Prof. Dr. Sinsi
|
Tayran Han Ve Ceylan Kızın Hikayesi
Tayran Han ve Ceylan Kızın Hikayesi - Tayran Han ve Ceylan Kızın Efsanesi
Munzur dağı yamaçlarında yemyeşil bir vadinin içinde akan görkemli bir çağlayan ve o çağlayanın kıyısında insanları kardeşçe ve huzur içinde yaşayan bir köy varmış o zamanlar gündüzler hep güneşli, geceler hep yıldızlı geçermiş yağmur yağmadıkça O köyün insanları hayvancılık ve tarımla sağlarmış geçimini Akıllısı varmış delisi varmış, uslusu varmış mutlusu varmış o Köyde herkes biribirini sever,sayarmış Anlayacağınız dost çokmuş, düşman yokmuş
Bitkiler boy boy, hayvanlar soy soy, yamaçlar renk renk nergiz, bahçeler gül, lâle, sümbül,dağlar süsen, kardelen, tarlalar başak başak ekin, ağaçlar çeşit çeşit meyve doluymuş…Öyle ki güzellikler çok, kötülükler yokmuş
Gelgelelimki bu güzel yörede sesi dağları yakan, dağlara yamaçlara yanık türküler söyleyen Tayran Han adında genç bir aşık yaşarmış Tayran Han onca güzelliğe çağlayana, çiçeğe, bahçeye, suya, babasının varlığına ve etrafındaki insanlara rağmen çok yalnızmış  Gün geceye durduğunda, gökyüzüne bakar, gördüğü her yıldıza bir türkü söyler, içini tarifsiz bir aşk ateşi yakarmış…Efkarından sazı ağlar, yüreği sızım sızım sızlarmış  Her gece Ceylan gözlü, gül bakışlı bir kız girermiş rüyalarına, yüreği aşkla, özlemle çarparmış her sabah uyandığında
İstermiş ki, rüyaları gerçek olsun, rüyasında gördüğü ceylan gözlüsüne kavuşsun, koynunda uyuyup, koynunda uyansın, yüreği her gece aşkla dağlansın, çağlayanlar daha bir çağlayan, sevdalar daha bir sevda olsun, sevda türküleri aksın durmadan dilinden koylara, nehirlere, alıp götürsün sesini rüzgarlar sevdalı iklimlere
Günlerden bir gün yine sazını eline alıp dağın başında, başını göğe kaldırmış türküsünü söylerken birden bir hışırtı duymuş  Bakmış ki her gece rüyalarına girdiği güzeller güzeli Ceylan bakışlı kız durur karşısında  Durur da öylece süzer nazlı gözlerini ona doğru  Tayran Han 'nın kalbine kor olur düşer bakışı, heyecanla sarsılır gövdesi  Sevdası türkü olur, şiir olur dökülür dilinden dağlara, ovalara, çağlayanlara 
"Hoş geldin ceylan bakışlım  maralım, yaklaş, daha da yaklaş ki yakından göreyim ceylan gözlerini, nicedir beklediğimdin, düşlediğimdin, umudum, ışığım, sevincim, her gece rüyalarıma giren sevdiğimdin " der
Ceylan bakışlı kız yaklaşmış ürkek ürkek sonra telaşlı bir biçimde yürüyüp gözden kaybolmuş  Sinmiş bir ağacın gölgesine, derdini dillendirmiş kendince:
"Sesini duydum uzaklardan, yaktığın türkülerden aldım sesini!  Sesine sevdalandım da geldim sana, yüreğine sevdalandım da sevdim seni Ne var ki ben yetim, kimsesiz fakir bir kızım, yaralı bir kardeşim vardı, çekip gitti buralardan, onu bulmadan, bulup yarasını saramadan sana dönemem, ahtım var, andım var… Geldim, gördüm, bildim, sevdim seni  Fakat benim daha gidecek yolum, çekecek çilem var Ama dünyanın neresine gidersem gideyim bir gün mutlaka döneceğim sana"
"Duydum demiş sesini Ceylan bakışlım, duydum duymasına da hem gelir kendini gösterirsin, hem de giderim dersin? Her gece seni söyledim ezgilerimde, seni yazdım gökyüzüne Uçan kuşun kanadında, çağlayan nehirlerin nefesinde, tan yerinde şavkıyan seherlerde, yağmurların buğusunda aradım izini
Gitme… Önce görünüp, sonra bırak git diye mi geldin? Gidersen yaşadıkça bükülür boynum, yüzün gülmez, dünya döndükçe kanar yaram, muradım, ereğim sensin…"
Ceylan kızın sevdalı yüreği acıyla burkulmuş  Seslenmiş titreyen sesiyle:
"Nedir bu ilenmen ? Nedir bu halden bilmez tavrın?  'Zaman' dedikleri bir ilaç var, ben yollara düşüp onu bulacağım, kardeşimin yarasını onunla sarıp iyileşmesini bekleyeceğim  Burda kalırsam şu halimle; sana acıdan, tasadan başka bir şey veremem Sen gönlü yüce bir aşıksın, sevda ipekleriyle döşeli yolların  Beni sen anlamazsan, kimler anlasın?"
