Konu
:
Kara Koyun Türküsü Ve Hikayesi
Yalnız Mesajı Göster
Kara Koyun Türküsü Ve Hikayesi
07-16-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Kara Koyun Türküsü Ve Hikayesi
Sürüden ayrılma karakoyunum
Sulağa sarılma karakoyunum
Gördünse darılma karakoyunum
Kanlım olma karakoyun dön geri!
Karakoyun da karakoyun
Kanlı canlı
Atik
Ama kindar
Çobana kin tutmuş bir kez
Derler ki karakoyun gözünü çobanın kucağında açmış
Kuzuluğu çobanın kollarında geçmiş
Onun sevgisiyle şımarmış onun azarlarıyla üzülmüş
Günlerden bir gün de çobanı ağasının kızı Gülhanım ile öpüşürken görmüş
Kinlenmiş
Kin o kin
Sürüp gelmiş
Gelmiş de çobanın ölüm kalım gününe dayanmış
Olay çok eski
Yozgat'lılar "Bizde geçti" Çukurovalılar "Bizde geçti" der
Nevşehir'in Akpınar'lıları da kendi yörelerinde geçtiğini söyler olayın
Önemli mi? Önemli olan olayın halkın diline dolanıp ilden ile dilden dile dolaşıp günümüze dek gelmiş olması
Bir de şu var ki; bu türkü ötekilerden farklı olarak yalnızca kavalla çalınıp söyleniyor
Ağzı dili kaval oluyor bu türkünün
Biz diyelim Ahmet siz deyin Mehmet
Adı önemli değil
Çoban kendisi
Günlerden bir gün bir Türkmen obasına gelip iş istemiş
Oba Beyi durumuna bakmış temiz yüzlü dürüst bir insan: Yanına alıp sürüyü teslim etmiş
Çoban da yakışıklı
Genç
Boypos yerinde
İşi gücü koyunlar
Sabahın erinde dağ yolunu tutuyor akşamın geç vaktine kadar şu yamaç senin bu yamaç benim dolaşıp duruyor
Koyunlarının sağlığıyla seviniyor onların hastalığıyla üzülüyor
Bir koyunun tırnağına taş batsa uykusu haram oluyor
Sabaha dek kırk kere kalkıp bakıyor kırk türlü ilaç sürüyor yaraya iyi olana dek omuzunda getirip götürüyor koyunu
Avucunda ot yedirip külahında su içiriyor
Ha! Bir de şu var çok iyi kaval çalıyor çoban
Zaman zaman diğer çobanlarla düzenlenen yarışmalarda hep birinci oluyor
Kavalıyla yürütüyor koyunlarıkavalıyla durduruyor
Çoban bu! Kavalı da ortada
Bir de Oba Beyi'nin kızı var
Adına Gülhanım derler
Diğer çobanlar bir övgülüyor bir övgülüyor ki Gülhanım'ı; çobanın içini bir ateş yakıyor
Daha tanımıyor oysa
Görmüşlüğü de yok
Şundan ki kendisi çok erken alıyor koyunları ağıldan çok geç dönüyor
El ayak çekilmiş oluyor o zamana dek
Ama gün gün de büyüyor içinde Gülhanım
Günlerden bir gün akşam karanlığı basmadan dönüyor obaya
Yanında diğer çobanlar da var
Ağır ağır sürüyü indiriyorlar ağıla
Tam çeşmenin yanından geçerken bir fısıltı tutuyor çobanları
İşaretle Gülhanım'ı gösteriyorlar
Çoban başını çevirip bir bakıyor ki ne görsün
Ay parçası gibi bir kız
Kırmızı basma fistan
Uzuna yakın boy
Saçları da dizinde
Parlak ela gözler
Başında bir sıra altın dizili
Çoban ufaktan kavala sarılıyor Gülhanım'ı görünce
Bir başlıyor üflemeye ki Gülhanım sesin geldiği yana başını çevirmeden geçemiyor
