Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı Tımar Sistemi
Bu tımar sahiplerinden bazıları, köy yollarının, köprülerin yapılışını
kontrol ederler ve bu süratle ziraatin ve servetin artmasına çalışırlardı
“Aynı zamanda öşür, haraç, resim gibi çeşitli adlarla “tevzî
defterleri”nde kanunla tespit edilen miktarlar üzerinden vergileri tahsil
ederlerdi ” 33 “Tahsil olunacak gelirler, mahalli ihtiyaçlara
sarfolunduktan sonra, geri kalan safi hasılat hazineye gönderilirdi ” 34
Osmanlı imparatorluğu’nda tımar sahipleri tahsil edecekleri vergi
türleri açısından “serbest” ve “serbest olmayan” tımarlar şeklinde ikiye
ayrılmıştı Vezir, beylerbeyi, sancak beyi, nişancı, defterdar gibi
yüksek rütbeli idare amirleri ile diğer memurların has ve zeametleri
idari ve mali bakımından bazı imtiyazlara sahip “serbest tımarlar”
olarak muamele görmekteydi 35 Bu tımarlarda başta öşür ve haraç
olmak üzere “rüsûm-ı serbestiye” veya “niyâbet”, “bâd-ı hava” gibi
isimler verilen bir takım vergiler normal sipahi tımarlarından farklı
olarak tımar sahiplerince toplanmıştır
Rüsûm-ı serbestiye adı verilen vergilerin esasını ise “cürüm ve
cinayet” veya “cerime” veyahut da “kanlık” diye adlandırılan para
cezaları teşkil etmekteydi 36 Serbest tımarlarda bu cezai vergi, tımar
sahibi tarafından alınır Serbest olmayan tımarlarda ise, yarısı tımar
sahibinin, diğer yarısı da subaşı veya sancak beyinindir 37 Ayrıca
“resm-i arûs”, “yâve” gibi isimler verilen vergiler de “rüsûm-ı
serbestiye” kapsamı içerisindeydi 38
Sahibinin rüsûm-ı serbestiye (bâd-ı hava) denilen vergileri alma
hakkına sahip olmadığı tımarlara ise “serbest olmayan tımar”
denilmekteydi Bu tımarlar tımar sistemi içerisinde çoğunluğu
oluşturmaktaydı 39 Bunların tahsil ettikleri başlıca vergiler öşür ve
haraçtan ibaretti Ancak serbest olmayan tımarlarda “cerime” adı
verilen ceza tahsil edilirse, yukarıda belirttiğimiz gibi bunun yarısı
tımar sahibinin, diğer yarısı da subaşı veya sancak beyinindi
Tımar Sisteminin Bozulması ve Düzeltilmesi Çareleri
Osmanlı İmparatorluğu’nda kuruluşundan itibaren askeri, idari ve mali
düzenin temelini oluşturan tımar sistemi XVI yüzyılın sonlarına doğru,
çeşitli sebeplerle bozulmaya başlamıştır Tımar sisteminin bozulması
sebeplerini kısa maddeler halinde özetleyebiliriz 40
1 “Tımarın bozulmasının birinci sebebi, tımar topraklarının ya hazine
veya diğer nüfuzlu şahıslar tarafından, kendi menfaatlerine olarak
zaptolunması ve bu suretle dirliklerin, askeri hizmetle değil, para ile satın alınabilen birer geçim kapısı haline gelmesidir ” 41 Gerçekten de
çeşitli sebeplerle boş kalan (tımar sahibinin toprağı üç yıl üst üste
işlememesi, başka bir sancağı ikamet olarak seçmesi gibi) tımarların
verilmesinde idarece çeşitli yolsuzluklar yapılmaktaydı Tımar sahibi
olmaya hak kazanmış kimseler dışındakilere, rüşvetle veya iltimasla
tımarlar verilmekteydi Bu yolsuzluklara sebep olanların başında ise
tımar işlemleri ile görevli “defter eminleri” veya daha sonraları
adlandırıldığı şekilde “defter-i hakanî eminleri” gelmekteydi 42 Nitekim
