Prof. Dr. Sinsi
|
Eylülde Biter Suskunluğum
Bir masal devinden masum bir dilektir seni sevmek,
Seni sevdikçe, seni yazdıkça kalemim sonsuzdur hep
Görkemli bir bahçe, uzak bir ülkedir belki de yüreğin,
Gözlerin, saçların, ellerin, dudakların ve Eylül dür sözlerin
Aylardan Eylül Ve ben sana suskunluğumun kapılarını açıyorum gül goncası
Çünkü, aylardan Eylül ve bitti benim suskunluğum
Elimdeki çiçekler hep gül, bahçem gül, yüreğim gül ve şimdi Aylardan Eylül
Açtım kapımı ardına kadar, yüreğim mavi, ellerim yıldız ve saçlarım aya tutkulu
Bakışlarım mağrur yüreğin gibi
Gözlerin hüzünlü şarkıları çağırıyor, ellerin soğuk Eylül geceleri gibi,
anıların kayıyor arada bir yıldız gibi
Ve şimdi hüzün vakti gül dudaklım
Zehir zemberek sözler yoktur yıldız tepesinde
Burada sevda, burada aşk ve ihtiras yaşanır alabildiğine
Binlerce resim, binlerce gözyaşı ve bir o kadar da hüzün ihtilali gerçekleşir burada
Dudakların kilitleri kırılır, gözlerin mili akar, yüreklerin rotası hep sevişmeye çıkar
Sevdalarımdan öğrendiğim ne varsa anlattım bir bir sana
Bir ağaca tırmanıp içimdeki coşkuyu anlattım
Coşkuyla konuşmam bundandır, bundandır bulutları kızdırması sevdalarımın
Seni sevdikçe ben, bir masal kahramanı farz ederim kendimi
Az giderim-uz giderim dere tepe sana gelirim
Bu kafesini zorlayan ozan yüreğimi ayaklarının dibine atar, yalnız senin ülkende kalmak isterim
Yürekleri yangınlara dalan, üşüyen bir parmaktır sevdalarım
Sımsıcak merhabalar dökülür dilimden
Yüzüm asıktır, yüreğim çocuktur ve ben her çiçeğe dikenimle sevdalanırım
Yüzümdeki ışıklar geceyi aydınlatır, bir yıldız denizinde aşk a yelken açarım
Ondandır yıldızlara sevdalandığım, ondandır gezegenlerden sözcük topladığım
Bazen uzun süren bir fırtına sonrası ölümü düşlerim, sonra toprak olur, yine ülkeme dönerim
Bataklıklardan çıkardığım tüm umutları sevinç sayarım
Gülüşlerini, öpüşlerini, kokunu ve sarılışlarını anımsayarak gizlice dudaklarına değerim
Ansızın başlar dünyayla ilintisizliğim
Ben gökyüzü olurum, yıldız olurum, rüzgar ve güneş olurum, seni bulurum
Düşlerindeki göllere dalarım, sofranda bir peri olurum, saçlarına değer, saman yolunu bulurum
Sen ki ey acıların, sevinçlerin, gizemin kraliçesi, ben seni görmeden de, bilmeden de, dokunmadan da sevdalın olurum
Duvar gibi örülürken içimde bekleyişler, bembeyaz bir gül demeti büyür bahçemde
Belki sesini duyarım uzak ülkelerden Belki gittikçe ağırlaşan bir sis olursun ülkeme yol alan
İçimde artar aşkının ağırlığı ve kilitlenir zaman, donuklaşır gülüşlerin, öfkem olursun, mavi denizlerimde yüzemez balıkların, belki de boğulurum upuzun çöllerinde
Sen ki, bir avuç su olursun yüzüme çarptığım
Her şafakta seninle uyanırım, güneşinin ışıltılarından görkemli bir sofraya otururum
Eylül olur bağdaş kurarım sevdana
Bir türkü olurum, dağlara yürürüm, ormanlarında bir çam kozalağı gibi ayaklarının dibine düşerim
Anlayacağın gül dudaklım bu rengarenk elmalar yetişen yaşam bahçesinde içimizdeki ışık seliyle birbirimizi arayışımız hiç bitmez
Çiçeklere açmayı, kirazlara olgunlaşmayı, elmalara renk vermeyi ve dağlardaki isimsiz çiçeklere isim koymayı biz öğrettik
Bu güleç yüzlü dünyanın, bu lekesiz yüreklerin rotası hep bizdedir
Sevda uğruna yıkıp, yakıp içimdeki tüm kentleri sana yürüyüşüm de bundandır
Yosun gözlerin yerle bir etse de içimdeki tüm çadırları, bir yankı olur bulurum seni
Baktıkça hiçbir yeri göstermeyen haritalar, rotasız ilerleyen gemiler gibidir yaşam
Bu yıldız denizlerinde dünyayı seyre dalmışken, gizemiyle sönmüş birçok gezegenin tam orta yerinde evrenin yüce ruhunu arıyorum seni sevdikçe
Ölüm uzunca esen bir fırtına sonrasıdır belki
Belki de Ramses in gözleridir Ölesiye sevmeden, sevdayla yaşamadan ölmek onu bile kızdırır
Tüm gövdeni yıldızlarıma çevirdiğinde tanrıların altın oklarını bekle
Gül ve ipekten yüreğinle, Eylülde gir şu masalsı düşlerime
|