Yalnız Mesajı Göster

Kendini Bil (Sokrates İle Alkibiades Arasındaki Diyalog)

Eski 07-22-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kendini Bil (Sokrates İle Alkibiades Arasındaki Diyalog)



SOKRATES: Kendimizle ilgilenmek ne demektir, söyle bana Çünkü genellikle kendimizle ilgileniyoruz sanıyoruz, ama aslında ilgilenmediğimizi fark edemiyoruz Bir insan kendisiyle ne zaman ilgilenmiş olur? Kendisine ait şeylerle ilgilenirse, kendisiyle ilgilenmiş olur mu?


ALKİBİADES: Bence ilgilenmiş olur, Sokrates


SOKRATES: Bak, bir insan ayaklarıyla ne zaman ilgilenmiş olur? Ayaklarına ait bir şeyle

ilgilendiğinde ayaklarıyla ilgilenmiş olur mu?


ALKİBİADES: Anlamadım


SOKRATES: Ayakkabılarımızla ilgilendiğimiz zaman, ayaklarımızla ilgileniyor sayılır mıyız?


ALKİBİADES: Anlayamadım, Sokrates


SOKRATES: Bir şeyi daha iyi kılınca onunla ilgilenmiş olmaz mıyız?


ALKİBİADES: Evet


SOKRATES: Peki, ayakkabıyı daha iyi kılan sanat nedir?


ALKİBİADES: Ayakkabıcının sanatı


SOKRATES: Ya ayaklarımızla, gene bu sanat yoluyla mı ilgilenmiş oluruz, yoksa ayaklarımızın daha iyi olmasını sağlayan sanatla mı?


ALKİBİADES: Ayaklarımızın daha iyi olmasını sağlayan sanatla


SOKRATES: Ayaklarımızı daha iyi kılan sanat, bütün bedenimizi daha iyi kılan sanat değil midir?


ALKİBİADES: Evet


SOKRATES: Bu sanat da idman değil midir?


ALKİBİADES: Kesinlikle


SOKRATES: Demek ayaklarımızla idman sayesinde, ayaklarımıza ait olan şeyle de ayakkabıcının sanatı sayesinde ilgilenmiş oluruz


ALKİBİADES: Şüphesiz


SOKRATES: İdman sayesinde bedenimizle, başka sanatlar sayesinde de, bedenimize ait olan şeyle ilgilenmiş oluruz


ALKİBİADES: Evet


SOKRATES: Demek bir şeyin kendisiyle, bir sanat sayesinde, ona ait olan şeyle de başka bir sanat sayesinde ilgilenmiş oluruz


ALKİBİADES: Bu gayet açık, Sokrates


SOKRATES: Demek kendine ait bir şeyle ilgilenirsen, kendinle ilgilenmiş olmazsın


ALKİBİADES: Evet, Sokrates


SOKRATES: Çünkü gördüğümüz gibi, kişi, aynı sanat sayesinde hem kendisiyle, hem de kendine ait bir şeyle ilgilenemez, öyle değil mi?


ALKİBİADES: Evet


SOKRATES: Hadi, şimdi söyle: Hangi sanat sayesinde kendimizle ilgileniriz?


ALKİBİADES: Bilemiyorum, Sokrates


SOKRATES: Peki, ayakkabının ne olduğunu bilmeseydik, ayakkabıyı hangi sanat daha iyi kılar, bilir miydik?


ALKİBİADES: Bilmezdik


SOKRATES: Peki, kendimizin ne olduğunu bilmezsek, hangi sanatla kendimizi daha iyi kılabiliriz? Bunu bilebilir miyiz?


ALKİBİADES: Bilemeyiz


SOKRATES: Kendinin ne olduğunu bilmek kolay bir şey midir? Ve o "kendini bil" yazısını Delphi tapınağına yazan insanı ciddiye almamalı mıyız? Yoksa, kendini bilmek herkesin elinde olmayan güç bir şey midir?