bu dönemlerde yazılan bir çok nasihatnamelerde, padişahlara sunulan
lâhiyalarda ve risâlelerde tımar sisteminin düzeltilmesi gerektiği
tekrarlanıyordu 43
Asıl adı Mustafa olan fakat Göriceli diye ün salan Koçi Bey 1625
yılında padişaha hazırladığı risalede tımar sisteminin bozulmasını şu
şekilde anlatıyordu: “Boşalan tımar ve zeametlerde eski kanunlarına
aykırı olarak İstanbul tarafından verilmeğe başlandı İleri gelenler ve
vükelâ boşalan yerleri adamlarına ve akrabalarına verip, İslâm
memleketlerinde olan tımar ve zeametin seçmelerini şer’-i şerîfe ve
yüksek kanuna aykırı olarak, kimine paşmaklık44 yaparak, kimini
padişah hassına katarak, kimini mülk olarak, kimini vakıf olarak,
kimini vücûdu sıhhatte olan kimselere emeklilik olarak verip, bütün
zeamet ve tımar, ileri gelenlerin yemliği oldu ” 45
2 Tımar sisteminin bozulmasının önemli sebeplerinden birisi de
imparatorlukta fetihlerin durması, dolayısıyla fetih gelirlerinin
azalmasından kaynaklanmıştı Bilindiği üzere XVI yüz yıl ortalarında
Osmanlı İmparatorluğu geniş bir alana yayılmış ve bu suretle büyüme
sınırlarına ulaşmıştı Ayrıca Avrupa’da teknolojik gelişmeler bu
ülkelerin güçlenmelerini sağlamıştı Bu durumda imparatorluğun yeni
gelir kaynaklarına ihtiyacı vardı İşte bu sebepler, devletin gelir
sağlamak amacıyla tımarları yüksek bedeller karşılığında iltizama
vermesini ve tımar sisteminin bozulmasını sağlamıştır
3 Bir diğer sebep olarak bu devrede ortaya çıkan nüfus artışları
gösterebilir Bilindiği üzere Osmanlı İmparatorluğu’nda bilhassa XVI
yüz yılda büyük bir nüfus artışı meydana gelmiştir Fetihlerin durması
sonucu, imparatorluğa yeni topraklar katılamaması ve nüfus artışı
tımarların dağıtımı işlerinde rüşvet ve iltimasa sebep olmuştur
4 Tımar sisteminin bozulmasının diğer önemli sebeplerinden birisi de,
tımar gelirlerinin mali güçlüklerden dolayı hazineye mal edilmesinden
kaynaklanmıştır Bu amaçla başlangıçta tımarların yeniden yazımı
yapılarak, tımar sahiplerinin tımarları küçültülüp, fazla kısmı “has” adı
altında hazineye mal edilmiş, daha sonraları ise bu topraklar büsbütün
alınarak iltizama verilmeye başlanmıştır
5 Ayrıca tımarların dağıtımı işleri ile görevli defter eminliklerinin etkili
çalışmaması da tımar sisteminin bozulmasına sebep olmuştur O
devirde Defter-i Hakanî Emini olan Aynî Ali Efendi şöyle yazmaktadır;
“Defter-i Hakanî Eminliği’ne memur olduğum zaman defterhaneyi çok
karışık ve düzensiz buldum Birine mahlûl46 tımar verilmek icabetse, o
kimse o tımara bir türlü sahip olamıyordu Çünkü her tımar birkaç
kişinin beratına aynı zamanda yazılmış olduğundan o mahlûl tımar için
hepsi hak iddia ediyorlardı ” 47
6 Ayrıca tımarların zamanla vakıf veya özel mülkiyette konu olması da
bu sistemin aleyhine işlemiştir
7 Ayrıca para değerinde meydana gelen düşüşlerde, tımar sahiplerinin
maaşlı olmak istemelerine sebep olmuştur Para değerindeki düşüşler,
başlıca dış talepteki artış ve yerli üretimin arttırılmamasından
kaynaklanmıştır
8 Tımar sistemi başlıca bu sebeplerle bozulmuş ve ilk defa 1703