Tayran Han küsmüş, Ceylan gözlü boynu bükük; vurmuş kendini yollara  Bağrında kardeşine yetişmenin ve sevdalısına geri dönmenin hasreti, vuslata ömrü yetsin diye dualar ederek çekip gitmiş uzaklara 
Tayran Han fısıldamış ardından:
" Bekleyeceğim maralım, Ceylan bakışlım, başımda bir tek saç, ağzımda bir tek diş kalmayıncaya ve toprağa girip mezarımda tek bir ot bitmeyinceye değin  "
Ay geçmiş, gün geçmiş, mevsimler mevsimlere, yıllar yıllara kavuşmuş  Diyar diyar gezmiş Ceylan kız, bulmuş kardeşini, sarıp iyileştirmiş yarasını, iyileştirmişte aradan çok uzun zaman geçmiş ne eski güzelliği ne de ceylan bakışı kalmış… Sevdalısının içli sesi, gönlünün mabedinden bir an olsun silinmemiş, hayali gözlerinin önünden gitmemiş… 
Tayran Han sarılıp sazına o dağ benim, bu yayla benim gece gündüz çağlayanlara, esip geçen rüzgarlara türküler sölemiş yanık sesiyle
eser bahar yeli dağlar serindir
yardan ayrılmışam yaram derindir
ceylan gözlerine kurban olduğum
gel de bu gönlümü artık sevindir
elden ele uçup giti can kuşum
bu ağzıma kilit vurmuş susmuşum
yüreğimde yamru yumru sancı var
hasretinden sararmışım solmuşum
aşkının oduyla kahroldum ceylan
hicran oklarıyla vuruldum ceylan
günler asır oldu geceler zindan
seni beklemekten yoruldum ceylan
Günler, haftalar, aylar, yıllar birbiri ardına geçip giderken, Ceylan bakışlı kız hastalanmış  Ayaklarında sevdalısına kavuşacak dermanı kalmamış, acıkmış, susamış  Ama yine de bir an olsun durmamış, düşe kalka düşmüş yola, bilirmişki derman, sevdalısına kavuşmada, sevdiğine sarılmadaymış
Aç susuz varmış köye, sevdalısının dağın eteklerinde kendisini beklediğini söylemişler
Birbirlerini gördükleri ilk andaki kadar ışıltılı ve sakin bir sabahmış munzur dağının etekleri Ceylan gözlü zar zor varmış munzur dağının eteklerine
Nice soğuk iklimlerden sıcak iklimlere değin yolunu gözlediği ceylanını, gelişinden bilmiş Aşık Tayran Han   Seslenmiş usulca:
"Ey sevdiğim, ey bir ömür yollarını gözlediğim, ey güzeller güzeli ceylan gözlüm, nihayet döndün sonunda  Buldun mu kardeşini, iyileşti mi yarası? Vardın geldin ama; şimdi de benim sana verecek bir şeyim kalmadı gönlümden başka Gönlümü kasıp kavuran hasretin, ateşi oldu bağrımın, türkülerim, şiirlerim savrulup hasret rüzgarında sana kavuşmadan küle döndü 
Varım yoğum savrulup gitti elimde tek bir kırık saz kaldı Susuzluğunu gidereceğin bir pınarım bile yok, kuruyup gitti hepsi, acıkırsan neyle doyurayım seni; sabır taşlarımda biriktirdiğim sabrım yetmezki mutluluğuna "
Ceylan gözlü; içinde yıllarca biriktirdiği ateşle koşmaya çalışırken sevdiği adama, yuvarlanıvermiş dağdan aşağı, başı kocaman bir taşa değmiş  Son mecaliyle konuşmaya çalışmış ve bu konuştuğu son cümleler olmuş Tayran Han, Ceylan gözlüsünü kurtarmak isterken birlikte yuvarlanıvermişler kayalardan aşağı
"Sarıl bana hasret kaldığım, söndür içimde yıllaraca biriktirdiğim ateşi   Sar beni yazgım olan; canım tenimden çıkmadan beni sana kavuşturan sevdan ile 
Koynundan alsın canımı ölüm, dinsin bu hasret ateşi Yüreğim yüreğinden hayat bulsun yeniden Sevdanla yaşat beni en güzel türküler söyleyerek, kollarında uyut beni güzel sesinle "
Ve Tayran Han nın yıllarca yolunu gözlediği sevgilisi teslim etmiş canını kollarında, nazlı gözleri kapanırken yanaklarında süzülen yaşları ırmağa dönüşmüş 
Tayran Han tüm acılardan da büyük bir acıyla öyle sarsılmış, öyle inlemiş ki, gökyüzü yırtılmış acılı türküler okurken sesinden, şimşekler çakmış, simsiyah bir yıldırım düşmüş dağlara, acıyla inlemiş koca munzur dağı 
İşte o gün bu gündür ne zaman mevsim bahara dönse, Teyran vadisinden Ceylan kızın gözyaşları pınar olur çağlayarak akar ve bir yerden sonra kaybolur Munzur ve Mercan dağının kesiştiği noktada ağıtlar rüzgar olur haykırır yıldızlı gecelerde; Tayran Han sesinde kimselerin duymadığı, kimselerin bilmediği bir türkü yankılanırmış o vadinin en kuytu yerinde 
|