ALKİBİADES: Kendini bilmenin herkesin elinde olduğunu çok kere düşündüm Sokrates, ama ara sıra, çok zor bir şey olduğunu düşünmedim de değil


SOKRATES: Zor olsun, kolay olsun, başka bir yol yok, Alkibiades Kendimizi bilirsek, kendimizle nasıl ilgilenebileceğimizi de biliriz Bu bilgi olmazsa, kendimizle ilgilenmek imkansızdır


ALKİBİADES: Doğru


SOKRATES: Bakalım, kendi varlığımız nedir? Bunu nasıl bulabiliriz? Böylece, biz neyiz, bilebiliriz; ama eğer onu bulmazsak, ne olduğumuzu asla bulamayız


ALKİBİADES: Hakkın var


SOKRATES: Öyleyse, yalvarıyorum sana Alkibiades, söylesene, şu anda kiminle konuşuyorsun? Benimle, değil mi?


ALKİBİADES: Evet


SOKRATES: Ben de seninle, değil mi?


ALKİBİADES: Evet


SOKRATES: Demek şu an konuşan benim, yani Sokrates


ALKİBİADES: Evet


SOKRATES: Dinleyen de Alkibiades


ALKİBİADES: Evet


SOKRATES: Peki Alkibiades, konuşurken kelime kullanmıyor muyum?


ALKİBİADES: Evet, kullanıyorsun


SOKRATES: Konuşmakla kelime kullanmak aynı şey mi?


ALKİBİADES: Aynı şey, Sokrates


SOKRATES: Ama, bir şey kullanan kimseyle, kullandığı şey ayrı değil midir?


ALKİBİADES: Ne demek istiyorsun?


SOKRATES: Açıklayayım, mesela, ayakkabıcı köseleyi bıçak ve başka aletlerle keser, değil mi?


ALKİBİADES: Evet


SOKRATES: Peki, keser ve alet kullanan kimse, kesmek için kullandığı aletlerden ayrı değil midir?


ALKİBİADES: Elbette


SOKRATES: İşte demin de, "bir şeyi kullanan kimseyle, kullandığı şey, her zaman ayrı mıdır?" diye sormuştum


ALKİBİADES: Ayrı sanıyorum


SOKRATES: Gene ayakkabıcıyı alalım: ayakkabıcı köseleyi yalnız aletleriyle mi kesiyor, yoksa elleriyle de mi?


ALKİBİADES: Elleriyle de


SOKRATES: Demek ellerini de kullanıyor


ALKİBİADES: Evet


SOKRATES: Köseleyi kesmek için gözlerini de kullanmıyor mu?


ALKİBİADES: Elbette kullanıyor


SOKRATES: Peki, bir şeyi kullanan kimseyle, kullandığı şey ayrıdır demiyor muyuz?


ALKİBİADES: Evet, diyoruz


SOKRATES: İnsan bütün bedenini de kullanmıyor mu?


ALKİBİADES: Evet


SOKRATES: Ama "bir şeyi kullanan kimse, kullandığı şeyle ayrıdır" demiştik


ALKİBİADES: Evet, demiştik


SOKRATES: Demek insan, bedeninden başka bir şeydir


ALKİBİADES: Öyle gözüküyor


SOKRATES: İnsan nedir öyleyse?


ALKİBİADES: Bilmem


SOKRATES: Ama, insanın, bedenini kullanan bir varlık olduğunu biliyorsun, değil mi?


ALKİBİADES: Evet


SOKRATES: Peki, bedenini kullanan ruh değildir de nedir?


ALKİBİADES: Evet, ruhtur


SOKRATES: Bedene emreder, onu bu şekilde kullanır, öyle değil mi?


ALKİBİADES: EvetÖyle gözüküyor


SOKRATES: Yanılıyorsun Alkibiades Çünkü eğer bu bütünün parçalarından emreden, diğeri emredilen ise, bu bütüne insan diyemeyiz


ALKİBİADES: Doğru


SOKRATES: Ne beden, ne de bedenle ruhun oluşturduğu bütün insan değilse, insan ya hiçbir şeydir ya da ruhtan başka bir şey değildir


ALKİBİADES: Öyle


SOKRATES: İnsanın ruh olduğunu göstermek için daha açık bir kanıta gerek var mı?