tarihinde Girit adasında kaldırılmıştır İmparatorluğun diğer
yerlerindeki tımarlar ise 1812 tarihinden itibaren mahlûl oldukça
verilmemeğe başlanmıştır 48 Daha sonraları sınırlı uygulamaları devam
etmekte olan tımar sistemi, 1839’da II Mahmud tarafından ilan edilen
Gülhane Hatt-ı Hümâyûnu ile tamamen kaldırılarak bunun yerine
vergilerin tahsilinde emanet usulüne geçilmiştir 49
Referanslar
1 Selçukî İktâ Sistemi konusunda bir araştırmamız Türk Dünyası Araştırmaları
Dergisi’nde yayınlanmıştır Bak: (Ekim-1986), s 165-173
2 Bak: Halil Cin, Osmanlı Toprak Düzeni ve Bu Düzenin Bozulması, Ankara:
1978, s 87-96
3 Bak: Fuad Köprülü, Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesselerine Tesiri,
İstanbul: Ötüken Neşriyat A Ş Matbaası, 1981, s 94-130
4 Ö Lütfi Barkan, “Tımar”, İslam Ansiklopedisi, C 5/2, s 286-287
5 Fuad Köprülü, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu, İstanbul: Ötüken
Neşriyat A Ş Matbaası, 1981, s 181
6 Barkan; a g m , s 286
7 Halil İnalcık; “İslam Arazi ve Vergi Sisteminin Teşekkülü ve Osmanlı
Devrindeki Şekillerle Mukayesesi”, İslam İlimleri Enstitüsü Dergisi, c 1, S 1,
s 43
8 Nihad Sayar; Türkiye İmparatorluk Dönemi Mali Olayları, 2 b İstanbul:
İİTİA Nihad Sayar Yayın ve Yardım Vakfı Yayını, 1978, s 17
9 Sayar, a g e , s 19
10 Sayar, a g e , s 19; Ayrıca Bak: Mustafa Akdağ, “Osmanlı Müesseseleri
Hakkında Notlar”, AÜ Dil ve Tarih-Coğrafya Fak Dergisi, c 13, s 1-2’den
ayrı basım, (Mart-Haziran 1955), s 47
11 Akdağ, a g m , s 47
12 Akdağ, a g m , s 45; Cin, a g e , s 103;
13 Ziya Karamürsel, Osmanlı Mali Tarihi Hakkında Tetkikler, İstanbul: 1940, s
151
14 M Tayyib Gökbilgin, “Arpalık”, İslam Ansiklopedisi, c 1, s 592
15 Gökbilgin, a g m , s 595
16 Naib, Arapça “na’ib” kelimesinden gelmekte olup, vekil anlamındadır
17 “Naib”, İslam Ansiklopedisi, c 9, s 51
18 Akdağ, a g m , s 44, 45
19 Raiyyet, teb’a yani başkasının velayet ve idaresi altında bulunan kimse
yerinde kullanılan bir tabirdir Çokluğu “reaya”dır Bak: M Zeki Pakalın,
Osmanlı Tarih Deyimleri Sözlüğü, c 3, İstanbul 1971, s 7 Prof Akdağ,
raiyyeti toprağı kiralayan kimse şeklinde mütalaa etmektedir “Raiyyet olmak
için muhakkak köyde oturmak ve bilfiil ziraat etmek şarttır” Bak: Mustafa
Akdağ, Türkiye’nin İktisadi ve İçtimai Tarihi (1243-1453), c 1, Ankara: AÜ
DTCF Yayını, 1959; “Şehir ve kasaba halkı köy toprağı ekseler de, gelip
burada yerleşmedikçe “raiyyet” sayılmıyorlardı” Bak: Mustafa Akdağ, Türk
Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası (Celâli İsyanları), İstanbul: Bilgi Yayınevi,
1975, s 46, 47
20 Sayar, a g e , s 19; Akdağ, a g m , s 45; Karamürsel, a g e , s 140
21 Cin, a g e , s 98
22 Cin, a g e , s 100
23 Tamer Timur, Kurtuluş ve Yükseliş Döneminde Osmanlı Toplumsal Düzeni,
2 b Ankara: 1979, s 192
24 Sabri Tekir, Maliye Tarihi (Teksir), İzmir: DEÜ-İİBF Yayını, 1985, s 30
25 Tımar Sahibine “sâhib-i arz”da denilirdi
26 Aynî Ali Efendi, Osmanlı Devletinde Arazi Kanunları (Kânûnnâme-i Al-i
Osman), Çev: Hadiye Tuncer, Ankara: Tarım Bakanlığı Yayını, s 28
Prof Dr Coşkun Can AKTAN
alıntı
|