Konu
:
Mağrur Bir Eylüldür Sevmek
Yalnız Mesajı Göster
Mağrur Bir Eylüldür Sevmek
07-11-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Mağrur Bir Eylüldür Sevmek
Titreyen bedenimin acılı atlasına yeniden uğradı en güzel sevgili Eylül
Uzun gecelerin göçmen kuşları geliyorlar bak yârim gagalarında gül
Susuzluğum geçmedi yıllardır sana denize serpilirken aşk denen o kül
Sensiz mutlulukların yorgun limanlarındayım gel dudaklarını aşka sür
Eylül’ü karşılarken yüreğimin köşkünden denize savurdum yaşamın kırık dumanlarını
Meltemin senfonisi terli bir ayı silkeliyordu dallardan
Işıltılı bir karşılamayla coşkuyu emziriyordu deniz sen dört duvarlı bir yalnızlığın gölgeli geçişlerini seyrederken
Eylül’e sürdüm dudaklarımı bir türkünün sözleriyle temizlerken yaralarımı
Başıboş martıların ürkek seslerine uzandı düşünüşlerim anladım ki Eylül’ü ben sen kadar özlemişim
Ben özleminin uzak şehirlerinde sana şiirler biriktiriyorum sen gecenin ağrılarını bedeninden silmeye çalışırken
Sen sesimin kırılgan titreşimlerini duymak için çabalarken göçlerimdeki dalgınlığa anlamlar aramıyorum
Acıların heybesine hüzünleri tıkıyorum gülüm yüküm ağır ve şu an kulaklarım her şeye sağır
Daya yüreğini özleme istersen aç pencereni avazın çıktığı kadar bağır
Sesinin yankıları er geç gelir ülkeme dinledikçe şu gönlüm biraz daha ağrır
Denizlere dalan bakışlarımı yalarken meltemin okşayışı ben kokunun zorlu beklentileriyle sıvazlıyorum seni özleyen yüreğimi
Sen bir sahile bırakıyorsun seni bana getirecek ayak izlerini
Kumda sevdanın yangını varken sulardan gözyaşının tuzu çağlarken ben dalgalı bir kıyıya şiirler yazıyorum sözlerimi sana getirsinler diye
Kahkahan dökülüyor birden sessiz çağrılarımın yankılarına kulağını tıkıyor an ve aşkın hüzünlü ürpertileriyle doğruluyorum oturduğum taştan
Onarılmış gönlünün sorgularını denizlere bırakınca yenilenmiş yüreğinin karanlıklarına gömerdin özlemlerimi
Sesimin şifalarıyla kapatırdın güneşin kavurduğu perdelerini
Yarım kalmış sarılmaların adresini bulur uzatırdın gerçeğine kurumaya yüz tutan dudaklarını
Yorardın yenilenerek sevginin parmaklarını ıslatırdın aşkla bekleyişin yataklarını ve nefeslenmeden atardın arzunun en coşkulu çığlıklarını
Birbirine eklenen sevişmelerin sabahlarına düşünce öfkem suskularımın damarlarına sakın dokunma
Her sarılışın slâyt’ını sevgiyle donat kırılmış yürekler yalnızlığa soyunurken gölgeli gövdenle yalnızlığıma sokulma
Güneşli bir göktür yaşamak bulutların yağmuru getirecekse ülkemin semalarında dolanma
Yasak bir sevda türküsüdür dudaklarımızdaki yar korsan buluşmaların sevişme menzillerindeyim sabıkalı yanışlarla göğsümü paralama
Aşk bozgunlarında yitirmişim kendimi düşlerin çürük gemisiyle bulanık denizlerde beni arama
Bir düşün çığlıklarına isyanlara durunca yüreğin öfkenin yumruğuyla dağılır masallar
Terli bir mevsimdir o an bütün yansımalar
Daralır göğsümüz hiddetle işbirliği yapar sözümüz avutmaz olur yalanlar
Anlık gelgitlerle kabarır sakin özümüz
Yamacımızda açan sevda güllerinin kokusunu çekemeden ruhumuza uzaklardaki aşka ar gelir nazımız
Yangınların devrilmiş çınarlarına gecenin yeli vurdukça yar birbirimizin korunu gizlemeye yetmez yaşlarla ıslanan mağrur göğsümüzdeki yasımız
Yolları ve yılları hesapsız mevsimlere bölerken bir hayalin gemisi uğrardı her gün sevda limanlarımıza
Yüzüne güzellikler sıvadı bıkmadan yıllar en bakir çiçeklerin tozlarını taşıdı hırçın rüzgârlar
Ben yüreğinin eşsiz topraklarını tırnaklarımla kazarken yorgun zemherilerde çok kanadım yokluğunun yolculuklarına içimde sen varken hiç çıkmadım
Yaman bir örselenişti belki de varlığın bir özlemin hazin saatlerine yıllardır üzülürsün diye bir kez bile bakmadım
Gözyaşlarımızın yanaklarımızdaki iz tarlalarına sevgiler ektikçe gülüşler yetiştiririz gizli sarılışlarla
Geceler dolu savaklar gibidir dudaklarımızın titrek alevleriyle sarsarız bedenleri usumuzdaki özlemli düşünüşlerle
Kandillerde yağ tükenir rüzgâr derin türküsünü anlarla dillendirir ve bir kadın asil sevgisini her gece gerçeğine verir
Adam saçlarını okşar aşkın gözlerdeki yaş sevince karışır bir sarılışla hızla tükenen zaman kendi içinde kavrulur
Sonsuzluğu kucaklamak istediğimiz anların kollarına hüzün ağrıları inince bir gergefin deliklerinden ılık ılık akar gözlerimiz
Ağrılı gecelerin nemli bunaltısı çökünce bedenimize yeli bekler ruhumuz
Yanık ormanların üzerinden sessizce geçerken kuşlar toprak yazgısıyla kanar kuşlarla birlikte böcekler de bu ani değişime ağlar
Bir döngüdür hep yaşanan anların duruşmalarından inadına yaşamın gerçekleri aklanarak çıkar
Yoldukça yaralarımızın kabuklarını tırnaklarımızın güçsüz sağrısıyla yüreğimizi okşar ellerimiz
Kayıp bir tükenişin şarkılarıyla geçeriz günleri dudaklarımızdaki hercai mevsimlerle dağlarda kardelenler öksüzdür
Gönül fonumuzdan mutluluk resimleri geçer sarılışlar kendine küskündür
Dualarımızın mırıltıları sevdayla birazdan geceler sabaha vurur yankımız aynı odada birbirini bulur aşk ezilmiş bir çiçeğin kırmızı suyudur özlemlerle er geç kendini kurutur
Eğildikçe yorgun bağrıma dünlerin izlerini anımsatma dudaklarıma
Her fırtına öncesi sessizliğimin damarlarını titretme hüzünlü bakışlarınla
Bağlarımda ovalarımda ve gürüldeyerek asırlardır akan aşk ırmaklarımda bir yer ara kadın varlığına
Okşa en bakir duygularınla ilişmeden sevda yaralarıma
Sen yokken varlığının bütün resimlerine şiirler yazdım ben sen dörtnala geçerken iklimlerinden
Her satırı seni anlatan dizelerimi ezberleyerek otur gül yüreklim gönül tahtıma
Şifalı gülümseyişlerinin bağlarından rüzgâr topladım yokluğunda ceplerime
Sensiz tıkırtılı saatlerin dişlilerine taşlar sıkıştırdım doldurulamamış günlerin şafaklarına kahrederek
Gecelerin doyumsuz karelerinde şenlikler yapıyordun oysa sen aşkın askerlerine badeler dağıtırken
Atlılar geçti seven göğsümden
Kılıçlandım oklandım ve burçlara asıldım görmedin
Seni sevmenin iksirleri dolaşıyordu gövdemde güneşlerde kavruldum yar ah ben aşkın çarmıhlarında yine de ölmedim
Alıntıdır
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul