Prof. Dr. Sinsi
|
Peri Kızıyla Çoban Hikayesi
Peri Kızıyla Çoban Hikayesi
Çok eski zamanda,
- Oğuz Han Hükümdarmış - İşitmiştim Turan'da Bir peri kızı varmış
Bu nazlı peri kızı, Bu güzellik yıldızı, Her gönülde bir sızı Bırakarak yaşarmış
Issız dağlarda gezer, Yokmuş izinden eser, Bazen göründüğü yer, Bir sihirli pınarmış
Yüzü penbe bir şafak, Gülse güller açacak  Yaşarmış Elden uzak,
Dostları çobanlarmış
Bu kız öyle güzel ki: Çıldırtır aşkı belki O kadar muhayyel ki: Akıllara zararmış
Cefa imiş adeti! Hiç yokmuş merhameti Sevmeyen bu afeti, Sevenden bahtiyarmış
Vururlurmuş kalbinden, Bir kere onu gören, Aşıkları tahminen, Gür saçları kadar mış
Gençlerin yüzü solmuş, Gözleri yaşla dolmuş Aşkı bir afet olmuş, Bütün cihanı sarmış 
Ulu Hakan Oğuz Han, Bu kızı merak eder, Görmek ister yakından
Çağırtır yanına Der:
Sevimli kız, güzel kız! Dağ başlarında yalnız Yaşıyorsun, bu neden? Bu güzelliğinle sen
Bir sihirli güneşsin! Sevimli kız, güzel kız! Tek yaratmaz, Tanrımız Kimseyi tabiatte
Var bir eşin elbette, Sen de birine eşsin! Kız, böyle tek yaşamak Yaraşır mı -hele bak! -
Senin gibi güzele? Gel, karış artık 'El'e; Neslimiz güzelleşsin!
Kız der ki: Ulu Hakan, Ben de sevdim bir zaman
Vaktile genç bir çoban Sevgilimdi, eşimdi; Yalnızım fakat şimdi
Dağlarda bahtiyar, şen, Sevişerek yaşarken Bir söz onu incitti; Bana darıldı gitti
Ne kendi geldi geri; Ne duyuldu haberi İşte o günden beri Hissizim, kayıtsızım;
Tek yaşayan bir kızım
Hakan -düşünür biraz-
Der: Bu doğru olamaz! Senin gibi güzel kız, Daima böyle yalnız, Dağ başında yaşar mı?
Kız der ki: Çare var mı? Ben bir eşsiz güneşim, Gösterin nerde eşim?  Sevenler beni belki,
Şu geniş göklerdeki Yıldızlardan daha çok, Fakat istediğim yok İnanın buna siz de;
Bulunmaz içinizde
Hakan der ki: Ne zarar, Bulunmasa da, arar; Şüpheden kurtuluruz
Sen cevap ver, buluruz İstediğini belki 
Kız der: O halde peki! Kimlerse beni seven,
- Haber verin şimdiden - Deneyim onları ben Bir sihirli oyunla İçlerinden bana kim
Cevap verirse benim O, olacak sevdiğim; Ben yaşarım onunla!
Bu haber, dalga dalga Dağılır ortalığa Aşıklar; uzak, yakın Yollardan akın akın Gelirler zavallılar,
- Hep birden genç, ihtiyar - Kapılıp ümitlere: Toplanırlar bir yere Peri kızı, güzel kız;
Ufka doğan bir yıldız Gibi, yüksek bir gurur İçinde gelir, durur Silkinince ansızın,
Değişir şekli kızın: Kuş olur, çiçek olur, Bazı kelebek olur Bir gül olur açılır,
İnci olur saçılır  Bir buluta bürünür; Bin şekilde görünür
Aşıkları hep birden, Şaşırıp kalır buna Bulunmaz cevap veren Bu sihirli oyuna
Kız: 'Artık ne çare! ' der;
Hakana veda eder
Ayrılacağı zaman; Ta uzaktan bir çoban -Gözleri dolu yaşla- Helecanla, telaşla
Koşar; huzura girer: 'Ruhsat olursa eğer, 'Taliimi deneyim! 'Sormayın; kimim, neyim
'Bir sevda havasile, 'Bir hicranın yasile, 'Aşarak yüce dağlar, 'Gezerken diyar diyar;
'Ansızın bu haberi 'Duyunca döndüm geri 'Bir sevinçli duyguya 'Kapıldım gönül bu ya!
Hakan der ki o zaman: Küstahlık etme çoban! Bu kız senin ufkuna
Doğacak güneş değil Bir zavallı çobana Layık olan eş değil Doğrusu şu teklifin
Bu peri kızı için Bir lekedir, bir züldür
Kız der: O da gönüldür, İncitmeyiniz sakın, Ben razıyım bırakın
Dururlar kızla çoban Karşılıklı o zaman Silkinince ansızın, Değişir şekli kızın:
Kuş olur; uçup konar Hakanın otağına
Çoban bakar, ah eder; O da bu sihri meğer Biliyormuş eskiden Bir kafes olur hemen,
Bu güzel kuşu alır, O anda kucağına
- Bu birinci imtihan Bunu kazandın çoban!
Kuş silkinir ansızın, Değişir şekli kızın: İnci olur bu sefer Saçılır birer birer
Hakanın ayağına Kafes te her yerinden Dağılıp düşer hemen; Bir sedef olur, alır
İnciyi kucağına
- Bu ikinci imtihan Adın ne senin çoban!
İnci yanar ansızın, Değişir şekli kızın: Her inci bu sefer de Bir başka çiçek olur
Canlanır hemen, yerde Boş kalan sedefler de Birer kelebek olur
Bir yanda, öyle renk renk Açılırken çiçekler; Bir yanda, titreşerek Dolaşır kelebekler
- Bu sonuncu imtihan Tanıdım seni çoban, Anladım şimdi kimsin!
Sen, beni ta eskiden Sevip sonra terkeden Vefasız sevdiğimsin
Bunu artık iyi bil: Eş olmam mümkün değil Sen gibi vefasıza
Çoban; gözünde yaşlar, O zaman nakle başlar Macerasını kıza:
'Sevda, o bir peridir,
'Karar etmez yerinde
'Gönül ki serseridir,
'Dolaşır izlerinde
'Sevda, o gizli bir ok,
'Görünmez kanatmadan
'Kavuşmanın tadı yok,
'Ayrılığı tatmadan
'Ben ki, pek çok ağladım,
'Gezdim hicrana giden
'Yolları adım adım
'Beni artık yeniden
'Hicrana atma, güzel,
'Yeter ağlatma, güzel!
'O her derde tahammül
'Gösteren deli gönül;
'Kah eder dünyaya naz,
'Her dakika bulunmaz
'Bir halde, bir kararda
'Sevdiği zamanlarda
'Gül yaprağından ince! 
'Bir sitem işitince
'Yaralanır derinden,
'İncinir her yerinden
'Bir gündü yandı içim;
'Dağıldı hep sevincim 
'Elveda artık!  ' Dedim
'Tahammül edemedim
'Bir söze, bir siteme
'Düşün ki: Terketmeme,
'Yine aşkımdı sebep
'Serseri, dünyayı hep
'Dolaştım adım adım;
'Bir teselli aradım
'Bulamadım kimsede
'Bir günah ettimse de,
'Şimdi işit ahımı,
'Bağışla günahımı
'Düştüğüm aşka, güzel!
'Sebep yok başka, güzel!
'Deniz geçtim, dağ aştım;
'Haylı sene dolaştım,
'Bahtım kara, saçım ak,
'Ne şekle girmişim bak!
'Başımın tacı güzel,
'Halime acı güzel!
Oğuz Han: Artık yeter;
Bu gamlı sözlerle, der,
Beni ağlatacaksın!
Şüphe etme ki çoban,
Sevdiğinin her zaman
Affına müstahaksın!
Var mı kızım, sen de bak,
Bir başka eş olacak
Senin gibi güzele!
Elverir bu ayrılık!
Gelin birleşin artık!
Haydi verin elele!
Geçsin neşe, eğlence
İçinde hep gününüz!
Tamam kırk gün, kırk gece
Yapılsın düğününüz
İşte hemen o günü
Başlayan bu düğünü
'Felek' dedikleri pir
Görünce, girmiş denir
Yeniden bir yaşıma!
Bu düğün öyle uzun,
Sevinçli bir düğün ki;
Bu, o şerefli gün ki:
Darısı yurdumuzun
Güzelleri başına!
Orhan Seyfi Orhon
|