07-11-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Sel'in Kadınları
Sel'in Kadınları - Fahri Ayhan
Adım; pakize,zahide,hatice  Ne önemi vardı ki isimlerimizin İşçi olarak çalışıyorduk İstanbul`un orta yerinde Hikayesi olduğumuz metropolün, silik bir figürüydük sadece Dev firmalar,fabrikalar,atölyeler bizimle ayakta dururken; ölümüne çalıştığımız işletmelerin çarklarında eriyordu hayatlarımız  
Biz kadındık,biz anneydik Diriydik; başımız dik alnımız açık yürüyorduk Ocağımıza,helalinden lokma tek tesellimizdi
Darlıktı,belki de hayatımız oysa ki hayalimiz zengin,rüyalarımız renga renkti
      
Dere yatağına konmuş atölyemizde,ömrümüzden günler düşürürken; hesabını bilmedi hiç birimiz; atölye sahibi,işçiler,bizler,sizler  
`Derenin intikamı ağır olur` diyen devletlu da bilmedi Kim bilebilirdi ki
Günler günleri kovalarken, darlıkla kuşatılmış dünyamızı; sevgi ve umutla çekilir kılarken; evlatlarımızın yanaklarına bir buse kondururken;hayat o zaman hafiflerdi sırtımızdan
Servis aracında; pakize,zahide ,hatice ve diğerleri iş yolunda ; yaptığımız yemeklerden,çocuğumuzun mamasından dem vururken,ardı sıra gelen sağnağa anlam vermedik Derken gökten damlalar düşmeye devam etti Üst üste binen damlalar bardağa,bardak orta yere boşaldı nefesler tutuldu,nutkumuz tutuldu
Bizler şaşkın,sizler şaşkın,mesafe alamayan tekerlek şaşkındı
Dilimizde şehadet nidaları,Allah Allah nidalarına karışıyordu  
Suyun dev bir ejderhaya döndüğünü ilk defa görüyordum,belki de son defa
Son bir hamleyle telefonu kaptım,titreyen ellerimle eşime ulaşmaya niyetlendim Dillerde boğuk alo sesleri   Son bir hamleyle `bizi kurtarın` `bizi kurtarın` çığlığı boşlukta yankılandı ve kayboldu  Telefonlar koptu Seslerimiz kadim boşlukta durdu Zaman durdu,makan suya teslim olurken; yavaştan hafiflemeye başlayan ruhumuz;dolmuştan,sudan koparak yukarılara ta yukarılara yükselmeye başladı  
     
Beyazına büründüğüm giysilerle ve hafifleyen bedenimle;dereyi,felaketi ve istanbulu izliyorum Dolmuşumuz savrulurken marmaranın sahiline; göz yaşlarım zahide`ye,pakize`ye ve hatice için yağmura bulanıp iniyordu orta yere
Dere yatağında akmış; yatağına konanları,kaygısızca ve umarsızca sürüklemişti 
Sular durulurken;
sular çekilmiş; zaman ağlıyor,insanlar ağlıyor,mekan acizliğine dem vuruyordu
Dolmuştan indirilen cesetlerimizin üstü; beyaz bir örtü ile örtülmüş,örtüden dışarı akan zülüfleri örtmeye dahi ihtiyaç bulmamışlardı Ağzı salyalı fotoğraf avcılarına iyi iş çıkmıştı Büyük bir istekle fotoğraflama peşindeydi
Yaşarken ; hayatın, medyanın,siyasetçinin silik figürü olan bizler; ölümüzün, böylesine tüketim aracı olarak kullanılmasına kahırlandım doğrusu  
    
Çok beklemeden;işletme arkadaşlarımdan beyazlarını giyen,yedi arkadaşım;zehra,ayşe,fatma va diğerleri beni yalnız bırakmıyorlar; gülümseyerek yanıma geliyorlardı
Fahri Ayhan
|
|
|