Konu
:
Göstergebilim
Yalnız Mesajı Göster
Göstergebilim
07-22-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Göstergebilim
Toplumlarınkullandıkları göstergelerin incelenmesi uzun süre dil incelemesiyle karıştırıldı
Bir başka deyişle
göstergelerin incelenmesi kimi kez dil felsefesi kimi kez de ileride dilbilim diye adlandırılacak olan dillerin genel kuramı içinde değerlendirildi
Göstergelerin genel bilimi olarak tasarlanan ve Türkçe'de göstergebilim terimiyle karşılanan semiyoloji (Fransızca semiologie
İngilizce semiology) veya semiyotik (Fransızca semiotoique
İngilizce semiotics) ise
bazen dildışı göstergelerin incelenmesiyle sınırlı tutulsa da
Avrupa'da ve ABD'de XIX
yy'ın sonlarında eşzamanlı olarak ortaya çıktı
Batı kültür geleneğinde
gösterge sorunu ilkin MÖ III
yy'da Stoacılarda tartışma konusu yapıldı: Stoacılar mantık alanında sürdürdükleri araştırmalar sonucunda tasımdaki öğelerin geçerliliğini bir anlam kuramı içinde belirlemek zorunda kaldılar
Bu sorun uzun süre felsefecilerin tekelinde kaldı ve Ortaçağ'da gerçekçilerle adcıların tartışmalarına konu oldu
Daha sonra ise
Port-Royal Mantığı (Logique de Port-Royal) Leibniz'in göstergeleri bütünüyle matematikleştirme tasarısı
Locke'un «Insan Anlığı Üzerine Bir Deneme»yi (An Essay Concerning Human Understanding) ve Condillac'ın dil konusundaki çalışmalarıyla “laikleştirildi”ı
Ama yine de bütün bu sistemlerde
anlam sorunu
epistemoloji veya metafizik açısından değerlendiriliyordu
Charles Sanders Peirce: üç öğeli gösterge
Genel bir göstergeler kuramı oluşturmaya çalışan ilk kişi
John Locke'un semiyotik terimini alarak kullanan ABD'li Charles Sanders Peirce (1839-1914) oldu
Ancak ölümünden sonra bir araya getirilebilmiş yazılarında
Peirce göstergeyi üç öğeli bir bütün olarak değerlendiriyordu: representamen
nesne ve yorumlayan
Bu üçlü ilişki içinde representamen
yorumlayana sunulmuş bir işaret
bir simgedir; yorumlayan onunla bir nesne arasında bağlantı kurar
Peirce'ün önerileri ve kullandığı terimler bir yazısından öbürüne değişiklikler içerdiğinden
görüşlerinin tam ve tutarlı bir özetini vermek oldukça güçtür
Ama günümüzde konuyla ilgili hemen herkes tarafından benimsenmiş ayrımlardan biri de Peirce'ün önerdiği şu üç ayrı gösterge kategorisidir: görüntüsel gösterge (veya ikon)
benzerliğe dayalı olârak işlev görür (ağacı temsil eden bir ağaç deseni onun görüntüsel göstergesidir); belirti (veya endis)
olguların bitişikliğine göre işlev görür (ağacın gölgesi ağacın belirtisi
duman da ateşin belirtisidir); simge (veya sembol)
itibarî olarak işlev görür (Lübnan bayrağındaki sedir ağacı bu ülke simgesidir)
Peirce'ün araştırmaları felsefeci Ernst Cassirer «Simges ler Felsefesi» (Philosophie der Symbolischen Fomıen
192 felsefeci ve mantıkçı Bertrand Russell «Anlam ve Doğrulu Soruşturma» (An Inquiry into Meaning and Truth
1940)
çı Rudolf Carnap «DilinMantıksa! Sözdizimi» (Logische S Sprache
1934) ve özellikle de mantıkçı Charles Morris « Göstergeler Kuramının Temelleri» (Foundations of the Theory o 1938) tarafından geliştirildi
