Konu
:
Dumlupınar Savaşı
Yalnız Mesajı Göster
Dumlupınar Savaşı
07-26-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Dumlupınar Savaşı
Dumlupınar Faciası - dumlupınar
4 Nisan 1953
Gün henüz ağarmamışken Eceabat ve Nara kıyıları şiddetli bir çarpışmanın gürültüsüyle sarsıldı
Bu sarsıntı güneşle birlikte tüm Türkiye’yi saracak ve çarpışmanın gürültüsünü sessiz hıçkırıklara dönüştürecekti
Naraburnu açıklarında İsveç şilebi Naboland ile çarpışarak Çanakkale Boğazı’nın sularına gömülen Dumlupınar denizaltında hayatlarını kaybeden 81 denizci ise tarihin sayfalarına ve Türk milletinin kalbine şu sözlerle kazınacaktı: “Vatan sağolsun
”
Akdeniz'de gerçekleştirilen NATO tatbikatına katılan 1
İnönü ve Dumlupınar denizaltı gemileri manevraların sona ermesinin ardından Gölcük'e dönmek üzere yola çıktılar
3 Nisan'ı 4 Nisan'a bağlayan gece Çanakkale Boğazı'na giriş yapan iki denizaltı gemisi olacaklardan habersiz eve dönüyordu
Sakin geçen yolculuk saat 02
10 sularında Dumlupınar için son buldu
SİSLERİN ARDINDAKİ "NABOLAND"
Çanakkale Boğazı her zaman denizciler için zor bir geçiş olmuştu
Özellikle İstanbul yönüne giden deniz taşıtları Naraburnu önünde manevra yaparken büyük dikkat ve özen göstermek zorundadır
O gece Dumlupınar için bir başka şanssızlık da boğazın üstünü kaplayan sis bulutuydu
Dumlupınar Naraburnu açıklarına yaklaşırken geminin güvertesinde Süvari Kıdemli Yüzbaşı Sabri Çelebioğlu Üsteğmen Kemal Ünver Üsteğmen Hüseyin Yumuk Astsubay Hüseyin Akış ve Astsubay Hüseyin İnkaya bulunuyordu
Çanakkale Boğazı'nın sularında sessiz sedasız ilerleyen tek gemi Dumlupınar değildi
İstanbul yönünden gelmekte olan İsveç Bandıralı şilep "Naboland" da aynı dakikalarda Naraburnu açıklarına gelmişti
Kaptanlığını Oscar Lorentzon'un yaptığı Naboland ile Dumlupınar birkaç dakika sonra korkunç bir gürültüyle çarpışacak ve bu çarpışma Eceabat sahilinde dahi duyulacaktı
VE O AN
Astsubay Hüseyin İnkaya nöbetçi olmamasına rağmen vardiya dışı görevine devam etmekteydi
Nara önlerine gelinirken rotada dikkatini çeken değişiklik üzerine köprü üstüne çıktı
İşte tam bu sırada güvertede bulunan kimsenin ne olduğunu anlayamadığı bir gürültü koptu ve denizciler suya yuvarlandı
Çarpışma sırasında güvertede bulunan 8 denizcden sadece 5'i gözlerini denizde açacak kadar şanslıydı
Bu 5 subay ve astsubayın dışında 2 er pervaneye takılarak 1 astsubay ise boğularak hayatlarını kaybetti
Naboland Dumlupınar'a baş torpido dairesinin sancak tarafından bindrmişti
Çarpışmanın gürültüsü Eceabat Limanı'nda demirlemiş olan gemiler tarafından duyuldu
Böylesi şiddetli bir darbe alan Dumlupınar süratle baş tarafından batmaya başladı
Darbenin şiddetine dayanamayan Dumlupınar birkaç saniye içinde Çanakkale Boğazı'nın karanlık ve puslu sularına gömüldü
Fakat denizaltı ve hayatta kalan mürettebatının yaşayacakları henüz bitmemişti
Hızla sulara gömülen Dumlupınar'ın santral dairesinde çarpışma sonucu şiddetli bir patlama meydana geldi
Denizaltı'nın tüm elektriği kesilmişti
Gemilerinin baş taraftan itibaren su aldığını gören denizciler hızla kıç torpido dairesine doğru harekete geçti
Kıç torpidoya varana kadar da arkadaşlarının birçoğunu kaybettiler
Dumlupınar batmaya devam ederken 22 denizci de kıç torpido dairesine ulaşmayı başarmış burada kendine yer bulamayan arkadaşları hayatlarını kaybetmişti
Dumlupınar ilk şehitlerini böylelikle vermiş oldu
GÜMRÜK MOTORU OLAY YERİNDE
Aynı gece Eceabat Limanı'nda demirli halde bulunan Gümrük Motoru'ndaki personel telaş içinde motora gelen bir kişi tarafından uyandırıldı
Bu kişi Nara açıklarında bir çarpışmanın olduğunu söyleyerek motorun kaza mahaline gitmesini istedi
Derhal yola koyulan gümrük motoru kaza yerine vardığında deniz "panayır yeri gibiydi"
Naboland tahlisiye sandallarını indirmiş fosforlu can yeleklerini denize bırakmış ve birçok uyarı fişeği fırlatmıştı
Gümrük motoru mürettebatı deniz üzerinde dolaşırken tahlisiye sandallarına çıkmış ve can yeleklerine sarılmış Dumlupınar mürettebatını görerek motora aldı
Bu denizciler hızla Çanakkale'ye götürülerek hastaneye yatırıldı
Fakat hala denizin dibinde 81 kişi vardı ve onların yaşayıp yaşamadıkları bilinmiyordu
Artık onların yaşamasını ummaktan ve denizaltı kurtarma gemisi Kurtaran'ı çağırmaktan başka çare yoktu
"DENİZ KUVVETLERİNE BAĞLI DUMLUPINAR DENİZALTISI BURADA BATTI"
Naraburnu'nda gün ağarmıştı
Havanın aydınlanması sayesinde civarda dolaşan balıkçı tekneleri Dumlupınar'ın batarken su yüzüne fırlattığı muhabere şamandırasını gördü
Beklenen haber gelmişti
Haberi alan gümrük motoru derhal şamandıranın bulunduğu yere gitti
Gümrük motorunun ikinci çarkçısı Selim Yoludüz şamandıraya uzandı ve üzerindeki yazıyı okudu: Deniz Kuvvetlerine bağlı Dumlupınar Denizaltısı burada battı
Kapağı açın ve denizaltıyla irtibat kurun
Kapağı açtı şamandıranın içindeki ahizeyi kaldırdı ve ümitle "Alo" dedi
"VATAN SAĞOLSUN
"
Sesine karşılık bekleyen gümrük muhafızının yüreğine karşı taraftan gelen cevap su serpti: "Buyrun ben Astsubay Selami" Beklediği karşılığı alan Selim Yoludüz astsubay Selami'ye ne durumda olduklarını sordu
Aldığı cevap Dumlupınar'da yaşanan trajediyi açıklar nitelikteydi
Astsubay Selami geminin 15 derece sancak yönünde yatık olduğunu elektriğin kesik olduğunu ve kendilerinin kıç torpido dairesinde 22 kişi olduklarını söyledi
Gümrük motorunun çarkçısı Selim Yoludüz mürettebata Çanakkale Boğazı'nın Nara Burnu'nda olduklarını ve gemilerinin tahminen 90 derece derinlikte yatmakta olduğunu söyleyerek "Endişelenmeyin
Kurtaran yolda
Sizi oradan çıkaracağız" dedi
Vatan görevi için denizaltıda bulunduklarını söyleyen Astsubay Selami'nin cevabı ise Çarkçı Selim Yoludüz'ün kulağına ve kalbine işledi: Ailelerimize selam söylüyoruz
Bizi kurtaracağınızdan eminiz
Vatan sağolsun
Bu astsubay Selami'nin boğazın yüzeyindekilerle yaptığı ilk konuşma oldu
Saat 11:00 sularında olay mahaline gelen Kurtaran gemisinin çalışmaları sonuçsuz kaldıkça yüzeydekilerin umudu azalıyordu
Bu arada ilk konuşmanın ardından sırasıyla Çanakkale Deniz Komutanı Albay Zeki Adar Gümrük Memuru Selim Yoludüz bir kez daha ve 1
İnönü Denizaltısı ikinci kumandanı Üsteğmen Suat aaacan Dumlupınar'la görüştü
Aşağıda Astsubay Selami ve arkadaşlarının zamanı azaldıkça su yüzünde bulunanların moralleri bozuluyordu
Buna rağmen Astsubay Selami'nin sesinde tereddütten ve endişeden eser yoktu
Bir süre sonra bir konuşma daha yapmak için şamandıranın başına gidildi ve ahize kaldırıldı
Aşağıdan gelen sesler hazin sonun acılı haberni verir gibiydi
Ahizenin diğer ucundan sadece dualar ezan sesleri ve iniltiler geliyordu
Saat 15:00 sularında ise muhabere şamandırasını tutan telefon kablosu koptu
Bir daha Dumlupınar mürettebatından haber alınamayacaktı
Astsubay Selami Özben'in "Vatan Sağolsun" sözleri 84 metre derinlikte yatan Dumlupınar'dan yükselen son ses oldu
KURTARAN GEMİSİ VE KURTARMA ÇALIŞMALARI
Kazanın ardından olay yerine gelen Amiral Sadık Altıncan Vali Safaeddin Karanakçı ve diğer yetkililerin gözetiminde kurtarma çalışmaları başladı
Bu arada kaza çok kısa sürede gerçekleştiği için olayın farkına varmayan 1
İnönü Denizaltısı da olay yerine geri dönerek kurtarma çalışmalarında bulundu
Bu gemi dışında denizin üstünde iki muhrip Kurtaran motorlar ve Naboland bulunuyordu
Çanakkale Boğazı'nın akıntılı sularında Dumlupınar'ı ve mürettebatı kurtarma çalışmaları aralıksız sürdürüldü fakat bu çaba mürettebatı kurtarmaya yetmedi
Dalgıçlar birçok defa herşeyi göze alarak Dumlupınar'a ulaşmaya çalışmış fakat hiçbiri kurtarma çanını denizaltının gövdesine tutturmayı başaramamıştı
Kurtarma işinin tüm gereklerinin yerine getirilmesine rağmen ne Dumlupınar ne de mürettebatı kurtarılabildi
Salı günü sabaha karşı ümitler tükendi
Çünkü bir denizaltı personeline 3 gün yaşama izni vermekteydi
72 saatten sonra içerdeki hava miktarı denizcilerin yaşamasına zaten izin vermeyecekti
Ve saat 02:15 itibariyle 3 günlük süre dolmuştu
81 denizciden geriye kalan 22 kişiden artık ümit kesilmişti
Ertesi gün saat 15:00'te Başaran Gemisi üzerinde bir tören düzenlendi ve "Dumlupınar Şehitleri" için denize çelenkler bırakıldı
O ANI YAŞAYANLARIN AĞZINDAN:
Selim Yoludüz (Dumlupınar'la ilk telefon irtibatını sağlayan kişi )
4 Nisan gecesi Eceabat Limanı'nda demirli halde bulunan 10 numaralı Gümrük Motoru içinde istirahat halindeydik
Sahilden birisi koşarak geliyor ve nöbetçi ere sahilde bir gürültü duyduklarını bir çarpışma olduğunu tahmin ettiklerini söyleyerek oraya gitmemizi istiyor
Bunun üstüne nöbetçi er süvariyi ve beni uyandırdı derhal motorları çalıştırıp Naraburnu'na doğru yola çıktık
Naboland isminde bir gemi bütün ışıklarını açmış ışıklı can simitlerini denize atmış ve iki tane tahlsiye sandalını da indirmiş denizin üstünü panayır yerine çevirmişti
Derken bize bir sandal yaklaştı
İçinde daha sonra Dumlupınar denizaltısı olduğunu öğreneceğimiz gemiden kurtulan denizciler vardı
Onları aldıktan sonra denizin üstünde başka kimse var mı diye baktık fakat yoktu
5 denizciyi kamaralara aldık üzerlerini çıkardık yeni çamaşır verdik ve Çanakkale'ye doğru yola çıktık
Çanakkale'de kurtulan denizcileri teslim ettik ve onlar bir vasıtayla hastaneye götürüldü
Sonra vaka mahaline geri döndük
Yanlış hatırlamıyorsam saat 08:00 sularıydı
Balıkçılar gelerek battı şamandırasının bulunduğunu haber verdiler
Botla şamandıranın üzerine gittim ve kapağını elimle söktüm
Telefonu kaldırdım "Alo! Orası neresi?" dedim
Karşıdaki ses "Burası kıç torpido dairesi" dedi
Orada kaç kişi olduklarını sorduğumda "22 kişiyiz" cevabını aldım
Adının Selami olduğunu öğrendiğim astsubay nerede olduklarını ve ne olduğunu sordu
Ben de Nara'dasınız battınız dedim