ALKİBİADES: Hayır, böyle olduğu açıkça gözüküyor


SOKRATES: Öyleyse senle ben, birbirimizle konuşurken asıl konuşan ruhlarımızdır


ALKİBİADES: Öyle


SOKRATES: İşte demin de söylediğimiz bu; Sokrates kelimeler kullanarak Alkibiades'le konuşurken, Alkibiades'in yüzüyle değil, gerçek Akibiades'le, yani ruhu ile konuşuyor


ALKİBİADES: Bende böyle düşünüyorum


SOKRATES: Demek "kendini bil" diyen o söz, bize, ruhumuzu bilmemizi emrediyor


ALKİBİADES: Öyle gözüküyor


SOKRATES: Demek ki bedene dair bir bilgi insanın bazı şeylerini bilmek anlamına gelir, ama aslında bu, insanı bilmek anlamına gelmez


ALKİBİADES: Haklısın Sokrates


SOKRATES: Bir daha söyleyeyim: Bedeniyle ilgilenen kimse, kendisine ait bir şeyle igileniyor, asıl kendisiyle değil


ALKİBİADES: Böyle düşünmek gerek


SOKRATES: Kendi para işlerine bakan da, ne kendisine ait bir şeyle ilgileniyor, ne de asıl kendisiyle, fakat kendisinden çok daha uzak şeylerle ilgileniyor


ALKİBİADES: Evet, ben de böyle düşünüyorum


SOKRATES: Demek sarraf kendisine ait şeylerle ilgilenmiyor


ALKİBİADES: Doğru


SOKRATES: Ve Alkibiades'e aşık olan kimse, ona ait olan bir şeyi seviyor, gerçekte Alkibiades'i değil


ALKİBİADES: Doğru söylüyorsun


SOKRATES: Seni seven, ruhunu sevendir


ALKİBİADES: Bütün söylediklerinizden bu çıkıyor Peki Sokrates, söyle bana, kendimizle nasıl ilgileniriz?


SOKRATES: Ne olduğumuz üzerinde anlaşmakla bir adım ileri atmış olduk; halbuki bunda yanılsaydık, korktuğumuz başımıza gelir, kendimiz olmayan bir şeyle ilgilenmiş olurduk


ALKİBİADES: Çok doğru


SOKRATES: Öyleyse Alkibiades, hangi şeylere baktığımız zaman kendimizi görürüz?


ALKİBİADES: Aynaya herhalde, veya onun gibi bir şeye


SOKRATES: Ama herkesin kabul edeceği bir şey var


ALKİBİADES: Nedir?


SOKRATES: İnsan şu üç şeyden biridir


ALKİBİADES: Hangi üç şeyden?


SOKRATES: Ruh Beden Ve ruhla bedenin teşkil ettiği bütün


ALKİBİADES: Hiç şüphe yok


SOKRATES: "Bedene emreden insandır" demiştik


ALKİBİADES: Evet, öyle demiştik


SOKRATES: Beden kendi kendine mi emrediyor?


ALKİBİADES: Hayır


SOKRATES: Ona emrediliyor demiştik, öyle değil mi?


ALKİBİADES: Evet


SOKRATES: Öyleyse aradığımız şey beden değil


ALKİBİADES: Hiç değil


SOKRATES: Peki, bedene emreden, bedenle ruhun oluşturduğu bütün mü ve bu bütün de insan mı?


ALKİBİADES: Öyle gözüküyor


SOKRATES: Elbette farkına varmışsındır: Birinin gözüne bakan kimsenin yüzü, tam karşısındakinin gözünde aynada olduğu gibi gözükür Bu parçaya gözbebeği diyoruz, çünkü onun içine bakanın imgesi orada gözükür


ALKİBİADES: Doğru


SOKRATES: Demek bir göze bakan başka bir göz, o gözün en iyi parçasına, yani gören parçasına bakarsa kendini görebilir


ALKİBİADES: Evet


SOKRATES: Bedenin başka bir yerine veya kendisine benzemeyen başka bir şeye bakarsa, kendisini göremez


ALKİBİADES: Doğru söylüyorsun


SOKRATES: O halde göz, kendini görmek isterse, bir göze, bu gözde de gözün erdemi, yani görme erdemi olan yere bakmalıdır


ALKİBİADES: Evet


SOKRATES: İşte sevgili Alkibiades, ruh da kendini bilmek isterse, bir ruha ve özellikle ruhun erdeminin, yani bilgeliğin bulunduğu yere bakmalıdır veya buna benzeyen herhangi bir başka yere


ALKİBİADES: Bana da öyle geliyor Sokrates


SOKRATES: Ruhta da, bilgi ile aklın bulunduğu yerden daha tanrısal bir yer bulabilir miyiz?


ALKİBİADES: Bulamayız


SOKRATES: "Kendinin ne demek olduğunu bilmek, bilge olmaktır" dememiş miydik?


ALKİBİADES: Evet


SOKRATES: Ne olduğumuzu bilmezsek, bilge değilsek, bize ait iyi veya kötü şeyleri bilebilir miyiz?


ALKİBİADES: Nasıl bilebiliriz?


SOKRATES: Çünkü Alkibiades'i bilmeyen kimse, Alkibiades'e ait olan şeyin de gerçekten onun olup olmadığını bilemez, değil mi?


ALKİBİADES: Elbette bilemez Sokrates


SOKRATES: Biz de kendimizin ne olduğunu bilmezsek, bize ait şeylerin gerçekten bizim olup olmadığını da bilemeyiz, değil mi?


ALKİBİADES: Nasıl bilebiliriz?


SOKRATES: Kendimize ait şeyleri bilmezsek, bunlara ait olan şeyleri de bilemeyiz, değil mi?


ALKİBİADES: Evet, bilemeyiz


SOKRATES: Kendinin olan şeyleri bilmeyen kimse, başkalarına ait olan şeyleri de bilemez


ALKİBİADES: Hiç şüphe yok


SOKRATES: Başkalarına ait olan şeyleri bilmezse, şehre ait şeyleri de bilmez


ALKİBİADES: Elbette


SOKRATES: Böyle bir adam şehir işlerini idare eden bir adam olamaz


ALKİBİADES: Olamaz


SOKRATES: Ne yaptığını bile bilmez


ALKİBİADES: Evet, bilmez


SOKRATES: Bilmeyen yanılmaz mı?


ALKİBİADES: Elbette yanılır


SOKRATES: Yanılınca da hem kendine, hem de şehre kötü davranmaz mı?


ALKİBİADES: Başka türlü olamaz


SOKRATES: Kötü davranınca bahtsız da olmaz mı?


ALKİBİADES: Elbette


SOKRATES: Peki ya ilişki kurduğu kimseler?


ALKİBİADES: Onlar da bahtsız olur


SOKRATES: Öyleyse, bilge ve iyi olmadıkça kimse mesut olamaz


ALKİBİADES: Kimse olamaz


SOKRATES: Demek kötü adamlar bahtsızdır


ALKİBİADES: Evet, hem de çok


SOKRATES: Bu bahtsızlıktan da bilge olarak kurtulunur, zengin olarak değil


ALKİBİADES: Evet


SOKRATES: Mesut olmak için, şehirlerin, ne duvarlara, ne üç sıra küreklilere, ne de tersanelere ihtiyacı var Ne de nüfusa veya genişliğe Gerekli olan şey erdemdir, öyle değil mi?


ALKİBİADES: Evet


SOKRATES: Öyleyse şehir işlerini gerektiği gibi görmek istiyorsan, şehirlilere erdem aşılamalısın


ALKİBİADES: Hiç şüphesiz


SOKRATES: Peki, kişi, kendinde olmayan bir şeyi başkasına verebilir mi?


ALKİBİADES: Nasıl verebilir ki?


SOKRATES: Öyleyse önce sen erdem edinmelisin; bu, yalnız kendinle ve kendine olan şeylerle değil, fakat aynı zamanda, şehirle ve şehre ait olan şeylerle de ilgilenmen demektir, onları idare etmek isteyen bir kişiye bu gerekir


ALKİBİADES: Doğru söylüyorsun


SOKRATES: Eğer eğri davranırsan, gözlerin karanlık ve kötülüğe yönelir Karanlıkta ve aynı zamanda kendin hakkında cehalet içinde olursan, ihtimaldir ki, yapacağın iş de kötülük olur


ALKİBİADES: Öyle görünüyor


SOKRATES: Bir şehirde erdem yoksa, kötü davranışlar önlenemeyecek bir şeydir


ALKİBİADES: Muhakkak


SOKRATES: Alkibiades, mesut olmak için, senin de şehrin de edinmesi gereken şey iktidar değil, erdemdir

Alıntı Yaparak Cevapla