Ferdinand de Saussure ve iki yüzü olan gösterge
Türkçe'de göstergebilim olarak karşıladığımız iki terimi olan «semiyoloji» (Yunanca'da «gösterge» anlamına gelen semaion ile «söz» ve «bilgi» anlamına gelen logos'tan) Isviçreli ci Ferdinand de Saussure (1857-1913) tarafından önerildi (ölümünden sonra ders notları öğrencileri tarafından yayınlandı) Genel Dilbilim Dersleri (Cours de linguistique generale
1916) Saussure bu terimle «toplum içindeki göstergelerin yaşamını inceleyecek bilim» diye tanımladığı alanı belirtmek istiyordu
Bu tasarının özünde de iki yüzü olan bir bütünlük biçiminde düşünülmüş gösterge kavramı yer alıyordu: bir işitim imgesine indirgenebilecek gösteren ile kavramı veya gerçekliği belirten gösterge iki öğe (yüz) arasındaki bağıntının temel özelliğiyse nedensiz keyfi olmasıydı
Dilsel göstergeler üstüne geliştirilmiş bir düşünce sisteminden kaynaklanan ve yapısal dilbilimin temelini oluşturan bu tanımlamalar sonradan daha geniş bir alan olan göstergebilimde de sık sık kullanıldı
Beçikalı dilbilimci Eric Buyssens'e «Diller ve Söylem» (les ges et de Discours
1943) göre
göstergebilim yalnızca bildirişim olgusuna dayalı gösterge sistemlerini
yani göstergelerin iletmek isteğiyle kullanıldıkları sistemleri inceler
Danimarkalı Louis Hjelmslev ise «Dil Kuramının Temel İlkeleri» (Omkring soriens Grundlaeggelse
1943) adlı Danca eserinde (bu 1953'te Ingilizce'ye
1968'de de Fransızca'ya çevrildikte daha çok tanınmıştır) modern göstergebilimi kuramsal bir temele oturtmaya çalıştı: bu amaçla da düzanlamlı dilleryananlamlı diller(göstereni bir dil oluşturan diller) ve üstdiller (gösterileni bir dil oluşturan diller) ayrımım yaptı
Fransız göstergebilimcisi Roland Barthes da bu üçlü ayrımı bazı küçük değişikliklerle işledi ve göstergebilim çözümlemelerinde önemli bir yer tutmasını sağladı
Roland Barthes: bir anlamlama göstergebilimi
Roland Barthes (1915-1980) göstergebilimsel araştırmasında betimlemeden hareket ederek kuramlaştırmaya ulaştı
Nitekim “Mitolojiler” (Mythologies
1957) adli kitabında toplumu
yine toplumun kullandığı görüntüler
mitler
söylemler gibi göstergelere dayanarak eleştirmeye çalışırken
sözde doğal olanın
doğuştan var olanın gerisinde gizlenen kültürel olanın
edinilmiş olanın peşine üştü
1964'te gerçekleştirdiği “Göstergebilimin Öğeleri” (Element; e Semiologie) adli incelemesindeyse betimlemelerini kuramsal bir çerçeveye oturtmak için Hjelmslev'in kavramlarına başvurdu
Yananlam düzleminden
yani bir gösteren (kısalt
Gen) ile bir gösterilen (kısalt
Gilen) arasındaki ilişkiden hareket ederek
bu yananlam düzlemini
göstereni bir düzanlam gösterileninden oluşmuş göstergesel sistem olarak tanımladı; üstdilin tanımıysa
gösterileni bir "anlam göstergesi tarafından oluşturulmuş bir sistem olarak verdi '
Daha sonra bu söylediklerini şu şemayla belirtmeye çalıştı
Roland Barthes bu yaklaşımının en eksiksiz uygulamasını Moda sistemi (Systeme de la mode
1967) adli eseriyle verdi
Bu kitabın doğrudan doğruya giysiyi değil de giysi üstüne söylenmiş olan- (giysi üstüne söylemi)
özellikle de moda fotoğraflarıyla ilgili resim altı yazılarını ve açıklamaları
bir başka deyişle “yazılı giysi”yi inceledi
Barthes'a göre
nasıl ki giysinin sistemini modanın söylemi üstleniyorsa
dildışı göstergeler sisteminden de ancak dilsel göstergeler aracılığıyla söz edilebilir
Işte sorunun böylesine önemli bir noktasına parmak basan Barthes
bu görüşüne dayanarak Saussure'ün göstergebilimle ilgili tanımım ters yüz etmeyi önerdi:
Saussure'e göre dilbilim göstergebilimin bir bölümüyken
Barthes'a göre
göstergebilim dilbilimin bir bölümü olacaktır
Çünkü
Barthes
her gösterge dizgesinin altında dilin (dilyetisinin) bulunacağına inanır
Hem bu tutumu hem de yananlam ve düzanlam kavramlarıyla ilgili karşıt yorumları nedeniyle Barthes ile işlevsel dilbilimin (işlevsel göstergebilimin) temsilcilerinden Andre Martinet ve Geores Mounin arasında kuramsal bir çatışma
bir kopukluk oldu
Gerçi Barthes başlangıçta işlevsel dilbilimin Fransa'daki kurucusu olan ve Buyssens'in bu alandaki önerileriyle yetinen Andre Martinet'nin (Georges Mounin de Buyssens'den esinlenmiştir) çalışmalarından esinlendi ama işlevselcilerin «bildirişim göstergebilimi»ne karşıt olarak ileri sürdükleri ve «anlamlama göstergebilimi» terimiyle belirttikleri şeye de karşı çıktı
Barthes sonraki yıllarda daha az biçimsel özellikler taşıyan ve söylem çözümlemesine daha yakın olan bir edebiyat göstergebilimine yöneldi: ”Göstergeler İmparatorluğu”
(I'Empire des signes
1970); «Metnin Verdiği Haz» (le Plaisir du texte
1973)
Barthes'ın incelemeleriyle
toplumun bütünü göstergebilimin inceleme konusu yapıldı: bu nedenle Mounin de
Barthes'ın bir «toplumsal psikanaliz» uyguladığını ileri sürdü
Hızla yayılan bir göstergebilim
Göstergebilimsel çözümleme kısa sürede çok değişik alanlara uygulanmaya başladı
Dilbilimciler de «dilin göstergebilimi»ne yöneldiler: sözgelimi Fransız Emile Benveniste ve Rus asıllı Amerikan dilbilimcisi Roman Jakobson bu türden çalışmalar yaptılar
Roman Jakobson (1896-1982) slogan ve şiir üstüne çalıştı:
Fransız etnolog ve antropoloğu Claude Levi-Strauss ile birlikte Baudelaire'in “Kediten” (les Chats) adli şiirini çözümledi
(1962)
İkinci Dünya Savaşı sırasında New York'ta Roman Jakobson'un derslerini izleyen ve böylece sesbilim yöntemini tanıyan Levi-Strauss
dilbilimin yapısal modelini çok geçmeden akrabalik sistemleri ile totemcilik konusunda yaptığı çalişmalara uyguladı: “Nambikuara Yerlilerinin Aile ve Topİum Yaşamı” (la vie Familiale et sociale des Indiens Nambikwara
1948); «Akrabalığın Temel Yapıları» (Structures elementaires de la parente
1949)
Bu eserlerinde toplumların derinde yatan temel yapılarını aydınlatmaya çalıştı ve bu temel yapıların
bilinçlice olmasa da
incelenen bütün olgulanrı açıklayabilecek durumda olduğunu ileri sürdü
Öte yandan
daha 1928 yılında
Rus halkbilimcisi Vladimir Propp (1895-1970) “Masalın Biçimbilimi” (Morfologiya Skazki
1928) adli incelemesinde
çözümlemiş olduğu Rus halk masalları bütününde birbiriyle ilişkiye giren belirli sayıda işlevin (otuz bir işlev) bulunduğunu oraya koymuştu
Levi-Strauss da çok sonraki yıllarda mitli ele aldığında
göstergebilimin yöntemlerini aynı biçde kendi çözümlemelerine uyguladı
Bu yaklaşımını özellikle “Mitolojj” (Mythologiques) genel başlığı altında topladığı şu dört kitabında ortaya koydu: «Çiğ ve Pişmiş» (le Cnı et le Cuit
1964); «Baldan Küle» (Du miel aux cendres 1967); «Sofra Adabının Kökeni» (les Origines des manieres de table
1968); «Çıplak İnsan» (1'Homme Nu
1971)
METNIN GÖSTERGEBILİMİ
Ancak göstergebilim Saussure'den bu yana özellikle de Fransa'da Tel Quel dergisi (Roland Barthes
Julia Kristeva
Philippe Sollers) çevresinde uygulanan metin incelemesi aracılığıyla değişik yönde de evrim geçirdi
Bu evrimde daha çok gösterge sistemleri üstünde değil de
bu sistemlerin üretimi üstünde durulmasıyla gerçekleşti
Metnin özellikle üretkenlik olarak ele alınması nedeniyle
göstergebilim anlam tiretiminin
yani anlamlılığının çözümlenmesine yöneldi
Bulgar asıllı Fransız Julia Kristeva «Cöstergebilim
Bir Cöstergeçözüm İçin Araştırmalar” (Semeiotike
Recherches Pour une Semanalyse 1969) adlı eserinde bu düşünce anlayışım belirtmek için anlambirimcik çözümlemesi (Fransızca semanalyse) terimini önerdi
Büyük ölçüde üretici dilbilgisinden esinlenen bu yaklaşım
bir derin metin (üreten metin) ile bir yüzey metin (üretilmiş metin veya olgu metin) arasındaki geçişi anlamaya çalışır
Öte yandan Litvanya asıllı Fransız göstergebilimcisi Algirdas Julien Greimas da sözcükbilim alanında çalıştıktan ve «Yapısal Anlambilim»i (Semantique structurale
196~ yayımladıktan sonra göstergebilime «Anlam Üzerine» (Dusens
1970)
özellikle de edebiyat göstergebilimine yöneldi
Vladimir Propp'un başlangıçta sözlü olarak yayılmış halk masallarının anlatı yapısına uyguladığı yöntemi geliştiren Greimas
ortaya attığı yeni ve tutarlı çözümleme modelini yazılı anlatılara uyguladı
GÖSTERGEBİLİMDE BUNALIM
Göstergebilim günümüzde kendi kuramlarını ve yöntemlerini gözden geçirme ve tartışma aşamasına girdi
Kuramların bir bütün halinde birleştirilmemesi ve çok sayıda farklı okulların ortaya çıkması görüş ayrılıklarına yol açtı
Bu arada bazı yaklaşımların hâlâ yapısal dilbilimin etkisi altında kaldığı ve insan dilinin bir başka gösterge sisteminden söz etmeye yarayan tek gösterge sistemi olduğu gerçeğini benimsemeyi sürdürdüğü görüldü
Ama aynı zamanda dilbilimin göstergebilime doğrudan katkısıyla ilgili hayaller de uçtu gitti ve farklı gösterge kuramlarının ozellikle Peırce'ünve Saussure’ un kuramları incelenen değişik sistemler arasında bir birlik sağlamak için yeterli olmadığı ortaya çıktı
Göstergebilimcilerin bir bölümü sistemler üstünde çalışırken ve bu sistemİeri oluşturan öğeler arasındaki ilişkileri incelerken
öğelerin kendisini incelemeyi bıraktılar
İster göstergelerin bilimi
ister anlamlama bilimi olmayı amaçlasın
göstergebilim bugün belli ölçüde paradoksal bir konumdadır: ne göstergelerden kaçabilir
ne de elinde henüz eksiksiz bir gösterge kuramı vardır
Göstergebilim-Axis 2000 –Milliyet/ Hacette
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul