07-22-2012
|
#3
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Descartes-Özne Olarak Benlik
Descartes'ın cogito argümanının bir benzeri, Ortaçağ filozoflarından St Augustine'in City of God adlı eserinde bulunmaktadır Augustine, bu eserinde şöyle der:
"Bu noktaların hiçbirinde 'ya yanıltılıyorsan?' diyen Akademi kuşkucularının argümanlarından korkmuyorum Zira eğer yanıltmıyorsam o zaman varım Çünkü varolmayan biri yanıltılamaz Dolayısıyla, eğer yanıltılıyorsam, sırf bu, benim varolduğumu gösterir"
Gerçi Augustine'in argümanının gerekçeleri farkhdır ama izlenen yöntem, Descartes'ınki ile benzeşmektedir
Yine Ortaçağ İslam filozoflarının benlik ile ilgili görüşleri de Descartes'ın benlik anlayışında yansımasını bulmuştur Ancak hemen belirtelim ki, Ortaçağ'da benlik ile ilgili ortaya konan görüşlerde dini ve teolojik kaygılar ön planda iken Descartes'ın benlik anlayışı, esas itibariyle felsefi kaygı ve izler taşır, teolojik yönleri ise ikinci planda kalır Bu nedenle ikisi arasındaki benzerlikler, bir dereceye kadar olup bir devamlılık yahut bütünlük taşımamaktadır
Kendi varlığını kesin bir şekilde ispat eden Descartes, artık bilgi kuramının temelini oluşturan bir Arşimet noktası bulmuştur Ancak 'dünyayı yerinden oynatabilmesi için gerekli olan bir levyeye' ihtiyacı vardır Bu 'levye' de yine cogito'dan çıkarılan 'açıklık ve seçiklik' ilkesidir
Tüm epistemolojisini benlik bilgisinden çıkardığı bir doğruluk ölçütüne (açıklık ve seçildik) dayandıran Descartes, ben-bilgisini ilk ve en kesin bilgi olarak nitelendirerek onun önemini daha baştan ortaya koyar Descartes'a göre açıklık, zihindeki her hangi bîr idenin tüm içeriğinin yani niteliklerinin zihin tarafından farkedilmesi demektir; tıpkı bir nesnenin yeterli ışıkta tüm yönlerinin görülebilmesi gibi
Seçiklik ise zihindeki herhangi bir idenin başka idelerle olan ilişkilerinin açıkça görülebilmesi demektir; yani bu ideye ait olan her şeyin onun başka idelerle olan ilişkilerinden ayırd edilebilmesi demektir
Ne var ki, açıklık ve seçildiği bilginin temel ilkesi olarak kabul eden Descartes'ın bu ilkesi, Meditasyonlafın başında ortaya koyduğu yöntemsel kuşku anlayışıyla çelişir gibi gözükmektedir Örneğin matematiksel yargıların açık ve seçik olduğunu iddia eden Descartes'a göre bu yargıların doğruluğundan hiç bir zaman kuşkulanmamız gerekir Halbuki Descartes, kötü ruh varsayımıyla matematiksel bilgiden bile kuşkulanabileceğimizi ve ancak iyi ve mükemmel bir tanrının ispatından sonra bu bilgiden kuşkulanamayacağımızı belirtmişti
Benzer bir biçimde, Tanrı kavramının açık ve seçik bir bilgi olarak doğuştan bizde bulunduğunu iddia eden Descartes, kötü bir ruhun yokluğunu yahut tersinden söylersek iyi bir Tanrı'nın varlığını açık ve seçik bile olsa her türlü doğru inancın garantisi olarak görmekteydi
Felsefe literatüründe 'Descartes döngüsü' adı verilen bu konu, Descartes'ın zamanında ona da sorulmuştur
Descartes ise bu sorulara karşılık, iyi ve mükemmel bir Tanrı'nın varlığının ancak hafızaya dayanan ispatlar için zorunlu olduğunu, yoksa şu anda doğrudan sezgiyle bildiğim açık ve seçik bilgi için iyi Tanrı garantisinin gerekli olmadığını ifade etmiştir
*
Alıntı
|
|
|