasını sağlar
GÜNEŞ'İN DOĞUŞU VE BATIŞINDAKİ FARKLI NOKTALAR
Artık, doğuların ve batıların Rabbine yemin ederim; Biz gerçekten güç yetireniz; (Mearic Suresi, 40)
Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbidir, doğuların da Rabbidir (Saffat Suresi, 5)
O, iki doğunun da Rabbidir, iki batının da Rabbidir (Rahman Suresi, 17)

Yukarıdaki ayetlerde görüldüğü gibi doğu ve batı kelimeleri çoğul olarak kullanılmışlardır Örneğin ilk ayette kullanılan "meşarik" kelimesi doğu için, "megarib" kelimesi de batı için ikiden fazla olduklarını ifade eden çoğul kullanım şekilleridir En son ayette ise "meşrikeyn" iki doğu, "mağribeyn" iki batı şeklinde kullanılmıştır Ayetlerde kullanılan "meşarik" ve "meğarib" kelimeleri "Güneş'in doğduğu ve battığı yer" anlamlarına da gelmektedir Dolayısıyla yukarıdaki ayetlerde gün doğumunun ve gün batımının çeşitli noktalarından bahsedilir Ayrıca ilk ayette doğuların ve batıların Rabbi olarak yemin edilmesi de dikkat çekicidir
Bilindiği gibi Dünya'nın kendi etrafında dönüş ekseni (ekliptik ekseni) 23° 27'lık bir eğikliğe sahiptir Bu eğiklik ve Dünya'nın küresel şekli sebebiyle, güneş ışınları yeryüzüne her zaman aynı açıyla düşmez Bu nedenle ekvatordan uzakta bulunan bir kimse -güneş ışınları bu bölgeye farklı açılarla düştüğü için- Güneş'in doğuda farklı noktalarda doğduğunu, batıda da farklı noktalarda battığını gözlemler Ve bu kişi ekvatordan ne kadar uzakta olursa, gün batımı ve gün doğuşu için o kadar farklı noktalar tespit edecektir
Ancak ekvatordaki bir kişi, güneş ışınları bu bölgeye her zaman dik açıyla geldiği için, Güneş'in hep tam doğudan doğup, tam batıdan battığını görecektir Arap Yarımadası'nın ekvatordan pek uzakta olmadığı dikkate alındığında, burada gözlemsel olarak böyle bir tespitin yapılmasının mümkün olmadığı açıktır Çünkü bu bölgedeki bir kişi Güneş'in hep aynı noktadan doğup, hep aynı noktadan battığını görecektir Yukarıdaki ayetlerde geçen doğu ve batı ile ilgili ifadeler, Güneş'in farklı noktalardan doğup, farklı noktalardan battığına işaret ediyor olabilir (En doğrusunu Allah bilir )
KARADELİKLER
20 yüzyılda evrendeki gök cisimleri ile ilgili pek çok yeni keşif yapılmıştır Günümüzde henüz yeni tanınan bu cisimlerden biri de karadeliklerdir Karadelikler, yakıtı tükenen bir yıldızın kendi içine doğru büzülmesi ve en sonunda, yıldız yerine sınırsız yoğunlukta ve sıfır hacimde çok büyük bir çekim alanının ortaya çıkmasıyla oluşmaktadır Karadeliği, yüzey yerçekimi oldukça güçlü olduğu ve ışık içerisinden kaçamadığı için, en büyük teleskoplarla bile göremeyiz Ancak içine çöken yıldız bulunduğu yerin çevresine olan etkisiyle algılanabilir Allah Vakıa Suresi'nde yıldızların yerleri üzerine yemin ederek bu konuya şöyle dikkat çekmiştir:
Hayır, yıldızların yer (mevki)lerine yemin ederim Şüphesiz bu, eğer bilirseniz gerçekten büyük bir yemindir (Vakıa Suresi, 75-76)

Karadelikler ifadesi ilk kez, Amerikalı fizikçi John Wheeler tarafından 1969 yılında ortaya atılmıştır Önceleri tüm yıldızları görebildiğimizi farz ediyorduk; ancak sonraki yıllarda uzayda bizim onları görebileceğimiz ışıkları olmayan yıldızlar olduğu anlaşılmıştır Çünkü enerjisi tükenen bu yıldızların ışıkları yok olmaktadır Aşağıdaki ayette de kıyamet günü tasvirlerinin yanı sıra, bir yönüyle de bu bilimsel bulguya işaret ediliyor olabilir:
Yıldızlar 'örtülüp (ışıkları) silindiği' zaman, (Mürselat Suresi, 8)
Ayrıca büyük kütleye sahip yıldızlar uzayda bükülmeye sebep olur Fakat karadelikler sadece uzayda bükülmeye sebep olmaz, aynı zamanda uzayı delip geçer Bu sönmüş yıldızların karadelikler olarak adlandırılmasının nedeni de budur Ayette yıldızlarla ilgili bu bilgiye de dikkat çekilmiş olması, Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunu ispatlayan bir diğer önemli bilgidir:
Göğe ve Tarık'a andolsun, Tarık'ın ne olduğunu sana bildiren nedir? (Karanlığı) Delen yıldızdır (Tarık Suresi, 1-3)
IŞIK VE KARANLIKLAR
Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı (nuru) kılan Allah'adır  (Enam Suresi, 1)
Bilindiği gibi etrafta ışık kaynağı olmadığında, bir insanın çevresindekileri çıplak gözle görmesi mümkün değildir Ancak bizim görebildiğimiz ışık, ışık yayan enerjinin çok küçük bir bölümüdür İnsanın göremediği, fakat ışık yayan başka enerji çeşitleri de mevcuttur: Kızılötesi, ultraviyole, X ışınları ve radyo dalgaları gibi Ve insan ışığın bu dalga boyları karşısında kör konumundadır
Kuran'da "karanlık" kelimesinin her defasında "karanlıklar" olarak ifade edilmesi de bu bakımdan dikkat çekicidir Arapçada "zulumat" olarak ifade edilen "karanlıklar" kelimesi, Kuran'da 23 ayette çoğul biçimde kullanılmıştır Tekil olarak ise hiç kullanılmamıştır Kuran'da karanlık kelimesinin bu kullanımı bizim görebildiğimiz ışık aralığının dışında da, farklı ışık çeşitleri olabileceğine dikkat çekmektedir
Buradaki çoğul ifadenin sebebini bilim adamları yakın tarihlerde keşfetmişlerdir Dalga boyları, elektromanyetik ışınım olarak bilinen enerjinin farklı şekilleridir Elektromanyetik ışınımın tüm farklı şekilleri, uzayda enerji dalgaları şeklinde hareket ederler Bu, bir gölün üzerine atılan taşların oluşturduğu dalgalara benzetilebilir Ve nasıl, bir göldeki dalgaların farklı boyları olabiliyorsa, elektromanyetik ışınımın da farklı dalga boyları olur
Evrendeki yıldızların ve diğer ışık kaynaklarının hepsi aynı türde ışın yaymazlar Bu farklı ışınlar, dalga boyuna göre sınıflandırılır Farklı dalga boylarının oluşturduğu yelpaze ise çok geniştir En küçük dalga boyuna sahip olan gama ışınları ile, en büyük dalga boyuna sahip olan radyo dalgaları arasında 1025'lik (milyar kere milyar kere milyarlık) bir fark vardır Güneş'in yaydığı ışınların tamamına yakını, bu 1025'lik yelpazenin tek bir birimine sıkıştırılmıştır
Bu sayının büyüklüğünü daha iyi kavramak için şöyle bir karşılaştırma yapmak yerinde olur Eğer 1025 sayısını saymak istersek, gece gündüz hiç durmadan saymamız ve bu işi Dünya'nın yaşından 100 milyon kez daha uzun bir zaman boyunca sürdürmemiz gerekirdi Evrendeki farklı dalga boyları, işte bu kadar geniş bir yelpaze içine dağılmıştır Güneş'ten yayılan farklı dalga boyları ise, %70'i 0 3 mikronla 1 50 mikron arasındaki daracık bir sınırın içindedir Bu aralıkta üç tür ışık vardır: Görülebilir ışık, yakın kızılötesi ışınlar ve yakın morötesi ışınlar "Görülebilir ışık" olarak adlandırılan bu ışınlar, elektromanyetik yelpazenin 1025'te 1'inden bile daha az bir aralıkta olmalarına rağmen, güneş ışınlarının toplam %41'ini oluşturur
Görüldüğü gibi gözlerimizin görebildiği elektromanyetik dalgalar, ışık tayfının çok küçük bir bölümünü meydana getirir Diğer kısımlar ise insan için geniş karanlıkları ifade eder ve bu sınırın dışındaki dalga boyları insanın kör olduğu alanlarıdır 34

|