Gün o gün; saat o saat! İçinden bir şeyler kaynayıp akıyor ikisinin de
Diyeceksiniz biri ağanın kızı biri çoban
Ama gönül ferman dinler mi? Göz görüp gönül sevmeye görsün bir kez
Günler günleri aylar ayları eskitiyor
Oba koşullarında görüşüp gönüllerini hoşediyorlar
En güzeli de çobanın akşam sürüyü ağıla getirmesi
Kavalıyla her demek istediğini iletiyor Gülhanım'a çoban
Artık öylesine tanıyor çobanın kavalını Gülhanım çok uzaklardan bile kavalla dediklerini bir bir anlıyor
Diyelim çoban sürüyü tepeden bayıra indiriyor kavalına da üflüyor bir yandan
Elin diliyle dediklerini o kavalıyla söylüyor
Aslında söyleyenden çok dinleyende keramet Dinleyen de öylesine alışmış ki kavalın sesine şıp diye anlıyor kavalın dilini
Günler böyle geçip gidiyor
Hani çıkıp Oba Beyi'ne "Böyleyken böyle
Gülhanım'ı Allah'ın emriyle bana ver" dese güler adam
"Ben ki koskoca Karakeçili Aşireti'nin beyiyim kızımı çobana verecem
Güler elin adamı be!" demez mi? Der elbette
Devir eski devir
Değer ölçüleri böyle
Zenginin kızı zengineçobanın kızı çobana
Yani ki "Bu iki genç birbirine yakışıyor
Parası malı mülkü de önemli" değil denmez
Çoban da bunlan bildiği için gidemez kızın babasına
Bir gün beş gün derken günler geçip gider
Gizli gizli bakışırlar
O kadar!
Bir akşam üstü çoban koyunları sağılımdan alıp gece yayılımına çıkarır
Yayılım yeri de çok uzak değildir köye
Bir yandan koyunları yayar bir yandan veryansın eder kavala
Gülhanım da yatağının içinde bir o yana döner bir bu yana
Çobanın kavalıyla anlattıklarını dinler
Derken ses kesiliverir birden
Gülhanım daha bir kulak kabartır
Daha dikkatli dinler
Iıh
Ses yok Herhalde uykuya daldı der keser umudunu yatar yatağa
Ama kulağı yine kaval sesindedir
Çoban derseniz sürüyü otlağa yayıp yan gelmiştir bir kayanın dibine
Keyfince Gülhanım'a çalıp söylüyordur kavalıyla
Birden karabaş köpeğin havlaması hızlanır
Derken canhıraş sesi duyulur köpeğin
Sonra da hepten susar
Çoban fırlar yerinden
Kavalını bırakıp silaha sarılır
Ama firsat kalmaz
Dokuz kişi birden sarar çevresini
Elini kolunu bağlayıp koyarlar bir kenara
Sürüyü dehleyip götürmek isterler
Ama bir tek koyun yerinden kıpırdamaz
Meleyip bağırmaya başlarlar
Çoban dayanamaz "Benim koyunlar alışıktır
Kavalımla onlara yol vermezsem şurdan şuraya gitmezler
Kollarımı çözerseniz kavalımla yola düşürürüm sürüyü" der
Elini çözerler
Kavalını verirler
Çoban başlar üflemeye
Başlar üflemeye ya bir yandan koyunları kımıl kımıl kımıldatır; öte yandan durumu Gülhanım'a bildirir
Şöyle der kavalıyla çoban:
Dokuz atlı geldi sürüyü bastı
Kıl bağı çok sıktı kolumu kesti
Kara köpeciğim kanları kustu
Sürünüz gidiyor ulaşın beyler
Gülhanım fırlar yatağından birden
Kulak kabartır
Çobanın söylediklerini anlayıp babasına koşar
"Baba baba sürüyü uğrular bastı
Köpeği öldürüp çobanı bağladılar
Sürüyü önlerine katıp götürüyorlar
Acele önlerini çevirirseniz kurtarırsınız
Yoksa elinizi yuyun sürüden" der
Babası oğullarını atlarına bindirip vurur özengiyi
Şura senin bura benim derken kavalın sesini duyarlar
Yolun kuytu yerini seçip pusu kurarlar
Tam uğrular önlerinden geçerken üstlerine atlayıp ver ederler dayağı
Kimi sağa kimi sola kaçıp kaybolur uğruların
Sürüyü önlerine katıp obaya dönerler
"İyi hoş
Ama bu işin içinde bir bit yeniği var" der babası
"Nasıl oldu da uğruların sürüyü bastığını köpeği öldürdüğünü bildin
" Gülhanım ilkin hık mık eder
Sonunda boynunu büküp"Çoban kavalıyla anlattı bana" der
"Kaval konuşur mu?" diye karşı çıkar babası
Gülhanım "Bizim çobanın kavalını ben anlarım" der
Babası işin içinde iş olduğunu sezinler
Çağırır çobanı yanına "Tez zamanda obayı terket
Sen kim oluyorsun ki benim kızıma göz koyuyorsun" diye küplere biner
Çobanın boynu eğik
Ne desin
Suspus olur
Çevreden olaya tanık olanlar durumu obanın yaşlılarına iletir
Yaşlılar bir araya gelip duruma el koyarlar
"Dur" derler Oba Beyi'ne
"Böyle kaldırıp atamızsın bu adamı
Bir fırsat verelim ona
Oba törelerine uygun olarak sorgulayalım"
Üç kişilik bir oba meclisi kurarlar
Bu meclis ne derse o olacak
Çağırırlar Oba Beyi'ni de çobanı da
İlk çoban anlatır
"Göz gördü gönül sevdi" der
"Gönül ferman dinlemiyor ki" der
Şunu der bunu der
Sonunda "Gülhanım'ı gördüm vuruldum
O da bana vuruldu
Ben onu sevdim o da beni sevdi
Bugüne dek yüreklenipTanrı buyruğuyla isteyemediysem suç benim değil kötü törelerin
Kusur ettiysem bağışlayın
Meclisiniz ne karar verirse boynum kıldan ince" dersaygılar meclisi çekilir
Söz Oba Beyi'ne gelince; "Ben ki bu obanın beyiyim
Ağasıyım ünüm şanım yerinde
Gözüm nuru kızımı dengimde birine vermek isterim" der
Daha başka şeyler de der ya sonunda "Benim aklımın almadığı bir kaval meselesi var
Bu işin içindeki bit yeniği kafamı bozuyor
Nasıl oluyor da kavalıyla konuşabiliyor
Nasıl oluyor da kızım bunları anlıyor
Aklım almıyor
Bu danışıklı döğüş gibi geliyor bana
Beni rezil etmek için uydurdular bunu
Aslında hırsız da sürünün çalınması da bir oyundu gibi geliyor bana
Ama yüce meclisiniz ne karar verirse razıyım" deyip noktalar sözlerini
Meclistekiler verir kafa kafaya
Doluya koyarlar almaz; boşa koyarlar dolmaz
Sonunda şöyle bir karar verirler
Çoban koyunlarına üç gün üç gece tuz yalatacak
Sonra da suyu geçirecek
Suyu geçecek koyunlar ama bir tek damla su içmeden
Eğer üç gün üç gece yaladığı tuza rağmen koyunlar su içmeden çayı geçerse kızla evlenecek çoban
Yok koyunlardan bir tanesi bile su içerse çoban davayı kaybedecek
Obayı terkedecek
Çoban da Oba Beyi de karara "evet" demiş
Ve üç gün üç gece koyunlara tuz yalatmışlar
Üç gün sonunda ihtiyar meclisi Oba Beyi ve çoban gelmişler çayın kenarına
Bir yandan da koyun sürüsü koyverilmiş ağılından
Koyverilmiş ki aman aman
Yazın sıcağında güneş tepeden vurur
Üç gün üç gece de tuz yalamış ki koyunlar; yürekleri yanıyor
Bir damla suya hasret
Bir koşu yönelmişler çaya
Koyunlar çayırı bir yakasından gelir; çoban çayın öbür yakasında
Ve elinde kavalı çobanın
Elinde kavalı ki tüm umudu kavalında
Bir de Karakoyun var sürünün içinde elinde doğmuş çobanın
Karakoyun yaman koyun
Leb demeden leblebiyi anlıyor
Kaval sesine de bir alışkın ki Karakoyun eh! Ne demek istediğini anlar çobanın
Ve de nerde duyarsa duysun tanır kendi çobanlarının kaval sesini
İşte suyu içirmemek için bir kavalına bir de Karakoyuna güveniyor çoban
Ne zaman ki sürü yamaçtan görünmüş elindeki kavalı ufaktan ufaktan ağzına götürmüş çoban
Başlamış üflemeye
Çoban üflüyor kavalını ve sürüdeki her bir koyuna ayrı ayrı yalvarıyor
Ne dediğini neler söylediğini koyunlar bir bir anlıyor
Şöyle yalvarıyor çoban koyunlara:
Koyun seni yedi yıldır güderim
Sizi kor da nerelere giderim
Gülhanım'ı yedi yıldır severim
Bildin mi sevdiğimi Alakoyunum
Ben sürümü yaydım yaydım getirdim
Keyfi yetti argacına yatırdım
Bacın sağdı ben südünü götürdüm
Ablanı seveyim Ağcakoyunum
Ak taşlara tuzunuzu ekerim
Siz yedikçe melül melül bakarım
Ben aşkımla yüreğimi yakarım
Gördün mü sevdiğimi Karakoyunum
Çoban bunları dillendiriyor kavalıyla ya koyunlar üç gündür tuz yalamış
Bir tek damla su içmeden tam üç gün üç gece tuz yalamış koyunlar
Yürekleri yanıyor
Bir de güneş var ki tepede; fırın gibi ortalık
Yürek yanığı bir yandan; güneş bir yandan
Çay da bir akıyor ki şırıl şırıl
Çoban yine Karakoyuna dil eder kavalını
Karakoyun sana tuzlar yalattım
Yalattım da ciğerciğim doğrattım
İşte seni su başına ilettim
İçme koyun içme haydi dön geri
Sözümü tutmanın şimdi tam yeri
Tanla gelir sarı çanın avazı
Kimi allar giymiş kimi kırmızı
Dönüp kılsam ben bir sabah namazı
İçme kayun içme haydi dön geri
Sözümü tutmanın şimdi tam yeri
Eğilip içenler onup yetmesin
Yedip güden çoban gayri gütmesin
Yaydığı yerlerde otlar bitmesin
İçme koyun içme haydi dön geri
Sözümü tutmanın şimdi tam yeri
Koyunlar iniyor tepeden ama ne iniş! Yürümüyor koşuyorlar; koşmuyor uçuyor koyunlar
Koyunların yüreği yanık
Çoban korkulu
Ver ediyor kavala
Bir bir adlarını sayıp döngeri etmek istiyor koyunları
Hangi çoban size kaval çalacak
Taze çimen mor sümbüller solacak
Gülhanımın gönlü öksüz kalacak
Kanlım olma Akkoyunum dön geri
Ak koyunum koyunların beyidir
Karakoyun yüreğimin yağıdır
Yaylası da Üçkapılı Dağıdır
Kanlım olma Alakoyun dön geri
Sürü suya yaklaştıça yaklaşıyor
Girdiler girecekler
Karakoyun duruyor birden
Kulak veriyor kaval sesine
Biraz daha yalvarmalı biraz daha umutlu çalmaya başlıyor çoban
Kaval kavallıktan çıkmıştır artık
Kaval kaval değil doğa yaratığı bir dil olmuştur
Bir dil olmuştur ki koyunların anladığı lisandan konuşur
Ağlar
Yalvarır
Umutlanır
Velhasıl her bir duyguyu alır çobandan götürür Karakoyun'un kulağına koyar
En çok Karakoyuna güvenmektedir çoban
En çok da Karakoyun'dan korkmaktadır
Neden derseniz
Karakoyun kinci koyun
Yaman koyun Karakoyun
Sürü kendi başına gidiyor Karakoyun kendi başına
Ayrılıyor sürüden bir koşu varıp suya ulaşıyor
Uzatıyor kafasını suya
Uzatıyor ki içti içecek suyu
Çoban daha içten daha yalvarmalı üflüyor kavalını
Sürüden ayrılma Karakoyunum
Sulağa sarılma Karakoyunum
Gördünse darılma Karakoyunum
Kanlım olma Karakoyun dön geri
Kuzunu taşıdım bahar çağında
Gezdirdim otlattım Çiçekdağı'nda
Kurutma gülümü gönül bağımda
Kanlım olma Karakoyun dön geri
Karakoyun meler
Zıplayıp çıkar çayın kıyısına
Ve fırlayıverir birden sürünün önüne
Öyle bir yay çizer ki koyunların önünde hızları kesilir
Yavaşlar dururlar birden
Sonra Karakoyun önde sürü peşinde ağır ağır girerler suya
Girerler ki bir tek koyun kafasını uzatmaz suya
Karakoyun tırnak tırnak atar suyu
Boz bulanık olur suyun yüzü
Güneş bir yandan üç gün üç gecelik tuz yalayış bir yandan
Susuzluk bir yandan
Dayanamaz koyunlar susuzluğa
Ama Karakoyun durur mu? Öyle çekip çevirir ki sürüyü bir teki bile suya uzatmaz kafasını
Vurur geçerler suyu
Çobanda bir heyecan bir telaş bir sevinç
Hepsi karışır birbirine
Oba Beyi şaşkın
İhtiyar meclisi hafiften sevinçli
Karakoyun sürünün başında
Çoban bu kez yalvarmayı bıralap bir minnetle dillendirir ki kavalı; neler der neler demek ister onu kendisi bir de kavalını anlayanlar bilir
Böyleyken böyle
Çoban kazanır davayı
Gülhanım'a kavuşur
Ancak Oba Beyi kızıyla çobanı evlendirmeden önce sorar: "Doğruluğunu yiğitliğini kanıtladın oğul
Ama anlamadığım bir şey var
Karakoyun neden diğer koyunlardan aynldı ilkin
Kinli kinli suya girdi
Sonra sana bakıp da suyu içmekten vazgeçti"
Çoban yeniden sarılır kavala soruyu kavalıyla cevaplar
Yıllar var ki koyunları güderim
Akşam gelir sabahları giderim
Koyun gibi aşkımı da güderim
Bağışla suçumu beylerin beyi
Eridim su gibi ama akmadım
Ne çiçeğe ne çimene bakmadım
Geceleri ışık bile yakmadım
Bağışla suçumu beylerin beyi
Gülhanım aşkında bana adaştı
Kapandı gözümüz gönlümüz taştı
Bir gündü dudağım biraz yaklaştı
Bağışla suçumu beylerin beyi
Sel oldu çağlattı Karakoyunum
Yüreğim dağlattı Karakoyunum
Bunları anlattı Karakoyunum
Bağışla suçumu beylerin beyi
Der ve kavalı bir yana atıp eline sarılır Oba Beyi'nin
Oba Beyi de kucaklar çobanı
Gülhanım derseniz sevincinden uçuyor
Sonunda onlar da erer muradına
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul