Yalnız Mesajı Göster

Ateş Böceği Cimcime

Eski 07-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ateş Böceği Cimcime



Ateş Böceği Cimcime - Uğur Demiröz
-Ecee in o ağaçtan aşağı hemen gel buraya

-Yaa tam’da yeni çıkmıştımBu erikler bırakılıp aşağıya inilir mi anne şimdi

-Ayy kızım ben seninle ne yapacağım bilmem, iyisin, hoşsun ama birde şu yaramazlıkların olmasa


Ece sekiz yaşında ele avuca sığmaz bir kız’dıOnu tanısanız tam bir afacan, muzip, hazır cevap, inatçı ve tatlı sert bir asiydiSaçları bukle bukle dalgalı kıvır kıvır ve kumraldıEsmer yanağında albenili bir gamzesi vardıO şirinliğine bir güzellik katıyorduGiyimine özen göstermeyen, mahallenin erkeklerine kafa tutan, ne zaman ne yapacağı kestirilemeyen bir kız; ama kalbi çok temizdiTüm bu eksileri artıya çeviren öyle sevecen bir yüreği vardı ki biraz önce bir çuval unu berbat eden o demezdiniz


Annesi yine içeri alamıyordu kendisini; aklı hep değişik oyunlarda olan bir kız çocuğu

Erik ağacından bana seslendi:

-Ayhaan sende gelsene ağacın tepesine

-Yok burada iyiyim sen aşağı gel

-Ayıpsın buradaki ekşi eriklere hasta oldumBilirsin ekşi eriği çok severim Geçen gün annemler diyor ki neden erik, vişne’nin kompostusu, reçeli yapılırda kirazın yapılmaz

-Nedenmiş?

-Çünkü ekşinin cazibesi varmış o cazibeli tadını yapılan şeye verirmiş ve çok dayanıklı olurmuşGüzelden çabuk bıkılırmış ya o misalmiş kiraz ve tatlı erik meselesiBak ayaklı gazete gibiyim değil mi? Bende ekşi erikle cazibe yapıyorum ha ha ha:) Şimdi birazda eve toplayacam tuza batırıp yiyecemBakıyorum ağzın sulandı gelseydin, sana vermiycem bi de çekirdeklerini toplıycam belki sizin erkek milletindekiler ekşi çekirdek yemek isterler; cephane anlayacağın

-Ece gel şu salıncaklarda biraz sallanalım


Biliyordum ki onun hassas noktası bu idi Salıncak hastasıydı birlikte göklere uçmaca oynardıkDaha yükseğe, daha yükseğe diye bağırırdık

-Salıncak mı dedinayıpsın geldim:) bensiz salıncak çekilmez değil mi Ayhan’ım

-Tabii sensiz salıncak düşünemiyorum

Sanki ağaçta yetişmişti bir o dala bir bu dala sonra ağaca sarılarak aşağı indiAyaklarında çorap yoktu; çığlak ayaklarının altı kapkara olmuştuZaten hiç çoraplı göremezdim onuAceleyle inip sarı pembe karışımı renkli ayakkabılarının topuklarına bastığı gibi yanıma geldi

-Ayhan!ım hadi uçmaya

-Hadi uçmaya

Salıncakların yanına gelince ayakkabının biri sağa diğer teki sola uçtuYalınayak hopladı salıncağa

-Ayhan sen benim en iyi arkadaşımsın biliyorsun değil mi? Ben salıncakları sen varken daha çok seviyorumSenden ayrılacağız gibi bir his var içimde ama ben senden ayrılmak istemiyorum

-Sus öyle konuşma bakim:) sana yakışmıyor bu tür sözler

-Yakışmıyor değil mi? Ama içimde öyle fırtınalar oluyor ki bazen yalnızlığımda kalıyorum bu duygularla akşam saatleriBu dakikaları düşünüyorum veee işte böyle uçuyoruuummDaha yükseğe bulutlara periler ülkesine uçalımhadi hadi geeell


Çok mutluydu ben de mutluydumo an büyümeyi onunda büyümesini çok istedim; bir dakikalığına da olsa

Annesi yine çağırmaya başlamıştı

-Ecee kızım hadi gel

-Yapma anne sırası mı şimdi?

-Bak ne yaptım senin en sevdiğin pasta

Saf değildi! Ama bazı önem verdiği hassas noktaları var idiBu hassaslık çilekli pasta veya damla çikolata ididayanamazdı;…çok sevdiği insanlar içindi bu hassasiyeti çünkü kendisine değer verdiklerini düşünürdü


O meşhur an yüzünde oluşmaya başlamıştıSevinince gözleri parlar ve dilini yandan dışarı çıkarır; hafif bir tebessümle muzipçe bakardı


Belki de son görüşmemizdi o an’lar hislerinde yanılmamıştıArada bir görüşüp sadece sohbet etmiştik havadan sudanEce’nin babası öğretmendi ve tayini Adana’ya çıkmıştıGidecekti benden çok uzaklara belki de hiç karşılaşamayacaktık


Akşam annemlerle beraber Ece’lere gittikOnlar balkonda otururken biz bahçedeki salıncağın yanına gittikBen kenarda bir taşın üzerine o ise bahçede ki salıncağa oturdu


Uzun bir süre hiçbirşey konuşmadık ve gözlerimizi birbirimizden kaçırdıkBir zaman oldu göz göze geldik o anda gözlerinden yaşlar süzülmeye başladıAğlıyordu…şimdiye kadar Ece’yi hiç ağlarken görmemiştimÇünkü o gururuna yedirip ağlayamaz hep içinde yaşardı yağmurlu ıslanmalarını

-Ağlıyorsun

-Evet

-Üzgünsün

-Evet

-Bende

-Sende değil mi?

-Evet

-Özliycem seni

-Bende

-Ben yokken yine uçacak mısın?

-Bilmem

-Her sallandığında elini uzat göklere oradaki peri senin ellerinin sıcaklığını bana getirecektir…inanıyorum

-Doğru o senin perin getirir değil mi?

-Evet

-Her akşam bu saatlerde sana uçacağım

-Bende

-Bana yazar mısın?

-Evet

-Ya sen

-Bende yazarım tabii

Sonra salıncaktan kalkıp bana koştu ve sımsıkı sarıldıBoyu benden biraz kısaydı aramızda iki yaş fark vardıTopuğuna bastığı ayakkabılarının ucuna basıp topuklarını kaldırdıGöğsümde hüngür hüngür ağlıyordu

-Ben sana çok alışmıştımSen benim sırdaşım değer verdiğim tek arkadaşımdındiyordu hıçkırıklarının arasında

Benimde gözlerimden yaşlar süzülmeye başlamıştı;bu ayrılık çok zor gelecekti bana ve bu küçük esmer güzeli çok özleyecektimBaşını göğsümden çekip yüzünü gözyaşlarını silip derin bir nefes alarak bana baktı

-Ayhan’ım sen ağlıyor musun yaa senin gibi delikanlıya yakışır mı benden örnek al bak hiç ağlayacak göz var mı bende:)Gözüme tozdan bir şey kaçtı gözüm ondan böyle yaşardı beni bilirsin ağlamak bana gelmez

Tuttu elimden

-Gel sana ne gösterecemgözün bayram etsin; bazen arasıra gitmek lazım anlaşılan ev çikolata bahçesine döndü be;ye ye bitmez anlıyacağın


Ertesi gün kapıdan yolcu ediyordum otobüs garına gelmemi istemedi

-Erik ağacıma, salıncağıma iyi bak tamam mı dostum? Çekirdeklerini bana yolla oralarda ne bulurum neyle karşılaşırım bilemem belki lazım olurYüzünü öyle erik gibi ekşitme tadını çıkar yaşamanın ve bana arasıra yazUnutma beni unuturum seni:))

-Sana hediyem varbir kolye

-Hadi yaa ver bakim

-Dur takayım

-Vay be bir yusufcuk kolyesi anlamı var mı bari

-Gidince sözlükten bakarsın artık:))

-Ho ho ho sana da bulaştırdım ya bu espri yeteneğini yat kalk şükret banaAma bu kolyeyi yaşamım adına boynumdan hiç çıkartmayacağım seni ve dostluğumuzu hep hatırlayacağım Ayhan

-Beğendiğine sevindim

-Maalesef benim hediyem yok

Beni birden kolumdan çekti bir ağacın arkasına sonra şöyle etrafa bakıp yanağıma çok sıcak bir öpücük kondurdu

-Yanakların kızardı

-Ya seninkine ne demeli

-Öööf nolmuş benim bu hediyemi kabul et bu öpücük öyle bir öpücük ki sadece senden sonra evleneceğim kişiye hediye edeceğimkıymetini bil ha ha ha…

O muzip tebessümünü yaptı dilini dışarı çıkartıp


Sonra el sallayarak yolcu ettim kendisini

Hiç arkasına bakmadı belki de bakamadı sadece kolunu arabadan çıkarıp havaya kaldırdıÇok zor geldi o kayboluş


Ateş böceğimi kaybetmiştim içimin, hayatımın, ruhumun Ateş böceğini


Arkalarından bir kova su döktü komşular geri gelsin tekrar diye ama hiç gelmedi


Gittiğinden bir ay sonra annemlerle komşuya gitmiştikSadık amca

-Ayhan gel sana ne göstereceğim

-Ne gösterecen

-Bak


Gözlerime inanamıyordum Ece hemde o muzip haliyleSadık amca o gün fotoğraf makinası ile gelmiş oraya ve o an’ı yakalamışYa başka an’ı yakalasa idi diye içimden geçirmiştim


Onun bir kopyasını aldık ve yatağımın ucuna çerçeveletip koydumSalıncaklarda onun dediğini yapıyorum ama onu çok özlüyorum


Resmine bakarken düşünüyorum acaba şimdi ne haltlar karıştırıyordur bu muzip gülüşüyle:))


* Değerli yazarımız Zamira Candan`ın izniyle; Yazarın sayfasındaki fotoğrafı ve o kızın şirin duruşunu düşünerek kurguladım bu yazıyıBu hikayeyi Zamira Candan hanım`a armağan ediyorum


Uğur Demiröz

Alıntı Yaparak Cevapla