Gemini durumunu sorduğumda ise sancak 5 dereceye yatık cereyan 0 ve kıç torpido dışında her yer sular altında cevaplarını aldım
Ben denizaltıdakilerle konuşurken botta benimle birlikte bir asker ve Çanakkale Deniz Komutanı Albay Zeki Adar vardı
Botta üç kişi olduğumuzdan Astsubay Selami'ye sordum dedim ki: Biz şimdi botta üç kişiyiz şamandıraya tutunuyoruz bu kopmasın sakın
Bunun üstüne karşıdaki ses "Aman çok zorlamayın telefon kablosudur kopabilir" dedi
Yanıma Zeki Adar'ı çağırdım
O'da konuştu
"Bekleyin kurtarılacaksınız
Kurtaran yolda" dedikten sonra derin suda olduklarını hatırlatarak gemiden çıkmaya çalışmamalarını söyledik
Bu sırada Dumlupınar'la birlikte tatbikata katılan 1
İnönü denizaltısı da döndü geldi
1
İnönü'nün ikinci süvarisini aldık ve şamandıranın üstüne getirdik
O'da aşağıyla konuştu
Bazı tembihlerde bulundu
Tüm bu konuşmaların üstüne aşağıdaki ses "Sağolun efendim vatan sağolsun" dedi ve kapattık
Derken Kurtaran geldi ve kurtarma ameliyeleri başladı
Bu çalışmalara sırasında Dumlupınar'ın üzerine demirlemek ve kurtarma çanını aşağıya göndermek gerekiyor
Ama deniz çok akıntılı olduğu için bu pek mümkün olmuyordu
Kurtaran ekibi gemiyi sabitlemek için uğraşırken saat 15:00 sularında baş halat vire edilirken battı şamandırasının kablosuna takılıyor ve kopartrıyor
Ondan sonra da bir daha Dumlupınar'la konuşamadık
Ben iki kere konuştum Selami'yle
Sesinda korku endişe yoktu ama duyduğumuza göre son konuşmada aşağıdan ezan sesleri dualar ve iniltiler gelmiş
Ben konuşurken böle değildi
Çocukların hepsi çok metindi
Bunlar olurken sahil de ana-baba günüydü
Biz vazifemiz icabı sürekli sahilden birilerini alıyorduk ve olay mahaline taşıyorduk
Ankara'dan gelen heyetler oldu vali geldi savunma bakanı geldi deniz kuvvetleri komutanı Sadık Altıncan Paşa'ydı sanırım O geldi
Biz onları taşıdık Kurtaran'a
*******
Hüseyin İnkaya (Seyir Astsubayı )
Ege Denizi'nde NATO devletleriyle birlikte yapılan manevralardan dönüyorduk
1 Nisan'da Gölcük'ten hareket ettik 2 Nisan'da tatbikata katıldık
3 Nisan gecesi su üstüne çıktık ve üsse (Gölcük) dönüş rotasına geçtik
Benim o gece nöbetim 24:00'te bitiyordu -fakat seyir astsubayı olduğumuz için bir de Çanakkale Boğazı malum- ben uyumadım
Aşağıda vardiya harici çalışmaya devam ettim
Benim görevim harekâtı takip etmek notları tutmak ve durum haritası çıkarmaktı
Boğazdan içeri girdik Çanakkale'yi bordaladık Nara Burnu açığına doğru gemi süratle ilerlemeye başladı
Nara Burnu'nu bordalayınca esas istikametimiz olan Marmara yönüne çevireceğiz rotayı yukarı haber vereceğiz dönelim diye ondan sonra da yeni rotayı vereceğiz
Bir anda yukarıdan vardiya subayı "sancak 15 derece" diye bir kumanda verdi
Ben bir baktım bu rotayla karaya gidiyoruz
O sırada kumandan "Komuta bende İskele alabanda" diye kumanda verdi
Yani az önce verilen kumandanın tam ters istikametinde rota belirledi
Ben ve seyir subayı ters giden birşeyler olduğunu düşünerek köprü üstüne çıktık
Dışarı çıktık ama gecenin karanlığı ve havanın pusu nedeniyle hiçbirşey göremiyorduk
Yalnız Nara Burnu'nda Marmara istikametinden bir geminin geldiğini nöbetçi er rapor etti: Orta mesafede bir gemi iki silyonu ve bordo feneri de gözüküyor
Nara'nın üstünde ve boğaz çıkışına doğru geliyor!
Biz bu raporu aldık ama hiçbirşey gözükmüyor
Şöyle etrafı bir tanımaya çalışırken bir patlama bir sarsıntı oldu gemi yattı ve biz de denize yuvarlandık
Bu anda komutan ile vardiya subayı "önüne düşüyoruz" diye konuşmuşlar ve "son yol tornistan" kumandasını vermişler daha sonradan konuşurken öğrendik ama tabi yetmedi ve sonradan adının Naboland olduğunu öğreneceğimiz gemi baş torpidonun sancak tarafından Dumlupınar'a çarptı yasladı ve ezerek üzerinden geçti
Deniz kazalarıyla ilgili anlatılan tüm hikayelerde geçer gemi battığı zaman denizde bir boşluk oluşur ve sular bu boşluğa dolar anafor yapar
İlk aklıma gelen bu oldu ben de bulunduğum yerden mümkün olduğunca uzaklaşamaya çalıştım
Olanca gücümle bir tarafa doğru yüzdüm fakat ne tarafa yüzdüğümü bilmiyordum
Ne kadar yüzdüğümü hatırlamıyorum ama iki saat kadar olsa gerek
Çünkü hastaneye vardığımızda saat 4'ü geçiyordu
Tabi gümrük motorunda sandalda geçen zamanlar var tam bilemeyeceğim
Dediğim gibi ben yüzmeye başladım fakat akıntı var rüzgar var bir de üzerimde kıyafetlerim var
Dolayısıyla yüzmek neredeyse imkansız
Üzerimi çıkarmaya çalıştım ama mont kollarımdan çıkmadı
Bileklerimde kalınca baktım olacak gibi değil yeniden giydim
Tabi akıntı da götürüyor beni boğazın çıkışına doğru
Bir de baktım 1000 metre kadar ileride ışıklar var
Balıkçıların olabileceğini düşündüm ve ışıklara doğru yüzmeye başladım
Yaklaştıkça anladım ki balıkçı falan değil ışıklı can simidi
Hemen yakaladım ve "Ben kurtuldum Allah bana yardım etti ve ben kurtuldum" dedim
Biraz soluklandıktan sonra tekrar yüzmeye başladım ama hala ne tarafa gittiğimi bilmiyorum
Bir süre sora ileride bir sesin bana "Ağabey ağabey!" diye bağırdığını duydum
O tarafa doğru gittiğimde bir de baktım bizim seyir astsubayı Hüseyin Akış
"Gel" dedim "Sen de tutun buna
Merak etme birlikte kurtulacağız
" Hüseyin Akış'la birlikte yüzmeye devam ettik ve O'nun için de bir can simidi bulduk
Denizin üstünde çok can simidi olduğunu farkedince "Bunları heralde bir gemi attı
" dedik
Az sonra da kürek sesleri duymaya başladık ve hem Türkçe hem de İngilizce yardım için bağırmaya başladık
O sırada vardiya subayı Hasan Yumuk'u soyunmuş vaziyette gördük
Sonra O birden kayboldu ve az sonra tahlisiye sandalının içinde geri geldi
Biz de sandala bindik
Birkaç dakika sonra gümrük motoru geldi ve biz 5 kişi o motora geçtik
Bizle birlikte denize düşen üç kişi daha vardı ertesi gün öğrendik ki onlar ölmüş
İkisi pervanelere takılmış diğeri de kafasını çarpıp bayılmış bayılınca da boğulmuş
Daha sonra bizi Çanakkale Devlet Hastanesi'ne götürdüler
Tabi olay duyulunca vali falan oraya geldi ve biz bir vasıtayla askeri hastaneye nakledildik
Ertesi gün olanları öğrendik
Gemimiz batmış yukarıdan bir gümrük memuru gemiyle konuşmuş
Kıç torpidoda 22 kişinin olduğunu öğrendiğimizde yine bir mutlu olduk hiç değilse onlar yaşıyor diye
Ama daha sonra Kurtaran gelmiş şamandıra kopmuş Amerikalılar gelmiş gibi haberler aldık
Ne yapıldıysa olmamış dalgıçlar dalmış ama fayda etmemiş
Biz yine de umutluyduk çünkü hepimiz bu şartlarda hayatta kalmak için yetiştirilmiştik
Ama artık üçüncü gece olduğunda bizim de ümidimiz kalmadı
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul