Yalnız Mesajı Göster

Osmanlı Tımar Sistemi

Eski 07-25-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Tımar Sistemi



Bu tımar sahiplerinden bazıları, köy yollarının, köprülerin yapılışını

kontrol ederler ve bu süratle ziraatin ve servetin artmasına çalışırlardı


“Aynı zamanda öşür, haraç, resim gibi çeşitli adlarla “tevzî

defterleri”nde kanunla tespit edilen miktarlar üzerinden vergileri tahsil

ederlerdi” 33 “Tahsil olunacak gelirler, mahalli ihtiyaçlara

sarfolunduktan sonra, geri kalan safi hasılat hazineye gönderilirdi” 34

Osmanlı imparatorluğu’nda tımar sahipleri tahsil edecekleri vergi

türleri açısından “serbest” ve “serbest olmayan” tımarlar şeklinde ikiye

ayrılmıştı Vezir, beylerbeyi, sancak beyi, nişancı, defterdar gibi

yüksek rütbeli idare amirleri ile diğer memurların has ve zeametleri

idari ve mali bakımından bazı imtiyazlara sahip “serbest tımarlar”

olarak muamele görmekteydi35 Bu tımarlarda başta öşür ve haraç

olmak üzere “rüsûm-ı serbestiye” veya “niyâbet”, “bâd-ı hava” gibi

isimler verilen bir takım vergiler normal sipahi tımarlarından farklı

olarak tımar sahiplerince toplanmıştır


Rüsûm-ı serbestiye adı verilen vergilerin esasını ise “cürüm ve

cinayet” veya “cerime” veyahut da “kanlık” diye adlandırılan para

cezaları teşkil etmekteydi36 Serbest tımarlarda bu cezai vergi, tımar

sahibi tarafından alınır Serbest olmayan tımarlarda ise, yarısı tımar

sahibinin, diğer yarısı da subaşı veya sancak beyinindir37 Ayrıca

“resm-i arûs”, “yâve” gibi isimler verilen vergiler de “rüsûm-ı

serbestiye” kapsamı içerisindeydi38


Sahibinin rüsûm-ı serbestiye (bâd-ı hava) denilen vergileri alma

hakkına sahip olmadığı tımarlara ise “serbest olmayan tımar”

denilmekteydi Bu tımarlar tımar sistemi içerisinde çoğunluğu

oluşturmaktaydı39 Bunların tahsil ettikleri başlıca vergiler öşür ve

haraçtan ibaretti Ancak serbest olmayan tımarlarda “cerime” adı

verilen ceza tahsil edilirse, yukarıda belirttiğimiz gibi bunun yarısı

tımar sahibinin, diğer yarısı da subaşı veya sancak beyinindi

Tımar Sisteminin Bozulması ve Düzeltilmesi Çareleri

Osmanlı İmparatorluğu’nda kuruluşundan itibaren askeri, idari ve mali

düzenin temelini oluşturan tımar sistemi XVI yüzyılın sonlarına doğru,

çeşitli sebeplerle bozulmaya başlamıştır Tımar sisteminin bozulması

sebeplerini kısa maddeler halinde özetleyebiliriz40


1“Tımarın bozulmasının birinci sebebi, tımar topraklarının ya hazine

veya diğer nüfuzlu şahıslar tarafından, kendi menfaatlerine olarak

zaptolunması ve bu suretle dirliklerin, askeri hizmetle değil, para ile satın alınabilen birer geçim kapısı haline gelmesidir” 41 Gerçekten de

çeşitli sebeplerle boş kalan (tımar sahibinin toprağı üç yıl üst üste

işlememesi, başka bir sancağı ikamet olarak seçmesi gibi) tımarların

verilmesinde idarece çeşitli yolsuzluklar yapılmaktaydı Tımar sahibi

olmaya hak kazanmış kimseler dışındakilere, rüşvetle veya iltimasla

tımarlar verilmekteydi Bu yolsuzluklara sebep olanların başında ise

tımar işlemleri ile görevli “defter eminleri” veya daha sonraları

adlandırıldığı şekilde “defter-i hakanî eminleri” gelmekteydi42 Nitekim

bu dönemlerde yazılan bir çok nasihatnamelerde, padişahlara sunulan

lâhiyalarda ve risâlelerde tımar sisteminin düzeltilmesi gerektiği

tekrarlanıyordu43


Asıl adı Mustafa olan fakat Göriceli diye ün salan Koçi Bey 1625

yılında padişaha hazırladığı risalede tımar sisteminin bozulmasını şu

şekilde anlatıyordu: “Boşalan tımar ve zeametlerde eski kanunlarına

aykırı olarak İstanbul tarafından verilmeğe başlandı İleri gelenler ve

vükelâ boşalan yerleri adamlarına ve akrabalarına verip, İslâm

memleketlerinde olan tımar ve zeametin seçmelerini şer’-i şerîfe ve

yüksek kanuna aykırı olarak, kimine paşmaklık44 yaparak, kimini

padişah hassına katarak, kimini mülk olarak, kimini vakıf olarak,

kimini vücûdu sıhhatte olan kimselere emeklilik olarak verip, bütün

zeamet ve tımar, ileri gelenlerin yemliği oldu” 45


2Tımar sisteminin bozulmasının önemli sebeplerinden birisi de

imparatorlukta fetihlerin durması, dolayısıyla fetih gelirlerinin

azalmasından kaynaklanmıştı Bilindiği üzere XVI yüz yıl ortalarında

Osmanlı İmparatorluğu geniş bir alana yayılmış ve bu suretle büyüme

sınırlarına ulaşmıştı Ayrıca Avrupa’da teknolojik gelişmeler bu

ülkelerin güçlenmelerini sağlamıştı Bu durumda imparatorluğun yeni

gelir kaynaklarına ihtiyacı vardı İşte bu sebepler, devletin gelir

sağlamak amacıyla tımarları yüksek bedeller karşılığında iltizama

vermesini ve tımar sisteminin bozulmasını sağlamıştır

3Bir diğer sebep olarak bu devrede ortaya çıkan nüfus artışları

gösterebilir Bilindiği üzere Osmanlı İmparatorluğu’nda bilhassa XVI

yüz yılda büyük bir nüfus artışı meydana gelmiştir Fetihlerin durması

sonucu, imparatorluğa yeni topraklar katılamaması ve nüfus artışı

tımarların dağıtımı işlerinde rüşvet ve iltimasa sebep olmuştur


4Tımar sisteminin bozulmasının diğer önemli sebeplerinden birisi de,

tımar gelirlerinin mali güçlüklerden dolayı hazineye mal edilmesinden

kaynaklanmıştır Bu amaçla başlangıçta tımarların yeniden yazımı

yapılarak, tımar sahiplerinin tımarları küçültülüp, fazla kısmı “has” adı

altında hazineye mal edilmiş, daha sonraları ise bu topraklar büsbütün

alınarak iltizama verilmeye başlanmıştır

5Ayrıca tımarların dağıtımı işleri ile görevli defter eminliklerinin etkili

çalışmaması da tımar sisteminin bozulmasına sebep olmuştur O

devirde Defter-i Hakanî Emini olan Aynî Ali Efendi şöyle yazmaktadır;

“Defter-i Hakanî Eminliği’ne memur olduğum zaman defterhaneyi çok

karışık ve düzensiz buldum Birine mahlûl46 tımar verilmek icabetse, o

kimse o tımara bir türlü sahip olamıyordu Çünkü her tımar birkaç

kişinin beratına aynı zamanda yazılmış olduğundan o mahlûl tımar için

hepsi hak iddia ediyorlardı” 47

6Ayrıca tımarların zamanla vakıf veya özel mülkiyette konu olması da

bu sistemin aleyhine işlemiştir

7Ayrıca para değerinde meydana gelen düşüşlerde, tımar sahiplerinin

maaşlı olmak istemelerine sebep olmuştur Para değerindeki düşüşler,

başlıca dış talepteki artış ve yerli üretimin arttırılmamasından

kaynaklanmıştır

8Tımar sistemi başlıca bu sebeplerle bozulmuş ve ilk defa 1703

tarihinde Girit adasında kaldırılmıştır İmparatorluğun diğer

yerlerindeki tımarlar ise 1812 tarihinden itibaren mahlûl oldukça

verilmemeğe başlanmıştır48 Daha sonraları sınırlı uygulamaları devam

etmekte olan tımar sistemi, 1839’da II Mahmud tarafından ilan edilen

Gülhane Hatt-ı Hümâyûnu ile tamamen kaldırılarak bunun yerine

vergilerin tahsilinde emanet usulüne geçilmiştir49


Referanslar

1 Selçukî İktâ Sistemi konusunda bir araştırmamız Türk Dünyası Araştırmaları

Dergisi’nde yayınlanmıştır Bak: (Ekim-1986), s 165-173

2 Bak: Halil Cin, Osmanlı Toprak Düzeni ve Bu Düzenin Bozulması, Ankara:

1978, s 87-96

3 Bak: Fuad Köprülü, Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesselerine Tesiri,

İstanbul: Ötüken Neşriyat AŞ Matbaası, 1981, s 94-130

4 Ö Lütfi Barkan, “Tımar”, İslam Ansiklopedisi, C 5/2, s 286-287

5 Fuad Köprülü, Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu, İstanbul: Ötüken

Neşriyat AŞ Matbaası, 1981, s 181

6 Barkan; agm, s 286

7 Halil İnalcık; “İslam Arazi ve Vergi Sisteminin Teşekkülü ve Osmanlı

Devrindeki Şekillerle Mukayesesi”, İslam İlimleri Enstitüsü Dergisi, c 1, S 1,

s 43

8 Nihad Sayar; Türkiye İmparatorluk Dönemi Mali Olayları, 2b İstanbul:

İİTİA Nihad Sayar Yayın ve Yardım Vakfı Yayını, 1978, s 17

9 Sayar, age, s 19

10 Sayar, age, s 19; Ayrıca Bak: Mustafa Akdağ, “Osmanlı Müesseseleri

Hakkında Notlar”, AÜ Dil ve Tarih-Coğrafya FakDergisi, c 13, s 1-2’den

ayrı basım, (Mart-Haziran 1955), s 47

11 Akdağ, agm, s 47

12 Akdağ, agm, s 45; Cin, age, s 103;

13 Ziya Karamürsel, Osmanlı Mali Tarihi Hakkında Tetkikler, İstanbul: 1940, s

151

14 M Tayyib Gökbilgin, “Arpalık”, İslam Ansiklopedisi, c 1, s 592

15 Gökbilgin, agm, s 595

16 Naib, Arapça “na’ib” kelimesinden gelmekte olup, vekil anlamındadır

17 “Naib”, İslam Ansiklopedisi, c 9, s 51

18 Akdağ, agm, s 44, 45

19 Raiyyet, teb’a yani başkasının velayet ve idaresi altında bulunan kimse

yerinde kullanılan bir tabirdir Çokluğu “reaya”dır Bak: M Zeki Pakalın,

Osmanlı Tarih Deyimleri Sözlüğü, c 3, İstanbul 1971, s 7 Prof Akdağ,

raiyyeti toprağı kiralayan kimse şeklinde mütalaa etmektedir “Raiyyet olmak

için muhakkak köyde oturmak ve bilfiil ziraat etmek şarttır” Bak: Mustafa

Akdağ, Türkiye’nin İktisadi ve İçtimai Tarihi (1243-1453), c 1, Ankara: AÜ

DTCF Yayını, 1959; “Şehir ve kasaba halkı köy toprağı ekseler de, gelip

burada yerleşmedikçe “raiyyet” sayılmıyorlardı” Bak: Mustafa Akdağ, Türk

Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası (Celâli İsyanları), İstanbul: Bilgi Yayınevi,

1975, s 46, 47

20 Sayar, age, s 19; Akdağ, agm, s 45; Karamürsel, age, s 140

21 Cin, age, s 98

22 Cin, age, s 100

23 Tamer Timur, Kurtuluş ve Yükseliş Döneminde Osmanlı Toplumsal Düzeni,

2b Ankara: 1979, s 192

24 Sabri Tekir, Maliye Tarihi (Teksir), İzmir: DEÜ-İİBF Yayını, 1985, s 30

25 Tımar Sahibine “sâhib-i arz”da denilirdi

26 Aynî Ali Efendi, Osmanlı Devletinde Arazi Kanunları (Kânûnnâme-i Al-i

Osman), Çev: Hadiye Tuncer, Ankara: Tarım Bakanlığı Yayını, s 28


ProfDr Coşkun Can AKTAN


alıntı

Alıntı Yaparak Cevapla