Prof. Dr. Sinsi
|
Yarım
Elle tutulamayanları çizmişti hep bir yerlere,
Karışık duygu salatalarının, hazmı zor zeytin yağı olmuştu çoğu zaman,
Yorucu gündüz rüzgarlarının nefesini saklardı hep,
Geceleri, solmuş,ıslak ve tuzlu suların ıslattığı kağıtları kuruturdu o nefesle  
Sıkılmamıştı yazmaktan, yıllar çok yazdırmıştı,
Bazen basit bir kelebeğin vadesi geçmiş ömrünü,
Sesi kısılmış, hiç konuşmadan bekleyen bir telefonu  
Körleşmiş bıçakların maziye dalışlarını,
Kimsesiz ağaçların yanı başında ulaşamadığı dostuna dallarını uzatmasını,
Şarkıların notalarını yazardı bazen, nasıl hayallerin kilitli kapılarına anahtar olduklarını  
Yer önemli değildi onun için, nasıl olsa misafirleri hep aynıydı, mekanın önemi yoktu
Uzanırdı bazen bir yerlere, duramazdı, kağıtlara yazamasa bile beyninde birleştirirdi alfabenin minik yavrularını
Onları el ele tutuşturur, birbirinden ayrılmaz sevgililer haline getirir sonra da zevkle izlerdi
Ayrılıkların yoldaşlığına çok şahit olmuştu ama onları kimse ayıramazdı,
Sonra bu aşkı yazardı bazen, öyle bir öpüşürdü ki bazen iki harf  
Yazıp çizmeye bile korkardı, ayıracaklar diye
Arada sarhoşlukların zikzaklarını anlatırdı istemeden  
Çakırlıkların hafif ekşiliği gizlenirdi bazen üç satır arasına  
Bir sonraki sefer yamuk görülse de önemi yoktu, zaten o an sarhoştu, onu anlatmalıydı  
Harfler de sarhoş dururlardı,
Mesela S harfinin omzuna öyle bir koyardı başını E harfi ki aşk ancak böyle anlatılabilirdi,
Hesapsız teslimiyetlerin ilk umutlarını anlatırdı bu sevişmeler  
Belliydi, ikisinin de başı dönüyordu ama mutluydular o güvenin maskesiz omzunda
Seni ve seviyorum kelimelerinin yürümeye başladığı ilk adımlardı bu harfler, asla unutulmazdı  
Asırlara sığmayacaktı yazacakları, ömrü yetmeyecekti varlıkların yokluğunu anlatmaya  
İsyanlar sığmayacaktı defterlere, kitaplara  
Bazen çok yorulur, uzun süre yazmaz, sadece izlerdi reklam arası almadan  
Sonra yine devam ederdi yaşamın, çizgilerden oluşan temelsiz prefabrik inşaatlarını çizmeye  
Sadece dört çizgiyi bir araya getirip yanına da iki çizgi çizip tepesinden öpüştürdümü
Al sana EN kelimesi  
Mutlu oluyordu bu kelimeyi yazmaktan 
Yanına her meze giderdi artık, Yüklemler, tümleçler, özneler hep peyniri zeytiniydi masanın  
Aşkların köşesine çekilip ürktüğü dönemlerde bile yaşatabilirdi yazılarıyla
Büyük dalgaların arasındaki yalnız balıkçının cesaretini boyayabilirdi bir misket tanesinin ışık almayan yüzüne  
Güvenlerin denizde boğulduğu dakikaların ressamı olabilirdi  
Karanlığın gizliliğine tutunmaya çalışan ama rüzgara direnemeyen bir yaprağın sesi olabilirdi  
Ama artık gücünün tükendiğini hissediyordu  
Yazarken titriyordu çizgiler, tam öpüşmüyordu artık kelimeleri oluşturan minik aşıklar  
Sahtelerin en masum yüzlerini bile çizerken şevkle, aniden durup kafasını masalara vuruyordu  
Sinirleri zayıflamıştı artık  
Sahte yüzleri aydınlattığını fark eden güneşin,
Utancından yerin dibine girdiği zamanı gösteriyordu akrep ile yelkovan
Sokak lambalarının sokakları aydınlatmak istemediğini fark etmişti
Evet yazacaktı  
Sayfa yine çok ıslanmıştı,
Kelimeler boşluk bırakmamaya niyetliydi sözde bembeyaz kağıda  
Sert kabuklu bir nar gibiydi o anki yalnızlığın yudumları,
Kendiliğinden dağılıp binlerce minicik harf olmuştu
Müzik eşliğinde bir-bir sarılıyorlardı harfler titrek bir elin şefkatiyle,
Soluğu kesiliyordu ağır-ağır,
Keskin notaların hüzün dolu çarpışmaları vardı karanlığın kan dolaşımında
İyice titrer olmuştu artık,
Bir şişe sarhoşluğun altında ezilen üç günlük teraziyi anlatıyordu çaresizliği
Farkına varmıştı her şeyin  
Bu sahneyi bitirebilirdi ama bitirmek istemiyordu  
Hayatında ilk defa yazmak istemiyordu, direnmeye başladı
Arası açılıyordu artık harflerin, kelimelerin,
Uzaklaşmalıydı oradan, bitmemeliydi bu yazı, bu şarkı  
Son kullanma tarihi geçmiş yolların, görünmeyen şeritleri gibiydi artık kelimeler,
Ama hala devam ediyordu istemeyerek,
Duraksadı bir an
Hayatının anlamını oluşturan minicik harflere baktı, son bakışıydı  
Önce Büyük harfleri öptü ellerinden,
Sonra küçük harfleri gözlerinden,
Sesli veya sessiz, ünlü, ünsüz önemi yoktu
Hepsi her şeyiydi  
Sevgilerinin sonsuz sarılmalarına şahit olamayacaktı belki tekrar
Bir gözyaşını yazıp, okuyanları ağlatınca, iyi anlattığını düşünüp gururlanamayacaktı  
Ağlayamayacaktı  
Derin bir nefes aldı  
Ve son nefesini haykırdı tüm gücüyle,
Lacivert kanının son damlasını, imzanın tam yarısında tükürdü,
Asla yazamayacaktı tekrar, bir çöp olacaktı  
Yaşamı bitmişti belki, tamamlamamıştı yazıyı
Ama yıllardır onun yalnızlığını paylaşan hayat arkadaşının,
En karanlıklarda son kibritinin de sönüşünü,
Yaşama dair ne varsa vazgeçişini,
İsyanların EN isyanında kendini darağacına sürüşünü anlatan bir mektubu yazan KALEM olmayacaktı  
Mürekkebi bitmişti  
İmza yarım kalmıştı  
|